Şimdi Ara

Haftalık Oyun Önerisi 02: Close to The Sun

Bu Konudaki Kullanıcılar:
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
4
Cevap
0
Favori
133
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Bölüm Sonu Canavarı olarak geçtiğimiz hafta başladığımız haftalık oyun önerisi serimize ikincisiyle devam ediyoruz.

    Geçen hafta da söylediğim gibi, tavsiye ettiğimiz oyunların o hafta ücretsiz veya indirimde olmasına dikkat ediyoruz ve edeceğiz. Ayrıca bu öneri yazılarında az bilinen oyunlar gibi bir konsept altında da kalmayacağız. Örneğin; The Last of Us Part II yayınlanmadan bir iki hafta önce The Last Of Us’ın ilk oyununu önerebiliriz. Bunun sebebi tavsiye ettiğimiz oyunu, o hafta içerisinde oynamanızın daha iyi olacak olması. Eğer bilindik bir oyunu önerirsek; yazının içeriği oyunu tanıtmak yerine, oyun için bir inceleme veya oyun hakkında konuşmak istediğimiz şeyler tarzında olacaktır. Şimdi önerdiğimiz oyuna geçelim.
     
    Close to The Sun
     
     
    Yayıncılığını Wired Productions’ın yaptığı, geliştiriciliğini ise Storm in a Teacup’ın yaptığı 2019 yılında yayınlanan macera – korku türündeki oyun Close to The Sun, sizlere önerdiğimiz ikinci oyun. Oyunun macera ve korku tarafı ağır basarken içerisinde bulmaca öğeleri de barındırıyor. Ama daha dürüst olup temelden oyunu incelememiz gerekirse, oyunun yürüme simülasyonuna yakın olduğunu söyleyebilirim. Örnek vermek gerekirse Firewatch ve The Vanishing of Ethan Carter tarzında olduğunu söyleyebilirim.

    Oyunu biraz daha derinlemesine tanıtayım. Neredeyse her yürüme simülasyonunda olduğu gibi bu oyunun da en öne çıkan tarafı, meraklandırıcı hikayesi. Her yürüme simülasyonu oyununda olduğu gibi anlam veremediğiniz ve sizi meraklandıran olay veya olayların içine giriyorsunuz. Close to The Sun isimli oyundaki hikaye ise şöyle başlıyor: Rose isimli bir karakteri oynuyoruz ve küçük kardeşimiz Ada’dan bir mektup geliyor. Mektubun üzerine gemi ile kardeşimizin yanına gidiyoruz. Gittiğimizde fark ediyoruz ki gittiğimiz yer tamamen karantina altına alınmış ve kardeşimiz bize mektup göndermemiş. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki zaten kendimizi karantina aldığımız bu günlerde sürekli bu tarz şeyleri görmek cidden can sıkıcı. Ya da algıda seçicilik yapıyorum, bilmiyorum. Kardeşimizin bize mektup göndermediğini anlayınca, kardeşimizi aramaya başlıyoruz. Hikaye 1800’lerin sonunda geçiyor. Kardeşimizin çalıştığı ve bizim de onunla görüşmeye gittiğimiz yerde çok fazla bilim adamı bulunuyor. Hepsinin başında da Nikola Tesla var. Tamamen bilim adamlarıyla dolu bir yer olduğu için, yer yer tanınmış bilim adamlarının da odasını veya çalışmalarını görebiliyoruz.
     
     
    Hikayeye dair daha fazla bilgi vermek istemiyorum. Çünkü oyunun zaten tek etkileyici olduğu yer hikayesi. Kendiniz keşfetmeniz daha iyi olur. Hikayenin işleyişine dair konuşmak gerekirse: Söylediğim gibi gittiğiniz yerde bir karantina durumu var. Sizin de anlayabileceğiniz gibi işler pek yolunda gitmemiş. Hikayeye ilk girdiğinizde işlerinde yolunda gitmediğini anlıyor, ama sebebini anlayamıyorsunuz. Ara ara sizinle konuşan kardeşiniz ana hikayenin ne tarafa doğru gittiğini anlatıyor ve çok nadir de olsa geçmişte yaşananlarla ilgili bilgi veriyor. Siz ise olayların buraya nasıl geldiğini sağda solda bulduğunuz afişler, gazeteler veya notlardan anlıyorsunuz. Hem hikayede, hem de bulunduğunuz yerde daha derine ilerleyerek işlerin daha karmaşıklaştığı bölümlere gidiyorsunuz. Bu kısımda da yine etrafta bulduğunuz gazetelerin, notların ve afişlerin de hikayenin gidişatına uygun bir şekilde nasıl değiştiğini görüyorsunuz. Tanınmış bilim adamlarının da işin içinde olduğu, sizi gerçekten merak ettiren ve yer yer H.P. Lovercraft tadı da aldığınız güzel bir hikayeye sahip Close to The Sun. Oyunun türünden bahsederken söylediğim gibi korku türü de mevcut. Korku türünü gördükten sonra, işlerin ters gideceğini zaten anlamışsınızdır. Şimdi işlerin ters gittiği ve sizi oyunun içerisinde korku türüyle tanıştıran yere geçelim.
     
