Şimdi Ara

İstanbul Üniversitesinde Fars Dili ve Edebiyatı Bölümü

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
4
Cevap
0
Favori
951
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • 4 yıl zaman kaybıdır.

    Eğitim kalitesi ve düzeyi vasata yakın olmasına rağmen girmesi çok kolay ama bitirmesi zor bölümdür. Bunun Farsçadan,  İran kültüründen ve bölümdekilerden kaynaklanan nedenleri vardır. Şimdi bunları kısaca inceleyelim;


    İran kültürünün Anadolu’daki yansımaları maalesef derin olmuş. İranlılar İslam’a girdikten birkaç yüzyıl sonra Tasavvuf dedikleri bir düşünce ve yaşam biçimiyle ve bunların çatısında konumlanan melamilik ve milliyetçi fikirleriyle İslam Dinini büyük bir aşındırma ve yozlaşma sürecine sokmuşlar. Şimdi bu tasavvuf da mı ne diyeceksiniz… Tasavvuf yani Sufizm, tanıma girmesi kolay olmasa da, kısaca tanrıya giden manevi bir yolculuktur. Spirütüalizm+ vahdeti vücudçuluk + hurafe den müteşekkildir. Dış kabuk ya da kalkan ise İslam’dır. Müminler tasavvufi tarikatlara inisiye olarak, bir şeyh öncülüğünde, asıl kaynağı olan tanrıya karışmayı, yani fena’ya nirvanaya ulaşmayı ya da Gnosis olmayı amaçlar. Çünkü Tasavvufta evrenin aslında tanrı olduğu, görünen görünmeyen her şeyin tanrının taşması ya da kendini parçalaması sonucunda olduğu, her şeyin 1 olduğu ve insan ruhunun da asli kaynağının tanrı olması ve bedende hapis olması nedeniyle tanrıya dönmesi gerektiği inancı vardır. Akıl, düşünme, sorgulama yerine rüya ve sezgiyle bilgiye ulaşılacağını savunur. Az yemek ve uyumak gibi şeyleri şart koştuğu için bir süre sonra beslenme yetersizliğinden insanlığından çıkan mürit her açıdan aptallaşarak köleleşmeye başlar. Şiire, edebiyata meyleder. Günümüzün çip takma işinin ortaçağ versiyonudur. İslam’a göre şirk ve küfür düzeni olan tasavvufta yaratan yaratılan ve cennet cehennem gibi kavramlar yoktur. İşte böylesine heterodoks, gnostik inançlara sahip İsmaili yani Alamutçu mutasavvıflarla muhatap olan Anadolu bölgesi, bu inanışlar üzerinden İslam’a geçiş yapmışlar, Geyikli Baba, Hacı Bektaş, Sarı Saltuk, Mevlana’nın Hocası Şems gibi Alamut bağlantılı kişiler Anadolu’yu adeta çiplemişlerdir.


    Bölümün, bölümdekiler tarafından kaynaklanan sakıncalarını da öğrenciler ve öğretim üyeleri olarak bahse konu edelim. Geniş bir yaş aralığında 2. , 3. Üniversitesini okuyan, edebiyatçı tarihçi gibi mesleği gereği farsça öğrenen tipler vardır. Hiç bilgisi olmadan aman boşta kalmayım, askere gitmeyim vs. nedenlerle gelenler de vardır. Bunun yanında yukarıda değindiğim üzere dindar görünümde ne kadar ezoterik, mistik, okült, gizemci, batıni tarikat varsa bunlarla bağlantılı tipler hiç de az değildir. KHK ile atılan mı dersiniz, Türkiye-İran arasındaki meselelerde İran’ı tutan mı dersiniz, Şehvetiye tarikatı mensubu mu dersiniz ne ararsanız bölümde bulunur. Umarım her şeye rağmen başlarsanız, bunlara inisiye, sarıklı, örtülü paçoz birilerine bulaşmazsınız.


    Öğretim üyelerinin bu kadar geniş bir yaş aralığında ve farklı sosyo kültürel yapıya sahip kişiler karşısında hoşgörülü ve adil bir tutumu yoktur. Umursamazlık yüksektir ve bunun sonucunda öğrenci memnuniyeti düşüktür. Selefi fars edebiyatına dair ne kadar klasik eser varsa Türkçeye çeviren şuanki bölüm başkanı, büyük bir ticari zekâyla, madem eser kalmadı, iyi para kazanamıyorum bende yayınevi açarım diyerek devlet memuru iken aynı anda şirket kurmuş, bu şekilde bütün kanun, yönetmelik ve disiplin kurallarını ayaklarının altına almıştır. Bırakın kamu görevini, birçok özel meslekte bile serbest çalışmayla bordrolu çalışmanın aynı anda yapılması yasaklanmışken böylesine kınanacak bir şeye imza atan, üstelikte İran ve tasavvuf üzerine kitaplar yayımlayan başkan ne kadar büyük bir hıyanet (hadi aymazlık olsun) içinde olduğunun herhalde farkında değildir.


