Şimdi Ara

Futbolun Evrimi ve Pep Guardiola

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
31
Cevap
3
Favori
4.635
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
5 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Merhabalar. Yazıya başlamadan önce konu hakkında kısa bir giriş yapmak istiyorum. Konuda neler anlatılacak, ne gibi bilgiler verilecek ve en önemlisi ne amaçla yazıldığı hakkında bir giriş yazısı yazacağım. Burada yazacaklarım eğer ilginizi çekerse yazının geri kalanını da okumanızı tavsiye ederim.


    Futbol günümüzdeki şekliyle ve kurallarıyla ilk defa 19.yy'ın ortalarından itibaren İngiltere'de oynanmaya başladığından bu yana 160 yıldan fazla zaman geçti. Ve bu zaman içerisinde futbola bir çok kural eklenirken bir çok kural da tarih sayfalarında yerini almak üzere futbola veda etti. 1900'lerin başında futbol yavaş yavaş endüstrileşirken 1950'lere gelindiğinde dünyanın çeşitli ülkelerine yayılmış bir spor dalı haline geldi ve UEFA'nın temelleri o zaman atıldı. O yıllarda ortaya çıkan Pele ve Maradona gibi fenomenler halihazırda var olan futbol tutkusunu daha da ateşledi. O yıllardaki UEFA gelirleri bir çok sektörün iştahını kabartınca aradan çok uzun bir zaman geçmeden 1990'lara gelindiğinde günümüzdeki en büyük kıtalararası turnuva olan Şampiyonlar Ligi kuruldu ve özellikle 90'lardan sonra futbol sadece maddi açıdan gelişen bir endüstri olmaktan çıkıp birçok bilimden faydalanan kompleks bir spora doğru evrilmeye başladı. 2000'lerin başından itibaren taktiksel ve bilimsel anlamda çok yüksek bir ivmeyle evrilmeye devam eden futbol özellikle son 5 yılda 160 yıldır kat ettiği mesafenin çok ama çok ötesinde bir sıçrama gerçekleştirdi. Bu yüzden günümüz futbolunda bırakın futbolcuları seyirciler dahi bu değişim rüzgarına ayak uydurmakta ve bu fırtınada ortaya konulan futbolu anlamakta ve bundan keyif almakta zorlanmaya başladı. Çünkü futbol artık kitlelerin bir hobi, bir tutku olarak görüp izlediği "bir oyun" olmaktan çıkıp "bir bilim" olma yolunda ilerlemeye başladı. Tüm bunlar bir devrin sonunun geldiğinin ve yeni bir devrin ufukta görünmeye başladığının işaretiydi.

    Peki son 5 yılda ne oldu? Bilimsel deneyler sonucu futbolcuların genleriyle oynanmadı tabii ya da bir matematik problemi gibi futbol bir algoritmaya göre oynanmaya başlamadı. Yani artık gol atabilmek için fizik bilmeye falan da gerek yok. Fakat bugün sahada bir oyun ortaya koyabilmek için maç öncesinde bir takım bilimsel çalışmalar yapılıyor. Biz buna futbol literatüründe ise taktik diyoruz. Set oyunu, akan oyun, bloklar halinde savunma, bloklar arası kayma, press, kontra atak, geçiş oyunu vesair az önce saydığım gibi bir sürü yeni terim özellikle son 5 yılda futbol literatürüne dahil oldu. Tüm bunlar olurken biz izleyiciler dolayısı ile bu değişime ayak uydurma noktasında bir takım sıkıntılar çekmeye başladık. Sahada ortaya konan şeyi bir sanat eseri bir resim olarak ele alırsak eğer futbolu şeklen izleyen seyirciler sadece görsel aksiyomlardan zevk alırken işin teknik-taktik kısmı hakkında malumatı olan izleyiciler günümüz futbolunun gerçek yüzüyle tanışma şerefine erişip bu işi hobi olarak izlemekten çok daha öteye götürdüler. Çünkü artık sahada oynanan oyun-taktik bundan 5-10 yıl öncesinde olduğundan çok daha fazla anlam vaad etmeye başladı. Artık sahadaki olayları-aksiyomları anlayabilmek için belki saatlerce-günlerce analiz yapmak gerekebiliyor. Fakat futbol programlarında dahi biz "sıradan izleyicilere" sadece sütün kaymağı sunuluyor. Biz sütün nasıl yapıldığını ya da gerçek tadını hiç bilmiyoruz eğer bu alana özel bir ilgimiz yoksa tabii.

