Şimdi Ara

Muhammed'in ve Arapların Basit Matematiksel Hesaplamayı Bilmeme Olasılığı Olabilir mi?

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
13
Cevap
1
Favori
1.657
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Bir çok yerde Kur'an da matematik hatası vb. ifadelerle Kur'an'ın insan yazımı olduğunun kanıtı olduğu iddia edilen miras paylaşım ayetlerine eleştiriler mevcuttur. Bu eleştirilerde ise bir çok sorunun cevaplanmamış olması benim kafamı kurcalar. Bir çok kez kendilerine destek olarak Sünni tarihini gerçek kabul ettiklerini görmüşümdür. Halbuki Şiilerdeki bu ayetlerin uygulanışı çok farklıdır. Yani Muhammed sonrası Araplarda miras paylaşımında da mezhepleşmeye göre hareket edilmiştir. Öncelikle ayetleri yazayım:

    Nisa Suresi:

    11. Allah, size, çocuklarınız hakkında, erkeğe iki dişinin payı kadarını emreder. ikiden fazla kız iseler, bıraktığının üçte ikisi onlarındır.Eğer kız bir ise yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığı maldan, ana babasından her birinin altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da (yalnız) ana babası ona varis oluyorsa, anasına üçte bir düşer. Eğer kardeşleri varsa, anasının hissesi altıda birdir. yapacağı vasiyetten ya da borcundan sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan, hangisinin size daha faydalı olduğunu bilemezsiniz. Bunlar, Allah tarafından farz kılınmıştır. Şüphesiz Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.


    12. Eğer çocukları yoksa, karılarınızın geriye bıraktıklarının yarısı sizindir. Eğer çocukları varsa, bıraktıklarının dörtte biri sizindir. yaptıkları vasiyetlerin yerine getirilmesi, yahut borçlarının ödenmesinden sonradır. Eğer sizin çocuğunuz yoksa, bıraktığınızın dörtte biri onlarındır. Eğer çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. yaptığınız vasiyetin yerine getirilmesinden, yahut borçlarınızın ödenmesinden sonradır. Eğer kendisine varis olunan bir erkek veya bir kadının evladı ve babası olmaz ve bir erkek veya bir kız kardeşi bulunursa, ona altıda bir düşer. Eğer birden fazla olurlarsa, üçte birde ortaktırlar. zarar vermeksizin yapılan vasiyetin yerine getirilmesinden, yahut borcun ödenmesinden sonra yapılır. Allah'ın emridir. Allah, hakkıyla bilendir, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)

    13. İşte bu (hükümler) Allah'ın koyduğu sınırlarıdır. Kim Allah'a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere sokar. İşte bu büyük başarıdır.

    14. Kim de Allah'a ve Peygamberine isyan eder ve O'nun koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu ebedî kalacağı cehennem ateşine sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır.

    Bir de son ayet vardır:

    176. Senden fetva istiyorlar. De ki: "Allah, size "kelâle" (babasız ve çocuksuz kimse)nin mirası hakkında hükmünü açıklıyor: Çocuğu olmayan bir kişi ölür de kız kardeşi bulunursa, bıraktığı malın yarısı onundur. Eğer kız kardeşi ölür ve çocuğu da bulunmazsa, erkek kardeş ona varis olur. Eğer kız kardeşler iki iseler, bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kardeşler erkekli kızlı iseler, o zaman erkeğe, iki kızın hissesi kadar vardır. Sapmayasınız diye Allah size açıklıyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.
    https://kuran-ikerim.org/meal/diyanet/nisa-suresi

    Sorularım şunlar:

    1- Sizce Muhammed bu ayetlerin matematiksel olarak günümüzde iddia edilen gibi "saçma" olduğunu görmedi mi?
    2- Sizce Muhammed bu ayetler ile kurucusu ve lideri olduğu Arap devletinde miras paylaşımını nasıl yaptı? Her gün bir sürü insanın öldüğü bir devleti yönetti neticede.
    3- Sizce Araplar 11 ve 12. ayetlerdeki "matematiksel saçmalığı" görmedi mi?
    4- Sizce 176. ayetin söylenmesi Arapların kelale hariç 11 ve 12'ye göre miras paylaştırabildiğini neden/nasıl göstermez?

    Bu 4 soru mantıklı şekilde cevaplanmadığı takdirde;

    5- Sizce Kur'an'ın insan yazması olduğunun kanıtı olarak bu ayetler sunulabilir mi?



  • 1. Evet görmedi
    2. Çünkü hata bariz bir hata değil. Spesifik durumlarda geçerli bir hata. Muhammed'in yönettiği devlet dediğin şimdiki bir ilçe kadar nüfusa sahip. Ayrıca her din kendi şeriatını uyguluyor. Herkese Kuran'a göre hüküm verilmiyor.
    3. Hadislere göre durumu ilk farkeden Ömer. Daha doğrusu farketmiyor, bahsettiğim spesifik durumlara uyan bir miras davası çıkıyor karşısına ve apışıp kalıyor.
    4.Bu maddeyi anlamadım.
    5. Evet kanıtlar. Hatta muslumanken bende ilk şimşek çaktıran mevzu bu idi. Çünkü kelimleri istediğiniz gibi eğip bukebilirsiniz ama rakamlar yalan söylemez.
  • 1. Bunu diyerek Muhammed'in basit matematikten anlamadığını iddia etmiş oluyorsun.

    2. Bariz bir hata olmadığını iddia etmekle Muhammed'e sürekli soru soran ve açığını kovalayan inanmayanların da matematikten hiç anlamadığını iddia etmiş oluyorsun. İkinci husus ise bu ayetleri söyledikten sonra ölen hiç kimsenin mirasının Ömer zamanına kadar sıkıntı çıkarmadan paylaşıldığını iddia ediyorsun. Şunu unutuyorsun eşin pay aldığı hiç bir mirası 1e 1 paylaştıramazsın. Ya mirastan paylaştırılamayan fazla miktar kalır ya da miras paylaşımı yetmez. Bariz bir hata olmaması durumu nedir sana göre? Eşlerden birisi diğerinden %99.9 önce ölecek eğer ölüm doğal ölüm ise. Benim yaşadığım yer 80 bin nüfuslu ve her gün en az 1 kişi ölüyor. Muhammed zamanında daha fazla olmalı ölümler mantıken. Yani küçük bir ilçe nüfusu iddian da Muhammed'in epey miras paylaştırması gerektiğini söylüyor.

