Şimdi Ara

Aşk'tan mehtup var...

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
2
Cevap
0
Favori
613
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Sevgili insanlar, yıllarca benim peşimde koştunuz;
    beni anlamaya, beni tanımlamaya çalıştınız;
    bir çok kez beni bulduğunuzu zannettiniz;
    bana sahip olmaya çalıştınız;
    birbirinize ve kendinize zarar verdiniz;
    acı çektiniz. Ama beni hiç fark etmediniz.
    Evet! Beni hiç fark etmediniz diyorum size..

    İki kedinin öyküsünü bilir misiniz?
    Küçük kedi durmadan kuyruğunu kovalıyormuş.
    Yakalayamadıkça da sinirlenmiş, daha da hırsla atılmış.
    Bunu gören büyük kedi, küçük kediye sormuş:
    "Neden kuyruğunu yakalamak istiyorsun?"
    Küçük kedi cevap vermiş: "Bana kuyruğu mu yakalarsam
    mutluluğu bulacağımı söylediler de ondan?"
    Büyük kedi gülmüş ve demiş ki: "Yıllar önce ben de senin gibiydim,
    kovaladım, kovaladım, ama yakalayamadım. Bir gün
    kovalamaktan vazgeçtim ve yürümeye başladım.
    O benim peşimden geldi."
    Benim sırrım buradadır işte. Siz beni kovaladıkça ben kaçıyorum.
    Çünkü sizden korkuyorum. Siz bana sahip olmak istiyorsunuz;
    ama ben özgürlükte varım; yoksa var olamam.
    Bir kelebeğe benzerim.
    Sizi hazır hissedince gelip konarım. Çoğunuz ilk başlarda
    benim tadımı çıkartır.
    İnanılmaz duygular yaşar. Ben de yaşarım,
    sizin mutluluğunuz arttıkça ben de büyürüm. Taa ki,
    yaradılışınızda varolan sahiplenme dürtüsü devreye girene dek.
    O dürtü ki, kelebekleri çivileyip duvarlarına asıyor:
    Sahip olmaktan haz duyuyor.
    Bu duyguyu hissedince ben hemen uçarım.
    Gördüğünüz gibi, ben çok ürkeğimdir.
    Sahiplenme duygunuzun ve bunun sonucunda oluşan
    korkularınızın,kıskançlıklarınızın, öfkenizin, kavgalarınızın olduğu
    yerde ben yokum.
    Yoo! Üzülmeyin, onlar bana zarar veremezler,
    çünkü ben ölümsüzüm;
    sadece öyle ortamlarda var olamam ve
    kaçarım. Ve onlar gittiğinde, tekrar gelirim.
    Beni en çok, "Artık içimdeki aşk tamamen öldü" ya da
    "Bir daha aşkı asla yaşamayacağım" gibisinden düşünenler üzüyor.
    Ben asla ölmem,sadece siz, benim size gelmemi engellersiniz.
    "Korku,endişe,umutsuzluk, sahiplenme duygusu, kıskançlık" bunlar da
    sizin duygularınızdır.
    Hatta biliyor musunuz, bunlar başlangıçta iyi duygulardı.
    Fakat çeşitli nedenlerle engellenince
    asileştiler ve sizinle mücadeleye başladılar.
    Ve yine biliyor musunuz ki, siz beni yaşarken,
    inanılmaz mutluyken; birazdan bunlar da gelir?
    Çünkü onlar da mutlu olmayı istiyorlardır. Onlar da sizin
    yaşadığınız gibi özgürce mutluluğu yaşamak istiyorlardır.

    Ama siz ne yaparsınız?
    Suçluluk hissedip, onlarla mücadele edersiniz?
    Aklınızda, "Ben şu anda çok mutluyum, neden bunlarla karşılaşıyorum?"
    düşüncesi vardır.
    Bastırırsınız, onlar direnir ve sonuçta gerilim gelir
    ve ben giderim.
    Lütfen, böyle bir durumda onları serbest bırakın.
    Nasıl mı?
    Onları dinleyin, ama direnmeyin.
    Sadece ne dediklerini dinleyin ve izleyin.
    Onlar ilk başta ne idiler ve neden bu hale geldiler?
    Unutmayın, onlar bir zamanlar sizin saf duygularınızdı.
    Bir şekilde engellendiler ve şu an çok mutsuzlar.
    Belki de ailenizden ve çevrenizden gelen tepkiyle engellediniz onları,
    ama artık serbest bırakma zamanı.
    Onları dinleyin,nedenleri öğrenin ve serbest bırakın.
    Böylece bana daha geniş bir iniş alanı bırakırsınız.
    Aşk acısı..
    Bir de beni hep suçluyorsunuz: "Aşk acısı" diyorsunuz buna.
    Ben size asla acı çektirmem.
    Siz, sahip olma tutkularınızla kendinize acı çektirirsiniz.
    Süreç şöyledir: Beraberizdir, bir varlıkta somutlaşmışımdır, mutlusunuzdur, her şeyden büyük zevk alıyorsunuzdur..
    ve birden korkmaya başlarsınız:
    Ya bu mutluluğunuz gelecekte de devam etmezse...
    Kendinizi garantiye almak istersiniz,
    bunun için bana sahip olmak istersiniz;
    üzülerek sizi terk ederim.
    Kırgınlık, öfke yaşarsınız; beni tekrar yakalamakiçin planlar,
    stratejiler oluşturursunuz; güzel sözler, hoş
    armağanlar, harika davranışlar kullanırsınız,
    ama maalesef bu davranışlarınız sadece
    sempati toplar; beni var etmez.
    Belki bu davranışlarınızla,somutlaştığım varlığı tekrar kazanırsınız,
    ama bir şey eksik değil midir?
    Ben. Onu tekrar kazanana kadar yaşadığınız yürek çarpıntısına ne oldu?
    İstediniz ve elde ettiniz, değil mi? Yanlış anlamayın, sizi suçlamıyorum:
    Siz, içinizden geleni yaptınız ve başarmanın mutluluğunu tadıyorsunuz.
    Ben sadece size şunu anlatmak istiyorum:
    Kendinizi ve onu serbest bırakın.
    Özgürleştirin birbirinizi.
    Ben sadece özgür ortamlarda var olabilirim.
    Ve beni tekrar yaşayabilmenin yolu özgür olmak ve özgür bırakabilmektir.
    Yoo! Kaybetmekten asla korkmayın.
    Benim tadımı bilen asla kaybetmez.
    Ve aslında bir gün şunu fark edersiniz, benim A veya B
    varlığında somutlaşmam önemli değildir, önemli olan tek şey:
    Sizin beni hissedebilme gücünüzdür...
    Bir gün fark edeceksiniz, umarım kendinize
    cok fazla eziyet etmeden yaşarsınız bunu"...



  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.