Şimdi Ara

kütle çekim dalgaları ve ışık hızı üzerine

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
45
Cevap
1
Favori
2.117
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • kütle çekim dalgaları ile ilgili olarak paylaşmak istediğim bazı düşüncelerim var. tabi bu düşünceler daha önce birileri tarafından dile getirilmiş olabilir ancak en azından ben şimdiye kadar rastlamadım.
    bilindiği gibi bazı gök cisimleri pulsarlar karadelikler gibi.. uzay zamanda ki hareketlerinden ötürü denizdeki dalgalar gibi kütle çekim dalgaları yaratırlar.tabi henüz kanıtlanabilmiş bi durum değil.
    zaten bu yazıyı da neden kanıtlanamadığını tahmin etmek için yazıyorum.
    öncesinde kütle çekim dalgalarının nasıl tespit edilmeye çalışıldığını anlatayım;
    birbirine 90 derece dik açıyla 2 adet kmlerce uzunluktaki tünelin içindeki lazer ışığındaki dalga boyu değişimlerini fark edecek bir yapı diyebiliriz kısaca.
    eğer herhangi bir tüneldeki lazer ışığının dalga boyu diğerine göre çok çok az da olsa değişim gösterirse kütle çekim dalgaları kanıtlanmış olacak. ancak şu ana kadar bu gerçekleşmedi. en azından gözlenemedi.
    burada ışığın dalga boyundaki değişimin nedeni kütle çekim dalgasının uzay zamanı esneterek hızının etkileyemese de dalga boyunda ölçülebilir değişimler meydana getirebilmesidir. daha önce başka bir deneyde dünya üzerinde kütle çekimin etkisiyle deniz seviyesi ve daha yüksek bir yerde ışık üzerinde yapılan ölçümlerde dalga boyu değşimleri gözlenmişti.
    ışığın hızının değişmeyip, dalga boyunun neden değiştiği ile ilgili de şunu söyleyebilirim;
    öncelikle ışık hızı kütle çekim alanlarında yavaşlıyor !!! ışık hızı her yerde aynıdır değişmez kuralı yanlış anlaşılıyor bence. bu konuda çok düşündüm ve bu kanıya vardım. bu durumu şu şekilde anlatabilirim herhalde. bilindiği gibi kütle çekim alanları yani gezegen gibi büyük kütleli gök cisimleri yanında uzay -zaman esner. bu esnek mekanda ise zaman,boyut ve kütle gibi kavramlar değişime uğrar. işte bu değişimlerden ötürü ışığın hızını hep aynı hesaplarız nerede olursak olalım.
    ancak bu kütle çekimden etkilenmeyen bir ortamda dışardan bakan bir gözlemci olayları bambaşka şekilde görür.bütün bu değişimleri fark edecek konumdadır. durumu daha iyi anlayabilmek için uzay-zamanı çok küçük belki planck boyutlarında kesitlere ayrı olarak düşündüm. uzayın esnediği yerden geçen ışık bu kesitlerden geçmeye devam ediyor ancak bu kesitler kesit içinde olanların fark etmeyeceği, dışarda başka bir konumda olanlar ise bu esnek hali içerdekilerin hareket ve boyutlarından anlayabileceğini düşünüyorum.
    bir lastik düşünün, bu lastik henüz esnetilmeden üzerinde bir karıncanın başından sonuna doğru gittiğini düşünün. karınca bu yolu 1 dakikada alabiliyor diyelim. şimdi lastiği iki ucundan tutup esnetelim .karınca esnek lastik üzerinde başından sonuna bu sefer 2 dakikada yürüdü diyelim. şimdi püf nokta, esnemiş olan lastiği eski uzunluğuna getirecek şekilde sıkıştırırsak (bu sıkıştırma sanal bir sıkıştırma olsun yani lastik hala esnek ancak biz lastiği sanki bilgisayar ekranında görüntü ayarları ile oynar gibi sıkıştırıyoruz ve eski esnemeden önceki uzunluğuna getiriyoruz.)
    ne görürdük; karınca önceki boyutunun yarısında ve önceki hızının yarısında bir uçtan diğerine yürüyor...
    aslın da ışığın da bir ayrıcalığı yok , ışık da bir uçtan diğerine giderken esnek uzay zamandan geçiyor ve bizim dışardan görüdğümüz ise sanki yavaşlamış gibi görünen ışık... zaten bu yüzden dalga boyu yapılan ölçümlerde kızıla kayıyor. ölçüm kütle çekim alanında yapıldığı için normalde alanın dışında gözleyen biri ışığın dalga boyunu kızıla kaymış görmez ancak hızını yavaşlamış görür. ölçüm yapılan yeri ise büzüşmüş olarak görür kütle çekimin etkisiyle. ölçümü yapan ise büzüşmüş mekanda olduğunu bilemez. şimdi büzüşmüş olan uzunluğu esnetirseniz ne olur. ışığın dalga boyu artar ve kızıla kayar.
    bunu başka bir yöntemle de anlatabilirim. diyelim ki çok hızlı giden bir aracın içindeyiz. ve aracın arkasında gidiş yönüne doğru bir ışık kaynağı var gördüğümüz şey ışığın hızı aynıdır ancak dalga boyu kızıla kayar. biz de bunu ışık enerji kaybediyor diye değerlendiririz. aslında ışık geminin gidiş yönünde geminin hızından ötürü bir yol alıyor zaten üzerine bir de kendi hızını koyarsak arada sadece küçük bir fark kalıyor. aslında dışardan bakan bir gözlemci geminin arkasından önüne ışığın hızının çok ağır olduğunu farkedecektir. yani ışık gemiye göre yine aynı hızda uzaklaşmaz !!(dışardan bakan gözlemciye göre)
    ışık aslında enerji kaybetmiyor, enerjisi geminin kat ettiği uzay -zaman içinde kalıyor. böylece sanki gemide yol alan ışık enerji kaybetmiş gibi algılanıyor.
    kütle çekim dalgaları konusuna geri dönersek;
    benim düşüncem, bu dalgalar gerçekten var ancak ölçülememe nedeni güneş sisteminin dışından gelen dalga, sistemin esnettiği uzay-zamana çarpıp dağılıyor. bunu iki şekilde düşünebiliriz.
    birincisi, güneş uzay zamanı esnetip çökertiyor (masa örtüsündeki top örneği) dışardan gelen dalgalar çökmüş olan uzay-zamana etki edemiyor.
    ikincisi, güneşin esnettiği uzay zamanı okyanustaki adalar gibi düşünün ,dalgalar kara parçasına çarpıp yok olurlar...
    düşüncelerim konusunda yorumlarınızı bekliyorum.