    3. Şii mezhebi bambaşka uyguluyor miras paylaşımını. Ehli sünnetin tarihini neden işine geldiğinde doğru kabul ediyorsun? Şii mezhebinin din dışı olduğu algısı mı devam ediyor hala sende yoksa? Malum bu ülkede verilen din eğitimi öyle söylüyor.

    4. 176 Sana kelaleden soruyorlar diye başlıyor. Araplar 11 ve 12yi anlamamışsa neden kelale eksik diyebiliyorlar Muhammed'e? Yani miras paylaşımında 11 ve 12 yeterli değilse sizin sorduğunuz gibi ula Muhammed 1 eş 1 baba 2 kız 3 erkek olduğu durumda nasıl paylaştıracağız mirası diye neden sormamışlar?

    5. Kur'an ı ilk okurken zaten başlarda idi bu ayetler ve düpe düz saçmalık olarak görmüştüm ayetleri. Yani bu anında olmuştu bende, sanırım sende de benzeri bir durum olmuş. Bu insan aklıdır anında bilgisine göre analiz eder yaşadığını. Senin şunu açıklaman lazım kumar oynayarak kurbanda bölüşüm yapan bir toplumda idi Muhammed'in toplumu. Yani kesirleri bilmeliler ki Muhammed de 3te 2, 6da 1 vb. ifadeler ile miras paylaştırabilsin. O zaman Muhammed bu ayetleri okuduğunda nasıl senin benim gibi tepki vermediler? Muhammed'in 11 ve 12yi tamamlayıcı ayet söylememesi bunun yerine kelale ile ilgili ayet söylemesini nasıl açıklarsın?


    Benim sorduğum ilk 4 soruyu pek düşünmeden bilindik iddiaları sürdürdün. Ben mantık zemininde düşünmen için soru kalıbıyla cevap verdim sana. Cevap vermek zorunda değilsin yeni sorularıma. Ben inanmasam da bu ayetlerle Muhammed'in miras bölüştüremeyeceğini kabul ederdim. Zira ben bu soruları inanmadığım zamanda sordum. Ha bu Muhammed nasıl 11 ve 12 ile 1e 1 miras bölüştürdü? Ben bu soruya cevap veremedim. Siz nasıl Muhammed bölüştürebildi diyorsunuz onu çözmeye çalışıyorum. Ayetlerde 1den eksik olduğunda kalan miras ne olur da açıklanmıyor 1den fazla olduğunda ne yapılır da açıklanmıyor ama düz bakıldığında eşin olduğu her paylaşım mirasın 1-1 paylaşılmasını imkansız kılıyor. Ya eksik olacak ya da fazla.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi torlofan -- 30 Haziran 2020; 23:34:0 >
  • ben daha zekiyim diyorsan bütün forum beraber sana gülüyoruz...inanan inanmayan dahil.



    senin matematik dediğin insanın şu anda bildiğini sandıklarının hesabından ibarettir asıl olan... en başta sen...hiç bir insanın aslında bir şey bilmediğidir.


    kur an kendini bir şey sanan insana değil kalbi temiz olan insana yazılmıştır onlar anlar sen takılma yolun daha uzun ileride sen de anlarsın.


    7 milyar kişi anlamadı ben anladım diyorsan yok öyle bir şey matematik hocan seni kandırmışMuhammed'in ve Arapların Basit Matematiksel Hesaplamayı Bilmeme Olasılığı Olabilir mi? 


    ey büyük allahım hala bu insanları nimete boğacak kadar merhametli olmana şaşırıyorum



    KUR AN DAN ÖNCE KADINLARIN HİÇ BİR HAKKI YOKTU MALDILAR DOĞDUKLARINDA İNDİRİLDİĞİ HALK FAZLA DOĞAN KIZ ÇOCUKLARINI ÖLDÜRÜRDÜ



    ALLAH buna razı olmamış ama o zamana kadar öyle yapmış erkek halkı da dinden çıkarmayacak 2 ye 1 hak razı görmüştür eğer 2 ye 2 hak ön görülseydi düne kadar kız çocuklarını öldüren bu insanlar onlar bizimle bir mi diye isyan edeceklerdi yine olan kadınlara olacaktı 2 ye 2 tam eşitlik günümüzde bile tamamen sağlanamamıştır


    çünkü o zaman cahil olan insan hala tam anlamıyla medenileşememiştir


    erkek milletinin gururu kadın milletinin mal hırsı düşünüldüğünde erkeğin evi yönetecek kadar hak alması hala doğrudur belki ileride


    ben üniversite okudum akıllıyım diyene hayat tecrubesi yanında bildiklerinizin hiç olduğunu bildirelim


    allah ne nimet verdiyse sizin bildim buldum dediğiniz o dur o nimeti vermese insan yoktan bir şey var edemez şükür etse bari


    yer çekimini buldum hikaye o yer seni sen buldum demeden önce de çekiyordu elektriği bulmadan milyar yıl önce bulutlar şimşek üretiyordu arşimet kaldırma kuvvetini bulmadan milyonlarca yıl önce odunlar su üstünde yüzüyordu


    fazla okumak sigortaları attırır


    bu sebeple en cahil insan bile şükür ederken siz bomboş kibirle görmez ortada geziyorsunuz.


    allah o zamanki insan için anlayacagı adalet neyse o şekilde bildirmiştir bunu geliştirecek insandır çünkü kur an son uyarıdır


    dış güçlerin elemanlarına bu milletin insanlarını dinlerinden soğutamazsınız diyoruz ve kur an ın o zaman ki insanın anlayacağı dilden indiğini hatırlatıyoruz

    güncellemek akıllı nın işi



    aklı olana zor değil.



    müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz çünkü kimse yemez bunları.


    siz size nimet verene saygı duyun yeter kur an ı ileride yaşadıkça zaten anlarsınız sizden daha bilgisiz insanların aklına uyup size nimet veeene saygısızlık etmek iyi insana yakışmaz onun büyüklüğünü er geç her insan anlar anlamayan susacak ve bekleyecek.



    zamanı gelecek.



    sünniler ve şiiler miras kavgasına düştüler peygamberimizden sonra bu sebeple milyonlarca can boşa gitti


    allah herkesi uyardı önemli olan allah ın takdirine uymaktır insan mendi aklına uyarsa sonuçları acı olur ve onlara şu denir allahın hesabını görmeyen insanın hesabında boğulur.