    İşte ben de bu yazıda yukarıda yazdığım şekilde evrilen futbolu birlikte anlayıp birbirimize anlatabilme noktasında yardımcı olabileceğini düşündüğüm yakın dönemde futbola çok büyük yenilikler getiren Pep Guardiola'ya ve onun taktiksel analizine yer vereceğim. Çünkü bu sene 2017/2018 sezonuna belki de daha sonra dünya futboluna damgasını vuracak nitelike olaylar yaşandı. Herkesin malumu Guardiola yönetimindeki M.City 18 maçlık galibiyet ve 30 maçlık yenilmezlik serisi yakalayarak sadece Premier Lig tarihine değil belki de futbol tarihine geçti. İşte bu yazıda bu başarıyı getiren taktiğin "anlayabildiğim kadarıyla" analizini yapmaya çalışacağım. Umarım herkes için faydalı bir yazı olur.




    Pep Guardiola'nın Dehası

    2008-2009 sezonunda Barcelona'nın başına geçerek başladığı teknik direktörlük serüveninde bir çok büyük başarıya imza atan Guardiola otoritelere göre gelmiş geçmiş en iyi teknik adamlar listesine teknik direktörlük hayatını aktif olarak yürütürken giren ender değerlenden biridir. İlk sezonunda Barcelona'ya, üçleme yaparak tek sezonda üç kupayı birden müzesine götüren ilk ispanyol takım olma onurunu yaşattı. Ertesi sezon ise lig sonunda 99 gibi avrupanın önde gelen liglerinde toplanan en yüksek puan rekorunu kırarak bir önceki başarısını tekrarladı. Benzeri başarıları Bayern Munich'in başında da yaşayan Pep 2016-2017 sezonunda Manchester City'e 3 yıllık imza attı ve bugün bu yazıyı yazmama sebep olacak olan Premier Lig serüvenine başlamış oldu. Çok uzatmadan bu sezona geçelim. İsteyen arkadaşlar zaten bu bilgilere "Google" vasıtasıyla ulaşabilir.

    Peki bu sezon City'i farklı kılan şey neydi? İlk iki sezondan farklı olarak Pep, taktiksel anlamda ne gibi değişiklikler yaptı da 18 maçlık galibiyet ve 30 maçlık yenilmezlik serisi gibi belki de bir asır kırılamayacak bir rekora imza attı? Hadi gelin tümden gelim yöntemiyle önce sistemin ana hatlarını ve daha sonra detaylarını ele alalım.

    Guardiola'nın teknik adamlık kariyeri boyunca taktiksel anlamda sanki bir takıntıymışcasına üzerinde durduğu başlıca unsur "topa sahip olma" oranıdır. Yönettiği her takım, ezici bir topa sahip olma oranıyla hatırlanır. Pas oyunu, tiki-taka stili ve benzeri diğer taktiksel unsurlar yine onun yönettiği takımlardan hatrımızda kalan başka özelliklerdir. Fakat bu denli ezici bir oyun üstünlüğünü Premier Lig gibi dünyanın en kaliteli liginde elde etmesi nasıl mümkün oldu? Dünyanın en iyi ligi yakıştırmasının sebebi hem taktiksel anlamda hem de oyuncu kalitesi anlamında çok zorlu bir lig olması dolayısı iledir. Fakat Pep için imkansızı başarmak her zaman sadece an meselesi olmuştur. Premier Lig'teki üçüncü sezonunda ligi domine ederek bitime haftalar kala ikinci ile olan puan farkını 16 puana çıkararak psikolojik olarak şampiyonluğunu ilan etmiş ve bitime 8 hafta kala 9 puan daha kazanması halinde matematiksel olarak da şampiyonluğunu ilan edecek olması da yadsınamaz bir başarıdır.



    Daha fazla lafı dolandırmadan taktiksel analizlere yavaştan başlayalım.

