Şimdi Ara

Erdoğanın Zekasına Hayranım!

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
100
Cevap
1
Favori
6.573
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
31 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Adamın yurtdışı politikaları Atatürk'e eşdeğer neredeyse fakat ülkedeki ekonomi ve eğitim sorunu bir türlü çözülemedi.




  • Mesela ey putin, uçağın sınırımızı taciz ederse bir daha uçağınızı düşürürüz diyip özürdilemek mi?
    Yada bu fakir görevde olduğu sürece terörist rahip çıkamaz diyip dışarı salması mı?
    Mavi marmara için gerekirse silahlı gemilerimizle ambargoyu deleriz diyip, sonrasında benmi ambargoyu size delin deyip geri adım atmasını mı?
    Amerikayı Türkiye düşmanı ilan edip, ardından abdli şirket mckinseyden danışmanlık almasını mı?
    Rusların pilotunu öldürdük diye, Ruslar iki kez intikam aldılar ilkinde 16 askerimizi şehit ettiler uçaktan atılan bombayla, sonrada 14 askerimizi, son şehit etmede rejim uçakları diyip rusya diyemeyen reisin mi dış politikası efsane?
    Daha sayayım mı? Ne çabuk unutuldu bunlar.

    Geçen sene bu foruma akp'nin dış politikadı beceriksizliği adlı konu açılmıştı ve yedikleri tüm bokları bir bir anlatıyordu. Sileceklerini bildiğim için kaydetmiştim. Al bak okursun, belki uyanırsın.



    **** GIRIS 


    Hava 25 derece, soyle gecmise baktim. Yaktim cigarayi bir liste yaptim. Son 20 yilin dis politikasinin ozetini cikardim. 


    Murat Muraoglu gibi oldu ama kusura bakmayin, neyse listeye bakalim. 



    **** BOLUMLER: 


    Bolum 1, 2002 - 2010: Irak tezkeresi, ortadogu politikasi, ilimli islam, van minut, monser ve mavi marmara olayi

    Bolum 2: Arap Bahari, Ummetcilik ve Ihvan politikalari, post-monser donemi dis politikasi, Avrupa'yla olan iliskiler

    Bolum 3: Suriye

    Bolum 4: Suriyeliler (yakinda)


    **** KONU DUZENLEMELERI, GECMIS


    Ikinci mesajdaki bolum 2 ve 3'u ilk mesaja, yani burada aldim. 

    Eklemeler [30 Agustos]: Bolum 1: Van Minut sonrasi geri vites, Bolum 3: Suriye'de temizlenen mayinlar, F35 rezaleti






    .

    ** BOLUM 1: 2002 - 2010 **



    Tezkere (Mart 2003): 


    Irak isgaline hazirlanilirken, AKP, operasyonun Turkiye'nin guneyinden baslamasi icin bir tezkere hazirladi. Plana gore isgal turkiye'nin aralarinda olacagi koalisyon ulkeleri uzerinden gerceklesecek, abd kara birliklerini turkiye-irak sinirindan sokacakti. ABD ve Bush yonetimi tezkerenin gececeginden o kadar emindi ki, tezkereyi beklemeden, adana tank dolu gemilerini, incirlik'e muhimmatlari yigmaya baslamisti. Gemiler korfezde beklerken, ankara'dan beklenmedik haber geldi. Daha 2 yillik AKP tarihindeki en buyuk fireyi verecek, tezkere meclisten donecekti.

    .


    Irak Isgali (19 Mart 2003):

    ABD'nin o zamanki baskani Bush kafasina Saddam'i takti, olmayan kitle imha silahlari uzerinden Irak'a savas ilan etti. O zamanin basbakani, ABD askerlerine "Ayaginiza toz, basiniza tas degmesin, gazaniz mubarek olsun" dedi. 

    .


    Muzik Notasi (Temmuz 2003)

    Tezkerenin acisi cikmadi tabi. Bir 4 temmuz sabahi, ABD gucleri, iclerinde TSK unsurlarinin oldugu gayet bilinen bir usse baskin duzenledi. Aralarinda komutan ve subaylarin oldugu TSK unsurlari baslarina cuval gecirilerek gozaltina alindi. Ankara'da kiyamet koparken, aslin lideri grup toplantisinda "simdi muhalefet nota da nota diyor, muzik notasi mi veriyorsun, ey baykal" dedi. Turk askerinin basina cuval gecirilisi, uzun sure akillardan cikmadi. Nota da verilmeyince, cuvalin intikamini almak, Necati Sasmaz/Polat Alemdar'a kaldi. 

    Cuvalci general olarak bilinen David Patreus ise, terfi ustune terfi aldi, hatta Turkiye'nin icinde oldugu CENTCOM'a general oldu. 

    .


    BOP Esbaskanligi (2004)

    11 Eylul sonrasi 'yeni dunya'da yeni olan tek sey terorizm degildi tabii ki. Sinirlar da yeni olmaliydi. Zamanin dis isleri bakani, BM temsilcisi Condaleeza Rice, Fas'tan Cin'e kadar olan cografyanin sinirlarini yeniden cizeceklerini, aralarinda turkiye'nin de bulundugu onlarca ulkenin sinirlarinin degisecegini acikladi. Bu projenin adi da BOP yani Buyuk Ortadogu idi. Asrin lideri olaya direk dalarak, "sayin ABD yonetimi, sahsimizi BOP lideri olarak ilan etmis, esbaskanlik teklif etmistir" dedi. Turkiye'nin yarisinin Kurdistan ilan edildigi, 'Belucistan', "Buyuk Urdun" gibi abuk subuk devletlerin kuruldugu, Lubnan'in 3'e, Suriye'nin 5'e, Irak'in 3'e, Iran'in 4'e bolundugu BOP'un esbaskanligi Erdogan'a verilmis, Erdogan da gittigi her yerde bununla ovunmekteydi. 

    .


    Ilimli Islam 

    BOP'un disinda kelime haznemize giren bir baska konsept de 'ilimli islam' di. "Cay mi bu arkadasim, iligi sogumu olur" demeyin, oluyormus demekki. Turkiye ve AKP yonetimi, ilimli islamcilik konusunda lider ulke ilan edilmis, hatta ve hatta, "islam boyle olur iste yeaah" derken, ornek olarak da gulen hareketi gosteriliyor, afrika ve ortaasya'da insa ettikleri okullar, universiteler, islamin nasil modern olabilecegine, nasil 'ilimli' olabilecegine ornek olarak veriliyordu. 

    Ilim islamcilar seneler sonra birbirlerine kusecek, gulen "hocaefendi", "feto" olacak, sonra da kurtulus savasinda bomba yememis meclise bomba yagdiracakti. 

    .


    Medeniyetler Ittifaki 

    2000'li yillarin ortalarina dogru, ABD'li yazar Samuel huntington'un "Medeniyetler Catismasi" kitabi ortaligi yikiyordu. Huntington'a gore, oyle ya da boyle dogu ve bati medeniyetlerinin catismasi onlemez bir gercekti. Aralarinda Turkiye'nin bulundugu bazi ulkeler (Turkiye ve Japonya) kimliksiz ulkeler olarak ilan edilmis, huntington bir sekilde turkiye'nin kimlik bunalimina girecegini ongormustu (hakli cikti). Islamofobya'nin tavan yaptigi, islam, bati ve cin'in girecegi muhtemel bir buyuk savasin yankilari gelirken, Turkiye ve Ispanya, "Medeniyetler Ittifaki" adinda bir konsept yaratti. Islam, Hristiyanlik ve Yahudiligin beraber olabilmesinin mumkun oldugunu gosteren proje turkiye'nin dis politika ajandasinda kalmaya bir sure devam etti. Hatta oyle ki, Antakya'da 3 dinin temsilcilerinin beraber calisabilecegi bir kampus kuruldu. Buralardan gecen ay Ayasofya'yi cami yaptigimiz yere geldik tabi. 

    .


    Sam-gen (2011)

    Turkiye Ortadogu'da her ulkeyle iliskilerini gelistire dursun, bunlardan en enteresani Suriye idi. Oyleki bundan sadece bir kac sene once savasin esigine gelinmis (Ocalan ve PKK Suriye'yi egitim kampina cevirmisti), Baba Esad'in olumu ve Sezer'in cenazeye katilimiyla bu hava degisecekti. Kisa bir sure icinde, hasmane tavirdan dostane iliskilere gelindi Suriye ile. Sinirlardaki mayinlar temizlendi, ortak tarim alanlari kurulacakti, ortak baraj insa edildi, ortak bakanlar kurullari toplaniyor, ordular ortak tatbikat duzenliyordu. Bugunun 'katil esed' i, Marmaris'e her sene tatile geliyor, Erdogan - Esad ailesi beraber tatil yapiyordu. iste o zamanlar ortaya Sam-gen konsepti cikti. Erdogan "AB'nin Schengen'i varsa, bizim de Sam-genimiz var" diyerek, ortadoguda kurulabilecek bir transit gecis birligini isaret ediyordu. 

    .


    Kaymis eksen (2010)

    Turkiye'nin ortadogu'da bu kadar aktif olmasi, ozellikle Ankara'da bazi rahatsizliklara sebep olmaktaydi. Bunlardan bir tanesi de o zamanlar muhalefetin agzina sakiz ettigi "eksen kaymasi" idi. Turkiye'nin ekseni ortadogu'ya kayiyor deniyordu. O zaman kayan eksen se, bugunku dis politikada saftimiz kaymis olsa gerek. 

    .


    Filistin 

    Turkiye'nin dis politikasinin bozuldugunun en buyuk gostergesi Filistin'dir bana kalirsa. Filistin'de o zaman yapilan genel secimler sonrasi, ortaya garip bir tablo cikti. Filistin 'anakarasinda" secimleri el-fetih destekli parti kazanirken, Gazze'de durum baskaydi. Gazze bolgesinde secimin galibi, Hizbullah destekli HAMAS olmustu. Hal boyle olunca, basta ABD, AB ve Israil olmak uzere bolge ulkeleri Hamas'i galip olarak tanimayacaklarini acikladilar. Misir ve Israil gazze sinirlarini kapatarak, gazze'ye ambargo uygulamaya karar verdiler. Filistin de boylelikle resmi olarak ikiye bolunmus oldu, el fetihin yonettigi ve dunya tarafindan taninmis 'ramallah' hukumeti, ve gazze'de olan, dunyanin tanimadigi hamas. 

    Bir ulke haric; Turkiye. 

    Turkiye bu andan itibaren, HAMAS'i resmi olarak muhatap almaya karar verdi. Ambargo sonrasi da yaptigi ilk is Kizilay ve Insani yardim vakfini gorevlendirerek bir yardim konvoyu hazirlamak oldu. Karadan gonderilen konvoy gazze-israil sinirinda durduruldu. Aralarinda AKP'li milletvekillerinin de oldugu konvoyun gecisine izin verilmedi, TBMM vekilleri gaz ve plastik mermi yediler. 

    .


    Van Minut (2009)

    Dis politikada eksenin degil saftin kaydigini gosterecek ilk buyuk olay ise Isvicre'nin Davos kentinde oldu. Dunya Ekonomi Forumunun duzenledigi Davos toplantilarina katilmak icin tum kadro Isvicre'ye gelen Erdogan ayni zamanda Airel Saron'un da davetli oldugu ortadogu panelinin de konusmacisiydi. Saron'un Turkiye'nin neden "Israillileri olduren katil HAMAS'a destek verdigi" sorusuna tepesi atan Erdogan, "is insan oldurmeye gelince, siz oldurmeyi iyi bilirsiniz" diyerek Saron'u tersledi, sonrasinda da "ben daha da davos'a gelmem" diyerek salonu terketti. Erdogan turkiye'ye bir kahraman olarak donecek, havalimaninda binlerce kisi tarafindan karsilanacakti.


    Havalimanindaki konusmasinda disislerinde calisan konsolos ve gorevlilere "monser" diyerek elestiren Erdogan aslinda dis politikada uzun yillar biriken bilgi ve tecrubeyi de artik takmayacagini ilan ediyordu. Erdogan fatihti ve dis politikada "monser" dedigi diplomatlara ihtiyaci yoktu. Nitekim, monser cikisindan sonra, binlerce diplomat emekli edildi, gorevden alindi. Yerlerine ise ingilizce bile konusmayan ilkokul mezunu, CV'lerinde sadece AKP uyesi oldugu yazan tipler getirildi. 


    Van Minut sonrasinda Turkiye - Israil iliskileri yokus asagiya gitmeye devam etti. Bir sene sonrasinda, Ocak 2010 yilinda "alcak koltuk krizi" diye tarihe gececek, turk konsolos Oguz Celikkol'un tabureye oturdugu gorusme olayi patlayacakti. Ancak Van Minut yarattigi yankilar devam edecekti. Olaydan aylar sonra Erdogan gosterdigi tepki icin "Ben o tepkiyi Saron'a degil, moderator'e gosterdim" diyecekti. Erdogan'in "Siz insan oldurmeyi iyi bilirsiniz" cumlesi de moderatorun ustune kalmisti yani. 

    .


    Mavi Marmara (2009)

    Gazze'ye karadan girilemeyecegini anlayan AKP, careyi denizden gitmekte buldu. Kagit ustunde IHH tarafindan hazirlanan "Gazze'ye destek" filosu Istanbul'dan Mayi basinda hareket etti. Gazze'ye gida ve tibbi destek goturen bu filonun amiral gemisi kuskusus MV Mavi Marmara idi. Aralarinda AKP'li vekillerin ve o zamanin taninmis gulencilerinin de oldugu organizasyona ilk tepki Israil'den geldi. Gemiler daha limandan ayrilmadan, Israil Gazze'ye ambargonun devam ettigini ve gecislerine izin verilmeyecegini ilan etti. 'Batan' gemiden ilk ayrilanlar ise gulencilerdi. Turkiye, bu aciklamaya karsi aciklama yayinlayarak, Mavi Marmara'nin yardim konvoyu oldugunu ve Gazze'ye ulasmakta kararli oldugunu duyurdu. Filo iclerinde AKP'li vekiller, IHH'lilarla beraber Istanbul'dan ayrildi. 


    31 Mayis sabahi ise konvoy gazze aciklarinda israil tarafindan once uyarildi. Uyariyi dinlemeyen filo gazze'eye devam edince, israil helikopterleri ve kommandolarinca duzenlenen operasyonla Mavi Marmara israil guclerince ele gecirildi. Duzenlenen operasyon sirasinca gemide bulunan yolculardan birinin israilli komandonun silahini almaya calismasi sonucu cikan catismada 9 aktivist hayatini kaybetti. 


    Gemi, Israil limanina cekilirken, turkiye de israil'deki 'monser'lerini cekecekti. Turkiye ve Israil arasindaki tum diplomatik iliskiler mavi marmara sonrasi sonlandirirken, turkiye'nin hamas/ihvan politikasi da gittikce keskinlesiyordu. 

    Kesilen iliskiler sonrasi, Turkiye, israil'in lobi gucunden mahrum kalacak ve ABD'deki kongre etkisini yitirecekti. Bunlarin aralarinda en onemli sonuclari muhtemelen Ermeni soykirim iddialarinin israil ve ermeni lobilerince gecirilmesi, ve turk savunma sanayisinin ihtiyaci olan ekipman ve parcalarin artik daha sIk kongre onaylarina takilmasi olacakti. 


    Israil sadece lobi ile sinirli kalmayacak, ermeni soykirim iddialarina da destek verecekti. Turkiye devletinin Israil nefreti, lugatlari da degistirecek, 2014 yilinda Rize'de kendisine saldiran vatandasa Erdogan "Niye kaciyorsun yahudi dölü" diyecekti. 

    .

    .

    ** BOLUM 2: ARAP BAHARI VE AVRUPA POLITIKASI, GIRIS **


    ARAP BAHARI - KISA KISA


    Arap Bahari: Tunus

    AKP'nin ve Turkiye'nini dis politikasini uzun yillar isgal edecek Arap Bahari 2010 yilinda, Tunus'da basladi. Sasa icinde yasayan, Mont Blanc'da tatillerini aksatmayan Bin-Ali ailesi tarafindan yonetilen Tunus bir ekonomik krizin pencesindeydi. Halkin icinde oturdugu barut ficisi, Tunuslu limon saticisi Muhammed Buazizi'nin kendini yakmasiyla once tum Tunus'u, sonra da Fas'tan Iran'a kadar olacak tum cografyasi kasip kavuracak bir yangina donustu. Once Bin-Ali ailesi kacti Tunus'tan. Tunus'ta baslayan ayaklanma basariya ulasmis, ulkede uzun yillar hem surgunde hem de gizli muhalefet olan yasakli Tunus Ihvan'i zafer elde etmisti. Tesaduf mu, yoksa planli midir bilinmez, ama Tunus'daki Ihvan, yani sunni-siyasal islam hareketinin adi da adalet ve kalkinma partisi idi. Bin-Ali'nin gitmesiyle tunus ihvan'i ulkede yonetimde onemli bir soz sahibi olacak, ancak elde ettikleri bu gucu ulke icin degil kendileri icin kullanacaklardi. Ihvan'in gelisiyle tunus'un ekonomik sorunlari bitmedi. Otoriter ama sekuler rejime alismis tunuslular, hem ekonomiyi dogru duzgun yonetemeyen, hem de islami ulkenin devlet organlarina ve sosyal yapisina empoze etmeyen calisan ihvan'i sevmeyecekti. 

    .


    Arap Bahari: Urdun

    Bin-Ali'nin gidisinden sonra gozler bolgedeki diger otoriter devletlere cevrildi. Bahreyn ve Urdun diger ulkeler gibi otoriter rejimler olsa da, esasen krallik rejimleriydi. Urdun'de baslayan ve basini Filistinlilerin cektigi ic karisiklar, yeri geldiginde kanla, yeri geldiginde siyasal ve ekonomik reformlarla bastirildi. Abdullah ailesi nihayetinde "serbetliydi"; nitekim daha once Urdun'un Filistin dis politikasinda soz sahibi olmasi icin ulkeye getirilen ve vatandaslik verilen Filistinler isyan ve askeri darbe duzenlemeye kalkismis, ve bu darbe girisimi de baba Abdullah tarafindan bastirilmisti. Simdilerde neredeyse nufusun yarisini olusturan Filistinler karar almadan, ulkede karar mercilerinin hareket etmesi de oldukca guc. Iste bu noktada bir arabucu, yani krallik makami one cikiyor. 

    .


    Arap Bahari: Bahreyn

    Yine bir krallik olan Bahreyn, Arap baharinin tokezledigi ilk ulke olacak, "dis gucler" kavrami da ilk Bahreyn'de gozlemlenecekti. Esasen nufusun buyuk cogunlugunun Sii oldugu Bahreyn Sunni bir krallik ailesi tarafindan yonetilmekteydi. Oncede "daha fazla hak ve ozgurluk" parolasiyla baslayan Bahreyn protestolari, kralligi tehdit edecek kadar siddetli bir tepkiye donunce, gozler ilk olarak bolgenin Sii ulkesi Iran'a cevrildi. Suudi Arabistan ve Bahreyn, Iran'i protestolari desteklemek ve finans saglamakla sucladi. Sonrasinda da Arap Bahari tarihinde ilk ama son olmayacak "dis guc" mudahelesi geldi. Bahreyn'deki protestolar, Suudi Arabistan ordusunun ulkeye girip isyani bastirmasiyla son buldu. 

    .


    Arap Bahari: Misir 

    Misir'daki protestolar da Bahreyn'dekine benzer bir konseptle ortaya cikti. Hedefte ise Husnu Mubarek vardi. Aylarca suren protestolarda onlarca insan hayatini kaybetti. Yerel milis unsurlarindan, misir polisine, hamas ve hizbullah'a kadar pek cok aktorun icinde oldugu karisiklar, Misir Ordusu'nun Mubarek'e verdigi destegi kesmesiyle farkli bir noktaya evrildi. Husnu Mubarek iktidari yaklasik 40 yildan sonra sona erecek, Mubarek ve cocuklari gostericilerin olduruldugu catismalardan dolayi tutuklanacak ve yargilanacakti. 

    .


    Rabia

    Misir'da uzun sure devam eden protestolarin en onemli aktoru kuskusuz Misir Ihvan'i, diger adiyla Musluman Kardesler idi. Nitekim o gune kadar siyaset yapmasi yasak olan, islamci ihvan partisi ve figurleri tam kadro gosterilere katilan, duzenleyen kadrodaydilar. Protestolarin kirilma ani ise 13 Agustos 2013'te gerceklesen Rabia Meydani baskiniydi. Musluman Kardesler taraftarlarinin doldurdugu Rabia meydanina Misir gucleri ve Mubarek taraftari milislerce duzenlenen baskin sonucu 600 ila 1100 arasinda gosterici hayatini kaybetti. Kanli baskin sonrasi, Rabia meydani Mubarek karsitliginin simgesi haline gelecek, Arapca"da "4cu" anlamina gelen Rabia, ellerde 4 parmagin kaldirildigi bir simgeye donusecekti. Misir'da oldurulen gostericileri anmak icin ortaya cikan bu 4parmak sembolunu en cok kullanacak kisi de, Misir veya Ihvan degil, Recep Tayyip Erdogan olacakti. Yeri geldiginde, Israil karsitligi ve Ihvan destekciligi icin havaya kalkacak 4 parmak, turkiye'de uzun yillar boyunca "Rabia" olarak anilacak, "Tek vatan, tek bayrak, tek dil, tek millet" olarak kavram degistirecekti. 


    Tipki Tunus gibi, Misir'in da musluman kardesler'le sinavi iyi gitmedi. Mubarek'in dususu sonrasi goreve gelen Muhammed Mursi, tipki Tunus ihvani gibi, uzun yillar sekuler yasamis Misir'i islamlastirmaya calisti. Ulkede artan ekonomik krizin etkileri, artak sosyal baski ve Musluman kardeslerinin devlet yonetimini zoraki devralmaya calismasi, ulkede yeni bir isyan dalgasina sebep oldu. Meydanlara yeniden toplanan yuzbinlerden sonra, Misir ordusu birkac yil once biraktigi devlet yonetimine yeniden el koydu. Mursi'nin genelkurmay baskani olarak atadigi Sisi, Mursi'yi deviren isim olmustu. 


    Mursi'nin kendisinden once devrilen Mubarek'in davalari paralel olarak devam etti bir sure. Iki isim de kendilerine karsi yapilan gosterilerde asiri guc kullanmaktan yargilaniyordu. Mubarek askeri darbe sonucu ciktigi ilk durusmada once ev hapsi, sonra beraat aldi. Mursi ise, hem gostericilere uygulanan siddeten, hem de diger suclardan idamla yargilanmaya devam etti. Ilk verilen idam cezasi, ve yapilan itiraz sonucu uzayan mahkemelerden birinde, Mursi kalp krizi gecirerek hayatini kaybetti. 

    .


    Arap Bahari: Libya

    Arap baharinda ulkelerin karismasinda sira Libya'ya gelmisti. Uzun yillar ulkeyi demir yumrukla yoneten 'Albay' Muammer Kaddafi'nin aslinda seceresi bir hayli kabarikti. Ulkede kontrolu eline aldiktan sonra, Libya'nin dis politikasi da yeniden sekillendi. Acik bir sekilde israil karsiti olan Kaddafi'nin adi, icinde israil-abd yolcularinin oldugu yolcu ucagina bombali saldiri duzenlemekten, mali'deki bar baskinina, hamas'a silah vermege kadar onlarca olaya karisti. Yasanan bunca olaya ragmen, Kaddafi uluslarasi camiada "tolere" edilen bir lider olarak anildi. Sonuc olarak, Libya Avrupa'ya en yakin noktalardan biriydi, Fransa ve Avrupa'nin geri kalaninin petrol ihracatcisi, musterisiydi, ozellikle Fransa-Libya iliskileri petrolden, askeri techizata kadar genis bir yelpazeye yayilmisti. Turkiye de, Libya'da insaat isi yapan en buyuk ortakti. Ancak bu iliskilerden hic biri Kaddafi'yi yaklasmakta olan aci sondan kurtaramadi. Ulkede baslayan ayaklanma, sonrasinda isyan, sonrasinda ic savasin ardindan, Kaddafi, konvoyunun vurulmasi sonrasi saklandigi bir mefrezde bulunduktan sonra linc edilerek olduruldu. 

    .


