Şimdi Ara

Gerçek Üniversite Anıları

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
84
Cevap
6
Favori
4.468
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
8 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Hikayelerimi sağda solda veya ekşide paylaşacaksanız, en azından adımı veya buranın linkini verin.


    Kurtlar inmiş


    Sene 2003-2004 , kiralar euro ve öğrenciye yıllık veriliyordu o şehirde. Dağın başında toplu konutlardan tuttuğumuz daireyi temizlemeye gitmiştik, gece son otobüse yetişip yurda gitmemiz gerekiyor. Tam bizim daireyi tuttuğumuz apartmanın arkasında 2 gece kurtlar bir çocuğu öldürmüştü. Aç kalan kurt çocuğu parçaladı - Son Dakika Haberleri İnternet (hurriyet.com.tr)


    Apartmanın kapıcısı biz çıkarken kurt saldırır diye kendi köpeğini verdi, duraklara gidin köpeği durağa bağlayın ben gider alırım dedi. Bizde köpeği aldık 3 kafadar duraklara gidiyoruz derken köpek koşmaya, bizde köpekle koşmaya başladık. Nasıl olduysa bir ara köpek bizi kovalar oldu ve biz durakta duran otobüse kendimizi attık.


    Otobüsün şoförü irice köpeği görünce ne olduğunu anlamayıp kaçmaya çalıştı, otobüsün camından kendini atmaya çalıştı ama totosu büyük olduğu için askıda kaldı çıkamadı da çırpınıp duruyordu. Beline kadar dışarda, belden aşağısı içerde havada çırpınan bacaklar. Müjde Ar sahnesi gibiydi ama farklı türlüsü.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Antor -- 10 Ocak 2022; 19:48:18 >







  • Migros


    Sene 2004-2005 olsa gerek Migros'a gittik ev arkadaşlarıyla. İçimizden biriside zamanının tikilerinden. Neyse marketten alacağımızı aldık tam çıkıyoruz bizim tiki arkadaşın aklına o zamanlar yeni çıkan first karpuzlu sakız düşmüş. Sakızlarda kasanın önünde olur bilirsiniz. Tekrar sıraya girmemek için kasanın önünden can hıraş kaptı kasiyer kıza verdi. Fiyatları tam hatırlamıyorum ama sakız 1 liraysa kasiyer kız 10 lira dedi. Bizim arkadaşın saçları birden dikeldi "NEEE Bİ SAKIZ 10 LİRA OLUR MU ?" diye haykırdı. Kasiyer "BEYEFENDİ SİZ BUNLARI ÇİĞNİYORMUSUNUZ ?" dedi. Bir baktık meğer bizim eleman sakız kapacağına kondom kapmış. Olayın üstüne yıllarca güldük.

    Bir jandarma kalmıştı


    Karşı komşu sağolsun öğrenci düşmanıydı, alt komşuda tarikat evi gibi felan acayip bişeydi. Sürekli takkeli, bıyıklı, kumaş pantolon gömlekli elemanlar girip çıkardı. Neydiler, neciydiler bi kenara bırakalım...


    Evi tuttuk, diğer arkadaşlar memleketlerine gittiler. Benimde o zamanlara göre dert, şimdi sorsan trışka dertlerim var.


    Evde eşya olarak sadece üstünde yattığım kanepe, bir sandalye, tavanda bir lamba var. Kanepeye yattım lambaya bakıyorum çünkü başka bişey yok. Tencere tava bile yok.


    Hop şikayet edilmişim. Sebep gürültü kapıya gelense polis. Kapıyı açtım, müzik sesinden şikayetçiymiş alt komşu dedi. Polise baktım, döndüm eve baktım. Abi gel içeriye bak rızam var ondan sonra ne dersen kabul edecem dedim.


    Polis güzel güzel sildiğim yerlere ayakkabıyla girdi. E bu ev boş dedi. Valla boş dedim, bi kanepe var bi lamba var bide canım var dedim. Güldüler gittiler.


    Bikaç hafta sonra arkadaşlar geri döndü artık tencere tavamız var. Mutfakta yemek yiyecek bi kırma masamız felan... Hop kapı gene çaldı. Zabıta. Karşı komşu şikayet etmiş. Çöp ev varmış, evde çöp kovasında çöp bile yok. Zabıta evi gezdi... Gitti...


    Ertesi gün ahlak polisi geldi. Evde fuhuş yapılıyor diye şikayet edilmişiz. "Karı kız sesi geliyormuş" alt komşu şikayet etmiş. Evdeki mevcut 3 erkek. Hava karlıydı epeyde soğuktu. Polis içeri girdi, çay hazırdı. İçtiler gittiler...


