Ülkedeki Kalitesizlik Sorununu Nasıl Çözeriz

Örneğin internetten 50 sipariş veriyorsan 25 sorunlu. Ya kargo da sıkıntı çıkar, ya üründe sıkıntı çıkar, ya garantide sorun çıkar ama mutlaka sorun çıkar. Aylarca uğraş dur telefonlarda çözülemeyen problemler. Her işte standart sıkıntısı var. Beklemediğin bir şeyin olması ve canını sıkması ihtimali %75'in üstünde belki. İşini düzgün yapmayının yanına iş kar kalıyor. Herşey şansa kadere ya gülersin ya ağlarsın. Nadire işini normal yapması gibi gereken insan kurum görünce sanki hayrına iyilik görmüş gibi seviniyoruz. Muhattap yok, resmen öğrenilmiş çaresizlik içinde millet kabul etmiş bu durumu. Bu kadar tesadüfi, kuralsız denetimsiz iş tarzıyla gelişim olamaz. Yukardaki sadece bir örnek her işte böyle...

Bu konuda ki düşüncelerinizi almak isterim.

Bakınız, ünlü Çin bilgini Konfüçyüs'a soruyorlar: "Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsanız, ilk ne yaparsınız, ilk iş ne yaparsınız?" Konfüçyüs diyor ki "İlk dilden başlarım." Şaşırıyor herkes. "Ya bunca kargaşa var, bunca iş varken dilden mi başlarsın?" "Evet, dilden." diyor. "Çünkü dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi iyi anlatmaz. Düşünce iyi anlatılmazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz, görevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa,  âdalet yanlış yola sapar. Âdalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk, ne yapacağını, işin nereye varacağını bilmez. İşte bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar önemli değildir."

Mükemmel bir söz bu. Bunu ilkokullarda ezberletmek lazım. İstiklal marşından sonra okunacak kadar önemli.

Bizim millet sayısal derslerde bu yüzden başarısız.

Sen, çözeltiye solüsyon

İşleve fonksiyon

Isıya termo

Vb vb vb

Dersen o çocuk da yarım yamalak öğrenir öğrendiğini sanır ezber yapar. Ezber de düşünmeyi kısıtlar. Sonra da o çocuktan hiçbir şey olmaz. Olsa da potansiyelinin altında kalır.

Köy enstitülerini de aynı kafa kapattı

Üniversiteler daha berbat durumda... Hoca hoca değil yürüyen ego... Anlaşılmaz olunca dersi zorlaştırınca saygı kazanacağını özümsemiş

En basit ve Türkçe kelimeleri bile ing kullanıyor... Sanırsın Plaza Türkçesinin konuşulduğu beyaz yakalı conconların nişantaşı ofisine geldin ve az ötedeki kapıdan volkanın sevgilisi "Avrupa yakası - Selin "çıkıp gelecek

bu konu açılınca aklıma bu söz geldi.

Evet ciddi kalite, bilgisizlik, yanlış algı sorunları var. Siz de bu furyaya katılmışsınız. İnanç gereği kalite dünyalık diyen de buna inanan da bu gruplara giriyor. İnanıldığı söylenen inanç sistemindeki kurallara uysa inandığını söyleyenler kalite tavan yapar. 2 günün birbirine eşit olmayacak sürekli kendini geliştireceksin, toplam kalite demek bu. Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünyaya çalışacaksın. İşini güzel yapmak bizatihi Allah ın emridir. Boş ve faydasız işle, sözle vb. uğraşmak haramdır. İlim öğrenmek, öğrendiğini uygulamaya geçirmek ve başkalarına öğretmek teşvik edilir ve ilim öğrenip de diğer kısımlarını yapmayanlar büyük vebale girer. Takım oyunundan tut, bedenin, zihnin ve toplumun sağlıklı işlemesine, adaletli gelir dağılımına kadar sayısız şey var. Say say bitmez. Osmanlının son dönemlerini bilmem ama cumhuriyetten sonraki din eğitimi eğitim değil, hoş hiçbir eğitim eğitim değil ve günümüze geldikçe de iyice bozulmuş. Toplumdaki ayrışma, sınıflandırma, toplumu 180 derece döndürmeye çalışma yangına benzin olmuş. Dolayısıyla yarım yamalak ya da bozuk eğitim alan bir toplum var. Bunun üstüne dünyadaki bozuk kültürel akımların da etkisinde kalan bir toplım var. Gel şimdi ayıkla pirincin taşını. İşin kötüsü bu toplumu eğitecek de, yönetecek de, bu sorunları çözecek de bu bozukluktan çıkacak. Haydi diyelim 3-5 kişi çıktı. İş yaptıracak kalitede alt kadroları nereden bulacaksın. Zor bir paradoks.

