Şimdi Ara

Hubble'dan büyüleyici fotoğraf: İşte 'Kozmik Yengeç'

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
21
Cevap
0
Favori
676
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Fırlatıldığı günden bu yana birçok inanılmaz keşfin altına imzasını atan emektar uzay teleskobu Hubble, önümüzdeki günlerde 29. yaş gününü kutlamaya hazırlanıyor. Avrupa Uzay Ajansı (ESA), dev teleskobun yaş gününü Güney Yengeç Nebulası'nın muhteşem bir fotoğrafını yayınlayarak kutladı.

    NASA/ESA, Hubble'ın yaş gününü kutlamak için her yılın nisan aylarında teleskobun odağını büyüleyici bir kozmik nesneye çeviriyor. Güney Yengeç Nebulası bu yılın 'yaş günü fotoğrafı' olmuş. Geçtiğimiz yıl ise Lagün Nebulası'nın çok güzel bir görüntüsü yayınlanmıştı.


    Güney Yengeç Nebulası simetrik yapısıyla dikkat çeken çok özel bir kozmik cisim. ESA'nın ifadelerine göre dev bulutsu, merkezdeki bir çift yıldız tarafından oluşturulmuş. Astronomlar yıldızlardan birisinin çok uzun bir zaman önce patladığını ve beyaz cüceye dönüştüğünü belirtiyor.

    İkili sistemdeki diğer yıldız ise henüz ölü değil. Büyüme evresini tamamlamış bir kırmızı dev olan bu yıldız, beyaz cüceye dönüşmeden önce şu anda dış katmanlarını uzaya püskürtüyor. ESA'nın ifadelerine göre yukarıda görmüş olduğumuz görüntü işte bu uzaya püskürtülen materyaller sayesinde oluşmuş. Buna göre kırmızı devin püskürttüğü maddelerin bir kısmı beyaz cüce tarafından çekiliyor ve sonrasında buradan tekrar uzaya bırakılıyor. Bu durum da simetrik bir görüntü oluşmasına neden oluyor.

    Güney Yengeç Nebulası ilk kez 1967 yılında keşfedilmiş. Ancak zamanın astronomları keşfettikleri cismin bir bulutsu olduğunu önceleri farkedememiş, sadece normal bir yıldız olduğunu düşünmüşler. Avrupa Güney Gözlemevi'ndeki (ESO) teleskopların 1989'da yaptığı gözlemlerin ardından cismin bir yıldız değil bulutsu olduğu anlaşılmış.

    Fotoğrafın 7,7 mb boyutundaki orijinal haline ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.

    NASA'nın 1990 yılında yörüngeye yerleştirdiği Hubble Uzay Teleskobu, yaşanan bir takım aksaklıklar nedeniyle ancak 1993 yılında tam olarak faaliyete geçebilmişti. İsmini evrenin sürekli genişlediğini ve Samanyolu dışında da galaksilerin var olduğunu keşfeden ABD'li astronom Edwin Hubble'dan alan teleskop, yakaladığı muhteşem fotoğraflar ve birbirinden ilginç keşifleriyle tam 26 yıldır evrenin sırlarını ortaya çıkarıyor.  







  • Dünyayı evren düşün

    Dünyanın içinde olan 1 mm tozu galaksimiz düşün

    Tozun içinde var olan atomu dünya düşün

    Atomun içinde olan insanı düşün

    Hiç birşeyiz hiç ...

    Evren sandığımızdan da çok büyük, insanoğlunun ömrünün, sonu olan bu evrenin, sonunu bulabileceğini düşünmüyorum.
  • Patlama simülasyonunun ortasındayız.

  • Yok denecek kadar küçüğüz bu evrende ve sonsuz madde içeriyoruz bir yandan da. Evrendeki tabiri caizse piksel sayısını tahayyül dahi edemiyorum.

  • yengeç faruk geldi aklıma yav

  • vay be teknoloji ne gelisti

  • Çoktan patlamış, seneler önce binler yüzbinler milyonlar önce kimbilir. Işık bile buna yetişemezken sadece tarihi canlıymış gibi izliyoruz. Çok ilginç.