    Arap Bahari: Suriye

    Arap Bahari'nda en buyuk darbeyi kuskusuz suriye gordu. Ulkenin guneyinde baslayan gosterilere, Besar Esad tipki babasi gibi karsilik verince isyan dalgasi ulkenin tamamina yayilacak, sonra da bir Irak'i da icine alacak bir ic savasa donusecekti. Irak ve Suriye'nin icine dustugu siddet sarmalinin sonucu ise ISID oldu. Irak-Sam Islam Devleti olarak kendisini ilan eden teror orgutunu, digerlerinden ayiran en buyuk fark kendilerini bir devlet olarak gormeleriydi. ISID'in bolgede yayilmasiyla beraber, Ortadogu'nun savasi, Avrupa'ya tasinacak, Fransa, Almanya, Ispanya, Turkiye gibi ulkelerde ISID hem eleman toplayacak, hem de teror saldirilari duzenleyerek Ortadogunun kaosunu Avrupa'nin iclerine tasiyacakti. Suriye Ic Savasi'nin gidisati, Rusya'nin resmi olarak dahil olmasiyla degisti. Hava destegi, suriye'ye verilen techizat destegiyle, Suriye ordusu ulkenin buyuk bolumunde hem ISID'e hem isyancilara karsi kaybettigi alanlarin buyuk bolumunda kontrolu yeniden kazandi.


    POST-MONSER DONEMI DIS POLITIKASI


    Turkiye'nin safti kayan ortadogu politikasinda kuskusuz en buyuk hatalar silsilesi Arap Bahari doneminde islenmistir. Ozellikle Israil'le -artik konjonkturel mi dersiniz yoksa kasten mi dersiniz- bozulan iliskiler sonrasi, Turkiye'nin dis politikasinin temelini, ulke cikarlari degil, Ihvan ve Musluman Kardesler olusturmaya basladi. Van Minut sonrasi iskartaya cikartilan diplomatlar ve dis politika adabinin yerini, hamaset ve RABI4 sembolleri aliyor, Turkiye, dis politikada siyasal islamciligi, Musluman kardesler ideolojisini diger ulkelere anlatmaya calisiyordu. Durum boyle olunca, Turkiye'nin politikasi da dengeli bir politikadan, yayilmaci "expansiyonist" bir politikaya evrilmeye basladi. O zamanlarin unlu 'ekonomisti', sonradan "joleli kafa" olarak nam salacak Yigit Bulut, turkiye'nin yeni dis politikasini yere goge sigdiramiyor, "Turkiye'nin sinirlari Yemen'den, Bagdat'tan, Kosova'dan baslar" diyordu. Safti kayan, donemin ekonomik "sansi" sonucu ulkesine akan sicak parayi kalici zanneden AKP, baskasinin parasiyla bolgede super guc olmaya calisiyordu. Bulut'a benzer yorum yapan bir baska kisi da, o zamanlarda Abdullah Gul'un yakinlarinda dolasan Ahmet Davutoglu idi. Davutoglu'nun yazdigi ve gerceklikle uzak yakin baglantisi olmayan "Stratejik Derinlik" kitabi AKP'nin sonraki 10 yilda kutsal kitabi haline gelecek, dis politikada turkiye'nin icine dusecegi buyuk cikmazlarin, hatalarin bas sorumlusu olacakti.

    .


    "NATO'nun ne isi var Libya'da" ve "NATO'nun harekat merkezi olan Izmir"

    Yukaridaki girise binaleyn, Turkiye'nin "cark" politikasinin ilk meyvesi muhtemelen Libya'dir. Kaddafi'nin, isyancilarin bulundugu dogu bandina dogru oldukca hizli hareket etmesi, isyana destek veren NATO ve AB kanadinda gittikce problematik olmaya basladi. Rusya'nin devamli olarak cekimser kalmasi, BM'nin elini kolunu baglasa da, Turkiye'nin Libya'dak ilk pozisyonu "bekle gor" olarak ozetlenebilirdi. Ne zaman ki Libya'nin guneyinde isyancilari korumak ve sivil kayiplari sinirlamak icin ucusa yasak bolge ilan edildi, film o zaman koptu. O gune kadar, Turkiye bir Libya mudahelesine karsi cikiyordu. Oyleki asrin lideri "NATO Libya'ya girecekmis, yahu NATO'nun ne isi var Libya'da" diyerek, kirmizi cizgisini belli etmisti. Ucusa yasak bolge ilanindan sonra, yasagi empoze etmek sartti. Haliyle NATO devreye girdi. NATO'nun baslattigi ve Libya'da kaddafi rejimini biterecek hava operasyonlari da, sanki Turkiye'ye ayar verircesine Libya'ya daha yakin bir Nato ussunden degil, Izmir'deki NATO karargahindan organize edildi. Dune kadar "NATO mato" diyen AKP doneminde, NATO, Libya'yi Izmir'deki karargahindan yonettigi operasyonlarla bombaladi. 


    Libya'nin NATO operasyonlarina dolayli olarak destek vermesi sonrasi Turkiye'nin Libya'daki varliklari ve insan varligi da buyuk tehlikeye girdi. Sayilari onbinleri bulan Turk muhendis ve calisanlari, libya'dan uzun ve zorlu bir nakliye operasyonu sonucu tahliye edildi. Operasyon basarili olacakti ki, Turkiye kendi vatandaslari disinda, bolgede olan Ingiliz ve Japonlari da gemilerle tahliye etmisti. Her ne kadar calisanlar tahliye edilse de, onlarca turk sirketinin ic savas sonrasi gordugu milyarlarca dolar zarar tazmin edilemedi. Turk sanayisi ve insaat sektoru en buyuk darbeyi, ilk Libya'da yemisti. 


    Libya'da olanlari izleyen tek ulke Turkiye degildi tabii ki. Rusya da Libya'nin nasil bu kadar kolay lokma oldugunu gormustu. Arap bahari suriye'ye yasanirken, Rusya isi bu sefer saglama alacakti. 

    .


    Mursi ve laiklik vurgusu

    Mubarek'in devrilmesi sonucu goreve gelen Musluman kardesler uyesi Mursi'ye en buyuk destek tabii ki Turkiye'den geldi. Hatta iki lider arasindaki iliskiler o kadar iyiydi ki, Mursi AKP'nin genel kongresi icin Turkiye'ye gelmisti. Tabii bunlar olurken, bolgenin lideri olmaya emin adimlarla giden Turkiye'nin lideri Erdogan'in Kahire ziyareti cok konusalacakti. Ilimli islamin lideri, siyasal islamci ihvancilara, kahire'deki mecliste "laik kalin" cagrisi yapacak, sekuler ve olmayan misir'larin agzi 1 karis acik kalacakti. Tabii Erdogan'in sekulerizm cikisi bos degildi, nitekim Mursi ve Musluman kardesler, misirdaki laik kesime karsi sertlestikce, misir'da uyumakta olan asil guc olan ordu da darbeye hazirlanmaktaydi. 

    .


    Dogu Akdeniz'de yenen Mursi kazigi

    2020'nin en cok konusulan olaylarindan Dogu Akdeniz meselesi aslinda yeni bir mevzu degil, esasinda taa Mursi donemi Misir'ina kadar inen bir mesele. Dogu Akdeniz'deki gaz rezervlerinin kesfiyle Turkiye bu gazin cikarimi ve nakliyesi icin ortam aramaya baslar. Haliyle ilk basvurulan ve ortaklik teklif edilinen ulke, sIkI fiki oldugumuz Mursi Misir'idir. Misirlilarla uzunca bir sure muzakere edilir, kita sahanliklari ve gazin nakliyesi tartisilir. Misir tarafi ise meseleyi agirdan almaya devam eder, bir sure sonra da turkiye'ye "biz size donecez" cevabi verilir. Turk tarafi Misir'in olumlu cevabini beklerken, yenilen kazik ortaya cikar. Nitekim, Mursi'nin elemanlari, Turkiye'yi oyalarken, Yunanistan'la on anlasma imzalamistir. Sisi'nin su an yururluge koydugu, Israil - Kibris - Yunanistan - Misir arasinda olan gaz ve kita sahanligi anlasmalari, ozetle Mursi doneminde yapilmistir. 

    .


    Parantez: Kibris Referendumu ve Annan Plani

    Kibris demisken bir parantez de buraya koymak isterim. Bu aralar cok da hatirlamadigimiz Guney Kibris / Kuzey Kibris referandumu. Bu da yine AKP doneminde olmustur. Annan Plani denilen zamazingo yine AKP doneminde konusulmus, AB tarafindan Turk tarafinda "buna destek verin sizi de uye yapacaz ha" denilerek gaz verilmistir. Guney Kibris, Annan Plani"na hayiri cakip, ayri bir ulke olarak taninarak AB'ye girerken, adada cozumden yana olan kuzey tarafi hem evet diyerek rezil olmus, hem de AB yerine kapiyi duvar olarak gormustur. Turkiye'nin AB hayalleri de baska bir bahara kalmistir. 

    .


    Esad out Eses in

    Turkiye'nin ikinci buyuk carki Libya'dan sonra Suriye'de olacakti. Neredeyse konfederasyon olacak 2 ulkenin iliskileri Arap Baharindan sonra yerle yeksan oldu. Libya'daki politik ongorusuzluk mu, yoksa ihvan bayrakciligi midir bilinmez ama, Turkiye'nin Suriye poltiikasi oldukca kisa bir surede 180 derece degisti. AKP iktidari ve Ahmet 'Stratejik Derinlik' Davutoglu'na gore, Esad rejimine Arap bahari basladigi zaman uzun bir sure "nasihat" edilmis "yapma etme Esad evladim" denmisti. Esad ise, Erdogan'in kendisine yaptigi uyarilari dikkate almayinca, Turkiye artik Esad'la arasina mesafe koymaya karar vermis-mis. Bu mesafenin ilk ayagi ise "Esad" yerine, Esed denmesi olacakti. Basit bir harf degisiklikliyle karsi tarafa ayar verilecegini umit eden AKP, umdugunu bulamayinca, "Esed'in basina "Katil" kismini da ekledi. "Katil Esed" tanimi Turkiye'nin Suriye rejimi icin kullanacagi resmi tanim olmustu artik.

    .


    "Katil Sisi"

    Erdogan'in yakistirmalarinindan Saron ve Esad'dan sonra nasibini alacak 3cu ortadogulu sansli kisi Mursi iktidarini deviren Abdulfettah Sisi oldu. Aslinda ortadoguda ilk defa darbe olmuyordu. 1923'de kurulan Turkiye cumhuriyeti ortadoguda degisen liderlere alisikti halbuki. Aliskin olmadigi sey ise, diplomatlar degil, liseli tonton teyzeler tarafindan yonetilen bir dis politika idi. Mursi'nin iktidardan dusurulmesini kabul etmeyen AKP, Sisi rejimini "tanimadigini" acikladi. AKP tanimiyordu ama, dunyanin kalani, AB, ABD, Rusya, Cin, Israil, Arabistan, cok guzel taniyordu Sisi'yi. Ortadogu'da liderlerin de demokrasinin de "gecici" terimler oldugunu kavramis ulkelerin dis politika ust-akillari, Sisi'ye "hosgeldin aramiza Sisi kardes" derken, Mursi ve Musluman Kardes takinliti AKP, Sisi'yi taninamaya devam edecekti. Hal boyle olunca, Akdeniz'in en guclu, islam ulemasinin ulkesi Misir'la iliskiler kesildi. Konsoloslar geri cagrildi. Mursi'nin mahkeme salonunda olmesinin ardindan, tipki Esad gibi, Mursi de terfi edecek, "Katil Sisi" olacakti. "Katil Sisi" Arabistan ve ABD ile Filistin'ini konusurken, gazlari paylasirken, Turkiye "Katil Sisi" demeye devam ediyor, ama kimse kaale almiyordu. 

    .


     "Cezayir Soykirimcisi Sarkozi" "Nazi Merkel" 


    Tabii ki, Turkiye'nin isim taktigi ulkeler ortadogu'dan sinirli degildi. AB de bundan nasibini alacakti. Ozellikle gezi olaylarinda takindigi tutum nedeniyle, Almanya ve AB'nin geneli AKP'nin en cok sovdugu ulkeler arasindaydi. Israil lobisinin ABD'de kaybedilmesiyle Ermeni iddialarinda eli zayiflayan turkiye'ye bir darbe de o zamanin Fransa'nindan gelmisti. Ermeni kartini secimlerde koz olarak kullanan Fransa Cumhurbaskani Sarkozy, Fransa'da ermeni soykirim iddialariniin inkarini suc sayacak yasalari geciriyordu. En son yasa da halefi Holland doneminde geldi. Turkiye de her seferinde Fransa'ya Cezayir soykirimini hatirlatiyor, "Sen once kendine bak" diyordu. 


    Sonunda Cezayir Cumhurbaskanligi, Turkiye'ye "Fransa'yla aramizda olanlar bizi ilgilendirir, sizi degil" diyerek tepki aciklamasi yapti. Turkiye de tepkiye tepkisiz kalmadi, "Cezayir cumhurbaskaninin cezayirlilerce taninmadigini" iddia etti. 


    Almanya'ya Nazi demek de oldukca meshurdu. Almanya ne zaman turkiye aleyhi bir karar alsa, Turkiye tarafindan "Nazi Almanya" si aciklamasi geliyor, Almanya'ya devamli tarihi ayar veriliyordu. Almanya da bu kadar tarihi ayara tepkisiz kalamazdi. Firat Kalkani oncesine kadar giden ama operasyonla beraber resmilesen askeri techizat ambargosunu uygulamaya koydu. Nazi Almanya'sinin ambargosu yuzunden, turk tanklari motorsuz kaldi. 

    .


    Hollanda'ya mehter dinleten sosyal yardimla gecinen gurbetciler ve ingilizce konusamayan konsolosluk calisani tonton teyzeler 

    Turkiye'nin Avrupa takintisi Cbaskanligi secimi oncesi Hollanda uzerinden yurumeye devam etti. Her firsatta dis gucler jargonunu dusurmeyen AKP'nin secimlerden once atacagi tek kursun tabii ki dis guclerdi. Listede ise Hollanda vardi. Yurtdisindaki secmenlerden oy istemek icin AKP aslinda her secim oncesi ya toplanti ya da miting duzenliyordu. Ancak son yillarda turkiye'de artan otoriterlesme, avrupa'nin "asabi cocugu" erdogan imaji, avrupa'lilara devamli yapistirilan "soykirimci, somurgeci, nazi" laflari bu mitingleri de tehlikeye soktu. 2019 secimleri oncesi, AKP yine bir Avrupa secim mitingleri karari verdi. Almanya ve Hollanda ise bu mitinglere izin vermeyecegini ilan etti. 


    Hollanda'nin tepkisi ise daha sert oldu. Hem mitingler yasaklanacak, hem de turk temsilcilerin secim surecince Hollanda'ya girislerine izin verilmeyecekti. Tepki sertti, normaldi, cunku ayni ay, Hollanda'da da secim vardi. Hal boyle olunca hem Hollanda, hem de Turkiye'ye bu isten nemalanmaya kalkisti. Durum boyle olunca, bagimsiz, kendi siniri ve yonetimi olan bir ulke olan Hollanda'ya zorla turk bakan sokmaya calistik. Piyango ise Fatma Betul Sayan Kaya'ya cikmisti. Hollanda'nin kararinin alindigi sirada, Almanya'da olan Kaya, apar topar Hollanda'ya yollandi. Haliye havadan giremedi, ucaga giris izni de, Kaya'ya giris izni verilmemisti. Durum boyle olunca, Kaya beraberindeki ekip, kara siniri uzerinden Hollanda'ya girmeye calisti. Sinir kapisinda ise kendisini turkiye'nin hollanda konsoloslugu calisanlari karsiladi, yanlarinda ise Hollanda polisi ve cekici kamyonlari vardi. Emirleri de netti "You shall not pass Kaya". Kaya ve beraberindeki ekibe, Hollanda'dan cikmalari emri verildi. Kaya ise reddetti, aracinin kontagini kapatti, soforu araci, kaya icindeyken terketti. Sinir kapisinda arbede vardi. Kaya'yi karsilamaya gelen AKP'lilerle hollanda polisi arasinda kavga cikti. Konsolosluk calisanlari gozaltina alindi. Kaya ise hala arabada bekliyordu. Muhtemelen Hollanda polisi ve konsolosluk calisanlari bir iletisim kurmaya, haberlesmeye calisiyordu. Cunku bunlar olurken, turkiye'nin hollanda'ya, turkiye'yi temsil etsin diye gonderdigi konsolosluk calisanlaririnin ingilizce bile bilmedigi ortaya cikmis, sadece malum sahsin koyunden hemsehri oldugu icin konsolos oldugu apacik belli olan tonton teyzeler hollandali basin ve polise birseyler antlatmaya calistigi goruntuler internete dusmustu. 


    Kaya ise hala arabada bekliyordu. 


    Gecenin ilerleyen saatlerinde, konsolosluk calisanlari ve kaya'nin ekibi, hollanda'dan sinirdisi edilerek, almanya'ya birakildilar. Kaya ve icinde oldugu makam araci de cekici kamyonun ustunde almanya tarafina birakildi. 


    Turkiye'nin diplomatik serefi cekici ustunde hollanda'dan postalanirken, turkiye'nin hollanda buyukelcisi turkiye'ye cagrildi. Cuval olayi sonrasi bozulan imaji kurtarmak, Polat Alemdar'a kalmisti. Kurtlar Vadisi Hollanda olmadi ama, kilic kalkanla Direnis Ertugrul izleyen malum kesim, ellerindeki son model cep telefonlarinda mehter calarak, hollanda polisini arayip durdular, ayar verdiler Hollanda'ya, ayaginizi denk alin dediler. Polat'in olmadigi alemde, alem kendi kahramanlarini yaratiyordu. 

    .


    ** BOLUM 3: SURIYE **

    .


    Marmaris'ten Suriye collerine Turk dis politikasinin cokusu

    .

    2010'dan gunumuze Turkiye'nin Suriye politikasi da dis politikasi uzun ve yorucu bir yolculuk gecirdi. Ucuncu bolumu Marmaris'te ortak tatillerle baslayip, Rakka colunde biten Suriye politikasina ayirdim. Turkiye'nin Arap Bahari'nda lider rol ustlenip, ortadoguyu kontrol edebilecegi hayali, esasen suriye politikasinin da bugunku dustugu noktanin temel sorumlusu. Haliyle, 3cu bolumun basrol oyuncusu, kucuk enistemiz sayin Davutoglu. Koltuklarinizi dik duruma getirin, basliyoruz.

    .


    Ahmet Davutoglu


    Turkiye'nin dis politikasinin son 10 yilina bizzat, 2020 ve sonraki nesillere de bir enkaz devrederek etki etmis olan kisidir Ahmet Davutoglu. Aslen 'profesor' titrine sahip, ama neyin profesoru oldugunu hala cozemedigimiz Davutoglu'nun yukselisi de yine AKP doneminde oldu. Gul'un yaninda girdigi aktif siyasi hayata AKP saflarinda dis isleri bakani, sonra da basbakan olarak devam etti. Izledigi politikalar, soyledigi sozler ve verdigi kararlar ile turk dis politikasini, "monserlerin" yerine yerlestirilen "tonton teyzeler" ve "sahsim" la beraber imha etti. Turkiye'nin hem masada, hem sahada belki de geri kazanamayacagi birikimlerin ve firsatlarin kaybedilmesinin sorumlusu oldu. Davutoglu'nun AKP'den ayrilmasi da dis politikasi gibi beceriksizligi ile son buldu. Dis politikada gosterdigi ustun basari ve ongoru gibi AKP tarihinin ilk buyuk secim yenilgisine imza atti. O kadar basarilydi ki, koalisyon bile kurmayi beceremedi. Sonrasinda AKP'den ayrildi. Ayrilip "evet ya hatasini anlamistir" herhalde diye dusundugumuz sirada, buyuk bir "cesaret" ile parti kurup AKP'ye bayrak acti. Ahmet Davutoglu'na bu saatten sonra oy verecek kesime, Allah'tan once sifa diler, sonra da beddualarimi sunarim.

    .


    Stratejik Dipsizlik


    Turkiye'nin dis politikasini batiran Ahmet Davutoglu, kararlarini elbet vahiylere dayandirmadi. Davutoglu'nun kararlari da politikasi da aslinda bir kitaptan cikmaydi; kendi yazdigi "Stratejik Derinlik". Uzun yillar AKP'lilerin kutsal kitap olarak baslarinda, sumuklu mendillerin yaninda ozenle sakladiklari Stratejik Derinlik kitabi, Turkiye'nin genislemeci bir politika izlemesi gerektigini savunuyordu. Davutoglu ve kitabina gore, turkiye genlesmeli, ortadogu, avrasya'da nufuzunu arttirmaliydi. Her alanda aktif olmali, hatta ortak para birimi, konfederasyon gibi seylerden cekinmemeliydi. Turkiye'nin kurt politikasi da, "sam-gen"i de, araplarla beraber ortak para hayali de hem Stratejik Derinlik kitabindan cikmisti. Sanki 100 yil once osmanli yonetiminden ayrilmamis gibi, osmanli'ya karsi kullandiklari isyan bayraklarini milli bayrak yapmamis gibi, Araplarla bir "islam birligi" kurma hayali kuruyordu Davutoglu. E hayaller bu kadar yukarida, gercekten bu kadar uzak olunca, dis politikanin da bu kadar sert dibi boylamasi uzun surmedi. 


    Degersiz Yalnizlik


    Turkiye ortadogu ve dis politikada git gide yalnizlasiyordu. Muttefiklerini ve ortaklarini teker teker kaybeden AKP yonetimine gore, Turkiye'nin yolu gayet dogruydu. Herkez yanlis, turkiye hakliydi. Hal boyle olunca, Turkiye'nin yanliz kalmasi da hak sayildi. Buna da bir kulp bulundu; "Degerli Yanlizlik". AKP tayfasi ve tonton teyzelere gore, Turkiye hakli oldugu yoldan sasmamali, tum dunya karisinda olsa bile dogru bildiginden sasmamaliydi. Diplomasinin bir cikarlar oyunu, alis-veris oldugunu anlamayan, diplomasiyi, uluslararasi iliskileri bir "jihad-game" sanan, tum dunyanin turkiye onunde secde edecegini, turkiye'ye "yes sir" diyeceklerini zannetiler. Ama oyle olmadi. Turkiye her alanda git gide yanlizlasirken, secmenler "degerli yanlizlik" denilerek, vatan millet sakarya edebiyati yapilarak uyutuldu. Ummet onemliydi cunku. Flistin aci cekerken, Misir'da Rabia falan varken, Turkiye'nin de Turk vatandaslari da normal bir hayat surmemeliydi. Hepimiz, beraber, aci cekmeliydik. Turkiye'nin bozuk Suriye politikasi da, Israil politikasi da hep degerli yanlizliga baglandi. 

    .


    Suriye'de temizlenen mayinlar

    Suriye sinirindaki degisiklikler aslinda Arap Bahari'ndan once baslamisti. Suriye ile ortak bakanlik toplantilarinin bir gundemi de Suriye sinirindaki kilometrelerce uzunludungdaki alani kaplayan mayinlardi. Her iki tarafin da mayinlar arazilerdeki mayinlarin temizlenmesine karar verildi. Bu karar verilirken, PYD ve PKK ise hala Suriye tarafinda ikamet etmekteydi. AB'den gelen fonlar yardimiyla sinirdaki mayinlarin temizlenmesine karar verildi. Karar verilirken de, halka "arazinlerin aslinda verimli topraklar oldugu, buralarda tarim yapilacagi, bolgeyi canlandiracagi anlatildi. Bunlar olurken bir yanda da Israil mensyilli firmalarin Turkiye'nin guneyinde arazi topladiklari iddialari gunden gune yayiliyordu. Ve her ne hikmetse, mayin temizleme ihalesini de Israilli bir sirket aldi. Muhalefetin itirazlarina ve iddialarina ragmen, Suriye hattindaki mayinlar temizlendi. Temizlenen ve 'acilan' Suriye siniri ise yaklasik 10 yil sonra milyonlarca multecinin turkiye gecisinde basrol oyuncusu olacakti. 

    .


    Emevi camiisi


    Turkiye ummetcilik politikasinda o kadar emindi ki, Esad'a 3 ay vermisti. Asrin liderine gore, Esad'in devri bitmisti. Minimum 3 maksimum 9 ayda Esad gidecekti artik. Asrin lideri ve Davutoglu isi bir adim ileriye goturdu. "Allah bize en kisa surede Sam'da Emevi camiinde namaz kilmayi de nasip edecek insallah" diye seslendi onundeki AKP'lilere kursuden. 83 Halep, 84 Sam'di artik. 


