Şimdi Ara

Medicilerin ya da XVI. Louis'nin döneminden bir adam...

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
19
Cevap
0
Favori
1.564
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Medicilerin ya da XVI. Louis'nin döneminden bir adam dünyayı tekrar ziyaret etseydi; bu kadar harika işi gördüğü zaman bunları inşa etmek için kaç yıl barış, kaç tane büyük hükümdar gerekti diye sorsaydı alacağı cevap şu olurdu:

    On iki yıllık savaş ve bir adam






    Bu konu Napoléon Bonaparte'a adanmıştır. Ara sıra bir şeyler yazacağım dursun şöyle.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Lews Therin Telamon -- 13 Nisan 2017; 1:29:42 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >



  • Hafiften yer alalım o halde.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Yenilgiden ders almak için önce yenilgiyi kabul etmek gerekir. İnsanlık tarihinde sık görülmez, Fransa Yedi Yıl Savaşındaki yenilgilerinden ders aldı. Fazla teknik detaya girmeden söyleyebilirim ki ordularını radikal bir biçimde değiştirdiler. Amerikan Bağımsızlık Savaşını inceleyip oradan da dersler aldılar. Her tümene topçu ve atlı verdiler, böylece sınıflar arasındaki sinerjiyi arttırdılar.



    Konumuz Napoléon olduğu için Devrimi atlayıp Birinci Koalisyon savaşına gideceğiz. Her Devrim iç veya dış savaşa ihtiyaç duyar, Fransa da Avusturya'ya savaş açtı. Avusturya, Britanya, Prusya ve İspanya Fransaya ve Devrime karşı birleşti. Ama savaşın gidişatı gösterdi ki Fransız ordusu yeniliyordu ve Devrim tehlikeye girmişti, zira Valmy Savaşına kadar Fransa'nın bazı kısımları işgal altında kalacaktı. "Comité de salut public" (Halk güvenliği kurulu olarak çevrilebilir, 1793 yılından sonra Meclisin verdiği yürütme yetkisiyle Fransayı yönetiyorlardı) iki tane kararname çıkardı. La patrie en danger (anavatan tehlikede) ve levée en masse (toplu askere alma). Böylece topyekün savaş doğdu ve dünyanın gidişatı değişti. Dünyada ilk defa bir millet silahlanmaya başladı, bundan önce özellikle Avrupa'da "milletler" savaşmazdı, Krallar savaşırdı. Ülke Krala aitti, ülkeyi savunmak Kralın sorumluluğuydu. Yeni devlette ülke vatandaşa aitti, böylece savunma sorumluluğu vatandaşın oldu. Böylece milli kimlik de güçlendi. Ancak bazı muhafazakar bölgelerde karışıklıklar çıktı ve küçük çaplı iç savaşlar da yaşandı.



    Fransızların milleti silahlandırabilmesinin bir sebebi artık ordularında aristokratların önceliğinin olmamasıydı, sıradan bir orta sınıf çocuğu eskiden belli bir yere kadar çıkabilirken artık becerisi doğrultusunda en tepeye yükselebiliyordu. Napoléon da böyle biriydi, babası ufak asilzadelerdendi. Eski düzende askeri kariyeri pek parlak olmazdı. Subaylar askerlerle ilgilenip onları yeni taktiklerde hızlıca eğitiyorlardı. Fransa yaklaşık 600 bin asker çıkarabildi.





    "Bu andan düşmanların Fransa toprağından sürüldüğü ana kadar, bütün Fransızlar ordunun hizmetindedir. Genç adamlar savaşacak, evli adamlar silah üretecek ve erzak taşıyacak, kadınlar çadır ve giysi dikecek ve hastanelerde çalışacak, çocuklar tiftiği ketene çevirecek, yaşlılar meydanlara çıkıp savaşçıları cesaretlendirecek ve Krallara karşı nefret aşılayacak ve Cumhuriyetin birliğini güçlendirecek."





    Daha sonra devam ederim.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Lews Therin Telamon -- 17 Nisan 2017; 13:55:25 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 1 hafta oldu ya devam et ya da okumalik kitap kaynak paylas.Bu aralar Avrupada Devrimler-Charles Tilly okuyorum tavsiye ederim.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Bi film vardi terminal diye orada Napolyon un az zehir beni oldurmez diyerek siseyle midrye zehri diktigini vucudunda alerji yapip zehri kabul etmedigimden dolayisiyla olemediginden bahsediyordu.



