Şimdi Ara

HİDROJENLE ÇALIŞAN HYUNDAI MODELLERİ 2012'DE GELİYOR

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
17
Cevap
0
Favori
1.763
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • HİDROJENLE ÇALIŞAN ÇEVRE DOSTU HYUNDAI MODELLERİ 2012’DE GELİYOR

    Hyundai, her geçen gün daha da kirlettiğimiz dünya için daha verimli ve her zamankinden daha da çevre dostu olan yepyeni bir konsept geliştirdi: i-Blue. Hyundai’nin çevreye ne kadar önem verdiğinin ve zararlı gazları önlemek için sürekli yatırım yapmaya devam ettiğinin en son kanıtı olan i-Blue FCEV (Fuel Cell Electric Vehicle – Yakıt Hücreli Elektrikli Araç), ilk kez IAA 2007 Frankfurt Otomobil Fuarı’yla birlikte tanıtıldı ve 2012 yılında seri üretimine başlanması planlanan yakıt hücreli Hyundai modellerinin müjdesini verdi.

    Hyundai’nin Chiba-Japonya’daki Tasarım ve Teknik Merkezi’nde hazırlanan i-Blue, sahip olduğu platformuyla üçüncü nesil yakıt hücresi teknolojisinin temelini oluşturuyor. Hyundai’nin Mabuk-Kore’de bulunan Eko-Teknoloji Araştırma Enstitüsü’nde geliştirilen bu çevre dostu platform, önümüzdeki yıllarda çıkacak olan en yeni teknolojiye sahip Hyundai FCEV araçlarında kullanılacak.

    Hyundai i-Blue, gelecekte çıkacak Hyundai FCEV araçları için de çok önemli bir adımı temsil ediyor. i-Blue, Hyundai’nin daha önce Tucson ve Santa Fe olarak SUV araçlarının platformlarını kullanarak hazırladığı FCEV araçlarından tamamen farklı. i-Blue için özel olarak, D-segmentinde bulunan 2+2 kişilik bir CUV (Crossover Utility Vehicle – Geçiş Segmenti Aracı) platformu geliştirildi. Bu platform, daha sonra çıkacak çevre dostu araçlar için bir temel oluşturacak.

    i-Blue’nun 4.850 mm uzunluğu, 1.850 mm genişliği ve 1.600 mm yüksekliği bulunuyor. i-Blue’nun en çok dikkat çeken bölümleriyse, mavi ışıklandırmalı radyatör ızgarası, bir spor otomobili andıran 20 inç ebadındaki 8 kollu jantları, 285/50 R20 ebadındaki lastikleri ve suyun akış şekline göre hazırlanan kabin tasarımı. Ancak i-Blue’nun en önemli özellikleri kalbinde yatıyor. Hyundai i-Blue’da her biri 100’er kW güç üreten elektrikli motor ve yakıt hücresi ünitesi bulunuyor. 700 bar’lık basınçla sıkıştırılmış hidrojen, araçta 115 litrelik hacme sahip bir tankta depolanıyor. Bu sayede Hyundai i-Blue, doğaya hiç zarar vermeden 600 km’lik yol katedebiliyor ve 165 km/s’lik maksimum hıza çıkabiliyor.

    Hyundai i-Blue’nun yakıt hücresi ünitesi, daha önceki hidrojen enerjisiyle çalışan araçlardan farklı olarak zeminin altında bulunuyor. Böylece 50:50 oranında ideal bir ağırlık dağılımı elde ediliyor ve daha iyi sürüş ve yol tutuş dinamikleri sunulmuş oluyor.


    Ayrıca bu sayede motor kompartmanında daha bir yerleşim elde edilip daha iyi hava akışı ve soğutma sağlanıyor. Oldukça sessiz çalışan yakıt hücresi ünitesi hem rahat ve konforlu bir sürüş sunuyor hem de egzoz gazı yerine sadece su buharı açığa çıkararak çevreyi hiç kirletmemiş oluyor.

    Hyundai Ar-Ge Başkanı Hyun-Soon Lee, i-Blue ile ilgili şunları söylüyor: “i-Blue, en baştan beri yakıt hücresiyle çalışan bir aracın sahip olması gerektiği uygun bir platform üstüne geliştirildi. Bu bizim Ar-Ge programımız için büyük bir ilerleme. Ekibimiz, çok daha kompakt boyutlara sahip bir FCEV hazırladı. i-Blue geliştirilirken, bildiğimiz araçların güvenliğine, konforuna, sürüş rahatlığına ve içten yanmalı motorlarda ulaşılan uzun sürüş menzillerine sahip olması sağlandı. i-Blue, hidrojen ile çalışan yakıt hücresi teknolojisinin gelecekte nasıl bir yol alacağını bugünden herkese ispatlamış oldu”.

