Şimdi Ara

Starcraft Temel Hikaye ; Irkların Tarihçeleri

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
50
Cevap
1
Favori
12.277
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
3 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Bu hikayeler, oynasana.com sitesinin zerg isimli kullanıcısının 22.04.2005 yılında Devasa Online Oyunlar » Genel Tartışma bölümüne yazdığı mesajın Birebir aynısıdır. Kopyala>Yapıştır anlıyacağınız. Çeviren ve paylaşan arkadaşa sonsuz teşekkürler...

    TERRAN

    Batı Uygarlığı' nın Çöküşü

    21 YY'ın sonlarına doğru insanoğlu Dünya'da eşi görülmemiş değişikliklere tanık oldu. Yeni radikal teknolojiler inanılmaz miktarlarda ortaya çıkıyor, gelişmiş bilgisayarlarla bilgi bankalarına hatta Dünya' nın en ücra köşelerindeki milletler hakkında bilgilere erişimi kolaylaştırıyordu. Doğudaki Komünizmin kökünün kurumasıyla birlikte, nükleer silahların dağıtımı da hızlı bir şekilde yaygınlaşıyordu. Bir zamanlar ekonomik ve ordu üstünlüğüyle tanımlı olan uluslararası süper güç anlayışı, 3. Dünya ülkelerinin bu askeri ve ekonomik dengeleri sarsmasıyla bozulmaya başladı.

    Sibernetik biliminin hızlı gelişimiyle klonlama ve gen ekleme sürekli kamuoyuna sunuluyor, militan hümanist ve sıkı dinci grupları genetik deneylerden kar eden özel yatırım kurumlarıyla karşı karşıya geliyordu. Bir sürü insan sibernetik eklentilerle yenileniyor, bazılarıysa gelişmiş telepati ya da yükseltilmiş duyular gibi hafif fiziksel mutasyonlar gösteriyordu. İnsan geni haritasındaki bu dramatik gelişmeler, görüş birliği ayrılıklarıyla geniş paniklere neden olmaya başladı.

    Teknoloji gelişmeye ve yayılmaya devam etti, nüfus oranları patlama noktasındaydı. 21. yy' ın hemen hemen sonlarına doğru Dünya' da 6 trilyon insan yaşıyordu. Kirlilik ve doğal kaynaklarla harcanabilir yakıtların azalmasıyla liderler milletlerinin soylarının devamı için uğraşıyordu. Aşırı nüfus ve gen değişimleriyle birlikte kaçınılmaz felaketin yaklaştığı şeklinde genel bir görüş oluşmaya başladı.

    Bu arada, dünyadaki tansiyonlar genetik mutasyon ve sibernetiğe yatırımla ilgili olarak gerilirken, pek çok dev uluslararası ekonomik sistem kendi üstlerine düşüp kapatıldı. Terörizm ve şiddet kurumsal sektörle kamu kuruluşları arasında sürekli kol geziyordu. Tüm dünyada polis örgütlerinin baskısı artmaya başladı. Sorumsuz medya patronlarıyla bu acımasız baskılar zaten karışmış pek çok büyük ülkede iç kaoslara neden oldu. En sonunda dünya güçlerindeki belirsiz denge uluslararası cümbüşe dönmüştü.

    Yeni Düzen

    22 Kasım, 2229'da insanoğlunun ortak çıkarlarını korumak amacıyla şu anki UN' in yerine sayılabilecek UPL(United Powers League) kuruldu. Bu düzen birkaç değişken Güney Amerika eyaleti dışında Dünya nüfusunun yaklaşık %93'ü tarafından kontrol ediliyordu. UPL, 'aydınlık sosyalizm' in temelleri üzerine kurulmuştu, fakat yerel düzenleri sağlamada sert, faşist polis eylemleri yöntemine başvuruyordu. Buna rağmen 98 yıla yakın süren kontrolünde UPL pek çok kültürün tamamen birleşmesi yolunda önemli bir adım attı. Irkçılığın kökünün kurutulması yolunda ise çok önemli mesafeler kat edildi ve Birleşik Komisyon pek çok eski inanışı yasakladı. Ve yine pek çok dil doğduğu ülkelerde yasaklanıp, İngilizce gezegenin ortak dili olarak kabul edildi.

    Büyük Arınma

    Sekiz yüzyıl önce kanlı sorgulamaların Avrupa'yı karıştırdığı gibi, UPL en sert gündemlerinden birini uygulamak üzere harekete geçti: Arınma Projesi. Bu soykırım mücadelesi, Hükümetin insanlığın çeşitli dejenere yüzlerinden temizlenmesi için bulduğu son çözümdü. UPL askerleri dünyadaki tüm milletlere yayılarak, muhalifleri, bilgisayar korsanlarını, sentetik ve sibernetikleri ve diğer her çeşit suçluyu bir yere topladı ve seçilen 400 milyon kişiyi acımasızca katletti. Artık tamamen UPL kontrolünde olan Dünya basını bu korkunç zorbalığı görmezlikten gelirken çoğunluk bu vahşetten habersiz kalıyordu.

    Bu arada UPL pek çok çekirdek teknolojinin gelişimine de ön ayak oldu. Yüzyıllarca uykuda kalan pek çok araştırma, UPL kontrolünde gün ışığına çıkarıldı. 20. yy ortalarında sürekli politik sabotajlar ve azalan bütçeleriyle Amerika ve Rusya tarafından son verilen Uzay Keşfi programları, insanlığın keşiflerindeki yeni dönemin temelini oluşturdu. Sayrojenik uyku ve warp-yolculuk teknolojilerinin birlikte kullanımı yıldızlar arasında seyahati mümkün kıldı. 40 yıl gibi bir sürede UPL ayın üstünde ve Terran güneş sisteminde koloniler kurmuştu.

    Bu süre içersinde, genç ve zeki bir bilim adamı olan Doran Routhe gücünü UPL ile birleştirme planları yapıyordu. Arınma Projesi' nin pisliklerine bulaşmamış olan Routhe' un kafasına Terran Sektörü dışında koloniler bulma fikri takılmıştı. Ona göre dış dünyalarda bulacağı yeni mineraller ve alternatif yakıt kaynakları onu dünyanın en etkili adamı yapacaktı. Politik bağlantıları ve şansı ile, gizli planlarını gerçekleştirmek üzere binlerce mahkumu denek için kaçırmayı başardı.

    Arınma Projesi ile seçilip toplu idamı bekleyen mahkumlar, Routhe' un özel laboratuarlarına getirildi. Mahkumları dış dünyada kolonize olmak üzere yollamayı düşünen Routhe, ekibiyle birlikte 56.000 kişiyi uzun sayrojenik uykuya yatırmak üzere hazırlanmaya başladı. Mahkumların çeşitli mutasyonlarını ve sibernetik eklentilerini kaydedip tüm bilgiyi yeni bir süper-bilgisayara aktardı. ATLAS (Artificial Tele-Empathic Logistics Analysis System) adını verdiği bu sistem, genetik bilgileri işleyip hangi mahkumların hayatta kalabileceğini hesapladı. Seçilen 40.000' e yakın mahkumu 4 devasa süper-taşıyıcıya yükledi. Mahkumlar sayrojenik uykuya hazırlanırken, gemiler hesaplanan yere vardıklarında kullanmaları için yeterli tedarik ve donanımla yükleniyordu ve sefer bilgisayarı Gantris IV koordinatlarına programlandı. Her şey mükemmel gözüküyordu ama Routhe bile mahkumların uzay ortamında neredeyse kesin ölümlerine gönderildiğini düşünmemişti.

