Şimdi Ara

Hiçliği Nasıl Fark Edeceğiz

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
29
Cevap
1
Favori
932
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Ölürsek ve bir hiçlik söz konusu ise, bu hiçliği öldükten sonra nasıl fark edeceğiz, yoksa fark etmemiz mümkün değil mi?




  • Hiçlik diye bir şey yoktur.

  • quote:

    Orijinalden alıntı: kisma

    Hiçlik diye bir şey yoktur.

    Ne vardır


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Hiçlik esasında varlık bilim diye Türkçeye çevirdiğimiz ontolojide yani varlık felsefesindeki soyut bir kurucu kavram ve basitçe "varlık olmamanın" karşılığı; bir nevi nesnesiz hacme hiçlik denir. Varolmamayı deneyimleyemeyeceğimiz için (deneyimlemek için varolmak gerekir) hiçliğe asla temas edemesek bile, düşünerek hiçliği, "olmaksızlığı" iyi kötü şekilde tasavvur edebiliriz.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • ölüm korkusuyla yüzleştiğiniz zaman.

  • hiçliği kavrayacak bir aklımız olduğunu sanmıyorum..

    < Bu ileti Android uygulamasından atıldı >
  • Hiç var olmasaydık belki güzel olurdu ya da olmazdı, sonuç olarak hiçsin, arada bir fark yok . Lakin, var olduktan sonra bir hiç olmak daha doğrusu hiç olmak için var olmak kafaya yatmıyor. Dolayısıyla hiç olmayacaksın, dolayısıyla farkında olacaksın.

  • Hiçliği insan aklı varken bile kavrayamazken, Öldükten sonra nasıl fark edebilsin :)

    Hiçlik Fizikte tartışılan bir konu. Peki ölümden sonra eğer hayat yoksa bunu nasıl düşünebilir veya hayal edebiliriz diyorsanız bunun cevabı basit.

    Yaşınız en fazla 50-60 olabilir. Şimdi Zihninizde Dinazorlarin olduğu 65 milyon öncesine dair herhangi bir kalıntı var mı? Yada Dünyanin oluşumunu hatırlıyor musun?

    İnsan Anne karnındaki dönemi bile hatırlamaz. İnsan zihninde o döneme dair hiçbir anı, görüntü yoktur. İşte öldükten sonra yine bu olacak. Nasıl 4.5 milyar boyunca varolan Evrenin varlığından habersizdik.. Yine öldükten sonra aynı şey olacak.

    İşin kısası ölüm sonrası eğer Dinlerin idaasi veya herhangi bir supriz yoksa hiçbirşeyi fark etmemiz mümkün değil.

    Zihin beynin kimyasal tepkimeleri sonucu oluşan birşey. Ben Ruhun olduğuna inanmıyorum. Ruh yoksa Kimyasal tepkimelerin işleyişinde sıkıntı olduğunda ölüm gerçekleşir ve Zihnimiz hiçliğe yenilir. Artık yoksunuzdur. Geriye kalan atomlardir onlarda evrene geri dönüş yapar.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • aslında şu an düşünebilmemizin bile bir gerçekliği yokken, hiç olmak ile yaşamak arasındaki farkı hissedemeyiz bence

  • Fark etmen için bir benlik gerekiyor, bir benlik için bir beyin gerekiyor, o beynin çalışması için canlılık gerekiyor, yani ölünce bu, yani sen diye bir şey olmayacak artık.

    < Bu ileti Android uygulamasından atıldı >
  • Hiçlikte duyularımız ya da fizik kuralları gibi şeyler olmayacağı için bunu pek kavrayamayız. Ama hiç olursak bu konuyu merak etmemizin bile bir önemi kalmaz.
    Hiç olmaktan korkanlar korkmamalılar o yüzden. Korku diye bir şeyin de önemi kalmaz çünkü korku diye bir şey olmayacak zaten

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Hiçbir zaman çünkü hiçlik yok

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Hiç olunca değil ki korku; hiç olacağını bilmek, geride sadece boş ve anlamasız bir ceset olacağından korku. Geride bırakamadıkları için korku.