  • Aslında bu dalgaların gözlenememesinin en büyük sebebi Dünya ile en yakın kütleçekim dalgası ürettiği öne sürülen kaynaklar arasında çok fazla mesafe olması ve detektörlerin dalgalardan etkilenmemesi. Şu an umut vaat eden birçok dizayn bulunmakta. Bahsettiğiniz gibi enterferometrelerle beraber süperiletken osilatör çiftleri de kullanılıyor. Aynı zamanda uzayda çalıştırılacak LISA ve DECIGO adlı iki adet uydu da tasarlanmakta.

    Sizin bahsettiğiniz şu an en hassas detektörlerden biri olan LIGO projesinin detektörlerinden biri. Ama ufak bir hatayı düzeltmek lazım değişen dalgaboyu değil enterferometrenin bacaklarından birinin boyudur. Işığın aldığı yol değişince normal koşullarda aynı fazda ve polarizasyonda olan diğer bacaktaki ışın ile girişime girer.

    İlgi çekici noktalardan biri ise aslında kütleçekimi dalgalarının dolaylı yoldan gözlenmiş olması. 1974 yılında Hulse ve Taylor bir ikili pulsar (binary pulsar) sistemini araştırmaya başladı. Kütleçekimi dalgalarının eğer varlarsa enerji taşıdıklarını biliyoruz (elektromanyetik dalgalar gibi). Bunu doğrularcasına izledikleri pulsar sisteminin zamanla yörüngesinin bozunmaya başladığını gözlemlediler ki bu da kütleçekimine bağlı bir enerji kaybını gösteriyor. Bu bilinen en iyi sonuçlardan biridir. Hatta Hulse ve Taylor 93 yılında bu araştırmadan dolayı Nobel aldılar.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Tarkus

    Aslında bu dalgaların gözlenememesinin en büyük sebebi Dünya ile en yakın kütleçekim dalgası ürettiği öne sürülen kaynaklar arasında çok fazla mesafe olması ve detektörlerin dalgalardan etkilenmemesi. Şu an umut vaat eden birçok dizayn bulunmakta. Bahsettiğiniz gibi enterferometrelerle beraber süperiletken osilatör çiftleri de kullanılıyor. Aynı zamanda uzayda çalıştırılacak LISA ve DECIGO adlı iki adet uydu da tasarlanmakta.

    Sizin bahsettiğiniz şu an en hassas detektörlerden biri olan LIGO projesinin detektörlerinden biri. Ama ufak bir hatayı düzeltmek lazım değişen dalgaboyu değil enterferometrenin bacaklarından birinin boyudur. Işığın aldığı yol değişince normal koşullarda aynı fazda ve polarizasyonda olan diğer bacaktaki ışın ile girişime girer.

    İlgi çekici noktalardan biri ise aslında kütleçekimi dalgalarının dolaylı yoldan gözlenmiş olması. 1974 yılında Hulse ve Taylor bir ikili pulsar (binary pulsar) sistemini araştırmaya başladı. Kütleçekimi dalgalarının eğer varlarsa enerji taşıdıklarını biliyoruz (elektromanyetik dalgalar gibi). Bunu doğrularcasına izledikleri pulsar sisteminin zamanla yörüngesinin bozunmaya başladığını gözlemlediler ki bu da kütleçekimine bağlı bir enerji kaybını gösteriyor. Bu bilinen en iyi sonuçlardan biridir. Hatta Hulse ve Taylor 93 yılında bu araştırmadan dolayı Nobel aldılar.

    enterferometrenin bacaklarından biri kütle çekim dalgasının etkisi ile değişecektir doğru ancak bu değişim ışık hızı üzerinde değil ışığın dalga boyunda bir değişim meydana getirir. dolayısıyla dalga boyları arasında fark oluştuğunda artık dalga boyları üst üste binmez ve makine uyarı verir. böylece kütle çekim dalgası var deriz.
    diğer konu, bu düzeneği dünyanın kütle çekim alanından uzakta kurmaları güneş sistemi dışından gelecek dalgaları ölçmeye yetmeyecektir kanımca. eğer sistem içinde bir karadelikten ötürü kütle çekim dalgası oluşmuşsa onu ölçümleyebilir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi speedy_ -- 29 Aralık 2011; 12:51:51 >




  • karınca öğreniğiniz yada şöyle söyleyim bilgisayardaki boyutu lastikle küçülen karınca öğreniğiniz çok yerinde olmuş..