    Sürgün ve Uzun Uyku

    ATLAS süper-taşıyıcı gemilerin ilki olan Nagglfar' a yüklenmişti. Nagglfar, Gantris VI' ya doğru fırlatıldıktan sonra diğer 3 taşıyıcı - Argo, Sarengo ve Reagon onu takip etmek üzere programlanmıştı. Yolculuk boyunca - ki buna nesiller sonra 'Uzun Uyku' denecekti - ATLAS sayrojenik hücrelerinde uyuyan insanları gözlüyordu. Mahkumların gen havuzunda bulunan çeşitli mutasyon ve eklentileri değerlendirirken bazılarının DNA'sında bulunan mutajenik kalıntının farkına varmıştı. Mahkumların yüzde 1'inden daha azında olmasına rağmen, bu mutasyon insan beyninin gizli potansiyellerini arttırıcı özellikteydi. ATLAS, mahkumların kurtulması halinde birkaç nesil içerisinde bazılarının bu mutasyondan faydalanmak isteyebileceğini hesapladı. Bu arada bütün bulguları naklen Routhe' un kayıtlarına gönderiyordu.

    Bir sene olarak hesaplanmasına rağmen yolculuk çok daha uzun sürdü. ATLAS' ın navigasyon sistemi arızalanmış, sadece Gantris VI' nın değil Dünyanın da koordinatları silinmişti. Çaresiz kargolarıyla dört gemi warp hızıyla uzayda otuz seneye yakın ilerledi.

    Sonunda 4 süper taşıyıcının motorları kritik seviyede ısınmaya başladı. 28 yıllık yolculuktan sona, koca gemiler uzayın derinliklerinde yerleşilebilir bir yıldız sistemine varmıştı. Dünyadan 60.000 ışık yılı uzakta motorları bozulmuş, yaşam destek güçleri neredeyse bitmiş olarak gemiler acil durum koşullarına uyarak sistemdeki en yakın ve uygun gezegene doğru ilerlemeye başladı.

    Reagan ve Sarengo düşerek Umoja adlı gezegene indi. Sarengo' nun sistemleri atmosfer ortamında büyük ölçüde hasar almıştı ve 8.000 yolcusuyla birlikte gezegene çakıldı. Reagan daha şanslıydı ve kontrollü bir alçalmayla güvenli bir şekilde inmeyi başardı. Gemi inince, 'soğuk uyku' hücreleri açıldı ve hayatta kalan yolcular yavaş yavaş uyanmaya başladı. Nerede olduklarını ve nasıl 'uyuduklarını' anlamaya çalışan yolcular, ATLAS' ın bir şekilde yolculukla ilgili tüm bilgileri sistemden sildiğini buldular.

    Argo kızıl bir dünya olan Moria' ya indi. Yolcuları Reagan' dakilerle aynı kaderi paylaşıp durumları hakkında bir bilgi bulamadılar. Sadece Nagglfar' daki yolcular gemideki bilgisayardan içinde bulundukları durumu anladılar. ATLAS' a direkt olarak erişip Dünya' ya bir daha ulaşamayacakları şüphelerini doğrulamayı başardılar, çünkü Tarsonis adındaki ılıman gezegene inmiş olmalarına rağmen Nagglfar onarılamayacak derecede hasar görmüştü. Sürgünler böylece kurtulmuştu ve hasarlı gemilerden kurtardıkları mallarla ve birer sığınak bulma ümidiyle artık 3 farklı dünyada yayılmaya başladılar.

    Konfederasyon ve Yeni dünya

    Her gezegendekiler 'Yeni Dünya' adını verdikleri ortamda yaşamaya çalışıyorlardı. Dostlarının sistemdeki diğer dünyalara yayılmalarından habersiz, başıboş Terranlar ellerine geçen her kaynağı değerlendirmeye uğraşıyordu. Gemilerden gerekli eşyaların sökülmesiyle gezegenler arası mesafede iletişimden soyutlanmışlardı ve ayrı gruplarda yüzyıllarca yaşadılar. Daha az kısa bir sürede 3 ayrı Terran grubu kardeş kolonilerini fark ettiler ve 3 koloninin tekrar uzayda birleşmeleri 60 yılı alacak olsa da, her biri kendi içlerinde başarılı topluluklar kurdu. Kolonilerden teknolojik ve diğer açılardan en gelişmiş olan Tarsonis, kısa zamanda 2. nesil yarı-warp motorları geliştirdi. Böylece yıldız sistemindeki sayısız gezegenden bazılarını ve Uzun Uykudan diğer kurtulanların gezegenlerini keşfettiler.

    Artık birleşmişler ve üç koloni karşılıklı ticaret ve alışverişten faydalanmaya başlamıştı. Tarsonis' in birleşik bir devlet kurmak için Umoja ve Moria' ya sürekli baskı kurmasına rağmen 2 koloni sürekli reddetti. Tarsonis filosu Koprulu Sektörü adını verdikleri Terran bölgesindeki uzayda keşiflerine devam etti.

    Sistemdeki diğer yedi dünyada keşfettikleri görkemli koloniler güçlü Tarsonis ordusunun daha da büyümesine yardımcı olmuştu. Tarsonis kolonileri Terran Konfederasyonu adını verdikleri yeni bir hükümet kurdu. Sektör' deki en fazla maden ocaklarından faydalanan Morian kolonisi Konfederasyon' un bölgeye yerleşip madenlerin kontrolünü almasından korkuyordu. Böylece gizli ve ortak Kel-Morian Karteli kuruldu; amacı Konfederasyon tarafından rahatsız edilen Maden Loncalarına yardım etmekti. Konfederasyon ve Kartel arasında gerginlik arttı ve Lonca Savaşları patlak verdi.

    Lonca Savaşları dört yıl kadar sürdü ve sonunda Konfederasyonun Kartelle görüşmeleriyle barış sağlandı. Kel-Morian Kartel' i, özerkliğini koruyabilmiş olmasına rağmen işletimindeki madenlerin neredeyse tamamını Konfederasyon' a kaptırdı. Konfederasyon' un çirkefliğini fark etmiş olan Umoja kolonisi, Umoja Kardeş Devleti' ni kurdu. Sonuçta, Konfederasyon, Lonca Savaşlarıyla Terran güç yapısının önemli bir taşı olduğuna emin olmuştu.

    Konfederasyonun gücü bitmek tükenmek bilmeyen genişlemelerine paralel olarak ilerliyordu. Konfederasyon yurttaşlarını su istimal ettikçe korsan grupları ve radikal milisler, her fırsatta ortaya çıkmaya başladı. Bunun da en belirgin örneği Korhal' ın ısyanı oldu.

    Korhal' ın İsyanı

    Korhal Tarsonis kolonileri tarafından kurulmuş Konfederasyonun çekirdek dünyalarından biriydi. Zenginlik ve bilim dünyası olan Korhal' ın, Konfederasyonun ordusuna ve teknolojik ilerlemesine büyük katkısı oluyordu. Devamlı üretkenliklerinden faydalanmalarına rağmen, yerel halk Konfederasyon' un genelde kötü Senatörlerine içerliyordu. Bağımsızlıklarını ele geçirmek üzere, halk, yerel Konfederasyon güçlerine sayısız isyanda bulundu. Konfederasyon ise daha ılımlı bir şekilde koloniye savaş hali yasalarını getirdi. Bu, ortalığı daha çok kızıştırmıştı ve zaten yaygın olan iç kaos çıktı. En çok şımartılan kolonilerinin isyan etmesi durumunda diğer kolonilerin de isyan edebileceğini düşünen Konfederasyon Korhal' daki krizi kesin olarak çözme kararı aldı.

    Çevik bir eski Korhal Senatörü olan Angus Mengsk yurttaşlarının isteklerine karşılık vermek üzere liderliği ele aldı. Mengsk Konfederasyona savaş ilan ettiğinde özgürlükleri neredeyse kaçınılmaz gibi gözüküyordu. Korhal'ın insanlarını gönüllü bir vatanseverlik çılgınlığına kışkırtan Senatör, Konfederasyonun tüm karakollarını ele geçirdi. Bir bildirgeyle Konfederasyonun Korhal' da hiçbir hak iddia edemeyeceğini yayınlayarak diğer mücadele eden kolonilerin de saygı ve takdirini kazanmıştı.

