Şimdi Ara

@Fıkra Mania@ 'Vol 2 Eklendi' Vol 3 Eklendi '

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
23
Cevap
0
Favori
2.764
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • temel yolda giderken karnının çok aç olduğunu hisseder. köşenin bitiminde gördüğü bir dükkandan içeri girer.

    - selamın aleyküm uşağım.
    + aleyküm selam buyur abi.
    - ben bir karadeniz pidesi alacaktım da. yalnız burada yemiycem mümkünse sarıver.

    adam bir an durup sorar:
    + afedersin abi sen karadenizli misin?

    temel bu soruya sinirlenir:
    - niyeki kardeşim? karadeniz pidesi yemek için illa karadenizli mi olmak gerekir? misal ben japon olmasam sushi yiyemeyecek miyim? ya da italyan olmazsam pizza vermeyecek misin?

    adam cevabı yapıştırır:
    + yok abi o yüzden söylemedim. burası nalbur





    nasreddin hoca göle maya çalarken temel bunu görmüş hayırdır hocam napıyorsun demiş.
    nh:göle maya çalıyorum.
    temel: yaa hocam ne yapacaksın o kadar yoğurdu...




    adam tarlada çalışırken çişi gelir ve çişini yapmaya başlar. fakat kısa bir süre sonra başlar bağırmaya; "of, anam. yandım!..".
    karısı telaş içerisinde yanına koşar; "bey, ne oldu?"
    adam penisini göstererek; "arı soktu." der. aceleyle kasabaya doktora giderler. doktor adamın penisini eline alıp evire çevire incelerken, karısı da yandan onlara bakmaktadır. bir ara kadın doktorun kulağına eğilir ve; "doktor bey, acısını al ama şişlik kalsın." der.



    temel hergün evine trenle gidip gelmektedir.yine bir gün trende giderken karşısında oturan adamın biri pezevenk der. temel şaşırır acep bağamı dedi diye sağına soluna bakınır. adam yine pezevenk der.temel yine şaşkınlık içinde sağa sola bakınır; sanırım bağa dedi der. olay çıkmaması için ilk durakda iner ve olayı evde karısına anlatır.
    -fadime bugün trende adamın biri bağa pezevenk dedi der.
    fadime ; hadi ya bak terbiyesize der.
    temel ertesi gün aynı adamla tekrar trende karşılaşır.adam bu sefer temel'e bakarak şöle der:
    -dedikoducu pezevenk...



    bir boğaza euro tunnel misali bir tunel yapılacaktır, ihale açılır. ihaleye giren firmalar ise japon, fransız ve türk şirketleridir, ancak üç firmadan da aynı fiyat alınır. sonucu görüşmeler belirleyecektir. ilk olarak japon firma çağrılır.
    japonlar:"biz iki yakadan başalarız oratada en fazla bir metre hata ile buluşuruz, o da hemen yapılır, bir şey değil" demişler. yetkililer "güzel, ancak diğer firmalarla da görüşmek lazım" der.
    fransızlar:"biz de iki yakadan başlarız ortada en fazla on santim hata ile buluşuruz, nerdeyse kusursuz olur." demişler. yetkililer sevinmiş, sıra ise türk firmaya gelmiş.
    türkler:" valla biz de iki yakadan başlarız fakat ortada buluşur muyuz o bilinmez, buluşursak bir tane buluşamazsak iki tane tuneliniz olur" demişler




    çocuk ve annesi yolda yürümektedirler. ufaklık birden yolun kenarında çiftleşen köpekleri görür,

    -anne napıyo bu köpekler?
    -üsttekinin ayakları sakatlanmış alttaki onu hastaneye götürüyor yavrum..
    -vay mına kodumun dünyası.. hem yardım et hem s.ksinler




    anne ve çocuk otobüstelerdir. çocuk duraktakı fahişeleri görür ve annesine sorar, "anne bu kadınlar burda naapıyo"

    -onlar kocalarını bekleyen kadınlar yavrum..

    bu sırada sinirlenen otobüs şöförü:

    "hanım doğruları öğretsene çocuğa, kızım bak, bunlar orospudur ve erkeklerle yatmak için bekliyorlar!"