    Sonra bu olaylar döngüye başladı, aynı şikayetleri bi karşı komşu bi alt komşu etmeye başladı. Zabıta polis haftada bi gelip kapıyı çalıp artık hiç şikayet var demeden içeri girip 5 dakika çay içip gidiyordu. Bir ara kuru pastayla gençler çay hazır mı diye kapıdan sormaya başladılar. Bu durum istisnasız 1 yıl sürdü. Söylediklerine göre biz bazen evde yokken bile şikayet ediliyormuşuz. Bir ara kötü koku geliyor ceset olabilir diye kapıyı kırdırmaya kalkmışlar.

    Yenge


    Ev arkadaşlarımızdan birinin kız arkadaşı vardı. Kız arkadaşı eve geleceği zaman biz evi boşaltıyorduk. Sabahtan akşama hatta bazen geceye kadar. Haftada 1-2 derken artık dışarda vakit geçiremez olduk. Dışarda 10 saat geçirmek hem kolay değil, hem ucuz değil. Kar var kış var...


    Bir gün ev arkadaşlarından biri yine "yenge" günlerinden birinde mecburen eve gitmek zorunda kalır. Bi bakar ki arkadaşla kız arkadaşı oturmuşlar satranç oynuyorlar. Meğer uğruna ev boşalttığımız sokaklarda sefalet çektiğimiz arkadaşın bütün aktivitesi satranç oynamakmış. Kız olaya uyanmış, o günden sonra evde başka birileri olmadan eve gelmeyeceğini söyleyince, arkadaş bize epey kinlenmişti. Git satrancını cafede kütüphanede bilimum yerde oyna bizleri niye sokağa döküyorsun demi ?

    Birde okuyanın halini düşün.


    Evi tuttuk temizledik, yurttan eşyaları eve götürüyorum tabi altımızda araba yok. Otobüsle valiz valiz götürüyorum. Bir valize kitapları doldurdum epeyce ağır.


    Otobüs durdu, amcanın biri valizleri görünce yardım edeyim dedi. Elini bi attı ne var içinde dedi. Kitap var dedim. Amma ağırmış dedi, fırlamayız hava basacaz ya; bide okuyanı düşün amca dedim. Amca bana efsane cevap yapıştırdı : iyi oku o zamanda tekrar okuma dedi.


    10 yılda mezun oldum.


    Edit : Üzerinden 20 yıl geçti hala bu laf kulaklarımda çınlar.

    Açlık Oyunları - 1


    Parasızlık dönemine girdik. Yok. Olmayınca olmuyor. O sıra evde 2 kişiyiz. Çeşmeden içtiğimiz su hariç yiyecek içecek yok. O kadar parasız kaldık ki okula gidemiyoruz.


    Önce arkadaş 2 tane patates getirdi. Haşladık tuzladık yedik. O gün yediğimiz tek şey oydu hiç sormadım tabi.


    Ertesi gün 2 patates daha getirdi. Yine sormadım haşladık yedik.


    Üçüncü günün şafağında arkadaş "komşu 2 patates aldık diye çuvalı içeri almış" dedi. Meğer bikaç kat alttaki komşu patatesini kapının önüne koyuyormuş. Arkadaşta birer ikişer getiriyormuş. O dönem patates dediğiniz şey hiç para etmiyor. 1 paket sigara parasına, 4 çuval patates alınabiliyor. Zaten birşey olsada pişirecek tüp yok. Tüp bitti.


    (Bizim memlekette böyle birşey olsa, apartman çaktırmadan toplanır en azından bikaç komşu öğrenci evine sırayla yemek götürülür 4 yıl öğrenci olduğum memlekette 1 kez kapımız çalınıp birşey getirilmişliği ne bileyim bi aşure verilmişliği yok)


    Yılbaşından sonraydı, arkadaşla kanepenin arasına düşmüş olan cips, kuruyemiş kırıntılarını toplayıp yedik. Arkadaş türk kahvesi buldu evde, mum ışığında yarım saat uğraşıp kaynattı artık yiyecekmiş gibi kahveyi içtik.


    Dördüncü gün arkadaşa dedim ben yürüyerekte olsa okula gidecem. Bari başımı yıkayım dedim sular kesilmiş. Evet, su faturası 1 ay geciktiği için suları kesmişler. Sıcak su torbasının içinde su buldum, arkadaş kafama ufak ufak döktü saçımı yıkadım. Yola düştüm. Okul öyle yürünerek gidecek bir mesafede değil bilen bilir anayurttan, kampüse yürüyorum ve yeni açılmış yollar yok. Oralarda yol yok. Jandarmanın ordan dönüp talasın içinden yürüyorum. Okula gittim hiç unutmam Can diye bi arkadaş vardı onla karşılaştık. Ooo çavuş epeydir yoktun dedi, kahvaltı yapacam açmısın dedi. Dedim gelirim ama cebimde param yok. Neyse ki sucuk kaşar tost ısmarladı. Öğlende dersten çıkınca yemekhane fişi verdi. Bir güzel karnımı doyurdum akşam eve döndüm.