    Bu sene Pep takımını sahaya 4-3-3 sisteminde sahaya sürmüştür. İdeal 11'i ve saha içi dizilimi de aşağıdaki gibidir;

    Şekil - 1
    Futbolun Evrimi ve Pep Guardiola



    Gördüğünüz üzere 5 tane direkt ofansif oyuncu ile takımını sahaya sürmüş ve bu zor ligde buna rağmen 30 maçlık yenilmezlik serisi yakalamıştır. Buradan da anlaşılabileceği gibi savunma oyuncularının fazla olması daha iyi savunma yapacağın anlamına gelmez. İyi taktik ve kollektif savunma anlayışı ile de başarılı olunabilir.

    Bu sene Galatasaray'dan da aşina olduğumuz defansif ortasaha oyuncusunun stoperlerin arasına girerek takıma genişlik kazandırdığı ve pas oyununun sahayı enine ve boyuna efektik olarak kullanarak oynandığı bu taktiği, bir kaç ufak dokunuş yaparak başka bir seviyeye taşıdı. Önce 6 numaranın stoperlerin arasına girmesinin getirileri ve sisteme nasıl etki ettiği konusuna değinip sonra "transition play" dediğimiz "geçiş oyunu nedir"in tanımını yapalım.

    Öncelikle 6 numaranın son 30 yıldaki değişimine biraz değinmek istiyorum. 1986 yılında Dünya Kupası'nı kazanan Arjantin milli takımının oynadığı sistem 3-5-2'ydi. Ve herkesin malumu 3-5-2 sistemi o tarihten sonra 2000'li yıllara gelinene kadar dünya futbolunda en çok uygulanan-kullanılan sistem olmuştur. Fakat son 15-20 yıla bakıldığında futbol kulüplerinin çoğu ve dolayısı ile teknik adamlar 3'lü sistem yerine 4'lü savunma sistemini kullanmaya başlamıştır. Ve bu sistem, 3 yıl öncesine kadar tozlu raflar arasında unutulmaya yüz tutmuşken bir anda futbol dünyasına hızlı bir dönüş yapmış ve başta Premier Lig olmak üzere bir çok farklı ligde göz önündeki büyük takımlar tarafından da tekrar kullanılmaya başlamıştır.

    İşte bu süreç içerisinde 6 numara olarak bahsettiğimiz defansif ortasaha oyuncusunun rolü de bir çok kez değişmiştir. 3-5-2 sisteminin hüküm sürdüğü 90'lı yıllara kadar bir 6 numaranın Oyun Kurucu ve ya Süpürücü rollerde oynadığı hepimizin malumu. 90'ların sonuna gelindiğinde yavaştan 3'lü sistemden 4'lü sisteme geçilse dahi 6 numaranın rolünde çok büyük değişiklikler yenilikler yaşanmamıştır. Ta ki Pep Barcelona'nın başına geçene kadar. O yılları herkes hatırlayacaktır. Bugünkü Barcelona oyun stilinin başladığı o yılları. Ve bu sistem içerisinde en önemli rolü üstlenmesine rağmen gizli kahramanı oynadığı için taraftarlar tarafından kadri kıymeti bilinmeyen bir oyuncunun olduğunu. Evet, Sergio Busquets. Pep, onu 6 numaranın her iki rolünü birden üstlenmesi gereken bir rolde oynatmaya başladı ve bugün 6 numaranın stoperlerin arasına girip takımın enine boyunu uzatmasını sağlayan o basit gibi görünen "geçiş oyunu" sisteminin temellerini o yıllarda Busquets ile attı. Daha sonra Pep, Bayern ile yüksek lisansını ve şimdi City ile doktorasını yapıyor.

    Peki bu yeni sistemde 6 numaranın görevi neydi? Az yukarıda 6 numaranın iki farklı rolünden bahsettim. Bugün o iki rolü birleştirip farklı bir yöne doğru evrilmiştir. Hem defansif aksiyonlarda başı çekip hem de hücum geçişlerinde, takımın rakip sahaya yerleşmesinde geriden oyun kurarak çok önemli bir rol üstlenmeye başlamıştır. Eskiden iki tip 6 numara oyuncusu varken şimdi hem fizik olarak güçlü hem de teknik anlamda geriden oyunu kurabilecek oyuncular yetişmeye-yetiştirilmeye başlanmıştır. Bunun en büyük sebebi ise 80'lerde her takım sadece kendi futbolunu sahaya yansıtmaya odaklanmışken son 5-10 yılda öncelikler listesinde üst sıralara hızla çıkan bir unsur olan "karşı takımın oyununu bozma" merkezli bir oyun anlayışı ortaya konmaya başlamıştır. Ve tabii bu değişim hem taktiklere hem de oyuncu tiplerine-rollerine büyük etki etmeye başlamıştır. Çünkü takımlar artık rakibine tam saha baskı uyguluyor ve savunmadan oyun kurmasını engellemeye çalışıyor. Eski tip 6 numaralarla bu taktik anlayışta oyunun her iki yönünü de idare etmeniz pek olanaklı değildi. İşte bu yüzden yeni tip 6 numara ki şu an ki adıyla "Pivot Number 6" sisteme dahil edilmiştir.