    < Bu ileti Android uygulamasından atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: hynque

    Hiç olunca değil ki korku; hiç olacağını bilmek, geride sadece boş ve anlamasız bir ceset olacağından korku. Geride bırakamadıkları için korku.

    Evet hocam. söylediğim şey, hiç olunca bu soylediklerinizin hiçbirinin öneminin olmayacağı


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • nasıl bir hiçlikten bahediliyor bu konuda? envai çeşidi var bu hiçliğin.  

  • Ölmek, uzay boşluğu, rüya, yokluk... Bunlar hiçlik değil, hiçlik daha farklı.

    Neyin hiçlik olduğunu akıl alıyor aslında. Aklımın almadığı şey hiçlikten varlık olması. İlk varoluş olayı sıkıntılı.

    Uzay boşluğunda bile uzayın bir dokusu, zaman vs var şu anda. Boşlukta madde antimadde olmasını da akıl alıyor bir yerde. Veya rüyamızda 300metrelik gemi görsek, bir anda uyanınca o geminin karşı evin çatısında olmasının bile bi mantığı var, nöronlar arasındaki elektriklenmede o gemi vardı sonuçta. Ama hiçlikten varlık olması bence düşünülebilecek en saçma şey.

    Bana o kadar mantıksız geliyor ki hiçlikten bir tek atom olması ile koca evreni yaratıcı-yönetici tanrının "zıbarank" diye oluşması ihtimali bile eşit derecede mantıksız. İkincinin ihtimalini çok görmüyorum tabii. İlkinin ihtimali bile o kadar "yok" ki zır mantıksız bir olay yani.


    @Nat Alianovna genelde çok mantıklı şeyler yazdığın için seni ekledim kusura bakma. Yazdıklarım konusunda bir fikrin varsa okumak isterim. Ya da tavsiye edeceğin bir kaynak.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi asderty -- 14 Mayıs 2021; 23:35:2 >
    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Hiçlikten varlık çıkmayacağı güçlü bir insan sağduyusu veya sezgisi. Bu yaklaşıma göre var olan ancak var olandan çıkabilir. Hiçlik hiçbir şekilde varlığın kaynağı olamaz. Son derece eski bir görüş bu. Parmenides ve Aristoteles gibi filozoflar şiddetle bunu savunmuştur. Özellikle de Parmenides varlıkçı sağduyu ve sezgisini öyle bir noktaya taşımıştır ki hareket ve değişimi sonunda yadsımıştır çünkü değişim içerisindeki "eski olguların" ortadan kalkarak yerlerine hiçlikten "yepyeni olguların" gelmesini mantıken yadsımıştır (40 yaşındaki kişi misal kaybolup yerini 41 yaşındaki kişiye bırakıyor; peki 41 yaşındaki hali nereden çıktı ki? Yoktan var olamaz bir, ikincisi şüphesiz ki 40 yaşındaki kişiden de farklı bir varlık olan 41 yaşındaki kişi 40 yaşındaki kişiden geliyor olamaz). Parmenides bu sezgi mantık çerçevesinde değişim olgusunu bize gösteren duyu organlarının tanıklığını reddetti. Duyuların gösterdiğine illüzyon, duyuların kendisine de bozuk ve güvenilmez dedi. Parmenides tüm varlığı değişmenin bir illüzyon olduğu katı ve değişmez bir yapı olarak tasavvur etti. Kurduğunuz sezgisel sağduyunun ne denli güçlü olduğunu göstermek için bu ekstrem örnekten bahsettim. Parmenides'i araştırabilirsiniz. Aristoteles de kendi terminolojisi içerisinde maddi neden veya kütle olmadan formal nedenin veya hacmin olamayacağını söylüyor. Bir nevi kütlesiz hacme karşılık düşen hiçliğin var olması, hiçlikle veya maddesizlikle varlıkların üretilmesi Aristoteles'e göre imkansızdı ve bu Parmenides'teki gibi yine mantıksal-sayduyusal bir sonuçtu. Pek çok insan zaten sezgisel olarak bunu kabul etmiştir. En ilkel dinlerde bile her şey kaostan, bir yumurtadan, okyanustan veya ağaçtan yani ilksel olarak var olan bir şeyden geliyor; hiçlikten çıkmıyor. Hiçliği ele alması şu an dahi zor. Pek çoğu varlıkla olan zıtlığından ötürü hiçliği mantıken dışlıyor. Varlığın ancak varlıktan çıkabilmesinin doğru bir varsayım veya sezgi olduğuna inanmakla birlikte, yine de bunun tabiata bizim dışardan empoze ettiğimiz bir mantık olduğuna inanıyorum. Sebebi ise doğanın temel gerçekliğini yansıtan kuantum fiziğinin sağduyuya ve bu ilkeye tamamen olmasa dahi belirli ölçüde ters düşmesi. Diğer bir sebep ise Parmenides'in mantıkçı aşırılığı ve doğanın oldukça bariz bir niteliğini (değişmeyi) varlıkçı mantıkla reddetmesi. Bu yolla doğanın gerçekliğinden sapması.