    Ev arkadaşım, açlık uykusunda. Hoş geldin dedi geri yattı. Karnı aç olduğu için uyuyamıyor, uyanık dursa daha da acıkıyor. Garibim uyandıkça su içip açlığı bastırınca uykuya dönüyormuş meğer.


    Ertesi sabah oldu tuvalete girdim, tam tuğlayı döşeyecem tekmeleyerek kapıyı açtı aynen şu cümle "Şerreffffsiiiiiiizzzzz nerde yemek yedin niye bana da getirmedin" dedim yok ne yemek memek dediysem de "yemedin de neyi sıçıyorsun" dedi.


    Düştüğümüz hale güldük, yıllarca güldük. Birimizin tuvalete girebiliyor olmasını kıskanacak duruma düşmüşüz.

    Hayat kadını...

    Evet hayat kadını. Kimsenin namusu için kötü konuşmam ama bu gerçekten öyleydi. Sarhoş mu desem, madde tesiri altında mı desem bir hayat kadını üstünde dekolte ve mini etek asansörde yerde yarı baygın duruyor.

    Hemen polisi aradık. Kadını içeri almamızı, nefes alıp almadığına bakmamızı istediler birde ağzının içine bakın birşey yutup solunumu durmasın dediler.

    4 ev arkadaşıyız birisi evde haberi yok, 3 kişiden ben itiraz ettim. Sonra kadına bişey olur diye arkadaşlar zorla eve alacaz adres verdik polise dediler. Kadını tutup bizim eve getirdiler. Kapıyı açan arkadaş kadını görünce " karııııı " diyerek içerde dipteki odadına girdi kapandı.

    Kadını iki arkadaş taşıyordu. Bana gıcıklıklarından kadını benim odaya götürüp yatağa oturttular.

    İçeri giden arkadaş geri geldi bize bağırdı çağırdı geri kaçtı odasına. Derken 5 dakikaya kapı çaldı. İçeri kaçan arkadaş kapıyı koştu açtı tabi polise haber verdiğimizi bilmiyor. Polisi karşısında görünce anağmmm diyip düştü bayıldı. Polisle arkadaşı odasına taşıdık polisler benim odaya geldi olayı anlatın dediler. Tam olayı anlatırken kadın bir ara kendine geldi önce üstüne kustu sonra altına işedi. Bütün bunlar benim canım 1.5 yatağımda oluyor. Polis biriniz kadına don verin dedi. Tek slip giyen bendim. Benim donlardan birini verdiler. E dedi giydirin bide. Dedim elimi sürmem en son polisler birbirine baktı. Biri dedi tamam ben giydireyim. Kadını kaldırdılar donunun üstüne benim canım donumu giydirdiler. Yatak resmen sapsarı sidik göleti olmuş. Az kuru yerine geri oturttular.

    Derken hep bizi şikayet eden alt komşular ellerinde sopayla geldi. Kapıyı yumrukladılar. Kapıyı polis açınca çil yavrusu gibi dağıldılar.

    Bayılan arkadaş kendine geldi, polislerden biri artık tanıdık gibiydi. İkisi mutfağa gidip çay demlediler. Ambulans çağırmışlar bi arkadaşa bi kadına. Sağlık ekipleri geldi. Biri geri gitti artık diğeride kadını alıp gitti. ( Polis ve ambulans intikal süreleri 30-40 dk bu arada).

    Evde dördümüz sidik göleti olmuş yatağa bakıyoruz. Dedim bana yatak alacaksınız yok dörde bölerdik parasını üçe bölerdik derken. Bayılan arkadaş beni hiiiiiç kaymayın dedi artık olan olmuş üçe bölmeye karar verdik. Dedim yatağıda dışarı siz atarsınız elimi sürmem evde de durmasın leş gibi kokuyor. Pişmanlıklarından artık götürüp attılar.

    Saat 11 gibi başlayan macerada saat gece 3'ü gösterirken ve tam biz yatacakken kapı güm güm çalmaya başladı. Açtık kadının p.zevegiymiş. Komşulara sora sora bizi bulmuş içeri girdi. Olanı anlattık. Bayılan arkadaş çay koydu. Adam yarım saat oturdu neyse bişey yapmadınız demi kıza dedi. Dedik yapmadık. Bayılan arkadaş "yapsak parasını mı isteyecektin" dedi. Adam yok lan dedi olan olmuşta bel soğukluğu vardı kızda dedi. Yaptıysanız hastaneye gidin dedi. Kadını taşıyan iki arkadaş teri felan temas etti diye bir hafta hamama gittiler, elbiselerini attılar. İki hafta uykuları kaçtı.