    Once uc ay gecti. 

    Sonra dokuz ay.

    Sonra 9 yil oldu. 

    Esad duruyor ama Halep'teki Emevi camii yerle bir oldu ic savasta. Neyse Sam'dakina kismet artik.

    .


    Pakistan Afganistan Siniri - Ortadogu Edition


    Esad rejimi Suriye'de kontrolu kaybederken, Turkiye de Suriye'ye karsi tavrini sertlestiriyordu. Iki taraf birbirlerine karsi hasmane tavir alirken, Suriye rejimi, ulkenin guneyinde kaybettigi hakimiyeti saglamak icin Suriye'nin kuzeyinden asker cekmeye basladi. Gidilen yol tehlikeliydi, gazetecilerden, eski askerlere, akli basinda olan herkes sinirda olusabilecek guc dengesizliginin ileride basimiza is acacagini soyluyordu. Bunlardan birisi de 'Alo' Fatih Altayli'ydi. Altayli bir yazisinda, Turk-Suriye sinirinin bu gidisle Taliban'in dogdugu Afganistan-Pakistan sininra benzeyecegini yaziyordu. Nitekim oyle de oldu. Suriye ic savasi boyunca, sinir hattinda yapilan operasyonlara kadar, Turk Suriye siniri, avrupadan gelen ve suriye'ye savasmaya giden jihatcilarin yol-gecen hani haline donmustu. Isin trajik kismi, Turkiye de bunun farkindaydi ve sesini cikarmiyordu. 

    .


    "Vallahi de billahi de Turkmenlere gitmeyen" silahlar


    Suriye ic savasinin onemli anlarindan bir tanesi, ici silah yuklu MIT tirlarinin Suriye'ye giderken durdurulmasi oldu. Turk jandarmasinin duzenledigi operasyonla durdurulan turk tirlarinin icinden muhimmat cikinca ortalik karisti. Degisik aciklamalar geldi once iktidardan. Ortada silah falan yoktu, dupeduz yalandi. Sonradan silah olduklari kabul edildi. Ama bu silahlar Turkmen daginda catisan Turkmenlere gonderiliyordu. Aciklama boyle olunca, Suriye'de ortalik karisti. Turkiye, apacik Suriye'deki yerel unsurlara silah yardimi yaptigini kabul etmisti. O zamanlar AKP'nin menfaatlerini anlamamis Tugrul Turkes, ciktigi bir televizyon programinda "vallahi de billahi de o silahlar turkmenlere gitmiyordu" diyerek, turkiye'nin yolladigi silahlarin aslinda jihatcilara gittigini ima etti. Bunlar yasanirken, devlet ajansi A Haber..., pardon ozel kanalllardan A haber, turkmen dagina bir kamera ekibi yolladi, turkmen dagindan canli yaparak, bolgedeki cihatcilara turkiyenin nasil yardim ettigi gosterdi. Amac, "Turkmenlere gidiyor o silahlar" demekti ama... olmadi. Turkiye, Suriye'deki yerel unsurlara yardim yaptigini kabul ederken, Tugrul Turkes de AKP'ye katildi. "Vallahi de billahi" de demedi bir daha. 

    .


    Reyhanli


    Turkiye suriye tarafina gecen cihatci unsurlar konusunda sessizligini korurken, Turkiye'nin suriye siniri karismaya baslamisti. ISID'ci unsurlar turk tarafina havan toplariyla saldiriyor, ISID vuramadigi yerleri, Suriye rejimi "ISID'cileri vurmaya calisirken kazara turk tarafini bombaliyordu". Isin rengi Reyhanli'da degisti. Sonradan Suriye gizli servisi unsurlarinca yapildigi anlasilan bir bombali saldiri sonucu onlarca turk vatandasi hayatini yitirdi. Reyhanli saldirisi ne ilkti ne de son olacakti. Turkiye'nin dort bir yanindan cikan ISID hucreleri, ya polis birimlerine saldiriyor, ya da hucre operasyonlarinda polislerle catismaya giriyor, asker-polis dinlemeden sehit ediyordu. En buyuk ISID saldirisi ise Ankara'da oldu. HDP'lilerin tertipledigi bir gosteride patlatilan iki intihar bombacisiyla onlarca vatandas hayatini kaybetti. 

    .


    Ihtihar bombacilarinin kendilerini patlatmadan yakalananamamalari


    Ankara'daki Reyhanli saldirisi sonrasi, Stratejik Derinlik kitabinin ve Turk dis politikasinin mimari Ahmet Davutoglu cikip, yukaridaki cumleleri sarfetti. Aslinda turkiye'nin terorle mucadelesi basariliydi ama, intihar bombacilarinda mesele baskaydi. Malum, bombacilar kendilerini patlatmadan, yakalamak mumkun olmuyordu pek.

    .


    Ofkeli Sunni gencler 


    Davutoglu ve AKP'nin ISID'le imtihani burada bitmemisti. ISID'in Suriye ve Irak'ta kok sokturdugu donemde is basinda olan Davutoglu, ISID'in neden ISID oldugunun anlasilmasi gerektigini soyluyordu. Bunu soylerken de, insanlari canli canli yakan, kadin pazarlayan kafa kesen ISID'cilere, ideolojisinin gerektirdigi uzere tanimlamayi yapiverdi: "Ofkeli Sunni Genclik" dedi. Onlari anlamak gerekliydi. Ofkeli sunni genclik, blu cagini yasarken, Fransa'da once gazete binasini basti, sonra da konser salonunda 300 kisi katletti.

    .


    Cihatci Otoyolu

    Turkiye'nin cihatcilar konusunda takindigi -veya takinmadigi- politikanin etkileri artik yurtdisinda da hissedilmeye baslanmisti. Fransa'da yasanan teror saldirilari sonrasi, dunya basini ilgisini bu kadar cihatcinin nasil Fransa'ya elini kolunu sallayarak girdigine cevirdi. Ilk supheli tabii ki Turkiye idi. Saldiriyi duzenleyen cihatcilar turkiye uzerinden suriye'ye gecmis ve geri donmuslerdi. Turkiye ilk basta, saldiriya katilan bazi teroristleri Fransa'ya supheli olarak da bildirmisti aslinda, yani Fransiz tarafi da cok sussuz sayilmazdi. Ancak artan cihatci varligi ile beraber, dis basin Turkiye'ye yeni bir lakap takti: "Jihadist Highway", yani Cihatci Otoyolu. Turkiye'nin eriyen imajina bir de boylesine asagilik bir terim ekleniyor, Turkiye, ofkeli sunni genclerin yetistirildigi, avrupa'dan suriye'ye, yeri geldiginde de suriye'den avrupa'ya kolaylikla gectigi imaji veriliyordu.


    Uluslarasi basin haksiz da sayilmazdi. Nitekim Turkiye'ye Cihatci Otoylu yakistirmasi yapilirken, ISID, Fatih'te gunduz gozuyle adam topluyordu. Yerel dukkanlarda ISID flamalari ve bayraklari satiliyor, propaganda malzemelerinin tezgahlarda nasil satildigi kamera kayitlarina giriyordu. ISID'ciler, aileleriyle beraber, Belgrad'da toplu cuma namazi kiliyor, Turkiye de oturup izliyordu. 

    .


    Bir gecede teror orgutu ilan edilen PYD


    Suriye kuzeyinde Esad guclerinin cekilmesiyle meydan cihatci unsurlarla bir baska orgute daha kaldi, PYD. Aslen PKK'nin Suriye kolu olan PYD, esasen ayni seydi. Aralarinda bir fark yoktu yani. Ama ne hikmetse, yine AKP doneminde, PYD ozel muamele gormeye devam etti. Esad'in cekilmesinden kisa bir sure sonra, PYD'nin basindaki isimler, Ankara'ya resmi davetle cagrildilar, masa basinda agirlandilar. PYD'lileri agirlayan isimlerden biri de, o zamanin unlu cozum sureci grubu uyesi Galip Ensarioglu idi. AKP'li Ensaroglu, PYD ile olan gorusmesi ne zaman onune getirilse bir AKP'den beklenecek klasik tavri sergiledi; Ensaroglu'na gore, PYD ile gorustugu zaman, PYD teror orgutu degildi. Her ne hikmetse sonradan sap diye oluverdi. (Bir baska orgutu hatirladim ya.... neyse.) PYD ile bir yere gitmeyen 'gizli' muzakereler cokunce, PYD kadrosu teror orgutu ilan edildi. Malumun ilani olmus, PKK'nin Suriye kolu PYD teror orgutu ilan edilmisti. 


    Dustu dusecek Kobani ve 29 Ekim'deki PKK korteji

    ISIDciler PYD'nin kontrol ettigi Kobani'ye ilerlemekteydi. Turkiye'nin mudahale etmeye ise hic niyeti yoktu. Oyleki AKP iktidari, ve basta Erdogan, PYD ile her firstatta dalga geciyordu, "Bakin Kobani... sunun surasinda dustu duecek ha" diyordu sinirin obur tarafindan. 


    Iki ucu moklu degnekti aslinda. Mudahale etse PYD ile ayni topa girecek, etmese Kobani ISID'in eline dusecek, multeci akini cikacakti. Ara yontem bulundu. IKBY lideri Barzani, Turkiye'ye destek teklifinde bulundu. Plana gore, Irak sinirindan ve ucakla Turkiye'ye nakil edilecek pesmerge, buradan kara yoluyla Kobani'ye girecek, PYD'lilerle beraber ISID'e karsi savasacakti. Bu nakil icin de cok guzel bir gun secildi; 29 Ekim. 29 Ekim gecesi, pesmergeler, Kurdistan bayraklarini sallaya sallaya, konvoylar esliginde Kobani'ye giris yapti. 


    "Dustu dusecek" Kobani ve icindeki PYD'liye can simidi, 29 Ekim'de Turkiye'den gecmisti. 


    Kobani dusmedi. Kobani 'direnisi' de bolgedeki kurtleri de pyd'ye katilmak ve federe olmak icin atesleyen bir 'milli' unsur haline geldi. Kobani dusmemisti ama, kobani'ye destek icin baslatilan gosteriler turkiye tarihinde "hendek savaslari" olarak anilacak, bir dizi meskun mahalle operasyonlarinin fitilini ateslemisti. Suriye'de gerek ISIDcilerden gerek PYD'lilerden ogrendileri numaralari PKK'lilar Turkiye'de sehirlerde uygulamaya koydu; oyuncaktan, saate, duduklu tencereye kadar her obje potansiyel bir patlayiciydi. Cizre ve Sur, hendek olaylari sirasinca neredeyse yerle bir edildi. Onlarca sivil ve asker/polis sehit oldu. 

    .


    Mobil Turbe 

    Suriye ic savasi dunyaya "ISID" "PYD" gibi terimler disinda yeni bir sey daha kazandirdi; Mobil turbe. Suriye'nin icinde bulunan Suleyman Sah turbesi, turkiye'nin turk sinirlari disinda bulunan tek toprak parcasi idi. Esasen Suriye'nin daha guneyinde olan Suleyman sah turbesi, cumhuriyetin ilk yillarindan bu gune, ozel izinle turk askeri tarafindan korunmakta, turkiye tarafindan masraflari karsilanmaktaydi. Sonraki yillarda, Firat uzerine insa edilen barajlar neticesinde, turbenin su altinda kalma riski ortaya cikinca, yeri ilk o zaman degistirildi. O zamandan suriye ic savasina kadar da suleyman sah turbesi sessizligini korudu. Is, ISID'in turbeye yaklasmasiyla degisiverdi. 


    Ofkeli sunni genclik ISID turbeye yaklastikca bolgedeki turk askerinin durumu kritiklesiyordu. Sonunda enteresan, pek de beklenmeyen bir karar verildi. Turbenin oldugu bolge bosaltilacak, Suleyman sah'in naasi nakledilecekti. Enteresan bir karardi, cunku, turbe esasen turk topragiydi. Yani Izmir ne kadar turk topragiysa, suleyman sah'in alani da o kadar turk topragiydi. AKP'yi pek irgalamadi bu. Turk askerinin selameti icin denilerek, turbenin bosaltilmasina karar verildi. Turk topragi ISID'cilere birakilmisti. 


    Isin en buyuk ironisi de, turbenin tasinmasi siracinca gerceklesti. Turbeyi tasimak icin gonderilen askeri mufrezenin, turbeye ulasmasi icin PYD'den izin alindi. (Hani su teror orgutu dedigimiz var ya, iste o). PYD'den cikan izin sonrasi, turk zirhli araclari, PYD'nin eskortlugunda PYD bolgesinden gecip, turbeye ulastilar. Turbeyi ve personeli alip, goturulemeyen ne varsa havaya ucurduk. Sonra da geldigimiz yoldan, yine PYD eskortluguyla turkiye'ye giris yaptik. ISID icin buyuk bir zaferdi cunku Turkiye ISID korkusundan topragini birakip kacmisti. Nasil Turkiye sahte muslumandi ISID'e gore, kafirdik, cok ta sasirtici olmamistir ISID'ciler icin. PYD icin de ayri bir sukseydi, malum TSK, PYD izni ile turbeye ulasabilmisti. 


    Suleyman sah'in naasi elbette kamyonet kasasinda beklemedi, "belki bir gun" diyerek, turkiye sinirlarinda, sinira yakin bir yerde gecici olarak defnettik. Aradan yillar sonra, Kalkan operasyonlari ile beraber olusturulan guvenli bolge sonucu, Suleyman sah'in naasi 4cu kez yer degistirdi, bu sefer eski yerinden ziyade, sinira daha yakin bir yere gomuldu. 


    Turkiye'nin mobil turbe macerasi de burada son buldu.

    .


    Obama: "No Boots on Ground" Obama: "Boots on Ground baby"

    Kobani olaylari ve PYD ISID catismasi devam ederken, Suriye'nin kuzeyinde durum gittikce icinden cikilmaz hale geliyordu. Turkiye'nin sinirini koruyamadigi veya korumak niyetinde olmadigi apacik ortadaydi. Suriye sinirindan turkiye'ye gecen multeciler ve cihatcilar gerek kara ama en cok deniz yoluyla avrupa'ya akin ediyordu. ISID'in de tek PYD ile durdurulamayacagi acikti. Durum boyle olunca, buyuk abi devreye girdi. ABD ilk basta "ne boots on ground" yani, yerelde bir unsuru olmadan ISID'i hava unsurlariyla yokecegiz derken, Kobaniye ozel kuvvet unsurlarini gondermeye baslamisti bile. Kisa bir sure icinde, ABD, PYD guclerinin hamisi olacak, silah ve teknik destek verecek, AB de bu topa girecekti. Degerli muttefigimiz ABD'nin agzindan cikanlara bagli olan malum dis politika ve tonton teyzelerini uzun donemde, uzun bir kaziklar silsilesi beklemekteydi. 

    .

    *****UZERINDE DRIFT YAPILAN KIRMIZI CIZGILER


    Kirmizi rengi, uyaridir aslinda. Genel anlamda kirmizi rengine insan olarak uyarici bir anlam yukleriz. Turkcemizde yer alan "kirmizi" cizgi tabiri de "kabul edilebilecek son, limit evresi" olarak da tercume edilebilir. Gel gor ki, Is suriye'ye gelince, turkiye'nin soyledigi ne kadar kirmizi cizgi varsa alayinin uzerinden gecildi.


      Esad rejiminin kimyasal silah kullanmasi - Ilk bunla basladi. Esad rejimininin kimyasal silah kullanmasiyla dunya ayaga kalkti. BM, Suriye'ye gozlemci gondererek, Suriye'de ne kadar kimyasal silah varsa topladi. Kirmizi cizgiydi halbuki. "Aha" dedi AKP, "kesin gidecek artik bu esed". Gitmedi.

      Sinir koylerinin bombalanmasi - Turkiye'nin bir baska kirmizi cizgisi. Suriye turkiye'yi bombaladikca, turkiye "kirmizi cizgi haaa" diyordu. Ama kimse kaale almiyordu, Suriye ordusu sinir kontrolunu elinde tuttugu sure boyunca onlarca kez turk koylerini bombaladi.

      Firat'in dogusu-batisi vs. vs. - Turkiye'nin efsanevi kirmizi cizgilerinden. Her firsatta firat'in saginda solunda teror varligina izin vermeycegimizi tekrar ettik. Yine takan olmadi. AB ve ABD PYD'lilere silah vermeye, PYD de silahlari PKK'ya yollamaya devam etti. Seneler sonra, PKK'nin elinde artik turk tanklarini direk vuracak anti tank silahlari, anti helikopter silahlari vardi. Kirmizi cizgiyi yine takan olmadi.

      Idlib - Idlib'in guneyi kirmizi cizgiydi once. Suriye pek takmayinca, Suriye'ye operasyon duzenledik. Ama hava sahasi kapaliydi, e drone'larla bir yere kadardi. Kirmizi cizgilerden feragat ettik, bazi gozlemci noktalarini kapadik. Idlib'in icindeki cihatcilar da bize kaldi.

      Multeciler - Turkiye'nin yalama olmus kirmizi cizgisi. Icinizde turkiye'nin 'kirmizi cizgi' dedigi multeci sayisini hatirlayan varmi ? Hani, su "X" sayisi gecilirse, Suriye'ye girer tampon bolge kurariz olayi.... Ben soyleyim, 160.000. Multeci konusuna girecegim sonra.



    RF4

    Turkiye ile Suriye arasinda iplerin koparan olay Turkiye'ye ait RF4 kesif ucaginin akdeniz'de dusurulmesiydi. Turkiye'ye kurulan radar sistemlerinin testi icin Suriye sinirinda kesif gorevi icra eden Turk ucagi, Suriye'den acilan atesle dusuruldu. Turkiye bu olaydan sonra diplomasiyi hatirladi ve "mutekabiliyet" esastir diyerek, Suriye'ye ait her unsurun Turk hava sahasini gectigi an dusurelecegini acikladi. Turkiye sinirina ates eden suriye topculari da bundan mahrum degildi. Turk topcusu "kazara" turkiye'yi vuran suriye ordusuna anladigi dilden cevap veriyordu artik. Bu olayin ardindan, suriye'ye ait ucak ve helikopter yer yer siniri asmaya devam etti. Her denediklerinde de dusurulduler. Ama Suriye'de ucak her ucak suriye ucagi degildi, nitekim Rusya, Suriye'de durumun kotuye gitmesinin ardindan Tarsus ussune ikmal yapmis, ve muhaliflere turk sinir hattinda hava operasyonu icra etmekteydi. 


    Ve beklenen oldu, Turkiye, Rus ucagini vurdu. 

    .


    Rus ucagi

    Turkiye'nin rus ucagini dusurmesi dis politikada uzun sure yankilandi. Suriye ve Rus-Turk iliskilerine de uzun donemde etki etti. O donemde, Suriye'deki gelismeler neticesiyle bir hayli gaza gelmis AKP basini ucagin vurulma haberini son dakika olarak verdi. Ama bir sorun vardi, TSK "kimligi belirsiz" demisti aciklamasinda. Kimse ne oldugunu bilmiyordu. Erdogan ogle saatlerinde ilk aciklamayi yapti, uzerinden saatler gecmisti ama Erdogan "Aidiyeti belirli degil demekte israr ediyordu. Bomba ise Stratejik Derinlik kitabinin efsanevi yazari Ahmet davutoglu'ndan geldi. Davutoglu, AKP grup toplantisina cikacak, ucagin Rus ucagi oldugunu teyit edecek, ustune bir de "emri ben verdim" diyecekti. 


    Sonrasinda ise, uzun bir sure "Emri kim verdi" tartismasi devam etti. Gerek Erdogan, gerek Davutoglu, emri verdikleri konusunda israrciydilar. Dusurulen rus ucagi bir dondurmaydi, 2 kardes de paylasamiyordu sanki. AKP'liler ise tam bir zafer sarhoslugu icindeydi. Kolay mi, koskoca Rusya'nin ucagi dusurulmustu. Ucaktan sag kurtulan 2 pilottan birini, turkiye'nin cihatci unsurlari havada kursun yagmuruna tutup delik desik etmisti, ama kimin umrundaydi, Rusya'nin ucagini dusurmustuk, boru muydu. Hatta AKP'liler isi bir adim daha ileriye goturuyor "Bir daha ihlal etse de bir daha vursak, vurdukca vurasi geliyor insanin" diyerek, iclerinde uzun yillar sakli kalmis sado-mazosist fantezileri rus ucagi uzerinden aciga vuruyorlardi. 


    Erdogan da ustune basa basa emri kendisinin verdigini soyluyor, "bir daha olsa yine vururuz" demekten geri kalmiyordu. 


    Ama kazin ayagi oyle degildi. 


    Rusya ucak faciasi sonrasi Suriye politikasini da Turk politikasini da degistirdi. Turkiye'den aldigi urunleri kesme karari verdi, "almazsan alma lan domatesleri" dendi. Is domateste bitmedi. Rusya sonrasinda tarihindeki en buyuk silah ikmallerini Tarsus'a gerceklestirdi. S300 sistemleri aktive edilerek, Suriye'nin hava sahasi kontrol alina aliniyor, bunu yaparken de Turk hava kuvvetlerinin suriye uzerindeki ucus ozgurlugu sona eriyordu. Turk bogazlarindan gececek fuze gemileri ve muhimmatlardan, bundan yillar sonra, kalkan operasyonlarinda gorev alacak mehmetcigin uzerine yagacak, rusya her firsatta turk askerini "kazara vurmaya" devam edecekti. Turkiye'nin Rusya politikasi ise 15 Temmuz sonrasinda yine cark edecekti. 


    Once "emri ben verdim" idi. 

    Sonra "pilotaj hatasi olabilir" oldu. 

    15 temmuz darbesi sonrasi ise "bu pilotlar fetocuymus, rus ucagini kasten dusurmusler" dedi erdogan. 1 yilda 3 aciklama degistirdi. Kimse de farketmedi. "Bir daha girse de bir daha dusursek" ten "pis fetoculer kardesim vladimir'in ucagini dusurmus" e evrildi is. 


    Zamaninda Rus ucagini dusuren Turkiye, 15 temmuz sonrasi, rusya'dan aldikca aldi, sanki rus ucagini unutturmaya calisircasina, once rusya'dan bakliyat ihracat etmeye karar verdik. Sonra THY ile Sukhoi bolgesel jet almak icin niyet mektubu imzaladi. Sonra da elde dondurma ile PAK-FA bakmaya gittik. Nasipse ondan da alacagiz, malum F35 mefta.


    Bir de S400.


    Bu kadar alisverise ragmen, Rusya Turk "hancerini" unutmadi. Unutacaga da benzemiyor pek. S400 alimi sonrasi, fabrikanin "biz size mali sattik, isterseniz patates yetistirin ustunde" demesi basli basina bir olay bence, S400 satisinin ne kadar gostermece oldugunun belirtisi. Bundan once, Rusya'yi ziyaret eden Turk heyetinin once "Katerina" bustunun bulundugu odaya hizaya cekilmesi var. (Malum Katerina'yi iyi bilir Osmanliciliar), bundan sonra da Hulusi Akar ve ayak takiminiin elleri pence Putin'i beklemeleri, sonra da ayagina gitmeleri. 


    Bunun bir de "Gel yavrum Ahmet" Putin kismi var. Malum, Putin Ahmet Davutoglu'nun cocuk gibi el hareketiyle ayagina cagirmisti, o unutuldu sanirim. Bu dis politika bir harika dostum. 

    Dipnot: Caterina odasi hikayesinini unutmustum @lazer__ hatirlatti sagolsun. 

    .


    *****PARANTEZ: Bir F35 Gecti Bu Diyarlardan: Basindan sonuna Turkiye'nin F35 Macerasi


    Turkiye'nin F35'le olan imtihani tipki dis politikasi gibi karman corman bir hikaye aslinda. Hikayeyi net anlatmak icin, filmi basa sarmakta fayda var. 