    Durumu zaptetmeye çalışan Konfederasyon tüm birlik ve filolarını Korhal' dan geri çekti. Mengsk ve diğer liderler bağımsızlıklarını kazandıklarını düşünerek Konfederasyona karşı kazandıkları zaferi kutladılar. Konfederasyon ise diğer kolonilerini düşünerek Korhal'ı tekrar almak istiyordu.

    Konfederasyon, Mengsk ve yandaşlarını öldürmek üzere sadece isimleri bilinen Hayaletler adlı 3 ölümcül suikastçısını Korhal'a gönderdi. Hemen ardından genç kızı ve eşininkilerle birlikte Senatörün cesedi ertesi sabah kule şeklinde bir kale olan karargahlarının balkonunda bulundu. Mengsk' in kafası hiç bulunamadı. Bu katliam Korhal' daki isyanı zayıflatmada başarılı olmuştu ama aynı zamanda Konfederasyonun gördüğü en büyük düşmanları da atağa geçirmişti.

    Başarılı bir Konfederasyon maden arayıcısı ve iş adamı olan Arcturus Mengsk, ailesinin ölüm haberini almıştı. Yıllarını maden aramakla geçirmiş olan Mengsk Konfederasyon' un amaçlarına ulaşmak için her türlü yolu denediğini zaten biliyordu. Sektör politikalarıyla ilgisizdi ve Korhal' da araları açık olan babasının davranışlarını yersiz buluyordu. Fakat ailesinin basit bir amaç uğruna katledilmesini hiç beklemiyordu. Ölümleri genç Arcturus'un içindekileri harekete geçirmiş ve vaadeden geleceğini bırakıp intikamın yalnız yollarını seçti.

    Böylece Mengsk, babasına Konfederasyon'a karşı yardım etmiş olan çeşitli militan gruplarını toplayıp etkili fakat bir çeşit başıbozuk bir ordu kurmayı başardı. Mengsk' in takipçileri Konfederasyon'un çeşitli üslerine ve yerleşim birimlerine asker, makine ve ekipman açısından pahalıya mal olan cesurca saldırılarda bulundu. Umojan Kardeş Birliği ve Mengsk'in grubu arasında gizli bir ittifak olduğu söylentilerinin yayılmasıyla Konfederasyon durumlarına son noktayı koyacak çözümü bulmak için toplandı ve uzaktaki başkentleri Tarsonis'den bin kadar Apocalypse-tipi nükleer missili Korhal'a fırlatma kararı aldı. Dört milyondan fazla insan bu acımasız saldırıda yok edildi. Korhal görkemli kolonisiyle birlikte bir anda tozdan bir küreye dönüşmüştü.

    Tahribatın haberleri küçük Umojan devletinin sınırlarında gizli bir üste bulunana Mengsk' e geldi. İntikamını almaktan başka birşeyi kalmamış olan Arcturus ve çevresindekiler Konfederasyonu indirmek için kutsal bir yemin ettiler.

    Kendilerine Korhal'ın Oğulları adını veren Arcturus ve gönüllüler takımı kısa zamanda kendilerini Sektör'de en çok arananlar listesine koydular. Ani ve hızlı saldıran Korhal'ın Oğulları Konfederasyon'a karşı sayısız zafer kazandı. Ama adalet adına kazanılan her savaşta Arcturus, Konfederasyon tarafından kontrol edilen medya ile aklını yitirmiş bir terörist olarak gösteriliyordu. Pekçok koloni grupla ilgisi olanlara barınak veya hizmet vermeyi reddediyordu. Skandallarla kamuoyonun tepkisine rağmen Mengsk, Konfederasyona karşı savaşmayı bırakmadı. Korhal'ın Oğulları bugün de Konfederasyon Kuvvetlerini karıştırnak ve Sektör'e huzur verme görevlerini yerine getirmek için uğraşmaktadır.

    Savaş

    Çeşitli koloni güçleri ve korsan milisleri Konfederasyon birlikleriyle bir süre daha dalaşmaya devam etti. Pekçok grubun birbirleriyle savaş halinde olmasına rağmen genel olarak Terranlar, Koprulu Sektöründe genişlemeye ve güçlenmeye devam ediyordu. Bu küçük atışmalar da yakında Terran kolonilerinin başları büyük bir belaya girince bitecekti.

    Hiçbir uyarı vermeden elli kadar yabancı savaş gemisi uzaktaki bir Konfederasyon kolonisi olan Chau Sara'nın gökyüzünde alçaldı. Devasa gemiler aniden kuşkulu koloninin tüm yerleşim birimlerine birden saldırdı. Daha önce eşi görülmemiş bu saldırı Konfederasyon güçlerini habersiz yakalamış, Terran filolarını dağıtmıştı. Terranlar yabancı yaratıkların hiçbirini yakalayamadan kendilerini bu yeni, gizemli düşmandan korumak üzere hızlı bir şekilde geri kaçtılar.

    Yaratıkların filosu bir başka Terran gezegeni Mar Sara'ya doğru ilerlerken Konfederasyon biçimsiz bir orduyla karşı saldırı başlattı. Bu arada kendilerini Protoss olarak tanıtan yaratık filosu, gizemli birşekilde güçlerini geri çekerek koloniyi geride bıraktı. Hemen ardından, Mar Sara'nın dışında ikinci ve korkunç bir yaratığın varlığı farkedildi. Bu yeni böceksi işgalciler az önce koloniye saldıran Protosslardan çok farklıydılar.

    Hiçbir Terran kuvveti bir değil iki tane garip yaratık ırkını ortadan kaldıracak güçte değildi. Ortak bir paranoyak korkuyla dehşete düşmüş ve kendi politik iç savaşlarıyla çaresiz durumdaki koloniler, Terran Sektörünün ortasında patlak veren savaşa doğru ilerleyen ve sayıları sürekli artan işgalci yaratık akınlarını sadece oturup seyredebiliyordu.
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
  • PROTOSS

    Xel'Naga ve İlk Doğanlar

    Çok az bilgi olmasına rağmen eski Protoss ayetlerinde, on milyon yıl önce galaksideki binlerce dünyayı yönetmiş çok gelişmiş bir ırktan söz edilir. Genellikle Xel'Naga yada 'uzaktan gelen gezginler' olarak bilinen bu esrarengiz ırk, himayelerindeki soğuk ve verimsiz dünyalarda binlerce çeşit değişik türü deneylerle yaratmıştır.

    Protoss geleneklerine göre Xel'Naga evrendeki sezgiye dayalı evrim araştırmalarıyla uğraşan tamamen barışçıl ve yardımsever bir ırktı. Kökeni hakkında hiçbirşey bilinmiyordu, bilinen tekşey doğdukları yeri çok önceleri terketmiş olduğuydu. Genellikle mükemmel yaşam formunu biçimlendirmeyle uğraşan Xel'Naga, böyle bir yaratığı yaratabilmek için çalışıyordu. Binlerce yıl boyunca geliştirdikleri türlerin ince gelişim süreçlerini dikkatle yürüttüler. Uzayan deneylerinde pekçok ilgi çekici gelişim ve mutasyonlar yaratmalarına rağmen, türettikleri ırklar büyük beklentilerinin hep arkasına düşüyordu. Ümitlerini kaybetmeye başladıkları sırada, çalışmalarını en vaadedici deneyleri olan dünyada yoğunlaştırdılar. Galaksinin sınırlarında büyük ormanları barındıran bir gezegen olan Aiur çok gelişmiş birtakım varlıkların doğumunu gözlemişti. Bu varlıklar zorlu doğal ortamlarına ve iklimlerine inanılmaz dayanıklıydı. Güçleri ve hızları Xel'Naga ya bildik diğer türlere hiç benzemiyordu. Irk, grup avlanmaları ve savaşçı kurallarına dayanan temel kabile topluluğunu bile geliştirmişti. Bununla birlikte, en ayırdedici tarafları, birbirleriyle karmaşık bir içgüdüsel telepati yoluyla iletişim sağlıyor olmalarıydı ki, bu sayede ortak hareket edip etkili saldırabiliyordu. Xel'Naga son yarattıklarının süreçlerinden memnundu ve yeni ırkın temel yaşam kısıtlamalarından bağımsız gelişen ilk deneyleri olduğunu kabul ettiler. Bu oluşumla birlikte galaktik düzende geliştiklerini vurgulamak için ilk ırka Protoss yani 'İlk Doğanlar' adını verdiler.

