Şimdi Ara

Sonsuzluğa Şiir

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
16
Cevap
0
Favori
2.299
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
4 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Sonsuzluk
    Ne yazık ki ömrüm sonlu
    Ne yapacağım ben seninle
    Beni var kıldın
    Canımı alıyorsun

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >



  • Güzel, ben de denedim yazmayı şimdi ama hiç iyi değilim şiir yazmakta.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: HIGHER

    Güzel, ben de denedim yazmayı şimdi ama hiç iyi değilim şiir yazmakta.
    Gel o zaman
    Sana şiir yazalım
    Bir senden olsun
    Bir benden olsun
    Yüzün gülsün, zira
    Solacak bir gülsün

    Tamam bu kötü oldu. Tuhaf bir yetenek gerçekten. Yetenek denebilir mi bilmiyorum. Oturduğun yerden hislerini, çağrışımlarını vb yazıyorsun.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Anlaşılan senin içinde apolojist William Lane Craig var:




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-596C9B846 -- 15 Haziran 2020; 15:26:59 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-596C9B846

    Anlaşılan senin içinde apolojist William Lane Craig var:

    Aksine hayata da sonsuzluğa da bir değer biçmek ve ömürden ötürü aralarındaki karşıtlığı yazmak istedim. Bu şiiri sonsuzluğa yazdım ve yaşamdan ziyade ömür konusunda sonsuzluğa olan kırgınlığımı dile getirdim. Ahlaki kuralların ve değer yargılarının insan ürünü, doğa yasaları sonucu veyahut tanrı yapımı olması arasındaki farkları hiç ciddi olarak düşünmedim ama genellikle birbirine benzer algıladım bu sebeple tanrısızlık benim için bir tek sonsuz yaşam ve haliyle zamana dair sonsuz tanıklık veremiyor. Tanrı inancı ve ahiretin kabülü elbette bu anlamda daha iyi. Ancak intihar etmek isteyen ve yaşamın hemen hemen her türlü cinsinden komple bıkmış birisi için de herhalde iyi değil.

    Rahibe Teresa ile Stalin arasındaki fark veya kendimle buradakiler arasındaki fark benim açımdan mezarla birlikte bitmiyor. Varlıklar bence biterek aynı olmuyorlar. İster maddeci ister ilahî bir dünya olsun verilmiş olan <sonlu veya sonsuz> varlıkta özellikler geçerli. Sonluluk ve sonsuzluk sadece matematiksel bir ontolojik özelliğin kategorileri. Tabii sonsuzluğa mantıksız diyebilirsin ama mantık tek mi? Başka mantıklar olabilir. Mantık matematiğin yalnızca bir dalı. Sonlu varlıkta diğer özellikler yalnızca belirli bir zaman mekan parçasıyla kısıtlı. Varlıksal etki ise anlamlı ya da anlamsız hiç fark etmeksizin teorik olarak sonsuz olabilir. Absurdity? No, it is not. This is fascinating and possibly dramatic or tragic.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nat Alianovna

    Aksine hayata da sonsuzluğa da bir değer biçmek ve ömürden ötürü aralarındaki karşıtlığı yazmak istedim. Bu şiiri sonsuzluğa yazdım ve yaşamdan ziyade ömür konusunda sonsuzluğa olan kırgınlığımı dile getirdim. Ahlaki kuralların ve değer yargılarının insan ürünü, doğa yasaları sonucu veyahut tanrı yapımı olması arasındaki farkları hiç ciddi olarak düşünmedim ama genellikle birbirine benzer algıladım bu sebeple tanrısızlık benim için bir tek sonsuz yaşam ve haliyle zamana dair sonsuz tanıklık veremiyor. Tanrı inancı ve ahiretin kabülü elbette bu anlamda daha iyi. Ancak intihar etmek isteyen ve yaşamın hemen hemen her türlü cinsinden komple bıkmış birisi için de herhalde iyi değil.