    Turkiye'nin hava savunma sistemine olan ihtiyaci ve Cin'le yasadigi garip fuze ihalesi:

    Aralarinda Patriot ve Avrupali sistemlerin de oldugu bir ihale acti Turkiye bundan bir kac yil once. Hatta mevzu o kadar eski ki, sanirim daha van munitler olmamis, Israil'den Arrow bile ihaleye katilmisti. Turkiye ihale sartlarinda acikti; teknoloji transferi istiyordu. Taraflarla gorusuldu, Cin'in disinda kimse teknoloji transferine yanasmayinca, ihaleyi Cin kazandi. Mevzu buradan sonra corbaya dondu. Tipki S400'de oldugu gibi Cin fuzelerinde de benzer argumanlar ufaktan ufaktan pisirilirken, ABD yaptirimina gerek kalmadan, Cin'le oyle ortak ise pek de girilemeyecegi ortaya cikti. Cin tarafi ile Turkiye teknoloji transferi konusunda ortak bir paydada bulusamayince ihale iptal oldu. Butun bu surec icinde Arap Bahari patladi, Suriye ile kanli bicakli noktaya geldik.

    .


    Suriye ic savasi, Turkiye'ye dusen roketler, 'Nazi' Almanya'nin, 'Portakal' Hollanda'nin gonderdigi Patriotlar

    Suriye'de savasin patlamasi, Turkiye'nin kesin bir taraf almasiyla, sinirda durum kontrolden cikti. Devamli dusen roketler, Suriye ve Turkiye'nin karsilikli olarak savas ucaklarini dusurmesiyle NATO'dan resmi olarak destek talep edildi. Buna muteakip, NATO itffaki cercevesinde Patriot bataryalari getirildi, sinir bolgelerinde konuslandirildi. Kagit uzerinde Patriot'lar gelmisti ama varliklarini pek hissetmedik, fuzeler roketler dusmeye devam etti, cunku Patriot'lar bu is icin yapilmamisti, ama medya bunu pek takmadi "nerede bizim hava savunma sistemimiz" diye tutturdu, sorulmasi sacma sorular uzerinden "NATO cop, NATO ise yaramaz" dendi. Bir sure sonra bataryalar ufak ufak kaldirildi, Avrupa'ya geri donduler, Turkiye de patriotsuz gunlerine. Herhalde bunda, Fatma Betul Sayan Kaya'nin olmayan, olduralamayan Hollanda ziyareti ve sonrasinda portakal bicaklayan AKP'lilerin etkileri olmustur sanirim.

    .


     S400'ler 

    Turkiye'nin S400 alisi, tabii ki F35'lerden ayri tutulamaz. 15 Temmuz sonrasi "almazsan alma lan domatemizi Putin" den "kardesim Vladimir"e donen bir iliski soz konusuydu Turkiye ile Rusya arasinda. ABD'nin sartli satmaya yanasmadigi Patriot'lardan ve Cin'le bozulan ihaleden sonra, gozler bir anda Rusya'ya cevrildi. Sanki Rusya, Suriye'de karsisinda oldugumuz Besar Esad'in hamisi degilmis gibi, once yandas medyada bir S400 muhabbeti donmeye basladi. Herkes "yok canim o kadar da degil" derken, bir anda Rusya'dan "Turkiye isterse S400 satariz" aciklamasi geldi. Medya da, Rusya da hazirdi buna. ABD ve NATO ise olabilecegine ihtimal vermiyordu. 


    Ama beklenmeyen oldu, Turkiye S400 almaya karar verdi. Taraflar aralarinda iyi niyet mektuplarini imzalarken Rusya ve Turkiye bunun iliskilerde yeni bir donem olacagini soyluyor, medya S400'den sonra ortak tank, orta savas ucagi uretilecegini yaziyordu. Medyaya gore Turkiye tarafini secmis, pozisyonunu almisti. Gazimiz o kadar coktu ki, NATO'dan artik cikilmasi gerektigini soyleyen bile vardi. Turkiye'de bunlar olurken AB ve ABD ise olan biteni hem sukunetle izliyor, hem de ne oldugunu anlamaya calisiyordu. Oyle ki S400'un bir secim hareketi, ya da tabiri cazisse Turkiye'nin nazlanmasi olarak niteleyen de vardi.


    Ne zaman is ciddiye bindi, AB ve ABD S400'un disinda bir sey daha hatirladi; F35.

    .


    Cinli hackerlar


    Turkiye, Suriye ile 15 Temmuz ile ugrasirken, dunyanin obur yakasinda enteresan bir olay yasandi. Cinli olduklari iddia edilen (Cin hic bir zaman bunu kabul etmedi), bir hacker grubu, Lockheed Martin'in urettigi ve aralarinda Turkiye'nin de oldugu F35 projesine ait pek cok gizli belge ve projeyi ele gecirdi. Endustri casuslugunun muhtemelen en buyuk soygunu olarak kayitlara gececek bu olay sonrasi, F35 projesine ne olacagi Bati basininda uzun bir sure gundemi isgal etti. Butcesi asilmis, "ucamayan ucak" lakabi takilan F35 projesinde ariza ustune ariza cikiyor, ucagi kullanan pilotlar gorme ve duyma kayiplari yasiyor, vertigo geciriyordu. Tum bunlar olurken, Cin F35'den asirdigi proje ve bilgilerle J20 ve J18 ucaklarini gelistirdi. Bununla da yetinmeyen Cin, Rusya'dan ek bir siparis verdi; S400.


    AB ulkeleri ve ABD 1 trilyonu bulmus F35'i cope atmaya tarsitirken, Turkiye'nin de S400 isine girmesi ozellikle Baltik ulkelerinde bir endiseye sebep oldu. Nihayetinde S400 'hayelet ucak katili' olarak lanse ediliyordu. Suriye'de konuslu olduklari sure zarfinda kullanilmamis olsalar da, Israil F35'leri aktif bir operasyonda kullanan ilk ulke oldu. Israil F35'leri Suriye S200'leri bypass ederek hedeflerini vursa da, Lubnan korfezi uzerinde ID'leri acik olarak uctuklari goruntuler servis edildi. Buna sepeb olarak da S400'ler gosterildi.


    S400 ve F35'ler gerek Suriye ic savasi, gerek Cin'in endustriyel casuslugu sonucu beraber anilmaya baslanirken, Baltik ulkeleri sonunda kazan kaldirdi. Gerekce acikti, F35'e yatirilan paralar inanilmaz agirdi ve S400'e kurban edilemezdi. F35 konusunda bir projeye dahil olmayan ve sadece alici olarak ismi gecen Israil de projede daha fazla rol almaya karar verdi. Israil, Baltik ulkeleri derken, ABD'de S400'e olan tavir giderek sertlesiyordu. Artik karar alinmisti, Turkiye ya F35 alacak, ya da S400 alacakti.

    .


    Turkiye'nin asiri ozguveni

    Bu noktadan sonra Turkiye tarafi, akli selim diplomatlarin yapamayacagi seylere imza atti. Bunlardan ilki, sonucunun ne oldugu bilinmesine ragmen, S400 meselesini gidebilecek en uzak noktaya kadar otelemek oldu. Surecin basindan sonuna, Turk tarafi "bunu sonra konusalim' dan oteye bir arguman uretmedi. 


    Ilk basta takinilan tutum, oldukca basit "S400'ler ve F35'ler uyumsuz degildir" oldu. Buna cevabi ise bizzat Lockheed Martin ve askeri gozlemciler veriyordu; F35 ve S400, birbirlerine karsi uretilmis sistemlerdi, Cin ve Rusya'nin radar konusunda aldiklari mesafe ortadaydi. Ustelik olayin bir de NATO tarafi vardi ki, Rusya konusunda gerek us, gerek lojistik bakimdan ABD'nin iliskide oldugu bazi Baltik ulkeleri projeye karsi guvensizliklerini ifade ediyordu. Bunun uzerine Turk tarafi, otelemeci tavrini devam ettirerek bu sefer "Ama biz S400'leri ayri kullanacagiz" diyerek NATO'yu devreden cikarmaya calisti. Ancak bu hareket de etkili ve inandirici bulunmadi. Sonrasinda ise "Ama Rum tarafinda S300 var" denilse de, S300 ile S400'un ayni sistem olmadigi, ve S300'lerin oyle pek aktif olarak kullanilmadigi unutuldu. Sonu olarak bu taktik de kaleden dondu.


    Sonrasinda ise, isleri oteleme adina Turk tarafi "NATO/ABD ile ortak komisyon kuralim, bakalim S400 uyumlu mu uyumsuz mu" dedi. Ancak komisyona katilacak uyelerin yeni soyleyecegi bir sey yoktu, sonuc olarak onerinin ici bos idi. Oyle ki Turk tarafi da bunun farkinda olmaliydi ki, "S400 meselesini Agustos 2019 sonrasinda, Nato toplantisina kadar oteleriz" gorusu agir basiyordu.


    Ancak Amerikan tarafi kararliydi. Gectigimiz Haziran 2019'da ABD'nin savunma bakan vekili acik bir mektup yayinladi; "S400 alirsaniz sonrasinda olacaklara karismayiz" ayarinda servis edilen mektubun ardindan turk tarafinda "yaptirim olabilir galiba" dusuncesi belirmeye baslamisti.


    Isin diplomasi kisminda bunlar olurken, malum medyamizda bahar havasi esmekte, turkiye dokunulmaz ulke havasi verilmekteydi.


    "Turkiye proje ortagi bizi kimse atamaz" yazilari cikiyor, "Bizi cikarirlarsa F35 iptal olur" deniliyordu. Gercekte olan ise Israil'in ABD'lilere "eger Turkiye'yi sutlarsaniz, biz boslugu dolduruz" demesiydi. Toplamda 1000 parcanin altinda bir uretim yapan turkiye'nin uretttigi parcalarin cok azi 'kritik' olarak kabul ediliyordu. Bunun ustune, Turkiye'nin atilacagini ongoren ana uretici LM'nin kritik parcalari coktan stokladigi, parca stokuyla uretim bandi yeniden duzenlenene kadar gecikme yasamayacagi da Pentagon tarafindan aciklanmisti. Butun bu 'guzel' haberlerin ardindan, ucak uretim tecrubesi zaten cepte olan Japonya, F35 projesine katildigini acikladi.


    Tabii bu gelismelerin hicbiri Turk medyasinda yer almiyordu, verilen tek haber "Biz ana ureticiyiz olum"dan oteye gecmiyordu.

    .


    Ben senin yaptirim yapma ihtimalini sevdim be Trump


    Medyada bir kac "yaptirim geliyor galiba" sorusunu soran gazetecilere ise verilen cevap netti; "reyiz sozunden donmez". Oyle de oldu. Istanbul seciminden 2 kere yenilgiyle cikan AKP hukumetinin S400'de de geri adim atmasi buyuk bir basarisizlik olacakti. S400'ler iptal edilse, "Turkiye boyun egdi" algisi olusacak, edilmese gelecek olan yaptirimlarin ekonomiyi dagitmasi olasiligi vardi.


    Medyanin yarattigi ara cozum, "Alacagiz ama kullanmayacagiz" oldu, lakin Erdogan netti; "alacagiz, kuracagiz, 'aktif' kullanacagiz". Aktif ne demekse artik, sanki ramazan topu aliyorsun mubarek her gece atacaksin bir vole.


    S400'lerden kolayca kurtulunmayacagi ortaya cikinca, butun gozler bir sonraki Trump - Erdogan bulusmasina cevrildi. Nitekim bulusma sonrasi Erdogan 'kendimizi ve kararimizi acikladik, yaptirim beklemiyoruz" diyerek kendince nokta koydu S400 tartismalarina. Trump tarafi da "Turkiye'nin Patriot almamasi Obama'nin sucu" diyerek sucu kendisinden onceki baskana atiyordu. Ancak 2 tarafin unuttugu nokta vardi; 1. F35 ortak uretim projeydi ve ABD tek karar merci degildi, 2. Yaptirim kararlarini baskan degil kongre verirdi.


    Sonuc olarak S400'lerin tesliminden kisa bir sura once, ABD kongresinde hem demokrat, hem cumhuriyetci uyeler ortak bir yasa teklifi vererek yaptirim karari alinmasini talep etti.

    .


    Yaptirimlar


    S400'lerin Turkiye'ye ucak ucak inisini malum medya servis ederken, ABD'den F35 karari da elimize ulasti. Turkiye resmi olarak F35 programindan cikarilmisti. Programda alt yuklenici olan Turk sirketleri, Turkiye'nin kullanmayacagi ucak icin 2020 sonuna kadar parca uretmeye devam edecek, Pentagon ve Kongre de bu sure zarfinda yeni tedarikciler bulacakti. Esasen yeni duymadigimiz seylerdi bunlar. Nitekim ABD ve kongre ve Pentagon ne yapacagini onceden soylemis, ama Turk tarafi "biz bir sey olmaz" deyip iplememisti. 


    F35 programindan cikarildigimiz haberi geldikten sonra, yandas medya ve AKP yonetimi her zamanki gibi gercegi yamultma egilimine gitti. Once bir tercume rezaletiyle karsilastik. F35'lerin iptaline iliskin basta Anadolu Ajansi, sonrasinda da buradan yurutulen bozuk ceviri ile haberler servis edildi. Ilk basta "Turkiye 100 F35 alacak ama daha fazla vermeyecegiz" cevirisinin hic oyle olmadigi, esasen Turkiye'ye hic F35 verilmeyecegi anlasildi. Sonrasinda da AKP de malum tayfa, "Turkiye programdan henuz cikarilmamis, karar ise gecici bir karar" demeye basladi. Karar gecici degil, kaliciydi. AKP ise beklemedigi tokadin acisini nereden cikaririm dusuncesindeydi. 


    Devaminda medyadan ardi ardina, "uzman" haberleri "indirilmeye" baslandi. Guya "ABD'de gizli kaynaklari" olan bu tiplere gore, aslinda Trump F35'lerin verilmesi konusunda israr etmis, lakin ABD'deki derin devlet hayir diyerek, Trump'tan bagimziz karar almisti! Bununla da gazi kesmeyen bu guruh, olayi bir adim daha ileri tasiyarak, Trump'in bu karari veto edecegini soyleyerek, Turkiye'nin oyle kolay kolay F35'den ayrilmayacagini yazdi. Halbuki gemi coktan limandan ayrilmis, Turkiye'nin urettigi parcalarin muhtemelen Israil tarafindan uretilecegi neredeyse kesinlesmisti.


    Sonrasinda "biz F35'e bu kadar para saydik" tartismasi alevlendi. Yine turk medyasinin farkedemedigi sey Turkiye'nin projeden kendi istegiyle degil, projenin butununu S400 ile tehlikeye attigi icin cikarildigi gercegi. Boyle bir durumda, birakin Turkiye'nin para iadesi almasini, tazminat odememesi bile bir basari sayilacaktir. Durum boyleyken, dune kadar "F35 iptal olmaz" diyen Turk medyasi an itibariyle ABD'nin yaptirim uygulamayacagini, Trump'in yaptirim karari ciksa bile en hafif yaptirimlari sececegini yaziyor. Ancak daha once belirtildigi uzere, yaptirim karari Baskana degil, kongreye bagli.


    Turkiye F35 ve saydigi 1 milyar dolari unuturken, gectigimiz aylarda ABD kongresinden bir karar daha cikti. Turkiye icin uretilen ve ABD'de hangarda bekleyen F35'lerin ABD hava kuvvetlerine katilmasina karar verildi. Karar sonrasi Turkiye bir sey dedi mi ? Nerede bizim 1 milyar diye sordu mu ? Sence degerli okur, sormus mudur? 


    Turkiye'nin F35'lerinde durum buyken, F35 konusunda 2 haber gectigimiz gunlerde geldi. Turkiye'nin cok da deger verdigi, ummet-i musluman'in uyesi Birlesik Arap Emirlikleri, F35 almaya karar verdi. Isin komedisi, kongre de F35'leri satmaya yanasiyor gibi gorunuyor simdilik, top F35'in ortadogu'daki bir diger kullanicisi Israil'de. Yunanistan da benzer bir sekilde F35 almak istedigini Amerikan mercilerine iletti. 


    Yani ozetle, Yunanistan ve BAE, Israil'le beraber Ortadogu'daki diger F35 kullanicilari olacaklar. Bunlar olurken de TSK, yasi 40'a dayanmis, neredeyse 1.5 nesil geriden gelen F16'ya mahkum kalmis olacak. 


    Biz de burada hala TFX'i, PAKFA'yi konusuyoruz. Daha Altay'a Almanya'dan motor getiremeyen iktidardan, TFX uretmesini bekliyoruz. 

    .


    Papaz Brunson

    Yine dis politikada guclu, ayagi yere basan Turkiye'nin onemli carklarindan. 15 Temmuz sonrasi feto furyasinda tutuklananlardandi Rahip Brunson. Amerikan baskan yardimcisi Pence'in de uyesi oldugu evanjelist kiliseninin bir uyesi olan Brunson, malum medya tarafindan casus ilan edildi once. AKP'nin tepe kadrosu da ayni seyi dusunuyordu. Papaz, kagit ustunde papazdi. Aslen casustu. 


    Papaz'in yargi sureci uzadikca uzuyor, ABD'de ise secimler yaklasiyordu. Hal boyle olunca, Trump ve Pence, Papaz'i hatirladi. Once yardimcilar, asistanlar gonderildi Turkiye'ye. Ama Turkiye, buyuk ulkeydi, oyle assistanlarla falan, yargisina mudahale edilemezdi. Durum boyle olunca, Trump'in sabri tukendi, acik acik Turkiye'yi tehdit etmeye basladi. Ama Erdogan milim oynamiyordu. Ancak bir gun pazarlik yapabilecegini belirtti. Dune kadar "bagimsiz turk yargisininin karari beklenmelidir" derken, birden bire papaz pazarlik maddesi oluverdi. Turk yargisinin imaji da copluge. 


    "Sen benden bir papaz istiyorsun" dedi Erdogan. "Sende de bir papaz var, al papazi ver papazi" dedi, Gulen'i isaret ederek. Ama Trump'la pazarlik kolay degildi. Zaten F35 ve S400 yuzunden limon olan iliskilerin ustune once Papaz, sonra da ne hikmetse acilan Halkbankasi dosyasi girdi. Dune kadar devlet ustun hizmez madalyasi verilen, Reza Sarraf New York'da bulbul gibi otuyor, Amerikalilara nasil Iran altinlarini Turkiye uzerinden, devlet ve ozel bankalarla akladigini anlatiyordu. 


    "No negotiation" dedi reyiz Trump. Kapali kapilar ardinda, "Ya Papazimi verirsin yada mal varligina tedbiri koyarim" dedigi iddia olarak basina sizdiriliyordu. Mal varliklari, halkbankasi diye konusurken, Trump Turkiye'ye agir bi mektup yazdi, bunu da twitter'dan postaladi. Turkiye'nin basina resmen "aptal olma" diyor, hakaretin 1ci kademesini cakiyordu. 


    Papaz Brunson bir sure sonra ABD'ye ozel ucakla ulasti. 


    Yargilamasi bitmemisti halbuki, sahi ne oldu Papaz'in dosyasi ? 

    .


    Yirtip cope atilan, sonra da Washingon'da ortaya cikan mektup


    Brunson'undan sonra Turkiye'nin bir de mektup gundemi cikti ortaya. Brunson'un ustune yazilan "aptal olma erdogan, seni severim akilli ol" mektubuna AKP tarafi cevabi ayni gun verdi. "Biz o mektubu aldik, yirttik ve cope attik" dediler. Cok sertti. Sonra Trump Erdogan'i ABD'ye davet etti. Haliyle gundem yogundu, herhalde papazi alacagiz diye heyecan da yapmistik. Neyse, ABD'ye gittik. ABD'ye gidince, Trump'la gorusulunce, haliyle basin mensuplarinin aklinda 1 soru vardi. "Mektuba ne oldu". ABD'yi ziyaret eden AKP'lilere soru soruldugunda alinan cevap ilgincti; "Mektubu aynen iade ettik gorusmede" dendi. 


    Halbuki kucuk bir sorun vardi. Biz zaten mektubu yirtip, cope atmistik. Acaba, "komsuya elimiz bos gitmeyelim" diyerek, cope atilan mektubu bantla yapistirip, Trump'a geri mi verdiler ? Yoksa twitter'daki versiyonu kopyalayip dosyaya mi koydular ? Kafamda deli sorular. 



    Bolum 4: Suriyeliler 


    Saat 2 oldu burada bugunluk bu kadar 

    Dış politika için muazzam denebilir.
    ABD'ye Suriye'nin kuzeyindeki kantonlardan çık yoksa vuracağım diyip de ABD'nin kendi üslerini vura vura çıkması...muzzam..
    Ülke tarihinin belki de en önemli başarısını Ak Parti medyası bile yeterince göremedi, yeterince yüceltemedi.

    Libya'da küresel çetenin eşkıyası Hafter'e kafa tutup tüm engellemelere rağmen Libya hükümeti ile D.Akdeniz'de ortaklık kurması da ayrıca takdire şayan.

    Keza D.Akdeniz'de kendi haklarını sonuna kadar koruması, Türkiye'yi Akdeniz'se olta atamayacak duruma geirmeye çalışan avrupa.ve Rum kesimine Frans'ya kafa tutması Macron'u "micron" yapması ayrıca gurur verici.

    Katar ile Sudan ile işbirliği yapması, Afrika'da etkin rol oynaması da başarılı olunan diğer konular.

    Kısaca çok etkin bir dış politika izliyoruz.

    Son cümleye ek olarak Rusya'ya 2.8 milyar dolar tazminat ödedik Rus füzesi alarak ( birde Rus nükleer santrali var Ruslar aynı santrali Mısır'a çok ucuza kuruyormuş).


    Ruslar 1 pilotuna karşı askerlerimizi öldürdü. Bu ölenlerin yakınları ne yaptı acaba yoksa yüksek tazminat aldılarda sus pus mu oldular

  • Mesela suriye politikası

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Ülkemizde Ekonomi ve Eğitim konusu on yıllardır katlanarak gelen bir sorun ve kısa vadede hemen hop ben parmağımı şıklattım eğitim sorununu çözdüm ekonomiyi düzelttim diye bir şey olmayacak ne yazık ki :( Daha 2-3 nesil bu bozuk eğitim sistemiyle heba olacaktır...


    Neden derseniz ülke çok kalabalık ve önceden gelen katlanarak artan sorunlar var bir iktidar hop ben geldim hemen çözdüm yapamıyor ve yapamazda. 85-90 Milyon Nufuslu bir ülkeden bahsediyoruz ve yabancılar ve mülteciler ile bu nufus belkide 100 Milyon :( 25-30 Milyon öğrenci vardır rahat ülkede. Bu kadar öğrenci olması seviyeyi ve kaliteyi ister istemez düşürür. Mesela sınıfta kalma bence kesinlike geri gelmeli herkes mezun olamamalı Üniversite okumak zorlaştırışmalı barajı geçen üniversite kazanmamalı.Bunu geçtim 200 puan ile adam alan Öğretmenlikler var bu adam ne biliyor ki ne öğretecek ilerde mzun olunca. Veya Formasyon ile düz bir bölüm okuyan dönüyor öğretmen statüsü kazanıyor tamamaen rezillik bence oda. Üstüne okullarda disiplin arttırılmalı. Ceza sistemleri arttırılmalı. Öğretmenin saygınlığı arttırılmalı.


    Mesela bana göre en büyük eğitimde yanlış bir Öğretmen KPSS ile atandı mı 70 yaşına kadar artık elden ayaktan düşüp neredeyse altına bez bağlanacak yaşta memurluk iyidir parası güzel diye öğretmenliğe devam etmesini yanlış buluyorum. Veya Öğretmen dediğin kendini geliştiren örnek bir birey olacak ki çocuklarıda o yönde geliştirsin ama ezberci zihniyetle KPSS'den 90 al kapağı devlete at temiz kafasında öğretmenlik olmaz. Kendini geliştirme yok öğrencinin sorunlarına el uzatma yok öğretmen mesela örnek olmalı sigara içen ilk okul öğretmeni olmamalı bana göre.


    Ekonomi konusundada hep dışa bağımlı olmamız üretimde pahada ağır ürün ihracatımızın pek olmaması ve tüm hükümetlerin resmen enkaz deviralması gerek dış borç gerekse yüksek faiz olarak ekonomimizi kötü etkiliyor. Üstüne senin ekonomik olarak büyümeni gelişmeni isteyen iç ve dış düşmanlarda cabası terör belası ballı kaymağı.


    Kimin söylediğini tam hatırlayamadım şimdi ama birisi Türk ekonomisi için don lastiğidir gibi bir laf etmişti. Her gelen hükümet ekonomiyi büyüttüğünü sanar uzar uzar uzar en son elinden bir kaçar eski haline gelir diyordu. Şuan ki hükümettte benzeri oldu günümüzde.