    Olay şu ki kimsenin aklına kadına birşey yapmak gelmemişti. Hepimiz akıllı bireylerdik. Hepimiz cinsel hastalıklar konferansına gitmiştik ilk yıl. Her bulduğu kaygan deliğe atlayacak kimse yoktu aramızda kaldı ki bilinci olmayan bir kadına.

    Sonra meğer adam bizim apartmanda en üst katta oturuyormuş. Ferit abimiz oldu bir anda. Her akşam p.ezevenkle selamlaştık zaten 1 ay sonra evden kovdular adamı. Bizde kurtulduk.

    Ha ayılıp bayılan arkadaş, migros macerasının kahramanıdır bu arada.

    ATM market


    Soğuk kış aylarından bir gece. Bizim arkadaş Erkan, ATM markette (evet marketin adı bu) çalışan kızın birine yanık. Çokta utangaç bi arkadaş. Kızla tanışmak istiyor ama ne çevresinden tanıdığı biri var ne de gidip dank diye kızla konuşup dayak yeme ihtimalini göze alabiliyor.


    Birgün markete gittik, alışveriş yapıyoruz. Erkan, kızın göreceği rafların arasında bi sağa bakıyor deli gibi bi sola bakıyor. Bi aşağı bi yukarı, birşeyler alıyor koyuyor derken kız en sonunda çıktı geldi. Buyrun ne aramıştınız dedi. Bizim ki yapıştırdı "Seninle tanışmak için bahane arıyorum ama bulamıyorum".... ŞRRRAK diye eros yapıştırdı oku kıza. Meğer bizim oğlan bu hamleyi 3 aydır kafasında kuruyor, zaman kolluyormuş.


    Kızın mesai bitince yürüyüşe çıktılar. Kar, ay ışığı, kızın elinde gül felan. Evet abicim öyle süslü bir restorana felan gitmediler. Anayurtta cafe değil kahvehane bile yoktu. İlk buluşmalarında kayserinin soğuğunda sokaklarda yürüdüler. Romantizme geri dönüyorum; kar, ay ışığı, kızın elinde gül felan dolaşıyorlar. Sonra kızın kaldığı binanın önüne geliyorlar, tabi kız eve gidecek. Bizim oğlan kıza şunu diyor : Tamam mı olduk mu biz şimdi diyor.


    Sonuç : Erkanın okul 2 yıl sonra bitti, halkbankası o yıl kpss siz kendi sınavıyla personel alımı yapıyordu. Sınava girdi ve kazandı. Hemen o güz evlendiler. Erkan kıza sadece bir tane bilezik takabilmişti. Evlendiğinde kiradaki bekar evi ve eşyalarından başka birşeyi yoktu. Düğününde biz arkadaşları vardık, öğrenciydik, bizde pek bişey takamadık ama çok güzel oynadık.


    Son haber aldığım 2 çocukları vardı. Erkan üvey babayla büyümüş bir çocuktu. 3 kardeşlerdi. Babaları vefat edince anneleri çocuksuz başka bir adamla evlenmişti. Sonra üvey babalarından da kardeşleri olmuştu. Erkan üniversitede okurken inşaat malzemeleri satan bir yerde çalışıyordu. Çimento torbası taşırdı, kireç taşırdı, kum taşırdı, demir taşırdı. Erkan delikanlı çocuktu. Mutluluklar dilerim.

    Bi tanede kisa ve oz ben birakiyim yılbaşı telefon melefon yok tabi android s3 ler anca cikmis kimsede bisi yok kizlarin evde toplandik icicez :) 5 tane 1000 lik votka almışım 5 kisiyiz 3 kiz 2 erkek planlarim var aticam kizlari yataga neyse :) o is ole olmadi tabi en son kendime geldigimde 1 kiz ortada yigilmis salonda 1 tanesi yatakta yigilmis digeri wcde cokmus kalmis bizim eleman evde yok bende tek basima hala muzik caliyor oynuyorken ayildim hafifden noluyo lan dedim kimse yok :) neyse kizlari ayiktirdim biraz bizim eve gecelim diye 3 kiz bide ben 1km yuruyoruz yerde kar herkes birbirinin belden tutmus beni takip ediyorlar neyse anahtari sokuyorum kapiya acilmiyor sokuyom acilmiyor alla alla dedim ya bu kapi niye acilmiyor 30 dk denedik rahat acilmiyor bi omuz koydum baktim biri kapiyi aciyor icerden hirsiz sandim ilk biz kapi onunde telaslandik adam icerde telaslanmis :) meger yanlis kata gelmisiz komsunun eve girmeye calisiomusuz bi kat fazla cikarmisim milleti neyse eve girdik o velveleyi atlatıp birine atliyasin var hatunlarin yol yapiyorum yavastan ama ejderha gibiyiz cakmak caksalar BOTAŞ borusu gibi alev alcaz iki hatunu uyuttum birini goze kestirdim ona nasi yuruyorum ama az sonra pompa var dedim ya :) attim yataga tam ustunu basini cikardi bi kustu boyle bisey yok ya ortaligin azina sicildi hem yatak mafoldu hem ustum gitti oda mafoldu kizlar uyandi bogurdu etti öksurdu her yer redbul vodka cips karisimi kusmuk sabaha kadar temizlik halida yattim bide :) al iste on numara yilbasi oldu banada
  • Yenge