    Pivot 6 numaranın defansın arasına girmesiyle yukarıda da bahsettiğim gibi takım hem enine hem boyuna sahayı efektif olarak kullanabilme yetisine erişmektedir. Parselizasyon sisteminin ne kadar önemli olduğunu ve ne işe yaradığını ne için kullanıldığını bir önceki yazımda kısa kısa açıklamaya çalışmıştım. O yazıyı okumayanlar için ise yine kısa bir vtr olarak konunun üstünden tekrar geçmek gerekirse; total futbol anlayışından modern futbol anlayışına geçtiğimiz son 15 yılda taktiksel anlamda da değişimler olmuştur. 80'lerde sıkça kullanılan 5'li savunma sisteminin yerini artık 4'lü savunmaya bıraktığı herkesin malumu. Fakat bu değişimin aslında çok da doğru olmadığını özellikle son 3-4 yılda tıpkı teknik adamlar gibi biz de anlamaya başladık. 4'lü savunma sisteminde sahayı dikine 3 parçaya bölerek 3 sütun halinde düşünürsek 4 savunma noktası vardır diyebiliriz. Her bir sütunu savunduğunuzda teorik olarak savunmada açık vermeniz mümkün değildir. Fakat Pep Guardiola'nın kitabında bahsettiği ve aslında Almanların fikir babası olduğu halbraum denilen yarı-uzay ara sütunları bu saha parselizasyonu sistemine göre; saha dikine 5 eşit parçaya bölünerek 5 sütun elde ediliyor ve bu sayede 6 farklı savunma notkası ortaya çıkıyor. Hemen buraya kadar anlattıklarımı daha kolay anlayabilmeniz için bir şekille bunu pekiştirelim;

    Şekil - 2
    Futbolun Evrimi ve Pep Guardiola


    Gördüğünüz üzere yarı-uzay denilen sütunların 4'lü savunma sisteminde karşıt savunma noktası bulunmamakta ve eğer bir takım 5'li sisteme göre saha parselizasyonunu yaparsa 4'lü sistemle bu takıma karşı savunma yapmak teorik olarak imkansız olacaktır. Çünkü her zaman 5'li sistemde oynayan takımın 2 tane hücum oyuncusu demarke halde kalacaktır. Ayrıca yarı-uzay sütunlarında topla buluşan bir oyuncunun diğer sütunlara göre oyunu yönlendirme açısından daha fazla opsiyona sahip olduğu da aşikardır. Bu konuyu ilk defa duyan arkadaşlar ister benim bir önceki yazımı okuyabilir isterse de internetten bu konu hakkında detaylı bir araştırma yapabilirler. Ben bu yazıyı yazmamdaki asıl amaç olan Pep'in 2018 model Manchester City'sinin taktik analizini yazmaya devam edeceğim.

    En başta yazdığım gibi Pep bu sezon takımını, 4-3-3 sisteminde sahaya çıkarmıştır ve oyun içinde gerçekleştirdiği "geçiş oyunu" ile 5'li sisteme çok hızlı bir geçiş sağlayarak karşı takıma parselizasyon anlamında üstünlük sağlamaya yönelik bir sistem-taktik anlayış geliştirmiştir. Bu sistemde -yukarıda da bahsettiğim halbraum sisteminde- bir 6 numara 5'li sisteme geçişte ve bu sistem içerisinde çok önemli bir göreve sahiptir. Peki, şimdi bu sistem içerisinde Pivot 6'nın önemini, taktiğin doğasını gelin birlikte inceleyelim.