  • Dış politika için muazzam denebilir.
    ABD'ye Suriye'nin kuzeyindeki kantonlardan çık yoksa vuracağım diyip de ABD'nin kendi üslerini vura vura çıkması...muzzam..
    Ülke tarihinin belki de en önemli başarısını Ak Parti medyası bile yeterince göremedi, yeterince yüceltemedi.

    Libya'da küresel çetenin eşkıyası Hafter'e kafa tutup tüm engellemelere rağmen Libya hükümeti ile D.Akdeniz'de ortaklık kurması da ayrıca takdire şayan.

    Keza D.Akdeniz'de kendi haklarını sonuna kadar koruması, Türkiye'yi Akdeniz'se olta atamayacak duruma geirmeye çalışan avrupa.ve Rum kesimine Frans'ya kafa tutması Macron'u "micron" yapması ayrıca gurur verici.

    Katar ile Sudan ile işbirliği yapması, Afrika'da etkin rol oynaması da başarılı olunan diğer konular.

    Kısaca çok etkin bir dış politika izliyoruz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Novagate -- 18 Nisan 2021; 23:5:9 >
    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >

  • < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Mesela ey putin, uçağın sınırımızı taciz ederse bir daha uçağınızı düşürürüz diyip özürdilemek mi?
    Yada bu fakir görevde olduğu sürece terörist rahip çıkamaz diyip dışarı salması mı?
    Mavi marmara için gerekirse silahlı gemilerimizle ambargoyu deleriz diyip, sonrasında benmi ambargoyu size delin deyip geri adım atmasını mı?
    Amerikayı Türkiye düşmanı ilan edip, ardından abdli şirket mckinseyden danışmanlık almasını mı?
    Rusların pilotunu öldürdük diye, Ruslar iki kez intikam aldılar ilkinde 16 askerimizi şehit ettiler uçaktan atılan bombayla, sonrada 14 askerimizi, son şehit etmede rejim uçakları diyip rusya diyemeyen reisin mi dış politikası efsane?
    Daha sayayım mı? Ne çabuk unutuldu bunlar.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • ya harbiden bir musibet bin nasihatten iyidir...akp gitsin de görün chp yi hdp yi ülkeyi ne hale getiriyorlar..çünkü görmeden inanmayacak bu millet...her 50 yılda bir ders şart...inşallah sizin gibiler kazanır da ders olur millete.

    samimiyim.siz kazanırsınız inşallah.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Alen Doğu Gencer

    Bu mesaj silindi.

    Dogru diyorsun Turk bayragini indirip LGBT bayragi acsak ne guzel olur dimi hemde direk Avrupa Birligine gireriz. Hatta sizin guruhta ABD Ankarayi isgal etsede kurtulsak kafasi var. Sizi gercekten anlamiyorum Bu adam ne yapacakti gel kurdistan kur mu diyecekti veya akdenizde al sizin olsun ben istemiyorum mu diyecekti gercekten muhalefetin istedikleri sacma otesi. Ben CHP kokenli birisiyim o kadar nefret ettimki kendi partimden. Su ulkede akp iktidar olali bir gemi bir hortum siyaseti kafasindan bi kurtulamadilar. Adamlar en son azerbaycana neden yardim ettik demislerdi artik canima tak ettigi yer burasi oldu benim icin. ben oyumu akpye degil Erdogana veriyorum.


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Esad devrilecek Emevi Camiinde namaz kılınacaktı Esat ayakta ve sınırımızda PYD var ne kadar başarılı yaw :)

    < Bu ileti Android uygulamasından atıldı >
  • ABD ile ilişkiler zaten belli, Rusya ile de Suriye'de düşmanız, Libya'da düşmanız, Ukrayna olayında düşmanız. S400 aldık F-35'den olduk şimdi ne S400 kuruluyor ne F-35 alıyoruz ikisinden de olduk ama çok iyi politika uyguluyoruz. Azerbaycan dışında taktir ettiğim hiçbir hamle yok



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kitabdar -- 19 Nisan 2021; 4:30:16 >
    < Bu ileti Android uygulamasından atıldı >
  • Kitabdar kullanıcısına yanıt

    Erdoğanın çevresinin çok etkisinde kalan biri olduğunu düşünüyorum zaman zaman. Davutoğlu faktörünü de unutmayalım. Pyd ye sahip çıkan, abd ne derse emir telakki eden muhalefeti de unutmayalım. Hükümetteki yanar dönerlik ve çoğu zaman uzağı görememe, içimizdeki bölünmüşlük ve bundan faydalanan malum güçleri de unutmamak lazım. Olayların hiçbiri tesadüf değil ortadoğudaki.


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • ne alaka
  • nexus can N kullanıcısına yanıt

    Geçen sene bu foruma akp'nin dış politikadı beceriksizliği adlı konu açılmıştı ve yedikleri tüm bokları bir bir anlatıyordu. Sileceklerini bildiğim için kaydetmiştim. Al bak okursun, belki uyanırsın.



    **** GIRIS 


    Hava 25 derece, soyle gecmise baktim. Yaktim cigarayi bir liste yaptim. Son 20 yilin dis politikasinin ozetini cikardim. 


    Murat Muraoglu gibi oldu ama kusura bakmayin, neyse listeye bakalim. 



    **** BOLUMLER: 


    Bolum 1, 2002 - 2010: Irak tezkeresi, ortadogu politikasi, ilimli islam, van minut, monser ve mavi marmara olayi

    Bolum 2: Arap Bahari, Ummetcilik ve Ihvan politikalari, post-monser donemi dis politikasi, Avrupa'yla olan iliskiler

    Bolum 3: Suriye

    Bolum 4: Suriyeliler (yakinda)


    **** KONU DUZENLEMELERI, GECMIS


    Ikinci mesajdaki bolum 2 ve 3'u ilk mesaja, yani burada aldim. 

    Eklemeler [30 Agustos]: Bolum 1: Van Minut sonrasi geri vites, Bolum 3: Suriye'de temizlenen mayinlar, F35 rezaleti






    .

    ** BOLUM 1: 2002 - 2010 **



    Tezkere (Mart 2003): 


    Irak isgaline hazirlanilirken, AKP, operasyonun Turkiye'nin guneyinden baslamasi icin bir tezkere hazirladi. Plana gore isgal turkiye'nin aralarinda olacagi koalisyon ulkeleri uzerinden gerceklesecek, abd kara birliklerini turkiye-irak sinirindan sokacakti. ABD ve Bush yonetimi tezkerenin gececeginden o kadar emindi ki, tezkereyi beklemeden, adana tank dolu gemilerini, incirlik'e muhimmatlari yigmaya baslamisti. Gemiler korfezde beklerken, ankara'dan beklenmedik haber geldi. Daha 2 yillik AKP tarihindeki en buyuk fireyi verecek, tezkere meclisten donecekti.

    .


    Irak Isgali (19 Mart 2003):

    ABD'nin o zamanki baskani Bush kafasina Saddam'i takti, olmayan kitle imha silahlari uzerinden Irak'a savas ilan etti. O zamanin basbakani, ABD askerlerine "Ayaginiza toz, basiniza tas degmesin, gazaniz mubarek olsun" dedi. 

    .


    Muzik Notasi (Temmuz 2003)

    Tezkerenin acisi cikmadi tabi. Bir 4 temmuz sabahi, ABD gucleri, iclerinde TSK unsurlarinin oldugu gayet bilinen bir usse baskin duzenledi. Aralarinda komutan ve subaylarin oldugu TSK unsurlari baslarina cuval gecirilerek gozaltina alindi. Ankara'da kiyamet koparken, aslin lideri grup toplantisinda "simdi muhalefet nota da nota diyor, muzik notasi mi veriyorsun, ey baykal" dedi. Turk askerinin basina cuval gecirilisi, uzun sure akillardan cikmadi. Nota da verilmeyince, cuvalin intikamini almak, Necati Sasmaz/Polat Alemdar'a kaldi. 

    Cuvalci general olarak bilinen David Patreus ise, terfi ustune terfi aldi, hatta Turkiye'nin icinde oldugu CENTCOM'a general oldu. 

    .


    BOP Esbaskanligi (2004)

    11 Eylul sonrasi 'yeni dunya'da yeni olan tek sey terorizm degildi tabii ki. Sinirlar da yeni olmaliydi. Zamanin dis isleri bakani, BM temsilcisi Condaleeza Rice, Fas'tan Cin'e kadar olan cografyanin sinirlarini yeniden cizeceklerini, aralarinda turkiye'nin de bulundugu onlarca ulkenin sinirlarinin degisecegini acikladi. Bu projenin adi da BOP yani Buyuk Ortadogu idi. Asrin lideri olaya direk dalarak, "sayin ABD yonetimi, sahsimizi BOP lideri olarak ilan etmis, esbaskanlik teklif etmistir" dedi. Turkiye'nin yarisinin Kurdistan ilan edildigi, 'Belucistan', "Buyuk Urdun" gibi abuk subuk devletlerin kuruldugu, Lubnan'in 3'e, Suriye'nin 5'e, Irak'in 3'e, Iran'in 4'e bolundugu BOP'un esbaskanligi Erdogan'a verilmis, Erdogan da gittigi her yerde bununla ovunmekteydi. 

    .


    Ilimli Islam 

    BOP'un disinda kelime haznemize giren bir baska konsept de 'ilimli islam' di. "Cay mi bu arkadasim, iligi sogumu olur" demeyin, oluyormus demekki. Turkiye ve AKP yonetimi, ilimli islamcilik konusunda lider ulke ilan edilmis, hatta ve hatta, "islam boyle olur iste yeaah" derken, ornek olarak da gulen hareketi gosteriliyor, afrika ve ortaasya'da insa ettikleri okullar, universiteler, islamin nasil modern olabilecegine, nasil 'ilimli' olabilecegine ornek olarak veriliyordu. 

    Ilim islamcilar seneler sonra birbirlerine kusecek, gulen "hocaefendi", "feto" olacak, sonra da kurtulus savasinda bomba yememis meclise bomba yagdiracakti. 

    .


    Medeniyetler Ittifaki 

    2000'li yillarin ortalarina dogru, ABD'li yazar Samuel huntington'un "Medeniyetler Catismasi" kitabi ortaligi yikiyordu. Huntington'a gore, oyle ya da boyle dogu ve bati medeniyetlerinin catismasi onlemez bir gercekti. Aralarinda Turkiye'nin bulundugu bazi ulkeler (Turkiye ve Japonya) kimliksiz ulkeler olarak ilan edilmis, huntington bir sekilde turkiye'nin kimlik bunalimina girecegini ongormustu (hakli cikti). Islamofobya'nin tavan yaptigi, islam, bati ve cin'in girecegi muhtemel bir buyuk savasin yankilari gelirken, Turkiye ve Ispanya, "Medeniyetler Ittifaki" adinda bir konsept yaratti. Islam, Hristiyanlik ve Yahudiligin beraber olabilmesinin mumkun oldugunu gosteren proje turkiye'nin dis politika ajandasinda kalmaya bir sure devam etti. Hatta oyle ki, Antakya'da 3 dinin temsilcilerinin beraber calisabilecegi bir kampus kuruldu. Buralardan gecen ay Ayasofya'yi cami yaptigimiz yere geldik tabi. 

    .


    Sam-gen (2011)

    Turkiye Ortadogu'da her ulkeyle iliskilerini gelistire dursun, bunlardan en enteresani Suriye idi. Oyleki bundan sadece bir kac sene once savasin esigine gelinmis (Ocalan ve PKK Suriye'yi egitim kampina cevirmisti), Baba Esad'in olumu ve Sezer'in cenazeye katilimiyla bu hava degisecekti. Kisa bir sure icinde, hasmane tavirdan dostane iliskilere gelindi Suriye ile. Sinirlardaki mayinlar temizlendi, ortak tarim alanlari kurulacakti, ortak baraj insa edildi, ortak bakanlar kurullari toplaniyor, ordular ortak tatbikat duzenliyordu. Bugunun 'katil esed' i, Marmaris'e her sene tatile geliyor, Erdogan - Esad ailesi beraber tatil yapiyordu. iste o zamanlar ortaya Sam-gen konsepti cikti. Erdogan "AB'nin Schengen'i varsa, bizim de Sam-genimiz var" diyerek, ortadoguda kurulabilecek bir transit gecis birligini isaret ediyordu. 

    .


    Kaymis eksen (2010)

    Turkiye'nin ortadogu'da bu kadar aktif olmasi, ozellikle Ankara'da bazi rahatsizliklara sebep olmaktaydi. Bunlardan bir tanesi de o zamanlar muhalefetin agzina sakiz ettigi "eksen kaymasi" idi. Turkiye'nin ekseni ortadogu'ya kayiyor deniyordu. O zaman kayan eksen se, bugunku dis politikada saftimiz kaymis olsa gerek. 

    .


    Filistin 

    Turkiye'nin dis politikasinin bozuldugunun en buyuk gostergesi Filistin'dir bana kalirsa. Filistin'de o zaman yapilan genel secimler sonrasi, ortaya garip bir tablo cikti. Filistin 'anakarasinda" secimleri el-fetih destekli parti kazanirken, Gazze'de durum baskaydi. Gazze bolgesinde secimin galibi, Hizbullah destekli HAMAS olmustu. Hal boyle olunca, basta ABD, AB ve Israil olmak uzere bolge ulkeleri Hamas'i galip olarak tanimayacaklarini acikladilar. Misir ve Israil gazze sinirlarini kapatarak, gazze'ye ambargo uygulamaya karar verdiler. Filistin de boylelikle resmi olarak ikiye bolunmus oldu, el fetihin yonettigi ve dunya tarafindan taninmis 'ramallah' hukumeti, ve gazze'de olan, dunyanin tanimadigi hamas. 

    Bir ulke haric; Turkiye. 

    Turkiye bu andan itibaren, HAMAS'i resmi olarak muhatap almaya karar verdi. Ambargo sonrasi da yaptigi ilk is Kizilay ve Insani yardim vakfini gorevlendirerek bir yardim konvoyu hazirlamak oldu. Karadan gonderilen konvoy gazze-israil sinirinda durduruldu. Aralarinda AKP'li milletvekillerinin de oldugu konvoyun gecisine izin verilmedi, TBMM vekilleri gaz ve plastik mermi yediler. 

    .


    Van Minut (2009)

    Dis politikada eksenin degil saftin kaydigini gosterecek ilk buyuk olay ise Isvicre'nin Davos kentinde oldu. Dunya Ekonomi Forumunun duzenledigi Davos toplantilarina katilmak icin tum kadro Isvicre'ye gelen Erdogan ayni zamanda Airel Saron'un da davetli oldugu ortadogu panelinin de konusmacisiydi. Saron'un Turkiye'nin neden "Israillileri olduren katil HAMAS'a destek verdigi" sorusuna tepesi atan Erdogan, "is insan oldurmeye gelince, siz oldurmeyi iyi bilirsiniz" diyerek Saron'u tersledi, sonrasinda da "ben daha da davos'a gelmem" diyerek salonu terketti. Erdogan turkiye'ye bir kahraman olarak donecek, havalimaninda binlerce kisi tarafindan karsilanacakti.


    Havalimanindaki konusmasinda disislerinde calisan konsolos ve gorevlilere "monser" diyerek elestiren Erdogan aslinda dis politikada uzun yillar biriken bilgi ve tecrubeyi de artik takmayacagini ilan ediyordu. Erdogan fatihti ve dis politikada "monser" dedigi diplomatlara ihtiyaci yoktu. Nitekim, monser cikisindan sonra, binlerce diplomat emekli edildi, gorevden alindi. Yerlerine ise ingilizce bile konusmayan ilkokul mezunu, CV'lerinde sadece AKP uyesi oldugu yazan tipler getirildi. 


    Van Minut sonrasinda Turkiye - Israil iliskileri yokus asagiya gitmeye devam etti. Bir sene sonrasinda, Ocak 2010 yilinda "alcak koltuk krizi" diye tarihe gececek, turk konsolos Oguz Celikkol'un tabureye oturdugu gorusme olayi patlayacakti. Ancak Van Minut yarattigi yankilar devam edecekti. Olaydan aylar sonra Erdogan gosterdigi tepki icin "Ben o tepkiyi Saron'a degil, moderator'e gosterdim" diyecekti. Erdogan'in "Siz insan oldurmeyi iyi bilirsiniz" cumlesi de moderatorun ustune kalmisti yani. 

    .


    Mavi Marmara (2009)

    Gazze'ye karadan girilemeyecegini anlayan AKP, careyi denizden gitmekte buldu. Kagit ustunde IHH tarafindan hazirlanan "Gazze'ye destek" filosu Istanbul'dan Mayi basinda hareket etti. Gazze'ye gida ve tibbi destek goturen bu filonun amiral gemisi kuskusus MV Mavi Marmara idi. Aralarinda AKP'li vekillerin ve o zamanin taninmis gulencilerinin de oldugu organizasyona ilk tepki Israil'den geldi. Gemiler daha limandan ayrilmadan, Israil Gazze'ye ambargonun devam ettigini ve gecislerine izin verilmeyecegini ilan etti. 'Batan' gemiden ilk ayrilanlar ise gulencilerdi. Turkiye, bu aciklamaya karsi aciklama yayinlayarak, Mavi Marmara'nin yardim konvoyu oldugunu ve Gazze'ye ulasmakta kararli oldugunu duyurdu. Filo iclerinde AKP'li vekiller, IHH'lilarla beraber Istanbul'dan ayrildi. 


    31 Mayis sabahi ise konvoy gazze aciklarinda israil tarafindan once uyarildi. Uyariyi dinlemeyen filo gazze'eye devam edince, israil helikopterleri ve kommandolarinca duzenlenen operasyonla Mavi Marmara israil guclerince ele gecirildi. Duzenlenen operasyon sirasinca gemide bulunan yolculardan birinin israilli komandonun silahini almaya calismasi sonucu cikan catismada 9 aktivist hayatini kaybetti. 


    Gemi, Israil limanina cekilirken, turkiye de israil'deki 'monser'lerini cekecekti. Turkiye ve Israil arasindaki tum diplomatik iliskiler mavi marmara sonrasi sonlandirirken, turkiye'nin hamas/ihvan politikasi da gittikce keskinlesiyordu. 

    Kesilen iliskiler sonrasi, Turkiye, israil'in lobi gucunden mahrum kalacak ve ABD'deki kongre etkisini yitirecekti. Bunlarin aralarinda en onemli sonuclari muhtemelen Ermeni soykirim iddialarinin israil ve ermeni lobilerince gecirilmesi, ve turk savunma sanayisinin ihtiyaci olan ekipman ve parcalarin artik daha sIk kongre onaylarina takilmasi olacakti. 


    Israil sadece lobi ile sinirli kalmayacak, ermeni soykirim iddialarina da destek verecekti. Turkiye devletinin Israil nefreti, lugatlari da degistirecek, 2014 yilinda Rize'de kendisine saldiran vatandasa Erdogan "Niye kaciyorsun yahudi dölü" diyecekti. 

    .

    .

    ** BOLUM 2: ARAP BAHARI VE AVRUPA POLITIKASI, GIRIS **


    ARAP BAHARI - KISA KISA


    Arap Bahari: Tunus

    AKP'nin ve Turkiye'nini dis politikasini uzun yillar isgal edecek Arap Bahari 2010 yilinda, Tunus'da basladi. Sasa icinde yasayan, Mont Blanc'da tatillerini aksatmayan Bin-Ali ailesi tarafindan yonetilen Tunus bir ekonomik krizin pencesindeydi. Halkin icinde oturdugu barut ficisi, Tunuslu limon saticisi Muhammed Buazizi'nin kendini yakmasiyla once tum Tunus'u, sonra da Fas'tan Iran'a kadar olacak tum cografyasi kasip kavuracak bir yangina donustu. Once Bin-Ali ailesi kacti Tunus'tan. Tunus'ta baslayan ayaklanma basariya ulasmis, ulkede uzun yillar hem surgunde hem de gizli muhalefet olan yasakli Tunus Ihvan'i zafer elde etmisti. Tesaduf mu, yoksa planli midir bilinmez, ama Tunus'daki Ihvan, yani sunni-siyasal islam hareketinin adi da adalet ve kalkinma partisi idi. Bin-Ali'nin gitmesiyle tunus ihvan'i ulkede yonetimde onemli bir soz sahibi olacak, ancak elde ettikleri bu gucu ulke icin degil kendileri icin kullanacaklardi. Ihvan'in gelisiyle tunus'un ekonomik sorunlari bitmedi. Otoriter ama sekuler rejime alismis tunuslular, hem ekonomiyi dogru duzgun yonetemeyen, hem de islami ulkenin devlet organlarina ve sosyal yapisina empoze etmeyen calisan ihvan'i sevmeyecekti. 

    .


    Arap Bahari: Urdun

    Bin-Ali'nin gidisinden sonra gozler bolgedeki diger otoriter devletlere cevrildi. Bahreyn ve Urdun diger ulkeler gibi otoriter rejimler olsa da, esasen krallik rejimleriydi. Urdun'de baslayan ve basini Filistinlilerin cektigi ic karisiklar, yeri geldiginde kanla, yeri geldiginde siyasal ve ekonomik reformlarla bastirildi. Abdullah ailesi nihayetinde "serbetliydi"; nitekim daha once Urdun'un Filistin dis politikasinda soz sahibi olmasi icin ulkeye getirilen ve vatandaslik verilen Filistinler isyan ve askeri darbe duzenlemeye kalkismis, ve bu darbe girisimi de baba Abdullah tarafindan bastirilmisti. Simdilerde neredeyse nufusun yarisini olusturan Filistinler karar almadan, ulkede karar mercilerinin hareket etmesi de oldukca guc. Iste bu noktada bir arabucu, yani krallik makami one cikiyor. 

    .


    Arap Bahari: Bahreyn

    Yine bir krallik olan Bahreyn, Arap baharinin tokezledigi ilk ulke olacak, "dis gucler" kavrami da ilk Bahreyn'de gozlemlenecekti. Esasen nufusun buyuk cogunlugunun Sii oldugu Bahreyn Sunni bir krallik ailesi tarafindan yonetilmekteydi. Oncede "daha fazla hak ve ozgurluk" parolasiyla baslayan Bahreyn protestolari, kralligi tehdit edecek kadar siddetli bir tepkiye donunce, gozler ilk olarak bolgenin Sii ulkesi Iran'a cevrildi. Suudi Arabistan ve Bahreyn, Iran'i protestolari desteklemek ve finans saglamakla sucladi. Sonrasinda da Arap Bahari tarihinde ilk ama son olmayacak "dis guc" mudahelesi geldi. Bahreyn'deki protestolar, Suudi Arabistan ordusunun ulkeye girip isyani bastirmasiyla son buldu. 

    .


    Arap Bahari: Misir 

    Misir'daki protestolar da Bahreyn'dekine benzer bir konseptle ortaya cikti. Hedefte ise Husnu Mubarek vardi. Aylarca suren protestolarda onlarca insan hayatini kaybetti. Yerel milis unsurlarindan, misir polisine, hamas ve hizbullah'a kadar pek cok aktorun icinde oldugu karisiklar, Misir Ordusu'nun Mubarek'e verdigi destegi kesmesiyle farkli bir noktaya evrildi. Husnu Mubarek iktidari yaklasik 40 yildan sonra sona erecek, Mubarek ve cocuklari gostericilerin olduruldugu catismalardan dolayi tutuklanacak ve yargilanacakti. 

    .


    Rabia

    Misir'da uzun sure devam eden protestolarin en onemli aktoru kuskusuz Misir Ihvan'i, diger adiyla Musluman Kardesler idi. Nitekim o gune kadar siyaset yapmasi yasak olan, islamci ihvan partisi ve figurleri tam kadro gosterilere katilan, duzenleyen kadrodaydilar. Protestolarin kirilma ani ise 13 Agustos 2013'te gerceklesen Rabia Meydani baskiniydi. Musluman Kardesler taraftarlarinin doldurdugu Rabia meydanina Misir gucleri ve Mubarek taraftari milislerce duzenlenen baskin sonucu 600 ila 1100 arasinda gosterici hayatini kaybetti. Kanli baskin sonrasi, Rabia meydani Mubarek karsitliginin simgesi haline gelecek, Arapca"da "4cu" anlamina gelen Rabia, ellerde 4 parmagin kaldirildigi bir simgeye donusecekti. Misir'da oldurulen gostericileri anmak icin ortaya cikan bu 4parmak sembolunu en cok kullanacak kisi de, Misir veya Ihvan degil, Recep Tayyip Erdogan olacakti. Yeri geldiginde, Israil karsitligi ve Ihvan destekciligi icin havaya kalkacak 4 parmak, turkiye'de uzun yillar boyunca "Rabia" olarak anilacak, "Tek vatan, tek bayrak, tek dil, tek millet" olarak kavram degistirecekti. 


