Şimdi Ara

Deprem ovada yıkar-Rehberiniz

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
144
Cevap
0
Favori
23.427
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Prof. Dr. İlyas YILMAZER'e teşekkürü bir borç bilirim, paylaşımlar için verdiği destek çok büyüktür


    arkadaşlar yok, deprem böylesine büyük bir tehlike iken, biz hala önlem almıyoruz, önlem almadığımız gibi, bu konuda bilgi edinmemiz amaçlı girişimleri de sabote ediyoruz.

    bu konuyu deprem bilinci edindirebilecek bir hale getirmeyi planlıyorum eğer köstek çıkanlar bu konuyu rahat bırakırlarsa.

    belki bu başlık sayesinde hayat bile kurtulabilir, lütfen ciddi yaklaşalım

    paylaşımlara yavaş yavaş başlayacağım


    arkadaşlar İlyas hocadan rica ettim yazılı bir belge vermesini, o da bu belgeyi verdi. aşağıda koyduğum videoların özeti niteliğinde, ama videolar daha kapsamlıdır ve burdan anlamadığınız birçok şeyi videolardan anlayabilirsiniz.

    YAZILI GÖSTERİM:
     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
    Kurulu güç (Türkiye, 2007): 35 000 MW
    İzin [Devlet –IMF (Haz. 2007’ye kadar)]: 70 MW/yıl
    Başvuru (7.11.2007 günü sadece Rüzgâr): 78 000 MW

    Ülkemizin enerji sorununu iki yılda çözmeye hazır mısınız?

     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
    bu ovaları depremler yaratır.
    Kayada hiçbir zaman yıkmayan depremlerin yaratıcısı diri kırıklar (faylar) bu bağlamda da birer ulusal servet kaynağıdır.

     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
    Ey uşaklar, kendi yayın organlarınızın bile gizleyemediği nükleer yakıtın (U) maliyeti füze gibi ilerliyor. Dünyada 31 ülkedeki 435 reaktörün 103’ünü elinde tutan ABD ve 59 rektörle ikinci sıradaki Fransa çöplük olarak Arap ve geri bıraktırılmış ülkelerde başkan düzeyinde saldırılara geçmiştir. Vatan ihanetinize izin vermeyeceğiz.

     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
    SONUÇ: SİNOP VE AKKUYULULAR ABD EYALETLERİ KADAR ONURLU ve GÜÇLÜDÜR. Bu uğurdaki eylemlerimize güç veren, başta TMMOB-Elektrik mühendisleri Odası ve KANALTÜRK olmak üzere tüm aydınlık dostlarımıza saygılarımızı sunuyoruz.

     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
    Yılda 550 milyar dolar kazanacağımızı gören emperyalizm, 9 yıl gecikmeyle Tunceli’yi OHAL kapsamına aldırdı. Sonra da maliyeti getirisinin 10 katı olan 8 barajla, şimdi de madenle sonsuza dek bu kaynaklarımızı yok etmek istiyor. Başaramazsa, 1 milyar dolar için emperyalizmin emrine asker gönderme onursuzluğunu yaptırabilir mi? Bu oyunu bozmalıyız. Proje elimizde. Alıcı ülkeler de hazırlar.

     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
    İlkeleriyle bir ABD kuruluşu olan DSİ; Çin, Hindistan, Avustralya, ABD gibi dev 31 ülkeyi geride bırakarak baraj yapımında dünya üçüncüsü olduk diye övünüyor! Birinci sınıf ovaları, tarihi – kültürü, yere özgü hayvan ve bitki türlerini katleden, iklimleri olumsuz yöne değiştirerek kaynakları kurutan ve 550 bin yurttaşımızı göçe zorlayan başta s. Demirel olmak üzere DSİ yönetimleri değil mi? Bazı DSİ çalışanlarının takım tutar gibi tepki göstermeleri; cebin yurt sevgisinin önüne geçtiğini göstermiyor mu? Gerçeği öğrendiklerinde vakit çok geç olacak. Daha ileri gitmelerine izin vermeyeceğiz. Bu bağlamda insan ve doğaseverlerin uluslararası düzlemde desteklerini almaya başladık.


     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
    Kobe Jeponyanın en büyük ovasıdır, ovadan dışarı 1 adım atınca yıkılmış 1 ev bile yoktu
    Deprem, dünyanın her yerinde toprak anada yıkar. Kayada yıktığına örnek yoktur. Japonya ve Amerika’da da ovada yıkıyor. Öyleyse onurumuz ve soframız ovalarımıza saldırıları durdurmak için Var mısınız ulusal seferberliğe?

     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
    Dünyanın en sağlam yapısı Ford fabrikası ve yan sanayi onurumuz ve namusumuz olan ovamızın kalbine bilinçli (?) saplanmıştır. Oysa uygun yer sunmuştuk.
    Fabrika kazıklarıyla birlikte, 17 Ağustos depreminde 260 cm gömülürken, bitişiğindeki kayalık alandaki tüm yapılar, hatta hiçbir bağlayıcısı olmayan selenderler bile ayakta kalmıştır.


     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
    Mimar Sinan’ın da ovadaki yapıları tarih olamadan yerle bir olmuştur. Öyleyse, ovalara yapılan bilinçli saldırıya niye dur diyemiyoruz?

     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
    Depremlerin yıkıcı etkisinin %90 ve daha fazlası sıvılaşma ve bunun doğal sonucu elastik modül ve dayanım değerinin sıfıra yaklaşmasındandır. Suyun içinde, ancak kayanın üzerindeki Kızkulesi’nin 2500 senedir yıkılmamasının arkasındaki sır budur. Niye susuyoruz? Niye masal dinliyoruz? Oysa depremleri yaratan diri kırıklar birer ulusal servet kaynağıdır. Onurumuz ovaları korumak yurttaşlıktan çok bir insanlık görevidir.

     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
    Eski insanlar da ovalara yapmışlar. Ancak tarih olamadan yıkılıp ve gömülüp yok olmuşlar. Devlete tek kuruş yük olmadan deprem-taşkın-yerkayması-çığ-hava kirliliği olmayan bir Anadolu’yu yaratmaya hazırız. Soframız ve onurumuz olan ovalarımızı birer, birer imara açarak katledenlere insan diyebilir misiniz? Var mısınız ulusal seferberliğe?

     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
    Van, Batman ve diğerlerindeki başarılarımızı yaygınlaştırmak elimizdedir. Var mısınız ulusal seferberliğe?

     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
    sırapınar- sıra sıra pınarlar anlamındadır, sulak arazidir yani. ova üzerindedir
    Andezit kayasının üzerine kurulmuş Ankara 3000 senedir depremden etkilenmedi. Bundan sonra da etkilenmeyecektir. Öyleyse alt yapısını tamamlayarak 15 milyon Ankaralının insanca yaşayacağı Ahlatlı bel (Taşpınar-İncek-Tulumtaş-Hisarlıkaya-Ücret-Temelli-Haymana) kayalık sırtına neden çıkmıyoruz? Ankara’nın kurulmasının ana nedeni olan AOÇ’nide içeren Hatip ovası, Sincan-Mürted (ovacık)-Malıköy ovalarını yapılaşmaya açan çağdışı kafaların oyununa neden dur demiyoruz? Var mısınız ulusal seferberliğe?



     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
    demiryolu karayolundan daha masraflıy-MIŞ
    Matematik, Fizik, Kimya, Biyoloji ve Jeolojiden oluşan 5 temel bilimden zerre kadar nasiplenen bir kişi bu çağdışı önermede bulunabilir mi? 1946-2008 arasında artarak süren ulaşımda sömürüyü durdurmaya var mısınız?

     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
    sol taraftaki taplo demiryolu ile karayolunun masrafını kyaslar, yeşil olan demiryoludur

     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
    kırmızıyla gördüğünüz şuanki demiryolu hattı katil demiryoludur. ovaların içinden geçen bu yolda hızlandırılmış facia yaşandı. pamuk-ova'dan geçerken tren, hız sınırının gerekenin 3 katına çıkarılması nedeniyle kinetik 9 kata çıkmıştır rayların çekmesi gereken enerji (kinetik enerji- 1/2 mv2). şimdi aynı yola yeni raylarla hızlı tren yaptırılıyor. rayları yenileyebilirsin ama altyapı yok. hala kaza riski devam etmekte hem de 300 km hızla!!!

     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
    Bu ilkelliğe son verelim mi?

     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
    Karadeniz’imizi katleden AKP ve işbirlikçilerine karşı açtığımız davaları birer, birer kazandığımız süreçte hukuk danışmanımız yüce insan Cihan Eren’imiz katlettiler. Bunlar şimdi Hasankeyf’te, Yusufeli’nde, Munzur’da, Seydişehir’de, Sinop’ta. Kısacası nerede katliam yapılacaksa oradalar. Değerli aydınlık dostlar 40 yıllık sevdamız mutlaka gerçekleşecek. Bu uğurda çektiklerimiz artık yeter. Var mısınız ulusal seferberliğe?