    -ama anne, bu kadınlar yabancı erkeklerle yatarlarsa çocukları olur, sonra o çocuklar ne olur?
    -otobüs şöförü!




    vezirler padişahın huzuruna çıkmışlar.
    -padişahım hazinede para kalmadı. yeni vergilere ihtiyacımız var demişler.
    padişah kavuğunun altında kafasını kaşımış:
    -eeee! ne vergisi koyalım ? demiş.
    vezir:
    -köprülere adam koyalım, geçenden bir akçe alsınlar!
    padişah
    -tamam, demiş.
    aradan belli bir süre geçtikten sonra padişah vezirlere sormuş:
    -halktan tepki var mı?
    -hiç bir tepki yok!
    -iyi o zaman diğer tarafınada adam koyun, çıkandanda bir akçe alsın!
    aradan yine bir süre geçmiş; padişah yine vezirlerine sormuş?
    -var mı halktan bir şikayet?
    -yok.
    padişah:
    - o zaman köprülerin ortasınada birer adam koyun, gelip geçeni becersin!
    bir süre sonra padişah vezirlerini çağırmış.
    -köyün birine gidelim, halkı dinleyelim hele bir demiş.
    gitmişler köye, padişah sormuş.
    -var mı şikayeti olan?
    ses yok.
    padişah:
    -var mı şikayet? konuşun yoksa, taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmayacağım, diye gürleyince arkalardan cılız bir ses duyulmuş.
    -padişahım , o köprünün ortasındaki adam var ya!
    -eeeee! demiş padişah
    -akşamları çok kalabalık oluyor, sıra uzuyor bir adam daha koysanız.





    20 - 25 yaşlarında bir delikanlı eczaneye gider. eczacı kadına utana sıkıla eczacı beyle görüşmek istediğini söyler. kendisinden eczacı bey olmadığını, eczaneyi üç eczacı bayan olarak işlettiklerini öğrenir. ve kendilerinden utanmasına gerek olmadığını, sorunu herneyse çekinmeden anlatabileceğini söyler.

    delikanlı sorununu anlatır: "cinsel açıdan bir türlü tatmin olamıyorum, her gün defalarca sevişiyorum fakat bir türlü doyuma ulaşamıyorum. hep daha fazlasını istiyorum. bunun için bana ne verebilirsiniz?"

    eczacı kadın, bunun önemli bir konu olduğunu söyler ve arkadaşlarına da sormak için içeri girer. geri geldiğinde cevabını verir: "yatacak yer ve yemek bizden, aylık da 1000 dolar maaş".




    adamın biri karısını hava alanında kaybeder. sürekli olarak hava alanı içinde bir oraya bir buraya koşup karısını aramaktadır. tam karısını aradığı sırada karşıdan yine kendisi gibi koşarak gelen birini görür. durur ve adam sorar;

    -hemşerim sen neden koşuyorsun.

    -karımı kaybettim.

    -ya sorma benimkide kayıp, bende onu arıyordum.

    -karın nasıl biriydi tarif etsene bana, belki görmüş olabilirim, sana yardımım dokunur.

    -1,80 boyunda, sarışın, mavi gözlü, 90-60-90, enine boyuna biri, kardeş benim karım böylede seninkinin tipi nasıl bende görmüş olabilirim.

    -siktir et benim karıyı direk seninkini arayıp bulalım.




    bir uçak yolculuğu sırasında 2 adet ilginç yolcu bulunmaktadır. bunlardan biri eşek, diğeri papağandır. bu ikiliden papağan bayağı bir haylazdır ve çağırma düğmesine basarak hostesi rahatsız eder durur. hostes gelip "buyrun" dediğinde de; "hiiiç, ipnelik olsun diye bastım" der. bunu gören eşek durumdan gayet hoşlanır ve "ulan bi de ben yapayım" diyerek basar çağırma düğmesine. hostes gelir; "buyrun ne vardı?". eşek: "hiiiç, ipnelik olsun diye bastım" der. hostes çileden çıkar ve papağanla eşeği uçaktan atar. aşağı düşmekte olan eşek, papağanın uçmakta olduğunu görür ve ondan yardım ister. papağan da ekler tabi; "ulan madem uçmayı bilmiyon, ne ipnelik yapıyon?"


    hitler üç esir yakalamış, ingiliz, fransiz ve bir yahudi.
    -"size birer soru sorucam, bilirseniz sizi bırakıcam" demis.
    ingiliz'e sormuş -"titanik kaç yılında battı?" ingiliz hemen cevap vermiş
    - "1912" diye.göndermiş ingiliz'i.
    fransız'a sormuş bu kez:
    "titanik'te kaç kişi öldü?" fransız cevap vermiş
    -"1050".
    "tamam, sen de gidebilirsin"
    ve yahudi'ye dönmüş;
    - "say lan isimlerini !!!



    kadının biri dişçiye gitmiş. fakat dişçiden çok korkarmış. kadının korkudan titrediğini gören doktor onu rahatlatmak için bir şeyler konuşmak istermiş...

    doktor:bayan bu eldivenlerin nasıl yapıldığını biliyor musunuz?
    kadın: hayır...nasıl?
    doktor: öncelikle kağuçuk ağaçlardan elde edilir büyük kazanlarda kaynatıldıktan sonra insanlar ellerini içine sokup çıkarırlar ve kurutunca bu eldivenler olur.

    kadın birden kahkayı başmış.doktor şaşkın vaziyette...

    doktor: ne oldu hanfendi?bunda bu kadar komik olan nedir?
    kadın: aklıma prezervatifi nasıl yaptıkları geldi de.