    ALLAH ŞAHİT ben kur an da okuduğum tek bir harfin bile yanlış olduğunu görmedim


    üstteki yazıyı okuyan her akıllı insan da görmez


    çoluk çocuk kandırıyoruz akıllarını bulandırıyoruz diyorsanız hatırlatayım



    TÜRK MİLLETİ ZEKİDİR.




    https://forum.donanimhaber.com/her-seyi-unutun-2-cesit-insan-vardir--151358009#151358147




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi pspsexer -- 7 Aralık 2021; 5:39:12 >
  • Muhammed matematik bilmiyor muydu , nasıl bu kadar bariz bir hata yapabilir ? Matematik bildiğine göre bunlarda hata olamaz.

    Burada Kur'an'ı insanı baglamdan çıkardığın için birseyler kafanda oturmuyor bana kalırsa.


    İlk olarak Kuran dediğin kitap durup dururken bir anda oluşmuş mucizevi birşey değil. Günün anlam ve önemine göre peygamber dediğimiz şahıs o gün nasıl bir problemle karşılaşırsa odasına veya mağarasına çekilip düşündükten sonra geri gelip söylediği birkaç cümlenin birikimi ile 40 yılda oluşmuş sözlü bir eser.


    İkinci olarak bir önceki oaragrafla bağıntılı olarak bu ayetler steril ortamda kendiliğinden gelmiyor. İ an yaşanan görece acil bir duruma çözüm üretmek adına çok kısa sürede pat diye peygamberin bunları söylemesi gerekiyor. Nitekim mirası düzenleyen matematiksel olarak sorunlu ayetlerin savaşta ölen bir sahabenin ardından erkek mirasçıların tüm mirasa konma çabasına karşın maktulün karısı ve kızlarının itirazı üzerine anlık bir krizi çözmek için inmiş olduğunu ogrendiginde belki peygamberin niçin etraflıca düşünmeyin bu hatayı yapmak durumunda kaldığını anlarsın.

    Son olarak buradaki hatayı niçin Ömer farketti demişsin. Yine Nisa suresinin ortaya çıktığı tarih hicretten 5 6 yıl sonrası olarak kabul ediliyor ve peygam bu ayetten 4 5 yıl sonra vefat ediyor yani bu ayetin peygamberin hayatının son demlerinde geldiğini de hesaba katmiyorsun. Sanki 40 yıldır varmış gibi yorumladığı için yine hataya dusuyorsun.


    Olaylara insan gözüyle baktığında , bu bağlama indirdiginde pekcok şey daha açık hale geliyor.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 11 Aralık 2021; 12:37:58 >
  • Periah kullanıcısına yanıt

    Ne zamandır girmiyordum bu bölüme gireyim ne var ne yok diye dedim ve aylar önce açtığım konuya mesaj yazılmış ve site bana bildirim göndermemiş. Senin mesajın bana hitaben yazılmış gibi duruyor.


    Şu Arap tarihinin saçma iddialarına sarılmadan mantığınla hareket etmeni öneririm. Bir ayet bir olay üzerine inmişse ayet kendisi bunu belirtiyor zaten. Sana şundan soruyorlar gibi. Yok o oldu da ayet indi iddiası saçmalıktan başka bir şey değil.



    Şiilerde sıralama olduğunu okudum ve ayetlere bakıldığında önce sonra ifadeleri geçmese de bir sıralamanın olduğu zorunluluğu var diğer türlü asla miras paylaştırılamaz. Sunniler ise erkeklere daha çok pay verecek şekilde payda eşitleme gibi bir saçmalık uydurmuşlar ve bunu da adaleti ile ön plana çıkan Ömer üzerinden iddia etmişler.


    Anlık krizi çözmek için kullanıldığını farz edelim. 3 gün sonra başkası ölmedi mi bu Muhammed'in devletinde? Azıcık mantığını çalıştır. Ben 80bin nüfuslu bir yerde yaşıyorum ve her gün en az 1 kişi ölüyor bizim burada, sela verilmeyen gün yok. Bahsettiğin 5-6 yıl içerisinde kaç kişi ölmüştür sence bu Muhammed'in devletinde? Kaç kişinin mirası sizin iddia ettiğiniz şekilde paylaştırılabilir? Hiç hesap ettin mi?


    Ben olaya insan gözüyle bakıyorum ve Muhammed'in bu ayetlerde sıralama yapılmazsa asla ve asla miras paylaştıramayacağını görüyorum sen ne görüyorsun?

  • torlofan T kullanıcısına yanıt

    Ortada bir matematiksel hata olduğu için yani pay ve paydanın uyuşmadığı durumlar ortaya çıktığı için herkes kafasına göre düzenleme yapmış durumda. Burada Sünnilerin yaptığı düzenleme Şiilerin yaptığı düzenlemeden daha mantıklı çünkü Şiiler tamamen kafalarına göre bir öncelik sırası uydurarak bu eksik çıkan paydayı en önde saydıkları kimselere verme eğilimindeler.


    Sünniler ise oran orantıda eksik veya fazla çıkan kısımları payları yeniden ölçekleyerek yani vucuda uymayan bir kıyafeti sündürme yoluyla uydurarak Kuran'a uygun bir biçimde çözmeye çalışmışlar. Sünnilerin yönteminde bir keyfiyet yok herhangi bir kimseye kafalarına göre öncelikde tanımıyorlar sadece payları yeniden Kuran'daki orana göre ölçekleyerek sündürüp uyduruyorlar. Burada senin erkeklere daha çok veriliyor saçmalığı dediğin şey Kuran'da erkeklere verilen pay daha çok olduğu için bu ölçek eksik veya fazla kısımlar yeniden hesaba katılarak ölçeklendiğinde payı çok olanın daha çok veya daha az etkilenmesine yol açıyor doğal olarak pay ve payda da çıkan eksik veya fazla kısuımların durumuna göre.