    Tipki Tunus gibi, Misir'in da musluman kardesler'le sinavi iyi gitmedi. Mubarek'in dususu sonrasi goreve gelen Muhammed Mursi, tipki Tunus ihvani gibi, uzun yillar sekuler yasamis Misir'i islamlastirmaya calisti. Ulkede artan ekonomik krizin etkileri, artak sosyal baski ve Musluman kardeslerinin devlet yonetimini zoraki devralmaya calismasi, ulkede yeni bir isyan dalgasina sebep oldu. Meydanlara yeniden toplanan yuzbinlerden sonra, Misir ordusu birkac yil once biraktigi devlet yonetimine yeniden el koydu. Mursi'nin genelkurmay baskani olarak atadigi Sisi, Mursi'yi deviren isim olmustu. 


    Mursi'nin kendisinden once devrilen Mubarek'in davalari paralel olarak devam etti bir sure. Iki isim de kendilerine karsi yapilan gosterilerde asiri guc kullanmaktan yargilaniyordu. Mubarek askeri darbe sonucu ciktigi ilk durusmada once ev hapsi, sonra beraat aldi. Mursi ise, hem gostericilere uygulanan siddeten, hem de diger suclardan idamla yargilanmaya devam etti. Ilk verilen idam cezasi, ve yapilan itiraz sonucu uzayan mahkemelerden birinde, Mursi kalp krizi gecirerek hayatini kaybetti. 

    .


    Arap Bahari: Libya

    Arap baharinda ulkelerin karismasinda sira Libya'ya gelmisti. Uzun yillar ulkeyi demir yumrukla yoneten 'Albay' Muammer Kaddafi'nin aslinda seceresi bir hayli kabarikti. Ulkede kontrolu eline aldiktan sonra, Libya'nin dis politikasi da yeniden sekillendi. Acik bir sekilde israil karsiti olan Kaddafi'nin adi, icinde israil-abd yolcularinin oldugu yolcu ucagina bombali saldiri duzenlemekten, mali'deki bar baskinina, hamas'a silah vermege kadar onlarca olaya karisti. Yasanan bunca olaya ragmen, Kaddafi uluslarasi camiada "tolere" edilen bir lider olarak anildi. Sonuc olarak, Libya Avrupa'ya en yakin noktalardan biriydi, Fransa ve Avrupa'nin geri kalaninin petrol ihracatcisi, musterisiydi, ozellikle Fransa-Libya iliskileri petrolden, askeri techizata kadar genis bir yelpazeye yayilmisti. Turkiye de, Libya'da insaat isi yapan en buyuk ortakti. Ancak bu iliskilerden hic biri Kaddafi'yi yaklasmakta olan aci sondan kurtaramadi. Ulkede baslayan ayaklanma, sonrasinda isyan, sonrasinda ic savasin ardindan, Kaddafi, konvoyunun vurulmasi sonrasi saklandigi bir mefrezde bulunduktan sonra linc edilerek olduruldu. 

    .


    Arap Bahari: Suriye

    Arap Bahari'nda en buyuk darbeyi kuskusuz suriye gordu. Ulkenin guneyinde baslayan gosterilere, Besar Esad tipki babasi gibi karsilik verince isyan dalgasi ulkenin tamamina yayilacak, sonra da bir Irak'i da icine alacak bir ic savasa donusecekti. Irak ve Suriye'nin icine dustugu siddet sarmalinin sonucu ise ISID oldu. Irak-Sam Islam Devleti olarak kendisini ilan eden teror orgutunu, digerlerinden ayiran en buyuk fark kendilerini bir devlet olarak gormeleriydi. ISID'in bolgede yayilmasiyla beraber, Ortadogu'nun savasi, Avrupa'ya tasinacak, Fransa, Almanya, Ispanya, Turkiye gibi ulkelerde ISID hem eleman toplayacak, hem de teror saldirilari duzenleyerek Ortadogunun kaosunu Avrupa'nin iclerine tasiyacakti. Suriye Ic Savasi'nin gidisati, Rusya'nin resmi olarak dahil olmasiyla degisti. Hava destegi, suriye'ye verilen techizat destegiyle, Suriye ordusu ulkenin buyuk bolumunde hem ISID'e hem isyancilara karsi kaybettigi alanlarin buyuk bolumunda kontrolu yeniden kazandi.


    POST-MONSER DONEMI DIS POLITIKASI


    Turkiye'nin safti kayan ortadogu politikasinda kuskusuz en buyuk hatalar silsilesi Arap Bahari doneminde islenmistir. Ozellikle Israil'le -artik konjonkturel mi dersiniz yoksa kasten mi dersiniz- bozulan iliskiler sonrasi, Turkiye'nin dis politikasinin temelini, ulke cikarlari degil, Ihvan ve Musluman Kardesler olusturmaya basladi. Van Minut sonrasi iskartaya cikartilan diplomatlar ve dis politika adabinin yerini, hamaset ve RABI4 sembolleri aliyor, Turkiye, dis politikada siyasal islamciligi, Musluman kardesler ideolojisini diger ulkelere anlatmaya calisiyordu. Durum boyle olunca, Turkiye'nin politikasi da dengeli bir politikadan, yayilmaci "expansiyonist" bir politikaya evrilmeye basladi. O zamanlarin unlu 'ekonomisti', sonradan "joleli kafa" olarak nam salacak Yigit Bulut, turkiye'nin yeni dis politikasini yere goge sigdiramiyor, "Turkiye'nin sinirlari Yemen'den, Bagdat'tan, Kosova'dan baslar" diyordu. Safti kayan, donemin ekonomik "sansi" sonucu ulkesine akan sicak parayi kalici zanneden AKP, baskasinin parasiyla bolgede super guc olmaya calisiyordu. Bulut'a benzer yorum yapan bir baska kisi da, o zamanlarda Abdullah Gul'un yakinlarinda dolasan Ahmet Davutoglu idi. Davutoglu'nun yazdigi ve gerceklikle uzak yakin baglantisi olmayan "Stratejik Derinlik" kitabi AKP'nin sonraki 10 yilda kutsal kitabi haline gelecek, dis politikada turkiye'nin icine dusecegi buyuk cikmazlarin, hatalarin bas sorumlusu olacakti.

    .


    "NATO'nun ne isi var Libya'da" ve "NATO'nun harekat merkezi olan Izmir"

    Yukaridaki girise binaleyn, Turkiye'nin "cark" politikasinin ilk meyvesi muhtemelen Libya'dir. Kaddafi'nin, isyancilarin bulundugu dogu bandina dogru oldukca hizli hareket etmesi, isyana destek veren NATO ve AB kanadinda gittikce problematik olmaya basladi. Rusya'nin devamli olarak cekimser kalmasi, BM'nin elini kolunu baglasa da, Turkiye'nin Libya'dak ilk pozisyonu "bekle gor" olarak ozetlenebilirdi. Ne zaman ki Libya'nin guneyinde isyancilari korumak ve sivil kayiplari sinirlamak icin ucusa yasak bolge ilan edildi, film o zaman koptu. O gune kadar, Turkiye bir Libya mudahelesine karsi cikiyordu. Oyleki asrin lideri "NATO Libya'ya girecekmis, yahu NATO'nun ne isi var Libya'da" diyerek, kirmizi cizgisini belli etmisti. Ucusa yasak bolge ilanindan sonra, yasagi empoze etmek sartti. Haliyle NATO devreye girdi. NATO'nun baslattigi ve Libya'da kaddafi rejimini biterecek hava operasyonlari da, sanki Turkiye'ye ayar verircesine Libya'ya daha yakin bir Nato ussunden degil, Izmir'deki NATO karargahindan organize edildi. Dune kadar "NATO mato" diyen AKP doneminde, NATO, Libya'yi Izmir'deki karargahindan yonettigi operasyonlarla bombaladi. 


    Libya'nin NATO operasyonlarina dolayli olarak destek vermesi sonrasi Turkiye'nin Libya'daki varliklari ve insan varligi da buyuk tehlikeye girdi. Sayilari onbinleri bulan Turk muhendis ve calisanlari, libya'dan uzun ve zorlu bir nakliye operasyonu sonucu tahliye edildi. Operasyon basarili olacakti ki, Turkiye kendi vatandaslari disinda, bolgede olan Ingiliz ve Japonlari da gemilerle tahliye etmisti. Her ne kadar calisanlar tahliye edilse de, onlarca turk sirketinin ic savas sonrasi gordugu milyarlarca dolar zarar tazmin edilemedi. Turk sanayisi ve insaat sektoru en buyuk darbeyi, ilk Libya'da yemisti. 


    Libya'da olanlari izleyen tek ulke Turkiye degildi tabii ki. Rusya da Libya'nin nasil bu kadar kolay lokma oldugunu gormustu. Arap bahari suriye'ye yasanirken, Rusya isi bu sefer saglama alacakti. 

    .


    Mursi ve laiklik vurgusu

    Mubarek'in devrilmesi sonucu goreve gelen Musluman kardesler uyesi Mursi'ye en buyuk destek tabii ki Turkiye'den geldi. Hatta iki lider arasindaki iliskiler o kadar iyiydi ki, Mursi AKP'nin genel kongresi icin Turkiye'ye gelmisti. Tabii bunlar olurken, bolgenin lideri olmaya emin adimlarla giden Turkiye'nin lideri Erdogan'in Kahire ziyareti cok konusalacakti. Ilimli islamin lideri, siyasal islamci ihvancilara, kahire'deki mecliste "laik kalin" cagrisi yapacak, sekuler ve olmayan misir'larin agzi 1 karis acik kalacakti. Tabii Erdogan'in sekulerizm cikisi bos degildi, nitekim Mursi ve Musluman kardesler, misirdaki laik kesime karsi sertlestikce, misir'da uyumakta olan asil guc olan ordu da darbeye hazirlanmaktaydi. 

    .


    Dogu Akdeniz'de yenen Mursi kazigi

    2020'nin en cok konusulan olaylarindan Dogu Akdeniz meselesi aslinda yeni bir mevzu degil, esasinda taa Mursi donemi Misir'ina kadar inen bir mesele. Dogu Akdeniz'deki gaz rezervlerinin kesfiyle Turkiye bu gazin cikarimi ve nakliyesi icin ortam aramaya baslar. Haliyle ilk basvurulan ve ortaklik teklif edilinen ulke, sIkI fiki oldugumuz Mursi Misir'idir. Misirlilarla uzunca bir sure muzakere edilir, kita sahanliklari ve gazin nakliyesi tartisilir. Misir tarafi ise meseleyi agirdan almaya devam eder, bir sure sonra da turkiye'ye "biz size donecez" cevabi verilir. Turk tarafi Misir'in olumlu cevabini beklerken, yenilen kazik ortaya cikar. Nitekim, Mursi'nin elemanlari, Turkiye'yi oyalarken, Yunanistan'la on anlasma imzalamistir. Sisi'nin su an yururluge koydugu, Israil - Kibris - Yunanistan - Misir arasinda olan gaz ve kita sahanligi anlasmalari, ozetle Mursi doneminde yapilmistir. 

    .


    Parantez: Kibris Referendumu ve Annan Plani

    Kibris demisken bir parantez de buraya koymak isterim. Bu aralar cok da hatirlamadigimiz Guney Kibris / Kuzey Kibris referandumu. Bu da yine AKP doneminde olmustur. Annan Plani denilen zamazingo yine AKP doneminde konusulmus, AB tarafindan Turk tarafinda "buna destek verin sizi de uye yapacaz ha" denilerek gaz verilmistir. Guney Kibris, Annan Plani"na hayiri cakip, ayri bir ulke olarak taninarak AB'ye girerken, adada cozumden yana olan kuzey tarafi hem evet diyerek rezil olmus, hem de AB yerine kapiyi duvar olarak gormustur. Turkiye'nin AB hayalleri de baska bir bahara kalmistir. 

    .


    Esad out Eses in

    Turkiye'nin ikinci buyuk carki Libya'dan sonra Suriye'de olacakti. Neredeyse konfederasyon olacak 2 ulkenin iliskileri Arap Baharindan sonra yerle yeksan oldu. Libya'daki politik ongorusuzluk mu, yoksa ihvan bayrakciligi midir bilinmez ama, Turkiye'nin Suriye poltiikasi oldukca kisa bir surede 180 derece degisti. AKP iktidari ve Ahmet 'Stratejik Derinlik' Davutoglu'na gore, Esad rejimine Arap bahari basladigi zaman uzun bir sure "nasihat" edilmis "yapma etme Esad evladim" denmisti. Esad ise, Erdogan'in kendisine yaptigi uyarilari dikkate almayinca, Turkiye artik Esad'la arasina mesafe koymaya karar vermis-mis. Bu mesafenin ilk ayagi ise "Esad" yerine, Esed denmesi olacakti. Basit bir harf degisiklikliyle karsi tarafa ayar verilecegini umit eden AKP, umdugunu bulamayinca, "Esed'in basina "Katil" kismini da ekledi. "Katil Esed" tanimi Turkiye'nin Suriye rejimi icin kullanacagi resmi tanim olmustu artik.

    .


    "Katil Sisi"

    Erdogan'in yakistirmalarinindan Saron ve Esad'dan sonra nasibini alacak 3cu ortadogulu sansli kisi Mursi iktidarini deviren Abdulfettah Sisi oldu. Aslinda ortadoguda ilk defa darbe olmuyordu. 1923'de kurulan Turkiye cumhuriyeti ortadoguda degisen liderlere alisikti halbuki. Aliskin olmadigi sey ise, diplomatlar degil, liseli tonton teyzeler tarafindan yonetilen bir dis politika idi. Mursi'nin iktidardan dusurulmesini kabul etmeyen AKP, Sisi rejimini "tanimadigini" acikladi. AKP tanimiyordu ama, dunyanin kalani, AB, ABD, Rusya, Cin, Israil, Arabistan, cok guzel taniyordu Sisi'yi. Ortadogu'da liderlerin de demokrasinin de "gecici" terimler oldugunu kavramis ulkelerin dis politika ust-akillari, Sisi'ye "hosgeldin aramiza Sisi kardes" derken, Mursi ve Musluman Kardes takinliti AKP, Sisi'yi taninamaya devam edecekti. Hal boyle olunca, Akdeniz'in en guclu, islam ulemasinin ulkesi Misir'la iliskiler kesildi. Konsoloslar geri cagrildi. Mursi'nin mahkeme salonunda olmesinin ardindan, tipki Esad gibi, Mursi de terfi edecek, "Katil Sisi" olacakti. "Katil Sisi" Arabistan ve ABD ile Filistin'ini konusurken, gazlari paylasirken, Turkiye "Katil Sisi" demeye devam ediyor, ama kimse kaale almiyordu. 

    .


     "Cezayir Soykirimcisi Sarkozi" "Nazi Merkel" 


    Tabii ki, Turkiye'nin isim taktigi ulkeler ortadogu'dan sinirli degildi. AB de bundan nasibini alacakti. Ozellikle gezi olaylarinda takindigi tutum nedeniyle, Almanya ve AB'nin geneli AKP'nin en cok sovdugu ulkeler arasindaydi. Israil lobisinin ABD'de kaybedilmesiyle Ermeni iddialarinda eli zayiflayan turkiye'ye bir darbe de o zamanin Fransa'nindan gelmisti. Ermeni kartini secimlerde koz olarak kullanan Fransa Cumhurbaskani Sarkozy, Fransa'da ermeni soykirim iddialariniin inkarini suc sayacak yasalari geciriyordu. En son yasa da halefi Holland doneminde geldi. Turkiye de her seferinde Fransa'ya Cezayir soykirimini hatirlatiyor, "Sen once kendine bak" diyordu. 


    Sonunda Cezayir Cumhurbaskanligi, Turkiye'ye "Fransa'yla aramizda olanlar bizi ilgilendirir, sizi degil" diyerek tepki aciklamasi yapti. Turkiye de tepkiye tepkisiz kalmadi, "Cezayir cumhurbaskaninin cezayirlilerce taninmadigini" iddia etti. 


    Almanya'ya Nazi demek de oldukca meshurdu. Almanya ne zaman turkiye aleyhi bir karar alsa, Turkiye tarafindan "Nazi Almanya" si aciklamasi geliyor, Almanya'ya devamli tarihi ayar veriliyordu. Almanya da bu kadar tarihi ayara tepkisiz kalamazdi. Firat Kalkani oncesine kadar giden ama operasyonla beraber resmilesen askeri techizat ambargosunu uygulamaya koydu. Nazi Almanya'sinin ambargosu yuzunden, turk tanklari motorsuz kaldi. 

    .


    Hollanda'ya mehter dinleten sosyal yardimla gecinen gurbetciler ve ingilizce konusamayan konsolosluk calisani tonton teyzeler 

    Turkiye'nin Avrupa takintisi Cbaskanligi secimi oncesi Hollanda uzerinden yurumeye devam etti. Her firsatta dis gucler jargonunu dusurmeyen AKP'nin secimlerden once atacagi tek kursun tabii ki dis guclerdi. Listede ise Hollanda vardi. Yurtdisindaki secmenlerden oy istemek icin AKP aslinda her secim oncesi ya toplanti ya da miting duzenliyordu. Ancak son yillarda turkiye'de artan otoriterlesme, avrupa'nin "asabi cocugu" erdogan imaji, avrupa'lilara devamli yapistirilan "soykirimci, somurgeci, nazi" laflari bu mitingleri de tehlikeye soktu. 2019 secimleri oncesi, AKP yine bir Avrupa secim mitingleri karari verdi. Almanya ve Hollanda ise bu mitinglere izin vermeyecegini ilan etti. 


    Hollanda'nin tepkisi ise daha sert oldu. Hem mitingler yasaklanacak, hem de turk temsilcilerin secim surecince Hollanda'ya girislerine izin verilmeyecekti. Tepki sertti, normaldi, cunku ayni ay, Hollanda'da da secim vardi. Hal boyle olunca hem Hollanda, hem de Turkiye'ye bu isten nemalanmaya kalkisti. Durum boyle olunca, bagimsiz, kendi siniri ve yonetimi olan bir ulke olan Hollanda'ya zorla turk bakan sokmaya calistik. Piyango ise Fatma Betul Sayan Kaya'ya cikmisti. Hollanda'nin kararinin alindigi sirada, Almanya'da olan Kaya, apar topar Hollanda'ya yollandi. Haliye havadan giremedi, ucaga giris izni de, Kaya'ya giris izni verilmemisti. Durum boyle olunca, Kaya beraberindeki ekip, kara siniri uzerinden Hollanda'ya girmeye calisti. Sinir kapisinda ise kendisini turkiye'nin hollanda konsoloslugu calisanlari karsiladi, yanlarinda ise Hollanda polisi ve cekici kamyonlari vardi. Emirleri de netti "You shall not pass Kaya". Kaya ve beraberindeki ekibe, Hollanda'dan cikmalari emri verildi. Kaya ise reddetti, aracinin kontagini kapatti, soforu araci, kaya icindeyken terketti. Sinir kapisinda arbede vardi. Kaya'yi karsilamaya gelen AKP'lilerle hollanda polisi arasinda kavga cikti. Konsolosluk calisanlari gozaltina alindi. Kaya ise hala arabada bekliyordu. Muhtemelen Hollanda polisi ve konsolosluk calisanlari bir iletisim kurmaya, haberlesmeye calisiyordu. Cunku bunlar olurken, turkiye'nin hollanda'ya, turkiye'yi temsil etsin diye gonderdigi konsolosluk calisanlaririnin ingilizce bile bilmedigi ortaya cikmis, sadece malum sahsin koyunden hemsehri oldugu icin konsolos oldugu apacik belli olan tonton teyzeler hollandali basin ve polise birseyler antlatmaya calistigi goruntuler internete dusmustu. 


    Kaya ise hala arabada bekliyordu. 


    Gecenin ilerleyen saatlerinde, konsolosluk calisanlari ve kaya'nin ekibi, hollanda'dan sinirdisi edilerek, almanya'ya birakildilar. Kaya ve icinde oldugu makam araci de cekici kamyonun ustunde almanya tarafina birakildi. 


    Turkiye'nin diplomatik serefi cekici ustunde hollanda'dan postalanirken, turkiye'nin hollanda buyukelcisi turkiye'ye cagrildi. Cuval olayi sonrasi bozulan imaji kurtarmak, Polat Alemdar'a kalmisti. Kurtlar Vadisi Hollanda olmadi ama, kilic kalkanla Direnis Ertugrul izleyen malum kesim, ellerindeki son model cep telefonlarinda mehter calarak, hollanda polisini arayip durdular, ayar verdiler Hollanda'ya, ayaginizi denk alin dediler. Polat'in olmadigi alemde, alem kendi kahramanlarini yaratiyordu. 

    .


    ** BOLUM 3: SURIYE **

    .


    Marmaris'ten Suriye collerine Turk dis politikasinin cokusu

    .

    2010'dan gunumuze Turkiye'nin Suriye politikasi da dis politikasi uzun ve yorucu bir yolculuk gecirdi. Ucuncu bolumu Marmaris'te ortak tatillerle baslayip, Rakka colunde biten Suriye politikasina ayirdim. Turkiye'nin Arap Bahari'nda lider rol ustlenip, ortadoguyu kontrol edebilecegi hayali, esasen suriye politikasinin da bugunku dustugu noktanin temel sorumlusu. Haliyle, 3cu bolumun basrol oyuncusu, kucuk enistemiz sayin Davutoglu. Koltuklarinizi dik duruma getirin, basliyoruz.

    .


    Ahmet Davutoglu


    Turkiye'nin dis politikasinin son 10 yilina bizzat, 2020 ve sonraki nesillere de bir enkaz devrederek etki etmis olan kisidir Ahmet Davutoglu. Aslen 'profesor' titrine sahip, ama neyin profesoru oldugunu hala cozemedigimiz Davutoglu'nun yukselisi de yine AKP doneminde oldu. Gul'un yaninda girdigi aktif siyasi hayata AKP saflarinda dis isleri bakani, sonra da basbakan olarak devam etti. Izledigi politikalar, soyledigi sozler ve verdigi kararlar ile turk dis politikasini, "monserlerin" yerine yerlestirilen "tonton teyzeler" ve "sahsim" la beraber imha etti. Turkiye'nin hem masada, hem sahada belki de geri kazanamayacagi birikimlerin ve firsatlarin kaybedilmesinin sorumlusu oldu. Davutoglu'nun AKP'den ayrilmasi da dis politikasi gibi beceriksizligi ile son buldu. Dis politikada gosterdigi ustun basari ve ongoru gibi AKP tarihinin ilk buyuk secim yenilgisine imza atti. O kadar basarilydi ki, koalisyon bile kurmayi beceremedi. Sonrasinda AKP'den ayrildi. Ayrilip "evet ya hatasini anlamistir" herhalde diye dusundugumuz sirada, buyuk bir "cesaret" ile parti kurup AKP'ye bayrak acti. Ahmet Davutoglu'na bu saatten sonra oy verecek kesime, Allah'tan once sifa diler, sonra da beddualarimi sunarim.

    .


    Stratejik Dipsizlik


    Turkiye'nin dis politikasini batiran Ahmet Davutoglu, kararlarini elbet vahiylere dayandirmadi. Davutoglu'nun kararlari da politikasi da aslinda bir kitaptan cikmaydi; kendi yazdigi "Stratejik Derinlik". Uzun yillar AKP'lilerin kutsal kitap olarak baslarinda, sumuklu mendillerin yaninda ozenle sakladiklari Stratejik Derinlik kitabi, Turkiye'nin genislemeci bir politika izlemesi gerektigini savunuyordu. Davutoglu ve kitabina gore, turkiye genlesmeli, ortadogu, avrasya'da nufuzunu arttirmaliydi. Her alanda aktif olmali, hatta ortak para birimi, konfederasyon gibi seylerden cekinmemeliydi. Turkiye'nin kurt politikasi da, "sam-gen"i de, araplarla beraber ortak para hayali de hem Stratejik Derinlik kitabindan cikmisti. Sanki 100 yil once osmanli yonetiminden ayrilmamis gibi, osmanli'ya karsi kullandiklari isyan bayraklarini milli bayrak yapmamis gibi, Araplarla bir "islam birligi" kurma hayali kuruyordu Davutoglu. E hayaller bu kadar yukarida, gercekten bu kadar uzak olunca, dis politikanin da bu kadar sert dibi boylamasi uzun surmedi. 