    Yıl 2003: Van’ı deprem ovasından kayaya çıkarmak, Trafikte darboğaz Kuzgukıran dağı geçişi ve Bitlis çevre yolu ve tünellerini yaşama geçirmek üzere Rektör sayın Yücel Aşkın ve Dekan Ümit Tolluoğlu ile anlaşıldı. Kadro tünel ve deprem konularında deneyimli akademisyen için açıldı. Toplukonutlar kayaya çıkarıldı (bkz., sayfa 12). Kuzgunkıran ihale edildi. Bitlis yolunda çalışmalar başlatıldı. Ancak, yolun boyuna göre para veren tek ülke olduğumuz için Bayındırlık Bakanlığına rektörlüğümüz aşağıdaki başvuruyu yaptı. Bölgesine ve ülkesine hizmet etmeyi amaç edinerek devlete 500 trilyon TL kazandırırken tek kuruş talep etmeyeceğimizi açıkça ifade ettik. Gelen yanıt ve okunur şekli aşağıda sunulmuştur.

     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
    10 gün sonra da bu projelerin danışmanlığı özel bir firmaya verildi. Kamunun zararını siz düşünün. Bu yazının altına lütfedip imza atan yardımcı da genel müdür yapıldı. Sonunda da rektörümüzün başına gelenleri basından izlediğinizi umuyoruz. Uyan ey ulusum…! Kimler tarafından yönetiliyoruz?

     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz
    Ülke hektar, hektar elden gidiyor. Sağ – sol yok. Emperyalizme ve uşaklarına karşı dayanışma kaçınılmazdır. Mutlaka başaracağız. Bu resimde olduğu gibi paylaşmak ve dayanışma içersinde olmak yeterlidir.

    Esen kalınız.
    Munzur ve Çevresini Koruma Dernekleri Federasyonu Bilim Kurulu, Yusfeli – Allianoi – Hasankeyf – Ergene havzası – Karadeniz sahillerini ve benzeri ulusal servetlerimizi koruma kurulları ve Van YYÜ EDU Ulusal Çalışma Gurubu adına başkan Prof.Dr. İlyas Yılmazer















    başlangıç


    Tr Tracy arkadaşıma çok teşekkür ediyorum yokluğumda başlığı ayakta tuttuğu için

    ARKADAŞLAR SAYIN İLYAS YILMAZER'İN DEPREM KONUSUNDA GÜNDEME DAİR ADLI PROGRAMDA YAPMIŞ OLDUĞU KONUŞMAYI 12 BÖLÜM OLARAK YOUTUBE'DAN KOYUYORUM.
    not: ilk 4 bölüm yüklenmiştir, 8 bölüm kaldı, sabaha kadar biter

    Bölüm 1
    depremin kayalık arazideki ve ovadaki davranışları, japonya depreminde 20bin kişinin can vermesi, ovalık arazilerdeki deprem tehdidi


    Bölüm 2
    japonya depremi devamı, yalı-ova nın (yalova) imara açılması ve tektonikliği, ovaların imara açılarak cinayet işlenmesi, depremsiz bir türkiye, istanbul-ankara karayolunun uygunsuzluğu, alternatif projeler, marmaranın nallıhan-mudurnu ya taşınması


    Bölüm 3
    nallıhan-mudurnu civarında 0 hava kirliliği, 0 ulaşım sorunu, 0 deprem riski ile organize sanayii kurulması, halkın enayi yerine konulduğu gerçeği, sularımızın kirletilmesi, bunlara son verecek proje, ovalarda şehirleşmenin nedeni


    Bölüm 4
    projeler, türkiye'nin emperyalizm kucağında uyutulması, eğitimin çökertilmesi, ihanetler


    Bölüm 5
    marmaranın nallıhan-mudurnuya taşınması, yeni demiryolunun sakıncaları



    Bölüm 6
    marmaranın nallıhan-mudurnuya taşınması, projeler, enerji projeleri



    Bölüm 7
    marmara depremi- ovalar- kayalıklar, uygulamalı anlatım



    Bölüm 8
    ovalar-ovalara imar izni verilmesi- tarihi örnekler



    Bölüm9
    yıllık milyarlarca dolar karlar,projeler



    Bölüm 10
    önemli bolu dağı geçidinin geleceği, van 100. yıl üniversitesinin kayalık arazi başarısı



    Bölüm 11
    van ovası, kayalık arazideki yapılaşmalar, hava kirliliği- sel- deprem riski olmayan bir van



    Bölüm 12
    ovalar-dsi, bala depreminin önemli yanları





     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz


    Ufaltılmış önizleme resmi
    Resmin büyük halini görebilmek için tıklayın


     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi hashus1099 -- 22 Kasım 2011; 17:19:48 >







  • şimdi başlık olmamış
    Konu hiç olmamış


    Koy başlıga bi +18 Resimler
    Konuyada Manken Resimleri koy
    o zaman işte millet ilgilenir

    Kimse ilgilenmez depremle.Amaaaan Ne gerek var Depreme önlem almaya.Olucaksa olur .Deprem olur .Evler yıkılır.Canlar Ölür.
    Canım TÜRKİYE'm


    Neyse , Çalışmalarını izliyor olacagım,belki arada bişeyler bulurum :)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi AC DC -- 28 Ocak 2008; 4:24:02 >
  • 20. yüzyılın başından itibaren türkiyedeki büyük depremler

     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz

     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz

     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz

     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz

     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz




  • Bu arada Son Olan Güncel Depremleri
    http://www.koeri.boun.edu.tr/scripts/lst4.asp
    adresinden öğrenebilirsiniz
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Tr_Tracy_

    şimdi başlık olmamış
    Konu hiç olmamış


    Koy başlıga bi +18 Resimler
    Konuyada Manken Resimleri koy
    o zaman işte millet ilgilenir

    Kimse ilgilenmez depremle.Amaaaan Ne gerek var Depreme önlem almaya.Olucaksa olur .Deprem olur .Evler yıkılır.Canlar Ölür.
    Canım TÜRKİYE'm


    Neyse , Çalışmalarını izliyor olacagım,belki arada bişeyler bulurum :)


    teşekkür ederim
    bursada deprem oldu dediler, orada hayati bir şey yazdım ama hiçbir bursalının taktığı yok. "benim için bir mahsuru yok, ben çankayada oturuyorum, burası sağlam, umursamam" demiyorum, kimse de dememeli




  • DEPREM ÖNCESİ ALINACAK ÖNLEMLER
    1) Yerleşim bölgelerini titizlikle belirlemeliyiz. Kaygan ve ovalık bölgeleri iskana açmamalıyız. Evimizi gevşek toprağa sahip meyilli yerlere yapmamalıyız.
    2) Yapıları deprem etkilerine karşı dayanıklı yapmalıyız. (Yapı Tekniğine ve İnşaat Yönetmeliğine uygun, sağlam olarak)
    3) İmar planında konuta ayrılmış yerler dışındaki yerlere ev ve bina yapılmamalıdır.
    4) Dik yarların yakınına, dik boğaz ve vadilerin içine bina yapılmamalıdır.
    5) Çok kar yağan ve çığ gelen yamaçlarda bina yapılmamalıdır.
    6) Mevcut binaların dayanıklılıklarını arttırmalıyız.
    7) Sigorta sistemine dahil olmalıyız.
    8) Bu önlemlerin yanı sıra, günlük kullandığımız eşyalarımızın ev içerisine yerleştirilmesinde aşağıda sayılan önlemleri almalıyız:

    - Dolap üzerine konulan eşya ve büro malzemelerin kayarak düşmesini önlemek için plastik tutucu malzeme kullanmalıyız.
    - Soba ve diğer ısıtıcıları sağlam malzemelerle duvara veya yere tespit etmeliyiz.
    - Dolaplar ve devrilebilecek benzeri eşyaları birbirine ve duvara tespit etmeliyiz.
    - Duvar bölmeleri ve panoları zikzak düzende yerleştirip, yere tespit etmeliyiz.
    - Tavan ve duvara asılan avize, klima vb. cihazları bulundukları yere ağırlıklarını taşıyacak şekilde tespit etmeliyiz.
    - Zehirli, patlayıcı, yanıcı maddeleri düşmeyecek bir konumda sabitlemeli ve kırılmayacak bir şekilde depolamalıyız. Bu maddelerin üzerlerine fosforlu, belirleyici etiketler koymalıyız.
    - Gaz kaçağı ve yangına karşı, gaz vanası ve elektrik sigortalarını otomatik hale getirmeliyiz.
    - Binadan acilen kaçmak için kullanılacak yollardaki tehlikeleri ortadan kaldırmalı, bu yolları işaretlemeli, buralara gereksiz eşya ve malzeme koymamalıyız.
    - Bir deprem planı hazırlayıp, bu plana göre nasıl davranmamız gerektiğinin tatbikatını zaman zaman yapmalıyız.
    - Bina yönetimince önceden belirlenen, mesken veya işyerinin özelliği ve büyüklüğüne göre uygun yangın söndürme cihazını mutlaka bulundurmalı ve periyodik bakımlarını da yaptırmalıyız.
    - Asansörlerin kapı yanlarına "Deprem Sırasında Kullanılmaz" levhası asmalıyız.
    - Gerekli İlk yardım malzemesi, yedek pil ve pilli radyo, el feneri, temizlik malzemeleri, sinyal düdüğü, mum, kibrit, kuru gıda ve bisküvi gibi malzemeleri bir çanta içerisinde her an hazır bir şekilde bulundurmalıyız.
    - Aile bireyleri ile topluca deprem sırasında nasıl korunacağımız hususunda sohbet ve alıştırmalar yapmalıyız.
    - Aile bireylerimiz ile iletişimi nasıl sağlayacağımızı ve eve ulaşamayacağımız durumlar için alternatif buluşma yerlerini planlamalıyız.
    - Depremin gece meydana gelebileceğini düşünerek, yatağımızı pencerenin önünden ve eşyaların dökülebileceği yerlerden uzak yerleştirmeliyiz.