    Pep'in sisteminde de günümüz futbolunda olduğu gibi hücum savunma bloğundan başlar. Pep, bir futbol sahasını enine 3 parçaya ayırıp bu mantık ekseninde "geçiş oyununu" sahaya yansıtma yoluna gitmiştir. Fabrika üretim sistemini tarif etmek için kullanılan safha-faz kelimelerini futbolda atak üretimini temsil etmek için kullanılmaya başlanmıştır. Bu taktiksel teoriye göre hücum 3 safha-faz-evrede başlar-olgunlaşır ve sonlanır yani üretim tamamlanır. Bu evreler sırasıyla, birincil, ikincil ve üçüncül safha olarak Türkçeleştirilebilir. Oyun içindeki geçiş oyunu da bu safhalara göre ayarlanır ve değişiklik gösterebilir. Birincil safha, topun kendi ceza yayı ve çevresinde olduğu henüz pre-attack denilen atak öncesi hazırlıkların yapıldığı bölgedir. Pep'in sisteminde top bu bölgedeyken takımın saha içindeki dizilimi yukarıda da paylaştığım üzere 4-3-3 sistemindedir. Yani henüz herhangi bir sistemsel geçiş yaşanmamıştır. Rakibin vereceği tepkiye göre birincil safhada farklı sistem geçişleri uygulanır. Eğer rakip takım aut atışı kullanılırken kısa pas yaptırmamak için önde baskıya gelirse birden fazla sistem geçişi uygulanabilir. Bu seçim tamamen teknik adamın insiyatifindedir. Pep ise bu sezon özelinde bu tür durumlar için 2 farklı geçiş oyunu kurgulamış ve uygulamıştır.

    Birincisi;


    Şekil - 3
    Futbolun Evrimi ve Pep Guardiola


    Gördüldüğü üzere beyazlı rakip takım cezasahası ve çevresine kadar çıkıp önde baskı yapmaya çalışıyor. Fakat bu pressi-baskıyı kırmanın bir yolunu düşünen ve bulan Pep yukarıdaki şablonda da gördüğünüz üzere beklerden birinin stoperler baskı altındayken top istemek ve pas opsiyonu oluşturmak amacıyla merkeze kat edip kendini göstermesidir. Atılacak pasın riskli olup olmaması pasın kat edeceği mesafe ile pası atacağınız takım arkadaşınızla presi yapma ihtimali olan en yakın rakip oyuncunun arasındaki mesafe ile doğru orantılıdır. Yani ne kadar uzağa pas atacaksanız demarke halde olan takım arkadaşınıza top gidene kadar markaja yakalanması ve top kaybı yapma ihtimali bir o kadar artar. Yukarıda verdiğim örnekte 18 numara olan Delph'in arka hizasında bir rakip oyuncu bulunmaktadır fakat pasın mesafesı kısa olduğu için çok büyük bir tehlike arz etmemektedir. Rakip oyuncu hızla Delph'e baskıya gelse de şekilde de göreceğiniz üzere sol kanada hareketlenen ve demarke halde olan Silva'ya pas atabilir ve böylece bu pas çok tehlikeli bir kontra-atak başlangıcı olabilir. Bu yüzden rakip takım genelde içe deplase olan bekleri rahat bırakmak zorunda kalıyor. Bu sayede City'e karşı önde baskı da uygulasanız savunmadan rahatlıkla çıkabiliyor ve hatta tehlikeli ataklar yaratabiliyor.

    Fakat tüm bu anlattıklarıma rağmen farz edelim ki rakip takım içeri deplase olan bekleri de kontrol altına alıp City'nin işini zorlaştırmak istedi ve birazdan paylaşacağım şablondaki gibi bir dizilimle baskı yapmaya kalktı.

    Şekil - 4

    Futbolun Evrimi ve Pep Guardiola


    O vakit City'nin kalecisi Ederson ve onun inanılmaz pas mesafesi devreye giriyor. Şekilde de görüldüğü üzere savunma bloğu ile önde baskı yapmaya giden hücum bloğu arasında çok geniş bir alan açıkta kalıyor. Rakip takım bu riski göze alıp City'i savunmadan pasla çıkartmamaya kararlı. Bu esnada Ederson'ın üç adet pas seçeneği bulunuyor. Sterling-Sane yahut Aguero'nun koşu yoluna doğru uzun oynamak.. City'nin öndeki üçlüsünün en büyük özelliği çabukluğu. Koşu yoluna atılan toplarla bu sefer City bu üç oyuncuyla rakip savunma üçlüsünü 1'e 1 pozisyonda bırakıyor ve çok tehlikeli pozisyonlar yakalanabiliyor. Ederson'un transferindeki en önemli sebeplerden biri de Ederson'un bu inanılmaz uzun pas mesafesidir.