    Modern bilim ile ilgili kısımdan bahsedersek, evet evrenimiz hiçlikten gelmiyor. Fiziken var olan bir şeyden çıkıyor (kuantum alanı) ve şunu da biliyoruz; kuantum fiziği en azından miktarsal olarak sağduyuya uymak zorunda değil. Kuantum dalgalanmaları çok büyük miktarda enerji veya kütleyi adeta yoktan meydana getirebilirler. Esasında bir kuantum alanı kendi doğası itibarıyla bu büyüyen dalgalanmaları kendisinden meydana getiriyor. Bunun arkasında Einstein'ın inandığı gibi düzenli mekanizmalar veya tanımlanabilir bazı sebepler varsa bile henüz bunları yeterince bilmiyoruz. Klasik kuantum yorumu çerçevesinde kuantum alanın sağduyu dışı şekilde rastgele [kütle ve enerjide] miktar artışı sağlayan kısmen dengesiz bir alan veya kaynaksal doku olması daha büyük bir ihtimal, Tanrı zar atmaz diyen ve klasik kuantum fiziğinden nefret eden Einstein'ın inandığının aksine.
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Nat Alianovna kullanıcısına yanıt
    Teşekkür ederim zaman ayırdığın için.

    Bu konudaki bilgim magazin düzeyde, onun için basit hatalar yapıyor olabilirim. Parmenides ve hiçlikle ilgili biraz okumam lazım mutlaka. Bu konuyu okurken tekrar aklıma geldi ve bir anda hayatın anlamını çözmeyi beklemiyorum tabii.

    Benim aklımdaki en büyük soru bu hiçlikten varlığa dönmek. Bu bana tamamen mantıksız geliyor ama olmuş sonuçta. (Tanrı olayını da komple geçebiliriz, soruyu cevaplamıyor, çünkü o zaman onun hiçlikten olması lazım. Zaten hep vardı lafı da mantıksız/anlamsız)

    Sadece bizim evrenimiz olarak düşünmüyorum. Evrenimiz bir kuantum alanda oluştuysa, ona hiçlik diyemeyiz.

    Ortada bir kuantum alanı, bir enerji, bir zaman, bir şeyin zihni, bomboş da olsa bir "tuval" olduğu sürece buna hiçlik diyemeyiz sanki.

    Sıkıntı sanırım sonsuzluğu aklımın alamaması. Bir yerde mutlaka eksik bilgim var. Mesela kürenin üzerinde sonsuza kadar gidebilirsin deyince bir anda anlayıveriyorum. Ama zamanda sonsuzluğu aklım almıyor.