    Bu dogru mudur ?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Periah

    Bi film vardi terminal diye orada Napolyon un az zehir beni oldurmez diyerek siseyle midrye zehri diktigini vucudunda alerji yapip zehri kabul etmedigimden dolayisiyla olemediginden bahsediyordu.



    Bu dogru mudur ?

    Hiçbir kaynakta böyle bir şey görmedim. Kendisinin zehirlendiği düşünülüyordu yakın zamana kadar, onunla alakalıdır belki.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • hocam ben seni zevkle okurum yaz. fransa tarihi hakkında bildiğim pek azdır ve merakımı cezbettin
  • Bu yazıda daha çok Fransa'nın içinde neler yaşandığını ve Napoléon'un parlamasına sebep olan olaylardan birini anlatacağım.





    1793 yılından sonra Fransa Birinci Koalisyonu geri itmeye başladı. 1794 yılında Prusya ve Habsburg Avusturyasına karşı Belçika ve Ren bölgesi kazanıldı, İspanya'ya başarılı harekatlar düzenlendi. 1795 yılında Prusya ve İspanya savaştan çekilecekti. Yeni taktikler ve düzenlemelerle savaş Fransa'nın lehine dönmüştü. Fransa'nın eliyle Hollanda'da Batavya Cumhuriyeti kuruldu.



    Aynı anda Cumhuriyet iç kargaşayla uğraşmaya devam ediyordu. Devrim'in Hristiyanlık karşıtı bir tutumu vardı ve bu özellikle dindar Katolik Vendeé bölgesinde itaatsizliğe sebep oluyordu. Halk bu bölgelerde aristokrasiden nefret etmezdi, aristokrasi Fransa'nın diğer bölgelerinde olduğu gibi şehirde yaşayıp vergi toplama zamanlarında kırsala inen, adaletsiz ağır vergileri zorla alan bir aristokrasi değildi. Daha çok köylülerle birlikte yaşarlardı.





    Sonunda bölgedeki kaynama isyana/iç savaşa yol açtı, isyancılar Bourbonları tahta geri çıkarmak için bir ordu kurdular. Bu ordu Britanya'dan silah, kıyafet, erzak, top ve topçu mermisi alarak destek buldu, yardıma gelen Fransız asilleri az sayıda da olsa İngiliz askerleriyle birkaç tane Devrim ordusunu yendi. Devrim Hükümeti General Carrier'i isyanı bastırmak için görevlendirdi. Carrier daha sonra bazı Fransız tarihçilerin "soykırım" kelimesini kullanacağı yöntemlerle bölgeyi bastırdı ve Kralcı ordusunu yendi. Öyle ki bölgede yaşayanlar Carrier'in askerlerine "cehennem taburları" diyecekti.



    Ancak Paris'e çok yakın olan Dreux kırsalında Britanya destekli bir ayaklanma daha çıktı, ayaklanma öyle bir boyuta ulaştı ki Artois dükü yanında İngiliz askerleriyle bölgeye geldi ve komutayı ele aldı. Yönettiği Kralcı ordusu Paris'e yürümeye başladı. Paris'in Kralcı mahalleleri de sokakta eylemlere başladı. Düşman Fransız toprağındaydı, hatta Paris'in içine girmişlerdi.



    Paris'te General Menou'nun beş bin askeri vardı, Menou Kralcı orduya saldırmak için birliğini üçe böldü ama diğer komutanlar askerlerinin hazır olmadığını söyleyerek ilerlemeyi reddetti. Menou Kralcılarla anlaşmak için Le Peletier mahallesine gitti, Kralcıların silah bırakacağı sözünü alarak geri döndü ama Le Peletier bunu bir zayıflık işareti olarak gördü ve Paris'teki diğer Kralcılara da çağrı yaptı. Hükümet bunun üzerine Menou'yu görevden aldı, yerine Paul Barnas'ı getirdi. Sonrasında da Kralcılar saldırıya geçti.



    Napoléon Barnas'ın emrindeki genç bir generaldi, harp okulundan 1785 yılında mezun olduktan sonra 1792 yılında yüzbaşılığa, 1793 yılının sonunda generalliğe terfi etmişti. Eski bir topçu subayı olarak bizzat kendisinin organize ettiği kırk tane topu vardı, birlikleri sayıca beşe bir az olmasına rağmen topçuları ateş ettiğinde Kralcılar yenilmeye başladı, Devrim askerleri karşı saldırıya geçti, birkaç saat içinde isyan bastırıldı. Thomas Carlyle şöyle diyecekti, "Fransız Devrimi dediğimiz şey 13 vendémiare (Devrim takvimi, 5 Ekim 1795) günü Napoléon tarafından havaya uçuruldu". Napoléon o günden sonra bir ulusal kahramana dönüştü, hemen sonrasında da İtalya'ya sefere gönderildi.