  • video'yu izlerken nevrim döndü

    uzay algımızın çok ötesinde
  • O bulutsunun bir ucundan diğer ucuna mesafe belki de binlerce ışık yılı. Bu süpernova patlaması değil sanırım.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Büyüleyici

  • serafon kullanıcısına yanıt
    Neyse ki biz bakmadığımız zaman işlemci fazla çekmesin diye parçacıklar dalga halinde takılıyorlar. Tabi bir gözlemci olursa o zaman direk ışın halini alıyorlar. Pikseller netleşiyor. Hesaplamalar artıyor. Bir anda işlemci kasıyor. Gerçi işlemci hızımız 299 792 458 m / s ye sabit.

  • Müthiş

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Dünyayı evren düşün

    Dünyanın içinde olan 1 mm tozu galaksimiz düşün

    Tozun içinde var olan atomu dünya düşün

    Atomun içinde olan insanı düşün

    Hiç birşeyiz hiç ...

    Evren sandığımızdan da çok büyük, insanoğlunun ömrünün, sonu olan bu evrenin, sonunu bulabileceğini düşünmüyorum.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi bio technolog -- 20 Nisan 2019; 11:14:22 >
    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • Spider_hip kullanıcısına yanıt
    Hmm, çok ilginç bunun sebebi ne ola ki ve bunu nasıl tespit etmişler... Alakası yok ama gece otobüs vb yolculuğu yaparken camdan dışarı bakınca kapkaranlık bölgelere bakıp acaba oradaki texture lar güncelleniyor mu diye aklıma hep gelmiştir
  • serafon kullanıcısına yanıt
    Quantum çift yarık deneyi diye aratın çıkan videoları izleyin. O tarz çift yarık deneyleri ile tespit ettiler. Daha sonra deneyleri farklı aynalarla çoğaltarakta yaptılar ama sonuç aynı. Günümüzün en iyi matematikçileri, bilim adamları zaten bunun sebebini araştırıyor. Quantum dünyasında çözülemeyen ilginçliklerden birisi bu fotonların biz baktığımızda farklı, biz bakmadığımızda farklı davranması.

    Diğeri quantum entanglement denilen birbirine bağlı quantum parçacıklarının normalde bizim gerçekliğimizin en üst seviyesi(işlemci hızı) kabul edilen ışık hızını aşarak eş zamanlı bilgi aktarımı yapılabilmesi. Bu da şuana kadar bildiğimiz fizik kurallarını alt üst ediyor. Bilgi hiç bir zaman ışık hızından daha hızlı aktarılamaz diye kabul ederken nasıl oluyor da bu parçacıklar birbiri arasında bilgi paylaşımını eş zamanlı yapabiliyor. Bunu test etmek içinde birbirine bağlı iki parçacığı amerikadaki birbirine uzak eyaletlerdeki laboratuvar ortamlarına alıp, bir laboratuvarda parçacığı örneğin 90 derece sola çevirmişler. Diğer laboratuvarda da aynı anda diğer parçacık sola dönmüş. Tabi bu ölçümleri yapabilmek için atom saatleri kullanıyorlar. Yoksa ışık hızında bile iki eyalet arası zaten saniyenin binde birinde iletilir. Atom saati ile daha ufak zaman aralıklarını dahi ölçüyorlar ve bakıyorlar gecikme yok. Bunun nasıl mümkün olduğunu henüz çözememelerine rağmen nimetlerinden tabi yararlanmaya başladılar. Örneğin Çin bundan bir iki sene önce ilk quantum bilgi aktarımı yapan uydusunu aynı prensibe dayanarak fırlatmış ve bilgi aktarımı yapmıştı. Tabi bu muazzam farklar yaratıyor bilgi aktarımı konusunda. Öncelikle aktarım sırasında havada giden hiç bir frekans, hiç bir bilgi yok. Yani bilgi hırsızlığı, hacklenmek mümkün değil. Bu teknolojinin diğer avantajı eğer kendimizi insanlık olarak yok etmez ve diğer gezegenlere hatta yıldız sistemlerine yerleşmeye başlarsak ışık hızı bile bu mesafeler göz önüne alındığında çok çok yavaş kalıyor. Yani ışık hızı ile marstaki bir komşumuzu telefonla arasak alo dediğimizde aramızdaki değişkenliğe bağlı olarak en kısa mesafede 3dk, ortalama ise 12 dk sonra alo sesimiz karşı tarafa iletiliyor. Karşı tarafın alo demesi de aynı şekilde size 12 dk sonra iletiliyor. Yani ışık hızı alt tarafı marsla telefonla konuşmak için bile çok yavaş kalıyor. Buna çözüm ise bu quantum entanglement sayesinde oluşturulacak iletişim sistemi. Dediğim gibi her nasıl oluyorsa, artık 4. 5. boyutlar mı kullanılıyor henüz bilinmiyor ama bildiğimiz fizik kurallarının dışına çıkıp, 10 ışık yılı mesafede bile olsanız normalde alo demeniz 10 yıl sonra iletilecek iken anında iletilebilecek.

