Şimdi Ara

Kısa film konu önerisi.

Bu Konudaki Kullanıcılar:
3 Misafir (1 Mobil) - 2 Masaüstü1 Mobil
5 sn
20
Cevap
0
Favori
14.853
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Arkadaşlar bir kısa film çekmeyi düşünüyoruz, ciddi bir konu bulamadık. Acaba önerileriniz neler?



  • biraz alakasız olacak ama konu olarak bir şizofrenin yaşadığı zorlukları anlat toplumda dışlanmamaları gerektiğini tedavisi olmadığını yansıt işi çok fazla dramatize etmek istiyosan bir şizofrenin kendi dünyasında hayali bir karşı cins karakteri yarat ve o karaktere delice aşık olan bir şizofrenik anlat bence seyircinin içine işleyecektir
  • quote:

    Orijinalden alıntı: UTK1907

    Arkadaşlar bir kısa film çekmeyi düşünüyoruz, ciddi bir konu bulamadık. Acaba önerileriniz neler?

    hacı "signs" diye bir kısa film var ben çok beğenmiştim onu izle bi o tarz bişey olabilir
  • Kısa filmlerde aşk konusunun işlenmesi artık çok klasikleşti. Eğer imkanınız varsa bir yol hikayesi olabilir, Sigara bağımlılığı olabilir, eğer yabancı birini bulabilirseniz veya Erasmus'la gelmiş bir arkadaşınız falan varsa onun gözünden bir yabancının Türkiye'deki yaşamı olabilir, bu sitedeki binlerce gence örnek olabilecek bir konu da olabilir. Mesela bilgisayar, internet dışında sosyal hayatı olmayan birinin halkın içine girip arkadaşlar kazanması sosyal etkinliklerle daha mutlu olması gibi gibi...
  • al kendi hikayemi veriyorum sana.kullan.arada bi yerde de ismimi geçirirsiniz.

    ŞİZOFREN

    Yazan: Yıldırım Özkal


    Bir ilkbahar günü, güneş ışıklarıyla şehri kucaklıyordu. Ağaçlar baharın gelişini dallarında açan ufak çiçeklerle kutluyordu. Kış uykusundan uyanan şehir, yavaşça selamlıyordu gelen baharı.

    Boyası akmış, toz toprak kaplı, bakımsız görünümlü bir ayakkabı takıldı, kaldırım taşına. Ufacık bir çakıl parçası gücünü kesmeye yetmişti bu koca adımın. Neredeyse yere seriliyordu ayakkabının sahibi. Genç adam yirmili yaşların sonuna merdiven dayamış, olduğundan daha yaşlı görünen kumral biriydi. Dağınık saçları ara ara esen cılız rüzgârın yalanlarına kapılıyor, bir oraya, bir buraya sallanıyordu. Elaya çalan gözleri, hayat ışığını yitirmiş, birikim yapmıştı torbalar halinde. Onun b halini gören daha yaşlı olduğuna yemin edebilirdi. Hele ki hafif kamburu çıkmış omzuyla dünyanın yükünü taşıyor gibiydi.

    Önüne düşmüş başında türlü düşünceler dönüyordu. Gözlerinin önüne, eski hatıralarından görüntüler geliyordu, parça parça. Dudak kenarlarındaki aşağı yönlü kıvrımlar, tanımlamaya yetiyordu mutsuzluğunu. Nasıl mutlu olsundu ki? Hele ki bugünden sonra…

    Bembeyaz bir kâğıt, üzerinde simsiyah yazılarıyla salınıyordu genç adamın elinde. Elektrikli bir yazıcı, ince ince işlemişti satırları üzerine. Satırların anlamı, renginden daha karaydı genç adam için.

    Öğrendiği bir bilgiyle tüm hayatı kararmıştı genç adamın. Daha birkaç gün önce, baş ağrısı şikâyetiyle gittiği doktoru, birbirini takip eden onlarca testin ardından teşhisi koymuştu bugün.