    mahallenin iki afacan kardeşi tüm mahalleliyi bıktırmış.sürekli ana babalarına şikayet geliyor mahalleliden. kırılan camların, kuyruğuna teneke bağlanan kedilerin, lastiği indirilen arabaların sorumlusu hep afacan kardeşler. ana babası usanıp bu durumdan kilisenin papazina anlatırlar durumu ve yardım isterler. papaz "gönderin çocukları konusayım" der.çocukları gönderirler.papaz önce büyük oğlani çağırır."söyle bakıyım evladım, tanrı nerede?".çocuk susar.papaz tekrar sorar : "evladım söylesene tanrımız nerede?".çocuk susmaya devam eder.papaz ısrarla sormaya devam eder, çocuk susmaya.. sinirlenir papaz,"konuşsana be çocuk nerde tanrı?".çocuk aniden fırlar, kiliseden koşarak kaçıyorken seslenir kardeşine "kaçalım çabuk!". eve giderler, odalarına çıkıp kapıyı iyice kapatırlar, küçük oğlan sorar büyüğüne "neden kaçıyoruz?".büyük yanıtlar : "işte şimdi hapı yuttuk, tanrı kaybolmuş, bizden biliyorlar!





    amerikada yılın fıkrası seçilmiş. sanırım birçok amerikalıyı yaran bir fıkra:
    amerikalılar sabah saatlerinde işlerine giderken korkunç bir trafikle karşıkarşıya gelirler...yol tamamen kapalı ve araçlar durmaktadır. herkes yolun ucunda neler oluyor merak etmektedir. bu sırada merakla bekleyen amerikalının birinin araba camına biri vurur. adam camı açar ve sorar:
    - nedir bu trafiğin sebebi biliyor musun?
    - caddenin ortasında teröristler bush'u rehin almışlar. 1 milyar dolar talep ediyorlar. aksi takdirde benzip döküp yakacaklarını söylüyorlar.
    - hmmm. şimdi anlaşıldı bu lanet trafiğin sebebi.
    - sen ne kadar katkıda bulunacaksın?
    - herkes ortalama ne veriyor?
    - 5 litre.





    zengin bir kadın kendine eş aramaktadır bunun için gazete ilanı verir:''varlıklı bir bayanım kendime beni dövmeyecek,benden kaçmayacak ve yatakta iyi olan bir eş arıyorum'' ertesi gün bir sürü insan kapıya gelir ve kadın bir türlü emin olamaz hiçbirinden hepsi ona yapmacık gelir. bir gün zil çalar kapıyı açar ve karşısında kolsuz ve bacaksız bir adam görür. adam:''aradığın kişi benim bak ellerim yok seni dövemem. bacaklarım yok senden kaçamam..'' kadın biraz alaycı tavırla ''yatakta iyi olduğunu nasıl bilicez peki'' der. adam ''eee zili nasıl çaldık yanii''




    ülkenin birinde,sihirli bir ayna vardır.dört bir yandan insanlar bu aynada kendilerini görmek için gelirler.yine böyle bol ziyaretçili bir günde,tesadüf bu ya pamuk prenses,bill gates,notre dame in kamburu aynaya bakmak için sıradadırlar.önce pamuk prenses girer ve mutlu bir şekilde çıkar,
    -hala dünyanın en güzel kızı benmişim
    der.
    sonra bill gates girer,o da mutludur,
    -hala en zengin benmişim
    der.
    sıra notre dame ın kamburundadır.o girer ve gayet sinirli bir şekilde çıkar,
    -kim lan bu reha muhtar!




    Sürçü lisan ettiysek affola. Takdir görürse yenilerini eklerim. Eğlenin.



    VOL 2

    beş yaşındaki çocuk gazete okuyan babasının yanına yaklaşmış ve sormuş:

    + baba bir şey sorabilir miyim?
    - sor evladım.
    + zencilerin derilerini yüzüp onlardan çanta,kemer,ayakkabı yapmak günah mıdır?
    - günahtır evladım.
    + insanları diri diri gömmek ?
    - günahtır evladım.
    + peki yahudilerin yağlarından sabun yapmak günah mıdır?
    - oğlum adolf nerden buluyosun böyle soruları?




    temel, köyüne doğum kontrol teknikleri hakkında bilgilendirme amaçlı gelen ekibin dağıttığı prezervatiflerden alır. nasıl kullanılacağını iyice öğrenir. ve bu prezervatifi ilişki sırasında kullanmaya başlar.

    fakat bir sorun vardır, temel, prezervatifin kaç defa kullanılacağını öğrenmemiştir. bu nedenle, her gece kullandığı prezervatifi sabah yıkayıp, üzerine yağ dökerek ertesi gece tekrar kullanır.

    haliyle prezervatif birkaç gece içinde kullanılamaz hale gelir. köyde, prezervatif almak da mümkün değildir. şehre gidip alırlar ve onlar da bütün yıkamalara rağmen bir ay içinde tükenir. karısıyla başbaşa verip bunun kalıcı bir çözümünü bulmaları gerektiğine karar verirler.

    karısı da, kumaştan bir prezervatif diker. bunu kullanarak ilişkiye girerler. elbette karısı bir süre sonra hamile kalır. nerede hata yaptıklarını anlayamazlar.

