Şimdi Ara

Ötenazi üzerine...

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
10
Cevap
1
Favori
489
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Ötenazi
    Ötanazi kelimesi Eski Yunanca'dan gelir.
    "Eu" iyi anlamına gelirken "thanatos" ölüm anlamına gelmektedir.

    Tarihsel süreç...
    Hipokrat Yemini’nde açıkça, hekimin hastaya, hasta arzu etse dahi ölümcül bir ilaç vermesi veya tavsiye etmesinin yasak olması hususu belirtilmiştir. Hipokrat Yemini’ne rağmen Antik Yunan ve daha sonra Antik Roma’da ölümcül hastalığa yakalanmış hastaların tedavi edilmemesi sıkça karşılaşılan bir durumdu. Bu tip bir hastayı tedavi etmeye çalışmanın hekime ancak utanç ve başarısızlık kazandıracağı ve bu tip bir uygulamanın genel olarak yanlış bir uygulama olduğu kanısı yaygındı.

    Bununla birlikte Antik Çağ’ın ünlü filozoflarının birçoğu, örneğin Eflatun, Aristo ve Zenon, kentin (polisin) kaynaklarını tüketen, tedavisi olmayan hastalıklara sahip hasta yetişkinlerin gönüllü olmasalar dahi öldürülmelerinin veya bakımsızlıktan ölmelerine yol açmanın (yani pasif olarak ölmelerini sağlamanın) uygun olduğunu iddia etmişlerdir. Kişinin kendi yaşamına son vermesi hakkındaki görüşleri daha değişkendir. Aristo intiharı kınarken, Seneca kişilerin yaşamlarını istedikleri zaman sonlandırmaya hakları olduğunu belirtmiştir.

    Montaigne farklı bir perspektifle, “bizi yaşamın ölümden daha kötü bir duruma düşürmesiyle”, “Tanrı’nın bize (kendimizi öldürme) izni” verdiğini ve “en gönüllü (biçimde gerçekleşen) ölümün en iyisi” olduğunu belirtmiştir.
    “Ölüm, ölümü beklemekten daha az acı verir”

    Bacon ise, hekimlerin hastaların ölümünü kolaylaştıracak bilgiye ve yeteneğe sahip olmaları gerektiğini yazmıştır.
    ‘’Ölüm bizim dostumuzdur; onu evine misafir etmek istemek istemeyen zaten evde değildir’’

    Bu konuda en çarpıcı isimlerden birisi ünlü filozof David Hume olmuştur.
    “İntihar Üzerine” isimli denemesinde “kişinin sefil bir hayatı sırf yaratıcısını mutlu etmek için sürdürmeye çalışmasını öngören dini görüşe karşı çıkar ve kişilerin otonomilerine ve özgürlüklerine” vurgu yapar.
    Antik Çağ filozoflarına benzer şekilde “topluma katkısı olmamasına rağmen toplumsal kaynaklardan yararlanan bireylerin yaşamlarını devam ettirmeye zorunlu olmadıklarını” savunur.

    Nietzsche de Hume’nin, “otonomi sahibi kişilerin, toplumsal faydalılıklarını ve hazlarını yok eden bir hastalığa sahiplerse ölümlerine karar verebilme hakkına sahip oldukları, görüşünü” benimsemiştir

    Kant için “ihtiharın hiç bir çeşidi kabul edilemezdir. Çünkü onun ahlak teorisi ihtiharı her koşulda ve şartta reddeder”

    Charles Robert Darwin
    Doğal seçilimin, suni olarak insan türü üzerine uygulanması ve öjenik tartışmaları açısından, ötanazinin ‘istenmeyen, doğal olarak kurtuluş şansı az olan’ belirli hasta grupları ve toplumsal gruplar üzerine uygulanması tartışması da Darwinizmin yükselişiyle belirgin bir seviyeye ulaşmıştır.

    Alman Ernst Haeckel, 1868’de Almanya’daki, fiziksel ve zihinsel olarak tedavi edilemeyecek bozukluklara sahip kişilerin “acısız bir şekilde öldürülmeleri” gerektiğini savunmuştur.
    Nazi Almanya’sında bu tip görüşler büyük bir yükseliş göstermiş fakat 2. Dünya Savaşı sonrasında kaybolmuştur.

