Şimdi Ara

Plutarkhos'un Güvenirliliği hk.

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
21
Cevap
0
Favori
1.106
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Öncelikle hayırlı akşamlar herkese. Plutarkhos'un bizlere aktardığı bilgilerin doğruluğu hakkında açılmış bir konu diyerek giriş yapmış olayım. Plutarkhos'un bize aktardığı bilgilere ne kadar güvenebiliriz?Çağdaş Tarihçiler(Veyahut Yunan ve Roma Tarihçileri) Plutarkhos hakkında ne demektedir? Çünkü Devlet Adamları kıyaslamasında bazı kitap yorumlarına denk geldiğim zaman Marcus Antonius adlı kitabında Antonius'u tarihsel bir kişilik olarak farklı yansıttığı iddiaları mevcut.(Tarihsel gerçekliğe bağlı kaldığı ama bazı yerlerinde değişime giderek bu tarihsel kişilikler üzerinde felsefi mesajlar verdiği) Biraz araştırma yaptığım zaman elime elde tutulur bir şey geçmedi açık konuşmak gerekirse. Bu konuda fikir ve bilgi sahipleri olan kişilerden şu 2 sorunun cevabını alabilirsem çok güzel olacak. İlk soru biraz daha öznel bir yoruma da açık olarak nitelendirilebilir, ikinci soru nesnellik açısından önem arz etmektedir.

    Ek:Bazı konular da Cicero'nun aktardığı bilgilerle çeliştiği söylenmektedir.(Bilhassa İskender-Sezar ve Marcus Antonius kitapları için geçerli).



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Herattaa -- 17 Ocak 2020; 21:59:58 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >



  • Cevabını tam bilmiyorum ama bazı yorumlarda bulunabilirim. Plutark genellikle hem günümüzde hem de tarihte çok seviliyor ve olumlu karşılanıyor çünkü güçlü kaleminden gerçekten döneminin standartlarına göre şahane duran biyografiler çıkmış ama Plutark biraz tarihçi edasıyla ve kesinlikle antik standartlarda bir tarihçinin yetkinliği ile yazsa da esasında bir tarihçiden ziyade Platoncu bir biyografi yazarı ve ahlakçı düşünür yani mevzusu ele aldığı ünlü kişilerin eylemleri ve çevreleri ile etkileşimleri, onların karakterleri, olumlu, olumsuz yanları ve varsa eğer etik anlayışları, ve bunu da oldukça kronolojik denebilecek - ama yine de kronoloji kaygısı da gözetmeksizin - ve kaynak gözeten bir yaklaşımla irdeliyor Plutark. Etik mesajlar hatta mesajın ötesinde ahlaki sonuçlar hemen hemen bütün biyografilerinde var. Marcus Antonius'un sonu iyi olmuyor ve kraliçe VII.Kleopatra ile ilişkisi Roma'ya ihanet olarak yorumlanıyordu haliyle bazı oynamalar yapmış olması mümkün elbette ama Plutark genellikle olaylara sadık kalır, Herodot veya Thucydides gibi birden fazla aktarım varsa bunu genellikle söyler. Yalnız Marcus Antonius Plutark'ın olumlu yanlara da parmak basmaya gayret eden karakter tahlilli anlatımıyla bile Antik Roma'nın magandası, tam bir zevk-i sefa düşkünü ve Caesar'ın lejyonerler haricinde pek sevilmeyen eski züppe underdog'u. Yanlış hatırlamıyorsam halka yaptığı bir konuşma esnasında fazla içtiği için kusan, ulu orta söven bir adamdı bu. Kusma hikayesini Plutark'ta okuduğuma adım gibi eminim...

    Cicero Caesar ve Antonius'un politik rakibiydi. Plutark onlara ne rakip ne de çağdaş. Önce Cicero'ya retorik gücünden ötürü yakınsayan Octavianus üvey babası Caesar'ın yolundan gidip iktidarı - imperium'u - elde etmek için Cicero'nun aksine askeri güce sahip Antonius ile yeni bir triumvirlik ittifakı kurunca Antonius Cicero'nun öldürülmesini istiyor ve triumvirlik öldürülecekler listesine onu da koyuyor. Cicero Caesar'a suikast düzenlemiş, cumhuriyete ihanet etmiş birisiymiş gibi harcanıyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Nat Alianovna -- 18 Ocak 2020; 1:14:15 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Bu konuya sadece @Hado77 cevap verebilir.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • teveccühün için teşekkürler.

    keşke müvekkil denen takım da aynı teveccühü gösterse idi ama nerde?

    ........................

    plutarkhos'u okumadım. o yüzden bi şey diyemem.

    ........................

    illa bi cevap vermem istense idi şunu diyebilirdim.

    felsefi olarak ileri sürülen çağlarda yaşamış birisi (50-125) olarak babasız çocuk fenomeni hakkında bir tutum izlemiş olabilir.

    idealize edilen bir kişilik (hz.isa) o kişiliğin olası mevcudu ve doğum süreci, o esnada kadın denen nesneye yapılan yardım gibi konularda intak sanatını kullanmış olması muhtel.

    .........................

    susuz kalmış birine yapılacak su yardımı veya bir erkeğin aymazlığından beri tutulmuş bi kadın veya salt kadına ait olması bakımındna bir değer elde ediş gibi unsurlar önemlidir.

    firavunun veya sezar'ın karşısında ne kadar erkeğim diyebilirisiniz. her an koltuğunuzun altına kafanızı verebilir bu adamlar. isa aleyhisselamın doğumu konusundaki kadın ve ona karşı tutumun yüceliğinden bahisle insanın kendisini algılaması ve kadın olduğu gerçeğini kabul etmesi üzerine bu kadına saygı yok mudur deme hali bence intaktır.


    köpeğin değirmenin asanın konuşması vs gibi düşünün.

    ..........................
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nat Alianovna

    Cevabını tam bilmiyorum ama bazı yorumlarda bulunabilirim. Plutark genellikle hem günümüzde hem de tarihte çok seviliyor ve olumlu karşılanıyor çünkü güçlü kaleminden gerçekten döneminin standartlarına göre şahane duran biyografiler çıkmış ama Plutark biraz tarihçi edasıyla ve kesinlikle antik standartlarda bir tarihçinin yetkinliği ile yazsa da esasında bir tarihçiden ziyade Platoncu bir biyografi yazarı ve ahlakçı düşünür yani mevzusu ele aldığı ünlü kişilerin eylemleri ve çevreleri ile etkileşimleri, onların karakterleri, olumlu, olumsuz yanları ve varsa eğer etik anlayışları, ve bunu da oldukça kronolojik denebilecek - ama yine de kronoloji kaygısı da gözetmeksizin - ve kaynak gözeten bir yaklaşımla irdeliyor Plutark. Etik mesajlar hatta mesajın ötesinde ahlaki sonuçlar hemen hemen bütün biyografilerinde var. Marcus Antonius'un sonu iyi olmuyor ve kraliçe VII.Kleopatra ile ilişkisi Roma'ya ihanet olarak yorumlanıyordu haliyle bazı oynamalar yapmış olması mümkün elbette ama Plutark genellikle olaylara sadık kalır, Herodot veya Thucydides gibi birden fazla aktarım varsa bunu genellikle söyler. Yalnız Marcus Antonius Plutark'ın olumlu yanlara da parmak basmaya gayret eden karakter tahlilli anlatımıyla bile Antik Roma'nın magandası, tam bir zevk-i sefa düşkünü ve Caesar'ın lejyonerler haricinde pek sevilmeyen eski züppe underdog'u. Yanlış hatırlamıyorsam halka yaptığı bir konuşma esnasında fazla içtiği için kusan, ulu orta söven bir adamdı bu. Kusma hikayesini Plutark'ta okuduğuma adım gibi eminim...

    Cicero Caesar ve Antonius'un politik rakibiydi. Plutark onlara ne rakip ne de çağdaş. Önce Cicero'ya retorik gücünden ötürü yakınsayan Octavianus üvey babası Caesar'ın yolundan gidip iktidarı - imperium'u - elde etmek için Cicero'nun aksine askeri güce sahip Antonius ile yeni bir triumvirlik ittifakı kurunca Antonius Cicero'nun öldürülmesini istiyor ve triumvirlik öldürülecekler listesine onu da koyuyor. Cicero Caesar'a suikast düzenlemiş, cumhuriyete ihanet etmiş birisiymiş gibi harcanıyor.
    Evet sevildiği konusunda ben de farkettim ama sevilmemesi için bir nedende yok anlatımı cidden sıkmadan güzel bir şekilde okuyucunun da ortak olabileceği gözlemci edasıyla olaylara tanık olduğu tarzda olayları yansıtıyor. İskender-Sezar kitabında ne kadar Sezar tarafının ilk nüshası(Çocukluk-Gençlik dönemi) gibiler eksik olsa da bende beğendiğimi söyleyebilirim. Tabi biraz karşılaştırma yapınca Plutarkhos'un aktardıklarının doğru olduğu su götürmez bir gerçek oluyor ama felsefi bir kaygı araya girdiği zaman insan şüpheleniyor biraz da :S Sezar kitabında Antonius'a pek fazla değinmiyor hatta fazla da anmıyor sadece trajik ölümünde Brutus Albinus tarafından oyalanadığı geçiyor. Birde destekleyicisi olarak ve Darbeyi engelleyebilecek güce sahip olmasından.