    çocuk doğar, büyür ve okula gider. ortalamanın çok üzerinde bir zekaya sahiptir. okuma yazmayı, dört işlemi, sınıf arkadaşlarından çok daha kısa sürede öğrenir. öğretmeni bu okulda ziyan olduğunu, kendisini daha uygun bir okula göndermek gerektiğini düşünür. bu konuyu görüşmek için temel'i okula çağırır.

    temel gider. öğretmen, çocuğun zekasını övmekle bitiremez. temel'e, bunun kaynağı hakkında sorular sorup durur. çocukken bir rahatsızlık geçirdi mi, ailede ona yardımcı olan biri var mı, vs. temel cevabını net bir şekilde verir:

    - daha doğmadan belliydi onun öyle olacağı, süzmedir bizim oğlan!





    boşanma davasında kadın, hakime talebini gerekçesi ile açıklamış:
    - "sayın hakim, çocuğun bende kalmasını istiyorum. onu dokuz ay karnımda taşıdım."
    hakim kocaya sormuş:
    - "karınızı duydunuz. bir diyeceğiniz var mı?"
    adam "var tabii" demiş ve anlatmış:
    - "sayın hakim. farzedelim ki canınız bir kutu soğuk kola istedi. makineye parayı attınız ve kola geldi. şimdi bu kola makinenin midir, yoksa parayı deliğe atanın mı?"
    hakim sekreterine dönmüş:
    - "yaz kızım. çocuk babada kalacaktır







    uçak dünyanın en kalabalık hava meydanlarından biri olan londra heathrow’a yaklaşırken hoparlörlerden pilotun sesi duyuldu:

    -sayın yolcular, biraz sonra londra’ya inmiş olacağız, londra’da hava hafif yağmurlu ve sıcaklık...... derken aynı anda “aman tanrım !” diye korkunç bir feryat duyuldu ve yolculara bir asırmış gibi gelen üç beş saniye boyunca hiçbir ses çıkmadı.

    biraz sonra pilot tekrar konuşmaya başladı:

    -sayın yolcular demin sizleri çok korkuttuğum için özür dilemek istiyorum ama maalesef hostesimiz yanlışlıkla üzerime sıcak kahve döktü. canım çok yandı. hele pantolonumun önünü bir görseniz....

    aynı anda arkadan bir yolcu bağırdı:

    - hele sen bizim pantolonların arkasını bir görsen.....




    uçak düsmüş, içinden sadece bir kişi sağ olarak çıkmıştı. baygın bir vaziyette çırılçıplak yatıyordu. uyandığında başucunda bir filin durdugunu gördü.

    büyük bir şaşkınlık ve korkuyla sordu :
    - fil bey, neredeyim, neresi burası?

    fil, adamın etrafında bir tur attıktan sonra :
    - orasını bilemem ama, sen bu hortumla bu ormanda zor iş çıkartırsın



    çiftçi, kümesine genç bir horoz almış. fakat kümesteki yaşlı horoz kümesteki tavuklardan fatma'yı çok sevdiği için genç horozdan fatma'yı kendisine bırakmasını rica etmiş. genç horoz da: "olmaz kümesteki bütün tavuklar benim" demiş. bunun üzerine yaşlı horoz: "bak, seninle bir yarış yapacağız, şu karşıdaki ağaca kadar koşacağız, eğer ben kazanırsam fatma'yı alırım, yok eğer sen kazanırsan fatma'yla birlikte bütün tavuklar senin olur" demiş. genç horoz da bu teklifi kabul etmiş.tam koşmaya başlayacakları sırada yaşlı horoz durarak:"bak, ben çok yaşlıyım bana biraz avans verir misin" demiş. genç horoz da kabul edince yaşlı horoz başlamış koşmaya. yaşlı horoz biraz uzaklaştıktan sonra genç horoz da peşinden ona yetişmek için hızlı bir şekilde koşmaya başlamış ve birkaç adım attıktan sonra çiftçi genç horozu vurmuş ve söylenmiş: "ulan 1 ay içinde aldığım 3. horoz. bu da i.ne çıktı."



    kilise'nin papazı zangoçun karısına kötü gözle bakmaya başlar.zangoç fark eder ama bir şey elinden gelmez.papaz işi biraz ileri götürünce, zangoç dayanamaz ve papazın değerli şaraplarını fondiplemeye başlar.papaz bakmış şaraplar eksiliyor, takip eder ,zangoçun güzelim doluca şarapları götürdüğünü öğrenir.ardından seslenir..