    Emekli olması beklenen fars edebiyat tarihi hocası iyi şiir okur ama inanılmayacak şekilde saçmalar. Daha doğrusu patavatsızlık yapar. 2. sınıfta yüksek lisans seviyesindeki şiirlerle başlayarak öğretimin progresivliğini bozar ve sınıfın tamamına yakınını memleketinin plakası seviyesindeki 22-25 arası notlarla bırakır. Halbuki olması gereken, bölüm başkanının ticari amaçlı küçük kitapçıklar halinde çevirdiği Furug Fehruzat gibi 2. Sınıf öğrencilerinin bile çevirebileceği 20.yy şairlerinin basit ve saçma şiirlerinden başlamaktır. Amaç elemek, sınıfta bırakmak olduğundan hemen herkesin negatif enerjisini üzerine çeker.


    Gramer derslerini yürütenler, gayet isabetsiz biçimde kendilerine en yüksek ders saati ve kredi sayısı verilmesine rağmen Farsçanın 3-5 sayfalık gramerini resmen katleder. Konuyu açarsak, hiçbir doküman sunmaz, mevcut kaynakları beğenmez ve önermez, tüm dilbilgisi terimlerini değiştirir, ileride kimseye anlatılamayacak, dünyada geçerliliği olmayan, herkesin dalga geçip kınayacağı bir terminoloji ve metotla yanlış, eksik ve daldan dala konan hercai bir şekilde ders anlatır. Buna ilave olarak şiir üzerinden devrik yapılarla ders işler ve kimse ne olup bittiğinin farkına varamaz. Günlerce süren, ama yapan kişiye hiçbir şey katmayan, sadistçe tasarlanmış ödevler verir. Bunları not ortalamasına dahil eder. Ödev yapmayanları sınavda iyi not alsa bile asla sınıfı geçirmez. Tuttuğu öğrenciye 90-100 gibi bereketli notlar verirken saçma ödevlerini yapmayanları yıllarca sınıfta bırakır. Çift ana dal yapan öğrencilerin tamamı sırf bunun günlerce süren saçma ödevleri yüzünden tuvalette oturularak öğrenilecek farsçaya devam etmek için yan dalı bırakmak zorunda kalmıştır. 2. Sınıfta tek gayreti öğrenciyi baraj ortalamasının altında bırakarak elemek, 3. Sınıfa geçmesine izin vermemektir. Bunun için her türlü ahlak dışı, madrabazca eylem ve hesaplamaları yapar. Düşük not verir, diğer hocaları ayartır, örgütler, organize eder. Sınav kâğıdında öğrencinin yazdığı cevapları silgiyi alıp bir güzel siler, sınav sorularını yanlış düzenler. Örneğin Farsçada bulunmayan ya da bin sene önce kullanılıp da sözlüklerde bulunmayan fiilleri vererek cümle kurup tercüme yapmamızı ister. İranlı hoca bile yapılanları gördükten sonra gül gibi işini bırakıp istifayı basmıştır. Kısaca bu anlamda Alamut’un İstanbul şubesi gibi çalışırlar. Zaten yüksek lisans ve doktorayı bu alamutçu mutasavvıflar ya da alamutçuluğu yani haşhaşiliği sünni islama uydurmaya çalışan nakşi, nursi gibi tarikat şeyhleriyle uğraşarak alırlar. 


    Edebiyat fakültesinde dünyadaki en seçkin dil ve edebiyatların ve bu edebiyatların temsilcilerinin öğretildiği bölümler vardır. Bu bölümlerin yazarlarıyla ilgili pek etkinlik olmamasına karşın Fars Dilinde mütemadiyen  yok Hafız, yok Sâdi, yok Mevlana’nın yıldönümü anma gibi etkinlikleri düzenlenip durur. Şebi Yelda gecesine, kitap imza gününde ulu orta Alamutçu bir şeyhin sırada olduğunu görüp kalkarak ellerini öpmeye kalkışıp büyük bir soytarılığa imza atan İlber Ortaylı gibi tiplerde ara sıra gelir. Bölümün amacının dil ve edebiyatçı yetiştirmek mi yoksa eli öpülenlere göz kırpmak mı olduğuna karar vermesi gerekir.