    Cicero öyle ama ondan sonra saygı duyduğunu belirtiyordu(Ölümünden sonra). İlk önce Sezar imperium olunca Cicero bu işleri bırakıp Epir'e gidiyordu.(yer olarak emin değilim)Ondan sonra tekrardan İtalya'ya dönüyordu. Cicero muhalefetti ama Sezar'ın iktidarını tehlikeye atacak kadar değildi. Bir gerçek muhalefet varsa o da benim saygı duyduğum Cato the younger'dır ama o da intiharı seçiyordu.(Sezar tabi hiç affetmediğini söylüyor) Sezar'ın elçileri tutukladığı zaman bile Sezar'ın cezalandırılması gerektiğini Senatus'a söylüyor,cesaretin örneği işte. Bu arada bazı yorumlarda Cicero'nun Octivanus ve Antonius'tan tamamıyla kurtulma isteğinin olduğundan böyle kalkıştığını diyenleri gördüm.

    Antonius aslında Sezar'a darbe düzenleneceğini bildiği halde ses çıkarmamasından ve Brutus'un oyalamasına bile bile katlanmasına bakarsak Antonius'un Sezar'a karşı bir politik rakip olduğu bile söylenir :S Tabi Octivanus'da Antonius'u harcıyor orası ayrı zaten Lepidus biraz daha yaşasaydı Octivanus tarafında olup Octivanus'un İmparator olmasını daha da hızlandırabilirdi tabi bunlar ayrı bir konu.

    ----------

    İskender'in değişimi çok üzücüydü aslında. Sezar son ana kadar nasıl göründü ise öyle olurken İskender arkadaşlarını teker teker öldürmeye başlıyordu. Hatta ki arkadaşına iyileşmesi için diyet(perhiz) veren doktoru bile çarmıha geriyordu arkadaşı doktoru dinlemedi diye. Komutanı Kleitos'u da göğüsüne kılıç geçirerek öldürmesinden bahsetmiyorum bile.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Herattaa

    Evet sevildiği konusunda ben de farkettim ama sevilmemesi için bir nedende yok anlatımı cidden sıkmadan güzel bir şekilde okuyucunun da ortak olabileceği gözlemci edasıyla olaylara tanık olduğu tarzda olayları yansıtıyor. İskender-Sezar kitabında ne kadar Sezar tarafının ilk nüshası(Çocukluk-Gençlik dönemi) gibiler eksik olsa da bende beğendiğimi söyleyebilirim. Tabi biraz karşılaştırma yapınca Plutarkhos'un aktardıklarının doğru olduğu su götürmez bir gerçek oluyor ama felsefi bir kaygı araya girdiği zaman insan şüpheleniyor biraz da :S Sezar kitabında Antonius'a pek fazla değinmiyor hatta fazla da anmıyor sadece trajik ölümünde Brutus Albinus tarafından oyalanadığı geçiyor. Birde destekleyicisi olarak ve Darbeyi engelleyebilecek güce sahip olmasından.

    Cicero öyle ama ondan sonra saygı duyduğunu belirtiyordu(Ölümünden sonra). İlk önce Sezar imperium olunca Cicero bu işleri bırakıp Epir'e gidiyordu.(yer olarak emin değilim)Ondan sonra tekrardan İtalya'ya dönüyordu. Cicero muhalefetti ama Sezar'ın iktidarını tehlikeye atacak kadar değildi. Bir gerçek muhalefet varsa o da benim saygı duyduğum Cato the younger'dır ama o da intiharı seçiyordu.(Sezar tabi hiç affetmediğini söylüyor) Sezar'ın elçileri tutukladığı zaman bile Sezar'ın cezalandırılması gerektiğini Senatus'a söylüyor,cesaretin örneği işte. Bu arada bazı yorumlarda Cicero'nun Octivanus ve Antonius'tan tamamıyla kurtulma isteğinin olduğundan böyle kalkıştığını diyenleri gördüm.

    Antonius aslında Sezar'a darbe düzenleneceğini bildiği halde ses çıkarmamasından ve Brutus'un oyalamasına bile bile katlanmasına bakarsak Antonius'un Sezar'a karşı bir politik rakip olduğu bile söylenir :S Tabi Octivanus'da Antonius'u harcıyor orası ayrı zaten Lepidus biraz daha yaşasaydı Octivanus tarafında olup Octivanus'un İmparator olmasını daha da hızlandırabilirdi tabi bunlar ayrı bir konu.

    ----------

    İskender'in değişimi çok üzücüydü aslında. Sezar son ana kadar nasıl göründü ise öyle olurken İskender arkadaşlarını teker teker öldürmeye başlıyordu. Hatta ki arkadaşına iyileşmesi için diyet(perhiz) veren doktoru bile çarmıha geriyordu arkadaşı doktoru dinlemedi diye. Komutanı Kleitos'u da göğüsüne kılıç geçirerek öldürmesinden bahsetmiyorum bile.

    Alıntıları Göster
    Plutark gibi yazarlar genellikle diğer tarih yazıcılarıyla acta senatus - senato tutanakları - ve acta diurna - gazeteleri - kullanıyorlardı. Eğer elindeki belgeler birbiriyle fazla alakasız ise bir biyografi yazarı bunları koymayabilir veya daha muhtemel olanı yazılanlar zaman içerisinde kaybolmuş olabilir. Kitabın başlangıcı aşınmaya karşı çevrilecek olan nüshanın hasar almasıyla ortadan kalmış olmalı. Cicero sadece retorik sahibi ve bir gelenekçiydi, Roma'daki yeni imperatorların - askeri politik önderlerin - hırsları ve kaygılarından endişeleniyor onlara düşmanca davranıyordu. Caesar'ın mirasçısı ikinci triumvirlik onu sadece bir ayak bağı olarak gördü, burada ilginç olan senatus'un genelinin ikinci triumvirliğin auctoritas'ını- prestij ya da otoritesini - tanıyıp bahsettiğimiz Antonius, Octavianus ve Lepidus üçlüsünü imperium'a - emretme yetkisine ya da iktidara - layık görmesi, Cicero gibi bir takım etkisiz senatörlerin harcanmasına dünden razı olması. Senatus en etkili yurtaşların cumhuriyeti güçleri aracılığıyla parçalanmaktan kurtaracağına inanıyordu ama iktidarın tek elde toplanma eğilimi ve kavgasının doğal sonucu olarak triumvirliğin mutlak imperium'u Octavianus'a geçti, Lepidus ikisine Antonius ise doğuda kafasına göre davrandığı ve barbar bir kraliçe ile hükümranlık kurmaya kalktıştığı için ortağı Octavianus'a yenildi. Octavianus mutlak güçle senatus'a saygısını geri verdi ve senatus ise onu daha da kudretli hale getirerek onurlandırdı ve ödüllendirdi böylece princeps - birinci - rejimi ortaya çıktı imperium tek bir imperator ve kısmen senatus arasında paylaşıldı. Roma tek adama dayanan bir cumhuriyet oldu ve bunun yolunu da tek bir imperator - dictator - öneren Caesar açtı. Eskiden tüm konsüller ve prokonsüller emirlerindeki lejyonlara veya kazandıkları zaferlere bağlı olarak imperator sayılırdı Octavianus ve senatus karşılıklı bir ittifak sonucu imperator sayısını bire indirdi bunun iç savaşları önleyeceğini düşünerek ama oldukça yanıldılar ve Roma cumhuriyeti devleti destabil bir monarşiye evrildi. Üçüncü yüzyıl krizi bu yüzdendir.

    Bence Antonius'un aptallığı yüzünden Caesar suikastte öldürüldü Antonius'un Caesar'ın öldürüleceğinden haberi yoktu hatta Caesar yandaşlarının bir darbeyle yerinden edilebileceği aklından bile geçmiyordu nitekim Caesar öldürüldükten sonra hemen Caesarcılar durumu kontrol altına aldılar hatta gelenekçi aristokratik kanat değil de popülist kanat oldukları tüm bu süreç lehlerinde işledi. İkinci Triumvirlik buradan çıktı. Octavianus kısa sürede retoriği, ılımlılığı ve servetler dağıtan cömertliği - Ankara Anıtı'nda keşfedilmiş olan kalıtı Res Gestae Divi Augusti'de cömertliği ve kaynakları mobilize etme gücü okunabilir - ile çok sevildi ve yoldaşı Agrippa'nın askerlik yetenekleri de sayesinde imperatorluğa yürüdü.