    -zangoç efendi, uzun zamandır günah çıkartmıyorsun,
    +doğrudur sayın peder işler işte
    -olmaz öyle, geç bakalım kafese.söyle evladım papazın şaraplarını kim içoor?
    +duyulmoor efendim.
    -nasıl duyulmaz evladım?
    +duyulmoor işte.
    -zangooç papazın şarapları kim içooor.
    +duyulmooor.
    -nasıl duyulmaz aramızda bir karış yok.
    +yeminle efendim buradan duyulmoor işte
    -peki yerdeğiştirelim sen seslen birde bakalım.

    zangoç ve papaz yerdeğiştirirler.zangoç soruyu yapıştırır

    +papaz efendi zangoçun karısına kim asılıyor?
    -hakket duyulmoormuş evladım.




    ıki aile varmış ve her iki ailenin de birer kız çocuğu varmış. birgün misafirlikte
    sohbete baslamışlar;
    -eee sizin kızdan ne haber?..
    -valla işte ne olsun biliyorsunuz işe girdi geçen sene. başını kasıyacak vakti
    yok. ilk başlarda geceleri fazla mesai yapıyordu. sonra hafta sonları da
    çalışmaya başladi. patronu çok sevmiş her işi ona veriyormuş. derken ankara
    seyahatleri başladi. bizimki çanta sekreter gibi patron nereye o oraya.
    sonra paris seyahatleri filan en sonunda bu iş böyle olmayacak dediler, patronu
    ev tuttu. deli gibi çalışıyor evladım. ee , peki sizinki ne alemde?
    -valla bizimki orospu oldu, ben sizin kadar güzel anlatamıyorum




    temel bir arkadaşının daveti üzerine izmir'e gitmiş. orada arkadaşıyla dolaşırken, birde bakmışlar ki, birkaç efe zeybek oynuyor. kendilerine özgü ağır hareketlerle kol vurup diz büken efeleri seyrederlerken, arkadaşı temel e dönüp sormuş :
    - ne güzel oynuyorlar değil mi ?
    temel dudak bükmüş;
    - o kadar düşündükten sonra ben de oynarım...




    ateist bir adam bir gün ormanda geziyor ve etrafındaki güzelliklere bakıyormuş.

    "-evrim ne güzellikler yaratıyor!"

    diye düşünüp mest oluyormuş.

    birden arkasında kocaman bir ayı belirmiş ve onu kovalamaya başlamış. adam bütün gücüyle kaçıyormuş ama her arkasına baktığında ayının daha da yaklaşmış olduğunu fark ediyormuş. dakikalarca süren bir kaçışın sonunda adamın ayağı yerdeki dala takılmış, ayı adamın üzerine atlamış, pençesini kaldırmış. tam vurmaya hazırlanırken adam "tanrım!!!" diye bağırmış

    bir anda zaman durmuş, ayı donmuş, ormandaki nehir bile akmaz olmuş, orman kararmış ve gökyüzünden bir ışık hüzmesi adamın üzerine parlamış.

    çok derinden gelen ilahi bir ses adama:

    "yıllarca bana inanmadın, yaratılışı kozmik bir kazaya bağladın, sana bu durumda yardım etmemi mi istiyorsun? seni sevgili bir kulum mu saymalıyım?" demiş.

    adam utanç içinde: "biliyorum bunca yıldan sonra dindar biri olmayı istemem haksızlık, ama belki ayıyı dindar yapabilirsiniz."
    demiş,

    ses:

    "peki." diye karşılık vermiş ve ışık kaybolmus. nehir tekrar akmaya başlamış. hersey eski haline dönmüş.

    ayı pençesini indirmiş ve ardından iki pençesini de göğe doğru çevirmiş, ve konuşmaya başlamış:

    "allahım , senin rızkınla orucumu açıyorum, hamd olsun verdiğin nimetlere..."





    yıl 2050. ab komisyonu başkanı odasında otururken, yardımcısı içeriye heyecanla girer:
    -efendim, türkiye tüm isteklerimizi yerine getirdi. onları ab'ye alacak mıyız? ab başkanı:
    -yok canım, henüz olmaz. git, duyur, tüm türkiye ingilizce konuşacak, türkçe'yi yasaklıyorum.
    -efendim onu 5 sene önce yaptılar. hatırlamıyor musunuz?
    -o zaman söyle kıbrısı versinler..
    -efendim onu da 40 sene önce verdiler zaten...
    -o zaman söyle güneydoğuya özerklik versinler.
    -aman efendim, türkiyede güneydoğu mu kaldı, 2020'de bağımsız devlet oldu ya orası zaten.
    -o zaman söyle (sözde)ermeni soykırımını tanısınlar.
    -efendim, sadece ermeni değil, pontus, yunan, bulgar, rus, ukrayna, moldova soykırımını bile tanıdılar, hatta çanakkale savaşından dolayı ingiliz, avustralya, yeni zelanda soykırımını bile tanıdılar ya.. nasıl unuttunuz. -hmm. o zaman söyle, kokoreç yasaklansın.
    -aman efendim, onu yemeyi 2007'te bıraktılar.
    -isa aşkına, ya ne bileyim? kınayı yasaklayın, yakamasınlar.
    -ooooo. beyefendi.onu da çoktan bıraktılar.
    ab başkanı düşünüp taşınır ve;
    -eeee...dağıtın o zaman avrupa birliği'ni...