    Daha bunun gibi bir çok sıradışı, aslında çözüldüğünde bize endüstri çağına geçişten bile kat kat bir anda çağ atlatabilecek bir fizikten bahsediyoruz. Örneğin bu yakın zaman önce çekilen karadeliğin fotoğrafının ne işe yarayacağı soruluyordu. Bu fotoğrafın çekilmesinde öncü ekipten profesör bunun bizim quantum fiziğini daha iyi anlayabilmemiz hatta bildiğimiz fizik ile sonunda birleştirme yapmamızı sağlayacak senelerdir beklenen "her şeyin teorisi" adını verdikleri matematiksel formülün sonunda keşfedilmesini umuyorlar.

    O kara deliğin fotoğrafının çekilmesi olayı ise başlı başına bir belgesel. 2 sayfa da onun için yazabilirim. Maalesef yerli kaynaklar pek yok. Yabancı dilim sayesinde direk adamların videolarından dinledim. Yapay zekanında işin içine girdiği muazzam bir olay söz konusu. Zira fotoğraf bizim bildiğimiz gibi fotoğraf çekilmiyor. Her şey sadece verilerden oluşuyor. Sonra o verilerin fotoğrafa dönüştürülmesi için epey bir yapay zeka eğitmişler. Yapay zekanın bizim tarafımızdan yönlendirilmiş olmaması için taktikler uygulamışlar. Google da dolaşan normal insanların çektikleri selfieler bile karadeliğin fotoğrafını oluşturan yapay zekanın eğitilmesi konusunda epey faydalı olmuş.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Spider_hip

    Quantum çift yarık deneyi diye aratın çıkan videoları izleyin. O tarz çift yarık deneyleri ile tespit ettiler. Daha sonra deneyleri farklı aynalarla çoğaltarakta yaptılar ama sonuç aynı. Günümüzün en iyi matematikçileri, bilim adamları zaten bunun sebebini araştırıyor. Quantum dünyasında çözülemeyen ilginçliklerden birisi bu fotonların biz baktığımızda farklı, biz bakmadığımızda farklı davranması.