    Bana alaycı diye anılan Yaşlı Cato da ilginç geliyor. Gerçek mi tam hatırlamıyorum ama Caesar Rubicon'u geçip optimatlar Roma'yı Büyük Pompey'in aklına uyup terk edince Cato Pompey'e dönüp "ah so infact this is not a humiliating defeat at all, but a rare species of victory!" der Rome dizisinde.

    İskender delilik ile dahiliğin bir karışımı ve öfke krizleriyle biliniyor sadece Kleitos'u öldürse iyi, babası II.Phillipos'un ve kendisinin en iyi komutanı Parmenion'u oğlunun karıştığı bir iş yüzünden öldürtüyor. En ufak bir komplo şüphesi nevrotik karakter İskender'in gazabına uğramak için yeterdi istersen ordusunun sol kanadını yönet, babasının yakını ol fark etmiyor. Kleitos ise bir öfke krizinin mızraklanan kurbanı. Bir de imperium yetkenin kendisi hocam alınan veya verilen bir güç, imperare'nin - Latince emretme fiilinin - isim hali imperium olunmaz imperium sahibi bir kimse yani imperator olunur. :)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Nat Alianovna -- 18 Ocak 2020; 19:24:8 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nat Alianovna

    Plutark gibi yazarlar genellikle diğer tarih yazıcılarıyla acta senatus - senato tutanakları - ve acta diurna - gazeteleri - kullanıyorlardı. Eğer elindeki belgeler birbiriyle fazla alakasız ise bir biyografi yazarı bunları koymayabilir veya daha muhtemel olanı yazılanlar zaman içerisinde kaybolmuş olabilir. Kitabın başlangıcı aşınmaya karşı çevrilecek olan nüshanın hasar almasıyla ortadan kalmış olmalı. Cicero sadece retorik sahibi ve bir gelenekçiydi, Roma'daki yeni imperatorların - askeri politik önderlerin - hırsları ve kaygılarından endişeleniyor onlara düşmanca davranıyordu. Caesar'ın mirasçısı ikinci triumvirlik onu sadece bir ayak bağı olarak gördü, burada ilginç olan senatus'un genelinin ikinci triumvirliğin auctoritas'ını- prestij ya da otoritesini - tanıyıp bahsettiğimiz Antonius, Octavianus ve Lepidus üçlüsünü imperium'a - emretme yetkisine ya da iktidara - layık görmesi, Cicero gibi bir takım etkisiz senatörlerin harcanmasına dünden razı olması. Senatus en etkili yurtaşların cumhuriyeti güçleri aracılığıyla parçalanmaktan kurtaracağına inanıyordu ama iktidarın tek elde toplanma eğilimi ve kavgasının doğal sonucu olarak triumvirliğin mutlak imperium'u Octavianus'a geçti, Lepidus ikisine Antonius ise doğuda kafasına göre davrandığı ve barbar bir kraliçe ile hükümranlık kurmaya kalktıştığı için ortağı Octavianus'a yenildi. Octavianus mutlak güçle senatus'a saygısını geri verdi ve senatus ise onu daha da kudretli hale getirerek onurlandırdı ve ödüllendirdi böylece princeps - birinci - rejimi ortaya çıktı imperium tek bir imperator ve kısmen senatus arasında paylaşıldı. Roma tek adama dayanan bir cumhuriyet oldu ve bunun yolunu da tek bir imperator - dictator - öneren Caesar açtı. Eskiden tüm konsüller ve prokonsüller emirlerindeki lejyonlara veya kazandıkları zaferlere bağlı olarak imperator sayılırdı Octavianus ve senatus karşılıklı bir ittifak sonucu imperator sayısını bire indirdi bunun iç savaşları önleyeceğini düşünerek ama oldukça yanıldılar ve Roma cumhuriyeti devleti destabil bir monarşiye evrildi. Üçüncü yüzyıl krizi bu yüzdendir.

    Bence Antonius'un aptallığı yüzünden Caesar suikastte öldürüldü Antonius'un Caesar'ın öldürüleceğinden haberi yoktu hatta Caesar yandaşlarının bir darbeyle yerinden edilebileceği aklından bile geçmiyordu nitekim Caesar öldürüldükten sonra hemen Caesarcılar durumu kontrol altına aldılar hatta gelenekçi aristokratik kanat değil de popülist kanat oldukları tüm bu süreç lehlerinde işledi. İkinci Triumvirlik buradan çıktı. Octavianus kısa sürede retoriği, ılımlılığı ve servetler dağıtan cömertliği - Ankara Anıtı'nda keşfedilmiş olan kalıtı Res Gestae Divi Augusti'de cömertliği ve kaynakları mobilize etme gücü okunabilir - ile çok sevildi ve yoldaşı Agrippa'nın askerlik yetenekleri de sayesinde imperatorluğa yürüdü.

    Bana alaycı diye anılan Yaşlı Cato da ilginç geliyor. Gerçek mi tam hatırlamıyorum ama Caesar Rubicon'u geçip optimatlar Roma'yı Büyük Pompey'in aklına uyup terk edince Cato Pompey'e dönüp "ah so infact this is not a humiliating defeat at all, but a rare species of victory!" der Rome dizisinde.

    İskender delilik ile dahiliğin bir karışımı ve öfke krizleriyle biliniyor sadece Kleitos'u öldürse iyi, babası II.Phillipos'un ve kendisinin en iyi komutanı Parmenion'u oğlunun karıştığı bir iş yüzünden öldürtüyor. En ufak bir komplo şüphesi nevrotik karakter İskender'in gazabına uğramak için yeterdi istersen ordusunun sol kanadını yönet, babasının yakını ol fark etmiyor. Kleitos ise bir öfke krizinin mızraklanan kurbanı. Bir de imperium yetkenin kendisi hocam alınan veya verilen bir güç, imperare'nin - Latince emretme fiilinin - isim hali imperium olunmaz imperium sahibi bir kimse yani imperator olunur. :)

    Alıntıları Göster
    Etkisiz mi?Senato'da Antonius ile en güçlü olmuyor muydu Sezar ölünce?Hatta Senatus bile Antonius'tan nefret etmeye başlamıştı diye hatırlıyorum Cicero'nun yergileriyle beraber. Octivanus senatusa gücü geri verdiği halde yine de en güçlü konumdaydı. İster istemez arka planda Octivanus'un sözü geçiyordu ama Octivanus gücün Senato'da olduğunu düşündürmek için böyle girişimlerde bulunuyor. Birde şöyle bir sorun var 6 aylık bir imperium yetkisine sahip olunabiliyordu olağanüstü hal durumunda(Savaş durumu). Tek adamlık bir durumu da vardı Roma Cumhuriyetinin.

    Ya bir yerde duydum o olayı(Bir kitapta da olabilir hatırlamıyorum onu.). Antonius kendi önünü açmak için Sezar'ın öldürülebileceğini bile bile buna göz yumuyor. Sezarcılar bildiğim kadarıyla ve Plutarkhos'un aktardığına göre Sezar'ın vasiyeti açıldıktan sonra durumu kontrol alıyor(halkın yardımıda geliyor tabi ki).

    3.paragrafın 2.cümlesin de Yaşlı Cato'yu mu kastediyorsun?

    Latincem yok maalesef. İmperium yetkisi haklısın ben İmperium'u İmperator ile özdeşleştirmişim benim hatam kusura bakma.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Herattaa

    Etkisiz mi?Senato'da Antonius ile en güçlü olmuyor muydu Sezar ölünce?Hatta Senatus bile Antonius'tan nefret etmeye başlamıştı diye hatırlıyorum Cicero'nun yergileriyle beraber. Octivanus senatusa gücü geri verdiği halde yine de en güçlü konumdaydı. İster istemez arka planda Octivanus'un sözü geçiyordu ama Octivanus gücün Senato'da olduğunu düşündürmek için böyle girişimlerde bulunuyor. Birde şöyle bir sorun var 6 aylık bir imperium yetkisine sahip olunabiliyordu olağanüstü hal durumunda(Savaş durumu). Tek adamlık bir durumu da vardı Roma Cumhuriyetinin.

    Ya bir yerde duydum o olayı(Bir kitapta da olabilir hatırlamıyorum onu.). Antonius kendi önünü açmak için Sezar'ın öldürülebileceğini bile bile buna göz yumuyor. Sezarcılar bildiğim kadarıyla ve Plutarkhos'un aktardığına göre Sezar'ın vasiyeti açıldıktan sonra durumu kontrol alıyor(halkın yardımıda geliyor tabi ki).

    3.paragrafın 2.cümlesin de Yaşlı Cato'yu mu kastediyorsun?

    Latincem yok maalesef. İmperium yetkisi haklısın ben İmperium'u İmperator ile özdeşleştirmişim benim hatam kusura bakma.

