Şimdi Ara

Aileme ölümümle ilgili vasiyetimi söyledim, kabul ettiler (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
207
Cevap
3
Favori
8.413
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
28 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • JOHNWICK8 J kullanıcısına yanıt
    İnanç ayrı bir mevzu, önce bilimin ne dediğine bakın.


    Burada 2 yıllık araştırma emeğim var. Takıldığınız yer olursa sorabilirsiniz.


    Kendi yazımdan alıntıdır, iyi okumalar.


    Biz bir "simülasyondayız" ve bunun en büyük kanıtı kuantum dolanıklıktır.

    Şöyle örnek vereyim. Mesela insanların şu anki sezgileri ve bilinci "maddenin" bir sabit alan ve zaman diliminde olduklarını varsayması, tüm bunların gerçek olduğu anlamına gelmiyor. Şu anda yersiz bir alandayız. Bu tıpkı uzayın büyük patlamadan önceki hali gibidir. Büyük patlama ve enerji-"maddenin" ortaya çıkışı bu sorunu çözmedi.

    Yersizlik (ve ŞU ANKİ kuantum dolanıklık) uzayın var oluşundan ve öncesinden beri hala gerçerlidir ve bu şu ana kadar bilim tarihindeki en büyük keşiflerden biri.

    Yani gözlemlenen evren aslında boş bir hiçliktir. Biz sanal bir evrende yaşıyoruz ve tüm enerjiler bilgi ve veriden ibarettir ve süperpozisyondadır. Evrendeki tüm bilinçli varlıkları ortadan kaldırırsak süperpozisyon ilkesine de gerek kalmaz ve evren tamamen dalga potansiyellerinden ibaret olur. Ki zaten öyle.

    Gerçek şu ki bir gerçeği sadece öğrenip anlamak yetmez, bir de bunu kabullenme durumu var çünkü elektronun dalga formundaki çöküşü evrenin çok küçük bir bölümünde gerçekleşiyor o da beyninizden, bilincinizden gelen etkilerin sonucudur. Fakat her şey algıya dayalıdır ve algılarımız öznel gerçeklik sınırının çok dışında.

    Evrendeki her şey ve her fiziksel ilişki atomaltı kuvvetlerin dengesidir. Tüm uzay "kumaşı" ve bilinç, bir bilgi ve "veri" alanıdır ve bu durumda da biyolojik ölüm hiçbir şeyi ifade etmiyor (sevdiklerimiz için üzülürüz tabi o ayrı) çünkü temelde bizi biz yapan (ve tüm evreni) hep aynı yapıtaşlarıdır ve tüm bunlar aynı (kuantum) hiçliğin dalga potansiyelleridir.

    Yani enerji-maddenin ve uzay dokusunun yapısında gerçeklik diye bir kavram yoktur, olmamıştır.


    Kuantum dolanıklık evrenin SANAL bir ortam olduğunu kanıtlıyor. Evrenin var oluşundan beri her şey birbiriyle anlık (yersiz-zamansız) iletişm halindedir.

    Tüm bunlar ve hayattaki tüm acılar ve olumsuzluklara rağmen hayat yine de yaşamaya değerdir. Hem şartlar ne kadar zor olursa olsun yaşam pahabiçilmez.

    Kişisel olarak ise her şey algıya ve tecrübeye (deneyime) dayalıdır ve algılarımız bizi gerçeklik konusunda fazlasıyla yanıltıyor ama anlayana tabi çünkü dediğim gibi bir şeyi okuyup anlamak yetmez bir de bu gerçeği kabullenmek var o da herkese ve her sağlam zihne göre iş değil. Gerçekleri görmek kolay değil çünkü gerçek olan sadece algılarımız, bilincimizdir.