  • aslında bunlar bilinmesi,yapılması gereken şeyler ama halkımız maalesef vurdumduymaz
  • DEPREM NEDİR ?

    Yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yeryüzeyini sarsma olayına "DEPREM" denir.

    Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapılarında hasar görüp, can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır.

    Depremin nasıl oluştuğunu, deprem dalgalarının yeryuvarı içinde ne şekilde yayıldıklarını, ölçü aletleri ve yöntemlerini, kayıtların değerlendirilmesini ve deprem ile ilgili diğer konuları inceleyen bilim dalına "SİSMOLOJİ" denir.



    DEPREMİN OLUŞ NEDENLERİ VE TÜRLERİ:

    Dünyanın iç yapısı konusunda, jeolojik ve jeofizik çalışmalar sonucu elde edilen verilerin desteklediği bir yeryüzü modeli bulunmaktadır. Bu modele göre, yerkürenin dış kısmında yaklaşık 70-100 km.kalınlığında oluşmuş bir taşküre (Litosfer) vardır. Kıtalar ve okyanuslar bu taşkürede yer alır.Litosfer ile çekirdek arasında kalan ve kalınlığı 2.900 km olan kuşağa Manto adı verilir. Manto'nun altındaki çekirdegin Nikel-Demir karışımından oluştuğu kabul edilmektedir.Yerin, yüzeyden derine gidildikçe ısının arttığı bilinmektedir. Enine deprem dalgalarının yerin çekirdeğinde yayılamadığı olgusundan giderek çekirdeğin sıvı bir ortam olması gerektiği sonucuna varılmaktadır.

    Manto genelde katı olmakla beraber yüzeyden derine inildikçe içinde yerel sıvı ortamları bulundurmaktadır.

    Taşküre'nin altında Astenosfer denilen yumuşak Üst Manto bulunmaktadır.Burada oluşan kuvvetler, özellikle konveksiyon akımları nedeni ile, taş kabuk parçalanmakta ve birçok "Levha"lara bölünmektedir. Üst Manto'da oluşan konveksiyon akımları, radyoaktivite nedeni ile oluşan yüksek ısıya bağlanmaktadır. Konveksiyon akımları yukarılara yükseldikçe taşyuvarda gerilmelere ve daha sonra da zayıf zonların kırılmasıyla levhaların oluşmasına neden olmaktadır. Halen 10 kadar büyük levha ve çok sayıda küçük levhalar vardır. Bu levhalar üzerinde duran kıtalarla birlikte, Astenosfer üzerinde sal gibi yüzmekte olup, birbirlerine göre insanların hissedemeyeceği bir hızla hareket etmektedirler.

    Konveksiyon akımlarının yükseldiği yerlerde levhalar birbirlerinden uzaklaşmakta ve buradan çıkan sıcak magmada okyanus ortası sırtlarını oluşturmaktadır. Levhaların birbirlerine değdikleri bölgelerde sürtünmeler ve sıkışmalar olmakta, sürtünen levhalardan biri aşağıya Manto'ya batmakta ve eriyerek yitme zonlarını oluşturmaktadır. Konveksiyon akımlarının neden olduğu bu ardışıklı olay tatkürenin altında devam edip gitmektedir.

    İşte yerkabuğunu oluşturan levhaların birbirine sürtündükleri, birbirlerini sıkıştırdıkları, birbirlerinin üstüne çıktıkları ya da altına girdikleri bu levhaların sınırları dünyada depremlerin oldukları yerler olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünyada olan depremlerin hemen büyük çoğunluğu bu levhaların birbirlerini zorladıkları levha sınırlarında dar kuşaklar üzerinde olusmaktadır.

    Yukarıda, yerkabuğunu oluşturan "Levha"ların, Astenosferdeki konveksiyon akımları nedeniyle hareket halinde olduklarını ve bu nedenle birbirlerini ittiklerini veya birbirlerinden açıldıklarını ve bu olayların meydana geldiği zonların da deprem bölgelerini oluşturduğunu söylemistik.

    Birbirlerini iten ya da diğerinin altına giren iki levha arasında, harekete engel olan bir sürtünme kuvveti vardır. Bir levhanın hareket edebilmesi için bu sürtünme kuvvetinin giderilmesi gerekir.

    İtilmekte olan bir levha ile bir diğer levha arasında sürtünme kuvveti aşıldığı zaman bir hareket oluşur. Bu hareket çok kısa bir zaman biriminde gerçekleşir ve şok niteliğindedir. Sonunda çok uzaklara kadar yayılabilen deprem (sarsıntı) dalgaları ortaya çıkar.Bu dalgalar geçtiği ortamları sarsarak ve depremin oluş yönünden uzaklaştıkça enerjisi azalarak yayılır. Bu sırada yeryüzünde, bazen gözle görülebilen, kilometrelerce uzanabilen ve FAY adı verilen arazi kırıkları oluşabilir. Bu kırıklar bazen yeryüzünde gözlenemez, yüzey tabakaları ile gizlenmiş olabilir. Bazen de eski bir depremden oluşmuş ve yerüzüne kadar çıkmış, ancak zamanla örtülmüş bir fay yeniden oynayabilir.

    Depremlerinin olusumunun bu sekilde ve "Elastik Geri Sekme Kuramı" adı altında anlatımı 1911 yılında Amerikalı Reid tarafından yapılmıştır ve laboratuvarlarda da denenerek ispatlanmıştır.

    Bu kurama göre, herhangibir noktada, zamana bağımlı olarak, yavaş yavaş oluşan birim deformasyon birikiminin elastik olarak depoladığı enerji, kritik bir değere eriştiğinde, fay düzlemi boyunca var olan sürtünme kuvvetini yenerek, fay çizgisinin her iki tarafındaki kayaç bloklarının birbirine göreli hareketlerini oluşturmaktadır. Bu olay ani yer değiştirme hareketidir. Bu ani yer değiştirmeler ise bir noktada biriken birim deformasyon enerjisinin açığa çıkması, boşalması, diğer bir deyişle mekanik enerjiye dönüşmesi ile ve sonuç olarak yer katmanlarının kırılma ve yırtılma hareketi ile olmaktadır.

    Aslında kayaların, önceden bir birim yerdeğiştirme birikimine uğramadan kırılmaları olanaksızdır. Bu birim yer değiştirme hareketlerini, hareketsiz görülen yerkabuğunda, üst mantoda oluşan konveksiyon akımları oluşturmakta, kayalar belirli bir deformasyona kadar dayanıklılık gösterebilmekte ve sonrada kırılmaktadır. İşte bu kırılmalar sonucu depremler oluşmaktadır. Bu olaydan sonra da kayalardan uzak zamandan beri birikmiş olan gerilmelerin ve enerjinin bir kısmı ya da tamamı giderilmiş olmaktadır.

    Çoğunlukla bu deprem olayı esnasında oluşan faylarda, elastik geri sekmeler (atım), fayın her iki tarafında ve ters yönde oluşmaktadırlar.

    FAYLAR genellikle hareket yönlerine göre isimlendirilirler. Daha çok yatay hareket sonucu meydana gelen faylara "Doğrultu Atımlı Fay"denir. Fayın oluşturduğu iki ayrı blokun birbirlerine göreli olarak sağa veya sola hareketlerinden de bahsedilebilinir ki bunlar sağ veya sol yönlü doğrultulu atımlı faya bir örnektir.

    Düsey hareketlerle meydana gelen faylara da "Egim Atımlı Fay"denir. Fayların çoğunda hem yatay, hem de düsey hareket bulunabilir.

    DEPREM TÜRLERİ :

    Depremler oluş nedenlerine göre degişik türlerde olabilir. Dünyada olan depremlerin büyük bir bölümü yukarıda anlatılan biçimde oluşmakla birlikte az miktarda da olsa baska doğal nedenlerle de olan deprem türleri bulunmaktadır. Yukarıda anlatılan levhaların hareketi sonucu olan depremler genellikle "TEKTONİK" depremler olarak nitelenir ve bu depremler çoğunlukla levhalar sınırlarında olusurlar.Yeryüzünde olan depremlerin %90'ı bu gruba girer. Türkiye'de olan depremler de büyük çoğunlukla tektonik depremlerdir. İkinci tip depremler "VOLKANİK" depremlerdir. Bunlar volkanların püskürmesi sonucu oluşurlar.Yerin derinliklerinde ergimiş maddenin yeryüzüne çıkışı sırasındaki fiziksel ve kimyasal olaylar sonucunda oluşan gazların yapmış oldukları patlamalarla bu tür depremlerin maydana geldiği bilinmektedir. Bunlar da yanardağlarla ilgili olduklarından yereldirler ve önemli zarara neden olmazlar. Japonya ve İtalya'da olusan depremlerin bir kısmı bu gruba girmektedir. Türkiye'de aktif yanardağ olmadığı için bu tip depremler olmamaktadır.

