'Uyanın! Farkında olun! Deccalin askerleri her yerde.' (Bilmediğimiz gerçeklikler)

İyiyle kötünün savaşı bu. Uyananlar çok oldukça, iyilik kazanacak.

"Türkiye çok önemli bir yer ve Türk olmak çok özel." (Mealen yazdım Mavili'nin anlattıklarını. Amacı ırkçılık falan değil.)

Mavili Temizsoy'un videolarını izliyor musunuz? Elbette herkese hitap etmiyor. Materyalist anlayışa pek uygun değil mesela. Ama uyanmaya yakın olanlara hitap ediyor. Son videosunun linkini aşağıya ekleyeyim, isteyenler daha öncekilere de göz atarlar. (Mesela bir önceki videosunda da 14-28 Mayıs tarihlerinden bahsediyordu ve bu tarihleri öğrendiğinde Türkiye'deki seçim tarihleri olduğundan haberi yokmuş.)

Sirius'tan gelen mesajlaryoutube

Gerçekler konuşulsun artık deccal ve askerleri ile neler yaşıyorum (255)

https://www.youtube.com/watch?v=yqXLXdaX8FE&feature=youtu.be

Deccal kim bilmiyorum ama hep Deccal'in kötü olduğunu söylüyorlar hiç olayı Deccal'in ağzından dinlemedik.

Deccalin ağzından dinlesek; gücü, parayı, maddeyi, arazileri, kontrolü ve otoriteyi elinde bulundurmak istediğini söyleyecektir. Yani mazlum değildir. :D

Ablanin cok ciddi psikolojik sikintilari var gibi, dalga gecmeden, incitmeden yardimci olmak ve desteklemek lazim.

Aynadaki biz miyiz? :D

Uzun bir dönem bu tip seyleri analiz ettim ve vardigim sonuc, kimki Allahla aranizda kurtarici rolü üstleniyor ise veya insanlarin ona ihtiyaci oldugunu ima ediyor ise, ya psikolojik sikintilari vardir yada yalan söylüyordur. Cünkü hickimseyi bir baskasi kurtaramaz! Burasi cok önemli, hersey sizin elinizde oldugu halde siz bu gücü görmezden gelirseniz zaten kendinizi karanliga teslim etmis olursunuz. Allahla aranizda kimseye ihtiyaciniz yoktur. Inananlar bu dünyada bir sinav verdiklerine inaniyorlar zaten bunlara Siriustan gelenler vs. diye süslemekte nedir? Hersey sizin elinizde, aslinda yakalandiginiz hastaliktan kurtulmak bile sizin elinizdedir, cünkü kendinizi hasta eden yine sizsiniz!

Insan kendi icinde Allahin ona verdigi bu gücü görmezden gelmesiyle kaybetmeye baslar, kimki gücünü icinden almiyor ve disardan gelecek suni mutluluk, sevinc, sevgili gibi dis etmenlere bagliyorsa zaten o disardan gelen seylerin suni olmasindan dolayi istedikleri mutluluk üzüntüye, sevinc ise hüzne ve kedere dönüsecek, sevgilide onu terkedecektir. Gercek mutluluk, sevinc ve sevgili deyimlerinin ziddi olmadigi gibi buldugunuzda onlari kaybetme sansinizda yoktur.

Deccalin bir kisilik olmasida gerekmez, insani kendinden uzaklastiran sistemde deccaldir. Insan onuruna yakisir sekilde bir yasama darbe vurandir o. Insanlari kendine köle yapip yaraticisini ondan uzaklastirmaya calisir. Müslüman olanlar bir mehdiye ihtiyac duymaz, islamda Allahla kul arasinda hickimse yoktur. Bizi kurtaracak olanda icimizdeki gücü görüp kendimizi ondan kurtarmaktir, disardan gelipte kimse sizi kurtarmayacak, cabalamadan kurtulus yok öyle.

Fatiha suresindeki şu ayet hep kafamı kurcalamıştır:

"(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz."

Halbuki insan bir arkaşından veya kolayca yardımı dokunabileceğini bildiği birinden de yardım isteyebilir.

Hatta yardımlaşmak iyi bir yoldur.

Allah'a dua edip, bir vesilenin kendiliğinden yardımı getirmesini beklemek yerine, diyelim basit şeyler için bile diyelim ailendeki kişilerden de yardım isteyebilirsin. Burada amaç şirk koşmak değildir, işin kolayca hallolmasını sağlamaktır.

Halbuki ayet öyle demiyor. Ya da öyle anlaşılmıyor yardım konusunda.

Ben ise ayetin de hakkını da veren bir bakış açısı geliştiremiyorum bu yardım dileme ya da isteme konusunda.

Yapılabilecek türlü açıklamayı ben de düşünüyorum ancak ikna olmuyorum.

Olaya çok yönlü bakınca durum değişebiliyor. Mesela vesileler devrede oluyor. Ya da diyelim canın abur cubur bir şeyler istedi. Ama gidip alma isteğin yok. O sırada da kardeşin diyelim gazete almaya çıkıyor. "Dışarıdan bir şey isteyen var mı?" diye soruyor. Kardeşinden istemez misin bana gelirken şunu da al diye.

Aklıma şu anlatım da geldi:

“Adamın biri ıssız bir adaya düşmüş, her gün dua etmiş ‘Allah’ım beni kurtar’ diye. Bir gün bir gemi yanaşmış, kurtarmak istemişler, ‘size ihtiyacım yok, Allah’ım beni kurtarır’ demiş, duaya devam. Sonra bir gemi daha, bir gemi daha, adam hala Allah’ını bekliyor. Derken ölmüş. Öbür tarafta Allah’a sormuş ‘neden beni kurtarmadın?’ Allah, ‘sana üç defa gemi gönderdim, daha ne yapayım!’.” (Will Smith, “The pursuit of happiness” filminden alıntıdır).