     
    Oyuna adım attığınız ilk andan itibaren müzikleriyle ve görsel tarzıyla sizleri germeyi başarıyor. Kardeşinizin bulunduğu gemiye ulaştıktan sonra da bir şeylerin ters gittiğini hemen anlıyorsunuz, çünkü giriş kapısının üstüne kanla “KARANTİNA” yazmışlar. Bu tarz yürüme simülasyonu oyunlarının neredeyse hepsinde korku öğeleri bulunuyor. Korkuyu ise size anlık karşınıza çıkan şeyler, ortamın atmosferi ve müziklerle yansıtıyorlar. Bu oyunda da tam olarak işer böyle ilerliyor. Aslında bu konuda nasıl bir değişikliğe gidilebilir bilmiyorum, çünkü karakterin sadece nereye yürüyeceğini yönetiyoruz. Oynanışı keşfetmemizden ziyade, bizlerin hikayeyi keşfetmesini istiyorlar. Anlık olarak karşınıza çıkan şeyler dışında yer yer sizi tehdit eden; saklanmanız veya kaçmanız gerek durumlar da oluyor. Kısacası oyunun korku öğeleri olarak başarısız olduğunu söyleyebilirim. Ama oyundaki korku dinamiği, hikayedeki merak unsurunu ve atmosferini de yansıtmada yer yer yardımcı oluyor, o yüzden çok da şikayet edemem.
     
     
    Şikayet edeceğim nokta ise oyunun bulmacaları. Bu tarz oyunlarda, oyuncuyu oyunda bir şey yaptığına ikna etmenin en kolay yolu, oyuna bulmaca koymaktır. Oyuna bulmaca koyulmuş ama dürüst olmak gerekirse tek bir bulmacada bile zorlanmadım. Odanın birinden şifre bul ve şifreyi gir şeklinde bulmacalar hazırlanmış sadece. Neyse ki etrafta hikayenin arka planını anlatan gazeteler var. Yoksa şifre için fazladan oda gezmek çok yorucu ve can sıkıcı olabilirdi.

    Oyunun bahsetmem gereken bir diğer yönü ise görselliği. Oyunun görselliğinin ortalama olduğunu söyleyebilirim. Ancak böyle bir oyunda, görselliğin çok daha kaliteli olmasını beklerdim. Çevre tasarımı ve yıla uygun çevre yaratma konusunda oyun gerçekten başarılı. Yine bu tarz oyunlarda da olduğu gibi karakter tasarımları biraz eskimiş. Oyunun muazzam olmadığı, sizin de fark ettiğiniz gibi ortada. Ancak bu kısımda bu oyunu tavsiye etme sebebim ve asıl konuşmak istediğim konuya geçmek istiyorum yavaştan. Asıl konuşmak istediğim konuya geçmeden önce birkaç fotoğrafa bakalım:
     
     
     
     
     
     
     
    Eğer oynadıysanız şu anda size bir oyunu hatırlatmış olması gerekiyor bu görsellerin. Eğer hatırlatmadıysa bir de şu görsellere bakalım:
     
     
     
     
    Evet; oyun hikayesinin ilerleyişinden, karakterlere; çevre tasarımından, renk paletine her şeyiyle BioShock serisini andırıyor. Asıl konuşmak istediğim konu ise bu oyunun potansiyeli. İlk BioShock oyunu 2007’de çıkmıştı ve sonrasında çıkan oyunlar ile birlikte kesinlikle oyun dünyasının en başarılı serilerinden birisi olmuştu. BioShock serisini güzel yapan unsurların başında elbette hikayesi geliyor. Hikayeden sonra ise muazzam çevre tasarımı ve kendine has grafik tarzı geliyor.