    Rahibe Teresa ile Stalin arasındaki fark veya kendimle buradakiler arasındaki fark benim açımdan mezarla birlikte bitmiyor. Varlıklar bence biterek aynı olmuyorlar. İster maddeci ister ilahî bir dünya olsun verilmiş olan <sonlu veya sonsuz> varlıkta özellikler geçerli. Sonluluk ve sonsuzluk sadece matematiksel bir ontolojik özelliğin kategorileri. Tabii sonsuzluğa mantıksız diyebilirsin ama mantık tek mi? Başka mantıklar olabilir. Mantık matematiğin yalnızca bir dalı. Sonlu varlıkta diğer özellikler yalnızca belirli bir zaman mekan parçasıyla kısıtlı. Varlıksal etki ise anlamlı ya da anlamsız hiç fark etmeksizin teorik olarak sonsuz olabilir. Absurdity? No, it is not. This is fascinating and possibly dramatic or tragic.

    Alıntıları Göster
    Açıkçası ben de Craig’in bu konuyu abarttığını düşünüyorum. Ateist olduğum dönemler oldu, bu süre içerisinde çoğu felsefi probleme kafa yorup bazı konularda çözüme ulaşmıştım. Daha sonra hiçbir şeyle ilgilenesim gelmiyordu. Apateist bir tavır sergilemiştim her şeye, hayatın anlamı konusunda da apateist bir tavır takınmıştım. Bunun Tanrıya inanmamla da bir ilgisi yoktu, aksine bu dönem Hristiyanlığa yaklaştığım zamanlardı. Ancak onu da bir süre sonra umursamayı bıraktım.

    İkinci parafta yazdıklarına katılıyorum. Bir şeyin sınırlı olması onu değersiz yapmaz kanımca. Craig çok sonuççul yaklaşıyor. Stalin ve Teresa’nın hayatları paragmatik açıdan aynı şekilde son bulacak olsa da, sezgisel açıdan Teresa’nın Stalinden daha anlamı nir hayat yaşadığı bariz görünüyor bana. Eğer nesnel ahlâki değerler ateizmle uyumluysa bir ateist neden Terasa gibi yaşamasın ki? Ahlâki realizm ateizmle uyumluysa iyi bir insan olmak yönünde sorumluluğum olmak zorunda zaten. Ateist etikçilerin çoğu ahlâki realist aslında. Evrimsel çürütme argümanları adında birtakım argümanlar var. Bu argümanlar ahlâki realizm ve ateizm arasında güçlü bir çatışma yaratıyor. Craig realist ahlâk felsefecilerinin evrimsel çürütme argümanlarına verdikleri cevapları da göz ardı etmiş görünüyor. Craig, Michael Ruse’u bu şekilde eleştiriyor:

    quote:

    Bir şey objektif ahlaki değerlerin varlığından daha bariz olabilir mi? Ahlaki değerlerin objektif gerçekliğini reddetmek için fiziksel dünyanın gerçekliğini reddetmek için sahip olduğumuzdan daha fazla gerekçemiz yok. Ruse'un akıl yürütmesi kökensel safsatanın herhangi bir mantık ders kitabında görebileceğiniz en kötü örneklerinden biri ve en iyi ihtimalle sadece objektif ahlaki değerlere dair subjektif algımızın evrildiğini kanıtlıyor. Ama eğer ahlaki değerler aşamalı bir şekilde keşfediliyorsa ve icat edilmemekteyse ahlaki değerlerin aşamalı ve yanılabilir bir şekilde kavranması ahlakın objektifliğini bizim dış dünyayla ilgili alnımızın aşamalı ve yanılabilir bir şekilde edinilmesinin dış dünyanın objektif varlığını çürüttüğünden daha fazla çürütmez.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-596C9B846 -- 15 Haziran 2020; 20:35:3 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • İçimde garip bir his var
    Adı sonsuzlukmuş diyo'lar
    Soruyorum bu nasıl iştir
    Herkesi bi' suskunluk kaplıyor

    Filozoflara soruyorum
    Halen gizemini koruyor
    Bilimcilere gidiyorum
    Soyut biz' ilgilendirmiyor

    Kime gitmem gerekmektedir?
    Bir Tanrı'ya sor diyorlar
    O her şeyi bilir diyorlar
    Ben de Tanrı'ya soruyorum

    Sonsuzluk nedir Yüce Tanrım?
    Hiç bana bakmadın mı ey kul!
    Bakmaz olur muyum ey Tanrım!
    Ama sana hiç güvenmedim.