    Alıntıları Göster
    Evet. Etkisizden kasıt kendi kişisel ordularını kurmamış bulunan, senatusun muhazakâr kurtlarını kastediyorum Cicero gibi. Roma politikasında etkinlik Cicero gibi sadece ağzı laf yapanlara değil Caesar gibi lejyonlar finanse edip lejyonerlere ve Roma halkına sözler de veren kumandan senatörlere kaldı. Bu sebeble akıllıca bir hamleyle Caesar'ın suikasti gerekçe gösterilerek pek çok gelenekçi senatör Triumvirliğin imperatorlarının isteği doğrultusunda hain addedilip öldürüldüler, senatus Cicero'nun veya öldürülenlerin cumhuriyete yaptıkları hizmetlere bakmadı Roma halkı da Caesar'ın cinayetinde günah keçisi aradı, Caesarcı kanadı destekledi yoksa elbette canım Antonius bu denklemde haksızca görevinden edilmesiyle hatırlanan eski halk tribünü ve ayrıca hala olağanüstü kabiliyetli, lejyonerlerin çok sevdiği bir komutan ve Caesar'ın baş yandaşıydı. Antonius Doğu'da Partlarla kendi güçleriyle savaşıyor, Roma'nın en zengin insanı ve birinci triumvirliğin üyesi Crassus'u harcayıp Romalılara çok ciddi bir yenilgi tattırmış Perslerle savaşlarında Roma lejyonlarını felaketlerden kurtarıyor, Roma egemenliğini Doğu'da pekiştiriyor. Antonius hatta o denli güçlüydü ki zaten Octavianus'un aksine gücünü fazla göze batacak şekilde kullandığı için senatus ve halkı - SPQR'u, cumhuriyet ve erken / orta dönem imparatorluğun siyasi çekirdeğini - karşısına aldı tabii Octavianus itina ile onun barbar bir kraliçeyle krallık peşinde koşan kontrolden çıkmış bir asker olarak lanse etti. Evet, Yaşlı Cato.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Nat Alianovna -- 20 Ocak 2020; 15:30:55 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nat Alianovna

    Evet. Etkisizden kasıt kendi kişisel ordularını kurmamış bulunan, senatusun muhazakâr kurtlarını kastediyorum Cicero gibi. Roma politikasında etkinlik Cicero gibi sadece ağzı laf yapanlara değil Caesar gibi lejyonlar finanse edip lejyonerlere ve Roma halkına sözler de veren kumandan senatörlere kaldı. Bu sebeble akıllıca bir hamleyle Caesar'ın suikasti gerekçe gösterilerek pek çok gelenekçi senatör Triumvirliğin imperatorlarının isteği doğrultusunda hain addedilip öldürüldüler, senatus Cicero'nun veya öldürülenlerin cumhuriyete yaptıkları hizmetlere bakmadı Roma halkı da Caesar'ın cinayetinde günah keçisi aradı, Caesarcı kanadı destekledi yoksa elbette canım Antonius bu denklemde haksızca görevinden edilmesiyle hatırlanan eski halk tribünü ve ayrıca hala olağanüstü kabiliyetli, lejyonerlerin çok sevdiği bir komutan ve Caesar'ın baş yandaşıydı. Antonius Doğu'da Partlarla kendi güçleriyle savaşıyor, Roma'nın en zengin insanı ve birinci triumvirliğin üyesi Crassus'u harcayıp Romalılara çok ciddi bir yenilgi tattırmış Perslerle savaşlarında Roma lejyonlarını felaketlerden kurtarıyor, Roma egemenliğini Doğu'da pekiştiriyor. Antonius hatta o denli güçlüydü ki zaten Octavianus'un aksine gücünü fazla göze batacak şekilde kullandığı için senatus ve halkı - SPQR'u, cumhuriyet ve erken / orta dönem imparatorluğun siyasi çekirdeğini - karşısına aldı tabii Octavianus itina ile onun barbar bir kraliçeyle krallık peşinde koşan kontrolden çıkmış bir asker olarak lanse etti. Evet, Yaşlı Cato.

    Alıntıları Göster
    Yaşlı Cato Caesar döneminde yaşamadı ki ama? Yaşlı Cato ondan bir 100 yıl önce yaşadı. Benim bahsettiğim torunu olan Cato,"Marcus Porcius Cato Uticensis". Karıştırmıs olabilir misiniz? Tabi M.Ö250-100 yılları arasında ki Roma dönemi hakkında bilgi sahibi değilim.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Herattaa

    Yaşlı Cato Caesar döneminde yaşamadı ki ama? Yaşlı Cato ondan bir 100 yıl önce yaşadı. Benim bahsettiğim torunu olan Cato,"Marcus Porcius Cato Uticensis". Karıştırmıs olabilir misiniz? Tabi M.Ö250-100 yılları arasında ki Roma dönemi hakkında bilgi sahibi değilim.

    Alıntıları Göster
    Doğru pardon. Roma'da gensler ve familiaları öyle bir zincir gibi birbirini takip ediyor ki insan karıştırıyor. Publius Cornelius Scipiolar, Tiberius Sempronius Gracchuslar, Gaius Julius Caesarlar, Licinius Crassuslar vs. O zaman alaycı olan, pasaklı ve stoik takılan senatör Cato The Younger. Optimatların önde gelen ismi. İkiden fazla Cato olduğuna da eminim ama genellikle sıfat yakıştırılanlar hatırlanıyor Scipio Africanus gibi, Aurelian Restitutor Orbis gibi. Roma tarihi gerçek bir hazine. İnanılmaz zengin ve karmaşık.

    Elder olan Punic savaşlarında çarpışıp Yunanca yazıma karşıt olan muhazakar senatör ve asker, The Younger'ın dedesi.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Nat Alianovna -- 21 Ocak 2020; 9:45:59 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Herattaa

    Etkisiz mi?Senato'da Antonius ile en güçlü olmuyor muydu Sezar ölünce?Hatta Senatus bile Antonius'tan nefret etmeye başlamıştı diye hatırlıyorum Cicero'nun yergileriyle beraber. Octivanus senatusa gücü geri verdiği halde yine de en güçlü konumdaydı. İster istemez arka planda Octivanus'un sözü geçiyordu ama Octivanus gücün Senato'da olduğunu düşündürmek için böyle girişimlerde bulunuyor. Birde şöyle bir sorun var 6 aylık bir imperium yetkisine sahip olunabiliyordu olağanüstü hal durumunda(Savaş durumu). Tek adamlık bir durumu da vardı Roma Cumhuriyetinin.

    Ya bir yerde duydum o olayı(Bir kitapta da olabilir hatırlamıyorum onu.). Antonius kendi önünü açmak için Sezar'ın öldürülebileceğini bile bile buna göz yumuyor. Sezarcılar bildiğim kadarıyla ve Plutarkhos'un aktardığına göre Sezar'ın vasiyeti açıldıktan sonra durumu kontrol alıyor(halkın yardımıda geliyor tabi ki).

    3.paragrafın 2.cümlesin de Yaşlı Cato'yu mu kastediyorsun?

    Latincem yok maalesef. İmperium yetkisi haklısın ben İmperium'u İmperator ile özdeşleştirmişim benim hatam kusura bakma.

    Alıntıları Göster
    6 aylık olağanüstü yetki kısmını atlamışım o işte ünlü anayasal dictator - olağanüstü hal - pozisyonu ama Caesar bunu genel bir uygulamaya çevirmeye kalkışıyor ve bir takım senatörlerce bir regas veya tyrannis - kral ya da tiran - ile özdeşleştiriliyor ve Res Publica geleneğini kurtarmak için onu öldürüyorlar ama Roma halkı suikastten sonra merhum Caesar ve hala hayatta ve güçlü olan Caesar yandaşlarının tarafını tutuyor. Triumvirlik üyesi Octavianus ise üvey babasının - Caesar onu adotio alıyor - projesini Principatus - birinci vatandaşlık - rejim modelini cumhuriyete entegre ederek tamamlıyor. Birinci vatandaş ataerkil Roma'da pater patriae - vatanın babası - ünvanıyla tek imperator addediliyor. İmperator ve Pater Patriae sanlarını tek başına taşıyıp tek başına ömür boyu imperium - dolayısıyla Roma geleneği uyarınca yargısal dokunulmazlık - alan ilk kişi Caesar ama Octavianus değil. Bildiğimiz o monarşik anlamda ilk "imperator", her ne kadar bir princeps olamasa da ve iktidarı aslında bir legitimizasyon krizi ve küçük düşürücü bir suikastle sonlansa da Caesar denebilir.