    ayrıca bu dediğiniz:
    quote:

    diyelim ki çok hızlı giden bir aracın içindeyiz. ve aracın arkasında gidiş yönüne doğru bir ışık kaynağı var gördüğümüz şey ışığın hızı aynıdır ancak dalga boyu kızıla kayar. biz de bunu ışık enerji kaybediyor diye değerlendiririz. aslında ışık geminin gidiş yönünde geminin hızından ötürü bir yol alıyor zaten üzerine bir de kendi hızını koyarsak arada sadece küçük bir fark kalıyor. aslında dışardan bakan bir gözlemci geminin arkasından önüne ışığın hızının çok ağır olduğunu farkedecektir. yani ışık gemiye göre yine aynı hızda uzaklaşmaz !!(dışardan bakan gözlemciye göre)

    Doppler etkisi değilmi ? yada ben kafamda o canlandığı içinmi öyle düşündüm, kısmen dopler etkisi gösterse ışık ile esnediğimiz uzay/zaman da , farklı kütle çekiminden gözlem yapan kişi bunu dopler etkisi olarakmı adlandıracaktır kafamda şuan onu canlandırmaya çalışıyorum sanırım tahmin yerine. sizcede öylemi?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: C2H5OH

    karınca öğreniğiniz yada şöyle söyleyim bilgisayardaki boyutu lastikle küçülen karınca öğreniğiniz çok yerinde olmuş..


    ayrıca bu dediğiniz:
    quote:

    diyelim ki çok hızlı giden bir aracın içindeyiz. ve aracın arkasında gidiş yönüne doğru bir ışık kaynağı var gördüğümüz şey ışığın hızı aynıdır ancak dalga boyu kızıla kayar. biz de bunu ışık enerji kaybediyor diye değerlendiririz. aslında ışık geminin gidiş yönünde geminin hızından ötürü bir yol alıyor zaten üzerine bir de kendi hızını koyarsak arada sadece küçük bir fark kalıyor. aslında dışardan bakan bir gözlemci geminin arkasından önüne ışığın hızının çok ağır olduğunu farkedecektir. yani ışık gemiye göre yine aynı hızda uzaklaşmaz !!(dışardan bakan gözlemciye göre)

    Doppler etkisi değilmi ? yada ben kafamda o canlandığı içinmi öyle düşündüm, kısmen dopler etkisi gösterse ışık ile esnediğimiz uzay/zaman da , farklı kütle çekiminden gözlem yapan kişi bunu dopler etkisi olarakmı adlandıracaktır kafamda şuan onu canlandırmaya çalışıyorum sanırım tahmin yerine. sizcede öylemi?


    aracın içindekiler buna kızıla kayma der ancak dışardan bakan gözlemci herhangi bir dalga boyu farkı algılamaz görüşündeyim.
    dopler efekti ise bize doğru gelen ışık kaynağı ile bizden uzaklaşan arasındaki fark diye biliyorum




  • quote:

    Orijinalden alıntı: speedy_

    kütle çekim dalgaları ile ilgili olarak paylaşmak istediğim bazı düşüncelerim var. tabi bu düşünceler daha önce birileri tarafından dile getirilmiş olabilir ancak en azından ben şimdiye kadar rastlamadım.
    bilindiği gibi bazı gök cisimleri pulsarlar karadelikler gibi.. uzay zamanda ki hareketlerinden ötürü denizdeki dalgalar gibi kütle çekim dalgaları yaratırlar.tabi henüz kanıtlanabilmiş bi durum değil.
    zaten bu yazıyı da neden kanıtlanamadığını tahmin etmek için yazıyorum.
    öncesinde kütle çekim dalgalarının nasıl tespit edilmeye çalışıldığını anlatayım;
    birbirine 90 derece dik açıyla 2 adet kmlerce uzunluktaki tünelin içindeki lazer ışığındaki dalga boyu değişimlerini fark edecek bir yapı diyebiliriz kısaca.
    eğer herhangi bir tüneldeki lazer ışığının dalga boyu diğerine göre çok çok az da olsa değişim gösterirse kütle çekim dalgaları kanıtlanmış olacak. ancak şu ana kadar bu gerçekleşmedi. en azından gözlenemedi.
    burada ışığın dalga boyundaki değişimin nedeni kütle çekim dalgasının uzay zamanı esneterek hızının etkileyemese de dalga boyunda ölçülebilir değişimler meydana getirebilmesidir. daha önce başka bir deneyde dünya üzerinde kütle çekimin etkisiyle deniz seviyesi ve daha yüksek bir yerde ışık üzerinde yapılan ölçümlerde dalga boyu değşimleri gözlenmişti.
    ışığın hızının değişmeyip, dalga boyunun neden değiştiği ile ilgili de şunu söyleyebilirim;
    öncelikle ışık hızı kütle çekim alanlarında yavaşlıyor !!! ışık hızı her yerde aynıdır değişmez kuralı yanlış anlaşılıyor bence. bu konuda çok düşündüm ve bu kanıya vardım. bu durumu şu şekilde anlatabilirim herhalde. bilindiği gibi kütle çekim alanları yani gezegen gibi büyük kütleli gök cisimleri yanında uzay -zaman esner. bu esnek mekanda ise zaman,boyut ve kütle gibi kavramlar değişime uğrar. işte bu değişimlerden ötürü ışığın hızını hep aynı hesaplarız nerede olursak olalım.
    ancak bu kütle çekimden etkilenmeyen bir ortamda dışardan bakan bir gözlemci olayları bambaşka şekilde görür.bütün bu değişimleri fark edecek konumdadır. durumu daha iyi anlayabilmek için uzay-zamanı çok küçük belki planck boyutlarında kesitlere ayrı olarak düşündüm. uzayın esnediği yerden geçen ışık bu kesitlerden geçmeye devam ediyor ancak bu kesitler kesit içinde olanların fark etmeyeceği, dışarda başka bir konumda olanlar ise bu esnek hali içerdekilerin hareket ve boyutlarından anlayabileceğini düşünüyorum.
    bir lastik düşünün, bu lastik henüz esnetilmeden üzerinde bir karıncanın başından sonuna doğru gittiğini düşünün. karınca bu yolu 1 dakikada alabiliyor diyelim. şimdi lastiği iki ucundan tutup esnetelim .karınca esnek lastik üzerinde başından sonuna bu sefer 2 dakikada yürüdü diyelim. şimdi püf nokta, esnemiş olan lastiği eski uzunluğuna getirecek şekilde sıkıştırırsak (bu sıkıştırma sanal bir sıkıştırma olsun yani lastik hala esnek ancak biz lastiği sanki bilgisayar ekranında görüntü ayarları ile oynar gibi sıkıştırıyoruz ve eski esnemeden önceki uzunluğuna getiriyoruz.)
    ne görürdük; karınca önceki boyutunun yarısında ve önceki hızının yarısında bir uçtan diğerine yürüyor...
    aslın da ışığın da bir ayrıcalığı yok , ışık da bir uçtan diğerine giderken esnek uzay zamandan geçiyor ve bizim dışardan görüdğümüz ise sanki yavaşlamış gibi görünen ışık... zaten bu yüzden dalga boyu yapılan ölçümlerde kızıla kayıyor. ölçüm kütle çekim alanında yapıldığı için normalde alanın dışında gözleyen biri ışığın dalga boyunu kızıla kaymış görmez ancak hızını yavaşlamış görür. ölçüm yapılan yeri ise büzüşmüş olarak görür kütle çekimin etkisiyle. ölçümü yapan ise büzüşmüş mekanda olduğunu bilemez. şimdi büzüşmüş olan uzunluğu esnetirseniz ne olur. ışığın dalga boyu artar ve kızıla kayar.
    bunu başka bir yöntemle de anlatabilirim. diyelim ki çok hızlı giden bir aracın içindeyiz. ve aracın arkasında gidiş yönüne doğru bir ışık kaynağı var gördüğümüz şey ışığın hızı aynıdır ancak dalga boyu kızıla kayar. biz de bunu ışık enerji kaybediyor diye değerlendiririz. aslında ışık geminin gidiş yönünde geminin hızından ötürü bir yol alıyor zaten üzerine bir de kendi hızını koyarsak arada sadece küçük bir fark kalıyor. aslında dışardan bakan bir gözlemci geminin arkasından önüne ışığın hızının çok ağır olduğunu farkedecektir. yani ışık gemiye göre yine aynı hızda uzaklaşmaz !!(dışardan bakan gözlemciye göre)
    ışık aslında enerji kaybetmiyor, enerjisi geminin kat ettiği uzay -zaman içinde kalıyor. böylece sanki gemide yol alan ışık enerji kaybetmiş gibi algılanıyor.
    kütle çekim dalgaları konusuna geri dönersek;
    benim düşüncem, bu dalgalar gerçekten var ancak ölçülememe nedeni güneş sisteminin dışından gelen dalga, sistemin esnettiği uzay-zamana çarpıp dağılıyor. bunu iki şekilde düşünebiliriz.
    birincisi, güneş uzay zamanı esnetip çökertiyor (masa örtüsündeki top örneği) dışardan gelen dalgalar çökmüş olan uzay-zamana etki edemiyor.
    ikincisi, güneşin esnettiği uzay zamanı okyanustaki adalar gibi düşünün ,dalgalar kara parçasına çarpıp yok olurlar...
    düşüncelerim konusunda yorumlarınızı bekliyorum.
    speedy_ uzay-zaman'ı nasıl tanımlıyorsunuz?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: PHaLaNX.


    speedy_ uzay-zaman'ı nasıl tanımlıyorsunuz?

    uzay-zaman küteye tepki veren bir yapıda bence. kütle ise kuantum mekaniğindeki higgs bosonu dersek uzay-zamana dağılmış durumda. bu parçacık ile etkileşime geçen diğer parçacıklar ise etkileişme geçtiği ölçüde uzay -zamanı etkiliyor,esnetiyor.
    madde esneyen uzay zaman içinde gözle görülemeyen boyutlarda bulunuyor. bu sebeple cisimlerin boyu esneme yönünde kısalıyor. esnek uzaydaki kayıp zaman da bu farklı boyut veya boyutlara kayıyor. bu yüzden zaman yavaş akıyor diyoruz. ben bu şekilde tanımlıyorum uzay-zamanı
  • quote:

    Orijinalden alıntı: speedy_


    öncelikle ışık hızı kütle çekim alanlarında yavaşlıyor !!!

    Kardeş bu cümleni okuyunca aklıma karadelikler geldi.Karadelikler kütlesi çok büyük, hacmi de çok küçük olduğu için uzay zamanı aşırı derecede büküyor.Peki ışık karadeliğe yaklaştığında bu durumda ışığın kara deliğe yaklaştıkça yavaşlaması, en yakın halinde ise tamamen durması mı gerekiyor?Eğer böyle bir şey olursa diyelim karadelik bizi bir şekilde çekmiyor ve tam ağzındayız.Ve o karadeliğe en yakın gezegenden (bu bile milyonlarca ışık yılı) bir lazer doğrultuğunda ve lazer beam'ine baktığımızda tam ağız kısmında sanki görünmez duvar varmış gibi bir engele çarpmış olarak mı görünecek?Dahası lazer beaminin hızı(ışık hızı) karadeliğe yaklaştıkça azalacağından kademeli bir azalma olacak. Bu durumda ortaya nasıl bir görüntü çıkabilir?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: FirstLight

    quote:

    Orijinalden alıntı: speedy_


    öncelikle ışık hızı kütle çekim alanlarında yavaşlıyor !!!

