Şimdi Ara

Laiklik, Din, Hoşgörü, Özgürlük, Azınlık, Çoğunluk Kavramları ile Farazi Bir Durumu Değerlendirme

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
74
Cevap
1
Favori
2.217
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Sorun gerçek dışı bir olaydan kaynaklı, kavramlar iç içe geçtiğinde kimin haklı olduğuna kim karar verir? Hangi gerekçe ile karar verir? Gerçek hayatta benzer hikaye olmuşsa da öğrenmek isterim açıkçası.

    Ülkemize 1 milyon hindu geliyor ve hepsi aynı ilde yaşamaya başlıyor. Müslümanlar o ilde aşırı azınlıktalar ve sayıları 50 bin kişi.
    Doğal olarak hindu inanışından dolayı bir sürü inek sokaklarda gezinmeye başlıyor.
    Müslümanlardan bazıları kurban bayramında bunların gezmesine izin verdiği boş inekleri kesiyor.

    Yani iki dinin kutsalı birbiriyle çelişiyor. Bunun yanında aslında iki dinin yaptığı da başka dine inanan için hiç bir anlam ifade etmiyor.

    Müslüman suçlu mudur? Neden suçludur? Neden değildir? Devlet bu olaya karışmalı mıdır? Yoksa karışmamalı mıdır? Her hangi dine inananın azınlıkta/çoğunlukta olması verilecek kararda etkili olmalı mıdır?

    Aynı olay laik olduğunu söyleyen Fransa devletinde yaşanırsa aynı cevaplar verilir mi?

    Aynı olay laik olmadığını söyleyen ABD devletinde yaşanırsa aynı cevaplar verilir mi?

    Aynı olay Vatikan devletinde yaşanırsa aynı cevaplar verilir mi?

    Aynı olay büyük çoğunluğu ateist olan bir ülkede olsa aynı cevaplar verilir mi?







  • Bildiğim kadarıyla islam dininde dinden çıkanların cezası ölüm, ateistlere ağır hakaretler var ama ateistler deistler ve müslümanlar kardeşçe yaşıyorlar (hiç değilse düşman değiller) halbuki inandıkları kitap bunu emretmiyor?

    Daha önce sana The Platform filmini önermiştim şimdi bu konuyla ilgili bir film daha öneriyorum, evet çok film izliyorum

    -https://www.imdb.com/title/tt1772424/



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-4D62BFE91 -- 4 Haziran 2020; 12:53:22 >




  • İktidar hangi görüşteyse, kendi görüşüne sahip olan tarafı haklı bulup, diğer tarafı haksız bulacaktır. Örneğin Rusya eşcinsel evliliklere izin vermiyor ve bana kalırsa doğru olanı yapıyor. Hristiyanlara göre eşcinsel ilişkiler ahlâken yanlıştır. -seküler olarak eşcinsel ilişkilerin ahlâken yanlış olduğunu söylemek mümkün- Ahlâki gerçekler normatif oldukları için, eşcinsel bireylere karşı, ne yaparsanız yapın şeklinde politikalar uygulayamayız.

    Resmi dini İslam olan ülkeler hırsızın elinin kesilmesine izin verecektir. Ancak o ülkede bulunan Hristiyanlar, Kur’an’ın Tanrı vahyi olduğunu kabul etmedikleri için, bunun ahlâken yanlış olduğunu söyleyip engel olacaklardır.(*) Örneğin bazı ateist ahlâk felsefecileri, ahlâkın gerçek olduğunu kabul etmezler, ahlâki anti-realizmi savunurlar.-bkz: Richard Joyce, Sharon Street, Michael Ruse-Bu bireyler ahlâki değerlerin gerçeklerin olmadıklarını düşündükleri için, çocuklara tecavüz edebilirler. Biz Hristiyanlar ahlâki realist olduğumuz için, çocuklara tecavüz eden kişiye müdahale edip, suçuna karşılık ceza veririz. Bu örnekler böyle uzatılabilir.