    Birinci yurttaş rejiminin ideolojisini sağlayan kendisine kral dediklerinde ben kral değilim, Caesar'ım deyip tacı elinin tersiyle iten ama itinayla mutlak iktidara yürümekten çekinmeyen veya rahatsızlık duymayan Gaius Julius Caesar'dır. O sebeple tüm Roma imparatorları da Caesar sıfatı taşır. Erdem taşımayan bir princeps düşünülemez. Tiranca veyahut kralca davranan bir princeps hoş karşılanmaz elindeki güç sonsuz olsa da. Erken ve orta dönem Roma imparatorları bu sebeple zengin bir senatör veya legatus'tan - generalden - oldukça farksız görünür törensel amaçlarla giydikleri diadem - yapraktan Yunan tarzı taçlar - ve aşırı işlemeli zırhlar haricinde. Roma imparatorluk dönemi paralarının üstünde imperatorun resmi bulunur ve Res publica - Cumhuriyet - yazar. Onun için tarihteki insanları kendi algısal bağlamlarında düşünmeliyiz anakronizme düşmemek için ve pek tabii günümüzde neden Kuzey Kore, Türkmenistan, Küba gibi "cumhuriyetlerin" de var olabildiğini anlayabilmek için.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nat Alianovna

    Doğru pardon. Roma'da gensler ve familiaları öyle bir zincir gibi birbirini takip ediyor ki insan karıştırıyor. Publius Cornelius Scipiolar, Tiberius Sempronius Gracchuslar, Gaius Julius Caesarlar, Licinius Crassuslar vs. O zaman alaycı olan, pasaklı ve stoik takılan senatör Cato The Younger. Optimatların önde gelen ismi. İkiden fazla Cato olduğuna da eminim ama genellikle sıfat yakıştırılanlar hatırlanıyor Scipio Africanus gibi, Aurelian Restitutor Orbis gibi. Roma tarihi gerçek bir hazine. İnanılmaz zengin ve karmaşık.

    Elder olan Punic savaşlarında çarpışıp Yunanca yazıma karşıt olan muhazakar senatör ve asker, The Younger'ın dedesi.

    Alıntıları Göster
    Bu mesajiniza ve altinda ki mesaja laptopa gecince cevap verecegim. Biraz konu disi olacak ama Montesqiue'nin Roma'nin Batisi Hakkinda Dusunceler adli kitabi okudunuz mu acaba? Okuduysaniz ne diyebilirsiniz?Bir Siyaset Filozofunun gozunden bakmak guzel olacaga benziyor. Roma tarihinin tumu degilde M.O ki kismindan Aureilus donemine kadar merak ettigimi soyleyebilirim. Yunan tarihini es gecmemek gerekiyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Herattaa -- 27 Ocak 2020; 0:41:23 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Herattaa

    Bu mesajiniza ve altinda ki mesaja laptopa gecince cevap verecegim. Biraz konu disi olacak ama Montesqiue'nin Roma'nin Batisi Hakkinda Dusunceler adli kitabi okudunuz mu acaba? Okuduysaniz ne diyebilirsiniz?Bir Siyaset Filozofunun gozunden bakmak guzel olacaga benziyor. Roma tarihinin tumu degilde M.O ki kismindan Aureilus donemine kadar merak ettigimi soyleyebilirim. Yunan tarihini es gecmemek gerekiyor.

    Alıntıları Göster
    https://www.iskultur.com.tr/amp/romalilarin-yucelik-ve-cokusunun-nedenleri-uzerine-dusunceler

    Bu kitaptan söz ediyorsunuz değil mi? Güzel bir kitap ama birazcık demode ve genellemeciydi. Kitapta yer yer çok anlamlı ve şahane genellemeler var. Roma'nın hakimiyet alanı genişledikçe orduların sadaketlerinin cumhuriyete - daha doğrusu senatusa veya diğer yerel Roma meclislerine değil de - onları uzak ülkelerde finanse eden, onlara hem bakan hem de sözler veren generallere dönmeye başlaması ve Roma lejyonerlerinin kişisel askerler olarak işlev göstermeye başlaması - ki bu princeps rejimi için de hayati bir bileşen - gibi ifadeler gayet yerinde ve tarihteki içeriksel istisnaları es tutarsak teorik tarihsel bilgi değeri taşıyor denebilir. Ama tarih aslında spesifikleşerek anlam kazanan bir bilim alanı olduğu için Montesquieu'nun düpedüz genellemeleri konuda derinleştikçe elbette biraz sakatlaşıyor. Cumhuriyet bir geceyi bırakın birkaç yüzyılda bile uçmadı, rejimdeki imperium yetkilerinin paylaşımı reforme oldu ve cumhuriyet monarşik üsluplu kısmen anayasal diktatöryal bir rejime dönüştü ama biz epey bir anakronizme düşerek popüler tarihçilikte biraz komikçe "imparatorluk" deriz buna ama Romalıların bildiği bir şey değildi bu res publica ve imperium onların algısında birbirine ters değiller imperatorun gücü de zaten "bilinmeyen güçler ayrılığının" ve Roma'nın bekasının garantisi gibi görülüyordu düşmanı olarak değil. Res publica Romana aynı zamanda her zaman Imperium Romanum'du "dönem" fark etmeksizin. Bir imperator da barbarları devirip Roma'yı hep koruyan ve Roma'nın büyüklüğünü zaferlerle arttıran, talihi - Fortuna'nın yanında - olması beklenen birisiydi. Gerektiğinde de en yüksek yargıçtı / son temyiz hakimiydi, kamu düzeni veya binbir sebep dile getirerek seri şekilde idam da edebilirdi eskinin her kıdemli ve imperium sahibi magistralarının yapabileceği gibi. Roma'da bir praetor veya konsül hala davalarla uğraşırken atıyorum bir imperator caesar augustus Germania'da ya da Dacia'da barbarlarla savaşırdı veya Hadrian gibi orada burada gezip yatırım yapardı veya kamu işine bakardı Roma'nın Bizans'a yani Basileia Rhomaion monarşisine evrilmesi kaç yüzyıl sonra, Mesihçilik, göksel krallık gibi çeşitli konseptlerin ve kralcı Hellenistik anlayışın devletin boğazlardaki Yeni Roması'nda yaygınlaşması ve egemen hale gelmesiyle oluyor ama mesela Montesquieu'da ve Montesquieu gibi aydınlanmacı tarihçilerden beslenen modern popüler tarihçilikte Cumhuriyet bir gecede bitmiş gibi bir hava var.

    Bu arada Montesquieu'yu sevmediğim veya önermediğim anlamı çıkmasın ama aydınlanmacı tavrı bilinsin. Aydınlanmacılar genellikle eski cumhuriyete hayranlık besler o sebeple erken imparatorluğa hele Hıristiyan Bizans'a karşı daha soğukturlar, eski cumhuriyet onlara göre Roma'nın büyük olmasında birincil ve ana faktördür mesela. Eski cumhuriyetten çok fikir de devşirmişlerdir.

    Yaşasın cumhuriyet yaşasın Lucius Quinctius Cincinnatus.

    Anlatıya göre Cincinnatus ona senatusça teklif edilen diktatörlüğü isteksiz şekilde kabul edip Roma'yı kurtarmış işi biter bitmez de makamını anında bırakıp çok sevdiği çiftliğine dönmüş bir eski cumhuriyet kahramanı. Yalnızca yarım aylık diktatörlük yapmıştır. :d Aslında bizim "diktatör" değil de "tiran" dememiz gerekiyor Hitler ,Pol Pot, Hafız Esad gibilere günümüzde diktatör terimi yanlış bir anlamda kullanılıyor. Diktatör teriminin Latince iki temel kullanımı var: Birincisi antik Latin kabile federasyonlarının liderlerinin veya kimi antik Latin şehirlerinin seçilmiş başkanlarının ünvanı, ikincisi ise eski cumhuriyet deyip durduğum Latin Roma Cumhuriyeti'nde 6 aylık bir acil durum yetkisi - ilaveten yetki süresi bitince yargısal dokunulmazlığın kalkması sözkonusu -.

    Yunan tarihi hiç bilmeyince Roma tarihi havada kalıyor. Roma Yunan'ı inanılmaz taklit etti ve bu medeniyetin gerçekleştiremediği bazı projelerde inanılmaz başarıya ulaştı. Yaygın kanının aksine ileri düzey hukuku ve politika bilimini Roma değil Yunanlar icat etti ama Romalılar önce Yunanlardan bunları öğrendiler sonra bunları çok daha ileriye taşıdılar ve pratiğini çok daha başarılı tatbik ettiler. Romalılar Homeros'a, Yunan kahramanlarına, devlet adamlarına, filozoflarına ve sanatçılarına Yunanlar kadar itibar ederdi ve Yunanlar Romalıların saygı duydukları çok nadir halklardandı.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Nat Alianovna -- 28 Ocak 2020; 0:8:58 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nat Alianovna

    https://www.iskultur.com.tr/amp/romalilarin-yucelik-ve-cokusunun-nedenleri-uzerine-dusunceler