    Hala kulaklarında yankılanıyordu doktorun sesi. Ona, hastalığının hiç bu kadar şiddetlisini görmediğini söylüyordu. Tıp dünyasında bir ilk olabilirdi, şiddetin tanımlanamazlığıyla. Hiç sakınmadan söylüyordu gerçekleri doktor. Hiç sır saklamadan, tüm detaylarıyla. Yaşadığı her anı sahteydi. Tanıdığı insanların birçoğu yoktu. Ve en kötüsü de, genç adamın çok güvendiği beyni yıllardır tiyatro oynuyordu ona.

    Karşıya geçmek için kaldırım kenarında durmuş beklerken, kulaklarında tekrar eden doktorun söylediklerini anlamaya çalıştı genç adam. Yaşadığı onca şey sahte görüntülerden ibaretti. Bir an salonunda duran resim geldi aklına. Koltukların arasında, köşeye hapsolmuş maun sehpada parlayan çerçevenin içinde, dört sıkı dost gülümsüyordu bar taburelerinin üzerinde. Ve beklide bunlardan üçü asla var olmamışlardı bile.

    Düşünceli gözlerini trafik ışıklarına çevirdi. Kırmızıyı gördü orada. Ona durmasını emrederken. Düşünmeden edemedi. Ya şu an gördükleri de sahteyse? Ya aslında hiçbiri yoksa ve beynin karanlık bir köşesinde hapsolmuşsa? Kırmızı silinip yerini yürüyen yeşil adama bıraktı. O an genç adam fark etmeden mırıldandı. '’ Hangisi gerçek?’’…

    Yürümeye devam etti genç adam. Aklında dünyanın soru işaretiyle. Dalgın dalgın vitrinlerin önünden geçerken, kulağında elektrikli yazıcının cızırtısını duydu. Her bir cızırdamada, adamın hayatını bitiren kelimeler işleniyordu masum kâğıda. ‘’…beynin sol lobundaki daralmanın…’’ anlaşılan sorunun kaynağı belliydi. Tuhaf bir kahkaha duydu ensesinde. Elektrikli yazıcı sesinin şiddetini artırdı. Genç adam artık ondan başka bir şey duyamıyordu. Her cızırdama ayrı bir kelime demekti. Kâğıda bakmadığı halde yazılı metnin görüntüsü de katıldı kafasındaki bu sese. Kara kara kelimeler havada uçuşuyordu. ‘’…hastanın psikoz etkisine tepki göstermesinin sonucu olarak…’’ teşhis yöntemleri bu olmalıydı. Ensesinde daha çok kişi kahkaha atıyordu şimdi. Elektrikli yazıcının sesi durdurulamaz hale geldi. yeni bir cümle fırlıyordu kâğıttan, yazıcının çığlıkları eşliğinde: ‘’…şizofreni teşhisi konulmuştur.’’. Kulakları neredeyse patlayacaktı genç adamın. Artık sesler gitmiş yerini eşsiz bir çınlama almıştı.

    Kara haber elçisi beyaz kağıt el değiştirdi kapı önünde. Boşalan el pantolon cebinden bir anahtar çıkarıp açtı koca kapıyı. İçinde tuhaf hislerle evine girdi genç adam.

    Evi konusunda yanılmamıştı. Hep bildiği gibiydi; dış kapıdan girince küçük bir geçiş, geçişin karşısında kapısı hep açık duran bir salon. İçerisi pencereden gelen loş bir ışıkla aydınlanıyordu. Perdeler her zaman olduğu gibi kapalıydı. Kapının tam karşısında yıllardır eskitemediği tekli deri koltuğu. Ve onun önünde duran uzunca bir sehpa. Üzerinde de parlak sarı bir kafes…

    Deri koltuğuna yavaşça kurulurken, garip bir sessizlik hissetti evde genç adam. Her kapıyı açışında onu karşılayan muhabbet kuşunun cıvıltısı bugün yalnız bırakmıştı onu benliğiyle baş başa.