    * Şimdi, çoğu insan, hırsızlık yapan kişinin elini kesmenin yanlış olduğunu, sezgisel olarak bariz bir şekilde bildiğini söyleyebilir. Buna ben de itiraz etmiyorum, bana göre de hırsızların elini kesmek ahlâken yanlıştır. -bu örnekler mürtedin katli, namaz kılmayanın öldürülmesi vb. uygulamalarla çoğaltılabilir- Ancak bir Müslüman için işin içinde Tanrı olacağı için, buna iyi bir argümanla karşı çıkabilir. Daha önce yazdıklarımdan bir bölüm:

    quote:

    1- Bir insanın İslam’dan döndüğü için öldürülmesi, daima yanlıştır.

    2- İslam’a göre, İslam’dan döndüğü için öldürülmesi meşrudur yahut meşru olabilir.

    3- İslam ahlâki bir yanlış içermektedir. (1, 2)

    Hatta biraz daha ileri gidelim:

    4- Tanrı asla ahlâki bir yanlışı onaylamaz.

    5- İslamla ilgili öğretiş Tanrı’dan gelmiş olamaz. (3, 4)

    Eğer 1 ve 2 doğruysa, 3 de doğru olmalı. Eğer 3 ve 4 doğruysa, sonuç mantıken kaçınılmaz görünüyor. Argüman tümdengelimsel olarak geçerli. Bu durumda ya 1’i, ya 2’yi ya da 4’ü reddetmem gerekiyor.

    4’ü reddetmem mümkün değil. İslam’a göre Tanrı iyidir, adildir, kutsaldır ve ahlâken lekesizdir. Kur’an’ın tümünü Tanrı kelamı kabul ettiğimiz için, 4’ü kabul etmek durumundayız. 2’yi hadisleri reddetmek suretiyle reddebiliriz. Bana kalırsa bunlar zayıf stratejiler ama aynı argümanı Kuran’ın pek çok ayeti üzerine, mesela hırsızın elini kesme üzerine de kurabiliriz. Bu yüzden bunlar önemsiz, devam edelim.

    Kulağa çılgınca gelebilir ama ben 1’i reddedeceğim! Bir insanın İslam’dan döndüğü için öldürülmesi sıklıkla yanlıştır, doğru. Yine bir insanın, Allah’ın açık izni ve onayı olmaksızın, İslam’dan döndüğü için öldürülmesinin sıklıkla yanlış olduğu da bana kalırsa doğrudur. Ancak yine de, 1’i reddetmek mümkündür. Eğer 1 yanlışsa 3 ve 3 yanlışsa 5 de yanlış olmalı. O halde, 1’i reddederek 5 numaralı vargının önünü kesmek mümkün.

    1’i nasıl temellendirebilirsin ki? Dikkat et, eğer yukarıda formüle ettiğim argümanı benimsiyorsan, 1’i temellendirmek senin görevin. Çoğun birbiriyle çelişkili, dışsal bir temele sahip olmayan, insan dışı zeki varlıklara nasıl uygulanacağı belirsiz, yanılabilir sezgilerine mi dayandıracaksın 1’i? Sezgilerinin Tanrı’nın ahlâki meşruiyet dairesinde neleri yapıp neleri yapamayacağı konusunda güvenilir bir rehber olduğuna inanıyorsan, bu inancının mesnedi ne olabilir acaba?

    Elbette, sevgi dolu, adil ve iyi bir Tanrı, iyi bir gerekçeye sahip olmaksızın, bir insanın sırf İslam’dan döndüğü için öldürülmesini emretmeyecektir. Ancak dikkat et, bu söylediğim, P+’den farklı bir şey:

    P+: Sevgi dolu, adil ve iyi bir Tanrı, asla ama asla, bir insanın sırf İslam’dan döndüğü için öldürülmesi emretmeyecektir.

    P+’nın doğru olması demek, P++’nın yanlış olması demektir:

    P++: Sevgi dolu, adil ve iyi bir Tanrı, asla ama asla, bir insanın sırf İslam’dan dönmesi nedeniyle, öldürülmesini emretmek için iyi bir gerekçeye sahip olamaz.