    Bu kitaptan söz ediyorsunuz değil mi? Güzel bir kitap ama birazcık demode ve genellemeciydi. Kitapta yer yer çok anlamlı ve şahane genellemeler var. Roma'nın hakimiyet alanı genişledikçe orduların sadaketlerinin cumhuriyete - daha doğrusu senatusa veya diğer yerel Roma meclislerine değil de - onları uzak ülkelerde finanse eden, onlara hem bakan hem de sözler veren generallere dönmeye başlaması ve Roma lejyonerlerinin kişisel askerler olarak işlev göstermeye başlaması - ki bu princeps rejimi için de hayati bir bileşen - gibi ifadeler gayet yerinde ve tarihteki içeriksel istisnaları es tutarsak teorik tarihsel bilgi değeri taşıyor denebilir. Ama tarih aslında spesifikleşerek anlam kazanan bir bilim alanı olduğu için Montesquieu'nun düpedüz genellemeleri konuda derinleştikçe elbette biraz sakatlaşıyor. Cumhuriyet bir geceyi bırakın birkaç yüzyılda bile uçmadı, rejimdeki imperium yetkilerinin paylaşımı reforme oldu ve cumhuriyet monarşik üsluplu kısmen anayasal diktatöryal bir rejime dönüştü ama biz epey bir anakronizme düşerek popüler tarihçilikte biraz komikçe "imparatorluk" deriz buna ama Romalıların bildiği bir şey değildi bu res publica ve imperium onların algısında birbirine ters değiller imperatorun gücü de zaten "bilinmeyen güçler ayrılığının" ve Roma'nın bekasının garantisi gibi görülüyordu düşmanı olarak değil. Res publica Romana aynı zamanda her zaman Imperium Romanum'du "dönem" fark etmeksizin. Bir imperator da barbarları devirip Roma'yı hep koruyan ve Roma'nın büyüklüğünü zaferlerle arttıran, talihi - Fortuna'nın yanında - olması beklenen birisiydi. Gerektiğinde de en yüksek yargıçtı / son temyiz hakimiydi, kamu düzeni veya binbir sebep dile getirerek seri şekilde idam da edebilirdi eskinin her kıdemli ve imperium sahibi magistralarının yapabileceği gibi. Roma'da bir praetor veya konsül hala davalarla uğraşırken atıyorum bir imperator caesar augustus Germania'da ya da Dacia'da barbarlarla savaşırdı veya Hadrian gibi orada burada gezip yatırım yapardı veya kamu işine bakardı Roma'nın Bizans'a yani Basileia Rhomaion monarşisine evrilmesi kaç yüzyıl sonra, Mesihçilik, göksel krallık gibi çeşitli konseptlerin ve kralcı Hellenistik anlayışın devletin boğazlardaki Yeni Roması'nda yaygınlaşması ve egemen hale gelmesiyle oluyor ama mesela Montesquieu'da ve Montesquieu gibi aydınlanmacı tarihçilerden beslenen modern popüler tarihçilikte Cumhuriyet bir gecede bitmiş gibi bir hava var.

    Bu arada Montesquieu'yu sevmediğim veya önermediğim anlamı çıkmasın ama aydınlanmacı tavrı bilinsin. Aydınlanmacılar genellikle eski cumhuriyete hayranlık besler o sebeple erken imparatorluğa hele Hıristiyan Bizans'a karşı daha soğukturlar, eski cumhuriyet onlara göre Roma'nın büyük olmasında birincil ve ana faktördür mesela. Eski cumhuriyetten çok fikir de devşirmişlerdir.

    Yaşasın cumhuriyet yaşasın Lucius Quinctius Cincinnatus.

    Anlatıya göre Cincinnatus ona senatusça teklif edilen diktatörlüğü isteksiz şekilde kabul edip Roma'yı kurtarmış işi biter bitmez de makamını anında bırakıp çok sevdiği çiftliğine dönmüş bir eski cumhuriyet kahramanı. Yalnızca yarım aylık diktatörlük yapmıştır. :d Aslında bizim "diktatör" değil de "tiran" dememiz gerekiyor Hitler ,Pol Pot, Hafız Esad gibilere günümüzde diktatör terimi yanlış bir anlamda kullanılıyor. Diktatör teriminin Latince iki temel kullanımı var: Birincisi antik Latin kabile federasyonlarının liderlerinin veya kimi antik Latin şehirlerinin seçilmiş başkanlarının ünvanı, ikincisi ise eski cumhuriyet deyip durduğum Latin Roma Cumhuriyeti'nde 6 aylık bir acil durum yetkisi - ilaveten yetki süresi bitince yargısal dokunulmazlığın kalkması sözkonusu -.

    Yunan tarihi hiç bilmeyince Roma tarihi havada kalıyor. Roma Yunan'ı inanılmaz taklit etti ve bu medeniyetin gerçekleştiremediği bazı projelerde inanılmaz başarıya ulaştı. Yaygın kanının aksine ileri düzey hukuku ve politika bilimini Roma değil Yunanlar icat etti ama Romalılar önce Yunanlardan bunları öğrendiler sonra bunları çok daha ileriye taşıdılar ve pratiğini çok daha başarılı tatbik ettiler. Romalılar Homeros'a, Yunan kahramanlarına, devlet adamlarına, filozoflarına ve sanatçılarına Yunanlar kadar itibar ederdi ve Yunanlar Romalıların saygı duydukları çok nadir halklardandı.

    Alıntıları Göster
    Evet o. Bilgiden edinmekten ziyade biraz daha düşünceler konusundaydım.(Yücelik 'altın çağı' ve Çöküşü) Yani Roma'yı değerlendirip çıkaracağı sonuçlara önem verdiğimi söylemeliyim. Cumhuriyet'in yavaş yavaş bittiğini bende düşünüyorum, Sezar döneminde kırılmalar meydana gelmesi bitişi anlamına da gelmiyor elbet ama Montesquieu'nün ve onun gibi Aydınlanma Tarihçilerinin de bir gece de bitirmelerinin bir nedeni vardır belki de,bu konuda kesin yorum yapabilecek düzeyde değilim maalesef.

    Kitabı eleştiriden yazarı sevip sevmeme gibi bir anlam çıkarmıyorum merak etmeyin. Eleştiri olmadan gelişim olması mümkün değil zaten. :)

    Burda Roma'nın ne kadar saygı duysa da eşitlik ilkesini göz ardı etmemesi takdire şayan aslında. Bildiğim kadarıyla Yunanlılara saygı duyulduğu halde yine yargılanma süreci geçirebiliyorlardı ve eşitti. Hatta hatırlanılırsa Yunanlılar Sezar'ı savunmuş ve Sezar Yunanlıları savunarak mükafatlandırmıştı. Şöyle demek daha makul gibi. "Yunanlılar biraz daha teorik kısmındaydı Romalılar biraz daha pratikti(Yunanlıların görüşlerine)"

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nat Alianovna

    Doğru pardon. Roma'da gensler ve familiaları öyle bir zincir gibi birbirini takip ediyor ki insan karıştırıyor. Publius Cornelius Scipiolar, Tiberius Sempronius Gracchuslar, Gaius Julius Caesarlar, Licinius Crassuslar vs. O zaman alaycı olan, pasaklı ve stoik takılan senatör Cato The Younger. Optimatların önde gelen ismi. İkiden fazla Cato olduğuna da eminim ama genellikle sıfat yakıştırılanlar hatırlanıyor Scipio Africanus gibi, Aurelian Restitutor Orbis gibi. Roma tarihi gerçek bir hazine. İnanılmaz zengin ve karmaşık.

    Elder olan Punic savaşlarında çarpışıp Yunanca yazıma karşıt olan muhazakar senatör ve asker, The Younger'ın dedesi.

    Alıntıları Göster
    Stoik ve pasaklı konusunda pek bilgim yok ama Cicero ondan övgü ile bahsederken Sezar Cicero'nun övgüsüne karşıtlıyordu. Tabi ölünce Roma halkı tarafından cesaretin veyahut erdemliliğin bir temsilcisi sayıldı. Belki erdemlilik girince Stoik olan çıkarımını kendi açımdan yapabilirim gibi. Tabi Stoacı olanların hepsi erdemlidir demiyorum ama büyük çoğunluğu öyle.(Epiktetos,Aurelius)

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Herattaa

    Evet o. Bilgiden edinmekten ziyade biraz daha düşünceler konusundaydım.(Yücelik 'altın çağı' ve Çöküşü) Yani Roma'yı değerlendirip çıkaracağı sonuçlara önem verdiğimi söylemeliyim. Cumhuriyet'in yavaş yavaş bittiğini bende düşünüyorum, Sezar döneminde kırılmalar meydana gelmesi bitişi anlamına da gelmiyor elbet ama Montesquieu'nün ve onun gibi Aydınlanma Tarihçilerinin de bir gece de bitirmelerinin bir nedeni vardır belki de,bu konuda kesin yorum yapabilecek düzeyde değilim maalesef.