    Öznel gerçeklik sınırlarımızın çok ÇOK ötesindedir. Tüm bu deneyimlediklerimiz (tüm duyularımız) sıradan insanların (yaşamların), realitenin sınırını aşamayacağı anlamına gelir. Algılarımızın bize ilettiği şey gerçeklik değil, bizler (sonsuz) enerji değişimlerinden kendi realitemizi yaratıyoruz ve çoğumuz bunun farkında değiliz. Tüm madde yavaş bir titreşime sıkıştırılmış enerjidir ve hepimiz kendini öznel olarak deneyimleyen bir bilinciz. Gerçekler sandığınızdan daha karmaşıktır çünkü bilim ALGILAMAYA dayalıdır, temelde bilgiye ulaşmak değil. Bilgi görünür fakat o yan ürünüdür. Daha az uyumlu bir şeyle bağlantıya uyumlu bir şekilde girebildiğiniz anda, bu sizin anlayışınızın doğru olduğunu gösterir.


    Einstein YANILDI !


    Determinist kaos karmaşık bir sistemin geleceğini tümüyle bilemeyeceğimizi çünkü bunu bilmek için gereken enformasyonu sistemden sonlu ve makul zamanda çekemeyeceğimizi söylüyor. Buna belirlenemezlik ilkesi deniyor. Belirsizlik ilkesi rastlantısallığın, doğanın temel ve ayrılmaz bir özelliği olduğunu gösteriyor. Öyle ki karmaşık bir sistem hakkındaki bütün bilgiye sahip olsak bile, atomlar (elektronlar) bir ölçekte her daim rastgele ve öngörülemez olarak hareket edecektir. Kuantum fiziği bize doğayla ilgili bütün olasılıkları veriyor ancak, olasılık dağılımını %100 kesin olarak, yani determinist olarak belirliyor. Sonuç olarak öznel gerçeklik ile nesnel gerçeklik arasında çok önemli bağ kurmaktadır. 

    Maddenin temel yapısındaki kararsızlık ise (kuantum alan), zamansızlık (mesafesizlik) çok-boyutlu ortam ile ilgilidir. Yani 4. boyuttaki klasik fizik kuralları orada geçersizdir, makro 4 boyutlu ortam için kurallar bellidir, sabittir. Madde-enerjideki kararlılığın degişken şekli ise gözlemlenen ölçek ortamıyla alakalı (mikro ve makro ortam). Kuantum alanda kurallar, boyutlar (çoklu boyut) ve zaman dilimleri birbirine geçmiş durumdadır.


    Evrenin TEMELİNDE hiç bir düzen yoktur !

    Madde kendi iç yapısında rastlantısal hareket eder.

    Bknz: Kuantum SÜPERPOZİSYON

    Madde (elektronlar) en temel düzeyde (gözlem olmadığı sürece) dalga formundadır. Gözlem olduğunda süperpozisyondadır ki bu da gerçeklik olmadığı anlamına gelir.


    4 boyutlu bir ortamda ise zaman-mekan bükülemez. Bunu yapmak için maddenin sonsuz bir kütleye ulaşması gerekir ve bu sonsuz ölçüde enerji gerektirir (yani tüm evrendeki enerjiye eşit miktarda yakıt). Fiziksel nesneler için bu asla mümkün değil o yüzden zamanda yolculuk ancak kuantum boyutta gerçekleşebilir.

    Özetle, kuantum alandaki fizik kuralları, standart 4 boyutlu ortama uyarlanamaz ve bilinen evrendeki fizik kuralları değiştirilemez. Bunu belirleyen şey enerji-maddenin makro ve mikro ortamdaki işleyiş şeklidir. Enerji-madde olmasa zaman da olmazdı, zaman soyut bir kavramdır. Temelde her şey enerji türleriyle ilişkilidir ve enerji-maddenin belirli "zaman" diliminde, ileri aktığı fizik tarafından doğrulanmıştır.


    Madde, en temel düzeyde kuantum (enerji) dalga-parçacıklarından oluşur. Bu dinamik bir olgudur. Enerji sürekli yenilenmediği sürece varlıktan bahsetmek mümkün değil. Kuantum alanda mutlak bir yokluk-hiçlik mevcut olmadığı gibi, mutlak bir varlık da yoktur. Maddeye atom altı ölçeklerde bakıldığında o dünyada bildiğimiz "katı" objeler yok, sadece ilişkiler var ve titreşim halinde olan bir enerji okyanusu. Yani madde, hem parçacık, hemde bir dalga gibi davranır. Kuantum alanda tam doğru tam yanlış diye bir durum yoktur. Buna belirsizlik ilkesi deniyor.