    Yoksa beyni bu konuda da mı onu aldatmıştı? Son bir yıldır onu mutlu eden çok sevdiği küçük kuş acaba hiç orada olmamış olabilirmiydi? Bunu öğrenmenin tek bir yolu vardı. Yavaşça koltuğundan doğruldu ve kafese doğru eğildi. Korkulu gözlerle kafesin en ücra köşesine kadar aradı. Çok sevgili hayat cıvıltısı orada yoktu. Ve aslında hiç olmamıştı. Kafes hiç kullanılmadığı belli olacak şekilde temizdi.

    Beyni onu ilk defa kandırmıyordu. Hayatında hiç olmazsa bir kez de olsa kesin doğruyu gösteriyordu. Asla ona ait olmayan bir hayatı yaşamıştı. İşte tüm bunları düşünürken ufak bir damla yaş kafese düştü.

    Hezimetin acısıyla koltuğa geri yığıldı. Elinde hala sıkı sıkıya tuttuğu kağıdı, kafesin yanına bıraktı. Başı dönüyordu, tüm olanlara inanamıyordu. Hayat avuçlarına koca bir yalan bırakmıştı.

    Dış kapının önündeki ufak geçişten hafif bir çıtırtı duydu genç adam. Ne olduğuna tam emin olamadan dikkat kesildi. Salon kapısından bir ahtapotun kolu gibi kıvrıla kıvrıla içeri girdi beyaz bir ışık huzmesi. Peşinden de bembeyaz bir pelerin içinde hayatında gördüğü en güzel genç kız.

    Yıllardır hep hayalini kurduğu, bıkmadan, usanmadan karşılıksız sevdiği, hayalindeki kızdı bu. Adeta bir peri kızı gibi ışıklar saçıyor, bembeyaz pelerininin içinde, sehpanın diğer ucunda ayakta duruyordu. Gözlerini ovuşturdu genç adam. Suratındaki şaşkınlık ifadesini saklayamıyordu. Bu imkânsız bir şeydi. Karşısında duran güzellik abidesi yıllardır onun zihninin içindeydi. Asla gerçek olmamıştı. Gerçek olamayacak kadar güzeldi. İnanamıyordu buna genç adam. Her nasıl olmuşsa olmuş, bu hayal kız bir şekilde beyninden çıkmış, gerçeğin, sözde gerçekliğin tam ortasında duruyordu.

    Sihirli bir masaldan çıkmış gibi duran güzel hayal kızı elini uzattı genç adama, gülümseyerek. Genç adam gözlerini sonuna kadar açmış, yavaşça doğruldu deri tahtından. Sehpanın yanından geçip, kendisine bir armağan gibi uzatılan ele dokundu. Kesinlikle gerçek bir andı bu. Hiç olmadığı kadar gerçek. Kalbinde tuhaf bir mutlulukla gülümsüyordu. Usulca yanaştı kızın bedenine. Gözlerini kısıp gerçeğin tadına bakmak istedi. Hafif hareketlerle, hayal kızı incitmemek için nazikçe, dudağını kızın dudaklarına yaklaştırdı. Artık bundan sonra ne olacağı önemli değildi. Umursamıyordu hiçbir şeyi. Derin bir nefes alıp gözlerini kapadı. Ve bir anda kesin alınmış bir kararla kızın alev alev yanan dudaklarına yapıştırdı dudaklarını. Gerçekliği yaşıyordu, sorgusuz sualsiz.

    Tam o anda bir şey oldu. Kızın gerçekliği genç adama sıçradı. İkiside tuhaf bir ışıkla parlıyordu. Parlaklık o kadar arttı ki, perdeler savruldu, salon penceresinin camları daha fazla dayanamadı. Patlayan camın her bir zerreciği sokağın farklı bir noktasına düştü.

    Gözlerini açtığında hala inanamıyordu olanlara genç adam. Dudaklarını ayırdı kızınkilerden. Sıkı sıkı, bırakmayacağını belli eden bir ifadeyle tutuyordu ışık saçan kızın elini. Kız mükemmel gözleriyle masmavi gökyüzünü işaret etti. Genç adam kabul ettiği belirten bir ifadeyle gülümsedi.