    Bir başka tip depremler de "ÇÖKÜNTÜ" depremlerdir. Bunlar yer altındaki boşlukların (mağara), kömür ocaklarında galerilerin, tuz ve jipsli arazilerde erime sonucu oluşan boşlukları tavan blokunun çökmesi ile oluşurlar. Hissedilme alanları yerel olup enerjileri azdır fazla zarar getirmezler. Büyük heyelanlar ve gökten düşen meteorların da küçük sarsıntılara neden olduğu bilinmektedir.

    Odağı deniz dibinde olan Derin Deniz Depremlerinden sonra, denizlerde kıyılara kadar oluşan ve bazen kıyılarda büyük hasarlara neden olan dalgalar oluşur ki bunlara (Tsunami) denir. Deniz depremlerinin çok görüldüğü Japonya'da Tsunami'den 1896 yılında 30.000 kisi ölmüstür.






  • deprem ile ilgili terimler aşağıdadır, özellikle büyüklük ile şiddet karıştırılmaktadır, halbuki bu yanlıştır


    DEPREM PARAMETRELERİ :

    Herhangibir deprem oluştuğunda, bu depremim tariflenmesi ve anlaşılabilmesi için "DEPREM PARAMETRELERİ" olarak tanımlanan bazı kavramlardan söz edilmektedir. Aşağıda kısaca bu parametrelerin açıklaması yapılacaktır.

    ODAK NOKTASI (HİPOSANTR)
    Odak noktası yerin içinde depremin enerjisinin ortaya çıktığı noktadır.Bu noktaya odak noktası veya iç merkez de denir.Gerçekte , enerjinin ortaya çıktığı bir nokta olmayıp bir alandır , fakat pratik uygulamalarda nokta olarak kabul edilmektedir.


    Odak noktası, dış merkez ve sismik deprem dalgalarının yayılışı

    DIŞ MERKEZ (EPİSANTR)
    Odak noktasına en yakın olan yer üzerindeki noktadır.Burası aynı zamanda depremin en çok hasar yaptığı veya en kuvvetli larak hissedildiği noktadır.Aslında bu , bir noktadan çok bir alandır.Depremin dış merkez alanı depremin şiddetine bağlı olarak çeşitli büyüklüklerde olabilir. Bazen büyük bir depremin odak noktasının boyutları yüzlerce kilometreyle de belirlenebilir.Bu nedenle "Episantr Bölgesi" ya da "Episantr Alanı" olarak tanımlama yapılması gerçeğe daha yakın bir tanımlama olacaktır.

    ODAK DERİNLİĞİ :
    Depremde enerjinin açığa çıktığı noktanınyeryüzünden en kısa uzaklığı, depremin odak derinliği olarak adlandırılır. Depremler odak derinliklerine göre sınıflandırılabilir.Bu sınıflandırma tektonik depremler için geçerlidir.Yerin 0-60 km.derinliğinde olan depremler sığ deprem olarak nitelenir.Yerin 70-300 km.derinliklerinde olan depremler orta derinlikte olan depremlerdir.Derin depremler ise yerin 300 km.den fazla derinliğinde olan depremlerdir.Türkiye'de olan depremler genellikle sığ depremlerdir ve derinlikleri 0-60 km.arasındadır.Orta ve derin depremler daha çok bir levhanın bir diğer levhanın altına girdiği bölgelerde olur.Derin depremler çok genis alanlarda hissedilir , buna karşılık yaptıkları hasar azdır.Sığ depremler ise dar bir alanda hissedilirken bu alan içinde çok büyük hasar yapabilirler.

    EŞŞİDDET (İZOSEİT) EĞRİLERİ :
    Aynı şiddetle sarsılan noktaları birbirine bağlayan noktalara denir. Bunun tamamlanmasıyla eşşıddet haritası ortaya çıkar. Genelde kabul edilmiş duruma göre, eğrilerin oluşturduğu yani iki eğri arasında kalan alan, depremlerden etkilenme yönüyle, şiddet bakımından sınırlandırılmış olur. Bu nedenle depremin şiddeti eşşiddet eğrileri üzerine değil, alan içerisine yazılır.

    ŞİDDET :
    Herhangibir derinlikte olan depremin, yeryüzünde hissedildiği bir noktadaki etkisinin ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir deyişle depremin şiddeti, onun yapılar, doğa ve insanlar üzerindeki etkilerinin bir ölçüsüdür. Bu etki, depremin büyüklüğü, odak derinliği, uzaklığı yapıların depreme karşı gösterdiği dayanıklılık dahi değişik olabilmektedir. Şiddet depremin kaynağındaki büyüklüğü hakkında doğru bilgi vermemekle beraber, deprem dolayısıyla oluşan hasarı yukarıda belirtilen etkenlere bağlı olarak yansıtır.

    Depremin şiddeti, depremlerin gözlenen etkileri sonucunda ve uzun yılların vermiş olduğu deneyimlere dayanılarak hazırlanmış olan "Şiddet Cetvelleri"ne göre değerlendirilmektedir. Diğer bir deyişle "Deprem Şiddet Cetvelleri" depremin etkisinde kalan canlı ve cansız herşeyin depreme gösterdiği tepkiyi değerlendirmektedir. Önceden hazırlanmış olan bu cetveller, her şiddet derecesindeki depremlerin insanlar, yapılar ve arazi üzerinde meydana getireceği etkileri belirlemektedir.

    Bir deprem oluştuğunda, bu depremin herhangibir noktadaki şiddetini belirlemek için, o bölgede meydana gelen etkiler gözlenir. Bu izlenimler Şiddet Cetveli'nde hangi şiddet derecesi tanımına uygunsa, depremin şiddeti, o şiddet derecesi olarak değerlendirilir. Örneğin; depremin neden olduğu etkiler, şiddet cetvelinde VIII şiddet olarak tanımlanan bulguları içeriyorsa, o deprem VIII şiddetinde bir deprem olarak tariflenir. Deprem Şiddet Cetvellerinde, şiddetler romen rakamıyla gösterilmektedir. Bugün kullanılan batlıca şiddet cetvelleri değiştirilmiş "Mercalli Cetveli (MM)" ve "Medvedev-Sponheur-Karnik (MSK)" şiddet cetvelidir. Her iki cetvelde de XII şiddet derecesini kapsamaktadır. Bu cetvellere göre,şiddeti V ve daha küçük olan depremler genellikle yapılarda hasar meydana getirmezler ve insanların depremi hissetme şekillerine göre değerlendirilirler.

    VI-XII arasındaki şiddetler ise, depremlerin yapılarda meydana getirdiği hasar ve arazide oluşturduğu kırılma, yarılma, heyelan gibi bulgulara dayanılarak değerlendirilmektedir.

    MAGNİTÜD :
    Deprem sırasında açığa çıkan enerjinin bir ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Enerjinin doğrudan doğruya ölçülmesi olanağı olmadığından, Amerika Birleşik Devletleri'nden Prof.C.Richter tarafından 1930 yıllarında bulunan bir yöntemle depremlerin aletsel bir ölçüsü olan "Magnitüd" tanımlanmıştır. Prof .Richter, episantrdan 100 km. uzaklıkta ve sert zemine yerlestirilmis özel bir sismografla (2800 büyütmeli, özel periyodu 0.8 saniye ve %80 sönümü olan bir Wood-Anderson torsiyon Sismografı ile) kaydedilmiş zemin hareketinin mikron cinsinden (1 mikron 1/1000 mm) ölçülen maksimum genliğinin 10 tabanına göre logaritmasını bir depremin "magnitüdü" olarak tanımlamıştır. Bugüne dek olan depremler istatistik olarak incelendiğinde kaydedilen en büyük magnitüd değerinin 8.9 olduğu görülmektedir(31 Ocak 1906 Colombiya-Ekvator ve 2Mart 1933 Sanriku-Japonya depremleri).

    Magnitüd, aletsel ve gözlemsel magnitüd değerleri olmak üzere iki gruba ayrılabilmektedir.

    Aletsel magnitüd, yukarıda da belitildiği üzere, standart bir sismografla kaydedilen deprem hareketinin maksimum genlik ve periyod değeri ve alet kalibrasyon fonksiyonlarının kullanılması ile yapılan hesaplamalar sonucunda elde edilmektedir. Aletsel magnitüd değeri, gerek hacim dalgaları ve gerekse yüzey dalgalarından hesaplanılmaktadır.

    Genel olarak, hacim dalgalarından hesaplanan magnitüdler (m), ile yüzey dalgalarından hesaplanan mağnitüdler de (M) ile gösterilmektedir. Her iki magnitüd değerini birbirine dönüştürecek bazı bağıntılar mevcuttur.

    Gözlemsel magnitüd değeri ise, gözlemsel inceleme sonucu elde edilen episantr şiddetinden hesaplanmaktadır. Ancak, bu tür hesaplamalarda, magnitüd-şiddet bağıntısının incelenilen bölgeden bölgeye değiştiği de gözönünde tutulmalıdır.

    Gözlemevleri tarafından bildirilen bu depremin magnitüdü depremin enerjisi hakkında fikir vermez. Çünkü deprem sığ veya derin odaklı olabilir. Magnitüdü aynı olan iki depremden sığ olanı daha çok hasar yaparken, derin olanı daha az hasar yapacağından arada bir fark olacaktır. Yine de Richter ölçeği (magnitüd) depremlerin özelliklerini saptamada çok önemli bir unsur olmaktadır.