    İlk Protosslar Aiur'da yüzlerce nesil bir köşede uyum içinde yaşadılar ve onları uzaktan izleyen Xel'Naga' yı farketmediler. En gelişmiş tür olmalarına rağmen, Xel'Naga yavaş ilerlemelerinden memnun değildi ve Protoss'un evrimini bir adım ilerletmeyi düşündü. Bir milenyum daha harcayıp farkettirmeden manevi çocuklarına yol gösterdiler ve sonunda Protoss'u tamamen sezgilere dayalı bir ırk durmuna getirdiler. İlk Doğanlar yavaş yavaş kendilerini inceleyen, sadece kültürel gelişimlerinde değil kişisel ve birey gelişimlerinde de büyük ilerlemeler katetmiş, hayli entellektüel bir yapı kazandılar. Belirgin başarılarından bir kez daha memnun Xel'Naga sonunda Protoss'a kendilerini gösterdiler fakat bunun bir kaosa yol açacağını hiç düşünmemişlerdi.

    Ayrılış ve Büyük Kavga

    Sadece bin yılda Protoss medeniyeti tüm Aiur'a yayılmış, sonunda savaş halindeki kabileler ortak bir yasayla birleşmişlerdi. Yarattıklarının evriminin ne boyutta olduğunu daha iyi anlayabilmek için Xel'Naga bulundukları yerden inip Protoss'la kaynaştılar. Protoss, yaşlı yaratıcılarından edindikleri bilgi ve görüşle daha da fazla biraraya geldiler. Bu arada Xel'Naga, Protoss'un evrenin gizemlerini bu kadar çabuk öğrenebilmelerini hayretle izliyordu. Proross'un "mate-neural" çalışmalar ve radikal ilerici bilim konularında bitmek bilmeyen arzusu vardı. Anlayışları ve kişisel bilinçleri geliştikçe aşırı gurur sahibi olmuşlar ve kişisel başarıya toplu ilerlemeden daha çok önem verir hale gelmişlerdi. Başarılı oldukça her kabile kendilerini diğerlerinden soyutlayıp, sadece kendi içlerinde değil tüm evrendeki rollerini tanımlamaya çalışıyorlardı. Ne var ki kabileler ileledikçe Xel'Naga düş kırıklığıyla sarsılıyordu. Yarattıklarıyla biraraya gelerek Protoss'un evrimine çok fazla müdahele ettiklerini düşünmeye başladılar. Pekçok Xel'Naga Protoss'taki bireysel egonun eskiden birincil olan ortak bağlarını yendiğini düşünüyor, Protoss'un en önemli gücünü kaybettiğine inanıyordu. Kişisel işlerle uğraşmaya dalan Kabileler diğerlerinden daha kolay kopabilmek için eski prensiplerini ve adetlerini hiçe saymaya başladılar.

    Bir zamanlar yaratıcılarına korkuyla karışık saygı duymalarına rağmen artık her işlerine karışmalarına kuşkulu bakıyorlardı. Kendi aralarındaki doğuştan olan bağ ise birlik ve kardeşliğin kaybolmasında en büyük rolü oynuyordu. Bu durumdan gitgide rahatsızlık duymaya başlayan Xel'Naga Aiur'u sonsuza dek terketmeyi uygun gördü. Bundan haberdar olan kuşkulu Protoss Xel'Naga' nın gemilerine ani ve sert bir saldırı yaptı. Bir zamanlar tanrıları olarak taptıkları yüzlerce Xel'Naga, öfkeli Protoss saldırısında öldürüldü. Kayıtsız Protoss saldırılarından kendilerini korumayı başaran Xel'Naga pek çok dev gemilerini Aiur'dan çektiler. Ayrılmalarından sonra karışmış Protoss kabileleri ise boş bir umutsuzluğa düştü. Hemen ardından da galaktik tarihte bilinen en kanlı ve şiddetli İç Savaş olan "Büyük Kavga" başladı. Sayısız nesiller boyu süren hiddetli savaşlarla Büyük Kavga gerçekte, birbirlerini terkedilmelerinden sorumlu olarak tutmalarından ileri geliyordu. Protoss tarihindeki bu kayıp dönem hakkında çok az sayıda kayıt bulunmasına rağmen, İlk Doğanların acımasız katil lejyonlara dönüştüğü açıktır. Yüzyıllarca kardeşlerine anlamsız kin besleyen tüm Protoss nesilleri, geçmişteki efsanelerinden ya da atalarının paylaşmış olduğu ortak zihinsel bağdan bihaber yaşayıp öldüler. Kabileler arasındaki bu tarihi savaşlarda eskiden Aiur'un sahip olduğu dev kıtaların bile harap edildiği söylenir.

    Khala: Yükselme Yolu

    Büyük Kavga'nın sona ermesinde pekçok neden olmasına rağmen, İkinci Çağ'ın radikal değişimlerine değişik bir buluş neden oldu. Eski ve vahşi kan davası Protoss savaşçılarının bir sonraki nesline geçmek üzereyken gizemli bir mistik ve onun buluşu, görüşlerindeki dönüm noktasını oluşturdu. Khas, yani "hükmeden", olarak bilinen bu gizemcinin gerçek ismi tarihin içinde unutulmuştur.

    Xel'Naga' nın geçmişe ait yasak öğretilerini inceleyen Khas, Khaydarin Kristalleri adındaki çok eski monilitik kalıntılarını açığa çıkardı. Geride bıraktıkları bu kristaller, Xel'Naga' nın proto-genetik deneylerinin temelini oluşturuyordu. Kristallerin enerjisini kendisinden geçiren Khas, ırkının zihinsel bağına ulaşmaya başardı. Binlerce yıldan sonra ilk kez Protoss'un temelleriyle ilgili bilgiler su üzerine çıktı. Irktaki her bireyin hislerini algılamaya başlayan Khas, Protoss' un bu bağı kaybetmediğini yalnızca kullanmayı unuttuğunu farketti. Yüzyıllarca taşıdıkları savaşçı duygularından arınmak için halkının hala kanayan yaralarını iyileştirmenin bir yolunu aramaya başladı. Böylece pekçok genç Protoss'u biraraya toplayıp onlara gizli zihinsel bağlarını kullanmayı öğretme imkanı buldu. İçinde bulundukları bu korkunç kavgadan biranda kendilerini uzaklaştırmayı başaran bu gençler, ırklarının içinde bulunduğu bu ikilemin aptalca olduğunu açıkça görmeye başladı. Egolarının artmasıyla özlerini yitirdiklerini düşünen ırklarını Xel'Naga' nın terketmesinde haklı olduğunu düşündüler. Yine de bu hatanın atalarının kendi suçu olmadığı için, bu ikilemin asılsız ve boş olduğunu farketmişlerdi.

    Khas kurduğu radikal bir zihinsel ilerleme sistemiyle yeni nesli disiplinize edip atalarının yaptığı trajik hataları tekrarlamamalarını planlıyordu. 'Khala' ya da 'Yükselme Yolu' olarak bilenen felsefesi, tüm Protossları heveslerinden arınıp birzamanlardaki gibi güçlü toplumsal ırklarını oluşturmayı içeriyordu. Khas' ın en büyük umudu ise Khala' nın Protoss'un yeni özünü ve canlılığını oluşturmasıydı. Yavaş yavaş pekçok Protoss nesiller süren kinlerini bırakıp hızla artan Khalai leyonlarına katılmaya başladılar. Bu, Büyük Kavga'nın dönüm noktası olmuş ve İkini Çağ' ın doğmasına neden olmuştu. Korkunç savaşlar dinerken ve Kabileler tekrar yaralarını sarmaya başlarken Khala, tüm Protoss toplumuna yayılmaya başladı.