    Kardeş bu cümleni okuyunca aklıma karadelikler geldi.Karadelikler kütlesi çok büyük, hacmi de çok küçük olduğu için uzay zamanı aşırı derecede büküyor.Peki ışık karadeliğe yaklaştığında bu durumda ışığın kara deliğe yaklaştıkça yavaşlaması, en yakın halinde ise tamamen durması mı gerekiyor?Eğer böyle bir şey olursa diyelim karadelik bizi bir şekilde çekmiyor ve tam ağzındayız.Ve o karadeliğe en yakın gezegenden (bu bile milyonlarca ışık yılı) bir lazer doğrultuğunda ve lazer beam'ine baktığımızda tam ağız kısmında sanki görünmez duvar varmış gibi bir engele çarpmış olarak mı görünecek?Dahası lazer beaminin hızı(ışık hızı) karadeliğe yaklaştıkça azalacağından kademeli bir azalma olacak. Bu durumda ortaya nasıl bir görüntü çıkabilir?

    lazeri kara deliğin kenarlarına tutarsak kesinlikle eğilip bükülecektir ancak üstüne doğru tutarsak olay ufkunu geçtiğinde ortadan kaybolur yani olay ufku lazerin ışığını gördüğümüz son yer olacaktır. ancak dediğin gibi duvara tutar gibi olmaz çünkü duvardan görüntü yansır kara delik ise hiçbir şekilde ışığı yansıtmayacaktır




  • @firstlight lazerde direk 1 noktadan ışık kesilmiş gibi olmaz muhtemelen kademeli azalma gibi olur diye tahmin ediyorum kara deliğe yaklaştıkça. Tabi şunuda bilmiyoruz ; karadeliğe yaklaştıkça ışığı çekmesi/yoketmesi nin yoğunluğu ne ölçüde değişir... Belkide bizim tarafımızdan ışık bir noktaya kadar giderken bir noktada direk kesilmiş gibi gözükür...
  • speedy haddim olmayarak infrometrenin çalışma prensibini yanlış anlamış olabileceğini düşünüyorum
    ışık tüm yol boyunca dalga boyunu değiştirmiyor, tarkus un dediği gibi mesafenin uzayıp kısalması sonucu iki kaynak arasında faz farkı(girişm) oluşuyor
    yani alıcımıza ışık düştüğü andaki dalga boyu farklı ölçülüyor

    birde kütle çekimi altındaki ışığa uzaktan(kütle çekiminden etkilenmeyecek) bakan gözlemcinin ışık hızını daha yavaş ölçececğini söylüyorsun ki bu benim bildiğime göre yanlış

    fizik bilgim seninki kadar değil ama öyle düşünüyorum
    seni yanlış anlamış yada yanlış biliyor olabilirim
  • quote:

    Orijinalden alıntı: bahtiyar0011

    speedy haddim olmayarak infrometrenin çalışma prensibini yanlış anlamış olabileceğini düşünüyorum
    ışık tüm yol boyunca dalga boyunu değiştirmiyor, tarkus un dediği gibi mesafenin uzayıp kısalması sonucu iki kaynak arasında faz farkı(girişm) oluşuyor
    yani alıcımıza ışık düştüğü andaki dalga boyu farklı ölçülüyor

    birde kütle çekimi altındaki ışığa uzaktan(kütle çekiminden etkilenmeyecek) bakan gözlemcinin ışık hızını daha yavaş ölçececğini söylüyorsun ki bu benim bildiğime göre yanlış

    fizik bilgim seninki kadar değil ama öyle düşünüyorum
    seni yanlış anlamış yada yanlış biliyor olabilirim

    rica ederim tabiki de ben de yanlış anlamış olabilirim. ayrıca fiziği çok iyi bildiğimi söylemiyorum sadece konu üzerine çok düşünüyorum.
    konuya gelirsek, interferometre nin çalışması ile ilgili kütle çekim etkisi ile bacakların birinde kısalma olması gerektiğini biliyorum ben sadece deney sırasında bu kısalmanın hesaplanamayacağını, bu etkinin ışık üzerindeki dalga boyu farkının ölçülebileceğini söylemiştim. zaten siz de asıl ölçülenin bu dalga boyu farkı olduğunu yazmışsınız. ayrıca kanımca bu etki hiçbir zaman ölçülemeyecek çünkü dış uzaydan gelen kütle çekim dalgaları güneş sistemi başta olmak üzere dünyanın kütle çekim alanına takılıp yok oluyor. bunu da kütlenin merkezinden uzaya devamlı akış halinde olan uzay-zaman gibi düşünün dolayısıyla akış istikametinin tersi yönde gelen dalga akışı aşıp bize ulaşamıyor.
    diğer konu,dışardan bakan gözlemci , aynen bir balığın akan bir derenin tersi yönde yüzmeye çalışması gibi ışığın da kütle çekim merkezine doğru zorlandığını düşünüyorum bu sebeple hızı düşüyor dalga boyu mora kayıyor.(sıkışıyor) başka bir anlatım yöntemiyle hızlı giden bir cisme arkadan yaklaşan ışık cismi geçerken cisme göre nasıl hareket ediyorsa (dışardan bakan için) kütle çekim merkezine doğru giden ışık da aynı şekilde davranır. sanki kütle çekim merkezinden dışa doğru uzay-zaman akışı var gibi...