    Hyundai i-Blue’da üstün teknoloji ürünlere de yer veriliyor. Güvenliği artırmak amacıyla ön cama bilgilerin 3 boyutlu olarak aktarıldığı bir head-up display, ön, yan ve arkadaki tüm açıların rahat bir şekilde görünmesini sağlayan gelişmiş kamera sistemi, uçak kokpitini andıran ve tüm kontrollerin dokunmatik olarak yapıldığı direksiyon simidi bulunuyor.

    Yakıt hücresi teknolojisi, fiyat, performans ve güvenlik açısından geliştiğinde, diğer bir deyişle bu sistem araçlara uygun hale getirildiğinde, toplu taşıma araçlarında, binalarda, küçük ölçekli elektrik santrallerinde, denizaltılarda, alçak sesle çalışan araçlarda ve mobil iletişim araçlarında kullanılmaya başlanabilecek.

    Yakıt Hücresi Sisteminin Çalışma Prensibi

    Hidrojen ve oksijen tepkimeye girdiğinde su ve ısı oluşumuyla sonuçlanan ani bir reaksiyon gerçekleşir. Yakıt hücresi sisteminde, hidrojen ve oksijen doğrudan tepkimeye sokulmaz ancak, su ve elektrik üretmek için iyonlar halinde bir araya getirilir. Elektroliz ismi verilen bu olay, sadece iyonik yapıdaki hidrojenin geçmesini mümkün kılan elektroliz zarı sayesinde gerçekleşir.

    Elektroliz zarı, hidrojen ve hava arasına yerleştirildiğinde, hidrojen zar ile reaksiyona girerek elektrik açığa çıkaran bir iyon (proton) haline gelir. Proton zardan geçer ve oluşan elektrik ise dış tarafla bağlantılı olan bir devre vasıtasıyla açıktaki havaya taşınır. Havadaki oksijen, zardan geçen protonlar ve elektrodlardan gelen elektrik ile birleşince su oluşturur. Bir ampulu yakmak ya da bir motora güç sağlamak için ihtiyaç duyulan enerji ise bu devreden geçen elektriktir. Toplam verimlilik, standart bir içten yanmalı motora göre daha yüksektir çünkü bir yakıt hücresi kimyasal enerjiyi (yakıt) ek bir adım olmadan doğrudan elektrik enerjisine dönüştürebilme özelliğine sahiptir. Örnek vermek gerekirse, Hyundai’nin ikinci jenerasyon yakıt hücre teknolojisine sahip aracı olan Tucson FCEV, yakıt olarak ölçüm yapıldığında 1 litreyle 24 km yol alabilmektedir. İçten yanmalı bir motoru bulunan Tucson’da ise bu rakam 12 km’dir. i-Blue’da bu menzil çok daha yukarıdır.





    Yakıt Hücresi Ünitelerinin Yapısı

    Bir tek yakıt hücresi sistemi, bir volttan daha az olan elektrik enerjisi üretir. Bu enerji, genel kullanım için yeterli değildir. Bu amaçla, gerekli olan enerjiyi üretmek için yüzlerce yakıt hücresinin birbirine seri olarak bağlanmış hali olan yakıt hücresi üniteleri kullanılır.

    Zarların arasına, elektriğin geçmesine izin verirken hidrojen ve oksijeni birbirinden uzak tutan ayıraçlar yerleştirilmiştir. Bu ayıraçlar hidrojen ve havayı içeri alıp zar ile temas ettiren, oluşan suyu da etkili bir biçimde ortamdan uzaklaştıran parçalardan oluşur.

    Elektrolit zarların ayıraçtan zarar görmesini ve hem zarların hem de elektrodların gazın hızından etkilenmelerini önlemek için, gazları serbest bir şekilde içeri alan bir gaz difüzyon tabakası yerleştirilmiştir.

    Düzenli yerleştirilmiş yakıt hücresi sistem plakalarını bir hizada tutmak veya aynı katmanda toplamak için uygun miktarda basınç uygulanmaktadır. Bu yüzden yakıt hücreleri plakaları için “yığın” tabiri kullanılmaktadır.

    Seri Üretim 2012 ile 2015 Yılları Arasında Başlayacak

    Çevre dostu araçlar için büyük yatırımlar yapan ve sırf bu araçların gelişimi için Mabuk-Kore’de özel bir Ar-Ge merkezi kuran Hyundai, “hibrid” olarak adlandırılan ve hem elektrikli hem de içten yanmalı motorlara sahip araçların 2009 yılı itibariyle seri üretime alınması için çalışmalarını sürdürüyor.

    Hyundai, ayrıca hidrojen ile çalışan yakıt hücreli elektrikli araçların da 2012 ile 2015 yılları arasında seri üretimine başlamak için gelişimlerini son hızla yapıyor. i-Blue’dan sonra geliştirilen yeni jenerasyon yakıt hücreli araçların da önümüzdeki dönemlerde yapılacak otomobil fuarlarında ziyaretçilerin karşısına çıkacağı ve bugünden itibaren 5 yıllık süreç sonunda seri üretime alınması planlanan araçlar ile ilgili son kararların verileceği bildiriliyor.