    Fakat gözlemlemek çok önemli ve farklı bir foksiyonu belirliyor. Gözlemlemek dalga fonksiyonunu çökertiyor (atom altı boyutlardaki gerçekliği, gözleyenin beklentisi yönünde hareket etmesini sağlıyor) ve bilinen maddenin dalga şeklini, ("kararlı") bir parçacık haline getiriyor. Yani (maddesel) varlık gözlemlemekle beraberinde ortaya çıkmış oluyor ve esas, fakat aldatıcı olan bu gerçekliği, bilincimiz var ediyor.

    4 boyutlu bir ortama baktığımızda ise, geçmiş zamanın fiziki şeklini görürüz. O vardır ve ordadır. Fakat gelecek yok. An vardır ve anın bir oluşu, çünkü ("maddesel" nesneler) kuantum dalgaları anlık, (zamansız) sınırsız bir ortamın tepkimelerin birer parçasıdır ve zamandan bağımsız bir ortamda hareket ediyorlar.

    Aynı kuantum frekansına girmiş iki parçacık, birbirinden ne kadar uzaklaşırlarsa uzaklaşsınlar, birbirinden milyarlarca ışık yılı uzakta olsalar dahi, iletilerini korurlar.


    Peki bu nasıl olur ?


    Parçacıklar (atomu oluşturan "maddeler") madde için bir araya geldiklerinde ayrılsalar dahi enerji hala oradadır ve onları bağlamaktadır. Zamanda yeteri kadar geri gidersek, genişleyen evrendeki bütün parçacıklar ve maddeler tek bir parçacığın içerisindeydi. O parçacıklar şimdi ayrı olsalar ve genişleseler bile, biz hepimiz hala enerji olarak bağlıyız. Her şey (hepimiz) aynı parçacığın parçasıdır.

    Kuantum fiziğine göre iki benzer parçacık birbiri ile eşzamanlılığa sahiptir. Bu parçacıklar ayrı yerlerde birbirlerinden çok uzak mesafelerde olsalar dahi birinde olan bir durum diğerini anında, aynı şekilde etkiler. Yani kuantum bilgisi anlık olarak evrenin diğer ucuna iletilebiliyor. Işık hızı saatte 1 milyar küsür km hareket ederken, kuantum iletilerin hızları mesafesizdir. Buna kuantum dolanıklığı deniyor.


    Peki gerçeklik nedir ve onu nasıl tanımlayabiliriz ?


    Biz olmadan bu mümkün olamaz çünkü rolümüz etraftaki dünyayı gözlemlemektir ki bu içinde yaşadığımız algıladığımız evreni yaratmaktadır. Evrenin neye benzediğini araştırmamıza rağmen hiç bir zaman evrenin sınırlarını bulamayacağız, hiç bir zaman en küçük parçacığı bulamayacağız. Çünkü baktığımız her yerde bilinç bir şeyin orada olacağı ümidiyle keşif yapmaktadır. Bu keşif bakma gözlemleme hareketi, görmek için yapılan baskıyla bir şeyler yaratma rolüdür ve yaşadığımız her an evreni var ediyoruz.

    Bilinç evrenin programlama dilidir. Bilinç bizden ortaya çıkanla başlar. Biz oluşturucularız, bu gezegende hedeflenen tekliğiz, çünkü sadece diğer herkesin yaptığı gibi, biz realiteyi amaçlayan tekliğiz. Eğer beyninizi kapatırsanız medya ilüzyonunun ana görüşüne çekilirsiniz.


    REALİTEYİ BİZ OLUŞTURUYORUZ onu biz kontrol ediyoruz.