    Degersiz Yalnizlik


    Turkiye ortadogu ve dis politikada git gide yalnizlasiyordu. Muttefiklerini ve ortaklarini teker teker kaybeden AKP yonetimine gore, Turkiye'nin yolu gayet dogruydu. Herkez yanlis, turkiye hakliydi. Hal boyle olunca, Turkiye'nin yanliz kalmasi da hak sayildi. Buna da bir kulp bulundu; "Degerli Yanlizlik". AKP tayfasi ve tonton teyzelere gore, Turkiye hakli oldugu yoldan sasmamali, tum dunya karisinda olsa bile dogru bildiginden sasmamaliydi. Diplomasinin bir cikarlar oyunu, alis-veris oldugunu anlamayan, diplomasiyi, uluslararasi iliskileri bir "jihad-game" sanan, tum dunyanin turkiye onunde secde edecegini, turkiye'ye "yes sir" diyeceklerini zannetiler. Ama oyle olmadi. Turkiye her alanda git gide yanlizlasirken, secmenler "degerli yanlizlik" denilerek, vatan millet sakarya edebiyati yapilarak uyutuldu. Ummet onemliydi cunku. Flistin aci cekerken, Misir'da Rabia falan varken, Turkiye'nin de Turk vatandaslari da normal bir hayat surmemeliydi. Hepimiz, beraber, aci cekmeliydik. Turkiye'nin bozuk Suriye politikasi da, Israil politikasi da hep degerli yanlizliga baglandi. 

    .


    Suriye'de temizlenen mayinlar

    Suriye sinirindaki degisiklikler aslinda Arap Bahari'ndan once baslamisti. Suriye ile ortak bakanlik toplantilarinin bir gundemi de Suriye sinirindaki kilometrelerce uzunludungdaki alani kaplayan mayinlardi. Her iki tarafin da mayinlar arazilerdeki mayinlarin temizlenmesine karar verildi. Bu karar verilirken, PYD ve PKK ise hala Suriye tarafinda ikamet etmekteydi. AB'den gelen fonlar yardimiyla sinirdaki mayinlarin temizlenmesine karar verildi. Karar verilirken de, halka "arazinlerin aslinda verimli topraklar oldugu, buralarda tarim yapilacagi, bolgeyi canlandiracagi anlatildi. Bunlar olurken bir yanda da Israil mensyilli firmalarin Turkiye'nin guneyinde arazi topladiklari iddialari gunden gune yayiliyordu. Ve her ne hikmetse, mayin temizleme ihalesini de Israilli bir sirket aldi. Muhalefetin itirazlarina ve iddialarina ragmen, Suriye hattindaki mayinlar temizlendi. Temizlenen ve 'acilan' Suriye siniri ise yaklasik 10 yil sonra milyonlarca multecinin turkiye gecisinde basrol oyuncusu olacakti. 

    .


    Emevi camiisi


    Turkiye ummetcilik politikasinda o kadar emindi ki, Esad'a 3 ay vermisti. Asrin liderine gore, Esad'in devri bitmisti. Minimum 3 maksimum 9 ayda Esad gidecekti artik. Asrin lideri ve Davutoglu isi bir adim ileriye goturdu. "Allah bize en kisa surede Sam'da Emevi camiinde namaz kilmayi de nasip edecek insallah" diye seslendi onundeki AKP'lilere kursuden. 83 Halep, 84 Sam'di artik. 


    Once uc ay gecti. 

    Sonra dokuz ay.

    Sonra 9 yil oldu. 

    Esad duruyor ama Halep'teki Emevi camii yerle bir oldu ic savasta. Neyse Sam'dakina kismet artik.

    .


    Pakistan Afganistan Siniri - Ortadogu Edition


    Esad rejimi Suriye'de kontrolu kaybederken, Turkiye de Suriye'ye karsi tavrini sertlestiriyordu. Iki taraf birbirlerine karsi hasmane tavir alirken, Suriye rejimi, ulkenin guneyinde kaybettigi hakimiyeti saglamak icin Suriye'nin kuzeyinden asker cekmeye basladi. Gidilen yol tehlikeliydi, gazetecilerden, eski askerlere, akli basinda olan herkes sinirda olusabilecek guc dengesizliginin ileride basimiza is acacagini soyluyordu. Bunlardan birisi de 'Alo' Fatih Altayli'ydi. Altayli bir yazisinda, Turk-Suriye sinirinin bu gidisle Taliban'in dogdugu Afganistan-Pakistan sininra benzeyecegini yaziyordu. Nitekim oyle de oldu. Suriye ic savasi boyunca, sinir hattinda yapilan operasyonlara kadar, Turk Suriye siniri, avrupadan gelen ve suriye'ye savasmaya giden jihatcilarin yol-gecen hani haline donmustu. Isin trajik kismi, Turkiye de bunun farkindaydi ve sesini cikarmiyordu. 

    .


    "Vallahi de billahi de Turkmenlere gitmeyen" silahlar


    Suriye ic savasinin onemli anlarindan bir tanesi, ici silah yuklu MIT tirlarinin Suriye'ye giderken durdurulmasi oldu. Turk jandarmasinin duzenledigi operasyonla durdurulan turk tirlarinin icinden muhimmat cikinca ortalik karisti. Degisik aciklamalar geldi once iktidardan. Ortada silah falan yoktu, dupeduz yalandi. Sonradan silah olduklari kabul edildi. Ama bu silahlar Turkmen daginda catisan Turkmenlere gonderiliyordu. Aciklama boyle olunca, Suriye'de ortalik karisti. Turkiye, apacik Suriye'deki yerel unsurlara silah yardimi yaptigini kabul etmisti. O zamanlar AKP'nin menfaatlerini anlamamis Tugrul Turkes, ciktigi bir televizyon programinda "vallahi de billahi de o silahlar turkmenlere gitmiyordu" diyerek, turkiye'nin yolladigi silahlarin aslinda jihatcilara gittigini ima etti. Bunlar yasanirken, devlet ajansi A Haber..., pardon ozel kanalllardan A haber, turkmen dagina bir kamera ekibi yolladi, turkmen dagindan canli yaparak, bolgedeki cihatcilara turkiyenin nasil yardim ettigi gosterdi. Amac, "Turkmenlere gidiyor o silahlar" demekti ama... olmadi. Turkiye, Suriye'deki yerel unsurlara yardim yaptigini kabul ederken, Tugrul Turkes de AKP'ye katildi. "Vallahi de billahi" de demedi bir daha. 

    .


    Reyhanli


    Turkiye suriye tarafina gecen cihatci unsurlar konusunda sessizligini korurken, Turkiye'nin suriye siniri karismaya baslamisti. ISID'ci unsurlar turk tarafina havan toplariyla saldiriyor, ISID vuramadigi yerleri, Suriye rejimi "ISID'cileri vurmaya calisirken kazara turk tarafini bombaliyordu". Isin rengi Reyhanli'da degisti. Sonradan Suriye gizli servisi unsurlarinca yapildigi anlasilan bir bombali saldiri sonucu onlarca turk vatandasi hayatini yitirdi. Reyhanli saldirisi ne ilkti ne de son olacakti. Turkiye'nin dort bir yanindan cikan ISID hucreleri, ya polis birimlerine saldiriyor, ya da hucre operasyonlarinda polislerle catismaya giriyor, asker-polis dinlemeden sehit ediyordu. En buyuk ISID saldirisi ise Ankara'da oldu. HDP'lilerin tertipledigi bir gosteride patlatilan iki intihar bombacisiyla onlarca vatandas hayatini kaybetti. 

    .


    Ihtihar bombacilarinin kendilerini patlatmadan yakalananamamalari


    Ankara'daki Reyhanli saldirisi sonrasi, Stratejik Derinlik kitabinin ve Turk dis politikasinin mimari Ahmet Davutoglu cikip, yukaridaki cumleleri sarfetti. Aslinda turkiye'nin terorle mucadelesi basariliydi ama, intihar bombacilarinda mesele baskaydi. Malum, bombacilar kendilerini patlatmadan, yakalamak mumkun olmuyordu pek.

    .


    Ofkeli Sunni gencler 


    Davutoglu ve AKP'nin ISID'le imtihani burada bitmemisti. ISID'in Suriye ve Irak'ta kok sokturdugu donemde is basinda olan Davutoglu, ISID'in neden ISID oldugunun anlasilmasi gerektigini soyluyordu. Bunu soylerken de, insanlari canli canli yakan, kadin pazarlayan kafa kesen ISID'cilere, ideolojisinin gerektirdigi uzere tanimlamayi yapiverdi: "Ofkeli Sunni Genclik" dedi. Onlari anlamak gerekliydi. Ofkeli sunni genclik, blu cagini yasarken, Fransa'da once gazete binasini basti, sonra da konser salonunda 300 kisi katletti.

    .


    Cihatci Otoyolu

    Turkiye'nin cihatcilar konusunda takindigi -veya takinmadigi- politikanin etkileri artik yurtdisinda da hissedilmeye baslanmisti. Fransa'da yasanan teror saldirilari sonrasi, dunya basini ilgisini bu kadar cihatcinin nasil Fransa'ya elini kolunu sallayarak girdigine cevirdi. Ilk supheli tabii ki Turkiye idi. Saldiriyi duzenleyen cihatcilar turkiye uzerinden suriye'ye gecmis ve geri donmuslerdi. Turkiye ilk basta, saldiriya katilan bazi teroristleri Fransa'ya supheli olarak da bildirmisti aslinda, yani Fransiz tarafi da cok sussuz sayilmazdi. Ancak artan cihatci varligi ile beraber, dis basin Turkiye'ye yeni bir lakap takti: "Jihadist Highway", yani Cihatci Otoyolu. Turkiye'nin eriyen imajina bir de boylesine asagilik bir terim ekleniyor, Turkiye, ofkeli sunni genclerin yetistirildigi, avrupa'dan suriye'ye, yeri geldiginde de suriye'den avrupa'ya kolaylikla gectigi imaji veriliyordu.


    Uluslarasi basin haksiz da sayilmazdi. Nitekim Turkiye'ye Cihatci Otoylu yakistirmasi yapilirken, ISID, Fatih'te gunduz gozuyle adam topluyordu. Yerel dukkanlarda ISID flamalari ve bayraklari satiliyor, propaganda malzemelerinin tezgahlarda nasil satildigi kamera kayitlarina giriyordu. ISID'ciler, aileleriyle beraber, Belgrad'da toplu cuma namazi kiliyor, Turkiye de oturup izliyordu. 

    .


    Bir gecede teror orgutu ilan edilen PYD


    Suriye kuzeyinde Esad guclerinin cekilmesiyle meydan cihatci unsurlarla bir baska orgute daha kaldi, PYD. Aslen PKK'nin Suriye kolu olan PYD, esasen ayni seydi. Aralarinda bir fark yoktu yani. Ama ne hikmetse, yine AKP doneminde, PYD ozel muamele gormeye devam etti. Esad'in cekilmesinden kisa bir sure sonra, PYD'nin basindaki isimler, Ankara'ya resmi davetle cagrildilar, masa basinda agirlandilar. PYD'lileri agirlayan isimlerden biri de, o zamanin unlu cozum sureci grubu uyesi Galip Ensarioglu idi. AKP'li Ensaroglu, PYD ile olan gorusmesi ne zaman onune getirilse bir AKP'den beklenecek klasik tavri sergiledi; Ensaroglu'na gore, PYD ile gorustugu zaman, PYD teror orgutu degildi. Her ne hikmetse sonradan sap diye oluverdi. (Bir baska orgutu hatirladim ya.... neyse.) PYD ile bir yere gitmeyen 'gizli' muzakereler cokunce, PYD kadrosu teror orgutu ilan edildi. Malumun ilani olmus, PKK'nin Suriye kolu PYD teror orgutu ilan edilmisti. 


    Dustu dusecek Kobani ve 29 Ekim'deki PKK korteji

    ISIDciler PYD'nin kontrol ettigi Kobani'ye ilerlemekteydi. Turkiye'nin mudahale etmeye ise hic niyeti yoktu. Oyleki AKP iktidari, ve basta Erdogan, PYD ile her firstatta dalga geciyordu, "Bakin Kobani... sunun surasinda dustu duecek ha" diyordu sinirin obur tarafindan. 


    Iki ucu moklu degnekti aslinda. Mudahale etse PYD ile ayni topa girecek, etmese Kobani ISID'in eline dusecek, multeci akini cikacakti. Ara yontem bulundu. IKBY lideri Barzani, Turkiye'ye destek teklifinde bulundu. Plana gore, Irak sinirindan ve ucakla Turkiye'ye nakil edilecek pesmerge, buradan kara yoluyla Kobani'ye girecek, PYD'lilerle beraber ISID'e karsi savasacakti. Bu nakil icin de cok guzel bir gun secildi; 29 Ekim. 29 Ekim gecesi, pesmergeler, Kurdistan bayraklarini sallaya sallaya, konvoylar esliginde Kobani'ye giris yapti. 


    "Dustu dusecek" Kobani ve icindeki PYD'liye can simidi, 29 Ekim'de Turkiye'den gecmisti. 


    Kobani dusmedi. Kobani 'direnisi' de bolgedeki kurtleri de pyd'ye katilmak ve federe olmak icin atesleyen bir 'milli' unsur haline geldi. Kobani dusmemisti ama, kobani'ye destek icin baslatilan gosteriler turkiye tarihinde "hendek savaslari" olarak anilacak, bir dizi meskun mahalle operasyonlarinin fitilini ateslemisti. Suriye'de gerek ISIDcilerden gerek PYD'lilerden ogrendileri numaralari PKK'lilar Turkiye'de sehirlerde uygulamaya koydu; oyuncaktan, saate, duduklu tencereye kadar her obje potansiyel bir patlayiciydi. Cizre ve Sur, hendek olaylari sirasinca neredeyse yerle bir edildi. Onlarca sivil ve asker/polis sehit oldu. 

    .


    Mobil Turbe 

    Suriye ic savasi dunyaya "ISID" "PYD" gibi terimler disinda yeni bir sey daha kazandirdi; Mobil turbe. Suriye'nin icinde bulunan Suleyman Sah turbesi, turkiye'nin turk sinirlari disinda bulunan tek toprak parcasi idi. Esasen Suriye'nin daha guneyinde olan Suleyman sah turbesi, cumhuriyetin ilk yillarindan bu gune, ozel izinle turk askeri tarafindan korunmakta, turkiye tarafindan masraflari karsilanmaktaydi. Sonraki yillarda, Firat uzerine insa edilen barajlar neticesinde, turbenin su altinda kalma riski ortaya cikinca, yeri ilk o zaman degistirildi. O zamandan suriye ic savasina kadar da suleyman sah turbesi sessizligini korudu. Is, ISID'in turbeye yaklasmasiyla degisiverdi. 


    Ofkeli sunni genclik ISID turbeye yaklastikca bolgedeki turk askerinin durumu kritiklesiyordu. Sonunda enteresan, pek de beklenmeyen bir karar verildi. Turbenin oldugu bolge bosaltilacak, Suleyman sah'in naasi nakledilecekti. Enteresan bir karardi, cunku, turbe esasen turk topragiydi. Yani Izmir ne kadar turk topragiysa, suleyman sah'in alani da o kadar turk topragiydi. AKP'yi pek irgalamadi bu. Turk askerinin selameti icin denilerek, turbenin bosaltilmasina karar verildi. Turk topragi ISID'cilere birakilmisti. 


    Isin en buyuk ironisi de, turbenin tasinmasi siracinca gerceklesti. Turbeyi tasimak icin gonderilen askeri mufrezenin, turbeye ulasmasi icin PYD'den izin alindi. (Hani su teror orgutu dedigimiz var ya, iste o). PYD'den cikan izin sonrasi, turk zirhli araclari, PYD'nin eskortlugunda PYD bolgesinden gecip, turbeye ulastilar. Turbeyi ve personeli alip, goturulemeyen ne varsa havaya ucurduk. Sonra da geldigimiz yoldan, yine PYD eskortluguyla turkiye'ye giris yaptik. ISID icin buyuk bir zaferdi cunku Turkiye ISID korkusundan topragini birakip kacmisti. Nasil Turkiye sahte muslumandi ISID'e gore, kafirdik, cok ta sasirtici olmamistir ISID'ciler icin. PYD icin de ayri bir sukseydi, malum TSK, PYD izni ile turbeye ulasabilmisti. 


    Suleyman sah'in naasi elbette kamyonet kasasinda beklemedi, "belki bir gun" diyerek, turkiye sinirlarinda, sinira yakin bir yerde gecici olarak defnettik. Aradan yillar sonra, Kalkan operasyonlari ile beraber olusturulan guvenli bolge sonucu, Suleyman sah'in naasi 4cu kez yer degistirdi, bu sefer eski yerinden ziyade, sinira daha yakin bir yere gomuldu. 


    Turkiye'nin mobil turbe macerasi de burada son buldu.

    .


    Obama: "No Boots on Ground" Obama: "Boots on Ground baby"

    Kobani olaylari ve PYD ISID catismasi devam ederken, Suriye'nin kuzeyinde durum gittikce icinden cikilmaz hale geliyordu. Turkiye'nin sinirini koruyamadigi veya korumak niyetinde olmadigi apacik ortadaydi. Suriye sinirindan turkiye'ye gecen multeciler ve cihatcilar gerek kara ama en cok deniz yoluyla avrupa'ya akin ediyordu. ISID'in de tek PYD ile durdurulamayacagi acikti. Durum boyle olunca, buyuk abi devreye girdi. ABD ilk basta "ne boots on ground" yani, yerelde bir unsuru olmadan ISID'i hava unsurlariyla yokecegiz derken, Kobaniye ozel kuvvet unsurlarini gondermeye baslamisti bile. Kisa bir sure icinde, ABD, PYD guclerinin hamisi olacak, silah ve teknik destek verecek, AB de bu topa girecekti. Degerli muttefigimiz ABD'nin agzindan cikanlara bagli olan malum dis politika ve tonton teyzelerini uzun donemde, uzun bir kaziklar silsilesi beklemekteydi. 

    .

    *****UZERINDE DRIFT YAPILAN KIRMIZI CIZGILER


    Kirmizi rengi, uyaridir aslinda. Genel anlamda kirmizi rengine insan olarak uyarici bir anlam yukleriz. Turkcemizde yer alan "kirmizi" cizgi tabiri de "kabul edilebilecek son, limit evresi" olarak da tercume edilebilir. Gel gor ki, Is suriye'ye gelince, turkiye'nin soyledigi ne kadar kirmizi cizgi varsa alayinin uzerinden gecildi.


      Esad rejiminin kimyasal silah kullanmasi - Ilk bunla basladi. Esad rejimininin kimyasal silah kullanmasiyla dunya ayaga kalkti. BM, Suriye'ye gozlemci gondererek, Suriye'de ne kadar kimyasal silah varsa topladi. Kirmizi cizgiydi halbuki. "Aha" dedi AKP, "kesin gidecek artik bu esed". Gitmedi.

      Sinir koylerinin bombalanmasi - Turkiye'nin bir baska kirmizi cizgisi. Suriye turkiye'yi bombaladikca, turkiye "kirmizi cizgi haaa" diyordu. Ama kimse kaale almiyordu, Suriye ordusu sinir kontrolunu elinde tuttugu sure boyunca onlarca kez turk koylerini bombaladi.

      Firat'in dogusu-batisi vs. vs. - Turkiye'nin efsanevi kirmizi cizgilerinden. Her firsatta firat'in saginda solunda teror varligina izin vermeycegimizi tekrar ettik. Yine takan olmadi. AB ve ABD PYD'lilere silah vermeye, PYD de silahlari PKK'ya yollamaya devam etti. Seneler sonra, PKK'nin elinde artik turk tanklarini direk vuracak anti tank silahlari, anti helikopter silahlari vardi. Kirmizi cizgiyi yine takan olmadi.

      Idlib - Idlib'in guneyi kirmizi cizgiydi once. Suriye pek takmayinca, Suriye'ye operasyon duzenledik. Ama hava sahasi kapaliydi, e drone'larla bir yere kadardi. Kirmizi cizgilerden feragat ettik, bazi gozlemci noktalarini kapadik. Idlib'in icindeki cihatcilar da bize kaldi.

      Multeciler - Turkiye'nin yalama olmus kirmizi cizgisi. Icinizde turkiye'nin 'kirmizi cizgi' dedigi multeci sayisini hatirlayan varmi ? Hani, su "X" sayisi gecilirse, Suriye'ye girer tampon bolge kurariz olayi.... Ben soyleyim, 160.000. Multeci konusuna girecegim sonra.



    RF4

    Turkiye ile Suriye arasinda iplerin koparan olay Turkiye'ye ait RF4 kesif ucaginin akdeniz'de dusurulmesiydi. Turkiye'ye kurulan radar sistemlerinin testi icin Suriye sinirinda kesif gorevi icra eden Turk ucagi, Suriye'den acilan atesle dusuruldu. Turkiye bu olaydan sonra diplomasiyi hatirladi ve "mutekabiliyet" esastir diyerek, Suriye'ye ait her unsurun Turk hava sahasini gectigi an dusurelecegini acikladi. Turkiye sinirina ates eden suriye topculari da bundan mahrum degildi. Turk topcusu "kazara" turkiye'yi vuran suriye ordusuna anladigi dilden cevap veriyordu artik. Bu olayin ardindan, suriye'ye ait ucak ve helikopter yer yer siniri asmaya devam etti. Her denediklerinde de dusurulduler. Ama Suriye'de ucak her ucak suriye ucagi degildi, nitekim Rusya, Suriye'de durumun kotuye gitmesinin ardindan Tarsus ussune ikmal yapmis, ve muhaliflere turk sinir hattinda hava operasyonu icra etmekteydi. 


    Ve beklenen oldu, Turkiye, Rus ucagini vurdu. 

    .


    Rus ucagi

    Turkiye'nin rus ucagini dusurmesi dis politikada uzun sure yankilandi. Suriye ve Rus-Turk iliskilerine de uzun donemde etki etti. O donemde, Suriye'deki gelismeler neticesiyle bir hayli gaza gelmis AKP basini ucagin vurulma haberini son dakika olarak verdi. Ama bir sorun vardi, TSK "kimligi belirsiz" demisti aciklamasinda. Kimse ne oldugunu bilmiyordu. Erdogan ogle saatlerinde ilk aciklamayi yapti, uzerinden saatler gecmisti ama Erdogan "Aidiyeti belirli degil demekte israr ediyordu. Bomba ise Stratejik Derinlik kitabinin efsanevi yazari Ahmet davutoglu'ndan geldi. Davutoglu, AKP grup toplantisina cikacak, ucagin Rus ucagi oldugunu teyit edecek, ustune bir de "emri ben verdim" diyecekti. 


    Sonrasinda ise, uzun bir sure "Emri kim verdi" tartismasi devam etti. Gerek Erdogan, gerek Davutoglu, emri verdikleri konusunda israrciydilar. Dusurulen rus ucagi bir dondurmaydi, 2 kardes de paylasamiyordu sanki. AKP'liler ise tam bir zafer sarhoslugu icindeydi. Kolay mi, koskoca Rusya'nin ucagi dusurulmustu. Ucaktan sag kurtulan 2 pilottan birini, turkiye'nin cihatci unsurlari havada kursun yagmuruna tutup delik desik etmisti, ama kimin umrundaydi, Rusya'nin ucagini dusurmustuk, boru muydu. Hatta AKP'liler isi bir adim daha ileriye goturuyor "Bir daha ihlal etse de bir daha vursak, vurdukca vurasi geliyor insanin" diyerek, iclerinde uzun yillar sakli kalmis sado-mazosist fantezileri rus ucagi uzerinden aciga vuruyorlardi. 


    Erdogan da ustune basa basa emri kendisinin verdigini soyluyor, "bir daha olsa yine vururuz" demekten geri kalmiyordu. 


    Ama kazin ayagi oyle degildi. 