    KAYNAK: Hyundai Türkiye Basın Dosyası



     HİDROJENLE ÇALIŞAN HYUNDAI MODELLERİ 2012'DE GELİYOR

     HİDROJENLE ÇALIŞAN HYUNDAI MODELLERİ 2012'DE GELİYOR

     HİDROJENLE ÇALIŞAN HYUNDAI MODELLERİ 2012'DE GELİYOR







  • Fucke
  • işte beklenen 21 .yüzyıl teknolojisinin aracı .yakında dier firmaların da hidrojene geçmeleriyle uzun süredir ilan edilen hidrojen çağına geçmiş olacağız.

    2030 yılından itibaren petrol türevi veya hidrokarbon diyelim ,ürünleriyle çalışacak otomobiller tamamen yasaklanacak geriye kalanlar ise klasik oto adıyla galerilerde yer alır ancak.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vezir -- 5 Ekim 2007; 15:26:56 >
  • Hyundai'nin bu işe girişmesine ve böyle başarılı çalışmalar yapmasına bir Hyundai kullanıcısı olarak çok sevindim fakat haeln çok büyük güvenlik endişelerim var.

    Hidrojen bu dünyadaki en tehlikeli gazlardan biridir. Oksijen ile temas ettiği anda büyük patlamalara sebebiyet verir. LPG tankları kaçak yapsa bile etrafta kvılcım, ateş olmaz ise bir tehlike arz etmez. Fakat Hidrojen öyle değil. kaçağın olması patlama için yeterlidir.

    1- Hidrojeni nasıl temin edeceğiz? Eğer sıkıştırılmış Hidrojen tüplerini bir yerlerden alıp değiştireceksek (Evde aygaz değiştirir gibi) o hidrojen tüpleri ile dolu yerlere yaklaşmak bile istemem.

    2- Sistemin çalışma mekanizmasında Oksijen ile Hidrojeni birbirinden ayrı tutacak zar yapısından bahsediliyor. Bu zarların dayanıklılığı nasıl olacaktır? Mesala bir kaza esnasında bu zarlar hasar görürü, yırtılırsa sonuç: bum!


    Hidrojenin çok temiz, ekonomik, çevreci (atık olarak sadece saf su üretiyor) ve verimli bir yakıt olduğunu biliyorum ama operasyon güvenliğinden halen emin değilim.




  • quote:

    ÇİN
    Balonlar 70 öğrenciyi yaraladı
    ÇİN'DE bir spor etkinliği dolayısıyla öğrencilere dağıtılan hidrojenle doldurulmuş balonlar patladı. 70 kadar öğrenci yaralandı. Lanzhou Elektrik Okulu'ndaki müsabakaların açılışı dolayısıyla öğrencilere 1500 balon dağıtıldı. Ancak yüzlerce balonun patlaması yüzünden öğrenciler yaralandı. Öğrencilerde yanıklar oluştu ancak hiçbirinin hayati tehlikesi bulunmuyor.

    SABAH Gazetesi


    İçine birazcık Hidrojen doldurulmuş uçan balonlar bile böyle tehlikeler yaratabiliyor (Helyum uçan balon için en temiz ve tehlikesiz gazdır). 700 barlık basıçlı Hidrojen tankını düşünemiyorum bile.
  • mühendislikte her şeyin ir çözümü vardır.Bunun da çözümleri var.Ancak her çözümünde de bir ekonomik olarak değeri ve kullabilirlik ve pratiklik açısından sonuçları vardır.

    Yakıt hücresine gelen hidrojen tüketim hızına göre belirleneceği için yakıt hücresini alevin içine atsanız bile tehlike yaratmayacaktır.

    Burada konsantrasyon yapılması gereken noktta hidrojenin nasıl depolanacağıdır.Bunun da bir sürü yöntem, vardır ancak böyle prototip araçlarda basınçlı tüpler kullanılacağını sanıyorum .Bunlar kalın çeperli ve oksijen tüpleri gibi uzun ve küçük çaplı olacaktır.Fabrikasyon yapılan bir araçta benim hiç korkum olmaz çünkü bütün çarpışma testlerini geçmesi lazım.buna göre montajı ve yeri seçilecektir.

