Silinebilir teşekkürler. |
Muğla İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi bünyesindeki Muğla Olgunlaşma Enstitüsü Müdürü 56 yaşındaki Hüdayi Baş sabah saatlerinde evinde yaşamını yitirdi. Bir hafta önce maske üretimindeki çalışmalardan dolayı başarı belgesi ile ödüllendirilmişti.
AVAZTÜRK’ün yerel kaynaklardan edindiği bilgiye göre; Daha önce görev yaptığı Milas’tan Muğla Olgunlaşma Enstitüsüne Müdür vekili olarak atanan Hüdayi Baş, buradaki başarılı çalışmaları sonrasında Bakanlıktan asil Müdürlük kadrosu talep edilir.
Bu kadro beklenirken, Muğla Olgunlaşma Enstitüsü için 4 kişilik Usta Öğretici kadrosu ihtiyacı için sınav açılır. Bu sınavda başarılı olanların listesi 28 Ağustos 2020 tarihinde ilan edilmesi gerekirken, Muğla Menteşe İlçe Milli Eğitim Müdürü ve Komisyon Başkanı da olan İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü listeye müdahale ederek değişiklik yapmak ister. Hüdayi Baş ise okul müdürü olarak sınavlarda başarı elde edenlerin listede olmasını ve göreve başlamasında ısrarcı olur. Olgunlaşma Enstitüsü Müdürü Hüdayi Baş’ın bu liyakat ısrarı üzerine İl Milli Eğitim Müdürü Pervin Töre, Hüdayi Baş’ı makamına davet eder. Bu esnada Baş, Töre’ye kazanan Usta Öğretici adaylarının isimlerini teslim edince İl Milli Eğitim Müdürü Töre, “işine gelmiyorsa, prensiplerine aykırı ise istifa et git” diyerek bağırıp çağırır. Muğla Olgunlaşma Enstitüsü Müdürü Hüdayi Baş, İl Milli Eğitim Müdürü’nün daha önce telefonda o an da makamdaki tavır ve davranışları ile hakarete varan ifadeleri üzerine fenalaşarak makam odasını terk eder. Kendine geldikten sonra da Milli Eğitim Bakanlığı’na bilgi verme amaçlı bir dilekçe yazıp imzalar ve gönderir. Bu olayın hemen akabinde de fenalaşarak hastaneye kaldırılır. Bu sabah (9 Eylül 2020) da hayatını kaybeder.Bu arada cenaze evine giden Muğla İl Milli Eğitim Müdürü Pervin Töre'nin büyüt tepki çektiği ve merhum Hüdeyi Baş'ın eşinin "defol kocamın katili" sözleri eşliğinde kovulduğu da öğrenildi.İşte Hüdayi Baş’ın Bakanlığa yazdığı bilgi verme amaçlı dilekçesi…
İl Milli Eğitim Müdürü Pervin Töre'yi nereden hatırlıyoruz diyorsanız; zamanında Aydın'daki Recep Tayyip Erdoğan mitingine öğrenciler dahil herkesi katılmaya çağırmıştı:
----
Alınan kaynak (torpil olayı): https://www.mebpersonel.com/yonetici-atamalari/mugla-da-torpile-direnen-basarili-egitimci-hudaye-bas-bedelini-h245002.html
Kaynak 2 (vefat): https://www.denizli24haber.com/haber/mugla-olgunlasma-enstitusu-muduru-hudayi-bas-hayatini-kaybetti-32031
Kaynak 3 (Töre'nin mitinge daveti): https://www.demokrathaber.org/milli-egitim-mudurlugunden-erdogan-mitingine-cagri
Eğer önünüzde bir buton olsa, sizi bir anda yeryüzünden yok edecek; acısız, hattâ sevdiklerinize de acı vermeyecek...
O butonu kullanır mıydınız?
Edit: Bundan 10 ay önce de aynı anketi yapmıştım daha fazla oy aldı, şimdi yaşamak isteyen sayısı artmış; o vakit virüs yoktu, ekonomi kötüydü ama bu kadar kötü değildi, ilginç, takdir sizin.
