Şimdi Ara

Aşk ve Cinsellik Evrim Geçirir mi?

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
6
Cevap
0
Favori
996
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Ekşişeylerde ilginç bir konu gördüm, yazıyı okuyunca yazan kişiye hak verdim, neticede eski insanlar da bizim gibi idiler; farklı dinlere, kültürlere, teknolojilere sahip olsalar da aşk ve cinsellik hep vardı. Hayvanların ilkel üreme içgüdülerinin yerini aşk ve cinsellik aldı insanda.


    Yazıyı okumak isteyenler için linki:


    https://seyler.eksisozluk.com/antik-yunandan-gunumuze-ask-ve-cinselligin-gecirdigi-muthis-evrimin-dev-bir-analizi


    Benim merak ettiğim şey ise bizlerin yaşadığı aşk ve cinsellik algısı evrim geçirmiş midir? Yoksa hep aynı idi ama verilen değer ve yaşama şekli mi değişti?


    Özellikle kadın hakları ve kapitalizm ile değiştiğini düşünmüşümdür hep algılarımızın; bir anlamda erkekler için geriye evrim iken kadınlar için ileriye evrim var diyebilir miyiz sizce?




  • Hocam; konu için yorumum her şey değişim içindedir ve değişmeyen neredeyse hiçbir şey yoktur.


    Kadın hakları ve kapitalizme gelecek olursak. Hocam eskiden kadınların ve çocukların hakları pek azdı, o yüzden bir erkek olarak haklarının teslim edildiğini düşünüyorum. Fakat, bunu iyiye kullanan kadınlar bilim adamı, hukukçu vs. meslek sahibi olurken, kötüye kullananlar ne yazık ki şiddet görüyorlar, ya da adı sanı belli olmayan olayların içinde olabiliyorlar. O yüzden doğru- yanlış yolu seçmek insanların inisiyatifindedir. Erkekler de, kadınlar da seçimleriyle yaşar bu konuda. Yani bir kadın kendine verilen özlük haklarını kötüye kullanıp, acı çekecek sonuçlar da alabilir ya da iyiye kullanıp bilim adamı olmak gibi faydalı işler de yapabilir. Bir erkek kötüye kullanıp suça da karışabilir ya da iyiye kullanan bir erkek sanatçı ya da bilim insanı da olabilir. Şu bir gerçektir ki kadın- erkek eşitliği kanunlarla sabitlenmiştir ki olması gereken de budur.


    Bir erkek olarak anımı da anlatayım, okula sevgili yapmak için gelen kızlar da vardı, okula tutunmak isteyen ailesi tarafından okutulmak istenmeyen kız öğrenciler de vardı. Kendi halinde kız öğrencilerde vardı. Özellikle Aöf'te okuyan öyle insanlar var ki, son şansları olduklarını biliyorlar, Aöf'ü bile bırakmak istemiyorlar, çünkü biliyorlar ki tutucu insanlar örgün fakülte kavramını lügatlarına büyük ihtimalle yerleştirmezler.


    Erkeklerin hakları kısıtlanmadı. Ben bir erkek olarak gece üçte de dışarı çıkabilirim, sabah altıda da dışarı çıkabilirim, öğleden sonra üçte de dışarı çıkabilirim. Aynı şeyi başka insanlar da yapabilirler. Kadın hakları her ne kadar genişletilse de Türkiye'nin Doğu Akdeniz- Adana, İç Anadolu, Doğu Anadolu, Güneydoğu, Doğu Karadeniz ilçelerine gidin hâlâ insanlar üzerinde mahalle baskısı vardır. Üstelik sert esen rüzgar gibidir. Bu biraz da açıkçası toplumsal değerle ilgilidir. Sonuçta insanlar aile kurarken

    bu toplumsal ağı- değerleri hissederler ki aslında toplumun sağlıklı aile anlayışından kaynaklanan bir sonuçtur.


    Asıl yanlış olansa üniversiteleri bilim yuvası değil de aşk mekanı olarak görmektir. Üniversiteye giden kadının da erkeğin de oranın bir okul olduğunu, bilimle uğraşmak gerektiğini içselleştirmesi gerekir. Toplumumuzda üniversite konusunda olumlu intiba oluşturulmalıdır. İnsanlar da bir an önce üniversite, insan hakları konusunda, eğitim ve bilim konusunda doğru kanaatler edinmeli bana göre.

  • Güzel şeyler yazmışsın ama ben olaya başka bir açıyla yaklaşarak açtım. Bilmiyorum yazıyı okudun mu orada Roma'nın Hristiyanlıktan önce daha özgür bir aşk ve cinsellik tanımı var imiş. Sonrasında köklü bir değişim yaşamış, son 50 yılda ise gelişen teknoloji deseler de bence altında çok fazla kapitalizm sebebi olan bir şey aşk ve cinsellik kavramı.