    Dae'Uhl : Büyük Koruma

    Khala, temel olarak değişmez bir davranış bütünlüğü sistemini tanımlamaya çalışan aynı zamanda Kabileler sisteminden Sınıflar Sistemine geçişi sağlan bir anlayış oldu. Değişim Kabileler arasındaki eski düşmanlıklardan kalanları arındırmada yardımcı olmus, yeni başlangıcın kabul görmesinde ve yaygınlaşmasını da hızlandırmıştı. Tüm Protoss Kabileleri üç sınıfa ayrıldı; bunlar Judicatorlar, Khalailer, ve Templarlar 'dı.

    Kıdemlilerden ve ileri gelenlerden oluşan Judicator sınıfı, Protoss'un Khala Kanunlarıyla yönetilmesinden sorumluydu. Judicator Topluluğu Conclave olarak bilinen küçük bir kidemliler grubu tarafından yönetiliyordu. Protoss'un büyük çoğunluğunu ikinci sınıf olan Khalai oluşturuyordu. Khalai sınfı Büyük Kavga'dan sonra anavatanlarını tekrar inşa etmeye çalışan tüccarları, bilim adamlarını ve işçileri simgeliyordu. Üçüncü sınıf olan Templar ise Aiur'un savunucuları olan ve Khala disiplininde zihinsel güçlerine tekrar kavuşmuş kutsal savaşçılardı. Conclave'in liderliği, Judicator'ın İdarecileri ve silahlı Templar'ın istekli gücüyle Protoss kısa zamanda yıkık gezegenleri Aiur'u görkemli bir cennete dönüştürdüler. Gelişen refah düzeyinin liderliğinde kaybettikleri bilimleri ve çalışmaları yeniden keşfetmeleriyle yıldızlararası yolculuklara başlayıp birkaç yüzyılda galaksilerindeki yüzlerce gezegene yayıldılar ve medeniyetlerini buradaki gelişmiş ırklara taşıdılar. En sonunda bir zamanlar Xel'Naga' nın idaresindeki dünyaların sekizde biri kadarını ele geçirmişlerdi.

    Khala'nın değişmez kurallarını daima koruyan Protoss, Dae'Uhl' un görevini, "Büyük Koruma" yı üstlendiler. Xel'Naga' nın eski geleneklerini sürdüren Dae'Uhl, Protoss'tan himayelerindeki daha küçük ırkların korunmasını istedi. Bununla birlikte Protoss, atalarının yaptığı gibi daha küçük ırkların evrimsel gelişimlerine müdahale etmeyi istemedi. Dış tehtidleri tetikte bekleyip kimseye hissettirmeden korumalarına göz kulak oldular. Bu da onların Xel'Naga' dan farklı oldukları tek noktaydı. Bölgelerindeki çeşitli dünyalarda yüzlerce tür birileri tarafından yukardan korunduklarını bilmeden büyüyüp gelişmişti.

    Dark Templar

    Gelişmiş medeniyetleri alabildiğine büyümüş olmasına rağmen, Protoss Conclave'inde karanlık bir güç varlığını başından beri koruyordu. Judicator ilkelerini ilerletmenin bireysel kimliklerini kaybettireceğini düşünen birkaç muhalif Kabile, Khala anlayışını kabul etmemişti. Düşmancıl ya da savaşçı olmamalarına rağmen Haydut Kabileler Conclave'in toplumsal gündeminin Protoss ırkının sonunu getireceğini düşünüyordu. Böylece Conclave, Haydut Kabilelerin Protoss toplumundaki potansiyel kötü etkisini düşünerek bunların varlıklarını gizledi. Yeni düzene somut bir tehtid oluşturduklarını düşenerek Templar'lara muhaliflerden kurtulma görevini verdi. Adun adındaki genç bir savaşçı liderliğinde Templarlar kararsız kardeşlerini katletme konusuna çok sıcak bakamıyordu. İdealist biri olan Adun bunun yerine kabileleri Conclave'in görüşünden uzak tutmayı tercih etti. Khala gerçeklerinin "Haydutlarına" gizli zihinsel güçlerini kontrol etmeyi öğretebileceğine dair onları ikna edebileceğine inanıyordu. Güçleri Templarla aynı olmasına rağmen Haydutlar hırslı ve özgür ruhlarını Khala'ya teslim etmeyi bir kez daha reddetti. Haydutların Yükselme Yolu'nun disiplininden bağımsız güçleri, kontrolden çıktı ve Aiur üzerinde korkunç, yok edici bir fırtına seline dönüştü. Tempların Haydutları yok etmediğini öğrenerek şaşkına dönen Conclave çıkılmaz bir ikileme düşmüştü. Adun'u ve emrindeki Templarları itaatsizliklerinden cezalandırırsa Haydutların da varlığını kabul etmiş olacağını bildikleri için bütün kabileyi Aiur'dan sonsuz sürgüne göndermeyi kararlaştırdılar. Adun ve emrindekileri susturup Haydut kabileleri çok eski ama işlevsel bir Xel'Naga gemisine yükleyerek uzayın boşluğuna saldılar. Çok daha sonraları Haydut kabilelere Dark Templar denecekti.

    Zamanla Dark Templar efsanesi pek çok genç Protoss'u etkileyerek Aiur'da yayılmaya başladı. Dark Templarlar ise Conclave ve yağcı yardımcıları Judicatorları küçük görmelerinin göstergesi olarak bir törenle sinirsel bağlarını koparıp tüm Protoss'un paylaştığı iletişim ağından koptular. Yaygın bir söylentiye göre Gölge Savaşçıları ırklarının birincil bağlarından koptukları için zihinsel enerjilerini soğuk ve karanlık uzaydan temin etmişlerdi. Bu hikaye başıboş savaşçıların suçlanmasında diğerlerinden daha da etkiliydi. Kendi kardeşleri tarafından korkulup aranılan Dark Templar ise uzayın derinliklerindeki gemilerinde yalnız varlıklarına devam ediyordu. Soğuk ve boş uzayda ilerlerken Aiur'a olan özlemlerinden hiç vazgeçmemiş ve yolunu kaybettikleri Anavatanlarına gizlice ulaşmanın yollarını aramaya başlamışlardı.

    İnsanlık ve Zerg

    Protoss, bölgelerinin yakınlarına İnsanlığın gelmesine sessizce tanık oldu. Bu gezgin ırkın kökenleri hakkında fazla birşey bilmemelerine rağmen değişken ve kısa ömürlü insanların ilginç bir inceleme olacağını düşündü. Gelişmekte olan Terran kolonilerini izleyeli iki asır geçmişti. Terranlar Protoss sınırlarındaki bir düzineye yakın gezegende başarılı bir şekilde temel koloniler kurdu. Teknolojileri Protoss'a göre daha düşük olmasına rağmen yaşamaya başladıkları yerlere uyum sağlıyorlardı. Protoss, Terranların birbirleriyle sürekli kavga içinde olmasına rağmen teknolojilerini geliştirmeyi başarmalarını etkileyici buluyordu.

    Buna rağmen Terranın bulundukları çeşitli dünyalardaki kaynaklara ne kadar kısa sürede ulaşıp tükettiklerini farketip dehşete düştüler. Protoss'a göre Terranın doğanın ince dengesine saygısı yoktu ve bir dünyadan öbürüne yayılırken arkalarında sadece verimsiz çölleri bırakıyorlardı. Dae'Uhl 'un koruma görevinin verdiği sorumlulukla birlikte ne kadar arzu etseler de kayıtsız Terranlara direkt olarak müdahele etmeleri yasaktı. İki ırk arasındaki bu ayrık ilişki pek çok yıl daha böyle sürüp giderken birgün Protoss'un sıradan bir devriyesi zayıf Terranların ölüm yazgılarıyla ilgili kesin bir kanıt buldu.

    High Templar Tassadar emrine yeni aldığı ana Templar sefer kuvvetinin eşliğinde Protoss uzayının uçlarında ilerleyen bir dizi biolojik varlık tespit etti. Yakın bir incelemeden sonra Tassadar tarifi güç yaratık organizmalarının aslında uzay gezgini işçiler olduğunu anladı. Nerden geldikleri hakkında fikir yürütememesine karşın Terran kolonilerinin bulunduğu Koprulu Sektörüne doğru ilerledikleri barizdi.