    Daha sonra devam ederim



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Lews Therin Telamon -- 25 Nisan 2017; 3:20:59 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Spoiler vermek gibi olmasın, Napolyon bir sürü ülke fethetti. Fakat sonunda Fransa'ya döndüğünde, batmak üzere olan bir ülke buldu.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • kingman29 K kullanıcısına yanıt
    Kendisinin sadece asker olmasindan kaynaklaniyor bence.Kolonilerini de Ingiltereye kaptirmasinin da etkisi var.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi darklord1905 -- 26 Nisan 2017; 11:6:31 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: darklord1905

    Kendisinin sadece asker olmasindan kaynaklaniyor bence.Kolonilerini de Ingiltereye kaptirmasinin da etkisi var.

    Bir sözü vardı sanırsam. Ben Fatih Sultan Mehmet'in tırnağı bile olamam. Çünkü ömrüm boyunca feth ettiğim toprakları, kendi ömrümde elimde tutamıyan bir fatihim.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: kingman29


    quote:

    Orijinalden alıntı: darklord1905

    Kendisinin sadece asker olmasindan kaynaklaniyor bence.Kolonilerini de Ingiltereye kaptirmasinin da etkisi var.

    Bir sözü vardı sanırsam. Ben Fatih Sultan Mehmet'in tırnağı bile olamam. Çünkü ömrüm boyunca feth ettiğim toprakları, kendi ömrümde elimde tutamıyan bir fatihim.

    Öyle bir sözü yoktur. En başta yola çıkış amacı Devrimi korumak ve ihraç etmekti bu adamların. Pek fazla bir yeri de kendine bağlamadı, yeni cumhuriyetler kurup çekildi.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: darklord1905

    Kendisinin sadece asker olmasindan kaynaklaniyor bence.Kolonilerini de Ingiltereye kaptirmasinin da etkisi var.

    Kolonileri Yedi Yıl Savaşında kaptırdılar daha çok. Kanada İngilizlere gitti, Louisiana'yı da İngilizlerden korumak için İspanya'ya ödünç verdiler. Napoléon Louisianayı geri aldığında ABD'ye sattı çünkü savaşları için paraya ihtiyacı vardı.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • "Napoleone di Buonaparte", 26 yaşında bir general olarak İtalya'ya geldi. Yola çıkmadan birkaç gün önce Joséphine ile evlenmişti; erzaksız, parasız kalmış otuz-kırk bin kişilik ordunun diğer komutanlarının söylediğine göre son derece hevesli ve mutluydu. Augeréau ve Masséna tecrübeli askerlerdi, askeri başarıyla değil toplarını Kralcı kalabalığa ateşleyerek rütbe kazanan genç generali küçümsemişlerdi. Ama yeni komutanlarıyla haritaların başına oturunca fikirleri değişecekti, korkacaklardı. "General şapkasını taktığında boyu yarım metre uzadı." diyecekti Masséna, Napoléon ertesi gün düşmana saldıracaklarını söylemişti.



    Piedmont ve Avusturya orduları ise toplam altmış bin kişi civarındaydı, Napoléon'un ordusunun iki katıydılar. Napoléon'un amacı bu iki orduyu bölüp tek tek yenmekti. Bunu başarmak için Ceneviz senatosundan onların topraklarından geçmek için izin istedi, isteğinin reddedileceğini ama Cenevizlilerin Avusturyalılara haber uçuracağını biliyordu. Öyle de oldu. Avusturyalılar Napoléon'un yem olarak ileri yolladığı birliklere saldırmak için ordularını böldüler, birkaç gün içinde de yenilip geri çekildiler. On gün içinde Piedmont ordusu da yenilecekti, Piedmont ateşkes imzalayacaktı.



    Piedmont ile imzaladığı ateşkeste Avusturyalıları yanıltacak maddeler vardı. "Po Nehrini geçme izni" gibi. Pavia civarındaki Avusturya ordusunun komutanları Napoléon'un Po Nehrini geçerek saldıracağını düşünmeye başlamışlardı. Daha da ikna etmek için Napoléon nehri onların beklediği yerlerden geçecek yem birlikler yolladı, Avusturyalılar oyalanırken Napoléon'un ana ordusu kırk kilometre öteden nehri geçiyordu. Avusturyalılar bunu anladıklarında geç değildi, geri çekilmeyi başardılar. Piedmont ateşkesinden on beş gün sonra Milano da düşecekti.