    Diğeri quantum entanglement denilen birbirine bağlı quantum parçacıklarının normalde bizim gerçekliğimizin en üst seviyesi(işlemci hızı) kabul edilen ışık hızını aşarak eş zamanlı bilgi aktarımı yapılabilmesi. Bu da şuana kadar bildiğimiz fizik kurallarını alt üst ediyor. Bilgi hiç bir zaman ışık hızından daha hızlı aktarılamaz diye kabul ederken nasıl oluyor da bu parçacıklar birbiri arasında bilgi paylaşımını eş zamanlı yapabiliyor. Bunu test etmek içinde birbirine bağlı iki parçacığı amerikadaki birbirine uzak eyaletlerdeki laboratuvar ortamlarına alıp, bir laboratuvarda parçacığı örneğin 90 derece sola çevirmişler. Diğer laboratuvarda da aynı anda diğer parçacık sola dönmüş. Tabi bu ölçümleri yapabilmek için atom saatleri kullanıyorlar. Yoksa ışık hızında bile iki eyalet arası zaten saniyenin binde birinde iletilir. Atom saati ile daha ufak zaman aralıklarını dahi ölçüyorlar ve bakıyorlar gecikme yok. Bunun nasıl mümkün olduğunu henüz çözememelerine rağmen nimetlerinden tabi yararlanmaya başladılar. Örneğin Çin bundan bir iki sene önce ilk quantum bilgi aktarımı yapan uydusunu aynı prensibe dayanarak fırlatmış ve bilgi aktarımı yapmıştı. Tabi bu muazzam farklar yaratıyor bilgi aktarımı konusunda. Öncelikle aktarım sırasında havada giden hiç bir frekans, hiç bir bilgi yok. Yani bilgi hırsızlığı, hacklenmek mümkün değil. Bu teknolojinin diğer avantajı eğer kendimizi insanlık olarak yok etmez ve diğer gezegenlere hatta yıldız sistemlerine yerleşmeye başlarsak ışık hızı bile bu mesafeler göz önüne alındığında çok çok yavaş kalıyor. Yani ışık hızı ile marstaki bir komşumuzu telefonla arasak alo dediğimizde aramızdaki değişkenliğe bağlı olarak en kısa mesafede 3dk, ortalama ise 12 dk sonra alo sesimiz karşı tarafa iletiliyor. Karşı tarafın alo demesi de aynı şekilde size 12 dk sonra iletiliyor. Yani ışık hızı alt tarafı marsla telefonla konuşmak için bile çok yavaş kalıyor. Buna çözüm ise bu quantum entanglement sayesinde oluşturulacak iletişim sistemi. Dediğim gibi her nasıl oluyorsa, artık 4. 5. boyutlar mı kullanılıyor henüz bilinmiyor ama bildiğimiz fizik kurallarının dışına çıkıp, 10 ışık yılı mesafede bile olsanız normalde alo demeniz 10 yıl sonra iletilecek iken anında iletilebilecek.

    Daha bunun gibi bir çok sıradışı, aslında çözüldüğünde bize endüstri çağına geçişten bile kat kat bir anda çağ atlatabilecek bir fizikten bahsediyoruz. Örneğin bu yakın zaman önce çekilen karadeliğin fotoğrafının ne işe yarayacağı soruluyordu. Bu fotoğrafın çekilmesinde öncü ekipten profesör bunun bizim quantum fiziğini daha iyi anlayabilmemiz hatta bildiğimiz fizik ile sonunda birleştirme yapmamızı sağlayacak senelerdir beklenen "her şeyin teorisi" adını verdikleri matematiksel formülün sonunda keşfedilmesini umuyorlar.

    O kara deliğin fotoğrafının çekilmesi olayı ise başlı başına bir belgesel. 2 sayfa da onun için yazabilirim. Maalesef yerli kaynaklar pek yok. Yabancı dilim sayesinde direk adamların videolarından dinledim. Yapay zekanında işin içine girdiği muazzam bir olay söz konusu. Zira fotoğraf bizim bildiğimiz gibi fotoğraf çekilmiyor. Her şey sadece verilerden oluşuyor. Sonra o verilerin fotoğrafa dönüştürülmesi için epey bir yapay zeka eğitmişler. Yapay zekanın bizim tarafımızdan yönlendirilmiş olmaması için taktikler uygulamışlar. Google da dolaşan normal insanların çektikleri selfieler bile karadeliğin fotoğrafını oluşturan yapay zekanın eğitilmesi konusunda epey faydalı olmuş.
    Hocam ağzım açık okudum ya. Yabancı dili yeterli olmayanlar için iki, üç, beş artık kaç sayfa yazabilirseniz yazın lütfen. Olsun da dokuz altın olsun, biz okuruz her türlü. Hem şaşırdım hem de üzüldüm açıkçası. Orta seviye ve aşağısı üniversitelerimiz gerçekten lağım eğitimi veriyor. Hocalarından bir cacık olmaz ki öğrencisinden olsun.

    İlk mesajınızda trollüyorsunuz zannettim. 3 boyutlu uygulamalarda gereksiz işlemci kullanımını önlemek için kameranın görmediği yerler çizilmez. Buna benzettiniz sanmıştım.

    Parçacıklar arasında hiç bir iletim olmadığı kesin mi acaba? Yani tespit edilemedi henüz ancak elbette ki vardır gibi bir öngörüleri var mı bilim insanlarının? Muazzam ötesi gariplikler var evrende. Gerçekten klasik fizikle haşır neşir olduktan sonra çok çok garip geliyor.

    4., 5. boyut olayı da zihinde canlandırılamıyor kolaylıkla. Var mıdır bunlar hakkında açıklamanız?