    P++’nın yanlış olduğunu nasıl ortaya koyabilirsin ki? Tanrı’nın sahip olabileceği tüm mümkün gerekçelere dair, sınırlı zihnimiz ve bilgimizle ne ölçüde güvenilir bir yargıda bulunabiliriz?

    Tekrardan: Eğer P++’nın yanlış olduğunu düşünüyorsan, bunu göstermek senin görevin. Kanıt yükü senin omuzlarında.

    P++’ya göre Tanrı kötülükleri emretmez. O sadece, bize kötü görünen ama aslında daha yüksek iyiliğe yol açan emirlerde bulunur. Kim bilir belki Tanrı’nın daha farklı bir gerekçesi vardır ve o maksimize edici ajan değildir. Mürtedi katletmek pekala daha yüksek bir iyiliğe yol açabilir. Hatta belki Tanrı, mürted katledilirken doğa yasalarına müdahale ederek, mürtedin acı çekmesini-gerek psikolojik gerek fiziksel- engelliyordur. Her ne kadar mürted katledilirken biz acı çektiğini sansakta Tanrı bize birer illüzyon yaşatıyor olabilir. Bu senaryolar İslam’a karşı yapılan ahlâki eleştilerin tutarsız olduğunu ortaya koymaktadır. Bir ateist buna karşı çıkacaksa tek yapması gereken P++’yı yanlışlamaktır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-596C9B846 -- 4 Haziran 2020; 2:2:28 >




  • quote:

    bkz: Richard Joyce, Sharon Street, Michael Ruse-Bu bireyler ahlâki değerlerin gerçeklerin olmadıklarını düşündükleri için, çocuklara tecavüz edebilirler.


    Biyolog Ali Demirsoy'un bir sözü vardı
    İnsanın evrimselleşmesi sürecinde hayvanlardan kendisini ayıran "empati kurma" ve "merak etme" olarak ifade edilebilecek iki temel özellik edindiğini vurguladı.

    Merak gelişmemizi empati mantıklı olmamızı sağlıyor, çocuklara böyle bir kötülük yapmak hem gelişime hem de mantığa ters. Bunu normal karşılayanların akıl sağlığı bozuktur.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-4D62BFE91 -- 4 Haziran 2020; 3:32:4 >
  • Benim verdiğim örnek bilerek insan üzerinden bir örnek değildi. Tamamiyle hayvana atfedilen dini kutsallık üzerinden örnekleme ile konuyu açtım.

    Senin bu mesajda söylediğin şeyler benim sorduklarım ile hiç alakalı şeyler değiller. Eşcinsellik, hırsızlık ne alaka? Ben din felsefesi yapmıyorum.


    Kavramlar ve kutsallar birbirine girdiğinde kimin haklı olduğuna kim karar verir? Benim sorum bu özetle.

    Eğer ki mesajımdaki sorun dünyanın her ülkesinde aynı şekilde çözümlenemeyecekse objektif bir hukuk yoktur sonucu çıkartacağım ben

    İnsan hakları denen şey de hukuk denen şey de güçlünün belirlediği bir şeydir ve herkese hitap etmez.

    Bu şekilde konuya bakıp değerlendirme yap lütfen, din üzerinden değil.
  • Kanunlar ile yönetilen bir ülke ise(laik,ateist veya Katolik bir önemi yok) kanunlar karar verir. Yaşadığın ülkenin kanunlarına uymak zorundasın. Bunu bilen hintliler Amerika'daki Amish'ler gibi kendilerinin rahatsız edilemeyeceği ya da dini olarak rahatsız olmayacakları bir düzen oluşturabilir.

    Sadece dini kanunlar ile yönetilen bir devlette ise dini kanunlar geçerli olacaktır.

    Özetle çoğunluk inancı neye(insanı kanunlar,ilahi kanunlar) ağır basıyorsa o haklıdır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi uğur37 -- 4 Haziran 2020; 10:34:48 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: torlofan

    Benim verdiğim örnek bilerek insan üzerinden bir örnek değildi. Tamamiyle hayvana atfedilen dini kutsallık üzerinden örnekleme ile konuyu açtım.

    Senin bu mesajda söylediğin şeyler benim sorduklarım ile hiç alakalı şeyler değiller. Eşcinsellik, hırsızlık ne alaka? Ben din felsefesi yapmıyorum.