    Close to The Sun ise çevre tasarımı, grafik tarzı ve hikayesiyle gerçekten başarılı bir oyun. Ancak oyunu sadece yürüme simülasyonu şeklinde yapmış olmaları, oyunun tüm potansiyelini yok etmiş. Oynarken, kendimi BioShock düşünmekten veya bu oyunun başarabileceği şeyler konusunu düşünmekten alamadım. Bu kısımda biraz daha oyunun potansiyelinden bahsetmek isterim. BioShock çeşitli varlıklara ateş ettiğimiz ve aksiyonunu o taraftan alan bir oyun. Close to The Sun’ın ise bu şekilde yapmaya ihtiyacı yok aslında. Bana göre, oyunun hikayesinin biraz daha derinlemesine işlenmesi, çevre etkileşimine fazlaca izin verilmesi, bulmacaların sayısının ve zorluğunun arttırılması ve bulunduğumuz geminin içerisinde rahatça istediğimiz yere gidebilmemiz ile oyun çok daha başarılı bir hale gelebilirdi. Elbette oyunu yürüme simülasyonu türünden çıkartıp BioShock’taki gibi silah ekleyerek aksiyona da çevrilebilir. Ama bu oyunun hikayesini biraz sarsabilir. Kısaca kaliteli ve değişik tarzda bir BioShock oyunu görebilecekken, ne yazık ki ortalama bir oyunla karşılaştık. En azından bu oyunu oynadıktan sonra, BioShock oynamayı o kadar özlediğimi fark ettim ki hemen BioShock’a başladım. Bir oyun için heveslenmişken Close to The Sun’ın başarılı atmosferi sayesinde, bir diğer oyun için de heveslendim ve iki oyun oynayarak gayet keyifli vakit geçirdim.
     
    Kimler Oynamalı?
     
     
    Oyunu, 16 Nisan akşamına kadar ücretsiz olarak Epic Games’te bulabilirsiniz. Öncelikle, oyunu mutlaka kütüphanenize ekleyin. Oyunu oynamak için ise ekstra bir zaman ayırmanıza gerek yok. Ama boşta kaldığınız zaman mutlaka oynamanızı öneriyorum. Oyunu bitirmek yaklaşık olarak 5-6 saat sürüyor. Yorucu bir oyun olmadığı için ve kitap gibi bir oyun olduğu için akşamları 1 saat oynayarak rahatlıkla 1 haftada bitirir ve keyifli bir zaman geçirirsiniz. Eğer oyunu Epic Games’ten ücretsiz olarak alamazsanız, 30 TL’nin altına düştüğü zaman alabilirsiniz. Daha fazlasını hak ettiğini açıkçası düşünmüyorum. Close to The Sun ayrıca; PlayStation 4, Xbox One ve Nintendo Switch üzerinde de erişilebilir durumda. Ancak dediğim gibi fiyatından dolayı PC’den satın almanızı tavsiye ediyorum. Üstelik İngilizcenize çok da güvenmiyorsanız, Donanım Haber Forum üzerinde oyunun bir de Türkçe yaması bulunuyor. Yamanın da gayet kaliteli olduğunu söyleyebilirim. Özellikle çok fazla metin okuduğunuz ve diyalog dinlediğiniz oyunda Türkçe yama olması, İngilizcesi iyi olmayanlar için güzel bir ekstra. Buraya tıklayarak oyunun Türkçe yamasına ulaşabilirsiniz. 

    Son olarak, oyun muazzam grafiklere sahip olmasa da optimizasyon konusunda bazı sorunları var. Bu yüzden oyunu satın almadan veya oynamadan önce aşağıdaki önerilen ve minimum sistem gereksinimlerini bir kontrol etmeyi unutmayın. Hatta tavsiyem sisteminizin, önerilene yakın olması.
     
    Minimum Sistem Gereksinimleri:

    İşletim Sistemi: Windows 10
    İşlemci: Core i5 / AMD FX 2.4Ghz
    Bellek: 8 GB RAM GB RAM
    Ekran Kartı: NVIDIA® GeForce® GTX 760 ya da AMD Radeon™ R7 260x with 3GB Video RAM
    DirectX: Sürüm 11
    Depolama: 50 GB kullanılabilir alan

    Önerilen Sistem Gereksinimleri:

    İşletim Sistemi: Windows 10
    İşlemci: Core i7 / AMD Ryzen 7
    Bellek: 8 GB RAM GB RAM
    Ekran Kartı: NVIDIA GeForce GTX 1060 / AMD RX 470
    DirectX: Sürüm 11
    Depolama: 50 GB kullanılabilir alan
     




  • bu konsept çok iyi, devam edin lütfen hatta birtane değil şöyle 3-5 tane olsa daha iyi olur.
  • Aklıma bioshock geldi görselleri görünce. Ne oyundu be ??
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.