    İkinci noktaya gelirsek. Kuran'da geçen ayetler hep olay üzerine inmiştir. En basitinden peygamberin evlatlığının karısı ve üstüne akrabası olan bir kadını Arap göreneklerine aykırı olmasına karşın nikahına aldığı durumda bunu o gün inen bir ayetle çözmüş olması durumu var. Bugün akraba evliliğinin genetik hastalıkların en büyük kaynaklarından olduğunu ve light ensest bir durum olduğunu varsayarsak açıkçası doğayla ve geçtim doğayı ortadoğu ve hindistan coğrafyası dışındaki topluluklarda kınanan bu uygulamayı arap dünyasında bu şekilde meşrulaştırarak belki de pekçok acıya, sakatlığa, hastalığa yol açan bu uygulamayı şahsi bir arzuyu çözmek için din kullanılarak meşrulaştırıldığı pekçok örnek vardır.


    Bu ayet meselesininde dediğim gibi ortaya çıkan bir miras kavgasını çözmek için o günlerde indirildiğine dair yazıları okumuştum. Tabi sen bütün bu bilgileri reddedip Kuran'ı steril bir kitap zannetmeye devam edebilirsin fakat burada yaptığın gibi Araplar mateamtik bilmiyor muydu, peygamber ölmeden kısa süre önce gelmiş bir ayetin sorunlu olduğu neden sonra ortaya çıktı gibi aslında kendine sorman gereken ve nesnel bir hatayı sözel laf kalabalıkları içine boğmaya çalıştığın anlamsız monologlar ortaya çıkartıyorsun.


    Ortada bir hata var ve bu hata Arapların matematik bilmemesinden ziyade insanın doğasından gelen bir insan hatasını gösteriyor sadece (Senin matematik biliyor olman matematik içeren bir yazı yazarken hata yapmayacağın anlamına gelmez, senin bir metinde bir sorunu çözerken hata yapmış olman eğer o hata sadece bazı spesifik durumlarda ortaya çıkıyorsa ve sen bu metin yazıldıktan sonra sadece 4 - 5 yıl kadar yaşayabildiysen senden sonra da ortaya çıkabilir. bunlar senin iddia ettiğin kadar olasılıksız birşey değil. Çünkü Nisa Suresi yazıldıktan kısa süre sonra Peygamber ölüyor zaten.) . Bunun neden olabileceğine dairde pekçok olasılık var, bende bu olasılıkları dillendirdim.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 12 Aralık 2021; 5:16:12 >
  • Periah kullanıcısına yanıt
    627 yılından 632 yılına kadar Muhammed'in devletinde ölen kişilerin hiç birinin eşinin sağ olmaması olasılığı var mıdır?

    Eşin sağ olduğu hiç bir durumda miras paylaşımının yapılamadığını görmüyor musun?
  • Her miras meselesinde sürekli anlaşmazlık olur, ve devlete gidilir diye bir durum yok ki. Basit insan için kural bellidir. Üç aşağı beş yukarı basit bir çerçeve çizilmesi de zaten yeterlidir. Erkek evlat der ki “anne şu üç tarla bir öküz iki inek ve dört köle benim.
    Şu köleler ve şu inek de kızkardeşime gitsin, ben zaten sana bakarım. Geçinip gideriz, babamın evi de annemin olsun.

    Aile içinde zaten her şey çoğunlukla genel esaslar uyarınca takribi bölüşülür, çoğunlukla da anlaşmazlık olmaz. Oluyorsa da kızdan geliyorsa itiraz, günümüzde bile iş “sen kadınsın anlamazsın sus”a döner. Matbaa yok bir şey yok, haklarını savunacak kaç kadın var?

    Bugün bile anadoluda kabaca iki bana bir kadınlara denir geçilir. İtiraz eden kadına da yanacaksın denir. Çok yakınımda oldu. Kadıncağız onca fakirliği içinde erkek kardeşlerinin vermediği paylar yüzünden kocası da kanser, fakirlikle sınandı!


    O dönemde anlaşmazlıkta gidilen kadı da kalkıp “aman payda hatası var” demez ki, “bir hikmeti vardır, ben göremiyorum” der. Ön kabul vahiy olduktan sonra, toz konduracak hali yok. Kusuru kendinde arar gıkını çıkarmaz.

    İçtihatların ortaya çıkması zaman alır. Kabilelerde zaten genellikle kabile başkanı halleder biter. Hamile köleler kaç sayılıyordu acaba bak onu merak ettim ama. Paya nasıl yansıyordu? Daha önce yazmıştım hisseli bir kadın köle hamile kalınca diğer hissedar bebeğin yarısının malı kalması gerektiğini iddia etmişti. Aralarında halletseler bugün okuyamayacaktık o durumu.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi cemsinan -- 12 Aralık 2021; 9:27:16 >
  • cemsinan kullanıcısına yanıt

    Sana da sorayım madem sen kaşındın;


    Eş öldü ve diğer eş sağ çoluk çocuk var Muhammed nasıl miras bölüştürdü?


    Nasıl görmüyorsunuz eşin pay aldığı hiç bir durumda bu ayetlere düz bakarak mirasın bölüşülemeyeceğini.


    Şu iddianızdan da vazgeçin, Muhammed zengin bir tüccar olan Hatice ile evli idi. Nasıl kadınlar kandırılıyormuş da bilmem ne de. Koca Mekke'de bir tek Hatice miydi malı mülkü olan kadın?


    Bir de kadı türedi Muhammed zamanında yaşayan, maşallah tarihi yeniden yazıyorsunMuhammed'in ve Arapların Basit Matematiksel Hesaplamayı Bilmeme Olasılığı Olabilir mi? 



  • Dinsizler birbirine girdi tarihi yeniden yaziyor yetisin

    Yazik la

    Bu millet adam olmaz sen kes biletlerini bas tekmeyi gitsin

    Muhammed'in ve Arapların Basit Matematiksel Hesaplamayı Bilmeme Olasılığı Olabilir mi?

    Avrupalılar taş devrini yaşarken oralarda ilim vardı.

    Kimsenin lafına kanmayın

    Muhammed'in ve Arapların Basit Matematiksel Hesaplamayı Bilmeme Olasılığı Olabilir mi?

    Onlar kördür.

    Bu bilim adamları kur an ı okumamış olsalardı burunlarının ucunu bile göremezdi

    Ha araplar asıl şimdi altın parlamasıyla kör oldular o ayrı.