    bir gün bir çocuk sahilde kumla oynamaktadır ve bir polis yaklaşır
    -ne yapıyorsun çocum?
    -su koyuyorum, kum koyuyorum bok koyuyorum polis oluyor.
    -ne?? bir daha böyle bir şey yaptığını görürsem seni döverim
    der ve gider. ertesi gün polis tekrar gelir ve yine;
    -ne yapıyorsun çocum?
    -su koyuyorum, kum koyuyorum bok koyuyorum polis oluyor.
    çocuk bu cevabı verdikten sonra dayağı yer.
    ertesi gün tekrar polis gelir ve sorar;
    -bu ne yapiyorsun bakalım?
    -su koyuyorum kum koyuyorum asker oluyor
    -oluum neden bok koymuyorsun?
    -çünkü bok koyunca polis oluyor



    İYİ EĞLENCELER....



    VOL 3



    sarışın umutsuz bir şekilde kocasının işyerine telefon eder:
    -bir yap-boz yapmaya başladım ama olmuyor. moralim çok bozuk kocacım..
    -sakin ol sevgilim, bir örnek var mı önünde?
    -evet kutunun üzerinde bir horoz resmi var ama yapamıyorum, bütün parçalar birbirine benziyor!!
    -önemli değil hayatım, az sonra eve gelirim beraber deneriz..
    adam eve döner ve sarışını yap-bozun önünde hıçkırıklar içinde bulur:
    -bak sevgilim, tatlım benim.. gel mısır gevreklerini kutusuna dolduralım ve bundan kimseye bahsetmeyelim..





    mafya babasi haraçlarını toplaması için yeni bir tetikçi
    buldu. seçtiği adam sağır ve dilsizdi. çünkü baba, bu tetikçi yakalanırsa
    polise fazla bir şey anlatması mümkün olamaz, diye düşünüyordu. baba, bir
    gün ödemelerin geciktiğini fark etti ve tetikçiyi odasına çagırdı, bir de
    işaret dilini bilen tercüman buldular. tercüman işaretle sordu: - "para
    nerede?" sağır dilsiz işaretle yanıt verdi:
    - "ne parası? benim paradan maradan haberim yok.
    neden bahsettiğinizi anlamıyorum." tercüman tercüme etti:
    - "neden bahsettiğinizi ;anlamıyormuş. " baba 38'liği koltuk altiından çekip
    sağır dilsizin beynine dayadı: - "şimdi sor bakalım, para
    nerede." tercüman işaretle sordu: - "para nerede?" sağır-dilsiz kan ter
    içinde işaretle yanıt verdi: - "şehir merkezindeki parkta, büyük heykelin
    olduğu kapıdan girince soldan 3. ağacın kovuğunda yüz bin dolar var." - "ne söyledi?" dedi baba.
    tercüman yanıtladı: - "dedi ki, hala neden bahsettiğinizi
    anlamıyormuş, ayrica o tetiği çekmek de biraz g..t istermiş."






    sarhoşun biri üst baş dağınık bir halde karakola gelir, araba anahtarını göstererek komisere şöyle der :

    - komiserim şu elimde gördüğünüz anahtar var ya, onun üstünde az önce benim arabam vardı, şimdi yok. arabamı çalmışlar...

    komiser sarhoşa söyle bir bakar,

    - sen önce kendine bir çeki düzen ver bakayım şu haline bak... devletin komiseri önünde böyle fermuarı açık durmaya utanmıyor musun?

    sarhoş pantolonunun önünde açık fermuara bakar ve şöyle der :

    - aha, karıyı da çalmışlar...






    seks düşkünü kadın tövbekar olmuş. bir zaman sonra bir cüceyle yakalamışlar.

    - hani bırakıyordun?