    Depremlerin şiddet ve magnitüdleri arasında birtakım ampirik bağıntılar çıkarılmıştır. Bu bağıntılardan şiddet ve magnitüd değerleri arasındaki dönüşümleri aşağıdaki gibi verilebilir.

     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz


     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz




  • bursa için yazdıklarımı buraya da koymak isterim, alakalıdır sonuçta


    quote:

    Orjinalden alıntı: hashus1099

    bursa öyle yahu, ova. orası marmara depreminde istanbul kadar etkilenecektir. hep sayın İlyas Yılmazer diyip dururum, bugün o kadar söyledim dinleyin kanaltürkte diye. millet konuyu sabote etti üstüne bir de 2 uyarı puanı almışım, ben ne kadar iyi niyetim varsa ortaya koydum ve uyarı verdiler bana bu da düşündürücü. ben orda türkiye nüfusunun %60 ını ilgilendiren bir konuda vurgu yapıyorum, 2 yobaz yüzünden bir de uyarı alıyorum, helal olsun.

    neyse İlyas bey depremin ovadaki ve tepedeki etkilerini araştırıyor ve şunu söylüyor:

     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz

    http://tr.wikipedia.org/wiki/Serender
    bu gördüğünüz yapı, türü 4 kazığa oturtulmuş bir küçük odacıktır, kazıkların üstündeki diskler fare ve böcek girmesini engeller. disklerin üzerine de yapıyı koyuyorlar, arada çivi bile yok!!! memlekette bahçede var, bilirim çok eğreti bir yapıdır. işte bu yapı marmara depreminde yıkılmadı, çünkü kayanın üstündeydi.

     Deprem ovada yıkar-Rehberiniz

    bu da ovanın görüntüsü, aradaki farka bakın, aynı deprem ancak hasar farklı

    aynı olay bala depremi için de geçerli, taş taş üstüne koyularak yapılmış ağıllar 150 yıldır kayanın üstünde sağlam, ancak bala ovasındaki yapılaşmalar yıkılmış. şimdi toki konutları ovaya yapıyor bala da!!!

    ARKADAŞLAR, BEN SİZİ UYARMAK İSTERKEN 2 CEZA PUANI ALDIM, ORTADA YANACAK BİNLERCE CAN VAR. AMA BAZI KİŞİLER BU KONUYU BİLE SABOTE EDİYORLAR.

    BURSALI ARKADAŞLAR, BURSA ŞEHRİNİN %80 İ BURSA OVASINDA. OVADAKİ BİR DEPREMİN BİNA SALLAMA GÜCÜ ÇOK FAZLADIR ÇÜNKÜ ZEMİN DİRENÇSİZDİR, ANCAK KAYADAKİ EVLERDE BÜYÜK BİR DEPREM BİLE TİTREŞİM HALİNDE KALIR. OVADAKİ BİR DEPREM, ZEMİNİ SIVILAŞTIRIR, ÇAMURLAŞIR ZEMİN, BİNA YIKILMAZSA BİLE TEMELİ MUTLAKA KAYAR.

    NE YAZIK Kİ BURSADA TELEFERİK, ALACAHIRKA TARAFLARI HARİÇ BİRÇOK YERİ OLASI BİR DEPREMİ NORMALİNDEN KAT VE KAT BÜYÜK HİSSEDECEKTİR.

    ARTIK ANLAŞILDIM UMARIM, SABAH KONUYU SABOTE EDENLER KAÇ BİN KİŞİNİN HAYATIYLA OYNADIĞINI BİR DÜŞÜNSÜN.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi hashus1099 -- 29 Ocak 2008; 3:31:46 >






  • topic i aşağılara indirmem ama yinede şikayet listesine girip itirazını yap
  • Gercekden cok guzel bir paylasım olmus tebrikler arkadaslar bide bize yakısır sekilde ilgilense forumdakiler daha iyi olacak ben konuyu simdi gordum ve direk ilgimi cekdi.


    Bende depremle ilgili bir siir vadı cok aglamısdım o siiri okuyunca su anda bulmaya calısıyorum bulur bulmaz buraya ekleyecegim arkadaslar



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi call of -- 28 Ocak 2008; 14:40:14 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Tr_Tracy_



    topic i aşağılara indirmem ama yinede şikayet listesine girip itirazını yap


    nerde efendim, cevap yok. yok. ceza verilmiş bitmiş, uğraşılmıyor
    sen başlığı aşağılarda bırakma ben gelene kadar yeter
  • İLYAS YILMAZER, DEPREM KONULU KONUŞMA, DEPREMİN OVADAKİ VE KAYALIK ARAZİDEKİ ETKİSİ


    tüm programı veriyorum arkadaşlar yukarıda



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi hashus1099 -- 29 Ocak 2008; 3:32:56 >
  • TÜRKİYE'DE DEPREM GERÇEĞİ VE MÜHENDİSLİK PROJELERİ

    İlyas Yılmazer - Özgür Yılmazer

    ÖZ
    Türkiye'de depremler sonucu yaşanan afetler doğal değil yapay afettir. Depremlerle oluşmuş birinci sınıf tarım ovalarının dışındaki yapılarda hasar yoktur. Bundan böyle de, uluslararası standartlara veya bu standartlara yakın olarak yapılmış ova dışındaki hiçbir yapıda hasar olmayacaktır. Kocaeli (17 ağustos) depreminde; Kocaeli'de ovaların dışında hiçbir evde hasar yokken 200 km uzaklıktaki Eskişehir ve Bolu ovalarının evleri yıkılmıştır. Orta depreminde, ova dışına kurulmuş Eldivan veya Kızılcahamam değil Çubuk ovasındaki evler yıkılmıştır ve Sincan ovasındaki evler hasar görmüştür.

    Ovalar birer ulusal servettir. Õstün kamu kararı (168. madde) taşımaktadır. Yapılaşmaya açmak yerine tarım amaçlı kullanılmalıdır.

    1. Giriş
    Bilimsel veriler altında incelendiğinde Türkiye'deki depremlerin bir ulusal servet kaynağı olduğu görülecektir. Türkiye'de yıkıcı depremlerin nerede olacağı bilinirken ne zaman olacağı da bilinebilmektedir. Oysa, Japonya gibi Pasifik okyonusunu çevreleyen ülkelerde; bu iki sorunun yanıtı, bugün için bilinmemektedir. Çünkü, deprem mekanizmaları taban taban zıttır. Birbirleriyle hiçbir yakınlığı yoktur.
    Pasifik okyanusunun kabuğu, 40 km kalınlığındaki kıta kabuğunun altına dalmaktadır. Buna karşın, Türkiye'deki yıkıcı depremlerde iki kıta kabuğu yanal hareket etmektedir. Örneğin, Kuzey Anadolu Fayının (KAF) kuzeyi doğuya güneyi ise batıya gitmektedir. Bu bağlamda uyarılar, yerbilimciler tarafından 1948 yılından günümüze bıkmadan sürdürülmüştür.

    2.Deprem
    Deprem; en genel tanımıyla, yer kabuğu parçalarının göreceli hareketleri sonucu ortaya çıkan yersarsıntısıdır. Yerkabuğu plakalarının hareketi iki ana yolla denetlenmektedir. Bunlar:
    * güneş sistemi içerisindeki çekim kuvveti ve
    * yerküre içerisinde (magmada) ortaya çıkan bölgesel değişik hareketleridir.
    Yerkabuğunun kalınlığı okyanus tabanlarında yaklaşık 8 km iken, kıtalarda 40 km'dir. Yerkabuğunu oluşturan plakaların sınırları genellikle faylıdır. Fay (kırık) ana kütleler arasında kalan ileri derecede gelişmiş bir süreksizliktir.

    Türkiye'de depremlerin yıkıcı etkisi karşısında halkın korulmasız bırakılması, bilim dışı yaklaşımların bir ürünüdür. Türkiye, depremin yıkıcı etkisini en aza indirebilmek açısından japonya, Tayvan ve benzeri ülkelerden karşılaştırılamaz oranda şanslıdır. Türkiye'de deprem enerjisinin açığa çıkması, yukarıda sözü edilen ülkelerdekinden tamamen farklıdır.

    2.1 Depremlerin yıkıcı etkisi
    Ancak depremin yıkıcı etkisi, en genel temel anlamda üç şekilde ortaya çıkmaktadır. Bunlar;
    * yerkabuğunun yerdeğiştirme hareketi,
    * çökme - fışkırmalar (sıvılaşma, kum sırtları vb.) ile
    * sarsıntıdır.
    İnşaat yapım teknikleriyle sonuncusunun zararı en aza indirilebilirken ilk ikisinin yaratacağı hasarı önlemek olanaksızdır. Çünkü, kıta kabuğunun 10 - 40 km kalınlığındaki üst bölümünün hareketi ve bu harekete bağlı çökme ile fışkırmalar söz konusudur.Yer değiştirme ve çökme - fışkırma olguları yanlızca ovada gözlenebilmektedir. Ova ve kayma alanları dışında olma olasılıkları sıfırdır.
    Ancak, Türkiye'de yıkıcı depremlerin
    1. nerelerde olacağı kesin olarak bilenebildiğinden ve
    2. bu alanlar birinci sınıf tarım alanlarına denk geldiğinden
    yerdeğiştirme hareketi ile çökme - fışkırma sorun değil, tam tersine bir doğal zenginlik kaynağıdır. Adapazarı ve Menderes ovalarını dünyada ilk sıralara koyan, fayların tam da kendisidir. Bu durumda, bu eşsiz ovalara otoyol dolayısıyla sanayi ve yerleşim yerlerini sokmak doğaya ve bilime karşı gelmekten başka birşey değildir.

