Şimdi Ara

İnancın kelime anlamına bakın (Soru sormayın)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
10
Cevap
0
Favori
163
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • İnanç : İnanç, gerçekte kesin olan bir şeyin kanıtlanması için ampirik(deneysel) KANITLAR OLSUN VEYA OLMASIN bir kişinin zihninde oluşan duruma verilen isimdir.
    İnanma : Bir şeyin var olduğunu dayanaksız kabul etme.

    Artık ateist mi olacaksınız müslüman mı olursunuz şu sözlüğü açıp bakın sonra tanrı var mı yok mu tartışmayın.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >



  • İnanma inancın eyleme geçirilmiş hali zaten. İnanç tanımın kısmen doğru olsa da inanmanın tanımı yok, yanlış bir şey yapmışsın orada. İnanç kelimesi iman kelimesi yerine kullanılıyor sık sık. Sorun buradan kaynaklanıyor. İnanç bir önermeye dair zihinsel kabul demektir. “Önümde bir televizyon var” önermesinini doğru kabul ediyorsam bu da inanç oluyor zaten. Ha bu inancı gerekçelendirirsin, gerekçelendirmezsin orası ayrı. İnsanlar dini inancı gerekçelendirilmemiş inanç sandıklarından ötürü bu tür karmaşalar yaşanıyor.

    Ayrıca iman yahu dini inanç bir şeyi gerekçesiz kabul etmek demek değildir. İmanın ne olduğunu bile tartışmalı bir şey. Dini inanca dair modellerin çoğu gerekçelendirme koşulu atmıyor. İnsanlar din felsefesi ve epistemolojiyi daha giriş düzeyinde bile bilmedikleri için cahil cahil konuşuyorlar işte.
    https://plato.stanford.edu/entries/faith/



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-596C9B846 -- 13 Haziran 2020; 14:59:35 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-596C9B846

    İnanma inancın eyleme geçirilmiş hali zaten. İnanç tanımın kısmen doğru olsa da inanmanın tanımı yok, yanlış bir şey yapmışsın orada. İnanç kelimesi iman kelimesi yerine kullanılıyor sık sık. Sorun buradan kaynaklanıyor. İnanç bir önermeye dair zihinsel kabul demektir. “Önümde bir televizyon var” önermesinini doğru kabul ediyorsam bu da inanç oluyor zaten. Ha bu inancı gerekçelendirirsin, gerekçelendirmezsin orası ayrı. İnsanlar dini inancı gerekçelendirilmemiş inanç sandıklarından ötürü bu tür karmaşalar yaşanıyor.

    Ayrıca iman yahu dini inanç bir şeyi gerekçesiz kabul etmek demek değildir. İmanın ne olduğunu bile tartışmalı bir şey. Dini inanca dair modellerin çoğu gerekçelendirme koşulu atmıyor. İnsanlar din felsefesi ve epistemolojiyi daha giriş düzeyinde bile bilmedikleri için cahil cahil konuşuyorlar işte.
    https://plato.stanford.edu/entries/faith/
    Şöyle söyleyebilirim. Günümüzde belirli dinler için gerekçe aranmaz. Eğer biz vahiy ve mucizelerin yasandığı tarihte yaşasaydık o zaman bunlar belki gerekçe olabilirdi. Ama bugün bir kişinin ateist olma veya dine inanma gerekçesi yoktur. Ben şuna karşıyım mesela kuranda böyle yazıyordu bilim şöyle açıkladı burada bir mantık yok. İstersen git godzillaya inan. Ben burada varlık yokluk tartışıyorum. Inanmanın akla uygun olması aranmaz.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: erkurt02

    Şöyle söyleyebilirim. Günümüzde belirli dinler için gerekçe aranmaz. Eğer biz vahiy ve mucizelerin yasandığı tarihte yaşasaydık o zaman bunlar belki gerekçe olabilirdi. Ama bugün bir kişinin ateist olma veya dine inanma gerekçesi yoktur. Ben şuna karşıyım mesela kuranda böyle yazıyordu bilim şöyle açıkladı burada bir mantık yok. İstersen git godzillaya inan. Ben burada varlık yokluk tartışıyorum. Inanmanın akla uygun olması aranmaz.

    Alıntıları Göster
    Kutsal kitaplardan bilimsel bir mucize çıkaranlara ben de karşıyım. Kutsal kitapların bu tür şeyler barındırmasının bir anlamı yok. Çünkü, dinin amacı bilimsel veriler sunmak değil bir kere.

    Mucizeler gerekçe verebilir elbette. Ancak küresel bir gerekçelendirme koşulu arıyorsak; a) O dinin önermesel bir delile sahip olduğunu, b) Tanrı inancını temel bir inanç olduğunu,-herhangi bir dine yönelik- c) Dini sezgilere başvuracağız.

    İnsanların ahlâki, estetik ve modal sezgileri zaman zaman birbirleriyle temelden çelişmekle birlikte, kişilerin sahip oldukları ahlâki, estetik ve modal sezgiler temelinde düşünüp hareket etmesinin daima yanlış olduğunu söyleyemeyiz. Konu dini sezgilere gelince bunu niçin söyleyelim?