    Ev arkadaşlarımızdan birinin kız arkadaşı vardı. Kız arkadaşı eve geleceği zaman biz evi boşaltıyorduk. Sabahtan akşama hatta bazen geceye kadar. Haftada 1-2 derken artık dışarda vakit geçiremez olduk. Dışarda 10 saat geçirmek hem kolay değil, hem ucuz değil. Kar var kış var...


    Bir gün ev arkadaşlarından biri yine "yenge" günlerinden birinde mecburen eve gitmek zorunda kalır. Bi bakar ki arkadaşla kız arkadaşı oturmuşlar satranç oynuyorlar. Meğer uğruna ev boşalttığımız sokaklarda sefalet çektiğimiz arkadaşın bütün aktivitesi satranç oynamakmış. Kız olaya uyanmış, o günden sonra evde başka birileri olmadan eve gelmeyeceğini söyleyince, arkadaş bize epey kinlenmişti. Git satrancını cafede kütüphanede bilimum yerde oyna bizleri niye sokağa döküyorsun demi ?




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Antor -- 8 Ocak 2022; 22:29:6 >
  • Migros


    Sene 2004-2005 olsa gerek Migros'a gittik ev arkadaşlarıyla. İçimizden biriside zamanının tikilerinden. Neyse marketten alacağımızı aldık tam çıkıyoruz bizim tiki arkadaşın aklına o zamanlar yeni çıkan first karpuzlu sakız düşmüş. Sakızlarda kasanın önünde olur bilirsiniz. Tekrar sıraya girmemek için kasanın önünden can hıraş kaptı kasiyer kıza verdi. Fiyatları tam hatırlamıyorum ama sakız 1 liraysa kasiyer kız 10 lira dedi. Bizim arkadaşın saçları birden dikeldi "NEEE Bİ SAKIZ 10 LİRA OLUR MU ?" diye haykırdı. Kasiyer "BEYEFENDİ SİZ BUNLARI ÇİĞNİYORMUSUNUZ ?" dedi. Bir baktık meğer bizim eleman sakız kapacağına kondom kapmış. Olayın üstüne yıllarca güldük.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Antor -- 8 Ocak 2022; 22:30:0 >
  • Birde okuyanın halini düşün.


    Evi tuttuk temizledik, yurttan eşyaları eve götürüyorum tabi altımızda araba yok. Otobüsle valiz valiz götürüyorum. Bir valize kitapları doldurdum epeyce ağır.


    Otobüs durdu, amcanın biri valizleri görünce yardım edeyim dedi. Elini bi attı ne var içinde dedi. Kitap var dedim. Amma ağırmış dedi, fırlamayız hava basacaz ya; bide okuyanı düşün amca dedim. Amca bana efsane cevap yapıştırdı : iyi oku o zamanda tekrar okuma dedi.


    10 yılda mezun oldum.


    Edit : Üzerinden 20 yıl geçti hala bu laf kulaklarımda çınlar.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Antor -- 8 Ocak 2022; 22:29:25 >
  • Bir jandarma kalmıştı


    Karşı komşu sağolsun öğrenci düşmanıydı, alt komşuda tarikat evi gibi felan acayip bişeydi. Sürekli takkeli, bıyıklı, kumaş pantolon gömlekli elemanlar girip çıkardı. Neydiler, neciydiler bi kenara bırakalım...


    Evi tuttuk, diğer arkadaşlar memleketlerine gittiler. Benimde o zamanlara göre dert, şimdi sorsan trışka dertlerim var.


    Evde eşya olarak sadece üstünde yattığım kanepe, bir sandalye, tavanda bir lamba var. Kanepeye yattım lambaya bakıyorum çünkü başka bişey yok. Tencere tava bile yok.


    Hop şikayet edilmişim. Sebep gürültü kapıya gelense polis. Kapıyı açtım, müzik sesinden şikayetçiymiş alt komşu dedi. Polise baktım, döndüm eve baktım. Abi gel içeriye bak rızam var ondan sonra ne dersen kabul edecem dedim.


    Polis güzel güzel sildiğim yerlere ayakkabıyla girdi. E bu ev boş dedi. Valla boş dedim, bi kanepe var bi lamba var bide canım var dedim. Güldüler gittiler.


    Bikaç hafta sonra arkadaşlar geri döndü artık tencere tavamız var. Mutfakta yemek yiyecek bi kırma masamız felan... Hop kapı gene çaldı. Zabıta. Karşı komşu şikayet etmiş. Çöp ev varmış, evde çöp kovasında çöp bile yok. Zabıta evi gezdi... Gitti...