    Tassadar canlı işçileri çabuk bir inceleme için Aiur'a getirdi. Yabancı yaratıklar Protossun daha önce gördüğü hiçbirşeye benzemiyordu. İşçilerin fizyolojileri açıkça uzayın derinliklerinde yolculuk ve keşif için geliştirilmişti. Orada bulunma amaçlarını anlamak için Protoss Khaydarin Kristallerini işçilerin küçük zihinlerine odakladı. İşçi yaratıkların Kristallerin güçlü enerjilerine doğal ve hızlıca cevap vermeleri Protoss'u adeta şok etti. Şoklarının esas nedeni ise büyük Kristallerin enerjilerini sadece Xel'Naga proto-genetik yaratıklarının işleyebileceğiydi. Daha da korkutucu olanı işçilerin durmadan aralıklarla küçük zihinlerinden geçirdikleriydi: "İnsanlığı bul"... "yok et"... "öğren"... "geliş"...

    Protoss, işçilerin galaksilerinde bulundukları bölüme yeni bir tehditin işaretçileri olduğunu tahmin ediyordu. Eğer yaratıklar Xel'Naga teknolojileriyle geliştirilmiştiyse, çok gelişmiş ve çok da güçlü olmalıydılar. Protoss'a göre bu yeni ırk tüm canlılar için gözle görülür bir tehlike oluşturuyordu ve türün ana kümesi her nerede olursa olsun hiçbirşeyden şüphe etmeyen kolonileri aradıklarını biliyordu.

    İşgalci yaratıklara dair herhangi bir işaret bulmak üzere tüm bölgeyi gezen keşif devriyeleri yollamaya başladılar. Tassadar Dae'Uhl kanunlarıyla Protoss'un, himayelerindeki tüm ırkları ne pahasına olursa olsun koruması gerektiğini her fırsatta savunuyordu. Conclave ise 'değersiz' insan ırkının yeni tehdit tarafından istila edilip dönüştürülmesi durumunda yok edilmesi gerektiğini düşünüyordu. Terran'ın yakındaki ciddi durumuna kendilerini nasıl dahil etmeleri gerektiği konusunda Templar ve Judicatorlar arasında büyük bir tartışma çıktı.

    Her iki sınıfında anlaştığı bir gerçek vardı ki yaratıkların Xel'Naga tarafından tasarlandığının inkar edilemezliğiydi. Ve gerçekten ' Eskiler' tarafından yaratılmışlarsa Protoss'un kendini savunması gerekirdi. Tassadar ve sefer kuvvetinin Terran gezegenlerini gözlemesi için yola çıkması konusunda anlaştılar. Böylece Tassadar, gemisi Gantrithor ve büyük Protoss savaş gemileri eşiliğinde Terran Koprulu Sektörüne doğru uzaydaki yoluna çıktı.

    Sonun Başlangıcı

    Terran Sektörüne vardıklarında, Tassadar'ın öncüleri gizemli yaratıkların Terran kolonilerine sızmayı başlamış olduklarını buldular. Daha yakından baktıklarında Chau Sara'nın kenar kolonileri yabancı organizmalar tarafından zaten işgal edilmişti. Gezegenin bütün yer kabuğunun ise kalın ve toksik bir maddeyle kaplanmış olduğunu buldular. Yaratıklar pekçok insan kolonisini ya yok etmiş ya da kendilerine dönüştürmüşlerdi. Koloninin harap edilmesiyle dehşete düşen Tassadar, Terran' ın neden bu çaresiz kolonilerine yardıma gelmediğini merak ediyordu.

    Kolonin kaderinden haberdar olan Conclave, Tassadar'a derhal tüm gezegeni yakması emrini verdi. Yakımın gezegendeki tüm yaşamı yok edeceğini bilmesine rağmen Tassadar üzülerek emirleri yerine getirdi. Devasa Protoss savaş gemileri tüm silahlarını beklemeyen kolonilere ateşlediler. Pahalıya malolan çabaları bu gezegendeki yaratık organizmalarını yok etmede başarılı olmuştu ama yakındaki gezegenlerin de işgal edilmeye başlamış olması kesindi. Tassadar, varsa bu gezegenlerin ve en ufak işgal edilme olasılıkları olan Terran kolonilerinin de yakılması emrini aldı. Filosunun rotasını ikinci işgal dünya olan Mar Sara'ya çevirirken aldığı emirlerin ahlaki değerleri hakkında şüpheye düşmeye başlamıştı.

    Protoss'un Chau Sara'daki ilk saldırısıyla tamamen şaşkına dönen Terran, Tassadar'ın filosunu durdurmak üzere hemen bir savaş filosu yolladı. Terran filosu, kolonileri Protoss'dan korumaya hazırlanırken Tassadar gemilerini geri çekiyordu. Kendi ikilemiyle mücadele verirken, Mar Sara'yı ya da onu korumaya çalışan filoyu yok etmeye niyeti yoktu. İnsanları nedensizce öldürmeden sadece yaratıkları ortadan kaldırabileceği bir yöntem aramaya başladı ve böylece hükümdarlarının soykırım emirlerine uymama kararı aldı. Terran alıcı menzillerinin dışında filosuyla birlikte yaratıkları ve insanları gözleyip beklemeye başladı.
  • ZERG

    Büyük Deney

    Xel'Naga olarak bilinen eski ve bilinmeyen bir ırk Proto-genetik evrim bilimini geliştirmek için uzaktaki Aiur gezegenine ilerlemişti. Aiur' un geniş ormanları Xel'Naga 'nın gördüğü en ileri ırkı türetmişti. Irkın evrimini fiziksel mükemmelliğin doruğuna taşımak adına Xel'Naga proto-genetik deneylerine hız verdi. Xel'Naga' nın sonunda 'Protoss' adını verdiği ırk çok hızlı gelişmiş ve yaratıcılarının tabiriyle 'ayrı saf form' halini almıştı.

    Ne yazık ki Xel'Naga deneylerinde çok ileriye gitmişti. Protoss'un doğal özü ve sezgileri çok hızlı gelişmiş, kendileri ve yaratıcıları arasında büyük çekişmelere patlak vermişti. Yaratmak istedikleri saf formun, özündeki ikilem tarafından karıştığını düşünüp 'Protoss' un aslında hatalı bir deney olduğunu kabul etti ve manevi çocuklarını arkalarında bırakıp boşluğa yol aldılar.

    Zerg'in Doğumu

    Yıldız sisteminin yanan çekirdeğine doğru binlerce ışık yılı ilerleyen Xel'Naga sonunda Zerus adındaki gaz ve külden bir gezegene geldiler. Büyük Evrim Deneylerine devam etmeyi planlıyorlardı, yalnız bu sefer fiziksel prensiplerini bir tarafa bırakıp daha çok özdeki ayrı saflığı bulmaya odaklandılar. Zerus'un alevlerinin üzerinde, büyük gemilerinin içinde kaderin hilelerine yeniden meydan okumaya başladılar.

    Xel'Naga, ikinci macerasında tahmin ettiklerinden daha başarılı oldu. Zerus'taki en değersiz yaşam formunun evrimini, küçük böceksi bir ırkın, Zerg'in doğumunu gerçekleştirdi. Xel'Naga' nın proto-genetik idaresiyle Zerg, dünyalarındaki sel biçimindeki alev fırtınalarından sağ kurtulup büyüdü. Çok küçük ve kurtçuksu olmalarına ve fiziksel çevrelerini etkileme gibi bir özellikleri olmamasına rağmen yaşama uyum sağladı. Zerus'taki daha az hassas yerli yaratıkların bedenlerinde kendilerine yer bulma yeteneğini geliştirdi. Ev sahiplerinin kemik sıvılarındaki besinlerle beslenen Zerg parazit yaşam formunu öğrenmişti. Bulundukları yaratıkların metabolik ve anatomik süreçlerini kontrol etmeyi de öğrenir öğrenmez yeni vücutlarını kullanarak çevreyle etkilişime başladılar.