Eğer önünüzde bir buton olsa, sizi bir anda yeryüzünden yok edecek; acısız, hattâ sevdiklerinize de acı vermeyecek... O butonu kullanır mıydınız? |
Kesinlikle tartışılır. Varolmayanın var olma gibi bir gayesi, yahut varlıkla bir alıp veremediği yoktur. Bir canlıyı dünyaya getirmek etik yönden tartışılmalıdır, zîrâ dünyada çok fazla acı var ve gelecek kişiye bu konuda bir seçme hakkı verilmiyor. Michelangelo'nun heykelini yaptığı, Bellini'nin de çizdiği Meryem tablosu bu konuda bir ilham veriyor: Meryem, İsa'nın acı çekeceğini bile bile onu dünyaya getirir. Sonunda ise çarmıhtan indirilince onun ölü vücudunu kollarına son bir kez alır. -- Şayet çocuk yapma eylemi bilinçli yapılıyorsa ve varolmayana da bir varolma şansı verilmelidir denirse; o vakit her ejakülasyonda kaybolan 20 milyon potansiyel çocuk için de gözyaşı dökülmelidir. Sonuçta çocuk yapma işlemi bencilcedir, bilinçli olarak yapılmaz, evrimsel kökene ve beyne işlemiş basit hayvanî yapıya dayanır. Bu yüzden bizi insan yapan bilinçten yoksun olan bu yapıya aşağı bir eylem olarak bakılmalıdır. |
UFO: Unidentified Flying Object (Tanımlanamamış uçan obje). Yani casus cihazı da olabilir, başka bir şey de. Bu olaylara bilimsel ve realist bakmak lazım. Haber şöyle: Amerika Deniz Kuvvetleri (US Navy), görüntülerine takılan uçan objeyi tanımlayamadıklarını bildirdiler. Bu objenin video görüntüleri var, bu görüntüler ise FLIR ile çekilmiş (yani askerî amaçlarla kullanılan kızılötesi modern bir elektro-optik gözlem cihazı). Görüntüler 2004 ve 2015'de çekilmiş, bu videolar 2017'de sızdırıldığından beri tartışılıyordu ve bugün de resmî açıklama geldi Deniz Kuvvetleri tarafından bu görüntülerin doğru olduğuna ve objenin tanımlanamadığına dâir. ![]() Deniz Kuvvetleri bunu "Tanımlanamayan Hava Fenomenleri" (Unidentified Aerial Phenomena -UAP) olarak raporladı. Cismin rüzgâr yönünün tersinde ilerlediği biliniyor, cismin bir pervanesi yok ve düşüş hâlinde de değil, havada ilerliyor. FLIR ile cisme kitlenince ortaya böyle bir görüntü çıkmış: (görüntü açılmazsa link) CNN'in haberi de şöyle: Haber kaynağı Türkçe link Haber Kaynağı İngilizce link |
Günün birinde Reddit'de politika kısmında bir konuya denk geldim. Türkiye ile ilgiliydi ve bir yabancı kullanıcı, Türklere küfür ediyordu. İşte "bunlar böyle, şöyle, ölsünler gebersinler" falan... Sonra kullanıcının "kusursuz" ülkesi hangisiymiş diye bakarken açtığı bir konu dikkâtimi çekti: "How to be a better person?" (daha iyi bir insan nasıl olunur?) Çok şaşırdım. Böyle ırkçı görünümlü, basit genellemeler yapan bir adam "daha iyi biri olmak" için küçük bir arayışa girmiş... O an sinirle mesaj attım: "Şayet iyi bir insan olmak istiyorsan, buna ırkçılığı bırakarak başla" ve yazdığı konunun linkini de ekledim. Tabii cevap olarak "seni admine şikayet ederim, bu yaptığın (kişinin profilinden farklı konuları bağdaştırmak) yasak" vs. dedi. Bu konuyu yorumlamayı size bırakıyorum ama şu instagram, twitter, dh ve ekşi gibi yerlerde olan "şeyi" iyi düşünmek lazım. Bana göre bu tarz platformlar insanı bir stres yumağına çeviriyor ve daha kötü davranmasına sebep oluyor. Herkesin herkesle konuşması en baştan sıkıntılı bir süreç zaten. Farklı şehirler (hatta ülkelerde), farklı perspektifteki hayat anlayışları ve kültürler, eskiden bu kadar hızla kaynaşmazdı. Elbette bir insan diğerini, hemşehrisi değilse (yahut mental açıdan aynı şeyleri okuyup izlemiyorsa) anlamaz. Bu da kavgaya neden olur. 10Bin kişi sizin fikrinize katılsa bile 2 kişi gününüzü mahvedebilir. Sonunda buralara gelip siz de sinirinizi atmaya başlarsınız. Bende öyle oluyor diyelim, masum bir şekilde yaklaşacakken "bunların hepsi aynı, yine hakaret edecekler" deyip laf koymaya çalışıyorum. Ve bu beni daha kötü biri yapıyor. Burada döngüsel bir etki var. Daha kötü biri olduğumu düşündüğümde suçluluk duyuyorum, suçluluk beni daha da dibe çekiyor. Ve o noktada ağzımdan her çıkan daha "vurdumduymaz" yahut "agresif" gözüküyor. Ben tüm sosyal medyanın şöyle bir arkasına yaslanıp rahatlamasından yanayım. Benim hiçbir hesabım yok yıllardır, ancak hesapsız takip ediyorum. İnsanlar tahammül gösteremiyorlar, her insana şefkâtle yaklaşamıyorlar; konuşanlar da bir konuda okuması yahut tecrübesi olsun olmasın konuşuyorlar. Belki de kendilerini durduramıyorlarsa, bu mecradan biraz uzaklaşmalılar... Belki de o ırkçı reddit kullanıcısı da suçluluk duyduğu için o konuyu açmıştı, ancak bunu kendisine bile itiraf etmiyordu... |