    Ertesi gün ahlak polisi geldi. Evde fuhuş yapılıyor diye şikayet edilmişiz. "Karı kız sesi geliyormuş" alt komşu şikayet etmiş. Evdeki mevcut 3 erkek. Hava karlıydı epeyde soğuktu. Polis içeri girdi, çay hazırdı. İçtiler gittiler...


    Sonra bu olaylar döngüye başladı, aynı şikayetleri bi karşı komşu bi alt komşu etmeye başladı. Zabıta polis haftada bi gelip kapıyı çalıp artık hiç şikayet var demeden içeri girip 5 dakika çay içip gidiyordu. Bir ara kuru pastayla gençler çay hazır mı diye kapıdan sormaya başladılar. Bu durum istisnasız 1 yıl sürdü. Söylediklerine göre biz bazen evde yokken bile şikayet ediliyormuşuz. Bir ara kötü koku geliyor ceset olabilir diye kapıyı kırdırmaya kalkmışlar.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Antor -- 8 Ocak 2022; 22:29:45 >




  • Oturduğumuz ev 14. kat. Kedimiz nintendo 3 aylık bir yavru, bir yaz günü cama konan kuşu kovalayacağım derken aşağı atladı. Arkadaşlar indi kediyi gömdü geldi. Ben gidemedim bile.

  • Kedimiz nintendo öleli 1 yıl oldu. Veterinerlikten bir arkadaş iran kedisi getirdi 6-7 aydır evin kedisi desem olmaz, sahibi desem çok kaçmaz. Üstüne binsen savaşa sürersin o derece iri bir hayvan ve suratsız, kediye isim koymadık kedi diye çağırıyoruz. Kediyi sevmek imkansız. Sadece mama istediği zaman gelir bacağına sürtünür, miyav der. Verdin, verdin. Vermedin tırnakları çıkartıp bi koyar ki wolverine gibi yarar bacağınızı çok kızdıysa suratınızı... (Hayvanı tutup tırnağını kesemiyorduk evet)


    Yine bir yaz günü ama akıllandık, sineklik taktırdık camlara kedi atlamasın diye. Kedi bir fırsatını bulup balkona, balkondan yine aşağıya.

  • Hocam anılar süper, devamını bekleriz Kedilere üzüldüm tabi :(

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Bende okudum hepsini güzel anılar

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Zabıtanın kurabiyeyle gelmesine koptum hahahsshsbsh csb değilse çok güzel anılar hocam

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Oruç


    Aylardan ramazan, ev arkadaşlarım oruç tutuyor. Arkadaşlara yemek hazırlayım dedim. Baktım pırasa var, pirinç, havuç... Tamam pırasa yapıyorum. Bizim memlekette, tatlı kırmızı biberi siz şimdilerde paprika diyorsunuz ondan yaparlar. Biber çektirilir, domates salçası veya domates katılır, tuzu atılır kaynatılır aroması çok güzel olur. Benim memleketten getirdiğim salça bitmişti. Hataylı bir arkadaş vardı onun salça varmış dolapta, çıkarttım böyle acayip macun gibi birşey. Memleket salçası gibi ben yemeğe bundan kaşık kaşık kattım bir yandan da söyleniyorum ne biçim salça böyle diye.


    Akşam oldu 6 kişiyiz, misafirde var 2 kişi top patlayacak herkes bekliyor, yemek mis gibi kokuyor, herkes aç, herkes oruç. Top patladı suyu içip saldırdılar yemeğe. Kaşığı atan yandım anam diye kaçıyor. Meğer hatay salçası acı olurmuş. Bi tencere yemeğe 1 bilemedin 2 çay kaşığı felan koymak gerekirmiş. Evde herkes ejderha oldu ağzından ateş saçıyor. Yiyecek başka hiçbirşey yok evde. Dışarda yemeye gitsen hem merkezden kilometrelerce uzaktasın hem de gitsen her yer dolu. Zaten öğrenciyiz dışarda yemekte sağolsunlar Kayseri'de öğrenciye indirim değil geçirme yaparlar.


    Aradan 5-10 dakika geçtikten, sövmeleri bittikten sonra az önce ejderha kesildikleri yemeği mazoşist gibi dibine ekmek banarak yediler. Bende yedim. Ertesi sabah tuvalete çıkan herkes yandım anam naraları atıyordu =) O günden sonra evde hataylı arkadaş hariç hayatında acı yememiş bizler, acı müptelası olduk.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Antor -- 12 Ocak 2022; 18:16:27 >




  • Guzelmis hocam ben yazmaya kalksam 1 satir yazilacak seyim yok

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Açlık Oyunları - 1


    Parasızlık dönemine girdik. Yok. Olmayınca olmuyor. O sıra evde 2 kişiyiz. Çeşmeden içtiğimiz su hariç yiyecek içecek yok. O kadar parasız kaldık ki okula gidemiyoruz.