    Kavramlar ve kutsallar birbirine girdiğinde kimin haklı olduğuna kim karar verir? Benim sorum bu özetle.

    Eğer ki mesajımdaki sorun dünyanın her ülkesinde aynı şekilde çözümlenemeyecekse objektif bir hukuk yoktur sonucu çıkartacağım ben

    İnsan hakları denen şey de hukuk denen şey de güçlünün belirlediği bir şeydir ve herkese hitap etmez.

    Bu şekilde konuya bakıp değerlendirme yap lütfen, din üzerinden değil.
    Bu konunun din felsefesiyle hiçbir ilgisi yok. Ahlâk felsefesi yahut hukuk felsefesiyle ilgili birkaç şeyden bahsettim ben. Aynı şeyler pekala hayvanlar için de geçerli. Örneğin Dharmik bir din olan Vaişnaizm et yemeyi ahlâken yanlış bulur zaten. Kutsaldan kavramlar birbiriyle çelişiyorsa, fakat işin içinde ahlâki bir boyut yoksa, her iki tarafa da bırakınız yapsınlar dememiz gerekirdi. Buradaki önemli nokta ahlâki değerlerin normatif güce sahip olması.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-596C9B846 -- 4 Haziran 2020; 10:43:18 >




  • Verdiğin örneği ele alırsak. Laik bir ülkede dini özgürlükler korunur fakat başkasına dayatılamaz. Yani bu örnekte sokaklara inek salamazsınız. Sen inekleri kutsal sayabilirsin bu konuda hiçbir sıkıntı yoktur. Fakat başkasının yasalara uygun bir biçimde inek kesmesini engelleyemezsin. İnek eti yemesini engelleyemezsin.

    Bunu müslümanlığa uyarlamak gerekirse. Mesela sen istediğin gibi ezan dinleyebilirsin kimse sana neden exan dinliyorsun diye karışamaz. Ama minareler kurup herkese zorla ezan dinletmeye başladığın zaman sorun bu noktada başlar. (kliseler çan çalıp herkese dinletiyorsa aynı kategoriye girer)

    Yani senin inançların seni bağlar ve kimse buna karışamaz. Ama sen inançlarının gereklerini başkalarına bir şekilde dayatmaya başladığın zaman devlet buna müdahale eder. Haklılık yaptığın eylemin sadece seni mi yoksa seninle benzer düşünceye sahip olmayanlarıda mı kapsadığına göre belirlenir. Eşcinsellik serbestiside mesela buraya bağlanır.

    Yani bu örnek Hindular müslümanların inek kesmesine karışamaz, müslümanlar ise yüksek sesle herkese ezan dinletemez. İkiside aynı oranda yanlıştır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 4 Haziran 2020; 11:17:27 >




  • Birde hoşgörü kavramı bu ülkede çarpıtılıyor. Bir insan bir dini istediği gibi eleştirebilir bu konuya bu bizim kutsalımız diyerek engel koyamazsınız. Bir insan bir dini istediği derecede eleştirebilir fakat bir dinin mensubunun varlığına kastademez. Bu ikisi arasındaki ayrımdır önemli olan.

    Yani hoşgörü bir inancın veya ideolojinin varlığına yönelik değildir. Hoşgörü o inanca veya ideolojiye sahip kişilerin var olma hakkına yöneliktir.

    Aynı olay azınlıklar içinde geçerlidir. Azınlıkların savundukları kültürel değerler eleştiriden muaf değildir. Muaf olan azınlıkların yaşama hakkıdır. Yani azınlığın savunduğu görüş veya azınlığın kültürü istenildiği kadar eleştirilebilir fakat azınlıkların varolma hakkına saygı duyulur.

    Keza eşcinselliği ve eşcinselliğin zararlarını istediğin kadar eleştirebilirsin. Fakat eşcinsellerin varlığına hoşgörü gösterirsin.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 4 Haziran 2020; 11:52:5 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-4D62BFE91

    quote:

    bkz: Richard Joyce, Sharon Street, Michael Ruse-Bu bireyler ahlâki değerlerin gerçeklerin olmadıklarını düşündükleri için, çocuklara tecavüz edebilirler.


