Şimdi Ara

ESA, astronotların uzay görevleri sırasında “uyku” haline geçmelerinin etkilerini inceliyor

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
5
Cevap
1
Favori
168
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Bilim kurgu filmlerinde, personelin uzun soluklu uzay görevlerindeki rotaya ulaşmadan önce haftalarca hatta yıllarca uyuduğuna birçok kez şahit olmuşuzdur. Peki, beyaz perdede gördüğümüz ve uyku odaları (hibernation pods) olarak tercüme edebileceğimiz yerlerde geçirilen bu uzun süreler gerçek hayatta ne kadar mümkün? Avrupa Uzay Ajansı (ESA) yeni araştırmasında bu soruya cevap arıyor.



    Ayrıca Bkz.NATO lideri: Uzay, yeni 'harekat alanı' olacak



    ESA’ya göre yaşamın temel fonksiyonlarının geçici olarak kesilmesi ya da yavaşlatılması hali olarak ifade edebileceğimiz bu durum evreni keşfetmemiz için en etkin yol olabilir. Uygun teknoloji ile birlikte uzay araçlarında da küçülmeye gidilmesinin önünü açabilecek fikrin birçok avantajı da beraberinde getirdiğini söylemek mümkün.





    ESA’da görevli bilim insanları, farklı gezegenlere ya da çok daha uzak mesafelere insan gönderme hayalini gerçeğe dönüştürmek için önemli bir engelin aşılması gerektiğini ifade etmiş. Söz konusu engel ise insanların yaşam alanı ihtiyacı!



    Mühendisler, uzak mesafeler kat edecek ve insanların görev aldığı uzay araçlarını oldukça büyük tasarlamak zorunda. Zira görev süresi boyunca uyumanın haricinde spor yapmak ve sosyalleşmek gibi faaliyetler için alana ihtiyaç var. Ancak ESA’nın geliştirdiği ve 6 kişilik ekibin Mars’a düzenleyeceği bir görev modelinde, yolculuğun büyük bir kısmını uyuyarak geçirecek astronotların ihtiyaç duyacağı aracın ve kaynakların üçte bir oranında azaltılabileceği öngörülmüş.





    ESA ve farklı kurumlarda çalışan bilim insanlarını bir araya getiren çalışma neticesinde ortaya konan yol haritasını açıklayan Robin Biesbroek yaptığı açıklamada, “bir astronot ekibini en iyi hangi şartlarda uyku haline geçirebileceğimizi tartıştık. Acil durumlarda ne yapılabileceği, güvenliğin nasıl sağlanabileceği ve uyku halinin psikolojik tesirleri üzerine görüş bildirdik. Günün sonunda ise bu fikirlerimizin hayata geçirilebilmesi için gereken süreyi 20 yıl olarak belirledik.” ifadelerini kullanmış.



    Uykuya yatırılma süreci, astronotların ayılarınkine benzer bir rutinle başlıyor. Kış uykusuna yatmaya hazırlanan ayıların sonbahar aylarında kilo aldığı ve vücutlarındaki yağ miktarını artırdığı biliniyor. Uzay görevleri sırasında ise öncesinde kilo almış astronotlar uyku odalarına yerleşiyor. Bu odaların astronotlar uyandıktan sonra yaşam alanı olacak şekilde de tasarlanacağı belirtiliyor. Astronotları, henüz bilinmeyen bir ilacın uyku haline geçireceği değerlendiriliyor. ESA’nın hedefi astronotların metabolizma hızını %75 oranında azaltabilmek.





    Uyku odalarının 180 gün sürmesi planlanan Mars’a gidiş ve Mars’tan dönüş yolculuğu ile 21 günlük toparlanma süreci boyunca astronotları kozmik radyasyon gibi tehlikelerden koruyacak şekilde geliştirileceği vurgulanmış. Astronotlar uyku halindeyken uzay aracını kontrol altında tutacak bir yapay zekânın varlığı da unutulmamış.



    Daha kat edilecek çok fazla mesafe de olsa derin uzay görevleri için mecburi istikamet olarak görülen “uyku” hali çözümü, bakalım arzu edilen şekilde karşımıza çıkabilecek mi? Sizler de yorumlarınızla fikirlerinizi lütfen paylaşmayı ihmal etmeyin.




  • mantıklı olmuş fakat astronot yerine 1 adet tam donanımlı yapay zekaya sahip robot da gönderilebilir pek tabi

  • IceRulez kullanıcısına yanıt
    Size kesinlikle katılıyorum. Eğer bir uzay aracını emanet edebilecek kadar gelişmiş bir yapay zeka oluşturmak mümkünse, çok gelişmiş bir robot kullanmak çok daha mantıklı görünüyor. Daha risksiz yol varken, insan hayatını riske atma hayallerini anlamak mümkün değil. Öncelikle insansız uzay çalışmalarının geliştirilmesini çok daha mantıklı görüyorum. İnsanı bir denek olarak kullanmanın çok daha yararlı olduğuna inanılıyorsa, orasını bilmem.

  • bahsedilen olayın çoook uzun zaman daha gerçekleştirilebileceğini düşünmüyorum. 20 yıl demişler ama o bile hayal olabilir.

  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.