    Önce arkadaş 2 tane patates getirdi. Haşladık tuzladık yedik. O gün yediğimiz tek şey oydu hiç sormadım tabi.


    Ertesi gün 2 patates daha getirdi. Yine sormadım haşladık yedik.


    Üçüncü günün şafağında arkadaş "komşu 2 patates aldık diye çuvalı içeri almış" dedi. Meğer bikaç kat alttaki komşu patatesini kapının önüne koyuyormuş. Arkadaşta birer ikişer getiriyormuş. O dönem patates dediğiniz şey hiç para etmiyor. 1 paket sigara parasına, 4 çuval patates alınabiliyor. Zaten birşey olsada pişirecek tüp yok. Tüp bitti.


    (Bizim memlekette böyle birşey olsa, apartman çaktırmadan toplanır en azından bikaç komşu öğrenci evine sırayla yemek götürülür 4 yıl öğrenci olduğum memlekette 1 kez kapımız çalınıp birşey getirilmişliği ne bileyim bi aşure verilmişliği yok)


    Yılbaşından sonraydı, arkadaşla kanepenin arasına düşmüş olan cips, kuruyemiş kırıntılarını toplayıp yedik. Arkadaş türk kahvesi buldu evde, mum ışığında yarım saat uğraşıp kaynattı artık yiyecekmiş gibi kahveyi içtik.


    Dördüncü gün arkadaşa dedim ben yürüyerekte olsa okula gidecem. Bari başımı yıkayım dedim sular kesilmiş. Evet, su faturası 1 ay geciktiği için suları kesmişler. Sıcak su torbasının içinde su buldum, arkadaş kafama ufak ufak döktü saçımı yıkadım. Yola düştüm. Okul öyle yürünerek gidecek bir mesafede değil bilen bilir anayurttan, kampüse yürüyorum ve yeni açılmış yollar yok. Oralarda yol yok. Jandarmanın ordan dönüp talasın içinden yürüyorum. Okula gittim hiç unutmam Can diye bi arkadaş vardı onla karşılaştık. Ooo çavuş epeydir yoktun dedi, kahvaltı yapacam açmısın dedi. Dedim gelirim ama cebimde param yok. Neyse ki sucuk kaşar tost ısmarladı. Öğlende dersten çıkınca yemekhane fişi verdi. Bir güzel karnımı doyurdum akşam eve döndüm.


    Ev arkadaşım, açlık uykusunda. Hoş geldin dedi geri yattı. Karnı aç olduğu için uyuyamıyor, uyanık dursa daha da acıkıyor. Garibim uyandıkça su içip açlığı bastırınca uykuya dönüyormuş meğer.


    Ertesi sabah oldu tuvalete girdim, tam tuğlayı döşeyecem tekmeleyerek kapıyı açtı aynen şu cümle "Şerreffffsiiiiiiizzzzz nerde yemek yedin niye bana da getirmedin" dedim yok ne yemek memek dediysem de "yemedin de neyi sıçıyorsun" dedi.


    Düştüğümüz hale güldük, yıllarca güldük. Birimizin tuvalete girebiliyor olmasını kıskanacak duruma düşmüşüz.





  • 18$


    Ev ahalisiyiz takılıyoruz, arkadaşlardan biri (ev arkadaşımız değil - başka bir eve kira veriyor ama bizim evde yaşıyor) kız arkadaşımı getirecem dedi. Bizim kuralımız var kız gelecek diye ev boşaltmıyoruz dedik. Yok dedi sizle tanıştırmaya getirecem. İyi dedik getir.


    Kız geldi ama kızda bi gariplik var kız çok küçük duruyor. Gömlek var, böyle şekil olsun diye bağlanmış gibi kıravat var yani bildiğin liseli. Arkadaşın biri kıllandı, lan bu kız liseli dedi arkadaşa çaktırmadan. Dedik başımız kesin derde girecek. Sonra tartışma yaşandı. Kızı evden çıkartmasını istedik felan derken bi arkadaş onsekiz dolar bu eve öyle girebilir dedi ama başka arkadaşın lafı araya girince sanki arkadaşın kız arkadaşına 18$ teklif etmiş gibi gereksiz bir yanlış anlama oldu. Birazcık kavga oldu. Arkadaş kızıda alıp gitti.


    Kızın lakabını liseli serap koyduk, kızı eve getiren arkadaşta bir süre eve gelmedi ama kız tekmeyi basınca yuvasına geri döndü =)





  • Bu tip anılar en çok küçük şehirlerdeki öğrenci evlerinde olur sanırım. Üniversitede 5. yılım, hatırladığım aman aman bir hikayem yok.

