Şimdi Ara

KÖYDEN İNDİM ŞEHİRE TEMALI OLAY ÖYKÜSÜ

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
13
Cevap
0
Favori
604
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
3 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Selamlar beyler bu sene 1 senelik mezun serüveninin ardından Ege Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümüne yerleşip doğup büyüdüğüm Yozgat’ın kıraç topraklarından çıkıp İzmir’e geldim. Kısa bir girizgahtan sonra bugün yaşadığım galiz olayı anlatmak isterim.


    Bursların yatmasının akabinde ilk bursumu çekecek olmanın heyecanıyla gole sevinip saha kenarında depara kalkan Mourinho edasıyla (

    https://twitter.com/btsportfootball/status/1369200774484463616

    )  ATM’ye koştum. Hızla kartımı sokup sıcak paraya kavuşmak istiyordum. Son saniyelerde 1-0’ı tutmaya çalışan Anadolu takımı iştiyakı ve sabırsızlığı vardı üzerimde. KYK olsun diğer bazı özel burslar olsun hepsini toplu çekince elime öğrenci için fena sayılmayacak bir miktar geçti. Bu para ilk etapta beni şımartmıştı. İstediğim her şeyi fütursuzca, yarınlar yokmuşçasına alabileceğimi düşündüm. Bu büyünün de etkisiyle İzmir’e geldiğimden beri her adımda sağda solda gördüğüm kumruculardan birine girmeye karar verdim. Kumru kısa süre içinde benim için bir mit bir eşik haline gelmişti ve bugün o eşiği geçiyor belki de bambaşka bir hayata adım atıyordum.

    Yoluma çıkan ilk kumrucuya giriverdim. Dükkanın içi küçüktü fakat yolun belli bir bölümünü de içine alan yarı açık alanla beraber orta ölçekli bir işletme kadar kapasiteye ulaşıyordu. İçeri girerken aklımdaki en mühim soru yanında ne içeceğimdi. Kumru henüz deneyimlememiş olsam da kafamda bizim oraların kebaplarıyla örtüşmüştü dolayısıyla ayran güvenli bir seçim gibi gözüküyordu. Dış tarafta boş iskemle ararken geçtiğim masalar arasında da yaptığım fizibilite çalışmaları ayran tercihimi doğruluyordu. Sipariş vermeden önce menüye bakmamıştım kararlı bir biçimde isteklerimi sıralayıp yoldan geçenleri seyre koyulmuştum. Bu ne büyük lükstü. her daim eco modda çalışan bilgisayarın bir anda yüksek performansa geçmesi gibiydi oturmayan hakir duran bir şeyler vardı en azından ben öyle hissediyordum.


    Bu içsel çatışma kasadaki bozuk şiveli, kirli sakallı, orta yaşlı abiye uzattığım deniz mavisi yüzlüğün karşılığında sadece bir kuru yeşillik ve sanki gün boyu cebimde çangır çungur etsinler diye özellikle görevlendirilen 2-3 bozukluk alınca son buldu. Artık düşüncelerim daha rasyonel bir düzleme oturmuştu. Bu kumru vakası özüme dönüşümü hızlandırmış ve tatlı bir kaçamak olarak zihnimin ücra köşelerinde yerini almıştı. Kumruya gelince fena olmamakla beraber fiyat performans bakımından gereksiz bir mamul olduğunu söylemem yersiz olmaz sanırım. Kasada duran şekerlerden 2 adet alarak pasif agresif bir tavırla işletmenin yüksek fiyat politikasına olan tepkimi gösterdim. Her ne kadar anlaşılmasa hatta kirli sakallı abinin ‘yavaş be amkim’ minvalindeki sitemiyle karşılaşsa da yerinde bir tepki hatta sessiz bir başkaldırıydı.