    Bir de hazreti Muhammed s.a.v diyeceksiniz

    Biz hazreti İsa ya İsa deyip terbiyesizlik ediyormuyuz hic bir musluman boyle dusmez.

    Farkimiz bu.

    Yiyiyorsa bunu cikip milletin icinde yapin da gorelim.klavyeden atmak kolay

    Birilerinin yurt disindan islami hedef alan yazilar yazdirip turk gencligini hedef aldigini herkes bilsin goruyorsunuz zaten forumdan her yerdeler biz sukur yazinca hemen siliniyor beyler klavye show yapiyorlar

    Tesaduf degil uyanik olun.

    Muhammed'in ve Arapların Basit Matematiksel Hesaplamayı Bilmeme Olasılığı Olabilir mi?

    Aha ispati...

    HİC BİR ölümlü size onu anlatamaz

    Kimsenin sizi kandırmasına izin vermeyin onu ancak yaşayıpta görürsünüz
    Baska yol yok aranıza hiç bir aciz insanı koymayın

    İnsan acizdir derdi mal mülktür kimsenin haddine degil

    Kanmayın


    Muhammed'in ve Arapların Basit Matematiksel Hesaplamayı Bilmeme Olasılığı Olabilir mi?


    Muhammed'in ve Arapların Basit Matematiksel Hesaplamayı Bilmeme Olasılığı Olabilir mi?


    Yoksa kandırılırsınız.

    Muhammed'in ve Arapların Basit Matematiksel Hesaplamayı Bilmeme Olasılığı Olabilir mi?

    Onlar şeytanı hiç eleştirmezler

    Sizce de yaptıklarının şeytan ın yapmak istedikleriyle birebir aynı olması tesaduf mü


    Muhammed'in ve Arapların Basit Matematiksel Hesaplamayı Bilmeme Olasılığı Olabilir mi?

    İnternette kötülüğün yayılması tesadüf mü

    Değil.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi pspsexer -- 15 Aralık 2021; 4:23:41 >
  • Miras paylaşımında eksik veya fazla çıkması:


    Soru Detayı

    - Nisa, 4/11,12,176 ayetlerine göre miras; bir adam öldü ve geride üç kız evlat, bir ana, bir baba ve eşini bıraktı. Üç kız evlata mirasın 2/3 ü, ana ve babanın her birine 1/6, karısına 1/8 kalacaktır. (2/3)+(1/6)+(1/6)+(1/8 )= 27/24 = 1,125 bulunur! (1,0 olması gerekirdi!..)


    - Bir adam ölür ve geride anası, karısı, ve iki kızkardeş kalır. Anaya mırasın 1/3 ü, karısına mirasın 1/4 ü, iki kızkardeşe de toplam 2/3 ü kalacaktır: (1/3)+(1/4)+(2/3)= 15/12= 1,25!.. Neden 0,25 fazla çıkıyor.


    ???


    Cevap


    İnkârcıya göre miras âyetlerinde belirtilen paylar hesapsız belirtilmiştir, bu yüzden uygulamada miras paylardan az olabiliyor ve bir kısım (sona kalan) mirasçılar pay alamıyor; bunu da Allah yapmayacağına göre...


    Bu Amerika'yı yeniden keşfettiğini zanneden bilgisiz inkârcıya (kimse,o) hemen bildirelim ki, ortaya koyduğu mesele İslâm'ın ilk devrinden beri bilinmektedir; maksat anlaşılmış, çözüm oluşturulmuş, buna göre uygulama yapılmış ve hiçbir mirasçı mahrûm bırakılmamıştır. "Payların mirastan fazla geldiği" ifade ve düşüncesi bilgisiz inkârcıya aittir, doğrusu ise payların, mirastan değil, hesap gereği olarak paydalar eşitlenince paydadan fazla olabildiğidir. Böyle bir "mirasçılar tablosu" karşımıza çıktığında çözüm, paylar toplamının payda olarak alınmasından ibarettir, çok eski zamanlardan beri bilinen bu hesaplama usûlüne "avl" denmektedir.


    Verilen birinci örneğe göre uygulama şöyle olacaktır: Paylar toplamı 27 olduğuna göre payda da 27'ye çıkarılacak, miras 24'e değil, 27'ye bölünecek ve her bir mirasçı, Kur'ân'da belirtilen payını, 27'de 16, 4, 4, 3 olarak (bu oranlarda) alacaktır.


    Bazen de payda, paylar toplamından fazla olabilir, bu duruma "reddiyye" denir, çözümü de artan payın, karı ve koca dışındaki mirasçılara yine âyetlerde bildirilen oranlarda paylaştırılması şeklindedir. Bu çözümler kısmen hadîslere, kısmen de ictihada dayanmaktadır. İslâm'ın kaynağı da yalnızca Kur'ân değil, aynı zamanda -ona aykırı olmayan, onun maksadını ve delâletini esas alan- sünnet ve ictihaddır. (Prof. Dr. Hayrettin Karaman)


    Bu konuda birkaç noktayı da belirtmekte yarar vardır:


    Bu meseleyi bahane ederek zihinleri bulandırmaya çalışanlar belli dinsiz mahfillerdir. “Bir delinin bir göle attığı bir taşı yüz akıllı çıkaramaz.” şeklinde bir söz vardır. Meslekleri tahrip olan bu insanların işi kolaydır. Ancak, tahribatı tamir etmekle uğraşan inanan insanların işi gerçekten zordur.


    Doksan dokuz kapısı açık olan bir sarayın -anahtarını bulamadığımız- bir tek kapısının kapalı olması, o sarayın boş bir yer olduğunu göstermez. İman sarayının varlığını ispat eden ve onun kapılarını açan binlerce delil anahtarı vardır. Bizim elimize henüz geçmeyen bir tek delil yetersizliğinden ötürü, İslam ve iman sarayının içi hakikatlerden boş bir şey olduğunu söylemek, akıl, mantık, iz’an ve insaftan mahrum kalmanın bir göstergesidir.