    Bu arada ışık için dalga ve tanecik yayılımından hangisini yaptığı kesin değildi. Şu an varılan kanı nedir, var mı bir güncelleme? Işık için Rutherford un yaptığı çift yarık deneyi bahsettiğiniz kuantum çift yarık deneyinden farklı anladığım kadarıyla.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi fırat.ç. -- 20 Nisan 2019; 14:22:53 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Yokluk içinde varlığız.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Askaparta -- 20 Nisan 2019; 14:35:12 >
    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • Örümceğe benziyor.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Ne bu laaa?

  • fırat.ç. kullanıcısına yanıt
    Beğenmenize sevindim. Dediğiniz gibi üniversitelerimizin, eğitim sistemimizin ne yazık ki kalitesizliğinden ötürü bunları matematiksel olarak araştırıp, tartışacak seviyelerde değiliz. Bu gerçekten üzücü. En iyi üniversitemiz bile dünyada 300-400. sıralarda sayılıyordu en son. Örneğin elimde 3 tane sicim teorisi kitabı var. Söz de 3'ü de gayet temel, basit anlattığını iddia ediyor arka yüzlerinde. Ama içini bir açıyorsunuz, o basit, giriş seviyesi, yüzeysel dedikleri anlatım, bizdeki boğaziçi matematik mezunluğu seviyesinde. Hayatımda görmediğim matematiksel şekilleri koymuş. Basit olarak aşağıdaki gibi anlatabiliriz diyor. :) Neyseki bir tanesi normal matematiksiz pırıl pırıl anlatıyor. O da Steven S. Gubser'in "Sicim Teorisi hakkında küçük bir kitap" adlı kitabı. Tavsiye ederim. Mesela mavi ışığın diğerlerinden ne kadar güçlü olduğu, belirsizlik teorisi vs diye gidiyor.

    Aynen dediğiniz gibi 3 boyutlu uygulamalardaki gereksiz işlemci kullanımını önlemek için çizilmeme olayı benzetmesini sicim teorisyenleri aslında yapıyorlar. Ünlü teorik fizikçi Michio Kaku bir konuşmasında eskiyi anlatıyordu. Akademiden mezun olacağınız zaman alt fizik dalı olarak uzmanlık yapacağınız alanı seçerdiniz diyor. Quantum fiziğini seçenlere bundan 30-40 sene önce kariyer intiharı olarak bakılırdı diyor. Genel fizikçiler her ne kadar quantum fiziği çözülmemiş olsa da bunun hakkında sicim teorisi gibi teori üretenleri aşağılarlarmış. Tabi sonra süper sicim teorisine dönüştü o başka. Einstein'ın bize formülleriyle verdiği fizik kurallarını senelerdir kabul ediyoruz. Her türlü yaptığımız deneyde de haklılığını görüyoruz. Tek sıkıntı quantum gerçekliği olarak kabul edilen yaklaşık 100 nanometre'nin altına inmeye başladığınızda bu bildiğimiz fizik kurallarının işe yaramamaya başlaması. Bunun üzerine bu boyutun altındaki parçacıkların nasıl hareket ettiğini, nasıl tepkimelere uğradığını çözebilmek adına bu sefer quantum fiziğini oluşturdular. Ama bu fizikte bizim bildiğimiz fizik ile uyuşmuyor yani belli bir boyutun üstüne çıkıldığında yine einstein'ın fizik kuralları işler hale geliyordu. Bunun sonucunda bilim adamları "herşeyin teorisi" "the theory of everything" adını verdikleri bildiğimiz fizik ile quantum fiziğini tek bir şekilde açıklayabilecek, her duruma uyacak mantıklı bir matematik formülleri oluşturmayı bir hedef edindi. Sicim teorisi gelişti, süper sicim teorisi halini aldı ama bu da normal fizikle biraz daha yakınlaşma sağlamasına rağmen bir herşeyin teorisi değildi.