    Bir anda bir karıncalanma hissetti genç adam, tökezleyen ayaklarında. Ayaklarına baktığında gerçekliğin boyutunun büyüklüğünü fark etti. Ayakları usul usul görünmez hale geriyordu. Peşinden saydamlaşan bacakları. Hayal kızı içinde aynı durum geçerliydi. Bellerinden aşağısı görünmez hale geldiğinde, gözlerini birbirine kenetlediler. Ve bir anda ikisi de tamamen görünmez oldu.

    Camları kırık pencereden ufak bir ışık süzüldü gökyüzünün koynuna doğru. Genç adam ve hayal kız gerçeğin ortasında hayal oldular, sonsuza dek…
  • Yorumlar için teşekkür ederim. Sizce komedi nasıl olur?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: UTK1907

    Yorumlar için teşekkür ederim. Sizce komedi nasıl olur?

    komedi olur
  • quote:

    Orijinalden alıntı: SchutZ

    quote:

    Orijinalden alıntı: UTK1907

    Yorumlar için teşekkür ederim. Sizce komedi nasıl olur?

    komedi olur

  • Komedi düşünüyorsan benim kısa film olarak aklımda şöyle bi konu var . Mangal yapmaya çalışan iki arkadaş kömür almak yerine depodan kaçırıyolar . Ama kazan dairesinde bekleyen bekçiyi falan kafalıyolar öyle kolay da olmuyor uğraşıyorlar bunun için . Sonra mangal kömürü yerine yakıt olarak kullanılan kömürü kullandıklarını için yediklerinden zehirleniyorlar ama son anlarında uykuya dalmadan önce bile muhabbet ediyorlar , '' lan ne güzel doyduk ha '' gibi . Sonra da zehirlenip , ölüyorlar !

    Farklı bi senaryo bence
  • quote:

    Orijinalden alıntı: wheaston

    Komedi düşünüyorsan benim kısa film olarak aklımda şöyle bi konu var . Mangal yapmaya çalışan iki arkadaş kömür almak yerine depodan kaçırıyolar . Ama kazan dairesinde bekleyen bekçiyi falan kafalıyolar öyle kolay da olmuyor uğraşıyorlar bunun için . Sonra mangal kömürü yerine yakıt olarak kullanılan kömürü kullandıklarını için yediklerinden zehirleniyorlar ama son anlarında uykuya dalmadan önce bile muhabbet ediyorlar , '' lan ne güzel doyduk ha '' gibi . Sonra da zehirlenip , ölüyorlar !

    Farklı bi senaryo bence

    başarısız geliştirile bilir en azından temel alınabilir
  • quote:

    Orijinalden alıntı: wheaston

    Komedi düşünüyorsan benim kısa film olarak aklımda şöyle bi konu var . Mangal yapmaya çalışan iki arkadaş kömür almak yerine depodan kaçırıyolar . Ama kazan dairesinde bekleyen bekçiyi falan kafalıyolar öyle kolay da olmuyor uğraşıyorlar bunun için . Sonra mangal kömürü yerine yakıt olarak kullanılan kömürü kullandıklarını için yediklerinden zehirleniyorlar ama son anlarında uykuya dalmadan önce bile muhabbet ediyorlar , '' lan ne güzel doyduk ha '' gibi . Sonra da zehirlenip , ölüyorlar !

    Farklı bi senaryo bence

    Farklı kömür kullanıldığını şimdi öğrendim
  • Bence bir kısa filmdeki en önemli şey senaryo zaten, senaryonuz yoksa çekmeyin.
  • Zaten konuyu bulduğumuzda senaryoyu hazırlayacağız.
  • Bence seri katil olabilir.. mesela bir radyo programcısı dinleyenlerini öldürüyor çünkü küçükken babası radyo dinlerken çocugu dövdügü için bilinç altına işliyor sonra intikam alıyo. falan ne biliyim iste
  • Aşk olmayacağı kesin gibi. Komedi ve dram arasında gidip geliyoruz. Polisiye veya macera da bize uzak kalıyor.
  • mesajım bulunsun
  • yukarı
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.