    Bunun en basit kanıtı > atom altı boyutlardaki gerçekliğin onu gözleyenin beklentisi yönünde hareket etmesidir. <

    Yani bilinç gözlemlemekle beraberinde realiteyi oluşturma fonksiyonlarını belirler.


    Dakika 15:44 - 25:05 arası bakınız




    Evreni bir bütün olarak birleştiren en temel şeylerden biri bilinçtir.







    Alıntı

    Vücudumuzun (ve tüm evrenin / evrenlerin) %99,9999999’luk kısmı tamamen boşluktan oluşuyor. Bu tanım için bilimin cevabı ise şu şekilde: 

    Bir atomun boyutu, çevresinde bulunan elektronların konumuna göre değişkenlik gösteriyor. Atomun büyüklüğü, çekirdekle elektronlar arasında boşluktan ibaret. Bu boşluk ise %99,9999999'luk kısma tekabül ediyor. Yani çekirdekler, bu boş alanın yalnızca 100 binde birine denk gelen bir boyuta sahip. Mesela çekirdeğin boyutunu fındık tanesi kadar ele alırsak, atomun kendisi bir stadyum kadar büyük olurdu. Biz de eğer atomlar arasındaki boşluklar olmadan yalnızca çekirdek ve elektronlardan ibaret olsaydık, bir toz tanesinden dahi daha küçük olurduk. Bunun anlamı, tüm insanlığın bir küp şekerin kapladığı alana sığması demek. 

    Peki kütlemiz ? 

    Madem atomla ilgili gerçek bu, peki kütlemiz nereden geliyor? Bunun da cevabı enerji. Temel olarak hepimiz proton, nötron ve elektronlardan oluşuyoruz. Proton ve nötronlar ise kuark adı verilen küçük parçacıklardan meydana geliyor. Kuarklar da gluon adı verilen başka bir madde sayesinde bir arada tutunabiliyorlar. 

    Başka bir soru daha. Madem atomlar tamamen boşluktan meydana geliyor, neden bir şeye dokunduğumuzda hissediyoruz ? Ya da bilim kurgu filmlerinde olduğu gibi maddelerin içinden geçemiyoruz ? 

    Boşluk, sandığınız gibi tamamen boşluktan oluşmuyor. Boş olarak gözlemleyebildiğimiz bu alanlar, gerçekte dalga fonksiyonları ve görünmez kuantum alanlarıyla dolu. 

    Dokunduğunuzu sandığınız hiçbir şeye aslında hiç dokunmadınız. Bir maddeye dokunduğunuzda (insan, masa, duvar, at vb) aslında atomların çekirdeği ya da elektronlar birbirine dokunmuyor. Dokunmaya çalıştığınız maddenin elektronları etrafındaki elektromanyetik alan, sizin atomlarınızdaki elektromanyetik alanı itiyor. Yani dokunarak hissetmenizi sandığınız şey, tamamen bu itme durumuyla alakalı ve her şey aslında tüm bu olan bitenleri nasıl kavradığımızla alakalıdır. Farkındalık ve anlama yetisi.

    Her şey illüzyondur ! Evrendeki tüm enerjinin (maddenin) %99.9999999'u boşluktan oluşur ve atom boyutundaki hızı, ışık hızının %99.9999999'una eşittir.

    Enerjinin (maddenin) iç hızı 300 bin km saniyede hareket eder ve evrendeki tüm enerji-madde birbiriyle ANLIK iletişim halindedir. Araştırmalar ve fizik alemi bunda hemfikirdir.


    "Gerçeklik" aslında sadece bir yanılsamadır ve biz aldatıcı bilincimizdeki dünyayı yaşıyoruz. Bilim araştırmaları bu yöndedir. Madde (elektronlar) en temel düzeyde süperpozisyondadır, bu da gerçeklik olmadığı anlamına gelir.



    Üstteki tüm yazdıklarım tamamen bilimsel araştırmalara dayanmakta ve bunlar benim düşüncem değil. Tüm fizik araştırmaları bu yöndedir ve tutarlıdır.