    9'lu heceyle anca bu kadar. Uyaklar a-a-b-b yada a-b-a-b oldu :d



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Herattaa -- 15 Haziran 2020; 22:14:1 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-596C9B846

    Açıkçası ben de Craig’in bu konuyu abarttığını düşünüyorum. Ateist olduğum dönemler oldu, bu süre içerisinde çoğu felsefi probleme kafa yorup bazı konularda çözüme ulaşmıştım. Daha sonra hiçbir şeyle ilgilenesim gelmiyordu. Apateist bir tavır sergilemiştim her şeye, hayatın anlamı konusunda da apateist bir tavır takınmıştım. Bunun Tanrıya inanmamla da bir ilgisi yoktu, aksine bu dönem Hristiyanlığa yaklaştığım zamanlardı. Ancak onu da bir süre sonra umursamayı bıraktım.

    İkinci parafta yazdıklarına katılıyorum. Bir şeyin sınırlı olması onu değersiz yapmaz kanımca. Craig çok sonuççul yaklaşıyor. Stalin ve Teresa’nın hayatları paragmatik açıdan aynı şekilde son bulacak olsa da, sezgisel açıdan Teresa’nın Stalinden daha anlamı nir hayat yaşadığı bariz görünüyor bana. Eğer nesnel ahlâki değerler ateizmle uyumluysa bir ateist neden Terasa gibi yaşamasın ki? Ahlâki realizm ateizmle uyumluysa iyi bir insan olmak yönünde sorumluluğum olmak zorunda zaten. Ateist etikçilerin çoğu ahlâki realist aslında. Evrimsel çürütme argümanları adında birtakım argümanlar var. Bu argümanlar ahlâki realizm ve ateizm arasında güçlü bir çatışma yaratıyor. Craig realist ahlâk felsefecilerinin evrimsel çürütme argümanlarına verdikleri cevapları da göz ardı etmiş görünüyor. Craig, Michael Ruse’u bu şekilde eleştiriyor:

    quote:

    Bir şey objektif ahlaki değerlerin varlığından daha bariz olabilir mi? Ahlaki değerlerin objektif gerçekliğini reddetmek için fiziksel dünyanın gerçekliğini reddetmek için sahip olduğumuzdan daha fazla gerekçemiz yok. Ruse'un akıl yürütmesi kökensel safsatanın herhangi bir mantık ders kitabında görebileceğiniz en kötü örneklerinden biri ve en iyi ihtimalle sadece objektif ahlaki değerlere dair subjektif algımızın evrildiğini kanıtlıyor. Ama eğer ahlaki değerler aşamalı bir şekilde keşfediliyorsa ve icat edilmemekteyse ahlaki değerlerin aşamalı ve yanılabilir bir şekilde kavranması ahlakın objektifliğini bizim dış dünyayla ilgili alnımızın aşamalı ve yanılabilir bir şekilde edinilmesinin dış dünyanın objektif varlığını çürüttüğünden daha fazla çürütmez.