    Bu duruma açıkçası epey içerledim ve her orta direk aile tedrisatının genç dimağlara büyük bir ustalıkla nakış misali işlediği bunu evde yarı parasına yaparız mantalitesiyle düşünerek ‘yurtta bunun alasını çeyreğine yaparım’ dedim içimden. Hızla malzemeleri temin etmek üzere dükkanın çaprazındaki migrosa giriverdim. Bu da benim için eşsiz bir deneyim olacaktı zira köyde köyün bakkaliyesinden başka market görmemiştim. Kendimi yeniden patron hissetmeme ramak kalmıştı. Migros’un elitist büyüsü kanıma girmiş adeta her zerreme sirayet etmekteydi. Fakat aynı tuzağa tekrar düşmeye hiç niyetim yoktu Scofield kararlılığıyla hedefe yürüyordum ve bu doğrultuda her şeyi göze almıştım. Reyonları ivedi bir biçimde turladım ve sosis, kaşar, ekmek, salça vb. gerekli malzemeleri attım sepetin içine. Bir de 8’li tuvalet kağıdı aldım diğer elime. Aslında 32’lisi çok daha hesaplıya geliyordu ama bu yolun bir de dönüşü olduğundan dolayı ancak 8’liyi taşıyabilirim diye düşündüm.

     

    Kasaya doğru yöneldim birkaç genç sırada beklemekteydi o sırada hemen arkalarına konuşlandım. Kasanın arkasındaki içki reyonu epey dikkat çekiciydi. Hele ki memleketinde bu tarz şeylere cüzzamlı muamelesi yapılan bir genç için. Kasada 20’li yaşlarının hemen başında olduğu davranışlarındaki ürkeklikten belli olan, hafif iyimser bir tavırla bakıldığında orta boylu, mazi kalbimde bir yaradır/bahtım saçlarımdan karadır mısraları sanki ona ithafen yazılmışçasına siyah saçlara sahip bir kız harıl harıl çalışıyordu. Önümdeki gençlerin fazla yükü yoktu işlerini hızlıca hallettiler ve sıra bana geldi. Sepeti kasaya boşaltmaya çalışırken kasiyer kız ‘beyefendi Money kartınız var mıydı’ diyerek sessizliği bozdu. Hayatımda ilk kez bana beyefendi denmişti büyükşehir hakikaten farklıydı. Yozgat’ta kaldığım süreç boyunca davar muamelesi görmeye bünyem o kadar alışmıştı ki bir an kendime bu hitabı yakıştıramadım bir an için çevreye göz attım. Daha sonra çark etti. Af buyur bacım o ney diyerek cehaletimi fazla dışa vurmak istemedim ve ‘he yok yok’ demekle yetindim ve eşyaları dizmeye devam ettim.

     

    Malzemelerin hepsini kasadan geçirdikten sonra kasiyer kız 267 lira 75 kuruş dedi ve kart ya da para uzatmamı beklediğini hissettiren bir bakış attı. Pazarlık adettendir diyerek hafifçe eğilerek nakit ödesem kaç olur diye sordum. Şaşırmıştı fakat yüzüne şaşkınlıktan ziyade küçümseyen bir ifade takınarak ı’yı uzatarak ‘e aynı’ dedi. Yaşına göre sıkı pazarlıkçıydı kabul etmek gerekir. Cebimden 250 TL çıkararak kasiyere doğru uzattım ‘yeterli mi’ diye de ekledim. Ya beyefendi dalga mı geçiyorsunuz bunca insan bekliyor diyerek sitemini dile getirdi. Arkadan da insanlar la bakkal mı bura kardeşim hadisene tarzında homurdanıyordu. En arkadaki öğretmen emeklisi olduğunu tahmin ettiğim teyze de ‘Bu maraba takımı da her yerde artık vallahi pes’ diyerek hadsizce çıkıştı.

     

    Oysa köyde Bakkal Cemil abi nakitle ödeme yapınca iyi fiyat kırar kredi kartının lafını yapan müşterilerin ise yüzüne bakmaz dolabın üstündeki 37 ekrandan akasya durağının eski bölümlerine kilitlenirdi. Hatta bir keresinde fiş almakla tehdit ettiğimde bana max hediye etmişliği bile olmuştu. Elindeki 5’lik banknotların sirkülasyondaki kıymetini çok iyi bilirdi hatta bir defasında yandaki berberin bozukluk eksikliğini gördüğünde 18 tane beşlik banknotu 100 tl ile takas ettiğine bile şahit olmuştum.