    Ancak bilgi mahiyetinde hidrojenli hayat için çok sözü edilen ve duyduğunuz BOR lu bir hayatta geçiş söz konusudur ve bu çağın ismi çok büyük bir ihtimalle 22 yüzyılla hidrojen çağı olarak anılacaktır.
    Çok sözü edilen borlu sistem diye basitçe söz ettiğim sistem aslında bir kimyasal yöntemle hidrojen bor hidrür olarak sıvı bir çözeltiye dönbüştürülmesinden başka birşey değildir.Bu aynen rechargeable pil sistemi gibi çalışacaktır.Siz benzin istasyonuna gittiğinizde ya size bir dolu kartuş verilecek veya sisteme hidrojen basılarak yakıt deponuzda bor hidrür olarak saklamanız sağlanacaktır.Reraksiyon hızı ve daha birçok nedenle beklemek istemeyenler için katuş çözümü benim fikrime göre en kabul gören olacaktır.Boş kartuşu ver yenidolusunu al gibi.
    Basit anlamda anlatmak gerekirse akünün bir benzer sistemi olacaktır.Ahüyü nasıl elektrikle dolduruyorsak bu kartuju da hidrojenle dolduracağız ve araç bunu kullanırken içindeki hidrojeni kartujdan çekerken araç için gereken yakıtı güvenli olarak almış olacaktır.Burada dikkati çekmek istediğim nokta hidrojen borun içine gönderildiğinde bor hidrür olarak saklanmakta ve bir kaza anında basınçsız bir çözelteinin çevreyi kirletmesinden başka bir tehlike söz konusu olmayacaktır.Ancak benim bu bahsettiğim olay için bir 5-10 sene daha beklemek gerekli ,teknoloji için değil ama piyasanın önce hidrojenli araç talebini oturtması lazım.Aynı dizel araçlar gibi bir middet sonra birinci nesil ikinci nesil diye sonuçta bu sisteme ulaşılacak ve piyasa artık bor hidrür sisteminibenimseyecektir.Borun alternatifi de vardır ve oldukça da fazladır.Ancak bu kadar büyük bor rezervine sahipken başka sistermi benimsemek büyük aptallık olur. Çünkü üretim arttıkça birim maliyeti düşecektir.Bir kartuj kaç kere verimli olarak dolum yapılabilrse o kadar tüketimi olacaktır.Bu konuda teorik olarak ömrü çok büyüktür .Ancak pratikte yaşanacak sorunlar nedeniyle belirli bir dolum yapılmış borlu çözelti artık atık durumuna geçecektir.Bu sistemi satanlar da 21. yüzyılın ikinci çeyreğinin yeni Bill gates adayı olmaya aday olacaktır.ben listeye bir türkün girmesini çok arzu ederim neden olmasın.Yeterki akıllı politikalar üretebilen bir hükümet ve enerji bakanımız olsun.
    quote:

    Orjinalden alıntı: ihg70

    Hyundai'nin bu işe girişmesine ve böyle başarılı çalışmalar yapmasına bir Hyundai kullanıcısı olarak çok sevindim fakat haeln çok büyük güvenlik endişelerim var.

    Hidrojen bu dünyadaki en tehlikeli gazlardan biridir. Oksijen ile temas ettiği anda büyük patlamalara sebebiyet verir. LPG tankları kaçak yapsa bile etrafta kvılcım, ateş olmaz ise bir tehlike arz etmez. Fakat Hidrojen öyle değil. kaçağın olması patlama için yeterlidir.

    1- Hidrojeni nasıl temin edeceğiz? Eğer sıkıştırılmış Hidrojen tüplerini bir yerlerden alıp değiştireceksek (Evde aygaz değiştirir gibi) o hidrojen tüpleri ile dolu yerlere yaklaşmak bile istemem.

    2- Sistemin çalışma mekanizmasında Oksijen ile Hidrojeni birbirinden ayrı tutacak zar yapısından bahsediliyor. Bu zarların dayanıklılığı nasıl olacaktır? Mesala bir kaza esnasında bu zarlar hasar görürü, yırtılırsa sonuç: bum!


    Hidrojenin çok temiz, ekonomik, çevreci (atık olarak sadece saf su üretiyor) ve verimli bir yakıt olduğunu biliyorum ama operasyon güvenliğinden halen emin değilim.





  • Borun Hidrojen depolama ve taşıma amaçlı olarak kullanılacağını daha önce okumuştum. Çoğu kimsenin aksine Bor'un bir yakıt olmadığını biliyorum.

    Fakat gördüğüm kadarıyla bütün firmaların Hidrojen yakıtlı prototipleri hep basınçlı hidrojen tankları içeren modeller. Hiç birinde Bor veya başka bir taşıyıcıdan bahsedilmiyor. Acaba biz Türkleri uyandırmamk için mi böyle yapıyorlar diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

    quote:

    Orjinalden alıntı: vezir

    mühendislikte her şeyin ir çözümü vardır.Bunun da çözümleri var.Ancak her çözümünde de bir ekonomik olarak değeri ve kullabilirlik ve pratiklik açısından sonuçları vardır.

    Yakıt hücresine gelen hidrojen tüketim hızına göre belirleneceği için yakıt hücresini alevin içine atsanız bile tehlike yaratmayacaktır.