  • Ayrılık


    Bir arkadaş, 3 yıldır beraber yaşadığı kız arkadaşından ayrıldı. Kız bizim oğlanı bırakıp besyöcü kaslı erkek bulmuş kendine. Arkadaş depresyona girdi. Kız arkadaşı da evden gidince yalnız kaldı bende moral olması için yanına gittim.


    Bakın tarifi iyi dinleyin, aşk acısı böyle geçiyor. Mangal + alkol + yüzüklerin efendisi üçlemesi.


    Balkonda mangal yakıyoruz, içerde yüzüklerin efendisi üçlemesi sürekli dönüyor (uzun popo yaprağı alt yazılı versiyon), içiyoruz. Kahvaltı yok, öğle yemeği yok, akşam yemeği yok hepsi mangal ve alkolden ibaret.


    Akşamdan mangalı yakıyoruz, yiyoruz içiyoruz yüzüklerin efendisi izleyerek sızıyoruz. Sabah kalkıyoruz, mangalda kömürleşmiş tavuk kalıntılarını yanıklarını sıyırıp yiyoruz sonra akşama kadar tekrar yüzüklerin efendisi izliyoruz, birimiz markete gidiyor yiyecek alkol alıp geliyor ama şu üçleme devam ediyor mangal=> alkol => yüzüklerin efendisi. Yüzüklerin efendisi üçlemesi gom playerde sürekli dönüyor hiç durmuyor.


    Biz artık aragornla, legolasla yatıp, arwenli rüyalardan, gimli ile uyanıyoruz.


    Beşinci günün şafağında arkadaş kendine geldi.





  • Çünkü dostum, devir ve öğrenci profili değişti. Sizler için çok üzülüyorum. Şimdiki öğrenci profilini nerden biliyorsun dersen inan içinden yazıyorum. İlk başta özel yurtlarda özel odalara, sonra apart adı verilen ucube dairelere bölündünüz.


    Bizim zamanımızda öyle lüks cafeler yoktu. Cafe vardı evet ama aşırı pahallı yerler değil, hava atma mekanları, story paylaşma fotoğraf çekinme yerleri değil sohbet ederken gırtlağımızı ıslatacak yerlerdi.


    Eskiden parası olmayanlarda arkadaşımızdı paylaşırdık. Dört kişi bir araya geldiğinde kahvede batak oynardık, hesap ödemeye herkes giderdi parası olmayan vermezdi ama göze batmazdı. Dağa bayıra yürümeye giderdik. Şimdilerde herkes instagramda story peşinde, aman kız götüreyim peşinde. O zamanlar birşeyin varlığı veya yokluğu prestij veya statü meselesi değildi. Kim olduğun önemliydi.


    Ev arkadaşlarımızla oturup gitar çalardık, gitarı olmayan yada çalamayana darbukayı verirdik. Battlestar Galactica'nın her bölümü çıktığında part part indirir. Bittiğinde tek bir odada toplanır çıt çıkartmadan izlerdik. Önemli olan kardeşlikti.


    Malesef şimdi bakıyorum, herkes hem kızlara hava atma hem birbirine hava atma peşinde.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Antor -- 8 Ocak 2022; 23:22:37 >




  • Ayrılık acısı bitti sıra KEDİDE !


    Ayrılık acısını atlatan arkadaşın yanına gittim. soğuk bir kış günü gece yarısı. Gel dolaşalım dedim. Çıktık dolaşıyoruz derken bitane kedi gördük. Kedi tamamen füme rengi. Tontikte birşey. Bir iki pas attık hemen arkadaşın kucağına çıktı. Dedik biz bunu eve götürürüz, bi yıkarız, bit pire tozu atarız (kedi yetişkin), sabaha sağ çıkarsa bizimdir.


    Kedinin önce karnını doyurduk. Sonra arkadaşla don atlet banyoya girdik. Birimiz duşu tutacak öbürü yıkayacak felan ama yok anam babam... Nerdeyse 20 yıl geçti üstünden vücudumda hala o geceye ait izler var. Kedi, suyu görünce kedilikten çıktı wolverine kesildi ikimizide doğradı. Ne tarafa su tutsak öbür karşı duvara sıçrıyor felan ama en sonunda yorgun düştü güzelce yıkadık. Kaloriferin yanına yatırdık. Biraz ısınınca fön makinası tuttuk. Bit pire tozuda attık. Kedi resmen ölüm uykusuna yattı. Sabaha kadar kedinin başını bekledik.


    Sabah neyi farkettik biliyormusunuz ? Füme sandığımız kedi meğer garfield gibi sarı tekir kediymiş. Kaloriferler o dönem kömürlüydü, garibim kömür küllerinin üstüne yattığından rengi bildiğin füme olmuş.


    Soracak olursanız, kedinin adını mısır koyduk.





  • Antor kullanıcısına yanıt

    Çok doğru hocam


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.