Şimdi Ara

Istanbul dolmuşlarının Almanya bağlantısı nedir ??

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
13
Cevap
0
Favori
709
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Merhaba arkadaslar Istanbul da ki dolmuslarin arkasinda münchen,berlin, paris vb tabelalar goruyorum. Bunlar grup isimlerimi ?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >



  • Özenti...

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • Ne grubu ya sorsan hangi ulkeye aitler onu bile bilmezler..

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • işsiz alman vatandaşları türkiyeye gelip dolmuş şoförü oldular,baktılar büyük türkiye daha yaşanılacak bir ülke,dandik paçoz almanyadan kaçtılar.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Sadece dolmuş arkasında değil ön konsolda, şoför koltuğunun arkasında, iç dikiz aynasında asılı olanlar da var.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • bazılarının şimdi esamesi okunmasa da 90lı yıllarda efsaneydi o takımlar, büyük ihtimal oradan akıllarda kalmıştır
    leverkusen
    stutgart
    psg
    psv
    dortmund
    juventus
  • mesela yazdıklarınında hepsi almanya değil kimse farkında değil.
  • O Almanya'da, yüzyılın başında birisi süs ve suçun ne kadar yakın şeyler olduğunu anlatmıştı.

    * * *

    "...O zaman şöyle dedim: Üzülmeyin! Çağımızın büyüklüğü, yeni bir süsleme yaratamıyor olmasında yatıyor. Süslemenin ötesine geçtik; savaşarak süsten kurtulmayı başardık. Bakın, amacımıza erişmemiz yakındır. Yakında kentin sokakları ak duvarlar gibi parıldayacak. Cennetin başkenti, kutsal kent Sion gibi. O zaman amacımıza erişeceğiz.

    "Buna dayanamayan kara cüppeliler, papaz efendiler oldu. İnsanlık süslemenin boyunduruğu altında ezilmeyi sürdürecekti. İnsanlar o derece ilerlemişti ki, artık süsleme onlarda zevk duygusu uyandırmıyordu. Papua'lıların tersine, dövmeli bir yüz, estetik etkiyi artırmak yerine eksiltiyordu. Öylesine ilerlemişlerdi ki, yalın bir sigara kutusu onlara zevk veriyor, aynı fiyata da olsa, süslemeli olanını satın almıyorlardı. Giysilerinden hoşnutlardı ve panayır maymunları gibi sırma örgülerle süslü kırmızı kadife pantolon giymek zorunda olmadıklarına seviniyorlardı. Ve ben şunu söyledim: Bakın Göthe'nin öldüğü oda, tüm Rönesans ihtişamından daha incelik doludur ve yalın bir mobilya, herhangi bir kakmalı ve oymalı müze parçasından daha güzeldir. Göthe'nin dili Pegnitz'in çobanlarının tüm süslemelerinden daha üstündür.

    "Kara cüppeliler bunları hoşnutsuzlukla dinledi ve halkların kültürel gelişmesini durdurmakla görevli olan devlet, süslemenin geliştirilme ve canlandırılmasını kendi sorunu olarak benimsedi. Devrimleri Hofrat'ların koruması altında olan devlete yazıklar olsun! Kısa zamanda Wiener Kunstgewerbemuseum'da (Viyana Uygulamalı Sanatlar Müzesi) 'zengin balık hasadı' adıyla bilinen bir dolap gördük; ardından bu bahtsız mobilya parçasının üstündeki süslemeye gönderme yaparak 'büyülü prenses' ve benzeri adlar verilmiş dolaplar ortaya çıktı. Avusturya devleti görevini o kadar ciddiye aldı ki, Avusturya-Macaristan İmpratorluğu'nun sınır bölgelerinde kullanılan bez ayakkabıların ortadan kalkmaması için önlem alıyor. Yirmi yaşına ulaşan her iyi yetişmiş erkeği üç yıl boyunca fabrika işi ayakkabı yerine bunları giymeye zorluyor. Ne de olsa devlet "ayağa düşmüş" insanların daha kolay yönetileceği sanısından yola çıkarak işe başlar.

    "Pekala, demek ki bu süsleme hastalığı devletçe tanınıyor ve devlet kesesinden destekleniyor. Fakat ben bunu geriye doğru bir adım olarak görüyorum. Süslemenin, görgülü br insanın yaşam sevincini artırdığı yolunda bir karşı koyuşu, 'ya süsleme güzelse!' sözlerinin içerdiği karşı koyuşu kabul etmiyorum. Süsleme, benim yaşam sevincimi ya da herhangi bir incelmiş insanın yaşam sevincini artırmaz. Eğer canım zencefilli bir kurabiye yemek isterse, düz olanı seçerim, her yanı süslü, kalp ya da bebek ya da binici biçiminde yapılmış olanı değil. Onbeşinci yüzyılın insanı beni anlamayacaktır. Fakat tüm çağdaş insanlar anlar. Süslemeyi savunanlar, benim yalınlık üzerinde durmamın nefsimi köreltmek anlamına geldiğine inanıyor. Hayır, uygulamalı sanat okulunun saygıdeğer profesörü, nefsimi köreltmiyorum! Tavus kuşlarını, sülünleri ve istakozları daha lezzetle göstermek için onları türlü biçimlere sokarak süsleyen eski yüzyılların gösterişli yemekleri bende tam tersi bir etki yapıyor. Bir yemek sergisini gezerken bu içi doldurulmuş leşleri yemem gerektiğini düşündükçe tüylerim diken diken oluyor. Ben kızarmış sığır eti yerim.