    Sonra bir de gerekçelendirmeye dair içselcilik-dışsalcılık tartışması ve sorunsalı var: Gerekçelendirme temelde kişilerin bilişsel süreçlerine içkin bir hadise midir, yoksa bu süreçleri de içerebilecek ancak onun dışına uzanabilen bir şey midir? Gerekçelendirme kişinin ne gibi delillere sahip olduğuyla doğrudan ilgili olan sübjektif bir mesele midir, yoksa gerekçelendirme işine dâhil olan şey ve süreçlerin objektif niteliklerinden mi kaynaklanır?

    Eğer dışsalcılık doğruysa, Hristiyanların gerekçeli bir inanca sahip olup olmadıkları sorusunun cevabını, onların sahip oldukları sübjektif gerekçelerde değil de başka bir yerde aramak durumundayızdır. Bu durumda soru şu şekilde sorulmalıdır: Thomas Aquinas’ın inancı Kutsal Ruh'un tanıklığının eseri midir, değil midir?

    Bu soruya "değildir" yanıtı verilmediği takdirde, Aquinas’ın dini inancının gerekçelendirilmiş olamayacağı, en azından epistemik dışsalcılığın doğruluğu varsayılacak olursa, iddia edilemez.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • İnanç = gerçek olduğu sanılan şey, gökten indiği sanılan kitaplar gibi.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-596C9B846

    Kutsal kitaplardan bilimsel bir mucize çıkaranlara ben de karşıyım. Kutsal kitapların bu tür şeyler barındırmasının bir anlamı yok. Çünkü, dinin amacı bilimsel veriler sunmak değil bir kere.

    Mucizeler gerekçe verebilir elbette. Ancak küresel bir gerekçelendirme koşulu arıyorsak; a) O dinin önermesel bir delile sahip olduğunu, b) Tanrı inancını temel bir inanç olduğunu,-herhangi bir dine yönelik- c) Dini sezgilere başvuracağız.

    İnsanların ahlâki, estetik ve modal sezgileri zaman zaman birbirleriyle temelden çelişmekle birlikte, kişilerin sahip oldukları ahlâki, estetik ve modal sezgiler temelinde düşünüp hareket etmesinin daima yanlış olduğunu söyleyemeyiz. Konu dini sezgilere gelince bunu niçin söyleyelim?

    Sonra bir de gerekçelendirmeye dair içselcilik-dışsalcılık tartışması ve sorunsalı var: Gerekçelendirme temelde kişilerin bilişsel süreçlerine içkin bir hadise midir, yoksa bu süreçleri de içerebilecek ancak onun dışına uzanabilen bir şey midir? Gerekçelendirme kişinin ne gibi delillere sahip olduğuyla doğrudan ilgili olan sübjektif bir mesele midir, yoksa gerekçelendirme işine dâhil olan şey ve süreçlerin objektif niteliklerinden mi kaynaklanır?

    Eğer dışsalcılık doğruysa, Hristiyanların gerekçeli bir inanca sahip olup olmadıkları sorusunun cevabını, onların sahip oldukları sübjektif gerekçelerde değil de başka bir yerde aramak durumundayızdır. Bu durumda soru şu şekilde sorulmalıdır: Thomas Aquinas’ın inancı Kutsal Ruh'un tanıklığının eseri midir, değil midir?

    Bu soruya "değildir" yanıtı verilmediği takdirde, Aquinas’ın dini inancının gerekçelendirilmiş olamayacağı, en azından epistemik dışsalcılığın doğruluğu varsayılacak olursa, iddia edilemez.

    Alıntıları Göster
    Sezgi konusuna katılıyorum.
    Ben ne taraftan olursa olsun dinin gerekçesiz bir şey olduğunu düşünüyorum. Gerekçe arıyanlara kafam basmıyor.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • İslam'da inanç yok, gözle görmüş gibi bilmek var, sizin kelime-i şahadet'ten haberiniz yok sanırım. İslamda inanç yoktur. Yani bu konuyu müslüman olarak üzerimize almıyoruz.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • erkurt02 kullanıcısına yanıt
    Sezgilerin kendisi bir gerekçe veriyor zaten. Onun dışında diğer paragraflarda reformcu epistemolojiden bahsettim. Reformcu epistemoloji dini inancı temel inanç yaparak gerekçelendirmeye çalışan bir model. Son olarak dini gerekçelendirecek bazı argümanlarda sunulabilir. Hristiyanlığı seçmek için iyi entelektüel gerekçeler olduğunu düşünüp düşünüyorum: Gary Habermas, William Lane Craig, Richard Swinburne, Michael Licona gibi felsefeci ve teologların savunageldikleri ''Diriliş Argümanını'' oldukça ikna edici buluyorum. Kökü ta Richard of St. Victor'a dayanan, modern zamanlarda Richard Swinburne ve Stephen Davis gibi düşünürler tarafından etkili ve felsefi açıdan sofistike bir şekilde yeniden formüle edilen “üçlü birlik için sevgi argümanını” da öyle.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.