    Fiziğin temeli teorilere dayanmaktadır ama bu yaşadığımız evrenin kuantum enerji (dalga) alanlarından oluşmadığı anlamına gelmiyor ve nesnel gerçekliğin var olduğu anlamına. Bunda araştırmalar ve fizik alemi hemfikirdir. 

    Ayrıca ışıktan bahsedecek olursak o bir dalgadır ama fotonlar (ışık dalgaları) gözlendiğinde parçacık gibi davranır. Yani foton etkileşime parçacık olarak girer ancak dalga olarak yayılır, tıpkı elektronda olduğu gibi. Bu deneyler kuantum dünyasında nesnel gerçeklik olmadığını gösteriyor. Gerçek bakanın gözündedir. Elbette gözlemcinin insan olması şart değil. Parçacıklarla etkileşime giren bir detektör teknik olarak zaten gözlemcidir.


    Ayrıca bilimde inanca yer YOKTUR ! Bir olgu ya kabul görür yada RED.


    Tüm bilimsel kanıtlar ortada. DÜZENSİZ bir SANAL sistemin yaratıcısı OLAMAZ !


    Kaos teorisi


    Kaynak: Wikipedia


    Kaos teorisi, kaos kuramı veya kargaşa kuramı; yapısal olarak bir fizik teorisi ya da matematiksel bir tümevarım değil, fiziksel gerçeklik parçalarının bir bütün olarak eğilimini açıklamaya yarayan bir yöntemdir.

    Örneğin bir sigara dumanının havada yaptığı şekiller tamamen düzensiz ve bağımsız rastlantıların ürünü olarak görülebilir. Ancak bir teorik fizikçi dumanın bu dinamiğinin aslında ortamdaki birçok parametre ve etken ile belirlendiği görüşündedir. Bu girdiler o kadar çoktur ve o kadar değişkendir ki incelemek ve net bir kanıya varmak imkânsızdır. Parametrelerin bu denli değişken olması, aslında o parametrelerin aynı zamanda bir çıktı olmasından kaynaklanır. Dumanın hareketine neden olan hafif bir hava akımı aslında odanın başka yerindeki bir sıcaklık değişikliği ve basınç farkının neden olduğu bir harekettir. Ayrıca dumanın dinamiğini etkileyen girdiler birbirlerine bağlı olabilirler ki bu durumu tam anlamıyla içinden çıkılmaz hâle sokar. Sigara dumanı örneğine geri dönersek, hava akımının yalnızca sıcaklık değişiminden kaynaklandığını farz edelim (ki pratikte bu milyonlarca etkenden biridir). Sıcaklık değişimi ortamda basınç farkı yarattığından hava akımını etkiler. Ancak oluşan hava akımı sıcaklıkta tekrar değişimlere neden olacağından farklı girdilerle tekrar bir fonksiyon oluşturur ve bu değişim sonsuza kadar devam eder. Birçok farklı girdinin sürekli değişerek fiziksel değişimler ve farklı düzenler yaratması ve bu düzenlerin yine kendisini etkilemesi insan zekasının ve günümüzdeki gözlem ve bilimsel tahmin yeteneklerinin çok çok üstünde olmasından dolayı kaos olarak nitelendirilir. Oysa tüm bu değişimlere neden olan fiziksel yasalara ve matematiksel açıklamalara hakimiz. İşte bu noktada karşımıza düzen ve kaosun aslında birbirine ne kadar sıkı sıkıya sarılmış olduğu ortaya çıkar. Fiziksel yasalar ne kadar basit olursa olsun sonuç o kadar rastlantısal ve karmaşa doludur.

    Sayısal bilgisayarların ve onların çıktılarını çok kolay görülebilir hâle getiren ekranların ortaya çıkmasıyla gelişti ve son on yıl içinde popülerlik kazandı. Ancak kaotik davranış gösteren sistemlerde kestirim yapmanın imkânsızlığı bu popüler görüntüyle birleşince, bilim insanları konuya oldukça kuşkucu bir gözle bakmaya başladılar. Fakat son yıllarda kaos teorisinin ve onun bir uzantısı olan fraktal geometrinin, borsadan meteorolojiye, iletişimden tıbba, kimyadan mekaniğe kadar uzanan çok farklı dallarda önemli kullanım alanları bulması ile bu kuşkular giderek yok olmaktadır.