    "Süslemenin yeniden canlandırılmasının estetik duyarlığın elişmesine verdiği büyük zarar kolayca hafife alınabilir, çünkü hiç kimse, devletin gücü bile, insanoğlunun evrimini durduramaz. Bu ancak yavaşlatılabilir. Bekleyebiliriz. Fakat boşa harcanan işgücü, para ve malzeme ulusal ekonomiye karşı işlenen bir suçtur. Zaman bu zararı düzeltemez.

    "Kültürel evrimin hızını, onun gerisinde kalanlar yavaşlatıyor. Ben belki 1908'de yaşıyorum, fakat komşum 1900'de, karşıda oturan adam ise 1880'de yaşıyor. Kültürleri böyle çok geniş bir zaman dönemine yayılan kişiler bir devlet iiçin şanssızlıktır. Kals köylüleri onikinci yüzyılda yaşıyor. Ve imparator Franz Joseph'in jübilesi sırasında geçit törenine katılanların bazıları, ulusların büyük gösteri döneminde bile geri kalmış sayılabilirdi. Böyle geri kalmış insanları ve çapulcuları barındırmayan ülkeye ne mutlu. Ne mutlu Amerika'ya!

    "Bizim aramızda, kentlerde bile çağdaş olmayan insanlar var; onsekizinci yüzyıldan arta kalanlar, henüz mor rengi bilemedikleri için mor gölgeleri olan bir resimden ürkenler var. Bunlara göre aşçının bütün gün uğraşarak hazırladığı sülünün tadı başkadır. Rönesans süslemeleri taşıyan sigara kutusunu ise yalın olana yeğlerler. Ya kırsal alandaki durum? Giysilerle ev eşyalarının tümü geçmiş yüzyıllara aittir. Köylü Hristiyan değil, hala pagandır.

    "Gericiler, ulusların ve insanlığın kültürel evrimini yavaşlatırlar; süslemenin suçluar tarafından üretilmesinin yanısıra, insanların sağlığı, ulusal servet ve dolayısıylada kültürel evrim üzerinde süslemenin açtığı derin yaralar nedeniyle de suç işlenmiş olur. Eğer aynı gereksinimlere, aynı yaşam beklentilerine ve aynı gelire sahip fakat farklı kültürlerden gelen iki kişi yan yana oturuyorsa, ekonomik açıdan şöyle bir süreç gözlenebilir: yirminci yüzyılın insanı giderek daha zenginleşirlken, onsekizinci yüzyılın insanı giderek yoksullaşır. Her ikisinin de eğilimlerine göre yaşadığını varsayıyorum. Yirminci yüzyıl insanı çok daha düşük harcamayla greksinimlerini karşılayarak para biriktirebilir. Suda haşlanmış ve üzerine biraz tereyağı konmuş sebze yemekten hoşlanır. Diğerinin bundan aynı tadı alabilmesi için, sebzeye bal ve fıstık eklemesi, dahası, bunu pişirmek için birisinin saatler harcamış olması gerekir. Süslemeli tabaklar çok pahalıdır; oysa çağdaş insanın hoşlandığı beyaz tabak takımı ucuzdur. Biri para biriktirirken diğeri borçlanır. Her ülkede bu böyledir. Kültürel evrimin gerisinde kalmış bir halkın vay haline! İngilizler giderek zenginleşirken biz yoksullaşıyoruz..."

    alıntı:
    Adolf Loos, "Süsleme ve Suç", 1908. 20. Yüzyıl Mimarisinde Program Ve Manifestolar, derleyen: Ulrich Conrads s. 8~10. ISBN 975-7722-01-4D

    Adolf Loos, Ornament und Verbrechen:http://de.slideshare.net/BernetMark/loos-ornament-1908

    Adolf Loos, Ornament und Verbrechen:http://www.designtagebuch.de/wp-content/uploads/2011/11/adolf-loos-ornament-und-verbrechen.pdf




  • Onlar takım isimleri favori takımlar ise
    Bayern
    Juventus
    United
    Shalke
    Milan
    Arsenal

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • kaan2142 K kullanıcısına yanıt
    Biliyorum hocam . Genel anlamda soyledim☺

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Etiket işi herkes anlamaz ;)
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.