    Rusya ucak faciasi sonrasi Suriye politikasini da Turk politikasini da degistirdi. Turkiye'den aldigi urunleri kesme karari verdi, "almazsan alma lan domatesleri" dendi. Is domateste bitmedi. Rusya sonrasinda tarihindeki en buyuk silah ikmallerini Tarsus'a gerceklestirdi. S300 sistemleri aktive edilerek, Suriye'nin hava sahasi kontrol alina aliniyor, bunu yaparken de Turk hava kuvvetlerinin suriye uzerindeki ucus ozgurlugu sona eriyordu. Turk bogazlarindan gececek fuze gemileri ve muhimmatlardan, bundan yillar sonra, kalkan operasyonlarinda gorev alacak mehmetcigin uzerine yagacak, rusya her firsatta turk askerini "kazara vurmaya" devam edecekti. Turkiye'nin Rusya politikasi ise 15 Temmuz sonrasinda yine cark edecekti. 


    Once "emri ben verdim" idi. 

    Sonra "pilotaj hatasi olabilir" oldu. 

    15 temmuz darbesi sonrasi ise "bu pilotlar fetocuymus, rus ucagini kasten dusurmusler" dedi erdogan. 1 yilda 3 aciklama degistirdi. Kimse de farketmedi. "Bir daha girse de bir daha dusursek" ten "pis fetoculer kardesim vladimir'in ucagini dusurmus" e evrildi is. 


    Zamaninda Rus ucagini dusuren Turkiye, 15 temmuz sonrasi, rusya'dan aldikca aldi, sanki rus ucagini unutturmaya calisircasina, once rusya'dan bakliyat ihracat etmeye karar verdik. Sonra THY ile Sukhoi bolgesel jet almak icin niyet mektubu imzaladi. Sonra da elde dondurma ile PAK-FA bakmaya gittik. Nasipse ondan da alacagiz, malum F35 mefta.


    Bir de S400.


    Bu kadar alisverise ragmen, Rusya Turk "hancerini" unutmadi. Unutacaga da benzemiyor pek. S400 alimi sonrasi, fabrikanin "biz size mali sattik, isterseniz patates yetistirin ustunde" demesi basli basina bir olay bence, S400 satisinin ne kadar gostermece oldugunun belirtisi. Bundan once, Rusya'yi ziyaret eden Turk heyetinin once "Katerina" bustunun bulundugu odaya hizaya cekilmesi var. (Malum Katerina'yi iyi bilir Osmanliciliar), bundan sonra da Hulusi Akar ve ayak takiminiin elleri pence Putin'i beklemeleri, sonra da ayagina gitmeleri. 


    Bunun bir de "Gel yavrum Ahmet" Putin kismi var. Malum, Putin Ahmet Davutoglu'nun cocuk gibi el hareketiyle ayagina cagirmisti, o unutuldu sanirim. Bu dis politika bir harika dostum. 

    Dipnot: Caterina odasi hikayesinini unutmustum @lazer__ hatirlatti sagolsun. 

    .


    *****PARANTEZ: Bir F35 Gecti Bu Diyarlardan: Basindan sonuna Turkiye'nin F35 Macerasi


    Turkiye'nin F35'le olan imtihani tipki dis politikasi gibi karman corman bir hikaye aslinda. Hikayeyi net anlatmak icin, filmi basa sarmakta fayda var. 


    Turkiye'nin hava savunma sistemine olan ihtiyaci ve Cin'le yasadigi garip fuze ihalesi:

    Aralarinda Patriot ve Avrupali sistemlerin de oldugu bir ihale acti Turkiye bundan bir kac yil once. Hatta mevzu o kadar eski ki, sanirim daha van munitler olmamis, Israil'den Arrow bile ihaleye katilmisti. Turkiye ihale sartlarinda acikti; teknoloji transferi istiyordu. Taraflarla gorusuldu, Cin'in disinda kimse teknoloji transferine yanasmayinca, ihaleyi Cin kazandi. Mevzu buradan sonra corbaya dondu. Tipki S400'de oldugu gibi Cin fuzelerinde de benzer argumanlar ufaktan ufaktan pisirilirken, ABD yaptirimina gerek kalmadan, Cin'le oyle ortak ise pek de girilemeyecegi ortaya cikti. Cin tarafi ile Turkiye teknoloji transferi konusunda ortak bir paydada bulusamayince ihale iptal oldu. Butun bu surec icinde Arap Bahari patladi, Suriye ile kanli bicakli noktaya geldik.

    .


    Suriye ic savasi, Turkiye'ye dusen roketler, 'Nazi' Almanya'nin, 'Portakal' Hollanda'nin gonderdigi Patriotlar

    Suriye'de savasin patlamasi, Turkiye'nin kesin bir taraf almasiyla, sinirda durum kontrolden cikti. Devamli dusen roketler, Suriye ve Turkiye'nin karsilikli olarak savas ucaklarini dusurmesiyle NATO'dan resmi olarak destek talep edildi. Buna muteakip, NATO itffaki cercevesinde Patriot bataryalari getirildi, sinir bolgelerinde konuslandirildi. Kagit uzerinde Patriot'lar gelmisti ama varliklarini pek hissetmedik, fuzeler roketler dusmeye devam etti, cunku Patriot'lar bu is icin yapilmamisti, ama medya bunu pek takmadi "nerede bizim hava savunma sistemimiz" diye tutturdu, sorulmasi sacma sorular uzerinden "NATO cop, NATO ise yaramaz" dendi. Bir sure sonra bataryalar ufak ufak kaldirildi, Avrupa'ya geri donduler, Turkiye de patriotsuz gunlerine. Herhalde bunda, Fatma Betul Sayan Kaya'nin olmayan, olduralamayan Hollanda ziyareti ve sonrasinda portakal bicaklayan AKP'lilerin etkileri olmustur sanirim.

    .


     S400'ler 

    Turkiye'nin S400 alisi, tabii ki F35'lerden ayri tutulamaz. 15 Temmuz sonrasi "almazsan alma lan domatemizi Putin" den "kardesim Vladimir"e donen bir iliski soz konusuydu Turkiye ile Rusya arasinda. ABD'nin sartli satmaya yanasmadigi Patriot'lardan ve Cin'le bozulan ihaleden sonra, gozler bir anda Rusya'ya cevrildi. Sanki Rusya, Suriye'de karsisinda oldugumuz Besar Esad'in hamisi degilmis gibi, once yandas medyada bir S400 muhabbeti donmeye basladi. Herkes "yok canim o kadar da degil" derken, bir anda Rusya'dan "Turkiye isterse S400 satariz" aciklamasi geldi. Medya da, Rusya da hazirdi buna. ABD ve NATO ise olabilecegine ihtimal vermiyordu. 


    Ama beklenmeyen oldu, Turkiye S400 almaya karar verdi. Taraflar aralarinda iyi niyet mektuplarini imzalarken Rusya ve Turkiye bunun iliskilerde yeni bir donem olacagini soyluyor, medya S400'den sonra ortak tank, orta savas ucagi uretilecegini yaziyordu. Medyaya gore Turkiye tarafini secmis, pozisyonunu almisti. Gazimiz o kadar coktu ki, NATO'dan artik cikilmasi gerektigini soyleyen bile vardi. Turkiye'de bunlar olurken AB ve ABD ise olan biteni hem sukunetle izliyor, hem de ne oldugunu anlamaya calisiyordu. Oyle ki S400'un bir secim hareketi, ya da tabiri cazisse Turkiye'nin nazlanmasi olarak niteleyen de vardi.


    Ne zaman is ciddiye bindi, AB ve ABD S400'un disinda bir sey daha hatirladi; F35.

    .


    Cinli hackerlar


    Turkiye, Suriye ile 15 Temmuz ile ugrasirken, dunyanin obur yakasinda enteresan bir olay yasandi. Cinli olduklari iddia edilen (Cin hic bir zaman bunu kabul etmedi), bir hacker grubu, Lockheed Martin'in urettigi ve aralarinda Turkiye'nin de oldugu F35 projesine ait pek cok gizli belge ve projeyi ele gecirdi. Endustri casuslugunun muhtemelen en buyuk soygunu olarak kayitlara gececek bu olay sonrasi, F35 projesine ne olacagi Bati basininda uzun bir sure gundemi isgal etti. Butcesi asilmis, "ucamayan ucak" lakabi takilan F35 projesinde ariza ustune ariza cikiyor, ucagi kullanan pilotlar gorme ve duyma kayiplari yasiyor, vertigo geciriyordu. Tum bunlar olurken, Cin F35'den asirdigi proje ve bilgilerle J20 ve J18 ucaklarini gelistirdi. Bununla da yetinmeyen Cin, Rusya'dan ek bir siparis verdi; S400.


    AB ulkeleri ve ABD 1 trilyonu bulmus F35'i cope atmaya tarsitirken, Turkiye'nin de S400 isine girmesi ozellikle Baltik ulkelerinde bir endiseye sebep oldu. Nihayetinde S400 'hayelet ucak katili' olarak lanse ediliyordu. Suriye'de konuslu olduklari sure zarfinda kullanilmamis olsalar da, Israil F35'leri aktif bir operasyonda kullanan ilk ulke oldu. Israil F35'leri Suriye S200'leri bypass ederek hedeflerini vursa da, Lubnan korfezi uzerinde ID'leri acik olarak uctuklari goruntuler servis edildi. Buna sepeb olarak da S400'ler gosterildi.


    S400 ve F35'ler gerek Suriye ic savasi, gerek Cin'in endustriyel casuslugu sonucu beraber anilmaya baslanirken, Baltik ulkeleri sonunda kazan kaldirdi. Gerekce acikti, F35'e yatirilan paralar inanilmaz agirdi ve S400'e kurban edilemezdi. F35 konusunda bir projeye dahil olmayan ve sadece alici olarak ismi gecen Israil de projede daha fazla rol almaya karar verdi. Israil, Baltik ulkeleri derken, ABD'de S400'e olan tavir giderek sertlesiyordu. Artik karar alinmisti, Turkiye ya F35 alacak, ya da S400 alacakti.

    .


    Turkiye'nin asiri ozguveni

    Bu noktadan sonra Turkiye tarafi, akli selim diplomatlarin yapamayacagi seylere imza atti. Bunlardan ilki, sonucunun ne oldugu bilinmesine ragmen, S400 meselesini gidebilecek en uzak noktaya kadar otelemek oldu. Surecin basindan sonuna, Turk tarafi "bunu sonra konusalim' dan oteye bir arguman uretmedi. 


    Ilk basta takinilan tutum, oldukca basit "S400'ler ve F35'ler uyumsuz degildir" oldu. Buna cevabi ise bizzat Lockheed Martin ve askeri gozlemciler veriyordu; F35 ve S400, birbirlerine karsi uretilmis sistemlerdi, Cin ve Rusya'nin radar konusunda aldiklari mesafe ortadaydi. Ustelik olayin bir de NATO tarafi vardi ki, Rusya konusunda gerek us, gerek lojistik bakimdan ABD'nin iliskide oldugu bazi Baltik ulkeleri projeye karsi guvensizliklerini ifade ediyordu. Bunun uzerine Turk tarafi, otelemeci tavrini devam ettirerek bu sefer "Ama biz S400'leri ayri kullanacagiz" diyerek NATO'yu devreden cikarmaya calisti. Ancak bu hareket de etkili ve inandirici bulunmadi. Sonrasinda ise "Ama Rum tarafinda S300 var" denilse de, S300 ile S400'un ayni sistem olmadigi, ve S300'lerin oyle pek aktif olarak kullanilmadigi unutuldu. Sonu olarak bu taktik de kaleden dondu.


    Sonrasinda ise, isleri oteleme adina Turk tarafi "NATO/ABD ile ortak komisyon kuralim, bakalim S400 uyumlu mu uyumsuz mu" dedi. Ancak komisyona katilacak uyelerin yeni soyleyecegi bir sey yoktu, sonuc olarak onerinin ici bos idi. Oyle ki Turk tarafi da bunun farkinda olmaliydi ki, "S400 meselesini Agustos 2019 sonrasinda, Nato toplantisina kadar oteleriz" gorusu agir basiyordu.


    Ancak Amerikan tarafi kararliydi. Gectigimiz Haziran 2019'da ABD'nin savunma bakan vekili acik bir mektup yayinladi; "S400 alirsaniz sonrasinda olacaklara karismayiz" ayarinda servis edilen mektubun ardindan turk tarafinda "yaptirim olabilir galiba" dusuncesi belirmeye baslamisti.


    Isin diplomasi kisminda bunlar olurken, malum medyamizda bahar havasi esmekte, turkiye dokunulmaz ulke havasi verilmekteydi.


    "Turkiye proje ortagi bizi kimse atamaz" yazilari cikiyor, "Bizi cikarirlarsa F35 iptal olur" deniliyordu. Gercekte olan ise Israil'in ABD'lilere "eger Turkiye'yi sutlarsaniz, biz boslugu dolduruz" demesiydi. Toplamda 1000 parcanin altinda bir uretim yapan turkiye'nin uretttigi parcalarin cok azi 'kritik' olarak kabul ediliyordu. Bunun ustune, Turkiye'nin atilacagini ongoren ana uretici LM'nin kritik parcalari coktan stokladigi, parca stokuyla uretim bandi yeniden duzenlenene kadar gecikme yasamayacagi da Pentagon tarafindan aciklanmisti. Butun bu 'guzel' haberlerin ardindan, ucak uretim tecrubesi zaten cepte olan Japonya, F35 projesine katildigini acikladi.


    Tabii bu gelismelerin hicbiri Turk medyasinda yer almiyordu, verilen tek haber "Biz ana ureticiyiz olum"dan oteye gecmiyordu.

    .


    Ben senin yaptirim yapma ihtimalini sevdim be Trump


    Medyada bir kac "yaptirim geliyor galiba" sorusunu soran gazetecilere ise verilen cevap netti; "reyiz sozunden donmez". Oyle de oldu. Istanbul seciminden 2 kere yenilgiyle cikan AKP hukumetinin S400'de de geri adim atmasi buyuk bir basarisizlik olacakti. S400'ler iptal edilse, "Turkiye boyun egdi" algisi olusacak, edilmese gelecek olan yaptirimlarin ekonomiyi dagitmasi olasiligi vardi.


    Medyanin yarattigi ara cozum, "Alacagiz ama kullanmayacagiz" oldu, lakin Erdogan netti; "alacagiz, kuracagiz, 'aktif' kullanacagiz". Aktif ne demekse artik, sanki ramazan topu aliyorsun mubarek her gece atacaksin bir vole.


    S400'lerden kolayca kurtulunmayacagi ortaya cikinca, butun gozler bir sonraki Trump - Erdogan bulusmasina cevrildi. Nitekim bulusma sonrasi Erdogan 'kendimizi ve kararimizi acikladik, yaptirim beklemiyoruz" diyerek kendince nokta koydu S400 tartismalarina. Trump tarafi da "Turkiye'nin Patriot almamasi Obama'nin sucu" diyerek sucu kendisinden onceki baskana atiyordu. Ancak 2 tarafin unuttugu nokta vardi; 1. F35 ortak uretim projeydi ve ABD tek karar merci degildi, 2. Yaptirim kararlarini baskan degil kongre verirdi.


    Sonuc olarak S400'lerin tesliminden kisa bir sura once, ABD kongresinde hem demokrat, hem cumhuriyetci uyeler ortak bir yasa teklifi vererek yaptirim karari alinmasini talep etti.

    .


    Yaptirimlar


    S400'lerin Turkiye'ye ucak ucak inisini malum medya servis ederken, ABD'den F35 karari da elimize ulasti. Turkiye resmi olarak F35 programindan cikarilmisti. Programda alt yuklenici olan Turk sirketleri, Turkiye'nin kullanmayacagi ucak icin 2020 sonuna kadar parca uretmeye devam edecek, Pentagon ve Kongre de bu sure zarfinda yeni tedarikciler bulacakti. Esasen yeni duymadigimiz seylerdi bunlar. Nitekim ABD ve kongre ve Pentagon ne yapacagini onceden soylemis, ama Turk tarafi "biz bir sey olmaz" deyip iplememisti. 


    F35 programindan cikarildigimiz haberi geldikten sonra, yandas medya ve AKP yonetimi her zamanki gibi gercegi yamultma egilimine gitti. Once bir tercume rezaletiyle karsilastik. F35'lerin iptaline iliskin basta Anadolu Ajansi, sonrasinda da buradan yurutulen bozuk ceviri ile haberler servis edildi. Ilk basta "Turkiye 100 F35 alacak ama daha fazla vermeyecegiz" cevirisinin hic oyle olmadigi, esasen Turkiye'ye hic F35 verilmeyecegi anlasildi. Sonrasinda da AKP de malum tayfa, "Turkiye programdan henuz cikarilmamis, karar ise gecici bir karar" demeye basladi. Karar gecici degil, kaliciydi. AKP ise beklemedigi tokadin acisini nereden cikaririm dusuncesindeydi. 


    Devaminda medyadan ardi ardina, "uzman" haberleri "indirilmeye" baslandi. Guya "ABD'de gizli kaynaklari" olan bu tiplere gore, aslinda Trump F35'lerin verilmesi konusunda israr etmis, lakin ABD'deki derin devlet hayir diyerek, Trump'tan bagimziz karar almisti! Bununla da gazi kesmeyen bu guruh, olayi bir adim daha ileri tasiyarak, Trump'in bu karari veto edecegini soyleyerek, Turkiye'nin oyle kolay kolay F35'den ayrilmayacagini yazdi. Halbuki gemi coktan limandan ayrilmis, Turkiye'nin urettigi parcalarin muhtemelen Israil tarafindan uretilecegi neredeyse kesinlesmisti.


    Sonrasinda "biz F35'e bu kadar para saydik" tartismasi alevlendi. Yine turk medyasinin farkedemedigi sey Turkiye'nin projeden kendi istegiyle degil, projenin butununu S400 ile tehlikeye attigi icin cikarildigi gercegi. Boyle bir durumda, birakin Turkiye'nin para iadesi almasini, tazminat odememesi bile bir basari sayilacaktir. Durum boyleyken, dune kadar "F35 iptal olmaz" diyen Turk medyasi an itibariyle ABD'nin yaptirim uygulamayacagini, Trump'in yaptirim karari ciksa bile en hafif yaptirimlari sececegini yaziyor. Ancak daha once belirtildigi uzere, yaptirim karari Baskana degil, kongreye bagli.


    Turkiye F35 ve saydigi 1 milyar dolari unuturken, gectigimiz aylarda ABD kongresinden bir karar daha cikti. Turkiye icin uretilen ve ABD'de hangarda bekleyen F35'lerin ABD hava kuvvetlerine katilmasina karar verildi. Karar sonrasi Turkiye bir sey dedi mi ? Nerede bizim 1 milyar diye sordu mu ? Sence degerli okur, sormus mudur? 


    Turkiye'nin F35'lerinde durum buyken, F35 konusunda 2 haber gectigimiz gunlerde geldi. Turkiye'nin cok da deger verdigi, ummet-i musluman'in uyesi Birlesik Arap Emirlikleri, F35 almaya karar verdi. Isin komedisi, kongre de F35'leri satmaya yanasiyor gibi gorunuyor simdilik, top F35'in ortadogu'daki bir diger kullanicisi Israil'de. Yunanistan da benzer bir sekilde F35 almak istedigini Amerikan mercilerine iletti. 


    Yani ozetle, Yunanistan ve BAE, Israil'le beraber Ortadogu'daki diger F35 kullanicilari olacaklar. Bunlar olurken de TSK, yasi 40'a dayanmis, neredeyse 1.5 nesil geriden gelen F16'ya mahkum kalmis olacak. 


    Biz de burada hala TFX'i, PAKFA'yi konusuyoruz. Daha Altay'a Almanya'dan motor getiremeyen iktidardan, TFX uretmesini bekliyoruz. 

    .


    Papaz Brunson

    Yine dis politikada guclu, ayagi yere basan Turkiye'nin onemli carklarindan. 15 Temmuz sonrasi feto furyasinda tutuklananlardandi Rahip Brunson. Amerikan baskan yardimcisi Pence'in de uyesi oldugu evanjelist kiliseninin bir uyesi olan Brunson, malum medya tarafindan casus ilan edildi once. AKP'nin tepe kadrosu da ayni seyi dusunuyordu. Papaz, kagit ustunde papazdi. Aslen casustu. 


    Papaz'in yargi sureci uzadikca uzuyor, ABD'de ise secimler yaklasiyordu. Hal boyle olunca, Trump ve Pence, Papaz'i hatirladi. Once yardimcilar, asistanlar gonderildi Turkiye'ye. Ama Turkiye, buyuk ulkeydi, oyle assistanlarla falan, yargisina mudahale edilemezdi. Durum boyle olunca, Trump'in sabri tukendi, acik acik Turkiye'yi tehdit etmeye basladi. Ama Erdogan milim oynamiyordu. Ancak bir gun pazarlik yapabilecegini belirtti. Dune kadar "bagimsiz turk yargisininin karari beklenmelidir" derken, birden bire papaz pazarlik maddesi oluverdi. Turk yargisinin imaji da copluge. 


    "Sen benden bir papaz istiyorsun" dedi Erdogan. "Sende de bir papaz var, al papazi ver papazi" dedi, Gulen'i isaret ederek. Ama Trump'la pazarlik kolay degildi. Zaten F35 ve S400 yuzunden limon olan iliskilerin ustune once Papaz, sonra da ne hikmetse acilan Halkbankasi dosyasi girdi. Dune kadar devlet ustun hizmez madalyasi verilen, Reza Sarraf New York'da bulbul gibi otuyor, Amerikalilara nasil Iran altinlarini Turkiye uzerinden, devlet ve ozel bankalarla akladigini anlatiyordu. 


    "No negotiation" dedi reyiz Trump. Kapali kapilar ardinda, "Ya Papazimi verirsin yada mal varligina tedbiri koyarim" dedigi iddia olarak basina sizdiriliyordu. Mal varliklari, halkbankasi diye konusurken, Trump Turkiye'ye agir bi mektup yazdi, bunu da twitter'dan postaladi. Turkiye'nin basina resmen "aptal olma" diyor, hakaretin 1ci kademesini cakiyordu. 


    Papaz Brunson bir sure sonra ABD'ye ozel ucakla ulasti. 


    Yargilamasi bitmemisti halbuki, sahi ne oldu Papaz'in dosyasi ? 

    .


    Yirtip cope atilan, sonra da Washingon'da ortaya cikan mektup


    Brunson'undan sonra Turkiye'nin bir de mektup gundemi cikti ortaya. Brunson'un ustune yazilan "aptal olma erdogan, seni severim akilli ol" mektubuna AKP tarafi cevabi ayni gun verdi. "Biz o mektubu aldik, yirttik ve cope attik" dediler. Cok sertti. Sonra Trump Erdogan'i ABD'ye davet etti. Haliyle gundem yogundu, herhalde papazi alacagiz diye heyecan da yapmistik. Neyse, ABD'ye gittik. ABD'ye gidince, Trump'la gorusulunce, haliyle basin mensuplarinin aklinda 1 soru vardi. "Mektuba ne oldu". ABD'yi ziyaret eden AKP'lilere soru soruldugunda alinan cevap ilgincti; "Mektubu aynen iade ettik gorusmede" dendi. 


    Halbuki kucuk bir sorun vardi. Biz zaten mektubu yirtip, cope atmistik. Acaba, "komsuya elimiz bos gitmeyelim" diyerek, cope atilan mektubu bantla yapistirip, Trump'a geri mi verdiler ? Yoksa twitter'daki versiyonu kopyalayip dosyaya mi koydular ? Kafamda deli sorular. 



    Bolum 4: Suriyeliler 


    Saat 2 oldu burada bugunluk bu kadar 





  • Reis isterse dünyanın en başarılı dış siyasetini dahi yapsın, yine de burada tırnaklarını kemirerek kaşları çatık bişekilde “ne başarılısı yeaa” derler. Neyseki buradaki kitle tr de küçük azınlık bir grup.
  • Alen Doğu Gencer kullanıcısına yanıt
    Erdoğanın Zekasına Hayranım!
  • Huahaha
  • Bu akp’liler makarna, patates ve soğan kemirmekten kafayı yemiş arkadaş. Cidden başka açıklaması olamaz, Atatürk rte gibilerini bu ülkeden defetmek için mücadele vermiş biridir. Bugün yaşasa ve bunca yolsuzluğu görse bu zihniyeti ve nemalanan herkes darağacındaydı..
  • SaB0 kullanıcısına yanıt

    Hocam bunun gibiler Saddam'ı getirse gene ,Atatürk gibi adam ABD'ye kafa tutuyor derler. Erdoğanın Zekasına Hayranım! 


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.