    Doğada görmedikçe, dışardan bir uyaran olmadıkça anlayamıyoruz gibi. Sanki beynimiz makina değil de alet gibi çalışıyor. Acaba beynimizin bişeyi üretme kapasitesi yok mu? İcatlar, buluşlar, fikirleri bazen düşünürüm, hepsi de doğada görülerek, görülenleri birleştirerek yapılmış sanki. Bu da tabii beynimizin, güneşe dönen ayçiçeğinden farklı olmadığını gösterir.

    Hiçliği veya sonsuz zamanı, "en ilk" varoluş açmazını, belki bunu açıklayacak bir örneği henüz göremediğim için anlayamıyorum.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Rica ederim ne demek.

    quote:

    Sıkıntı sanırım sonsuzluğu aklımın alamaması. Bir yerde mutlaka eksik bilgim var. Mesela kürenin üzerinde sonsuza kadar gidebilirsin deyince bir anda anlayıveriyorum. Ama zamanda sonsuzluğu aklım almıyor.


    Geometrik bir araçla görselleştirme yapmak elbette anlayış kazanma açısından çok fark ediyor. Gerçekliği ama bu araçlara indirgeyerek anlamı çabası içerisindeyken karşımıza sayısız engel çıkabiliyor. Gerçeklik her zaman tahayyüllere indirgenemeyebiliyor. Çeşitli teorik modeller yine de oldukça bütüncül bir bakış sunabilir esasında sonsuzluk tezi de bunlardan birisi. Sonsuzluk mefhumu matematiksel bazda, haliyle teorik fizik bazında ele alınabilir.

    quote:

    Benim aklımdaki en büyük soru bu hiçlikten varlığa dönmek. Bu bana tamamen mantıksız geliyor ama olmuş sonuçta.


    Burada bir yaşam felsefesi veya ontolojisinin metafizik çerçevesinde ele alındığını hissettim. Şu bir gerçek ki, organizasyonal şablonlar onları oluşturan birimlerden farklı olabiliyor. Tek başına bir kablo belki anlamsız görünür ancak yapay zeka işleten bir devre başlı başına bir kozmosdur. Hiçlikten ve karanlık bilinçsizlikten aynı şekilde anlam, "varoluş" düzeyinde bilinçli yaşam çıkabilir.

    quote:

    Doğada görmedikçe, dışardan bir uyaran olmadıkça anlayamıyoruz gibi. Sanki beynimiz makina değil de alet gibi çalışıyor. Acaba beynimizin bişeyi üretme kapasitesi yok mu? İcatlar, buluşlar, fikirleri bazen düşünürüm, hepsi de doğada görülerek, görülenleri birleştirerek yapılmış sanki. Bu da tabii beynimizin, güneşe dönen ayçiçeğinden farklı olmadığını gösterir.


    Beyin duyularla iş birliği içinde doğayı kendi mikro kozmosunda yeniden inşa ediyor ve uzuvlarımız aracılığıyla doğayı manipüle etmemizi sağlıyor. Pekala nörobilişsel aktiviteler ve kültür ile teknoloji üreten teknik aktiviteler doğada yaşanan süreçlerin ürünleri oldukları için insan kılığındaki doğanın doğayı manipüle ettiğini veya imite ettiğini söyleyebiliriz. Doğa zaten pek çok yerde birbirine çok benzer fenomenlerden oluşuyor. Deniz dalgalarına bakınca ses veya ışık dalgalarıyla veya daha yeni gözlemlenmiş kütleçekimsel dalgalarla aralarında yalnızca doğanın kendisine özgün dokusal paralellikler görmemek imkansız. Benzer mantık ile doğanın ürünü insan dünyasında, yani "yapay" dünyada, doğadan çıkmış gibi görünen unsurların bulunması bence hiç garip değil; tam aksine en doğal veya beklenecek şey.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.