Şimdi Ara

Şüphe, Güvensizlik ve İnanç

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
10
Cevap
0
Favori
1.734
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj


  • İnsan inanmadan yaşıyamıyorsa şüphenin getirdiği güvensizlik eninde sonunda insanı sağlam bir inanca ulaştırabilir. En tercih edilebilir veya kaçınılmaz olana. Antikite devrinin sonlarına doğru Hıristiyanlığın kaçınılmaz bir mesaj olarak aktarıldığını (zaten Euangelion veya İncil müjde, iyi havadis demek), inanacak olanlar kurtulacak ve inanmayanlar azap çekecek mesajı taşıdığını biliyoruz. Hıristiyan ajitasyonunu şüphe beslemiş olabilir mi? Bence şüphenin ve şüpheci düşün akımın Hıristiyanlığın Greko Romen Batı dünyasında yerleşmesinde belirli bir rolü var. Siz ne düşünüyorsunuz?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Nat Alianovna -- 8 Mayıs 2020; 9:36:24 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >







  • Hristiyanlık Batı'da Orta Çağda altın dönemini yaşadı, Rönesans, Reform ve Aydınlanmada ise etkisini büyük oranda kaybetti. Avrupalılar yeni mezheplere geçtiler ve İncil'e inanmak yerine Afrika'daki siyahileri, Amerika yerlilerini asimile edip ya da köleleştirip kendi hizmetinde kullanmak için İncil'i ve Hristiyanlığı buralara yaydılar.

    Septik Düşünce Orta Çağa geçişte etkili midir bilemem ama Engizisyon döneminde Avrupanın Septisizmi ve Bilimi kaybettiği bir gerçek. Sonradan çok daha değer vererek kazanıyorlar tabii ki.
  • inanç geni var. buna sahip olanlar yeterli seviyede serotonin salgılıyor dünya umurunda olmuyor abartmak gerekirse. olmayanlar ise şüpheye düşüyor.
  • Şüphe ile inanç yakından kuzenlerdir
  • Hristiyanlığa göre insanın, Tanrı'yı bütün canı, aklı ve kalbiyle sevmeyi ve O'na güvenmeyi seçmesi mümkün değildir. İnsan, ruhsal olarak ölü bir varlıktır. Ancak ve ancak Tanrı tarafından rejenere edilecek olursa, insan Tanrı'ya teslim olmayı samimiyetle arzu edebilir. Eğer Tanrı bunu yapmazsa, ki sana bunu yapmak gibi bir borcu yoktur, önüne dünyanın tüm delilleri yığılsa dahi bunu başarman mümkün değildir.

    Salt şahsi menfaati yahut korkuları yüzünden inanan bir insanın samimi bir imana sahip olduğu söylenebilir mi? Bence bu sorunun yanıtı hayır olmalı. Ancak kişinin kısmen kendi menfaati uğruna imana gelmesi, iman etmekle kimseye zarar vermediği için, yanlış olmayacaktır. Reasonable self-interest diye bir şey var sonuçta.

    Esas konuya gelirsek, korkunun-senin tabirinle şüphenin- iman açısından faydalı bir rolünün olabileceğine de şahsen inanıyorum. Dolayısıyla, kısmen korku tarafından motive edilen bir imanın samimi olabileceğinin de kanaatindeyim. ''Olamaz'' diyen, buyursun iddiasının mesnedini koysun ortaya.

    Ancak benim açımdan korku iman için enstrüman görevi görmedi. Daha önce sıkça bunu söylemişimdir:

    “Hristiyan oldum; zira Tanrı, sonsuz mümkün insan arasından beni yaratmayı seçti, bana bu muhteşem hayatı bahşetti, bunu hiç hak etmediğim hâlde ruhsal olarak kendine çağırdı, akladı ve Mesih İsa'ya kardeş yaptı. Hristiyan olmamın nihai açıklaması, Tanrı'nın beni sevdiği için yitip gitmeme izin vermemesi ve bu doğrultuda beni kendisine dost kılmayı irade etmiş olmasıdır. Diğer her şey, benim nazarımda, talidir. Hristiyanlığa olan inancım, temelde, Kutsal Ruh'un tanıklığına dayanıyor. Bkz: Sensus divinitatis.”



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-596C9B846 -- 15 Mayıs 2020; 1:59:52 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: sething

    Bu mesaj silindi.
    İlk olarak, bana karşı bu biçimde konuşursan seni ciddiye almayacağımı belirteyim. İkincisi, İslami varsayımlarını unut. Önce Hristiyanlığın temel ilkelerini öğren!

    Hristiyan inancına göre tüm insanlar günahlıdır ve cehennemde cezalandırılmayı hak eder. Eğer bu önerme yanlışsa, Hristiyanlık yanlıştır. Ancak eğer ki bu önerme doğruysa, bu durumda Tanrı'nın seni cezalandırma nedeni, entelektüel bir kabulden ibaret olduğunu düşünür göründüğün inanca sahip olmaman olmayacaktır. Tanrı'nın neyi yapıp neyi yapamayacağına, neyi yapmak için iyi bir gerekçesi olup, neyi yapmak için böyle bir gerekçeye sahip olamayacağına nasıl bu kadar rahat kani olabiliyorsun-uz, anlamıyorum. Tanrı'nın ultima facie herkesin inanmasını arzuladığını nereden çıkarıyorsun?

    Benim bir five points Calvinist olduğumu bil, ona göre yorumlamaya çalış yazdıklarımı.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-596C9B846 -- 15 Mayıs 2020; 2:24:18 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.