    Kitabı eleştiriden yazarı sevip sevmeme gibi bir anlam çıkarmıyorum merak etmeyin. Eleştiri olmadan gelişim olması mümkün değil zaten. :)

    Burda Roma'nın ne kadar saygı duysa da eşitlik ilkesini göz ardı etmemesi takdire şayan aslında. Bildiğim kadarıyla Yunanlılara saygı duyulduğu halde yine yargılanma süreci geçirebiliyorlardı ve eşitti. Hatta hatırlanılırsa Yunanlılar Sezar'ı savunmuş ve Sezar Yunanlıları savunarak mükafatlandırmıştı. Şöyle demek daha makul gibi. "Yunanlılar biraz daha teorik kısmındaydı Romalılar biraz daha pratikti(Yunanlıların görüşlerine)"

    Alıntıları Göster
    Cumhuriyetin değer anlamında ve pratikte ortadan kalktığını savunanları çıkıyor ama bu tamamen doğru değil özellikle de Romalıların algısında değil bunu anlatmaya çalışıyordum yalnızca. Yoksa elbette birisine Caesar Augustus deyip ömür boyu imperium ve mutlak bir auctoritas ile onurlandırmak eski cumhuriyetteki magistraların kısıtlı görev süreleri ve siyasi elitin siyasi idareyi paylaşarak kudret paylaşımına gitmesiyle tamamen bağdaşmıyor ve Res publica rejimine daimi diktatöryal veya daha doğru deyişle monarşik bir karakter kazandırıyor. Daha kolaya kaçmak için erken imparatorluk da denilen principatusluk kategorizasyonu elbette yerinde bir ayrım tek bir kişinin - istismar etmesinin genellikle kötü sonuçlar doğuracağı - mutlak iktidara Roma'da sahip olmasından sonra ama o dönemdeki algıyı da bilmezsek bilim olan tarihi yapmış olmayız. Cumhuriyetin siyasi organları Caesar ve Octavianus'tan sonra daha nesiller ve asırlar boyunca ortadan kalkmıyor, şehir idaresinde, Roma hukukunun uygulanmasında, senatusun kimi imperatorları vatan haini ilan etmesinde hatta senatus kanalıyla kısmen de imparatorluğun belirli eyaletlerinin yönetiminde kendini gösteriyor bünyedeki cumhuriyet yapısı. Bugün bize monarşik veya faşizan gelen Caesar'ın atamaları ilginç bir şekilde Cursus Honorum basamakları ve süreçleri ile bir arada varolmuş ve eşit saygı görmüştür, devlet zaten Roma hukukunda ve toplumunda inanılmaz önemli olan bir miras olgusuna dönmüştür. Bir imperator devleti kendi oğluna bırakmak durumunda değil bir adoptio yapabilir ya da bir imperator belirleme kararını senatusa bırakabilirdi. Ancak pratikte imperator seçiminde en etkili organ orduydu senatus daha çok işin formalitesini çizerdi ve başa gelmiş bir imperatorla karşılıklı saygı ilişkisinde olması beklenirdi.

    Yunanlar da çok pratikti fakat Romalılar daha yenilikçi ve çok taklitçiydi dolayısıyla uygulamada daha başarılıydılar. Yunanlar ileri düzey teori geliştirip kısmi pratik üretip muhafazakâr bir tavır takınma eğilimindeydi Romalılar ise uygulamada yenilik ve taklitle hep öne geçerdi. Romalı hatasını hemen anlar yeni bir şey uydurur. Yunan ise hakikaten sofuluğa kaymıştır, elindekinin zaten en iyisi olduğuna inanmış ve yenilenmeyi kesmiştir. Yunanları bu konuda aşağılamıyorum o kültür kimde olsa o hale gelir Antik Mısırlılar da Çinliler de hep öyleydi. Hıristiyan Bizans döneminin elit Rumları bile Antik Yunanları taklit ediyordu ve Homeros, Thucydides, Demosthenes, Platon, Aristo vb okuyor ve öğreniyorlardı. Yunan grammatikos ve retorik eğitimi hayatlarının bir parçasıydı.

    Caesar'a virtus - cesaret - sık yakıştırılan bir Roma erdemiydi daha gençliğinde Midilli adası ve Küçük Asya'daki başarılarından ötürü Caesar virtusu ile ünleniyor ki sonrasına değinmeye gerek yok Gallia fatihi, Gallia prokonsülü ve Gallic lejyonların muzaffer imperatoru, iç savaşın "haklı" galibi.

    Aurelius da ilginç bir şahıs - Stoaik felsefe de zaten ilginç - ama onu gözünde çok büyütme diyorum. Bir kere oğlu Commodus'ta - ne kadar rezil olduğunu bildiği söylendiği halde - ısrar eden oydu. Adoptio sistemi ile Commodus'u bir köşeye atıp kendinden önceki büyük imperatorlar gibi layık bir varis seçebilirdi ama Aurelius bunu yapmadı. Aurelius böyle bir küskün mü küskün donuk bir bakış atar heykellerinde bu fazla hoşuma gitmez bir gariplik sezdirir ben de zaten yazdıkları da birazcık gariptir sayısız önyargıyla doluymuş ve aslında hiç de gerçekten geniş bakışlı değilmiş izlenimi - söylediklerinin aksine - verdirir. Epiktatos'u daha az biliyorum ama Aurelius'un en çok ona saygı duyduğunu okudum. Bir Caesar'in filozof olması çok şaşırtıcı ama efendi olma kompleksi üreten bir Stoisizm geliştiren eski bir köleye fazla önem vermesi, aldatan eşine karşı yine doğal olmayan tepkisizliği ve Commodus'un haytalığını öngörememesi veya öngörsede önlem almaması - kendi oğlunu liyakat adına saf dışı bırakmaması, bilemiyorum. Filozof olarak Seneca'yı, imperator olarak Traianus ve Antonius Pius'u tercih ederim.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Nat Alianovna -- 29 Ocak 2020; 12:49:1 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nat Alianovna

    Cumhuriyetin değer anlamında ve pratikte ortadan kalktığını savunanları çıkıyor ama bu tamamen doğru değil özellikle de Romalıların algısında değil bunu anlatmaya çalışıyordum yalnızca. Yoksa elbette birisine Caesar Augustus deyip ömür boyu imperium ve mutlak bir auctoritas ile onurlandırmak eski cumhuriyetteki magistraların kısıtlı görev süreleri ve siyasi elitin siyasi idareyi paylaşarak kudret paylaşımına gitmesiyle tamamen bağdaşmıyor ve Res publica rejimine daimi diktatöryal veya daha doğru deyişle monarşik bir karakter kazandırıyor. Daha kolaya kaçmak için erken imparatorluk da denilen principatusluk kategorizasyonu elbette yerinde bir ayrım tek bir kişinin - istismar etmesinin genellikle kötü sonuçlar doğuracağı - mutlak iktidara Roma'da sahip olmasından sonra ama o dönemdeki algıyı da bilmezsek bilim olan tarihi yapmış olmayız. Cumhuriyetin siyasi organları Caesar ve Octavianus'tan sonra daha nesiller ve asırlar boyunca ortadan kalkmıyor, şehir idaresinde, Roma hukukunun uygulanmasında, senatusun kimi imperatorları vatan haini ilan etmesinde hatta senatus kanalıyla kısmen de imparatorluğun belirli eyaletlerinin yönetiminde kendini gösteriyor bünyedeki cumhuriyet yapısı. Bugün bize monarşik veya faşizan gelen Caesar'ın atamaları ilginç bir şekilde Cursus Honorum basamakları ve süreçleri ile bir arada varolmuş ve eşit saygı görmüştür, devlet zaten Roma hukukunda ve toplumunda inanılmaz önemli olan bir miras olgusuna dönmüştür. Bir imperator devleti kendi oğluna bırakmak durumunda değil bir adoptio yapabilir ya da bir imperator belirleme kararını senatusa bırakabilirdi. Ancak pratikte imperator seçiminde en etkili organ orduydu senatus daha çok işin formalitesini çizerdi ve başa gelmiş bir imperatorla karşılıklı saygı ilişkisinde olması beklenirdi.

    Yunanlar da çok pratikti fakat Romalılar daha yenilikçi ve çok taklitçiydi dolayısıyla uygulamada daha başarılıydılar. Yunanlar ileri düzey teori geliştirip kısmi pratik üretip muhafazakâr bir tavır takınma eğilimindeydi Romalılar ise uygulamada yenilik ve taklitle hep öne geçerdi. Romalı hatasını hemen anlar yeni bir şey uydurur. Yunan ise hakikaten sofuluğa kaymıştır, elindekinin zaten en iyisi olduğuna inanmış ve yenilenmeyi kesmiştir. Yunanları bu konuda aşağılamıyorum o kültür kimde olsa o hale gelir Antik Mısırlılar da Çinliler de hep öyleydi. Hıristiyan Bizans döneminin elit Rumları bile Antik Yunanları taklit ediyordu ve Homeros, Thucydides, Demosthenes, Platon, Aristo vb okuyor ve öğreniyorlardı. Yunan grammatikos ve retorik eğitimi hayatlarının bir parçasıydı.