    Alıntıları Göster
    Dediğin gibi rahibe Teresa ile Stalin arasındaki fark mezarla birlikte bitmiyor. Buna inanamam. Teresa da Stalin de aslında böylesi bir yaklaşımı kabul etmezdi. Alegoriyle birisi inanç, insanlık vb adına hayat kurtaran yaşam meleği öbürü de bir devrim adına yaşam alan bir ölüm meleği. Teresa'nın bakımıyla iyi olmakla Stalin'in emriyle patlayan silahla ölmek veya kalıcı olarak sakatlanmak arasında deterministik tertip (haliyle aprioriye / öngörüye açık) materyalist bir dünyada bile hiç mi hiç absürd olmayan can alıcı bir fark var. Hastalandığın bir sırada ateşin varken ensende soğuk bir namlu veya ıslak bir sirkeli bez olma durumlarından apriori tercih yapabiliriz. Sezgisel olarak yaşamak isteyen ve ilgi isteyen herkes sirkeli bezi tercih eder. Pragmatik olaraktan bile göreli anlamda sonlu hayatlarının değeri bizlerce farklı görülebilir çünkü sonlu özellikleri ve genel sonluluk özelliğini bir sonsuzluğu baz alıp aynı değere indirgemek zorunda değiliz nasıl ki out of relation bireylerin referanslarını baz almak zorunda olmadığımız gibi. Stalin'in cinayetleri aslında acıdır ki eski CCCP coğrafyasının insanlarını ilgilendiriyordu pragmatik bir hesapta çünkü biz fiziksel ve zamansal olarak bağlamdışıyız. Yeni Gineliler, Kolombiyalılar, Fransızlar da bağlamdışı. Bu noktada sonsuzluğu görmezden gelmek de pragmatik hareket denebilir. Sezgilerimizle ve kısmi gözlemle atıyorum sonsuzluk diye bir şey varsayıyoruz zira özünde hiçbirimiz <sonsuzluğu> deneyimlemiyoruz. Duyusal algı da zeka da sınırlı. Gerçekten sonsuzluk var mı, varsa eğer tam olarak insanın tasavvur ettiği mi yoksa matematiksel bir illüzyon mu bilinmiyor. Pragmatik bakış ile katıksız teorik (metafizik) bir bakışın farkı bu. Pragmatist dünyevi işlerle meşgulken ve doktrinlere muhtaçken metafizikçi X, Y, Z sebeplerle uhrevi meselelerde teoriler üretecek ve nadiren de olsa pragmatistin istifade edeceği belirli doktrin kazanımları elde edecek. Dünyada pragmatistler yoğunlukta ama metafizikçilerin derinden düşmanlık beslediği fatal kusurlarla dolular. İmkansızlıklar ve kimi limitler beni çok kırıyor ama hepsine alışıp en azından ayakta durmayı, düştüğüm zaman da kalkmayı öğrendim.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • İnsanlar tanıdım kimisi genç kimisi ihtiyar
    Herkes ölecekse bu kadar insan neden var
    Zaman denen şey mi tanrı yoksa?
    Bu hayat yaşamaya değer mi sonrası yoksa?

    Aşık gördüm yapamam diyordu onsuz
    Ona göre tükenmezdi aşkı sanırdı sonsuz
    Gün geldi sevgilisi terketti ayrıldılar
    Ölümden gayrı sonsuzluk mu var?

    Çiçekler kokladım renkleri pembe, mor, sarı
    Mutlu olsam da atamadım içimdeki efkarı
    Düşündüm durdum anlamadım neden
    Bilmiyorum ne kadar kaldı ömrümden

    Denizlerde yüzdüm güneşten parıl parıl masmavi
    Gece oldu yıldızlar ışık saçtı anladım ki hepsi semavi
    Merak ettim var mı acaba onlara ulaşmanın bir yolu
    Var mı acaba sonsuzluğun tutunacak bir kolu

    Dünyada yaşadığım zaman bir gün ya da daha azı
    Peki neden geçmiyor kalbimdeki anlamsız sızı
    Anladım ki sonsuzluk denen şey zamansızlık
    Anladım ki sonsuzluk hariç her şey yapayalnızlık

    Ben de ekleyeyim bir şeyler




  • Sonsuzluk, burada tanrı metaforu mu yoksa direkt sonsuzluğu mu kastettin.
  • Doğrudan sonsuzluğu kastediyorum.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.