    - hemen olmuyor, yavaş yavaş azaltıyorum.






    dokuz yaşındaki oğlan çocuğu elinde raket, gözünü pencere camına konmuş çiftleşmekte olan sineklere dikmiş...
    - "anneee!!" diye bağırmış... "sineklerin erkeği olur mu?"
    anne bu masum sorudan kuşkulanmadığı için "olur yavrum.." cevabını verince, oğlan sorusuna devam etmiş:
    - "peki sineğin dişisi olur mu?"
    kadın o zaman soruların çetrefilli bir yere gideceğini sezip, yan çizmiş
    - "olmaz evladım.."
    oğlan aradığı cevapları alınca elindeki raketi hırsla sineklerin üzerine yapıştırmış...
    .
    "vay ibneler!"





    allahtan başka kimi kimsesi olmayan hasan askere gider... birikimini yer bu sürede ve çulsuz kalır asker ocağında.. kimden para istesem kimim var ki bu dünyada diye düşünür.. benim allahtan başka kimsem yok bende ondan isterim der bir zarf çıkarır yazar üstüne " hasandan rabbine "

    allahım benim durumumu sen benden ii biliyorsun kimim kimsem yok bana çok acilen 200 milyon para lazım yarabbim..

    asker mektupları okunur yüzbaşı bi bakar zarfa hasandan rabbine diye bi adres.. zarfı açar ve okur.. hemen bölükteki diğer subay astsubayı çağırır.. beyler der böyle gariban bi askerimiz var çıkın paraları.. toplaştırırlar 150 milyon toparlarlar... bi zarf alıp üstüne rabbinden hasana diye yazıp parayı içine koyarlar..

    hasan zarfı bi açar içinde 150 milyon var.. allahhhh der tamamdır ya oh ohhh... hemen alır bi zarf ve ikinci mektubu döşer...

    yarabbim beni burda bi başıma yalnız bırakmayacağını biliyordum sana şükürler olsun binlerce teşekkür ve şüranlarımı sunuyorum.. yalnız bi dahaki sefere parayı aşşağıda verdiğim adrese yollarsan sevinirim zira bu şerefsiz subaylar para çalıyoooo





    horoza sormuşlar:
    - yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan?
    - polemiğe girmem .ikerim





    bir ingiliz, bir amerikan ve bir temel, geçirdikleri uçak kazası sonrası ıssız bir adaya düşerler. aradan günler geçer, sıkıntıdan patlamaya başlarlar. artık dayanamayan ingiliz, arkadaşlarına bir teklif sunar:

    ingiliz: arkadaşlar gördüğüm kadarıyla hepimiz çok sıkılmaya başladık. bir aktivite yapalım diyorum. benimle golf oynar mısınız?
    temel: ben golf bilmem ki. hem bu ıssız adada nasıl oynayabiliriz?
    ingiliz: golf zaten bir doğa sporu sayılır. oynanabilmesi için bir top, bir sopa, bir de delik yeterlidir. şansımıza benim yanımda top da var.
    amerikan: e bende de sopa var.
    temel: ben oynamıyorum!





    ülkenin birinde cuma namazı kılmayanları idam ediyorlarmış, idam edilecek olan kişiye de son üç istek hakkı tanınıyormuş.
    cumaya gitmeyen bir adamı tespit etmişler ve asmak için saraya getirmişler. sarayda kendisine cumaya gitmediği için idam edileceği anlatılmış. o da demiş ki:
    - beni asamazsınız.
    + asarız, haydi son üç isteğinden birini söyle demişler. o da demiş ki:
    - vezirin karısını bafilemek istiyorum. bunun üzerine şaşkına dönen saray ahalisi gene de mahkumun isteğini kabul etmek zorunda kalmış ve adam vezirin karısını bafilemiş. ardından ikinci isteği sorulmuş. o da cevap vermiş:
    - ben veziri bafilemek istiyorum. tekrar şaşkına dönen saray ahalisi mecburen bu isteği de kabul etmek zorunda kalmış; mahkum veziri de bafilemiş.
    mahkuma son isteği de sorulmuş.
    bunun üzerine mahkum bir padişaha bir de padişahın karısına bakmış, o esnada jetonu düşen vezir hemen atlamış ve padişaha şunu söylemiş:
    -padişahım geçen hafta bu adamı cumada gördüm ben sanki. padişah:
    + gördüm sanki ne demek lan, cumadaydı bu adam hem de benim yanımda saf tutuyordu





    bi rahip, bi çocuk, ünlü bi şarkıcı, başarılı bi basketbolcu ve bush aynı uçakta seyahat ederlerken uçak arızalanır ve görevliler uçaktakilere paraşütle atlamak zorunda olduklarını söyler. 5 kişi fakat 4 paraşüt vardır. ünlü şarkıcı benim bi sürü hayranım var onları kendimden mahrum bırakamam der kapar bi paraşütü ve atlar. basketbolcu benim yaın kupa maçım var takımımın kazanması için ben yaşamalıyım der ve o da bi paraşütü alıp atlar. paçaları tutuşan bushta amerikanın benim zekama ihtiyacı var, benim daha bombalamam gereken ülkeler var, bütün dünyadaki petrol benim olmalı der oda atlar. bi paraşüt ve rahip ile çocuk kalmıştır. rahip çocuğa uzun uzun bakar ve 'ben zaten yaşlandım 3-5 sene daha yaşarım en fazla seninse önünde uzun bi ömür var evladım paraşütü sen al der'
    çocuk gülerek rahibe 'ikimizde kurtulabiliriz amca' der
    rahip ' ama çocuğum nasıl' der
    çocuk ' hani şu kendini dünyanın en zeki adamı sanan amca varya o benim okul çantamı alıp atladı' der




    iyi eğlenceler!...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ns -- 14 Haziran 2008; 18:49:21 >