    Caesar'a virtus - cesaret - sık yakıştırılan bir Roma erdemiydi daha gençliğinde Midilli adası ve Küçük Asya'daki başarılarından ötürü Caesar virtusu ile ünleniyor ki sonrasına değinmeye gerek yok Gallia fatihi, Gallia prokonsülü ve Gallic lejyonların muzaffer imperatoru, iç savaşın "haklı" galibi.

    Aurelius da ilginç bir şahıs - Stoaik felsefe de zaten ilginç - ama onu gözünde çok büyütme diyorum. Bir kere oğlu Commodus'ta - ne kadar rezil olduğunu bildiği söylendiği halde - ısrar eden oydu. Adoptio sistemi ile Commodus'u bir köşeye atıp kendinden önceki büyük imperatorlar gibi layık bir varis seçebilirdi ama Aurelius bunu yapmadı. Aurelius böyle bir küskün mü küskün donuk bir bakış atar heykellerinde bu fazla hoşuma gitmez bir gariplik sezdirir ben de zaten yazdıkları da birazcık gariptir sayısız önyargıyla doluymuş ve aslında hiç de gerçekten geniş bakışlı değilmiş izlenimi - söylediklerinin aksine - verdirir. Epiktatos'u daha az biliyorum ama Aurelius'un en çok ona saygı duyduğunu okudum. Bir Caesar'in filozof olması çok şaşırtıcı ama efendi olma kompleksi üreten bir Stoisizm geliştiren eski bir köleye fazla önem vermesi, aldatan eşine karşı yine doğal olmayan tepkisizliği ve Commodus'un haytalığını öngörememesi veya öngörsede önlem almaması - kendi oğlunu liyakat adına saf dışı bırakmaması, bilemiyorum. Filozof olarak Seneca'yı, imperator olarak Traianus ve Antonius Pius'u tercih ederim.

    Alıntıları Göster
    Roma'nın beş iyi imparatoruna bakarken Trajan'la alakalı birkaç bilgiye baktım ve aklıma senin bu mesajın geldi(Son paragraf). Yani bu imparator hakkında bilgi edindiğim zaman(eğer bilgiler doğruysa)bu imparatora karşı aşırı derece sempati beslememi,takdir etmemi sağladı. Diğer imparatorlar bir yana Trajan bir yana oldu bana göre.(Biraz abartı ama :D) Bu imparator hakkında bilgi edinmemi sağlayacak önerebileceğin kaynaklar/kitaplar var mı? Şayet biraz bakınca pek fazla kaynak olmadığını duydum.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Herattaa -- 26 Haziran 2020; 0:10:21 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Herattaa

    Roma'nın beş iyi imparatoruna bakarken Trajan'la alakalı birkaç bilgiye baktım ve aklıma senin bu mesajın geldi(Son paragraf). Yani bu imparator hakkında bilgi edindiğim zaman(eğer bilgiler doğruysa)bu imparatora karşı aşırı derece sempati beslememi,takdir etmemi sağladı. Diğer imparatorlar bir yana Trajan bir yana oldu bana göre.(Biraz abartı ama :D) Bu imparator hakkında bilgi edinmemi sağlayacak önerebileceğin kaynaklar/kitaplar var mı? Şayet biraz bakınca pek fazla kaynak olmadığını duydum.

    Alıntıları Göster
    Optimus princeps (en iyi önder) dedikleri, Augustus gibi talihli, Traian gibi iyi ol diye senatonun kendisinden sonraki imparatorlara selam verdiği, Germania kahramanı, Dacia fatihi, Büyük İskender'e özenip Roma için Doğu'da devasa bir fetih yapmış, imparatorlar içerisinde en aklı selim ve meselelere hakim idarelerden birisini göstermiş Traian'la ilgili eldeki birincil kaynaklar maalesef çok az. Roma imparatorlarıyla ilgili zaten bir kaynak kıtlığı var Traian'da bu kıtlık ekstra sözkonusu. Traian'la ilgili olarak Cassius Dio haricinde bildiğim kaynak yok. Roma Kayzerleriyle ve tarihiyle ilgili temel kitaplarda Traian maalesef karşımıza çıkmıyor. Suetonius'un 12 Kayzer'inde, Historia Augusta'da (gerçi Augusta epey sorunlu bir kaynak) vs Traian maalesef hepsinin ya menzilinin ya da ilgisinin dışında kalmış. Suentonius'un eseri Traian'a göre daha erken bir tarihe denk düşüyor. Historia Augusta'nın ise ya Traian kısmı kaybolmuş ya da ilk kitabının yazarı Traian'ı atlamış, evlatlığı ve halefi Hadrian'la imparatorları anlatmaya başlamış. Eutropios'un Roma tarihi var ama o da çok kısa bir özet koymuş zaten eseri hacimli bir Roma tarihinden ziyade dönemin koşulları içerisinde cahil kalmış, eğitilmek için yeterince vakit veya ortam bulamamış imparator Valens ve askerleri için bir Roma tarihi özeti niteliğinde. Trajan'ın dönemine ait ama askeri ve siyasi değil daha çok kültürel ve sosyal olan bir bakış istiyorsan Genç Plinius'un mektuplarını tavsiye ederim. Orada da Traian'dan olumlu bahsedilir. Traian'ın Dacia Savaşı adına diktiği sütun meşhur, sütundan veya Traian'ın forum gibi diğer mimarı faaliyetlerinden yorumlar yapılabiliyor. Bu linkte Dio'nun Dacia Savaşı aktarımlarını okuyabilirsin.

    https://www.trajans-column.org/?page_id=17#nogo

    İkinci kaynak haliyle daha çok var. İkinci kaynaklar içerisinde özellikle spesifik bir şey öneremem. Hepsi kompleks bir mevzuya farklı yaklaşımlar sunar.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nat Alianovna

    Optimus princeps (en iyi önder) dedikleri, Augustus gibi talihli, Traian gibi iyi ol diye senatonun kendisinden sonraki imparatorlara selam verdiği, Germania kahramanı, Dacia fatihi, Büyük İskender'e özenip Roma için Doğu'da devasa bir fetih yapmış, imparatorlar içerisinde en aklı selim ve meselelere hakim idarelerden birisini göstermiş Traian'la ilgili eldeki birincil kaynaklar maalesef çok az. Roma imparatorlarıyla ilgili zaten bir kaynak kıtlığı var Traian'da bu kıtlık ekstra sözkonusu. Traian'la ilgili olarak Cassius Dio haricinde bildiğim kaynak yok. Roma Kayzerleriyle ve tarihiyle ilgili temel kitaplarda Traian maalesef karşımıza çıkmıyor. Suetonius'un 12 Kayzer'inde, Historia Augusta'da (gerçi Augusta epey sorunlu bir kaynak) vs Traian maalesef hepsinin ya menzilinin ya da ilgisinin dışında kalmış. Suentonius'un eseri Traian'a göre daha erken bir tarihe denk düşüyor. Historia Augusta'nın ise ya Traian kısmı kaybolmuş ya da ilk kitabının yazarı Traian'ı atlamış, evlatlığı ve halefi Hadrian'la imparatorları anlatmaya başlamış. Eutropios'un Roma tarihi var ama o da çok kısa bir özet koymuş zaten eseri hacimli bir Roma tarihinden ziyade dönemin koşulları içerisinde cahil kalmış, eğitilmek için yeterince vakit veya ortam bulamamış imparator Valens ve askerleri için bir Roma tarihi özeti niteliğinde. Trajan'ın dönemine ait ama askeri ve siyasi değil daha çok kültürel ve sosyal olan bir bakış istiyorsan Genç Plinius'un mektuplarını tavsiye ederim. Orada da Traian'dan olumlu bahsedilir. Traian'ın Dacia Savaşı adına diktiği sütun meşhur, sütundan veya Traian'ın forum gibi diğer mimarı faaliyetlerinden yorumlar yapılabiliyor. Bu linkte Dio'nun Dacia Savaşı aktarımlarını okuyabilirsin.

    https://www.trajans-column.org/?page_id=17#nogo

    İkinci kaynak haliyle daha çok var. İkinci kaynaklar içerisinde özellikle spesifik bir şey öneremem. Hepsi kompleks bir mevzuya farklı yaklaşımlar sunar.

    Alıntıları Göster
    Böyle bir imparator hakkında bilgi nasıl kısıtlı olabilir ? İlgi ve merakım çok yükselmişti halbuki :D Böyle erdemin ve yeteneğin birleştiği bir askeri komutan... Çok garip... Bildiğim kadarıyla İmparatorluk Trajan sırasında en geniş sınırlarına ulaşıyordu Part seferi sonrasında. Halk ve Senato tarafından çok sevilen birisi olduğunu okudum imparatorluğa ilk gelişinden beri. Adaleti ve Halk'a karşı duyduğu sevgiyi de tabi ki...

    Beş İmparator dönemi çok ilgi çekici geliyor aslında ama aralarında Trajan sıyrılıyor bana göre. Çok etkilendiğim bir kişilik oldu açık konuşmak gerekirse bu kadar az bilgiye sahip olmamıza rağmen.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.