    Dünya çapında devlet politikası olarak veya akademik anlamda bu tip bir ötanazi tartışması bugün yer almamaktadır.

    Güncel Tıbbi Anlamı ile “Ötanazi, mevcut tıbbi verilere ve imkanlara göre iyileşmesi mümkün olmayan bir hastalık veya sakatlığı bulunan hastanın, bu hastalıktan veya sakatlıktan dolayı şiddetli acılar çekmesini engellemek üzere hayatının aktif veya pasif bir hareket ile medikal yöntemlerle sağlık personeli tarafından sona erdirilmesi” olarak tanımlanabilir.

    Pasif Ötenazi
    Yaşam-sürdürme tedavisinin sonlandırılması, tıbbi tedaviyi kesmek ya da vermemek yoluyla ölüme neden olmak
    Gönüllü Aktif Ötanazi (Voluntary active euthanasia)
    Hastanın isteği üzerine doğrudan hastanın ölümüne neden olmaktır.
    Bu, kendinin isteği üzerine doğrudan bir hareketle kişinin ölümüne sebep olmayı kapsamaktadır.
    Gönüllü olmayan (istem-dışı) aktif ötanazi (Non-voluntary active euthanasia)
    Onam (izin) vermeye ehil olmadığı ve akli durumu yetersiz olduğu halde, ölümüne neden olacak ilaç ya da diğer müdahaleleri hastaya kullanmaktır.
    Örneğin hasta komada iken
    Gönülsüz-aktif (istemsiz) ötanazi (involuntary active euthanasia)
    Hasta ötenazi istememesine rağmen hastanın öldürülmesidir.
    Hasta bilinçli ve onam verebilecek durumda iken bunun yapılmayıp ilaç ya da başka müdahale ile kişinin ölümüne neden olmaktır.
    Örneğin; Nazi hekimlerin kronik hasta ve sakatları öldürmesi. Bu aslında bir cinayettir.
    Hekim yardımlı ölüm (Physician assisted suicide)
    Hekimin; kolayca hayatını sonlandırabilmesi amacıyla gerekli bilgi ve/veya aracı hastaya sağlamasıdır.
    Hayatlarını kolayca sona erdirmeleri için hekimin kişilere gerekli araç ve bilgiyi temin etmesidir. (öldürücü dozda uyku hapı, karbon monoksit gazı gibi)


    Ötenazi Üzerine Yasal Düzenlemeler
    Pasif ötanazi genelde birçok ülkede, farklı koşullar altında yasalken, aktif ötanazi çoğu ülkede yasaktır. Ötanazi başlığı altında tartışılan hekim destekli intihar (physician assisted suicide) genel olarak yasadışı. Amerika Birleşik Devletleri'nin Oregon eyaletinde hekim destekli intihar (physician assisted suicide yasaldır.
    Ötanazi Türkiye'de yasal değildir.
    Yürürlükte olan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'na ve TCK m. 85 kapsamında göre,
    -hastaya ötanazi uygulayan fail (hekim), tasarlayarak (taammüden) adam öldürme hükümlerine göre yargılanır ve ağırlaştırılmış müebbet (ömür boyu) hapis cezasıyla cezalandırılır. (AKTİF ÖTENAZİ)
    -hastanın öleceğini öngörmesine rağmen hastanın talebi üzerine doktorun tedaviyi sona erdirmesi taksirle öldürme kapsamında değerlendirilmektedir (PASİF ÖTENAZİ)
    -Bazı ülkelerde ötanazi yasal olmasa da, ötanazi faili cezaya çarptırılmaz.


    Ülkemizde yaşama hakkı vazgeçilmez olup kişinin üzerinde tasarrufta bulunabileceği bir hak niteliğinde değildir. Devletin sadece bireyin serbestçe yararlanmasını garanti altına almak amacıyla tanıdığı haklar, serbestçe tasarruf edilebilen haklardan olup, kişinin kendi yaşamı ve vücudu üzerinde, fiziki bütünlükte devamlı bir zaafa neden olan veya herhangi bir şekilde kanuna, kamu düzenine ve ahlaka aykırı bulunan tasarrufları yasaktır.