  • uzay zaman akışı diye bir kavramı hiç duymadım
    sana brian green in kitabından birşey aktarıyım
    "klasik fizik uzayın ve zamanın ayrı ayrı mutlak olduğunu söylerken, izafiyet teorisi uzay-zaman'ın mutlak olduğunu söyler, her gözlemcinin ayrı bir uzay-zaman'ı vardır"
    bu cümleler aklımda kalanlar

    maddeden dışarıya doğru fışkıran bir uzay-zaman fikrini daha önce hiç duymadım

    eğer kastettiğin "güneş sistemimiz uzayda hareket ettiğinden dolayı uzay-zamanı dalgalandırıyor ve diğer cisimlerin kütle çekim dalgalarını bu dalga kesiyor" ise bu yanlış bir fikir olur çünkü dalgalar birbiri içinden etkilenmeden geçebilirler
    ölçüm yaptığın noktada iki dalganın üst üste binmesini ölçersin ki buda sana doğru gelen bir dalga olduğunda yaptığın ölçümü etkileyeceği için gelen dalgayı algılamış olursun
    ayrıca bu dalagalar ışık hızında hareket ettiğine göre maddeden böyle bir uzay-zaman fışkırması olsa başka bir cisimden gelen ışığıda algılayamazdık
    halbuki gözümüze ışık geliyor



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi bahtiyar0011 -- 20 Ocak 2012; 23:53:19 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: bahtiyar0011

    uzay zaman akışı diye bir kavramı hiç duymadım
    sana brian green in kitabından birşey aktarıyım
    "klasik fizik uzayın ve zamanın ayrı ayrı mutlak olduğunu söylerken, izafiyet teorisi uzay-zaman'ın mutlak olduğunu söyler, her gözlemcinin ayrı bir uzay-zaman'ı vardır"
    bu cümleler aklımda kalanlar

    maddeden dışarıya doğru fışkıran bir uzay-zaman fikrini daha önce hiç duymadım

    eğer kastettiğin "güneş sistemimiz uzayda hareket ettiğinden dolayı uzay-zamanı dalgalandırıyor ve diğer cisimlerin kütle çekim dalgalarını bu dalga kesiyor" ise bu yanlış bir fikir olur çünkü dalgalar birbiri içinden etkilenmeden geçebilirler
    ölçüm yaptığın noktada iki dalganın üst üste binmesini ölçersin ki buda sana doğru gelen bir dalga olduğunda yaptığın ölçümü etkileyeceği için gelen dalgayı algılamış olursun
    ayrıca bu dalagalar ışık hızında hareket ettiğine göre maddeden böyle bir uzay-zaman fışkırması olsa başka bir cisimden gelen ışığıda algılayamazdık
    halbuki gözümüze ışık geliyor

    evet aslında kötü bir örnek oldu tam tersi kütle merkezine doğru akan bir uzay zaman demek daha doğru olurdu. bu sebeple kütle çekim dalgası bu akıntıya karşı koyup dış uzaya açılamıyor diyebiliriz sanıyorum




  • quote:

    Orijinalden alıntı: speedy_

    quote:

    Orijinalden alıntı: bahtiyar0011

    speedy haddim olmayarak infrometrenin çalışma prensibini yanlış anlamış olabileceğini düşünüyorum
    ışık tüm yol boyunca dalga boyunu değiştirmiyor, tarkus un dediği gibi mesafenin uzayıp kısalması sonucu iki kaynak arasında faz farkı(girişm) oluşuyor
    yani alıcımıza ışık düştüğü andaki dalga boyu farklı ölçülüyor

    birde kütle çekimi altındaki ışığa uzaktan(kütle çekiminden etkilenmeyecek) bakan gözlemcinin ışık hızını daha yavaş ölçececğini söylüyorsun ki bu benim bildiğime göre yanlış

    fizik bilgim seninki kadar değil ama öyle düşünüyorum
    seni yanlış anlamış yada yanlış biliyor olabilirim

    rica ederim tabiki de ben de yanlış anlamış olabilirim. ayrıca fiziği çok iyi bildiğimi söylemiyorum sadece konu üzerine çok düşünüyorum.
    konuya gelirsek, interferometre nin çalışması ile ilgili kütle çekim etkisi ile bacakların birinde kısalma olması gerektiğini biliyorum ben sadece deney sırasında bu kısalmanın hesaplanamayacağını, bu etkinin ışık üzerindeki dalga boyu farkının ölçülebileceğini söylemiştim. zaten siz de asıl ölçülenin bu dalga boyu farkı olduğunu yazmışsınız. ayrıca kanımca bu etki hiçbir zaman ölçülemeyecek çünkü dış uzaydan gelen kütle çekim dalgaları güneş sistemi başta olmak üzere dünyanın kütle çekim alanına takılıp yok oluyor. bunu da kütlenin merkezinden uzaya devamlı akış halinde olan uzay-zaman gibi düşünün dolayısıyla akış istikametinin tersi yönde gelen dalga akışı aşıp bize ulaşamıyor.
    diğer konu,dışardan bakan gözlemci , aynen bir balığın akan bir derenin tersi yönde yüzmeye çalışması gibi ışığın da kütle çekim merkezine doğru zorlandığını düşünüyorum bu sebeple hızı düşüyor dalga boyu mora kayıyor.(sıkışıyor) başka bir anlatım yöntemiyle hızlı giden bir cisme arkadan yaklaşan ışık cismi geçerken cisme göre nasıl hareket ediyorsa (dışardan bakan için) kütle çekim merkezine doğru giden ışık da aynı şekilde davranır. sanki kütle çekim merkezinden dışa doğru uzay-zaman akışı var gibi...