    Burada konsantrasyon yapılması gereken noktta hidrojenin nasıl depolanacağıdır.Bunun da bir sürü yöntem, vardır ancak böyle prototip araçlarda basınçlı tüpler kullanılacağını sanıyorum .Bunlar kalın çeperli ve oksijen tüpleri gibi uzun ve küçük çaplı olacaktır.Fabrikasyon yapılan bir araçta benim hiç korkum olmaz çünkü bütün çarpışma testlerini geçmesi lazım.buna göre montajı ve yeri seçilecektir.

    Ancak bilgi mahiyetinde hidrojenli hayat için çok sözü edilen ve duyduğunuz BOR lu bir hayatta geçiş söz konusudur ve bu çağın ismi çok büyük bir ihtimalle 22 yüzyılla hidrojen çağı olarak anılacaktır.
    Çok sözü edilen borlu sistem diye basitçe söz ettiğim sistem aslında bir kimyasal yöntemle hidrojen bor hidrür olarak sıvı bir çözeltiye dönbüştürülmesinden başka birşey değildir.Bu aynen rechargeable pil sistemi gibi çalışacaktır.Siz benzin istasyonuna gittiğinizde ya size bir dolu kartuş verilecek veya sisteme hidrojen basılarak yakıt deponuzda bor hidrür olarak saklamanız sağlanacaktır.Reraksiyon hızı ve daha birçok nedenle beklemek istemeyenler için katuş çözümü benim fikrime göre en kabul gören olacaktır.Boş kartuşu ver yenidolusunu al gibi.
    Basit anlamda anlatmak gerekirse akünün bir benzer sistemi olacaktır.Ahüyü nasıl elektrikle dolduruyorsak bu kartuju da hidrojenle dolduracağız ve araç bunu kullanırken içindeki hidrojeni kartujdan çekerken araç için gereken yakıtı güvenli olarak almış olacaktır.Burada dikkati çekmek istediğim nokta hidrojen borun içine gönderildiğinde bor hidrür olarak saklanmakta ve bir kaza anında basınçsız bir çözelteinin çevreyi kirletmesinden başka bir tehlike söz konusu olmayacaktır.Ancak benim bu bahsettiğim olay için bir 5-10 sene daha beklemek gerekli ,teknoloji için değil ama piyasanın önce hidrojenli araç talebini oturtması lazım.Aynı dizel araçlar gibi bir middet sonra birinci nesil ikinci nesil diye sonuçta bu sisteme ulaşılacak ve piyasa artık bor hidrür sisteminibenimseyecektir.Borun alternatifi de vardır ve oldukça da fazladır.Ancak bu kadar büyük bor rezervine sahipken başka sistermi benimsemek büyük aptallık olur. Çünkü üretim arttıkça birim maliyeti düşecektir.Bir kartuj kaç kere verimli olarak dolum yapılabilrse o kadar tüketimi olacaktır.Bu konuda teorik olarak ömrü çok büyüktür .Ancak pratikte yaşanacak sorunlar nedeniyle belirli bir dolum yapılmış borlu çözelti artık atık durumuna geçecektir.Bu sistemi satanlar da 21. yüzyılın ikinci çeyreğinin yeni Bill gates adayı olmaya aday olacaktır.ben listeye bir türkün girmesini çok arzu ederim neden olmasın.Yeterki akıllı politikalar üretebilen bir hükümet ve enerji bakanımız olsun.





  • sayın ihg70,

    ilk prototiplerin hidrojen depolarıyla çıkması daha doğru bir adımdır.Her nekadar herkez işin gideceği noktayı bilse de bu riske girmek başta bir pazarlama hatası olacaktır.aynen mevcut son teknolojiyi değil de bir ik,i eskisini yeni diye piyasaya sürmeleri gibi.
    Ancak kısa zaman sonra piyasada ilk nesiller benimsenip de kullnılmaya başlanılınca benim dediğim noktaya geleceklerdir.Ben bunu 20 yıldır biliyorum , bunun tasarımını ve hesaplarını yapanlar ise 1972 yılından beri biliyorlar.Ancak bir teorik gerçekle bir pratik gerçek , pazar araştırma yeni ürün gibi , bir sürü teknik vardır.Bunlarda piyasanın uyması gereken gerçekleri bu yüzden önce hibrit teknolojisi ve peşi sıra hidrojen ve elektrik liaraçlar ile birlikte yakında hidrojenli çağa girmiş olacağız.

    Bu çağda artık alışkanlıklarımız değişecek ve evde ,ısınmada , yazın serinlemede , arabamızda ,evin elektrik sisteminde her yerde bu yakıta alışmaya başlayacağız.KIsaca bu ürünü ve benzerlerini bir alıştırma eksersizi gibi düşününüz




  • 21012 ye kadar arabayı değiştirmeyelim bari ..