    Miras hukukundaki avl ve reddiye meselelerinin, Kur’an’daki hesaplama metoduna hiçbir aykırı tarafı yoktur. Kur’an’da -deyim yerindeyse- mirasın paylaşımı konusunda gereken formüller verilmiş, hesabın nasıl ve hangi ölçüler kullanılarak yapılacağı hususu gösterilmiştir. Yoksa, verilen bu sayıların dışında bir artma veya eksiltmeye gidilemeyeceğine dair bir ifadeye yer verilmemiştir. Söz konusu ayette zikredilen “Allah’ın hududu / sınırları” ifadesi, orada verilen sayıların sabitliğini değil, onların (üçte bir, dörtte bir gibi) metodolojik olarak hesaplamalarda baz alınmalarının gerekliliğini ve paylaşım tablosu ne olursa olsun, bu ölçülerin değişmezliğini vurgulamaya yöneliktir.


    Allah’ın hesabı iyi bilmediğini söyleyenlerin Allah’ı, peygamberi ve Kur’an’ı tanımadıkları, inanmadıkları ve bilmediklerinin göstergesidir. “Cennet adam istediği gibi cehennem de adam ister.”


    Kur’an’ın miras paylaşımı konusunda ortaya koyduğu formülü, hiçbir eksi-artıya izin vermez bir vizyona sahip değildir. Bunu böyle düşünmek, “Allah’ın gücü her şeye yeter, öyleyse, iki kere ikiyi beş olacak şekilde bir hesaba bağlasın; erkeği kadın, kadını erkek yapsın...” gibi hezeyanlarla paralel fikir beyan etmek anlamına gelir.


    Hiçbir beşerî güç, Allah’ın miras paylaşımı konusunda bir formül olarak ortaya koyduğu hesap tablosundan daha âdil, daha sağlam, daha geçerli, daha merhametli bir tabloyu ortaya çıkartamaz.


    Hiçbir artı-eksiye mahal bırakmadan, bütün miras paylaşımlarını tek-değişmez hesap tablosuyla gerçekleştirmek, imkân haricindedir. Hiçbir insan şimdiye kadar böyle bir formül bulamamış ve bundan sonra da bulamayacaktır.


    Kur’an -deyim yerindeyse- temel yasalar, temel prensipler kitabıdır. Detayları, elçisine ve insanın aklına havale etmiştir. Namazın vakitlerini, kılınış şeklini Hz. Peygamber (a.s.m)’den öğreniyoruz. Büyük alimler, orada bulamadıklarını da içtihat yaparak meseleleri ortaya koymaya çalışmışlardır. Dünya ve ahiret hayatının bütün yönlerini ders veren Kur’an’ın her türlü detaya yer vermesi düşünülebilir mi? Milyonlarca eserde yazılan, tefsir, fıkıh, hadis, kelam, tasavvuf gibi disiplinlerin hepsinin kaynağı olan Kur’an’ın veciz ifadesi/çok az sözle çok geniş manaları ifade eden üslubu olmazsa, binlerce Kur’an’ın olması gerekirdi.


    Miras konusu da bu prensibin dışında değildir. Onu da Kur’an’da temel prensipleriyle yer aldığını görmekteyiz.


    Kur’an, miras hukukunu ortaya koyarken, ölüye yakınlık sırasına göre belli paylara sahip olanları tespit etmiş, bu payları tespit ederken, onları temel paylaşım hesapları çerçevesinde formüle etmiştir.


    Pay ve paydaların her zaman birbirine denk olmayacağını en iyi bilen elbette Allah’tır. Bu sebepledir ki, avliye ve reddiye meselelerinde olduğu gibi, pay ve paydaların eşit olmadığı yerlerde Kur’an’ın temel formülleri esas kabul edilir. Bu esastan çıkarılan hükme göre işlem yapılarak uygulanır. Bu durum, matematiksel olarak bir kesrin genişletilmesi veya sadeleştirilmesi işlemine denk düştüğü için, kesrin değeri, yani ayetteki ana formül değişmemiş olur.


    Avl ve raddiye meselesi -bilindiği üzere- bir feraiz meselesidir. Mirasın pay sahiplerine düzgün bir şekilde bölüşememesinden kaynaklanan hususlardır. Bu bir hata değil, ince bir matematik hesaptır. Bunlar, doğrudan Kur’an’da olmamakla beraber, yine de kitap-sünnet çerçevesinde yapılan hesaplarla ilgilidir ve varlığı Allah’ın kitabına da ters düşmez.


    Söz gelimi, sizin üç elmanız olsa ve bunları dört kişiye bölmek zorunda kalsanız, “Allah neden bu üç elmayı her birimize / dördümüze de birer tane düşecek şekilde bir sistem kurmamıştır?” diyebilir misiniz?


    Her şeyin varlığı kendi konumunda güzeldir. Matematik hesapların tekdüze bir sisteme oturtamaya çalışmak, kâinatın başka bir nizamda yeniden düzenlenmesini istemek gibi, hoş olmayan bir tavırdır.


    Bununla beraber, Nisa suresinin 11-12. ayetlerinde mirasla ilgili payların değişik versiyonları verilmiştir. Bunlar konuyla ilgili hesaplamaların temel unsurlarıdır. Bu sabit olmayan -ve zaten olması matematik açısından mümkün olmayan- bu oranlarla ilgili hükümler verildikten sonra surenin 13. ayette "...İşte bütün bu hükümler, Allah'ın koyduğu hükümler ve çizdiği sınırlardır..." denilerek, verilen sayıların, hesaplamanın temel oranları olduğunu, bu oranlar baz alınarak hesapların yapılacağına işaret etmek üzere, anlaşılması gereken konu "hudud/sınır" ifadesiyle açıklanmıştır. Ayette geçen “hudud” sınır anlamındadır. Bu kelime Türkçeye aynı anlamıyla geçmiştir. Nitekim, “Falanca köyün hududu”, onun sınırları anlamında kullanılmaktadır. Bu kelime tapu-kadastroda sıkça kullanılır. Birilerinin aklı bunu almıyorsa, İslam’ın bunda ne suçu vardır.


    Biliyoruz ki, aklımız kâinata mühendis olarak yaratılmamıştır.


     a. AVL MESELESi (Avliyye)


    Miras meselelerinde, mirasçılardan muayyen pay sahiplerinin payları toplamının meselenin ortak paydasını aşması haline avliyye denildiğini biliyoruz(1).


    Ashabı kiramın ekseriyeti ve dört mezhep imamları ile Zeydiyye mezhebi avliyyeyi kabul etmişlerdir. Zira muayyen payları nas ile tayin ve tespit edilmiş mirasçılar arasında ayırım yapmak mümkün değildir. Hz. Peygamber (asm) "Muayyen payları pay sahiplerine veriniz." buyurmuştur(2).