    İnsanlar dediğin gibi üniversiteye bile sırf bu sebeplerle gidiyor. Tabiri caizse baba parası ile aşk bile içermeyen cinsellik için. Halbuki cinsellik yeme içme gibi basit bir ihtiyaç ancak sadece ülkemizde değil tüm dünyada aşk ve cinsellik müthiş para harcatılan alanlar. 14 Şubat sevgililer gününden tut tek taş yüzüklere, makyaj malzemelerine, spor salonlarına kadar bir çok sektör insanların bugünkü aşk ve cinsellik algısını belirliyor. Belediye salonunda 2 şahit ile yapabileceğin bir işlem için altın bilezikler bilmem neler adet denilerek insanlara dayatılıyor.


    Yani biz insanlar aşk denen şeye neden böyle fazla değer verir olduk ki? Ruh eşi, beyaz atlı prens vb. bir sürü saçma isimlerle aşk denen şey gözümüzde aşırı büyütülmüyor mu? Cinsellik batıda çoğunlukla rahat yapılabilmesine rağmen yine de evli isen veya sevgili isen başka birisi ile yapıldığında büyük bir olay sayılıyor. Neden? Eski insanlar için hadi diyelim çocuğun babası belli olmaz diyelim, günümüzde böyle bir sorun da yok. Cinsellikle aşkın alakası nedir?


    Açtığın konu ile bağlantılı olarak bir örnek de vereyim; bir stajyer geldi iş yerine ve geleneklerine bağlı bir kız. Dedim ki tek taş çok saçma bir şey; dedi ki ben 5 taş istiyorum dedim ki bizim geleneklerimizde evlenme teklifi de yoktur tek taş da yoktur. Madem sana evlenme teklif edilecek peki neden babandan da isteniyorsun? Sen bir mal mısın? Eskiden kadının söz hakkı bile yokmuş evleneceği kişide şu anda % olarak çok büyük bir oranda istediği ile evleniyor kadınlar. Hem geleneklere göre hem batı dayatmasına göre bir düzen inşa edilmiş durumda. Kazanan kim peki? Kuyumcular ve elmas tüccarları. Ancak insanlar bunun adına aşk diyor.


    Ben birilerinin ister din ile olsun ister para ile olsun aşk ve cinsellik tanımlarını belirlediğini düşünüyorum açıkçası. İnsanlar bu konulara gereksiz zaman ve para harcıyorlar gibi geliyor bana.

  • torlofan T kullanıcısına yanıt

    Yazıyı okumadım ama şimdi merak ettim, yarın ise okuyacağım hocam.


    Aslında dediğiniz gibi, cinsellik ilkel bir dürtü. Onu resmileştirmek ve insanları tek eşliliğe sevk eden aşama olarak aşkı bulmuşlar gibi geliyor bana. Mesela yüzük de bunun sembolleştirilmiş hali. Dediğiniz gibi fakat kültürden kültüre değişiyor aşk ve evlilik kavramları. İngiltere'de binli yıllarda bir kadının beş erkek eşi olurmuş, çocuğun babası belli olmazmış, Türkiye ve İran'da bir erkek üç dört eş alırmış. Anne farklı baba bir oğulları olurmuş. Bazı ülkelerde ise tek eşlilik yayılmış. Bu gibi şeyler.


    Sadece aşk kavramı üzerinden yüzük sektöründen, düğün salonlarından tutun, evlilik yoluyla, birçok teknoloji, beyaz eşya reklamlarında birçok reklam yayınlanıyor. Toplumu oluşturan aileler, toplumun temel çekirdeği iki kişinin evliliği temelinde oluşuyor. Bunun içinde sinema, teknoloji, edebiyat, mücevherat sektörleri bu durumdan çılgın miktarlar kazanıyorlar. Kapitalizm bu konuda da işliyor.

  • kadının istediği standarttır ki buna göre zaten en optimum seviyededir aşkın evrimi. nedir o, kadın hayatta kalma potansiyeli en yüksek erkeği seçer. daha önce de yazdım gider biri ile 2-3 yıl flört yaşar ama sekse yanaşmaz, bir psikopatla dakikalar içinde ilişkiye girebilir. ki bu tür erkeklere özlem/aşk duyumsar. bugün tvdeki cinayet/kaçma/kaybolma programlarını izlediğinizde konusu yüzde 80 ihtimalle sekstir. bugünkü ataerkil medeniyet kadınların duygularını doyuracak şekilde işlemediğinden ve ataerkil sistem aksamaya başladığından gevşediğinden bkz. feminizm, kadınlar ilk fırsatta "aşka" yöneliyor ve bu durumun onu mutlu edeceğine inanıyor.


    yani demem o ki, aşk zaten evrim geçireceği kadar geçirdi, ataerkil sistemi de delip geçti, çöküşüne doğru götürüyor.

  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.