    2012 de elektrikli orjinal nokia sarjlı araba alırız olur biter
  • quote:

    Orjinalden alıntı: vezir

    sayın ihg70,

    ilk prototiplerin hidrojen depolarıyla çıkması daha doğru bir adımdır.Her nekadar herkez işin gideceği noktayı bilse de bu riske girmek başta bir pazarlama hatası olacaktır.aynen mevcut son teknolojiyi değil de bir ik,i eskisini yeni diye piyasaya sürmeleri gibi.
    Ancak kısa zaman sonra piyasada ilk nesiller benimsenip de kullnılmaya başlanılınca benim dediğim noktaya geleceklerdir.Ben bunu 20 yıldır biliyorum , bunun tasarımını ve hesaplarını yapanlar ise 1972 yılından beri biliyorlar.Ancak bir teorik gerçekle bir pratik gerçek , pazar araştırma yeni ürün gibi , bir sürü teknik vardır.Bunlarda piyasanın uyması gereken gerçekleri bu yüzden önce hibrit teknolojisi ve peşi sıra hidrojen ve elektrik liaraçlar ile birlikte yakında hidrojenli çağa girmiş olacağız.

    Bu çağda artık alışkanlıklarımız değişecek ve evde ,ısınmada , yazın serinlemede , arabamızda ,evin elektrik sisteminde her yerde bu yakıta alışmaya başlayacağız.KIsaca bu ürünü ve benzerlerini bir alıştırma eksersizi gibi düşününüz



    Verdiğin bilgiler için teşekkürler.

    Güvenliği bir yana bırakırsak benim kafamı kurcalayan bir başka nokta daha var.
    Borlu veya basınçlı tanklı olsun, sonuçta bu işin öncesinde Hidrojeni elde etmek var. Hidrojen temini için elimizde çok büyük bir kaynak var: Okyanuslar

    Kısıtlı kimya bilgime göre bildiğim, Hidrojeni elde etmenin en basit yolu elektroliz. Hidrojeni hangi yöntemle elde etmeyi düşünüyorlar. Yani demek istediğim Hidrojeni elde etmenin maliyeti ne olacak?

    Eğer suya elektrik vererek Hidrojeni ayıracaksak, başta Hidrojenle Oksijeni ayırmak için kullandığımız enerji miktarı, sonradan Hidrojenin Oksijenle tepkimeye girerek ortaya çıkartacağı enerji miktarı ile aynı olacaktır. Bu dururmda suyu atomlarına ayırıp tekrar birleştirmekle uğraşacağımıza doğrudan bu enerjiyi yeni nesil gekliştirilecek akümülatörlere depolayıp kullansak daha akılcı olmaz mı?

    Eğer doğrudan elektrik kullanılacaksa elektriği sınızrsızca elde etmenin (en düşük maliyetli) bildiğim 2 yönetemi var:
    Nükleer ve Güneş enerjisi

    Yoksa Hidrojen elde etmek için başka bir kimyasal yönetem mi kullanılacak, daha düşük maliyetli..

    Herkese yetecek kadar ve düşük maliyetli Hidrojenin nasıl elde edileceği ile ilgili bir bilgin var mı? Varsa burada bizimle paylaşmandan memnuniyet duyacağım.




  • Hidrojen elde etmenin bir çok yolu var. Bu yöntemlerin sadece yenilenebilir enerji kaynaklarını kullananları ekonomik ve mantıklı olur sanırım. Sonuçta doğalgaz ve kömürden de hidrojen üretmek mümkün ama bu yöntemlerin hepsinde ortaya karbondioksit çıkıyor. Birde karadenizin altında olduğu gibi hidrojensülfür gazı yataklarıda hidrojen üretiminde kullanılabilir ama bu yatakların kapasitesi bütün dünyayı beslemeye yetmeyebilir.
  • ihg ,

    gördüğüm kadarıyla konu hakkında bilgilisin.Ancak vasagoya ek olarak belki akıllardan kaçan bir güneş enerjisi var ki bununla çok ciddi hidrojen üretebilmek mümkün.Ancak şu anda türkiyenin büyük bir avantajı var , karadenizin altı yani 200 metrenin altında hidrojen sülfür var.Bu aynen petrol kaynağı gibi kolay kolay tükenmez en azından biz satmaya kalkmazsak 100 yılda bitiremeyiz.Tabii ki her şeyin yararını zararını ortaya koymak lazım.Bu hidrojeni sülfür den ayırabilmek mümkün ama çok zehirli bu gazı katılaştırarak atık olarak saklamak da ayrı sorun parayı saklamak için bir miktar harcamak da var.Ancak yakın zaman içinde türk müteşebbisler(aslında uyanıklar demek lazım) bunu kullanarak ciddi hidrojen üretimi yapabiliceklerdir.Boruyu karadenize döşeyip derinden çekip tekrar vererek çalışıyor sistem.Ben daha önce tekniğin bazı linklerini koymuştum bulursam tekrar koyarım.