    Yıkıcı deprem kuşaklarının ülke yüzölçümüne oranı sadece‰ 5'tir. Bu da birinci sınıf tarım alanlarına denk gelmektedir. Bu konuda ilgililer (belediye başkanından TBMM başkanı aracılıyla tüm milletvekillerine ve başbakanından cumhurbaşkanına kadar) yıllardır bilgilendirilmesine karşın olumlu tek bir atılıma tanık olunamamıştır. Bu bağlamda, ilgili açıklamalar güncel örneklerle konu içerisinde verilmiştir.
    "Bir deli kuyuya taş atar 40 akıllı çıkaramaz!" özdeyişinin en iyi örnekleri Türkiye'de mühendislik projelerinde yaşam bulmaktadır. Yazarlar, meslek yaşamları boyunca bu konuda sayısız acı örnekler tanık olmuşlardır. Hepsinin de faturası, ne yazık ki, halka yüklenmektedir.
    Baraj, termik santral, otoyol, demiryolu ile yerleşem ve sanayi alanlarının hatalı seçimi bu olumsuzlukların başında gelmektedir.
    Türkiye'de yerkabuğunun yer - değiştirme hareketinin ocağı çizgisellikler oldukça belirgindir. Bu çizgisellikler boyunca 1. Sınıf tarım ovaları faylar tarafından yaratılmıştır. Ayrıca bu ovaların hemen bitişiğinde kaya zeminlerinde depremin ne zaman olocağı konusunda güvenilir bilgi alınabilmektedir. Ancak, depremden korunmak; depremin ne zaman olacağını bilmekten çok, yıkımını ovalarda yaptığını bilmekten geçmektedir.

    Başka bir anlatımla, söz konusu Uzak - Doğu ülkelerinde okyanus kabuğu kıta kabuğunun altına daldığından; kırılma ve ezilmeler 10 - 30 km derinlikte olmaktadır. Oysa Türkiye'de, geniş ezik kuşaklar yüzeyde oluşmaktadır. Bilindiği gibi; Su yerçekiminin etkisinde baş aşağı akar. Türkiye'deki depremler de ana fay kuşakları içerisinde yinelenir durur. şu dağı da yarayım diye bir uğraşı içerisinde olmaz.KAF'ın kullandığı fay yüzeyi yaklaşık 60 milyon sene önce kıta - kıta çarpışmasının olduğu yerdir. Bu noktadan çıkarak depremin ne zaman olacağından çok nerelerde olduğuna bakmak yeterlidir.Bu son sorunun (nerelerde olacağı) yanıtı özellikle yerbilimciler tarafından kesin olarak bilinmektedir. Ancak, depremlerin sadece ova içerisinde yıkıma yol açtığını sokaktaki insan da bilmektedir. Yapılaşmanın ovanın dışında tutulması ve ovayı ova olarak kullanmak bilimin gereği ve doğanın emridir.Kocaeli, Düzce ve Orta depreminde bir kez daha kanıtlanmıştır ki, yıkım sınırı ova sınırları ile çakışmaktadır.
    1986 yılında, Erzincan'da; "her eve bir inşaat mühendisi göndereceğim ve ovayı imara açacağım."diyen yetkili ve yandaşları 1992 yılında ölen 3000 insanımızın 2000'inin ölümünden sorumludur. Eleştiri - özeleştiri bilimsel gelişmenin temel kaynağıdır. Devlet erki Devlete yapılan suçları affedebilir ancak, bireylere yapılanları bağışlama hakkı olamaz.
    Bütün bunlara karşın, bu ülkede aydınlık insanların sayısı yadsınılamayacak oranda yüksektir. Yurtseverlik, demokratiklik ve çağdaşlık gibi erdemlikler (güzellikler) için yorulmadan uğraş vermek, aynı zamanda bir insanlık görevi olsa gerek.

    2.2 Yerkabuğunun yerdeğiştirme hareketi ve önlemler
    Yerkabuğunun yerdeğiştirme hareketini durduracak bir mühendislik çözümü yoktur. Başka bir anlatımla binlerce km2'lik bir kaya yüzeyini kırarak hareket eden yerkabuğu durdurulamaz, Ancak, bu hareketin olduğu yerler 1. sınıf tarım alanları olduğundan, kesinlikle tarıma bırakılması gerekir.
    Uzak Doğu ülkelerinin Büyük Okyanus kıyısında okyanus kabuğunun yitmesi (magmaya doğru dalması) sonucu oluşan depremlerin oluşturduğu çizgisellikler, oluşum mekanizmasının doğası gereği belirgin değildir. Ancak, Türkiye'de olduğu gibi; kıta kabuğu parçalarının birbirine göre göreceli yanal hareketi (örneğin; Arap kıtasının Doğu Anadolu'yu kuzeye kakmasına bağlı olarak: Orka Anadolu yerkabuğunun batıya kaçması sonucu gelişen Ecemiş fayı (EF), Ölüdeniz fayının kuzeye uzantısı olan Doğu Anadolu fayı (DAF), Kuzey Anadolu fayı (KAF) ve kuzey - güney yönlü çekim gerilmelerinin etkisi altında gelişin Batı Anadolu çekim fay (BAF) sistemi) sonucu milyonlarca seneden günümüze güncelliğini sürdüren fay kuşakları olarak oldukça belirgindir.

    Anadolu kıta kabuğunun faylanmasıyla oluşan kuşakların kamamına yakın 1. sınf tarım arazisi niteliği taşımaktadır. Bu kuşaklar mineral ve ana elementlerce oldukça zengindir.

    Yerdeğiştirme hareketi; çok derin olarak sürülmüş, havalandırılmış, kirizma edilmiş, gübrelenmiş ve / veya benzeri iyileştirilmeler yapılmış tarım topraklarını yaratmaktadır. Yerkabuğunun yerdeğiştirme hareketi sonucu; KAF boyunca oluşan Varto, Erzincan, Niksar - Erbaa - Taşova - Suluova, Osmancık - Kargı - Tosya, Ilgaz - Kurşunlu, Gerede - Dörtdivan - Bolu, Kaynaşlı - Düzce - Hendek - Akyazı - Sapanca - Gölcük ovaları, EF boyunca Ecemiş ovası, DAF boyunca Amik - Kömürler - Maraş ovaları ve BAF sistemi içerisinde kıyıya dik gelişen Batı Anadolu ovaları çarpıcı örnektir.

    Bu noktadan hareketle, yenisinin yaratılamayacağı bilinen verimli ovalar boyunca otoyol ve / veya 1. sınıf Devlet yolu yerleşirmek ne kadar bilimdışı (çağdışı) bir yaklaşımsa sanayileşme uğruna beton yığınları haline dönüştürmek de okadar ilkelliktir.

    Kazancı - Hendek - Akyazı - Sapanca ovası otomobil fabrikası kurarken "bir çuval patates mi yoksa bir otomobil mi?" dizesini kullananlarınyönlendirdiği bir devlet anlayışının ortadan kaldırılması insanlık görevidir.
    Sapanca ve Akyazı ovalarındaki fabrikalar kıraç araziye ve yerleşim alanları da ovanın dışına çekebilirler. Ancak, ulusal bir servet olan ve üstün kamu yararı özelliği taşıyan ovalar asla yaratılamaz.

    Benzer bir katliam Saruhanlı - Manisa - Turgutlu - İzmir ovalarının ortasından geçirilmek üzere olan otoyol ile yaşama geçirilmek üzeredir.
    Õç ayrı noktada çekim faylarını kesen bu otoyol için çok daha yapılabilir geçki TMMOB 'ne bağlı ilgili odalarca sunulmuştur. Otoyolun fabrikaya girmesi fabrikalara çağrı olurken fabrikalar yerleşim alanlarına davetiye çıkartacaktır. Sonuç olarak; ulusal servet niteliği taşıyan ve dünyanın en verimli ovalardan birisi olan sarıhanlı-manisa-turgutlu-kemalpaşa-izmir ovalarının yaşamına son vermektir.İlgilileri bilgilendirme TMMOB tarafından sürdürülmektedir.Örnekleri çoğaltmak oldukça kolaydır.
    Bu gidişe dur demek çağdaş sivil toplulukların örgütlü uğraşılarından geçmektedir.
    Böyle bir başarı doğal gaz boru hattı projesinde yöneticilerin de sağduyulu yaklaşımlarıyla yaşama geçirilmiştir.
    Bütün bunlara karşın.otoyol gibi çizgisel mühendislik yapıları fay hattını kesmek zorunda kalabilir.
    Bu durumda;
    a köprüler yerini dolguya,
    b tüneller ise yarmaya bırakmalıdır.
    Daha da önemlisi, yer seçimi yapılırken,çizgisel mühendislik yapısının
    * fay hattını dik olarak geçmesine özen göstermelidir
    * Ayrıca, geçkinin fay kuşağını keseceğ yer yüksek dolgu ve/veya derin yarmaya gereksinme duyulmayacak özellik taşımalıdır.
    *Ankara-İstanbul ve Adana-gaziantep otoyollarında ise tam tersi (bilimdışı)durum uygulanmaya konmuş ve konmak için diretilmektedir.
    *Bir doğa olayı olan depremler engellenemez.
    Anncak, bunun yarattığı verimli ovalardan,sıcak su kaynaklarından,mineral kuşaklarından,ve benzeri oluşumlardan yararlanabilir.