Toprak mahsulleri ofisini kapatın, yerel sektörlerin hepsini sonuna kadar dış rekabete açın, gümrük duvarlarıyla iç piyasada yerel şirketlerin tekel olmasının önüne geçin. Devletin sağladığı hakları traşlayın.

Kısacası şirketleri korunaklı ve rahat tekel konumundan rekabet etmezse yokolacağı ve kendinden kaliteli rakiplerle yüzyüze kalacağı piyasalara sürün.

Bugün birileri toprak mahsülleri ofisi ithal ürün alıyor diye ağlıyordu. Neden ağlıyorlar biliyor musunz ? Çünkü dışarda 7 liraya satılan eti size 70 liraya yedirme tekelini, dışarda 2 liraya satılan pirinci size 8-9 liraya yedirme ayrıcalıklarını yitirmek istemiyorlar.

Yerli üretimi koruyalım adı altında güzel kılıflar hazırlıyorlar fakat asıl yaptıkları kendilerini rekabetten koruyup fiyatları blok olarak yüksek tutarak bizden çok fazla para sağmak istemeleri. Rekabet olmadığı için onlara mecbur olduüumuz için kendilerini geliştirmeye çalışmıyorlar.

İşte bu nedenle kalitesizlik diz boyu.

Hocam eğitimin sorunu yüksek eğitimdeki ücretsizlik ve bedel ödemem saçmalığı, dağa taşa yüksekokul açma saçmalığı ve piyasa ile eğitimin birbiri ile alaksı kalmamış olmasıdır. Türkiye'de devlet eğitimi yaptığı için ve her zamanki gibi başkasının parasını harcadığı için ne kadar okula ve hangi bölümlere ihtiyaç var yine ve yine hiçbirşey hesaplanmadan yapıldı.

Bütün kamu işleri reel ihtiyaçlardan kopuk bir takım az sayıda insanın fikrine göre yapılıyor. Yüksekokullarda ücretsiz eğitim ortadan kaldırılıp onun yerine burs sistemi inşa edilmeli. Devlet okullarının çoğu kapatılmalı onun yerine piyasa ile uyumlu ve piyasanın içindeki büyük şirketlerin okullar açması teşvik edilmeli veya bilkent gibi okulların açılması desteklenmeli.

Herkese üniversite, herkes okusun , herkes bedava okusun saçmalığı eğitimi o kadar bozdu ve eğitim piyasa dengesini o kadar altüst etti ki çok büyük mutsuzluk ve birey kalitesinde ekonomik açıdan inanılmaz bir düşüş yaşıyoruz. Aynı sosyalist politikaların heryerde kaliteyi yerin dibine sokmasının bir örneği bu okullar. Fakat akıllanacak mıyız ? hayır. Bedava olmalı ki ihtiyacı olan veya olmayan herkes dalsın ve suistimal etsin sistemi zihniyeti devam ediyor.

Ben söyliyeyim.Her TOBB üyesi işveren bir değil iki işçi alsın 1.5 - 2 milyon kişi iş sahibi olur.Ne kaybederler ya. Bir kişi işe alsa batar mı? Tam aksine bereketlenir orası.

Doğru genel olarak ama ücretten ziyade bedel demek daha doğru olur, fırsat eşitliğini de sağlamak lazım çünkü, gerçi burs sistemi de bir yol olabilir dediğin gibi......1.si adaleti getireceksin. Bu ne demek? Hak eden hak ettiği okula gidecek. Hak eden sınıfı geçecek. Hak eden diplomasını alacak. Hak eden kadroya girecek. Hak eden iş yeri açabilecek, fabrika kuracak vb. Bu işi zaten büyük oranda çözer. 2.si usta çırak olayı ister iş hayatında ister okulda aynen devam edecek bu da baya bir kalite getirir, başı boşluktan kurtarır. Gerisi de zaten zamana yere göre üretilecek çözümler, düzenlemeler. İş bilen oldu mu tarife bile gerek yok zaten.

her yederden almayacan çözüm bu.

Askeriye'de de geçer bu söz giden bilir.En küçük iş bile vazifedir.İster cephede ol ister mıntıka yap.Görev görevdir ve önemli olanda görevini gerektiği gibi yapmaktır.

İnsan etkisi olan bir zincirde hatasız bir durum söz konusu değil. Sadece oranı düşürülür.