    Biyolog Ali Demirsoy'un bir sözü vardı
    İnsanın evrimselleşmesi sürecinde hayvanlardan kendisini ayıran "empati kurma" ve "merak etme" olarak ifade edilebilecek iki temel özellik edindiğini vurguladı.

    Merak gelişmemizi empati mantıklı olmamızı sağlıyor, çocuklara böyle bir kötülük yapmak hem gelişime hem de mantığa ters. Bunu normal karşılayanların akıl sağlığı bozuktur.
    Richard Joyce, Sharon Street, Michael Ruse vb. ahlâki anti-realist felsefecilerde ahlâkın evrimin bir ürünü olduğunu ancak gerçek olmadığını düşünüyorlar zaten. Sharon Street’in şu makalesini okuyarak evrimsel biyolojiden hareketle, ahlâkın gerçek olmadıklarına nasıl ulaştıklarını görebilirsin: https://philpapers.org/rec/STRADD Ancak her ateist ahlâk felsefecisi böyle düşünmüyor tabi. Bazıları robust realism dediğimiz bir tür Platoncu metafizikle temellendiriyorlar ahlâkı.

    Ali Demirsoy’un bahsettiği şey ayna nöronları. Ayna nöronlarını hiçbir ateist ahlâk felsefecisi, ahlâkın temeli olarak görmüyor, baştan bunu söyleyeyim. Bu sadece halk arasında bilgisizlik nedeniyle popüler bir açıklama.

    Ayna nöronları sadece empatinin kökenini açıklıyor, zihinden bağımsız ahlâki gerçekleri açıklamıyor. Bir kere bu farkı kavrayalım. Dolayısıyla ayna nöronları ahlâkı temellendirmeyi bırak, ahlâkın gerçek olmadığını ortaya koyan evrimsel çürütme argümanlarını destekleyen bir veri bile olabilir. Sen zaten zihininden bağımsız bir iyi ve kötü kavramını kabul edip empati kuruyorsun. Tamam da iyi ve kötünün kaynağı ne? Bu meta etiğin konusunu, nörobilimin değil. Yani ayna nöronları neden ahlâklı davranmalıyız sorusunu cevaplamaz. İlk önce sen zihinden bağımsız bir iyi ve kötünün olduğunu kabul edeceksin ki empati kurmaya başlayasın. Yoksa istediğin kadar empati kur, ahlâki değerlerin olduğunu gösteremedikten sonra, aman bu sadece duygu deyip empati yeteneğini bastırmak mümkün. Örneğin otistik spektrumu yüksek olan insanlar empati kuramazlar. Buna rağmen çoğu ahlâklı bireylerdir. Çünkü, empati kuramamalarına rağmen, zihinden bağımsız iyi ve kötünün gerçekliğini biliyorlar. Bunu nasıl mı biliyorlar? Ahlâki sezgi dediğimiz yetiyle. Kısacası empati ahlâkın temeli olamaz, sadece o şekilde davranmamızı zorlayan bir yeti olabilir. İyi de ahlâkın gerçekliğini reddeden ateist ahlâk felsefecileri, bunu iddia ediyorlar zaten. Biz zaten empati kurduğumuzu biliyorduk. Nöroloji ayna nöronaları ile nasıl kurduğumuzu açıklıyor sadece.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Periah

    Verdiğin örneği ele alırsak. Laik bir ülkede dini özgürlükler korunur fakat başkasına dayatılamaz. Yani bu örnekte sokaklara inek salamazsınız. Sen inekleri kutsal sayabilirsin bu konuda hiçbir sıkıntı yoktur. Fakat başkasının yasalara uygun bir biçimde inek kesmesini engelleyemezsin. İnek eti yemesini engelleyemezsin.