    Merhabalar,

    Bildiğim kadarıyla buradaki gözlemler red/blue shift ile değil tamamen kovuk (cavity) boylarının değişmesi sayesinde gerçekleşiyor. Zaten dalgaboyu 1 mikron olduğu için (10^-6 metre) çok ufak değişimler rahatça farkedilebilir. Bir de tabi interferometrenin kolları oldukça uzun. Ben de optik sistemlerle alakalı bir laboratuvarda araştırma yaptığım için biraz tuhaf geldi dalgaboyu değişimini gözlemlemek. Böyle bir durumda spektrometre daha faydalı olurdu. Bunun yerine Lorentz contraction'dan faydalanmak çok daha mantıklı. Bir de sistem bir kütleçekimi dalgasına maruz kalıp red shift veya blue shift gösterdiği zaman sistemdeki tüm lazer aynı kaymaya ığrayacağından ölçümlerde bir şey farketmek imkansız hale gelir. Zaten interferometreler genelde faz farkı ölçmek üzerine kullanılır. Ama Lorentz contraction durumunda genelde bacaklar sistemin hareket yönüne bağlı olarak sadece hareket yönüne paralel komponentlerde sıkışma gösterir. Böylece rahatça bir faz farkı görebilirsiniz. Sistem üzerinde biraz daha detay istersenizhttp://www.ligo.caltech.edu/docs/G/G030024-00.pdf adresinden LIGO üzerine bilgi edinebilirsiniz. Akademik bir iki kaynak daha bakıp yollamak istiyorum ama şu an üniversitede değilim. Pazartesi günü isterseniz birkaç makale tavsiye edebilirim.

    Saygılarımla




  • Bu arada özel görelilik ile ilgilenen herkese Lorentz Transfom öğrenmeyi tavsiye ederim, matematiği görece kolaydır ve 4 boyutlu Minkowski uzayları için güzel bir giriş teşkil ederler.

    Matematiksel iyi bir giriş yapmak isterseniz D.J. Griffiths, Introduction to Electrodynamics kitabının son ünitesini tavsiye ederim. Kitabın ilk kısımları genel elektrodinamik için çok iyi olmakla beraber son kısmı elektrodinamik ile özel göreliliği birleştirip çok güzel anlatıyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Tarkus -- 21 Ocak 2012; 3:30:45 >
  • ışığın kütle çekim alanlarında hareketi üzerine olan düşüncemi biraz daha geliştirip özetliyorum;
    einstein ın denklik ilkesinin gerçekten çok önemli ve kilit bir yanı vardı. ortaya çıkan durumlar her iki ortamda da birbirinin aynısı gibiydi. uzay boşluğunda camları olmayan bir aracın içinde 1g ivmesi ile hızlanan bir aracın içindeki biri uzayda mı yoksa dünyada mı olduğunu anlayamazdı.
    ben de ışığın hızı ve hareketinin bu iki ortamda aynı sonuçları vereceğini düşünerek 2 ayrı düşünce deneyi oluşturdum. benim düşünceme göre ışığın hızı kütle çekim alanlarında yavaşlıyor. ancak bu görelilik teorisine kesinlikle ters bir durum oluşturmuyor.
    1. düşünce deneyinde uzay boşluğunda ve görelilik çerçevesinde zaman genleşmesi ve boy kısalmasının %50 olduğu bir hızda ilerleyen bir araç düşünelim. (aracın hızı hesaplamalarda yaklaşık saniyede 259628 km hıza tekabül ediyor)
    bir de bu araca dışardan bakan bir gözlemcinin olduğunu ve olayları hem dışardaki hem de araç içindeki gözlemiye göre değerlendirelim.
    araç içindeki gözlemci görelilik nedeni ile aracın içindeki zamanın %50 yavaş aktığını, aracın ve içindeki herşeyin boyunun gidiş yönünde %50 kısaldığını ve aracın ve içindekilerin kütlesinin 2 katına çıktığını farkedemiyor. sonra aracın arkasından ön tarafına doğru bir ışık gönderiyor. ışık, aracın arkasından ön tarafına aracın durur haldeki süresiyle aynı zamanda varıyor çünkü ışık hızı gözlemciden bağımsızdır. ancak aracın hızından ötürü ışığın dalga boyunun mora kaydığını farkediyor. bunun nedeni ışık dalgalarının gidiş yönünde birikmeye başlaması yani blueshift. tekrar edersek araç içindeki gözlemciye göre ışığın hızı değişmedi ancak dalga boyu mora kaydı.
    şimdi de araç dışında gözlemci gözünden bakalım,
    dışardan bakan gözlemci araç arkasından ışık gönderildiği anda ışığın hızının olması gerektiğinden yavaş olduğunu ve dalga boyunun da mora kaydığını farketti. Işığın hızındaki değişimin nedeni aracın yüksek hızından ötürü kütle kazanması ve uzayı esnetmesi neticesinde ışığın esnek uzayda gözle görülmeyen boyutta da gidiyor oluşudur.
    2. düşünce deneyi ise dünya üzerinde geçiyor.dünyadan gökyüzüne doğru dik bir şekilde ışık gönderiliyor.
    Dünyadaki gözlemci, ışığın gökyüzüne doğru saniyede 300000km olan sabit hızıyla gittiğini hesaplar ve dalga boyunun ise yukarı çıktıkça kızıla kaydığını tesbit eder.
    Dünyanın kütle çekim etkisinde uzaktaki gözlemci ise gönderilen ışğın hızının normalden daha yavaş olduğunu ve gök yüzüne çıktıkça hız kazandığını ayrıca kızıla kaydığını tesbit eder.
    kütle çekim alanlarındaki uzay-zaman, kütle çekimin merkezine doğru akış halinde olan bir nehir gibi geliyor bana. devamlı olarak hareket halinde olan altımızdan kayıp giden bir uzay-zaman sanki.
    Sonuç olarak ışığın hızının sabitliği ile ilgili bir farklılık yok deneyi yapılan her ortamda ışık hızı aynı ölçülüyor ancak bunun nedeni deneyin yapıldığı ortamın görelilik çerçevesinde zaman genleşmesi kütle kazanımı ve mesafe kısalması gibi durumlara maruz kalmasıdır.
    Gerçekte olan ise ışığın hızının yavaşlıyor oluşudur düşünceme göre.
    Bunun nedenini ise kütle tarafından esnetilmiş uzay-zamanda ışığın ,gözle farkedilmeyen yerlerde yolculuk ediyor oluşudur.
    Konu ile ilgili arkadaşların değerli yorumlarını bekliyorum.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi speedy_ -- 21 Ocak 2012; 18:00:52 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Tarkus

    quote:

    Orijinalden alıntı: speedy_

    quote:

    Orijinalden alıntı: bahtiyar0011

    speedy haddim olmayarak infrometrenin çalışma prensibini yanlış anlamış olabileceğini düşünüyorum
    ışık tüm yol boyunca dalga boyunu değiştirmiyor, tarkus un dediği gibi mesafenin uzayıp kısalması sonucu iki kaynak arasında faz farkı(girişm) oluşuyor
    yani alıcımıza ışık düştüğü andaki dalga boyu farklı ölçülüyor

    birde kütle çekimi altındaki ışığa uzaktan(kütle çekiminden etkilenmeyecek) bakan gözlemcinin ışık hızını daha yavaş ölçececğini söylüyorsun ki bu benim bildiğime göre yanlış

    fizik bilgim seninki kadar değil ama öyle düşünüyorum
    seni yanlış anlamış yada yanlış biliyor olabilirim

    rica ederim tabiki de ben de yanlış anlamış olabilirim. ayrıca fiziği çok iyi bildiğimi söylemiyorum sadece konu üzerine çok düşünüyorum.
    konuya gelirsek, interferometre nin çalışması ile ilgili kütle çekim etkisi ile bacakların birinde kısalma olması gerektiğini biliyorum ben sadece deney sırasında bu kısalmanın hesaplanamayacağını, bu etkinin ışık üzerindeki dalga boyu farkının ölçülebileceğini söylemiştim. zaten siz de asıl ölçülenin bu dalga boyu farkı olduğunu yazmışsınız. ayrıca kanımca bu etki hiçbir zaman ölçülemeyecek çünkü dış uzaydan gelen kütle çekim dalgaları güneş sistemi başta olmak üzere dünyanın kütle çekim alanına takılıp yok oluyor. bunu da kütlenin merkezinden uzaya devamlı akış halinde olan uzay-zaman gibi düşünün dolayısıyla akış istikametinin tersi yönde gelen dalga akışı aşıp bize ulaşamıyor.
    diğer konu,dışardan bakan gözlemci , aynen bir balığın akan bir derenin tersi yönde yüzmeye çalışması gibi ışığın da kütle çekim merkezine doğru zorlandığını düşünüyorum bu sebeple hızı düşüyor dalga boyu mora kayıyor.(sıkışıyor) başka bir anlatım yöntemiyle hızlı giden bir cisme arkadan yaklaşan ışık cismi geçerken cisme göre nasıl hareket ediyorsa (dışardan bakan için) kütle çekim merkezine doğru giden ışık da aynı şekilde davranır. sanki kütle çekim merkezinden dışa doğru uzay-zaman akışı var gibi...

    Merhabalar,

    Bildiğim kadarıyla buradaki gözlemler red/blue shift ile değil tamamen kovuk (cavity) boylarının değişmesi sayesinde gerçekleşiyor. Zaten dalgaboyu 1 mikron olduğu için (10^-6 metre) çok ufak değişimler rahatça farkedilebilir. Bir de tabi interferometrenin kolları oldukça uzun. Ben de optik sistemlerle alakalı bir laboratuvarda araştırma yaptığım için biraz tuhaf geldi dalgaboyu değişimini gözlemlemek. Böyle bir durumda spektrometre daha faydalı olurdu. Bunun yerine Lorentz contraction'dan faydalanmak çok daha mantıklı. Bir de sistem bir kütleçekimi dalgasına maruz kalıp red shift veya blue shift gösterdiği zaman sistemdeki tüm lazer aynı kaymaya ığrayacağından ölçümlerde bir şey farketmek imkansız hale gelir. Zaten interferometreler genelde faz farkı ölçmek üzerine kullanılır. Ama Lorentz contraction durumunda genelde bacaklar sistemin hareket yönüne bağlı olarak sadece hareket yönüne paralel komponentlerde sıkışma gösterir. Böylece rahatça bir faz farkı görebilirsiniz. Sistem üzerinde biraz daha detay istersenizhttp://www.ligo.caltech.edu/docs/G/G030024-00.pdf adresinden LIGO üzerine bilgi edinebilirsiniz. Akademik bir iki kaynak daha bakıp yollamak istiyorum ama şu an üniversitede değilim. Pazartesi günü isterseniz birkaç makale tavsiye edebilirim.

    Saygılarımla

    kovuk boyu dediğiniz dalganın genliği mi?
    benim ligo ile ilgili okuduklarımdan anladığım kütle çekim dalgasına maruz kalan kolda meydana gelen ivme farkından ötürü ışığın dalga boyunun değişeceği ve bu nedenle 2. aynada tekrar karşılaşan ışık dalgaları üst üste gelip birbirine girişim yapamayacaklarından alette değer görülmesi.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi speedy_ -- 21 Ocak 2012; 18:05:10 >




  • düşüncende maddenin içine doğru akan uzay-zaman neticesinde cisimden çıkan kütle çekim dalgalarının akıştan dolayı dışarı çıkamadığını söylüyorsun sanırım
    kütle çekim dalgaları ışık hızında yayılır
    bu durumda akışta ışık hızında olmalı
    bu durumda maddeden dışarıya ışıkta dahil hiçbirşeyin çıkamaması gerekirdi buda bizim bildiğimiz evrenle çelişiyor
    dediklerinden anladığımın özeti bu
  • @speedy

    Açtığın konu ilgimi çekti, Uzun uzun okumam lazım en kısa zamanda katalacağım.
  • 
Sayfa: 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.