    3.Sonuç ve öneriler
    Diri fay kuşakları tarıma bırakılmalıdır.Yerleşim ve sanayeleşme ile bunları özendiren otoyollar ise ova dışına(kayalık zeminler üzerine) çekilmelidir Jeoteknik araştırmalarda jeolik-jeoteknik modelleri dayalı hazırlanan saha kullanımı haritaları temel oluşturmalıdır.
    Mesleklerin birbirinin rakibi değil tamlayıcısı olduğu anlaşılmalı ve dayanışma içerisinde halkın hizmetinde olmalıdır.
    Uzmanlaşma tüm meslek dallarında yaşama geçirilmelidir.Karar verici olabilmek için bilgi ölçüt olmalıdır.Bunun için uzman olmak isteyen her mühendis ve mimar mezuniyet sonrası: tasarımcı ve/veya uygulayıcı kuruluşlarda en az dört yıl çalışması ve sınavla gerekli bilgiyi aldığını kanıtlası gerekir.
    ..




  • arkadaşlar sayın ilyas yılmazer'in avrasya tv, gündeme dair programındaki konuşmasını veriyorum, deprem nereleri ısırır, hangi yerler tehlikede, hangi yerler gerçekten depreme dayanıklı? bu önemli konuşmayı herkesin dinlemesini isterdim, depremi gerçekten anlamak adına.

    bölüm 1
    bölüm 2
    bölüm 3
    bölüm 4


    rar şifresi: guncelmeydan

    güncelmeydan forumuna teşekkür ederim

    arkadaşlar, **** ları silip yerine rapidshare yazın



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi hashus1099 -- 29 Ocak 2008; 3:33:45 >




  • quote:



    alıntı:http://onpunto.com/ShowBlog.aspx?Web=pencerem&CId=106454


    Bina Değil, Ova Öldürürmüş...




    Bu çok heyecanlı ve mücadeleci beyefendiyi TV'de defalarca izledim. Ama nedense hep aynı TV kanallarında. Değerli bilim adamımızın ismi: İlyas Yılmazer... Bütün Türkiye'nin tanıması gereken bir bilim adamı olduğunu düşünüyorum kendisinin. Neden mi? Çünkü kendisi,

    1) Depremin, yalnızca ovalarda zarar verdiğini, ovaların imara açılmaması gerektiğini söylüyor. Bu konuda verdiği örnekler ise oldukça çarpıcı ve ikna edici... Adapazarı'ndaki malum fabrika, yerin 2,8 m. altına gömülmüş. Eski medeniyetlere bakın, kaya üzerine inşa edilmiş şehir merkezlerinin binaları yıkılmadan dururken, ovadakiler, yerin altından kazılarak çıkarılabilmektedir. Burada Fethiye yakınlarındaki Kayaköy'ün yamaç üzerinde olduğu için evlerinin nasıl günümüze kadar kalabildiğini örnek göstermiş. Gölcük depreminin 1/100'i şiddetinde olan Japonya Kobe depreminde 8000 kişi ölmüş, yollar akordyona dönmüş. Nedeni, yerleşim yerinin ova üzerinde olması. Buna karşılık, kayalık alanda, ahşap evler bile sağlam kalabiliyor.

    2) Enerji sorununu çözmek için, nükleer santrallere ihtiyacımız olmadığını, nükleer enerji çalışmalarının, santrallerden ayrı bir konu olduğunu, nükleer enerji çalışmalarının devam etmesi gerektiğini, ancak nükleer santrallerin çöplüklerinin sorun olacağını, ayrıca yenilenebilir enerji kaynakları açısından çok zengin olduğumuzu söylüyor. Rüzgar, güneş, biyokütle, biyogaz, akarsu, vb. Karadeniz'deki akan suların oldukça düşük maliyetlerle Karadeniz halkı tarafından oldukça ucuza elektrik enerjisine dönüştürülebileceğini, devletin halktan ucuza enerji alabileceğini söylüyor. Su çarkları ile enerji elde edilebilir, küçük göletler oluşturmak için büyük masraflara gerek kalmazmış. Rüzgar enerjisine gelince, IMF baştan Türkiye'ye 70 KW gibi komik bir sınır koymuş ama, sonra yapılan mücadelelerle gelinen mesafede bu sınır kaldırılınca, özel sektörün 78000 MW'lık rüzgar santrali kurma talebi olmuş. Artık baraj yapmak yerine, Torichelli'nin U borusu prensibi kullanılarak artezyenlerle sulama sorununun çözülebileceği ve böylece barajların neden olduğu iklim değişikliklerinin, erozyonun azaltılabileceğini söylüyor. Hasankeyf'in sular altında kalmaması için de projesi var. Elektrik kaçaklarını ortadan kaldırdığımızda meydana gelecek kazanç da oldukça büyükmüş, çünkü dünyada iletim hatlarında en fazla kaçak olan ülkelerden biriymişiz. Ayrıca TV programında ABD'de yayınlanan bir dergi gösterdi Prof. Dr. İlyas Yılmazer. Dergi kapağında, "mountains of nuclear waste" yani, "dağ gibi yığılmış nükleer atık" ya da "nükleer atık dağları" başlığı yer alıyor. Amerika'da halk bilinçlendiği için, bu nükleer atıkları nereye atacaklarını bilmiyorlarmış ve Türkiye'yi çöplük olarak kullanmalarından endişe ediliyormuş.

    3) Kendisi "duble yollar" (benim bildiğim bunun Türkçe'si "bölünmüş yol"dur) konusunda da konuşacaktı ki, süresi yetmedi. Sanırım özellikle Karadeniz sahil şeridindeki yollar hakkında konuşacaktı.

    Durum böyle, bu konularda herkesin bilinçlenmesi; ev alırken ovadaki yerleşim yerlerini değil de, dağ etekleri ya da yamaçlarında, kaya üzerindeki bölgelerde ev alması gerekiyor. Türkiye'nin %5'i ovaymış, biz de ne yapıp edip evlerimizi, yollarımızı ovalardan geçiriyoruz hep... Bu arada, Ankara İstanbul karayolu güzergahı da tüm uyarılara rağmen ovadan ve fay hattının yakınından geçiyormuş. Hem daha kısa, hem de daha sağlam zemine yapılabilmesi de mümkünmüş. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nde Prof. Dr. İlyas Yılmazer öyle söylüyor. "Bereketli ovalarımızda bırakın tarım yapalım" diyor.

    Umarım bu profesörümüz boşa kürek çekmiyordur. Umarım bir gün sesini duyurabildiği zihniyetteki siyasiler (varsa öyle bir ekip) başa gelir. Aşağıya kitaplarını ekliyorum, fiyatlarının düşüklüğü karşısında şaşıracaksınız:




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi hashus1099 -- 29 Ocak 2008; 3:34:24 >




  • Van Toplu Konut Modeli Anadolu’da Nasıl Yaygınlaştırılabilir?
    İlyas YILMAZER1, Ali ÖZVAN 1 , Servet ARMAÇ2, Levent AKDUMAN2, Özgür YILMAZER2
    1 Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Jeoloji Mühendisliği Bölümü, Van
    2 Yılmazer Eğit. Ltd., A. Öveçler , 8. Cad., 89. Sok., No. 9/8, 06460, Ankara