    Bunu müslümanlığa uyarlamak gerekirse. Mesela sen istediğin gibi ezan dinleyebilirsin kimse sana neden exan dinliyorsun diye karışamaz. Ama minareler kurup herkese zorla ezan dinletmeye başladığın zaman sorun bu noktada başlar. (kliseler çan çalıp herkese dinletiyorsa aynı kategoriye girer)

    Yani senin inançların seni bağlar ve kimse buna karışamaz. Ama sen inançlarının gereklerini başkalarına bir şekilde dayatmaya başladığın zaman devlet buna müdahale eder. Haklılık yaptığın eylemin sadece seni mi yoksa seninle benzer düşünceye sahip olmayanlarıda mı kapsadığına göre belirlenir. Eşcinsellik serbestiside mesela buraya bağlanır.

    Yani bu örnek Hindular müslümanların inek kesmesine karışamaz, müslümanlar ise yüksek sesle herkese ezan dinletemez. İkiside aynı oranda yanlıştır.
    “ Yani bu örnek Hindular müslümanların inek kesmesine karışamaz, müslümanlar ise yüksek sesle herkese ezan dinletemez. İkiside aynı oranda yanlıştır.”

    Peki çocuğa tecavüz edip, ben ahlâki değerlere inanmıyorum diyen birine müdahale edecek misin, etmeyecek misin? Bu aynı şey Vaişnavalar et yemeyi ahlâken yanlış buluyorlar, bu durumda adam bunun normatif temeli olduğuna inanıyor, oturup seyredemez. İnekleri kesebilirler demenin sebebi ahlâki sezgilerimizin et yemeyi normal görmesi. İyi de Vaişnavalar o sezginin hatalı olduğunu söylüyorlar zaten.




  • Hocam kusura bakmayında bu nasıl bir cevap ?

    Başkasına tecavüz eden biri başkasının sınırlarını ihlal etmiş olmuyor mu ? Zaten yanıtı verilmiş ayrıca Vaişnavalar'ın ne dediği kendilerini bağlar o nedenle onların et yememe haklarına karışamayız fakat bunu dayatmalarına karışabiliriz. Doğru kavramı göreceli bir kavram olduğu için tek bir doğruyu herkese dayatmak sakıncalı çünkü neyin doğru neyin yanlış olduğunu tam olarak bildiğimizi iddia edemeyiz. Vaişnavalar kendi görüşlerinin doğru olduğunu ve buna herkesin uyması gerektiğini savunuyorsa toplumun refahı açısından devlet her türlü önlemi alarak bu inanç biçimini toplumsal huzura zarar vermeyecek şekle sokmak hakkına sahiptir.

    Devletin görevi mümkün olduğunca öznel doğrulardan kaçınmak ve herkese uyarlanabilir nesnel ilkeler üzerinden hareket etmek olmalıdır. Devlet onun veya bunun doğruluğu hakkında yargıda bulunacak bir makam değil farklı görüşlere sahip insanların çatışmasını engelleyecek nesnel yasaları uygulayan bir organizasyon olmalıdır.

    Farkettiyseniz benim sunduğum öneriler toplumun bir kesimine özel değil tüm kesimlere uyarlanabilir ilkelerdir. Zaten hukukda buna dayanır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 4 Haziran 2020; 12:13:45 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Periah

    Hocam kusura bakmayında bu nasıl bir cevap ?

    Başkasına tecavüz eden biri başkasının sınırlarını ihlal etmiş olmuyor mu ? Zaten yanıtı verilmiş ayrıca Vaişnavalar'ın ne dediği kendilerini bağlar o nedenle onların et yememe haklarına karışamayız fakat bunu dayatmalarına karışabiliriz. Doğru kavramı göreceli bir kavram olduğu için tek bir doğruyu herkese dayatmak sakıncalı çünkü neyin doğru neyin yanlış olduğunu tam olarak bildiğimizi iddia edemeyiz. Vaişnavalar kendi görüşlerinin doğru olduğunu ve buna herkesin uyması gerektiğini savunuyorsa toplumun refahı açısından devlet her türlü önlemi alarak bu inanç biçimini toplumsal huzura zarar vermeyecek şekle sokmak hakkına sahiptir.