    Parçacıklar arasında hiç bir iletim olmadığı kesin. Ama bizim şuan ki bilgilerimiz ile kesin. Yani bizim bilmediğimiz bir üst boyuttan bir iletişim olma ihtimali bana kalırsa yüksek. Ama bilim adamları matematiksel olarak 4. boyutu test ettik lakin varlığına dair bir kanıt bulamadık diyorlar. Lakin bana kalırsa işler değişebilir. Örneğin quantum dünyasını açıklayan süper sicim teorisine gelirsek. Bu formülün işe yarayabilmesi için teorik olarak 10 adet boyuttan oluştuğumuzun kabul edilmesi gerekiyor. Eğer formülü 9 boyut ya da 3 boyut üzerinden yaptığınızda denklem tutmuyor. Yani solucan deliklerinin de varlığı teorik olarak kabul ediliyor. Hatta teoriyi bıraktım, deneysel olarak laboratuvar ortamlarında mikro solucak delikleri oluşturabildiklerini söylüyorlardı.

    Keşke. Yani 3 boyutlu varlıklar olarak 4. boyutu algılamamız gerçekten çok zor. Eğer "herşeyin teorisi" keşfedilirse o başka. O zaman insanlığın çağ atlayabileceği söyleniyor. Muhtemelen tüm boyutları da en azından matematiksel olarak ya da aygıtlar vasıtasıyla çözüp gerektiği kadar faydalanabiliriz de. 4 boyutlu nesne olarak her zaman teorik bir nesne olan teserakt gösterilir. Tabi yine teseraktı tam olarak algılayabilmek çok zor. Bunun için youtube da 3 boyutlu simülasyonları görebilirsiniz. Ama sonuç olarak 4 boyutlu bir nesnenin 3 boyutlu olarak simüle edilmiş halini 2 boyutlu monitörümüzden görüntüleyeceğimiz gerçeği değişmiyo :) . Benim bu boyut kavramları ile ilgili en beğendiğim varsayım, amerikada genel olarak çocuklara da ders olarak verilen "flatlanders" düz dünyalılar kavramıdır. Bununla ilgili de youtube videolarından faydalanabilirsiniz, gerçekten çok etkileyici. 2 boyutlu canlılar olsaydı, bunların 3 boyutlu varlıkları algılaması nasıl olurduyu anlatıyor. Bundan yola çıkarakta 4 boyutlu canlıları biz nasıl algılayabilirdik ya da nasıl zorlanırdık bunu anlamamızı sağlıyor.

    İşte hala ışığın fotonlarının daha ne yaptığı tam belli değil. Biz bakmazken dalga, bakarken tanecik olarak takılıyorlar. Sanki resmen dalga geçiyorlar. :) Yani foton bizim bakıp bakmadığımızı nasıl anlayıp hareket yapısını değiştirebiliyor. Rutherford'un ki bildiğim kadarıyla atomların hareketini ölçmek içindi, hatta deneyleri sonrasında atomlarda boşluklar olduğunu, çekirdek olduğunu falan kavramıştı. Quantum çift yarık deneyinde ise yine ufak çift yarıklı boşluktan misal duvara fotonlar atılıyor. İzlendiği zaman o iki çizgi haliyle duvarda çıkıyor. Aynı paintball ile iki yarıklı bir duvardan, arkasındaki duvara rastgele atışlar yaptığınızda arka duvarda genel olarak o boşlukların şeklinin çıkacak olması gibi. Ama izlemeyi bıraktığımızda fotonlar tamamen dalga halini alıp, arkadaki tüm duvara dalga şeklinde ortası yoğundan, düşük frekansa doğru dalga şeklinde iz bırakıyor.

    Mesela quantum garipliklerinden birisiyle ilgili deneyi evde kendiniz dahi yapabilirsiniz. Bunun için 3 tane polaroid gözlük camı yeterli. Bu da Bell's Theorem adı verilen teori ile ortaya koydu. Fotonlar klasik fizik ile beklediğimiz olasılıkların tamamen dışında olasılıklar ile camlar arasından geçişi yapıyor ya da yapmıyor. Evde yapabileceğiniz deneyin örneği burada;https://www.youtube.com/watch?v=zcqZHYo7ONs&t=634s

    Bir ara kara deliğin fotoğrafı aslında nasıl çekildi onu da detaylı anlatırım. ^^




  • https://www.youtube.com/watch?v=hTuJby2_97E
    Eliniz değmişken şunuda izleyin, çok güzel bir çalışma olmuş.

  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.