    Link

    https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Kaos_teorisi


    Ve bknz:

    Sıfır enerjili evren teorisinde evrenin total enerjisi tam olarak SIFIRDIR. Maddenin pozitif olan enerjisi tam olarak kütleçekimin negatif enerjisine eşittir.


    Kaynak

    https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Sıfır_Enerjili_Evren_Teorisi



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Quantum Limit -- 12 Ocak 2021; 15:45:59 >
    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • HayatDevamEdiyor kullanıcısına yanıt
    Üstteki mesajımı okuyun.


    Bilinç maddeye değil, doğrudan enerjiye etki eder. Zaten madde özünde enerjidir ve bilinen evrende nesne yoktur.

    Ayrıca bilincin nerden geldiği belli. O beyin dokularındaki nöronal ve elektro-kimyasal etkileşimler ile oluşmaktadır.


    Beyindeki Pontine Tegmentum bölgesinde oluşur.


    Aileme ölümümle ilgili vasiyetimi söyledim, kabul ettiler


    Haber kaynağı

    https://onedio.com/haber/buyuk-sir-cozuldu-bilim-insanlari-beyinde-bilincin-bulundugu-noktayi-tespit-etti-757304


    Pontine Tegmentum Türkçe Wikipedi kaynağı

    https://translate.googleusercontent.com/translate_c?depth=2&nv=1&pto=aue&rurl=translate.google.com&sl=auto&sp=nmt4&tl=tr&u=https://en.m.wikipedia.org/wiki/Pontine_tegmentum&usg=ALkJrhiddoXn0vRX35huiia4SROyeci9bA


    Ana kaynak

    https://en.m.wikipedia.org/wiki/Pontine_tegmentum


    Bilincin nerden geldiği belli. Beyindeki canlı dokular ve vücutta salgılanan kimyasallar ile ilişkilidir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Quantum Limit -- 12 Ocak 2021; 15:49:18 >
    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • Quantum Limit kullanıcısına yanıt

    hocam ben o kadar makale, dergi araştırdım bulamadım. Henüz bugünkü bilgimiz, bilincin nasıl oluştuğunu, nereden çıktığını ortaya çıkaramadı. Onedio diye de kaynak atmanız gülünç bir şey. Onun dışında dediklerinize zaten katılıyorum. Fakat şuna katılmıyorum: Her ne kadar biz yıldız tozunun eseriysek, enerjiden oluşuyorsak da, bu bize öldükten sonra bir hiç olacağımızı ya da başka bir aleme gideceğimizin cevabını vermiyor. Bu yüzdendir ki inançlar ve dinler ortaya çıkmıştır. Zaten sonuç bilinseydi bu tür inançlar ya da felsefi görüşler olmazdı. Herkes kendi felsefi görüşüne göre bir inanç benimsemiş. Siz bile olmadığını öne sürerek "inancınızı" belirtiyorsunuz. Buraya kadar olan kısım her ne kadar bilimsel savlar içerse de, bu kısımda siz de yetersiz kalıyorsunuz. Çünkü henüz bir cevap yok. Ve biz insanlar duygularımızla hareket eden varlıklar olduğumuz için, kendimizi, yok olmak yerine, başka bir dünyada tekrar vücut bulacak halde olma düşüncesini tercih ediyoruz, ki bu cok normal bir şey. Kendimizi kandırmak, sizin de dediğiniz gibi doğamızda olan bir şey. Ve birisi kendini kandırırken, mutlu oluyorsa, neden ona tersini söyleme gereği duyalım ( üstelik kanıtlanmamış bir şeyi).





  • JOHNWICK8 J kullanıcısına yanıt
    İnanç mevzusunu boş yere uzatmaya gerek YOK, forumda tartışması YASAKTIR.