    Dünya Sağlık Örgütü ile Avrupa’daki Tabip Birliklerinin 1992 yılında Roma’da yaptıkları ortak toplantıda kişinin (hastaların) tıbbi bakım ve tedavi haklarının garantiye alınması konusunda varılan görüşbirliği 11 maddede toplanmış ve 10. madde de hastaların mevcut bilgi gereği ölçüsünde acılarının giderilmesi hakkına sahip oldukları 11. madde de ölümcül hastaların son günlerinde onurlu bir ölme hakkına sahip olukları belirtilmiştir. Böylece tedavisi mümkün olmayan hastaların, onurlu bir ölüm hakkına sahip olduğu kabul edilmiştir.

    Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 25. maddesine göre; “Kanunen zorunlu olan haller dışında ve doğabilecek olumsuz sonuçların sorumluluğu hastaya ait olmak üzere; hasta kendisine uygulanması planlanan veya uygulanmakta olan tedaviyi reddetmek veya durdurulmasını istemek hakkına sahiptir. Bu halde, tedavinin uygulanmamasından doğacak sonuçların hastaya veya kanuni temsilcilerine veyahut yakınlarına anlatılması ve bunu gösteren yazılı belge alınması gerekir. Bu hakkın kullanılması, hastanın sağlık kuruluşuna tekrar müracaatında hasta aleyhine kullanılamaz.”

    Faydasız Tedavi-Pasif Ötenazi
    Ülkemizde 1998’de yayınlanan Hasta Hakları Yönetmeliğinin 14. Maddesi, “Personel hastanın durumunun gerektirdiği tıbbi özeni gösterir. Hastanın hayatını kurtarmak veya sağlığını korumak mümkün olmadığı takdirde dahi, ızdırabını azaltmaya veya dindirmeye çalışmak zorunludur” ibaresi de, hastanın şifası mümkün değilse bile ağrısının giderilmesi gerektiğini ifade etmektedir. (Etyolojiye yönelik medikal tedavi yapmamak “faydasız” değidir)

    Amerikan Tıp Birliği (AMA), 1997’de boşuna tedaviyi tanımlamanın zorluğuna dikkat çekmiş; “herhangi bir tıbbi müdahale, hastanın yaşamını uzatma açısından faydasız olduğu zaman, hekimin görevini, hastanın konforu ve semptomların azaltılması, kapatılması yönünde ifa etme zorunluluğu vardır” diyerek açıklamıştır.

    Palyatif sedasyon, son dönem hastada, ağrı, solunum güçlüğü, deliryum, öksürük ve emosyonel gerginlik için sedasyona neden olan ilaçların kullanılması olarak tarif edilmiştir.
    1. Orantılı palyatif sedasyon: Hastanın ağrı çekmesini önleyici dozda analjezik tedavisini, sedasyon yan etkisi yapacağını bilerek uygulamaktır. Bilinç kaybına veya ölümü hızlandırmaya yol açma gibi yan etkileri göz ardı edilebilir orandadır.
    2. Bilinç kaybına yol açan sedasyon: Hastanın palyatif tedaviye rağmen, semptomları düzelmediğinde, hastanın uyutularak rahatlatılması hedeflenir. Aktif ötenazi ve yardımlı intihar ile karıştırılmamalıdır.


    TARTIŞMA
    Ötenazi taraftarı görüşler
    1. Hasta Özerkliği
    Hastanının kendi uygun gördüğü biçimde yaşamını sürdürme hakkını kabul ediyoruz. Öyleyse yaşamın sonlandırılmasını isteme de bir haktır.
    Bu hak "ötanazi” aracılığıyla kişilerin ölümlerinin biçim, koşul ve zamanlaması kontrolüne de izin vermesini sağlar.
    2. Yararlılık İlkesi
    Yaşamları önlenemez acı ve ızdırap içinde olan insanların acılarını dindirmek, huzur içinde ölümlerini sağlamak onların yararınadır.
    Acı içinde ölmekten korkanlar böyle bir alternatifin olması asla kullanmasalar bile psikolojik olarak hastalar için yararlı bir seçenek olacaktır.