    Bu sırada Paris'teki Directoire hükümeti General Kellermann'ı İtalya'ya yollayıp komutayı vermişti, Napoléon'un görevi ise güneye inip Papalığı yenmek olacaktı. Napoléon bu karara karşı çıktı, açık açık istifa etmekle tehdit etmese de aklında bunun olduğu belliydi, Directoire geri adım attı.



    Fransız Devrimcileri Papalıktan nefret ederlerdi. Papalık 1793 yılında Fransa elçisini öldürtmüştü yani intikam isteği de vardı. Tüm bunların yanında Papalık toprakları zengindi, yağma fırsatları doğabilirdi. Napoléon Avusturyalıları tekrar geri çekilmeye zorladıktan sonra Papalığın üstüne yürüdü, kısa sürede bir barış antlaşması imzalandı ama antlaşma Paris'te kabul edilmediğinden Napoléon gelecek yıl tekrar Papalığa uğrayacaktı.



    Mantua kuşatıldı, Avusturyalılar kuşatmayı kırmak için İtalya'ya yeni bir ordu yolladılar. 1796 yazından 1797 yılının başına kadar dört kere kuşatmayı kaldırmaya çalıştılar, ayrıntısına girmeden, dördünde de başarısız oldular ve Mantua da düştü. 1797 yılında Napoléon tekrar Papalığın üstüne yürüdü, daha iyi bir barış antlaşması aldı. Sıradaki görevi Avusturya'yı işgal etmekti.







    Avusturya ordularının Mantua kuşatmasını bir türlü kaldıramamasının sebeplerinden biri Avusturya'dan İtalya'ya iki tane yol olmasıydı. Biri boş bırakıldığında kuşatılıyordunuz.



    Napoléon doğudaki yoldan harekete geçtiğinde Arşidük Charles Ren Nehri kıyılarından gelip ordusunun başına geçti. Tyrol civarında Napoléon'un ilerlemesini bekleyip arkasından dolaşmak istiyordu ama Avusturya hükümeti planını reddetti, kıyılardaki limanları korumasını istediler. Napoléon Charles'ı geriye itti ama Mart ayında Alpleri geçtiğinde karşısında hala büyük bir Avusturya ordusu vardı, Venedikte isyan çıktığından arkası da tehlikedeydi. Charles'a barış istediğini belirten bir mektup yazdı, Charles ise mektubu Viyana'ya yolladı. Napoléon saldırıya geçip Charles'ı birkaç kere yendi, Viyana'ya yürümeye başladı. Bu noktada Viyana'da panik vardı, şehir boşaltılıyordu. Kutsal Roma İmparatoru Francis Belçika'yı Fransa'ya verdi, Rendeki yeni sınırları kabul etti. Napoléon şartları İmparatorla eşit koşullarda tartışıp anlaştı, yılın büyük kısmını da İtalya Kralı gibi geçirdi.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Lews Therin Telamon -- 1 Mayıs 2017; 2:50:52 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: kingman29


    quote:

    Orijinalden alıntı: darklord1905

    Kendisinin sadece asker olmasindan kaynaklaniyor bence.Kolonilerini de Ingiltereye kaptirmasinin da etkisi var.

    Bir sözü vardı sanırsam. Ben Fatih Sultan Mehmet'in tırnağı bile olamam. Çünkü ömrüm boyunca feth ettiğim toprakları, kendi ömrümde elimde tutamıyan bir fatihim.

    A
  • Napolyonla alakalı güzel bir kitap var mı?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: RagnarLothblood

    Napolyonla alakalı güzel bir kitap var mı?

    Türkçe hiç okumadım, yabancı dilin varsa çok var, belki de dünyada hakkında en fazla kitap yazılan kişi kendisi. Ara sıra yurtdışından getirtme veya pdf olarak bulma imkanım oluyor.



    John Elting'in Swords Around a Throne kitabı daha çok savaşlarla ilgili ama sosyal, ekonomik konularda da bilgi veriyor.



    Andrew Roberts'ın Napoleon the Great kitabı harikadır. Okurken çok eğlendim ama Almanya'dan getirirken plansız bir şekilde (90 euro) pahalıya patladı

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Türkçe kitap sayısı ne yazık ki çok az üstelik Napolyon tarihin en büyük komutanlarından biri(bana göre ikincidir).İngilizcem b1 seviyesi yeter mi bilmiyorum ama kitabı almayı düşünürüm.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.