    Tüm bilimsel kanıtlar ortada. DÜZENSİZ bir SANAL sistemin yaratıcısı OLAMAZ !

    Ayrıca bilincin nerden geldiği belli. Bir sürü yabancı makale var araşırın görün, tüm veriler tutarlıdır



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Quantum Limit -- 12 Ocak 2021; 16:7:33 >
    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Öyle bir şey yapmasınlar Hindistan'da aynısı yapılıyor Ganj nehri bu yüzden dünyadaki en kirli pislik nehir şu an.

  • HIGHER kullanıcısına yanıt
    Sizden akıl isteyen olmadı.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Quantum Limit -- 12 Ocak 2021; 17:0:52 >
    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Quantum Limit kullanıcısına yanıt

    Hocam asıl siz konuyu başka yere getirmişsiniz. Ben bu yazdıklarınıza zaten katılıyorum. Ve hatta benim simülasyon tanımım, bunun da ötesinde gerçekten süper medeniyetlerin oluşturduğu modellemelerin ürünü olabileceğimizi düşünüyorum. Fakat konu bu değil, burda aynı fikirdeyiz zaten. Benim demek istediğim ölüm denen teknik problemden sonrası ile ilgili. yukarda da yazdım zaten. umarım açıklayıcı olmuştur az da olsa :)


    EDIT: Düzensiz bir sanal sistemin yaratıcısı olamaz demek cok basit ve altı boş bir iddiadır. Tüm yazdıklarınızdan bu sonucu cıkarmanız gülünç. Bilgilisiniz fakat dine inananlarla aynı yanlışa düşüyorsunuz. Biraz daha araştırırsanız simülasyon teorisinin en büyük olasılığı o simülasyonu oluşturan bir varlık olacağıdır. Buna ister yapay zeka, ister süper medeniyet, isterseniz de yaratıcı deyin. Bu bir olasılıktır ve yüksektir. Ama kesin değildir, sizinki gibi.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi JOHNWICK8 -- 12 Ocak 2021; 16:15:52 >




  • JOHNWICK8 J kullanıcısına yanıt
    Uzatmaya gerek yok. Bilimde inanca YER YOKTUR, bir olgu ya kabul görür yada red. Gerekli olan tüm detayları belirttim. Mantığın tutarlılığına göre düşünülür ve kanıtlar inkar edilemez.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • HIGHER kullanıcısına yanıt

    Trollük değil, gerçek araştır.

  • Quantum Limit kullanıcısına yanıt

    yani bilimsel konusmadıgınızı kabul ediyorsunuz. çünkü newton da zamanında kabul edilmişti, einstein çıkana kadar. Yani sizin bilimden pek bir haberiniz yok sanırım. Böyle toplama bilgileri bol bol yazayım bilgili sansınlar kafasındasınız gibi geldi bana. biraz daha tutarlı konuşabilseydiniz, tartışmak isterdim. iyi günler.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi JOHNWICK8 -- 12 Ocak 2021; 16:29:9 >
  • HIGHER kullanıcısına yanıt
    Konuyu gereksiz mesajlarla kirletmeyin.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Quantum Limit -- 12 Ocak 2021; 17:1:40 >
    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Quantum Limit

    Konuyu gereksiz mesajlarla kirletmeyin.

    Yav yanlış anlıyorsun dediğimi neyse.

  • JOHNWICK8 J kullanıcısına yanıt
    Trollüğünüzü ötede yapın. En güvenilir sitelerden (wikipedi vb) makalelerden araştırdım ve tüm paylaşımlarım %100 tutarlıdır, üstte de belirttim. Kendiniz de emek verin araştırın kıyaslayın görün, iş merakta. Benim tam 2 yılımı aldı

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • umarım daha çok çalışırsınız da daha doğru tartışma nedir onu öğrenirsiniz :) konuyu bile anlamayacak kapasitedesiniz, yazık size.

  • JOHNWICK8 J kullanıcısına yanıt
    Ben bir kez uyarırım, trollüğünü ötede yap BLOK

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Yobazın tekisin :)

  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.