    Bu argümana göre insan hayatını aktif olarak sonlandırmak ile yaşam sürdürme desteğinin çekilmesi arasında bir ayrım yoktur. Eğer biz solunum cihazını kapatmayı kabul ediyor isek ve böylelikle hastayı etik ve yasal olarak ölüme bırakabiliyor isek o zaman gerçekten hekimin morfin ya da potasyum enjekte ederek hastayı ölüme bırakması da etik bir davranış olmalıdır... Her iki durumda da hasta ölmektedir ve hekim her ikisinde de bilinçli olarak hastanın ölümüne yardım etmektedir. Solunum cihazını durdurmak kabul edilebilir ise, ötanazinin de kabul edilmesi gerekir.
    Ötanaziye izin vermenin pratikte kötü sonucu yoktur. Kötü görünen bu davranışın uygulandığında gelişecek “Buzda kaymak” (slippery slope) kaygılarıdır. Gerçek olaylarla ilgisi yoktur.



    Ötenazi karşıtı görüşler
    1. Özerkliğin Sınırları
    Ötanazinin özerklik ilkesi tarafından haklı çıkartılamayacağı üzerinedir.
    Toplum, kişilere kendi yaşamlarını sürdürmelerine izin verirken, biz onların her istediklerini yapmalarına izin veremeyiz, özellikle de hareket kalıcı biçimde özerklikten uzaklaştırıyor ise.
    Örneğin, insanların anlaşarak düello etmelerine ve kendilerini köle olarak satılmalarına izin verilmediği gibi….

    Kanuni düzenleme ile yasal hale getirmenin sakıncaları
    -Kıstlı kaynakların tüketilmemesi için ötenaziye teşvik sonucunu doğurabilir
    -Terminal dönem hastalar bakımdan mahrum kalabilir
    Ailelerin, ekonomik, ruhsal ve öteki yüklerden kurtarmasını sağlayacağı için hastaları zora sokacak ve ötanazi istemesi konusunda sosyal baskı oluşabilecek bu da hekim-hasta ilişkisini bozabilecektir.
    Yararlılık- Zarar vermeme ilkesinin Hekim açısından yorumu
    -Hekim hasta zararına davranmamalıdır
    -Eğer hastanın hayatı sona eriyorsa, bu hastalığından dolayıdır; hekimin eyleminden değil.

    Buzda kaymak (slippery slope) argümanı
    Ötanazi anlayışı zamanla çocuklara, sakatlara ve yaşlılara kadar uzanacaktır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ubi Panis ibi Patria -- 1 Haziran 2020; 1:28:11 >







  • https://www.youtube.com/watch?v=RxdAHdAPOx0&feature=youtu.be

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • İnsan kendiyle alakalı kararları kendisi alabilir.Ötenazinin tek sıkıntısı telafi şansı tanımaması

    İntiharın felsefesine hiç girmedim
  • Keşke copy paste değil de konu nezdinde özgün bir masaya yatırma işlemi yapsaymışsın.
  • ÖTENAZİ İNTİHARDIR. GERİSİ İÇİ BOŞ CÜMLELERDİR...

  • ötenazinin sadece bir hastalığın tedavisinin olmadığı, bu hastalığın insana acı verdiği zamanlarda insanın bunu istemesi halinde izin verilmesi gerektiğini düşünüyorum. diğer durumlarda; depresyon, bunalım yada duygusal sebeplerle yaşamı red etme isteğinin elbet bir çaresi olduğunu düşündüğüm için böyle durumlarda ötenazinin izin verilmesini doğru bulmuyorum. çünkü insan her zaman doğru kararlar alamıyor, duygusal ve psikolojik sebeplerden ötürü.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Belli bir süre tanınabilir belki dediğiniz psikolojik rahatsızlıkları olan kişilere. Fikirlerini değiştirmezlerse yapılabilir diye düşünüyorum.

  • Kanser, ağır engel gibi durumlarda, söz konusu kişinin rızası varsa ötenazi kartı olabilir. Ama sapasağlam, işi olan durumu iyi olan adama elbette ötenazi olmamalı.


    Ama bana soracak olursanız genel olarak ötenaziye karşıyım. Bu arada İspanya'da yasası kabul edilmiş.

  • Bence sağlıklı veya değil, isteyen her insanın ötanazi hakkı olmalı. Yaşamak bir haksa ölmek de bir hak olmalı. İkiyüzlülüğe, bencilliğe gerek yok.

    Bu arada ötenazi değil, doğrusu ötanazi olacak.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kartal Göz -- 27 Haziran 2021; 10:7:22 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.