    Devletin görevi mümkün olduğunca öznel doğrulardan kaçınmak ve herkese uyarlanabilir nesnel ilkeler üzerinden hareket etmek olmalıdır. Devlet onun veya bunun doğruluğu hakkında yargıda bulunacak bir makam değil farklı görüşlere sahip insanların çatışmasını engelleyecek nesnel yasaları uygulayan bir organizasyon olmalıdır.

    Farkettiyseniz benim sunduğum öneriler toplumun bir kesimine özel değil tüm kesimlere uyarlanabilir ilkelerdir. Zaten hukukda buna dayanır.
    Tamam ben de diyorum ki ahlâki gerçeklerin olmadığına inanan insanlar var. Ahlâki nihilistler ahlâki değerletin gerçek olduğunu düşünmüyorlar ki. Madem azınlık haklarını koruyorsun buyur ahlâki nihilistin hakkını koru, tecavüz etmesine karışma. Adam tecavüz ederse kendince haklı oluyor, sen ahlâki realist isen müdahale etmek zorunda kalıyorsun. İyi de Vaişnavalar hayvanların da ahlâki statüsü olduğunu ve onlara bu tür muamelelerde bulunmanın yanlış olduğunu iddia ediyorlar zaten. Hatta ahlâk felsefecilerinin ezici bir çoğunluğu da vegan. Ahlâkın normatif gücünün farkına varamıyorsun bunu anlatmaya çalışıyorum! Bir konuda ahlâki anlaşmazlık varsa keyfe bakmaz, müdahale etmek zorunda kalırsın. Bunda anlaşılmayacak ne var? Deontik kısıtlama nedir bir araştır lütfen.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-596C9B846 -- 4 Haziran 2020; 12:27:37 >




  • Hocam suyu çok bulandırıyorsun. Yazdım yazdım yazdm ve yasaların neye göre belirlenmesi gerektiği konusunda takıldım. Okuma yapmam gerekli bu konuda. Size iyi günler dilerim.

    Bu konuda hukuk felsefesi okumak gerekli...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 4 Haziran 2020; 12:36:13 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Periah

    Hocam suyu çok bulandırıyorsun. Yazdım yazdım yazdm ve yasaların neye göre belirlenmesi gerektiği konusunda takıldım. Okuma yapmam gerekli bu konuda. Size iyi günler dilerim.

    Bu konuda hukuk felsefesi okumak gerekli...
    Senin bu konuda belli ki hiçbir bilgin yok, haklı olduğumu anlayınca cevap veremeyip bu şekilde sıyarmaya çalışıyorsun. Ben sana diyorum ki işin içinde ahlâk varsa normatif güç vardır, deontik kısıtlama vardır. Buna bir cevap veremezsin arkadaşım. Ahlâk doğası gereği deontik kısıtlamaları gerektirir. Hatalı olduğunu gördüğünde, erdemli olup hatanı kabul etmelisin. Hukuk felsefesi diye bağıran adamın, daha deontik kısıtlamaların ne olduğunu bilmemesi gerçekten komik.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-596C9B846 -- 4 Haziran 2020; 12:44:37 >
  • Felsefe konusunda fazla bilgili degilim. O nedenle dediklerinizin dogru veya yanlis oldugunu kabul edemem. Bu nedenle hukuk felsefesi okumam gerektigini ifade ettim.

    Neden boyle bir tepki verdiginizi anlamis degilim.

    İyi gunler.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Periah

    Felsefe konusunda fazla bilgili degilim. O nedenle dediklerinizin dogru veya yanlis oldugunu kabul edemem. Bu nedenle hukuk felsefesi okumam gerektigini ifade ettim.

    Neden boyle bir tepki verdiginizi anlamis degilim.

    İyi gunler.
    Pardon ben, benim hukuk felsefesi okumam gerektiğini söyledin diye anladım, kusura bakma.

    Bu konu hukuk felsefesinde konuluşuluyor ama herhangi bir tartışma yok, uzlaşma var. Deontik kısıtlamaların tanımı gereği karşı çıkamıyorsun zaten.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-596C9B846 -- 4 Haziran 2020; 13:4:50 >
  • Çözüm eyalet sistemi hatta herkes kendi ''ülkesini'' kursun.Eskilerin ülkesi şimdinin akıllı evleri
  • 
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.