    Hz. Ömer (ra)'in hîlafeti sırasında ilk defa farz sahiplerinin paylarının meselenin ortak faydasını aştığı bir miras hadisesiyle karşılaşılmıştır. Hz. Ömer (ra) ashab ile istişare etmiş ve Abbas b. Abdülmuttalib'in avl yolunu teklif etmesi üzerine bu usulü benimseyerek farz sahiplerinin payları toplamını meselenin mahreci kabul ederek, meselenin halledilmesini uygun bulmuş ve Hz. Ömer (ra) hayatta olduğu sırada kendisine bu hususta bir itiraz vaki olmamıştır. Dolayısıyla avliyye konusunda icma vaki olmuştur(3).


    Farz sahiplerinin payları toplamı meselenin ortak paydasını aşınca, terekeyi meselenin mahrecine göre değil paylar toplamına göre taksim etmek gerektiğini biliyoruz.


    Örnek:

    3 4 4 2 2 15avl,

    Koca ¼ kız

    2/ kız

    3 ana 1/6 baba 1/6K 12


    Bu bir avliyye meselesidir. Farz sahiplerinin payları toplamı meselenin ortak paydası olan 12 yi aşmış 15 olmuştur. Artık tereke 12 sehime ayrılmayacak, 15 sehime ayrılacaktır. Mesela, terekenin 1/4 hissesini almak durumunda bulunan koca normal olarak 1/4 hisseye eşit olan 3/12 hisse alacakken artık 3/15 hisse almak durumunda kalmıştır. Tabi bu da 1/4 hisseden daha az olan bir orandır. Diğer pay sahipleri de paylarının büyüklüğü oranında daha az pay almışlardır(4).


    b. RED MESELESi (Reddiyye)


    Ölenin asabe sınıfından hiç mirasçısının bulunmaması, sadece muayyen pay sahibi mirasçılarının bulunması durumunda, bazen farz sahipleri paylarını aldıktan sonra terekeden bir miktar daha artabilir. Bu durumda artan miktarın kimlere ve nereye verileceği hususunda ihtilaf edilmiştir.


    Ebu Hanife ve Ahmed b. Hanbel'e göre farz sahipleri paylarını aldıktan sonra artan miktarı alacak bir asabe bulunmuyorsa, bu durumda terekeden artan gene farz sahiplerine payları oranında iade edilir.


    Örnek:

    6 5 5 4 4 24

    3x2 _____5x2______ 2x2 2x2 12x2

    ______________________________________________________________

    koca kız kız ana baba 12

    1/4 ______K_______ 1/6 1/6


    Görüldüğü üzere daima pay sahibi olan koca ile ana babaya öncelik verilerek onlara hisseleri tam verilmiştir. Artan miktarda bazen asabe olabilen kızlara verilmiştir. Tabi bu durumda avl bahis konusu olmamış, fakat kızların hissesi avliyye meselesinden daha da aşağıya düşmüştür.

    "Akrabalık yönünden yakınlıkları olanlar, Allah'ın hükmüne göre mirasta birbirlerine daha yakındır." (Enfal, 8/75)

    buyurulmuş olması, terekeden artana sahip olmada yakın akrabaların beytü'l malden daha haklı olduklarını açıklar.


    Farz sahiplerinden artanın gene farz sahiplerine verilmesi fikrinde olan ashab arasında Hz. Ömer (ra), İbn Mes'ud ve İbn Abbas'ın bulundukları zikredilir. Bunlara göre red sadece ölene kan bağıyla hısım olan farz sahiplerine yapılır. Karı ve kocanın redden istifade edemeyecekleri kanaatindedirler. Çünkü az önce sözünü etliğimiz yakın akrabaların mirasçılıkda daha haklı olduğunu ifade eden ayetten bu hükmü çıkarmışlardır.(5) Karı ve kocanın birbirlerine mirasçılıkları nikah akdi sebebiyledir. Akit bozulunca birbirlerine mirasçılıkları söz konusu olamayacağına göre, karı ve kocayı kan hısımı olan mirasçılarla bir tutmamak gerekir. Hasanü'l-Basrî, İbn Şirin, Kadı Şüreyh, Âtâ, Mücahid, Sevrî, Ebu Hanife ve Ahmed b. Hanbel de bu içtihadı benimsemişlerdir(6).


    Red örnekleri:


    Örnek:

    1 3 1 5

    ___________________________________________

    ana kız, oğul kızı 6/

    1/6 1/2 1/6 /


    Bu meselede ortak payda 6 olduğu halde farz sahiplerinin payları toplamı 5 olmuştur. Bu durumda artan bir hisse asabe olarak kimse bulunmadığı için gene pay sahiplerine payları oranında iade edilmelidir. İade işlemi için takip edilecek usul, terekeyi altı paya değil 5 paya bölmektir. Diğer bir deyişle artık ortak payda dikkate alınmayacaktır. Paylar toplamı esas alınacaktır. Böylece meselemizde ana 1/6 hisse değil 1/5 hisse alacaktır ki bu, ananın normal hissesi olan 1/6 hisseden büyüktür. Ölenin kızı 3/6 hisse yerine 3/5 hisse, oğul kızı da 1/6 hisse yerine 1/5 hisse alacaktır ki bu onların normal paylarından büyüktür.


    Örnek:

    2 2 - 1 5

    _______________________________________________________

    öz kız kar. Öz kız kar b. Kız kar a. Kar. 6


    _______ 2/3________ S 1/6

    1 1 1 3

    ________________________

    ana a.kar a. kar 6

    1/6 ___1/3____

    _____________________________________


    Bu örneklerde artan miktar alacak asabe bulunmadığından meselenin ortak paydası artık dikkate alınmamıştır. Paylar toplamı meselenin mahreci imiş gibi kabul edilmiş, tereke paylar toplamına göre bölünmüştür.


    Eğer red meselesinde karı veya koca bulunursa bunlar redden istifade edemezler. Mirasçılar arasında karı veya koca bulunan red meselesi iki kademede çözülür. Birinci kademede her bir mirasçının payı tespit edilir.