    Akıllarda kalamsı gereekn nokta hidrojenin bir ara kaynak olarak kullanılabilmesi olayıdır.yani güneş panelleri ile elektrik üretip bunu hidrojene çevirme yöntemi değil.Thermodinamik kanunları kullanarak güneşin ısısını hidrojen sülfür olarak depolamak (ekzotermik ve endotermik reaksiyon) .Herkezin karıştırdığı ince nokta burada hidrojeni alevli yanma ile yakmak çok hatalıdır bir nevi haramdır diyeyim.Daha yüksek verimle kullanabilmek varken neden kibrit çakıp yakalım.Çok aptalca , maalesef bazı buluş bill arkadaşlarımız bunu atlayarak hidrojeni direk olarak silindirin içine gönderme sistemleri ile boşa vakit kaybediyorlar.Neyse ,isteyen istediği sistemle uğraşsın ama işin mühendislik kısmını kavrayınca herkezde ampul yanarak gözlerinde dolar işaretleri görünecektir.Birkeç firma işin ciddiyetini anlayarak hep yakıt hücresi kullanarak sistem tasarlıyorlar.Onlar doğru yoldalar.Unutmayalım ki petrolün ikl bulunduğu yıllarda çıkarma maliyeti bugunkünün on katı kadardı.Ama tüm dünya buna yüklenince sadece elektroliz yönteminin dışında bir sürü yöntem olduğunu anlayacağız.

    mesela anlaşılsın diye bir örenk vereyim.Doğalgazı kombilerde alevli yakarak evlerimizi ısıtıyoruz.Ancak ne kadar verimli yakarsak yakalım yanma verimi diye bir şey var .Bacanızdan attığınız gazın ısının da bir maliyeti var ,sizler bunu ödeyerek havaya atmış oluyorsunuz.Ama doğalgazdan ki metan gazıdır (CH4) hidrojen elde ederek bir indirgenme yaptığınızda oksijen ile tam tepkimeye girdiğinde
    CH4+ O2 ----->CO2+2H2 elde edebilirsiniz.Burada hidrojen eli,nizde elektrik üretmek için bir kaynak (yakıt pili) ,tepkimenin ısısı ile de evinizi rahatça ısıtabilirsiniz.Vestelin ve birkaç firmanın yapmaya çalıştığı ürün budur.İşte tılsım buradadır çünkü elektrik üretirken atık ısı ortaya çıkmaktadır ve bu ısı evi ısıtmak için kullnılmaktadır.Artı ürettiğiniz elektrik ise bedavaya gelmektedir.

    aynı şekilde biraz daha karmaşık sistemlerde yazın güneşten topladığınız enerji ile hidrojen üretebilir ve bu hidrojeni yakıt hücresinde yakarak (kimyasal olarak)hem kışın evinizi ısıtır hem de evin elektrik ihtiyacını karşılarsınız.Umarım anlatabilmişimdir.Asla alevli yanma yönteminden bahsetmiyorum.




  • Verdiğin bilgiler için çok teşekkür ederim Vezir. Oldukça açılayıcı oldu.

    Elimizdeki kaynakları yanlış yöntemlerle israf ettiğimz konusunda hemfikirim.
    Bunlardan biri de taşkömürü.
    %15-20 verim için taşkömürünü sobalarda, fırınlarda yakıp ısı elde etmeye çalışıyoruz.
    Oysa taşkömürü bldiğim kadarıyla bu dünya üzerinde bilinen en iyi gübredir.
    Toz haline getirilip toprağa karıştırıldığında tarladan alınan ürün coşmakta, katlanmakta.
    Toprağı karbona doyuruyorsun.
    Bunu yerine torbasına yüzlerce dolar ödeyerek kimyasal gübrelerle topraklarımızı kirletiyoruz.
    Hem en doğal, hem de en ucuz ve en verimli gübre, taşkömürünü yakarak bu değerli varlığımızı israf ediyoruz.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: ihg70

    Verdiğin bilgiler için çok teşekkür ederim Vezir. Oldukça açılayıcı oldu.

    Elimizdeki kaynakları yanlış yöntemlerle israf ettiğimz konusunda hemfikirim.
    Bunlardan biri de taşkömürü.
    %15-20 verim için taşkömürünü sobalarda, fırınlarda yakıp ısı elde etmeye çalışıyoruz.
    Oysa taşkömürü bldiğim kadarıyla bu dünya üzerinde bilinen en iyi gübredir.
    Toz haline getirilip toprağa karıştırıldığında tarladan alınan ürün coşmakta, katlanmakta.
    Toprağı karbona doyuruyorsun.
    Bunu yerine torbasına yüzlerce dolar ödeyerek kimyasal gübrelerle topraklarımızı kirletiyoruz.
    Hem en doğal, hem de en ucuz ve en verimli gübre, taşkömürünü yakarak bu değerli varlığımızı israf ediyoruz.