    Daha fazla yaratıkla birleştikçe çeşitli genetik değişimler ve süreçlerden geçiyorlardı Yeni genetik materyalın büyüklüğüne göre Zerg kimyası bir dizi mutasyon ve adaptasyonunu başlatıyordu. Bulundukları yaratıklar ne kadar çeşit kazanırsa kazansın, evrimsel açıdan sadece çok gelişmiş türlerin sahip olabileceği ortak bir özelliğe sahiptiler: Gelişimlerindeki her süreçte bilinen besin zincirinde en üstte kalmayı garantileyerek birleşecekleri yaratıkları seçebiliyorlardı. Zerg'in karşılaştığı ve birleşmeye uygun olmayan tüm türler özlerini saf tutmak adına yok ediliyordu.

    Bir süre sonra Xel'Naga dehşet verici bir keşifte bulundu. Zerg'le birleşen yaratıklar başlangıçlarından birkaç nesil sonra tanınmayacak bir hal alıyordu. Bir şekilde Zerg, yaratıkların gizli evrim süreçlerini hızlandırıp kontrol edebiliyordu. Çeşitli yaratıkların hepsinde kalkan delici omurgalar, bıçak kadar keskin kol-bacaklar ve ultra kalın kabuklar geliştirmesine yol açan bir dizi aşamalı mutasyon gözlediler. Şaşırtıcı kısa bir zamanda tüm türler birleşip korkunç ve vahşi bir türü oluşturmuştu.

    Overmind

    Protoss'taki başarısızlıklarının türdeki sezgileri aşırı yoğunlaştırmalarının bir sonucu olduğunu çok iyi bilen Xel'Naga, Zerg için farklı bir yol seçmeyi düşündü. Farklı egoların potansiyel tehlikelerini yok etmek için Zerg'in sezgilerini bütünleştirerek 'Overmind' ı oluşturdu. Overmind, tüm Zerg türlerinin içgüdülerinin birleşip toplandığı yarı-duygulu bir canlı haline geldi ve zamanla kişiliğin temellerini ve gelişmiş aklı oluşturdu.

    Sürüdeki tüm yaratıkların davranışlarını kontrol etmesine rağmen Overmind bunu ikincil aracılarıyla yapıyordu. Bireylerin iletişimini kolaylaştıran yeni bir Zerg türü yarattı. Bu Beyinsi yaratıklar (Cerebrate) Overmind'ın çeşitli görevlerini geliştirip uygulayan büyük Zerg böcekleriydi. Her Beyinsi yaratığın görevi farklıydı: 'İni (Hive) Koruma', 'Potansiyel Türleri Arama', 'Yeni Savaşçı Yapma', 'Tüm Yaşam Formlarını Yok Etme' gibi. Beyinsi yaratıklara kendi görevlerini gerçekleştirmek için kendi İn Gruplarını (Hive Cluster) oluşturma yetkisi verildi. Zamanla birincil görevlerini yapmalarına yardımcı olacak kişiliklerini geliştirdiler. Yine de Beyinsi yaratıkların Overmind'ın direktiflerini görmezlikten gelmeleri ya da es geçmeleri genetik olarak mümkün değildi.

    Sürüye yeni türler geldikçe, Zerg'in komuta zinciri uzuyordu. Aynı şekilde Beyinsi yaratıklar da emirlerini iletmek için ikincil aracıları kullanmaya başladı. En yakın İnin korunması ve üretkenliği için sürüdeki kontrolünü arttırmak adına Beyinsi yaratıklar Queen'i oluşturdu. Queenler İnin kaynak bölgelerindeki Drone aktivitelerine göz kulak oluyor, gelişmekte olan Spore Kolonilerini tetikte gözlüyordu. Savaş zamanlarında Beyinsi yaratıklar Overlordları direkt olarak çağırıp sürüdeki sayısız savaşçıya direktiflerini veriyordu. Overlord Zerg savaşçılarını bölgeye ulaştırmakla kalmayıp düşmana saldırıyı da yönlendiriyordu. Beyinsi yaratıkların Overmind'ı izlemeleri gibi Overlord ve Queenler Beyinsi yaratıkların emirlerinden çıkamıyordu. Bu katı komuta zinciri, sürüleri acımasız ve doruk noktasında başarılı tutuyordu.

    Sürüler büyümeye ve güçlenmeye devam ederken Overmind düşüncelerini kendi geleceğine çevirdi. Birkaç yüzyıl sonra ırkının Zerus'taki yerli tüm canlıyla birleşmiş olacağını farketti. Sürünün evrimine devam etmesi için Zerus'tan çıkması gerektiğini biliyordu. Kendilerini bu dünyadan taşıyacak birşey, herhangi birşey bulmak için düşünmeye başladı ve kısa süre sonra fırsat belirdi. Uzayı gezen devasa bir tür, Zerus Sisteminden geçiyordu ve Overmind bunlara seslendi. İşareti alan yaratıklar hızla sürüyle birleşti. Sürünün gen havuzu basınçlı ortamda bulunma ve süper-yoğun kabuklarla desteklenmiş oldu. Kısa zamanda Zerg savaşçıları uzayın sert ortamında yaşamaya adapte olmuştu.

    Zerg'in gelişimindeki dönüm noktası Xel'Naga' dan kaçmamıştı. Fiziksel engellerine rağmen Zerg hayatta kalmakla kalmamış korkunç özünü korumayı da başarmıştı. Xel'Naga artık amacına ulaştığını biliyordu.

    Xel'Naga 'nın Düşüşü

    Xel'Naga' nın yok olmasına başarılarındaki gurur sebep oldu. Uzayın derinliklerinde yavaş yavaş ilerlerken Overmind, Zerus'un göklerinde uğursuzca durduğunu düşündüğü güçlü Xel'Naga dünyası gemilerini farketmişti. O ana kadar Overmind'ı sürekli gözleyen Xel'Naga, işitsel bağlarını koparıp kendini gizlemesinden endişe duyuyordu. Özündeki azgın delilikle artık uzayda dolaşabilen emrindeki Zerg sürülerini habersiz Xel'Naga 'ya gönderdi. Beklemediği saldırı karşısında tarihi ırk, sürekli artan Zerg saldırılarını püskürtebilmek için yapabileceği herşeyi denedi fakat çabaları yetersizdi. Zerg sürüleri güçlendirilmiş Xel'Naga gemilerinin omurgalarını hiçbir azalma belirtisi olmadan dalga dalga vuruyordu.

    Xel'Naga ırkının büyük kısmı şiddetli Zerg kasırgasıyla sarsılırken, Overmind yaratıcılarının sahip olduğu bilgi ve kültüre ulaşmaya başardı. Binlerce sezgin varlığın bilgilerini kendininkilerle işleyerek tahmin edebileceğinden çok daha güçlü bir hal aldı. Kutsal Khaydarin Kristallerinin sırlarını öğrendi ve kristallerin enerjisini kendininkiyle birleştirdi. Xel'Naga' dan aldığı evrim ve proto-genetik fizyolojiyle ilgili eşsiz bilgilerle Zerg türlerinin çoğunda bunları uygulama fırsatı buldu.

    Kültürün tarihini dikkatle incelerken, eski ırkla bir şekilde ilişkisi olan pekçok türün farkına vardı. Xel'Naga her türle ilgili ayrıntılı bir genetik tarihçe tutmuştu ve bu Overmind'a hepsinin güçlü ve zayıf yönleri hakkında eşsiz bilgi vermişti. Hepsinden önemlisi Overmind galaksinin bir köşesinde aşırı güçlü bir ırkın, Protoss'un varlığını da keşfetti. O zaman anladı ki Zerg ve Protoss birgün kaçınılmaz bir felaket ikilemine doğru sürüklenecekti.

