Türk baharı başladı mı?

dis gucler tetige basti bence. ortadogudan sonra Türki ulkelerede bahar gelecek

bu dıjjj güçlere de birgün birileri basacak ondan sonra görecekler ortalığı karıştırmanın nasıl birşey olduğunu anlayacaklar anasını satım

hersey ortada. siz kucumseyip dalga gecince gercekler degismiyor

kardeş bunlar dış güçlerin işi değil bunlar küreselcilerin işi tezgahı küreselciler ile dış güçleri karıştırıyorsun

yılanın başı onlar zaten

Youtube da araştırmacı yazar sayın Erkan Trükten i takip etmeni yayınladığı videoları izlemeni öneririm.

Dış güçlere gerek yok... Memleketin başındakiler bu ülkeye dış güçlerden çok daha fazla zarar veriyorlar. Bu kadar şeytanlığı dış güçler bile düşünememiştir, o derece yani.

Dışgüçler kelimesiyle dalga geçip yokmuş gibi davrananlar tarihe bakabilirler,

ingiltere tarihine bakabilirler mesela, ilk adım youtubeden açıp izleyebilirler çok zor değil,

"başkasına müdahale eden yok" demeyin yani, komik olcam derken komik duruma düşmeyin.

Türk baharı ne la ?

önce ülkelerdeki yolsuzluk, liyakat ve yargıyı sorgulayalım. Sonra dış güçler die sayıklamaya başlarız. Bilmem anlatabildim mi ?

sen yolsuzluğa göz yumup,

liyakatsiz işe alımlara izin verip

yargının bağımsızlığına müdahale ettiğin sürece

evet dıj güçler die sayıklayalım, dış güçlere gelene kadar önemli üstteki konular halledilmeli, dış güçler tamamen bahane

Onlara da karşıyız ama şu anki konu dış güçler,

dışardan bahsetmek, içeriye göz yummak anlamına gelmiyor ki.

aj insan her şeyi yapar ve bazen tek neden budur

Başladı. Hadi mübarek olsun. Geliyor kılıçdar.

bu aralar yazmaya üşeniyorum idare et, konuşuldu bunlar zamanında.

Dış mihrak hikaye....

Emre Çetinyoutube

AKP'nin çarpık politikalarını bir kalemde çürüttü. Prof. Dr. Özgür Demirtaş

https://www.youtube.com/watch?v=OqKCW42sysI&feature=youtu.be

NATO ülkesi olduğumuza yüzlerce kez şükretmek gerek.

Vidyodaki elamana katılıyorum, sonuç olarak var mıymış varmış,

tarih de bunu söylüyor (ingiltere dünyayı nasıl sömürmüştü)

hayır. bu konularda çok fazla kalıplarla şemalarla düşünüldüğünü görüyorum. bağımsız yargı bağımsız medya gibi kavramlar kulağa hoş geliyor. ülke tarihi sosyolojisine göre genel faydaya hizmet de edebilir . Lakin, diğer taraftan, özellikle doğu toplumlarında, bağımsız medya ve bağımsız yargı, dışarıdan kontrol edilebilirlik manasına da gelebiiyor. aslında bunlar devletin merkezi yapısının güçsüzlüğü şeklinde de yorumlanabilir. Rusya yı ele alalım. bağımsız hukuk var mı, belli konularda yok, özgürlük var mı. belli konularda yok. Rusya güçsüz mü . elbette hayır. çini ele alalım. her adımı izlenen, hatta puanlanan vatandaşlardan oluşuyor. despotik bir yapıda. çin güçsüz mü. elbette hayır. bazı şeyler özgür ve bağımsız olduğunda ( merkezi devletten) daha güçlü ve daha kurumsal olan bir devlet veya yapı tarafından kolay manipüle edilebilir demektir. demokrasi, biraz da, bu işe yarar. 2. dünya savaşından sonra bir sistem kuruldu. demokrasi ve çokseslilik, bir anlamda, devletin tek vücut olamaması, tarihin önemli bir bölümünde gördüğümüz gibi, güçlenip güçlenip başkalarına sorun çıkaramaması anlamına da gelir. bir iktidar istenileni yapmadığında, toplumsal hareketlilik ile hizaya çekilebileceği veyahut indirelibileceği anlamına da gelir. ha diyeceksiniz ki ingiltere mesela, almanya mesela , demokratik görünüyor, çok sesli görünüyor, onlar güçsüz mü . elbette hayır, güçlü devletler. lakin oralarda tüm temel konularda bir uzlaşı oluşalı uzun yıllar olmuş. halk, çoğu konuda benzer düşünüyor. demokrasi dedikleri de çiçek böcek, evlilik ilişkileri, filanca heykelin ismi gibi ıvır zıvır konularda kalmış. hukuk desen zaten gerek yok . insanların zihninde yerleşmiş. kağıt kürek garantisine dönüşmüş. ama sana bana demokrasi memokrasi dediğinde bu seni kontrol etme amacına dönüşüyor. diyeceksiniz ki, iyi de babam. ingiltere brexit gibi çok önemli bir konuda halk oylaması yapmadı mı. ne ıvır zıvırı diyeceksiniz. yooo. o işler o kadar basit değil. ingiltere avrupadan çıkma kararını verir. sonrasında bunu halka(çoğunluğa) söyleterek demokrasi oyunu oynar. bunu yapmanın bir çok yöntemi vardır. ayrıca mülteci sorunu gibi konularda , pandemi gibi konularda, insan hakları noktasında bir takım ikiyüzlülükleri de herkes tespit edebilir.

şimdi bunları söyledim diye. ne yani hepimiz devlet için yaşayan köleler mi olalım. faşizan mısın. gibi etiketleyici çağrışımlar akıllarınıza gelecektir, bir kısmınızın. elbette öyle demiyorum. bunun bir dengesi olmalı muhakkak. ben sadece bu politik doğruculukların arkasında başka şeyler de olabileceğini bir miktar çıtlatmak, hissettirmek, bu noktalardan da bakabilmenizi sağlamaya çalışıyorum.

bir de geçiş dönemlerine, demokrasilerin askıya alınıp güçlü bir lider etrafında daha mekeziyetçi yapılara bürünme pratiğinin bir tarihselliği olduğunu da hatırlatmak istiyorum. mesela romada. mesela atatürk türkiyesinde. mesela abdülhamit türkiyesinde. hatta biraz günümüz türkiyesinde. bu süreçlerde her zaman pirüpak biçimde devleti aliye menfaatlerinin düşünüldüğünü, çıkar grupları , sermaye baskıları vesaire gibi şeyerin olmadığını da iddia etmiyorum. onlar her zaman her koşulda varlar.

soruya dönüp cevap verecek olursam.

hayır. başlamadı. balarsa ben size söylerim.