    Bu devirde yakmak hem küresel ısınmaya olumsuz katkı hem de israftan başka birşey değildir.Bütün karbon yakıtları içlerinde H2 yani hidrojen barındırır.Bunu sistemden çekerek kullanmak en akıllıca yoldur.Türkiye kömür cenneti sayılır , daha 300 yıl yetecek kömür rezerlerimiz dururken ithal doğalgaz ile ülkenin içine düştüğü durum ortadadır.Kömürden pasif yöntemlerle H2 elde edilerek aynı zamanda kömürü birçok alanda kullaanarak da fayda sağlayabilmek mümkündür.Nerde bir baca varsa orada atık ısı var demektir ve bu bir kayıptır .Bu kayıplar da global olarak dünyamızı ısıtmaktadır.Canlıların ısı kullanım sistemi içlerinde en doğal ve verimli olan sistemdir.Gelecekte canlı organizmalar kullanılarak enerji üretimi mümkün olacaktırancak herhalde bu sistemlere geçiş için bir üçüncü dünya savaşı veya global feleket yaşamamız gerekiyorki , herkez işin doğrusunu bildiğ halde hala bekliyor.




  • Kömür konusunda çok haklısınız. Kendi kömür yataklarımız dururken ya gidip doğalgaz alıp onunla elektrik üretmeye çalışıyoruz yada almanyadan kömür ithal ederek elektrik üretiyoruz. Bir ara hesaplamıştım yerli linyit kullanarak elektriğin kW/s'ini 8 kuruşa üretmek mümkün iken biz doğalgaz ile 15 kuruşa üretiyoruz.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: vasago

    Kömür konusunda çok haklısınız. Kendi kömür yataklarımız dururken ya gidip doğalgaz alıp onunla elektrik üretmeye çalışıyoruz yada almanyadan kömür ithal ederek elektrik üretiyoruz. Bir ara hesaplamıştım yerli linyit kullanarak elektriğin kW/s'ini 8 kuruşa üretmek mümkün iken biz doğalgaz ile 15 kuruşa üretiyoruz.


    senile aynı fikirdeyiz.Bizim çevrecileri eski teknolojileri göstererek biraz kandırıyorlar gibi geliyor.Yoksa benim yaşadığım yerin 3-5 km ötesinde almanların kurduğu temik santral var 24 saat üretim yapıyor bir gram koku bile gelmiyor(bilineceği üzere buran oldukça hasas bir organdır elektronik aletler algılamadan en küçük değişimi algılar), olay teknolojide yatmakta .Siz iyi arıtma ve kontrol yaparsanız ne doğalgaza nede nükneere gerek kalır.Ama bunun kontrol edilmesi de bir maliyettir.bundan kaçar ve arıtma sistemini koymaz veya işletmezseniz çevre kirliliği de olur başka doğal kaynaklara da yönenilir.

    şimdi eskiye dönerek enerji politikalarına bakıyorum.Nasıl hortumlamışlar milletin paralarını .Hadi Özal zamanında Ankarada çevre kirliliği yüzünden doğalgaza geçildi, evlerde kullanılması çok da mantıklı ,ama neden doğalgazdan elektrik üretip bunun parasını millete ödetiyoruz.ne gerek var. Her tarafımız linyit akarsu ile doluyken elektrik üretmek için böyle bağımlılık yaratacak bir yöne doğru gitmek ancak vatana ihanet değil midir.Doğlagazın elektrik üretmek için kullandığımız ve yatırdığımız paralar ile kaç tane termik santral kurardık.Kaç tane nükller santral kaç tane yenilenebilir enerji kaynağını aktif hale getirebilirdik.Paralar rusyanın gelişimine gideceğine Türkiye'mizin gelişime harcanırdı.Ancak çok geç oldu .Bari nükleer ve termik santral işini dış güçler baltalamadan faaliyete geçirip ,şu doğalgazı da sadece ısınmada kullanmak en akılcı yöntemdir.Bundan sonra termik santralların ve nükleer santralın yanına bir adet Hidrojen üretim tesisi kurup hidrojeni ucuza mal ederek halkımızın borhidrür dünyasına sokmak lazım.Bu devreye girince zatren evde ve arabada kullanılacak hidrojen enerji sistemi ile doğlagaza bağımlılıktan kurtulup boru ağlarını ise bir geçiş olarak kullandırıp kirasını maliye bakanlığı bütçesine katınca ekonomi canlanacaktır.Görüyorsunuz vasago demokrosilerde çare tükenmez ama doğru yolda ilerlemedikten sonra ilerleme dediğiniz şey de ileride veya şimdi boyunduruktan başka birşey olmayacaktır.Bizim görevimiz doğruyu anlayabilmeleri için nedenleri detaylı açıklamak olmalıdır.Şu iyi bu kötü demek benim işim değil.GÖREVİMİZ ,neyin bizim yararımız ,neyin zararımıza olduğu milletimizi salim kafayla ayırt edecek noktaya getirmek olmalıdır.




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.