    Fars edebiyatında birkaç tane önemli isim vardır. Bunlar dünyanın en uzun şiirlerini yazmışlardır. Örneğin meşhur divanının ilk beytine İran’ın baş düşmanı Muaviye’den alıntı yaparak başlayan Hafız, Dionisoscu bir inanç ve coşkunlukla sarabı içer içer sonra seccadeye döker, bular saçar yemediği halt kalmaz. Ama yukarıda bahsedilen küfür ehli onu Kuran-ı Kerim hafızı yapar. Alamut imamı Şemsle tanışan Mevlana Celalettin, birlikte halvete kapanıp üzerlik ve kamışa yüklenince tüm kan değerleri düşer ve dönmeye başlar. Kıçındaki dondan bile haberi yokken enel hak demeye başlar. Duruma üzülen Konyalılar Şems’in hakkından gelerek bir kuyuya atarlar.  Alegorik mesnevisinin ilk 2 beytinde insan ruhunun bedende hapis olduğu, özüne yani tanrıya dönmesi gereğine işaret eder. İyi de satanizmde de aynı şeyler var. Geri kalanda yoğun madde kullanımından kaynaklanan manevi stimülasyonla, adeta tanrı içine hulul etmiş gibi habire öğüt nasihat, arada erotizm porno falan.. insanı baydıkça bayar.


    Eşinin erkek kardeşine sarkan Sadık Hidayet, buf­-ı kur isimli eserinde, hanımının amcasıyla ilişkisinden çocuğu olacağını öğrenince, eşiyle sevişirken, dudak dudağayken, kemik saplı bir bıçakla onu boğazından bıçaklar. Fışkıran kanlar tavanı boyar. İkisi de kanlar içinde kalır ve eşi öldükten sonra Hidayet kendi çevirimle şu üst seviye cümleyi kurar:

    “ amaçsızca sokaklarda yürüyor para ve şehvet peşinde koşan tamahkâr kılıklı ayaktakımının arasından umursamadan geçiyordum.””

    Böylece insan tabiatı, insan doğası ve onun bilinçaltı üzerinde inanılmaz bir sondaj yapar.  Romanı genişletip 300-400 sayfa yazabilse herhalde dünya çapında bir eser ortaya çıkacaktı.


    Buraya kadar geldiğiniz için tebrikler. Hâlâ aklınızda fars dili yazıyım mı sorusu yoktur umarım. Evet size diyorum 30-40-50 lik çatlaklar… Bırakın günlerce ödev yapmayı pazarda bedava dağıtsalar almam o diplomayı. Umarım meseleyi anlatabilmişimdir. Eğer hala aklınızda soru işareti varsa ve sadece tespit ve kanıta dayalı bir kısım gözlemleri de içeren bu yazıdan hoşlanmadıysanız sizin için tehlike çanları çalıyor demektir.  Bir ömür tüketseniz binlerce, on binlerce sayfalık bilginin özünü bu kadar sade şekilde önünüze seren hiç kimse olmayacak. Sizde çalışarak bu özü anlayamayacaksınız. Buna emin olunuz.  Unutmayınız; Fazla tevazuunun sonu vasat insandan nasihat almaktır.  Bu kadar da mı olur demeyin, parayla not satılan, bir sürü kişinin bankamatik hocası, memuru olduğu medyada haber olan bir fakülteden bahsediyoruz sonuçta… 




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ardaviraf -- 22 Ekim 2020; 0:8:19 >







  • 5 yıl boyunca kabullenmek istemediğim gerçekleri okudum sizden. Gerçekten böyle. Adam gibi bi eğitim alırım diye gidiyorsunuz eğitim almayı bırak hayata dair umudunuzu yitirmiş şekilde bölümü bırakıyorsunuz. İki ders yüzünden bütün eğitim hayatınız zindan oluyor. Ben bu kadar kıt not veren hocalar görmedim. Sizden ikinci yılınıza bile gelmeden farsça profesörü olmanız isteniyor. Bitirebilenleri tebrik ederim. Ben beş yılımı verdim, onca yol gittim yıllarca harç parası ödedim. Ve artık ne anlayışsız hocalarına ne de boş yere aldıkları harç parasını ödemeye takatim kaldı. İkinci öğretimi kapatmalarına rağmen bizden yıllarca harç parası aldılar ve devam ediyorlar. Üstelik her dönem zamlı bir şekilde. Nasıl ödeyelim soruyorum size? Soruyorum size vicdanınız rahat mı? Ve ben bir harç parası daha ödeyemeyeceğim için, bitirebileceğime dair umudum da kalmadığı için yolculuğumu sonlandırıyorum. Hakkım varsa da bu bölümdeki hiç bir hocaya helal etmiyorum.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Eras7777 -- 5 Temmuz 2021; 15:42:11 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.