  • çok güzeller yaa.

    gülmekten çenem ağrıdı
  • eline, klavyene sağlık
  • Vol 2 Eklendi iyi eğlenceler.
  • eline sağlık hocam. çok güzeller
  • bir gün bir çocuk sahilde kumla oynamaktadır ve bir polis yaklaşır
    -ne yapıyorsun çocum?
    -su koyuyorum, kum koyuyorum bok koyuyorum polis oluyor.
    -ne?? bir daha böyle bir şey yaptığını görürsem seni döverim
    der ve gider. ertesi gün polis tekrar gelir ve yine;
    -ne yapıyorsun çocum?
    -su koyuyorum, kum koyuyorum bok koyuyorum polis oluyor.
    çocuk bu cevabı verdikten sonra dayağı yer.
    ertesi gün tekrar polis gelir ve sorar;
    -bu ne yapiyorsun bakalım?
    -su koyuyorum kum koyuyorum asker oluyor
    -oluum neden bok koymuyorsun?
    -çünkü bok koyunca polis oluyor



    süper bu be yarıldım :)
  • aww Çok Güzel
  • hepsi çok güzel
    yıl 2050. ab komisyonu başkanı odasında otururken, yardımcısı içeriye heyecanla girer:
    -efendim, türkiye tüm isteklerimizi yerine getirdi. onları ab'ye alacak mıyız? ab başkanı:
    -yok canım, henüz olmaz. git, duyur, tüm türkiye ingilizce konuşacak, türkçe'yi yasaklıyorum.
    -efendim onu 5 sene önce yaptılar. hatırlamıyor musunuz?
    -o zaman söyle kıbrısı versinler..
    -efendim onu da 40 sene önce verdiler zaten...
    -o zaman söyle güneydoğuya özerklik versinler.
    -aman efendim, türkiyede güneydoğu mu kaldı, 2020'de bağımsız devlet oldu ya orası zaten.
    -o zaman söyle (sözde)ermeni soykırımını tanısınlar.
    -efendim, sadece ermeni değil, pontus, yunan, bulgar, rus, ukrayna, moldova soykırımını bile tanıdılar, hatta çanakkale savaşından dolayı ingiliz, avustralya, yeni zelanda soykırımını bile tanıdılar ya.. nasıl unuttunuz. -hmm. o zaman söyle, kokoreç yasaklansın.
    -aman efendim, onu yemeyi 2007'te bıraktılar.
    -isa aşkına, ya ne bileyim? kınayı yasaklayın, yakamasınlar.
    -ooooo. beyefendi.onu da çoktan bıraktılar.
    ab başkanı düşünüp taşınır ve;
    -eeee...dağıtın o zaman avrupa birliği'ni...

    ama bu halimizi en iyi anlatanı ve fıkrada kalacagını zannetmiorum




  • Son zamanlarda bu kadar güzel fıkralar okumamıştım elinize sağlık

    Avrupa birliğine koptum
  • Sağol.
  • amerikayı yaran fıkra çok hoşuma gitti :D:D:D::D:D::D:D:D:DDDDDD
  • Sağol güzelmiş.
  • Tesekkürler.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Ns

    nasreddin hoca göle maya çalarken temel bunu görmüş hayırdır hocam napıyorsun demiş.
    nh:göle maya çalıyorum.
    temel: yaa hocam ne yapacaksın o kadar yoğurdu...



    anne ve çocuk otobüstelerdir. çocuk duraktakı fahişeleri görür ve annesine sorar, "anne bu kadınlar burda naapıyo"

    -onlar kocalarını bekleyen kadınlar yavrum..

    bu sırada sinirlenen otobüs şöförü:

    "hanım doğruları öğretsene çocuğa, kızım bak, bunlar orospudur ve erkeklerle yatmak için bekliyorlar!"

    -ama anne, bu kadınlar yabancı erkeklerle yatarlarsa çocukları olur, sonra o çocuklar ne olur?
    -otobüs şöförü!




    beş yaşındaki çocuk gazete okuyan babasının yanına yaklaşmış ve sormuş:

    + baba bir şey sorabilir miyim?
    - sor evladım.
    + zencilerin derilerini yüzüp onlardan çanta,kemer,ayakkabı yapmak günah mıdır?
    - günahtır evladım.
    + insanları diri diri gömmek ?
    - günahtır evladım.
    + peki yahudilerin yağlarından sabun yapmak günah mıdır?
    - oğlum adolf nerden buluyosun böyle soruları?





    horoza sormuşlar:
    - yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan?
    - polemiğe girmem .ikerim





  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.