     

    Artık bu mesele 3-5 kuruşun ötesine geçmişti hatta arkadaki kokona, ünlü sırp milliyetçisi misali bir fitili yakmıştı. Bu sırada tabi ki gürültüleri duyan şube müdürü de koşup geldi kasaya ve benimle iletişim kurmaya çalıştı fakat ben o raddeyi geçeli çok olmuştu. Hiç bu kadar hakir görülüp örselenmemiştim. İzzetinefsime dokundu açıkçası. İntikam duygusu gözümü bürümüştü aniden kasaya doğru yönelip elime bir rakı şişesi aldım. İşletmeden intikamımı onların en değerli en kıymetli eşyalarını tahrip ederek alacaktım. Kasiyer kız korkmaya başlamıştı. Kasayla benim önünü kapattığım içki reyonu arasında sıkışıp kalmıştı. Öyle bir geçer zaman ki evi yakan Mete misali delice bakıyordum elimdeki şişeyle etrafa. Müdür bir yandan elinde telefon polisi arıyordu. Ciddiyetimi belirtmek için şişeyi elimden bıraktım. Etraf cam kırıkları ve keskin bir anason kokusuyla kaplandı. Kasiyer kız can havliyle ağlıyordu. Meselem onunla değildi elimle uzaklaşmasını işaret ettim. Koşarak olayları izleyen heyecanlı kalabalığın arasına karıştı. Ahali onu teskin etmeye uğraşıyordu.

     

    Maksadım esasında bir şişe kırıp tepkimi ortaya koyup oradan ayrılmaktı fakat yine güç zehirlenmesi yaşıyordum. 2 3 4 elime gelen rakı bira şişelerini kırıyordum ve kimse bir şey yapamıyordu. Kendimi yıl başında sirtaki oynayan Fedon gibi hissediyordum. Rengarenk viskiler şaraplar ahenkle çatır çatır kırılıyor kokular iç içe geçiyordu. Cam kesiklerinden dolayı kolumdan bacağımdan gelen kanları görünce ancak psikozdan çıkıp kendime gelebilmiştim. Fakat çok geçti 2 raftan fazla içkiyi tuz buz etmişti. Bağrış çığrışlar eşliğinde marketin çıkışına yöneldim. Herkesin gözünde korku vardı rahatlıkla sezilebiliyordu. Kapıdan çıktığımda beni 2 adet ekip otosu karşıladı. Daha sonra karakol ifade ve oldukça kabarık bir tazminat… Büyükşehirle tanışmam çok sert oldu gerçekten köyümü özledim. Kuşlar yerine sizlere malum olmuş oldu kısmet… 




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi BirZemanHatası -- 11 Aralık 2022; 2:39:29 >







  • 6/10 hocam. Komik değil (benzetmeler hariç, onlar çok iyi gerçekten) sürükleyici de pek değil. Ama elinize sağlık yine de. Bu hikayeleri paylaşmaya devam edin.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi quarterbat -- 11 Aralık 2022; 3:45:39 >
    < Bu ileti Android uygulamasından atıldı >
  • cok iyi

    < Bu ileti Android uygulamasından atıldı >

  • < Bu ileti iOS uygulamasından atıldı >
  •   

  • Hocam günden güne gelişiyorsun. Seneye kitabın çıkar artık.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Giriş 6/10
    Gelişme 4/10
    Sonuç 5/10

    Genel 5/10

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • DeanWinchester54 kullanıcısına yanıt

    Onumuzu kestiler hocam gelisemedik :(


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • özlemiştik hocam ama biraz zayıflamışsınız

    < Bu ileti Android uygulamasından atıldı >
  • Kasiyer kızı biraz daha betimleyebilirdin. Ne giyiyordu, göğüsler nasıldı, tayt var mıydı, gözler ne renk, saçlar at kuyruğu mu?

    3/10

  • psikolog2010 kullanıcısına yanıt

    Kurumsal uniforma vardi turuncu grili saclari kivircikti


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Zaman hocam cok sey goturuyor :d


    Konu biraz koftiydi bu sefer ama biraz da bilerek oyle sacma tamamladim hep gercekci son olmaz


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.