    Belirleyici

    Zerg, Zerus'un alevden gezegenini arkada bırakarak, Protoss Anavatanına doğru ilerlerken yollarına çıkan her gezegene yerleşip işgal ediyordu. Yıldızlar arasındaki karanlıkta yavaş yavaş ilerlerken sadece en güçlü ırklarla birleşiyordu. Sürü düzgün bir şekilde yapılanırken güç ve sayıca sürekli büyüdü. Bu arada ilerlerlemelerine devam ederken uzayın derinliklerine yolladığı ana kümeden ayrı araştırma birimleriyle, yağma edilecek yeni dünyalar aradı.

    Kazandıkları sayısız zafere rağmen Overmind çok yorulmuştu. Protossun aşırı zihinsel bir ırk haline geldiğini ve karşılarına çıkabilecek her bünyeyi kendi çıkarları doğrultusunda çevirip saptırabileceğini bilen Overmind Protoss'un eşsiz gücüne karşı koyabilecek birşey arıyordu ki bunu silip süpürdüğü türlerin hiçbirinde bulamadı.

    Umutsuzluğunun sonlarına doğru şaşırtıcı bir keşifte bulundu. Uzayın derinliklerine gönderdiği araştırma birimlerinden birisi, Protoss gölgesinde bulunan bir dizi tuhaf dünyalardaki bir ırkın yerini ve yaşamsal istatistiklerini bulmuştu.

    İnsanlık olarak tanımlanan bu yeni ırk, yenilmesi zor bir zihinsel güçten mahrum, yalnız bir ırktı. Overmind, insanlığın kendini vahşi Zerglerden korumaktan yoksun, emekleme döneminde olduğunu düşündü. Görünüşte zayıf ve kısa bir ömürleri olmalarına rağmen Protoss'a karşı zaferinde son belirleyicinin İnsanlık olduğunu biliyordu. İnsanlığın sahip olduğu zihinsel potansiyelle birleşirse, Protoss'a kendi gücüyle karşılık verebilecekti.

    Böylece Zerg sürüleri yavaş yavaş İnsanlığın dünyalarına doğru ilerlemeye başladı. Yolculuk altmış yıl kadar sürdü ve sonunda büyük, yaygın Zerg Sürüsü Terran Koprulu Sektörünün sınırlarına vardı. Gönderdiği devriyeyle İnsanların sektörde bir düzine farklı gezegene yerleştiğini buldu. İnsanlığı köleleştirme yolundaki planlarını Chau Sara'nın atmosferine yolladığı ana sporlarla uygulamaya başladı. Sporlar yavaş yavaş yüzeyde yayılarak gezegenin toprağını büyüme için hazır hale getiriyordu. İnsan kolonilerinin gezegenlerinin yüzeyindeki bu değişiklikten haberleri olmadan Zerg, yavaş yavaş yüzeyde garip yapılarını ve İnlerini kurdu. Kolonin istilasına az bir zaman kala Overmind doymak bilmeyen yaratıklarını diğer gezegenlere yolladı. Gezegenin sakinlerine farkedilmeden yayılan Overmind elçileri, kısa zamanda Chau Sara, Mar Sara, Brontes ve Dylar IV üzerinde yayılmıştı.

    Bu arada, uzayın soğuk derinliklerinde güçlü bir Protoss Savaşgemisi filosu da Zerg istila birimlerine saldırmak üzere yoldaydı. Esrarengiz Protoss'un gücünü sabırsız bir şekilde merak eden Overmind ilk istilaya müdahele etmelerine izin verdi. Asıl savaşçılarını geride tutarken Protoss'un Chau Sara'daki koloniyi yok etmesini seyretti. İn Sporlarının gezegeni zaten mahvettiğini bilen Protoss ise daha fazla istilayı önlemek için gezegeni yakıp kül etti.

    Protossun gerçekleştirdiği mükemmel yıkımdaki bu zerafet ve gücü sadece hayal edebilen Overmind'ı kararlı davranışları tatmin etmişti. Yaklaşan ikilemin, yaşamı boyunca görüp göreceği en büyük mücadele olacağını biliyordu ve Protoss ile Terranın bir sonraki adımda nasıl davranacağını görmek üzere tüm birliklerini geriye çekti.
  • Güzel konu. Emek vermişsin. Teşekkürler.
  • Sağolasın. Bütün tebrikler gerçek sahibine ben sadece kopyala yapıştır yaptım.
  • Okumak bile yorucu
  • bide bütün starcraft evrenini kapsayan bir blogger tarafından yazılan bir yazı var.

    onlarada şuradan ulaşabilirsiniz.

    http://esaliano.blogspot.com/2010/07/starcraft.html

    http://esaliano.blogspot.com/2010/07/starcraft-bolum-2-xelnaga.html

    ayrıca teşekkürler @queen.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: MrStark

    bide bütün starcraft evrenini kapsayan bir blogger tarafından yazılan bir yazı var.

    onlarada şuradan ulaşabilirsiniz.

    http://esaliano.blogspot.com/2010/07/starcraft.html

    http://esaliano.blogspot.com/2010/07/starcraft-bolum-2-xelnaga.html

    ayrıca teşekkürler @queen.



    Bu oyunun hikaye kısmının anlatımı, bende bunu arıyordum... Paylaşım için teşekkürler MrStark.. Yalnız bana queen deme istersen. Ben erkekim, yalnış anlaşılmasın soora..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi broodofqueen -- 23 Temmuz 2010; 15:42:09 >
  • çok güzelmiş bilmiyordum hiç birini
  • eline, emeğine sağlık.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: metabor

    eline, emeğine sağlık.

    Çeviri benim değil. Yinede teşekkürler.
  • Çok güzel bir konu. Paylaşım için teşekkürler
  • quote:

    Orijinalden alıntı: MrStark

    bide bütün starcraft evrenini kapsayan bir blogger tarafından yazılan bir yazı var.

    onlarada şuradan ulaşabilirsiniz.

    http://esaliano.blogspot.com/2010/07/starcraft.html

    http://esaliano.blogspot.com/2010/07/starcraft-bolum-2-xelnaga.html

    ayrıca teşekkürler @queen.


    Burda anlatılanlar içinde, 2. oyundan spoiler yok değil mi?
  • http://www.youtube.com/watch?v=F2EC8D4TNL4 kerrigan zeratul ve jimin ilk serideki hikayeside burda
  • quote:

    Orijinalden alıntı: thevincent

    http://www.youtube.com/watch?v=F2EC8D4TNL4 kerrigan zeratul ve jimin ilk serideki hikayeside burda

    Kerrigan'a 12 sene yaramış
  • Hocam çok sağol ama hala overmindın ne olduğunu anlayamadım bir açıklar mısınız?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Mr.Tambourine Man

    Hocam çok sağol ama hala overmindın ne olduğunu anlayamadım bir açıklar mısınız?

    Overmind zerglerin hiyerarşisinde en tepedeki varlık öyle düşün. Naga protossları yaratırken yaptığı hatayı zerglerden tekrarlamadı. Overmind düşünebilen varlık diğer zerglere ne yapması gerektiğini söyleyen kişilik vs vs
  • quote:

    Orijinalden alıntı: TR_Cloud


    quote:

    Orijinalden alıntı: Mr.Tambourine Man

    Hocam çok sağol ama hala overmindın ne olduğunu anlayamadım bir açıklar mısınız?

    Overmind zerglerin hiyerarşisinde en tepedeki varlık öyle düşün. Naga protossları yaratırken yaptığı hatayı zerglerden tekrarlamadı. Overmind düşünebilen varlık diğer zerglere ne yapması gerektiğini söyleyen kişilik vs vs

    Anladım.
  • İlk oyunu yıllar önce küçükken oynadığım için ilk oyunun hikayesi hakkında pek bir şey bilmiyorum. Kısaca özet geçebilecek olan var mı?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Darth Nihilus

    İlk oyunu yıllar önce küçükken oynadığım için ilk oyunun hikayesi hakkında pek bir şey bilmiyorum. Kısaca özet geçebilecek olan var mı?

    Malesef okumak durumundasın!
  • 
Sayfa: 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.