    Depremler, toprak zemin kalınlığı 20 metreden daha fazla ve yeraltısuyu tablasının yüzeyden olan
    derinliğinin 20 metreden daha sığ olduğu yerler ile yerkaymasına duyarlı yamaçların bulunduğu
    alanlarda çok daha yıkıcı sonuçlar doğrurur. Depremlerin yapılar üzerindeki yıkıcı etkisinin %99’u
    sıvılaşma ve elastik modülün düşüklüğüne bağlı olarak gelişir. Toprak alanların tersine, kaya birimlerde
    sıvılaşma olmaz. Buna karşın tüm sulu topraklar; tane boyu dağılımı ile sıkılık veya pekişme derecesine,
    yeraltısuyunun konumuna ve meydana gelecek depremin özelliklerine bağlı olarak sıvılaşmaya
    uğrayabilirler. 17 Ocak 1995 Kobe (Japonya) depreminde yıkılmanın sınırı Kobe delta çökel ovasının
    sınırıyla örtüşmektedir. 17 Ağustos Kocaeli depremi ve diğer tüm depremlerde de yıkım, yukarıda
    değinilen nedenlerden dolayı, yalnızca ovalarda gerçekleşmiştir. Nitekim Kocaeli depreminde
    Kocaeli’nin kayalık alanlarında inşa edilmiş yapılarda en ufak bir hasar ve tek bir viyadükte yer
    değiştirme olmamıştır. Buna karşın, yüzlerce kilometre uzaklıktaki ovalardaki yapılar yıkılmış veya ağır
    hasar görmüştür. Daha da önemlisi, ulaşılabilen tüm ülkelerin yasalarında ovalar koruma altındadır.
    Çünkü stratejik maddelerin başında yer alan yiyeceklerin tamamına yakını toprak alanlarından elde edilir.
    Deprem ve taşkın afetlerinin, yapıları tarım toprakları üzerinde yıktığı ve bu alanların yasalarla koruma
    altında olmasına karşın bu ulusal servetlerin yapılaşmaya açılması sürdürülmektedir. Bu gerçekler
    ışığında ve Van kamuoyunun desteğiyle, karşılaşılan pek çok güçlüğe rağmen, toplu konutlar 2005 –
    2006 yıllarında önerilen Erdemkent kayalık alanında tamamlanmıştır. Van ovalarında; Urartu, Selçuklu ve
    Osmanlı’ya ait yapılar, depremlerle yıkılmış ve ova toprağın içerisine gömülmüştür. Buna karşın, toplu
    konutların üzerine inşa edildiği Pliyosen yaşlı traverten ve diğer kayalar üzerindeki yapılar binlerce yıldır
    ilkselliğini yadsınılamaz ölçüde korumaktadır. Depremlerin kayada yıkmadığı gerçeğini halkın tüm
    kesimleri kavramaktadır. Ancak, önceden anlaması gerekenlerin engelleri sürmektedir. Hatta yetkilerini
    bilimdışı amaçlarla da kullanırlar. Ancak, halkın gücünün üzerinde bir kuvvet yoktur gerçeği Van toplu
    konut mücadelesinde bir kez daha kanıtlanmıştır. Van ve çevresinde son iki yılda olağanüstü mühendislik
    projeleri ortaya çıkarılmış ve tüm engellemelere karşın başarılmıştır. Kamuoyunun tamamı bu gerçeği
    kavramıştır. İlgili devlet yetkililerinin direnmesi ve anayasal suç işleyerek ovaları yapılaşmaya açma
    çabaları ise yurt genelinde sürmektedir (Madde 43-46, 168 ve 25.03.2005 tarihli yasa). “Sağlam zemin
    yoktur. Sağlam bina vardır” diyerek Beylikdüzü sulak alanına yapılan evlerin reklamında oynayan
    profesör, depremle ilgili devlet kurumunun bir önceki başı değil mi? Sorun bilim ve teknoloji değil,
    yetkilerin olumsuz yönde kullanılmasıdır. Daha da önemlisi bilenlerin susarak suça ortak olmasıdır.
    1976 Çaldıran depremi (M=7.4), başta Erciş ve Muradiye ovaları olmak üzere, tüm ovaları yıkarken
    kayalık yamaçlardaki hiçbir yapıya genellikle dokunmamıştır. Depremin odak noktasına birkaç kilometre
    uzakta ovada kurulan bir köy de yıkılmamıştır. Ancak köyün adı AKKAYA’dır. Başka bir anlatımla, köy
    ovada kurulmuştur. Ancak toprak kalınlığı birkaç metreyle sınırlıdır. Adından da anlaşılacağı üzere köy
    kireçtaşı ve bu taştan türeyen sığ toprak üzerine kurulmuştur. Bu durumun tanığı olup karar vericiler
    dışındaysa; depremin kayada yıkmadığını sadece tarım toprakları üzerinde yıktığını kolayca
    kavrayabiliyor. Görmek, her zaman için duymaktan daha etkili oluyor. Bunun doğal sonucu olarak da,
    Van toplu konutları ovadan kayalık alana çıkarılmış ve insanlar içerisinde yaşamaya başlamıştır. Bu
    gelişmenin değerlendirmesini en iyi bu evlerde yaşayanlar anlatmaktadır.
    Birbirine Van kuşaklama demir yoluyla bağlı Erdemkent, Evrenkent ve Esenkent sahaları kayalık alanlar
    üzerinde olup, deprem, taşkın ve yerkayması başta olmak üzere, tüm doğal afetlerle yıkıma kapalıdır.
    Havası da her zaman temiz kalacaktır. Çünkü daha sık hava akımı altında olurken havadan daha ağır
    gazlar ve asılı katı maddeler alçaklara doğru yol alırlar. Bu alanlar, bir milyondan daha fazla kişinin
    çağdaşça yaşayacağı alanlardır. İlk aşamada 1860 konut Erdemkent sahasında 2005-2006 yılları arasında
    tamamlanmıştır. Önerilen modelde devlete yük olunmadan kentleşme tamamlanabilecektir. Yatırım da
    özdenetim yöntemiyle sağlanacaktır.
    Anahtar Kelimeler: Deprem, Kaya, Toprak, Kentleşme


    http://www.jmo.org.tr/resimler/ekler/bc1ebcf8a3b960c_ek.pdf



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi hashus1099 -- 29 Ocak 2008; 3:35:36 >




  • PROF DR İLYAS YILMAZER AÇTI AĞZINI YUMDU GÖZÜNÜ : YALAN KONUŞMASINLAR, SON YAŞANAN DEPREM BAL GİBİ TÜRKİYE'Yİ ETKİLER


    Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlyas Yılmazer, Güney Asya depreminin Anadolu depremleri ile uzaktan yakından benzerliği olmadığını, ancak kesinlikle Türkiye'yi etkileyeceğini söyledi.

    VAN - Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlyas Yılmazer, Güney Asya depreminin Anadolu depremleri ile uzaktan yakından benzerliği olmadığını, ancak kesinlikle Türkiye'yi etkileyeceğini söyledi.



    Okyanusta olan depremlerin zamanının tahmin edilemeyeceğini, büyük tsunamilere sebep olabileceğini belirten Prof. Dr. İlyas Yılmazer, 1995 yılında Japonya'da 6 bin 500 insanın ölümüne sebep olan depremin bu tipte olduğunu anlattı. Son yaşanan depremde okyanusun kabuğunun diğer okyanus kabuğunun altına doğru hızla daldığını, bu sırada durağan suya, alttaki kabuğu o ani hareketiyle hareketlenen suyun bütün gücü ile çarptığını belirten Prof. Dr. Yılmazer, "Bu katman, karşısındaki 6 kilometre kalınlığındaki su katmanına yüksek hızla çarpıyor. Bu sebeple oluşan dalgalar kıyılara kadar ulaşıyor" dedi.



    Bazı deprem uzmanlarının Güney Asya Depremi'nin Türkiye'deki fayları etkilemeyeceği yönündeki açıklamalarının doğru olmadığını anlatan Prof. Dr. İlyas Yılmazer, "Bu deprem, Türkiye faylarını bal gibi etkiler. Çünkü, bir deprem meydana geldiği zaman kıta kabuğunun altında hareket halinde mama yani erimiş kaya vardır. Buradaki bin kilometrelik kırık, 20 bin kilometreye kadar gider ve o zaman İtalya'ya kadar ulaşır, Akdeniz bölgesindeki fayları tetikler. İlk önce tetikleyeceği yer doğal olarak Hindistan'dı. Daha sonra tetikleme Himaya kuşağı dediğimiz bölge ve Japonya'ya kadar gider" diye konuştu.



    Bu depremin Türkiye'yi etkilemeyeceğini söyleyenlerin amaçlarının başka olduğunu iddia eden Prof. Dr. İlyas Yılmazer, şöyle konuştu:



    "Okyanus depremleriyle Anadolu'daki depremlerin yakından ve uzaktan ilgisi yoktur. Bizim depremler iyi huyludur. Bizim faylarımız, yani Ecemiş fayı, Kuzey Anadolu fayı, Doğu Anadolu fayı gibi büyük faylarımız ova yaratırlar. Ege bölgesindeki gramer faylarımız ova yaratırlar, bunların hiçbir şekilde insanlığa zararı yoktur. Bizim depremlerimiz ulusal servet kaynağıdır. Bizim faylarımızın aksi yöndeki hareketleri yüzünden 10 kilometre genişliğinde bir ova meydana geliyor. Her harekette, her depremde ova biraz daha büyüyor, zenginleşir, havalandırılır. Ova tam tarıma kazandırılacak bir duruma sokulur. Dolayısıyla Anadolu depremleri bir ulusal servet kaynağıdır. Anadolu da onların dediği gibi deprem tehlikesi kuşağında değildir. Şu anda televizyonlarda bangır bangır bağıran profesörler, halkımızın dikkatini başka yere çekip, Japonya'ya kayanın üzerindeki evlerimizi, köprülerimizi güçlendirme yapsın diye birbirleriyle yarış halindedirler. Bunlar vatan hainleridirler. Bunlar Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya emperyalizminin uşaklarıdırlar. Ovalarımıza Amerikan ve Japon emperyalizminin güdümünde 1938 yılından beri bir saldırı vardır. Artık bu saldırılara dur demek vatandaşların hakkıdır. Düzce ovasında 122 yılda 8 defa yıkım yaşandı. Ama gidin bakın bu profesörler 17 Ağustos depreminde sıfır hasarlı olan Düzce Halk Bankası Şubesi'ni güya güçlendirdiler, ama 3 ay sonraki 12 Kasım depreminde 26 insanın canının kaybolmasına neden oldu. Vadide güçlendirme olmaz. Bunları tarım dışı kullanamazsınız. Çayırova'yı imarlaştırdı. Bunlar Yalova imarını büyütüyorlar. Bunlar katillerdir, bunlar ulusa ihanet edenlerdir."




  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.