    Örnek:

    3 4 12 19red

    __________________________

    karı ana kız 24

    1/8 1/6 ½


    Bu kademede her mirasçının meselenin mahrecine göre ne miktar pay alacağı belli olmuştur. Bundan sonra ikinci kademe işleme geçilir. Meselemize göre ifade edecek olursak karının alacağı 1/8 hisse mahfuz tutularak kalan 7 hisse ana ile kıza payları nisbetinde taksim edilir.

    Şöyle ki:

    7 21

    4 → 7 1x7 3x7 32

    1x4 4 12 8x4

    _______________________________

    karı 1/8 ana kız 8


    Bu ikinci kademede karının sekizde bir hissesi karıya tahsis edilmiştir. Meselede karının alacağı oran esas alındığından meselenin ortak paydası da 8 olarak kabul edilmiştir. Karının aldığı bir hisseden sonra kalan 7 hisse ana ve kızın bulunduğu tarafa intikal ettirilmiştir. Birinci kademede ananın hissesi 4, kızın hissesi 12 olarak tesbit edilmiş okluğundan ana ve kızın hisseleri aynen korunmuş fakat rakamlar gereksiz olarak büyütülmesi için kendi aralarında sadeleştirilmiştir. Böylece kızın hissesi 3 ananın hissesi 1 olmuştur. Ana ve kız tarafına aktarılan 7 hisse ana ve kıza kesirsiz olarak bölünemediği için her birinin hissesi 7 ile çarpılmıştır. l/8 hisseden artan 7 hisse bir ve üçle yani toplam olarak 4 ile çarpıldığı için karının hissesi olan sekizde bir hisse de 4 ile çarpılmış, böylece oranların değişmemesi sağlanmıştır. Tabi meselenin ortak paydası olan 8 de 4 ile çarpılmış ve mesele 32 ye yükselmiştir. Karının hissesi 4/32 yani 1/8 olarak kalırken ana ve kız redden istifadeyle normal paylarından daha çok pay almışlardır.


    Diğer örnekler:

    3 2 22 9 red.

    _____________________________________

    karı ana a.kar . a.kar. 12

    1/4 1/6 ____1/3____

    → 3

    1 1 1 1 4

    __________________________

    karı ana a.kar. a.kar 4

    1/4


    Bu işlemde karıdan artan 3 hisse ana ile iki anabir kardeşe kesirsiz paylaştırılabildiğinden meselenin genişletilmesine gerek kalmamıştır.


    Örnek:

    3 6 2 11 red

    Koca Kız Oğul kızı 12

    ¼ ½ 1/6

    4 →3 9 3 16

    1x4 3x3 1x3 4x4

    Koca Kız oğul kızı 4

    ¼


    Bu meselede kocadan anan 3 hisse kızın 3 hissesi ile oğul kızının l hissesine kesirsiz bölünememiş, artan 3, her bir hisse ile çarpılmıştır. Tabi kocanın bir hissesi de artan 3 ün çarpıldığı toplam sayı olan 4 ile çarpılmış ve mesele 4 den 16 ya yükselmiştir.


    Örnek:

    3 4 12 2 2 23 red

    Karı ana kız oğul kızı oğul kızı 24

    1/8 1/6 1/2 ______1/6______

    10→7 14 42 7 7 80

    1x10 2x7 6x7 1x7 1x7 8x10

    _______________________________________

    karı ana kız oğul kız oğul kız 8

    1/8


    Dipnotlar:

    (1) s.102.

    (2) Buhari, Feraiz, 5,7.9,15; Müslim, Feraiz, 2,3; Tirmizi, Feraiz. 8; Darimi. Feraiz, 28.

    (3) Cessas, II. 90-91; İbn Rüşd. II, 318; bilmen. V, 337; Kişki, s. 174.

    Hz. Ömer (ra)'in vefatından sonra İbn Abbas avl yoluyla meselenin çözülmesinin hatalı olduğu fikrini savunmuştur. İbn Abbas'a göre avliyye meselesinde daima farz sahibi olana öncelik verilmeli, noksan kalan kısım her zaman pay sahibi olmayan bazen biğayrihi asabe olabilen kadınlara tahsis edilmelidir. Böylece avlden kaçınılmış, mesele denk olarak yani adile olarak çözülmüş olur. (İbn Rüşd II. 318; Bilmen, V, 337; Kişki, s. 175). İmamiyye mezhebi ile ehli sünnetten Zahiriyye mezhebi İbn Abbas'ın görüşü paralelinde hiç bir zaman asabe olmayan pay sahiplerine öncelik vererek avli kabul etmemelerdir. (Tusi, IX, 247; Küleyni, VII, 79; Ibn Hazm, IX, 262-267; Mağniyye, VI.216).

    (4) Aynı mesele İmamiyye ve Zahiriyyeye göre şu şekilde çözümlenir.

    (5) Hz. Osman (ra)'a göre redden karı ve koca da istifade ederler. Zira karı ve koca diğer farz sahipleri gibi farz sahipleridirler. Avliyyede hisseleri eksildiğine göre red meselesinde de hisseleri artmalıdır. Zira külfet nimet karşılığındır (Kişki, s. 181)

    (6) İbn Rüşd, II, 322; Ibn Kudame.VII, 46-47; Kişki, s. 180-183 Sahabeden Zeyd b. Sabit'e göre farz, sahiplerinden artan tekrar farz sahiplerine iade edilmez. Artan miktar beytülmale intikal eder. Eğer farz sahiplerine iadede bulunulursa şeran kendilerine tayin edilmiş olan paylarından fazlası verilmiş olur. imam Malik, Evzai, Şafii ve Davud'üz Zahiri Zeyd b. Sabit'in içtihadını benimsemişlerdir. Hunlara göre farz sahipleri paylarını aldıktan sonra terekeden artan kısım hazineye intikal eder. Müteahhir maliki ve şafıi fukahası beytülmalin intizamı bozulduğu takdirde red sebebiyle artanın farz sahiplerine iade edilmesinin daha evla olduğu görüşünü benimsemişlerdir. (Şafii.IV, 76; İbn Kudame, VII ,47; Şirbini, II,7; Kişki, s.183). İmamiyye prensip olarak asabeyi kabul etmediklerinden, pek çok meselede farz sahiplerine redde bulunurlar.

    (Prof. Dr. Hamza AKTAN, Mukayeseli İSLAM HUKUKU)

  • 
Sayfa: 1

Benzer içerikler

- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.