    Yukarıda anlattığım kısım geçiş oyununun birincil safhasıdır. Bu safhada önde baskı halinde de City'nin topu savunmadan çıkartma noktasında çok güzel düşünülmüş ve karşı savunmasının yapılması çok ama çok zor 2 adet oyun bulunmakta. Bu iki oyunun da güzelliği karşı savunmasının yapılmasının teorik olarak imkansıza yakın olması. Rakip olarak bir şekilde saha parselizasyonu yüzünden kaybediyorsunuz. Bunun ana sebebi ise topu başlatacak olan kişinin kaleci olması ve bu sayede rakip 10 kişi de önde baskı uygulasa her zaman sayı olarak 1 kişi fazla olmanız ve o kişiyi pas opsiyonu olarak kullanarak topu savunmadan çıkarabilecek olmanız. Tabii, bu yukarıda da söylediğim üzere işin teori kısmı. Oyuncu kabiliyetleri, tipleri, seyirci faktörü vesair bir ton farklı unsur bu teorinin kusursuz olarak çalışmasına engel teşkil edebilir.

    Uzatmadan bir sonraki safhaya yani ikincil safhaya geçelim. İşte, işlerin renginin değiştiği nokta tam da burasıdır. Bu safhadayken City klasik 4-3-3 diziliminden 3-1-4-2 dizilimine "geçiş" yapmaktadır. Bizim de bu sene Fernando ile yapmaya çalıştığımız benzer bir "geçiş oyunu" vardır.


    Birincil safhada topu savunmadan çıkarttıktan sonra rakipler mecburen kendi 2.bölgesine kadar geri çekiliyorlar aksi halde arkada çok tehlikeli boşluklar verip kalelerinde golü görebilirler. Bunu yine yukarıda anlatmıştım. Bek oyuncusu içeri deplase olurken Kevin De Bruyne ya da Silva da dışa deplase olup kendini çizgiye atıyor. Bu sayede hem demarke oluyor hem de rakip takımın saha içi dizilimini bozuyor. Savunma hattı kırılan rakip takım ya geri çekilmek zorunda kalıyor ya da çok tehlikeli bir kontra-atak başlangıcına gebe bir şekilde önde baskısını sürdürüyor.

    Şekil - 5
    Futbolun Evrimi ve Pep Guardiola

    Yukarıda paylaştığım Şekil-5'de top Otamendi'de. Burada ise iki farklı geçiş oyunu var. Birincisi Fernandinho'nun stoperler arasına girip savunmadan top çıkarırken stoperleri çizgiye yaklaştırmak ve bu sayede sahada geometrik bir dizilim elde etmek. Bir diğeri de şekilde göreceğiniz üzere top hangi stoperin ayağındaysa onun ters kanandında bulunan bekin savunmayı üçlemesi ve yine aynı geometrik dizilimin elde edilmesi. Bu esnada Silva ve Kevin De Bruyne ise daha da ileri çıkıp hemen savunma hattının önünde şekildeki gibi pozisyon alıyor. Burada en önemli görev yine Fernandinho'da. Görevi savunma ile hücum arasında pas bağlantısı kurmak ve olası bir top kaybında kontra atağı olabildiğince hızlı bir şekilde baskılamak. Bu yüzden çok değerli bir pozisyonda oynuyor. Aynı zamanda o pozisyondaki oyuncuya göre sistem mükemmel de çalışabilir bir anda tüm sistem çökedebilir. İşte bu yüzden eksi tip 6 numaraların artık yeni tip Pivot 6'ya evrilmek zorunda kalmasının en önemli sebebi de budur.

    Şekili yorumlamaya devam edelim. Top Otamendi'de ve Fernandinho ise gölge markaj altında. Burada iş sol stoper ve sağ beke düşüyor. Topu alıp önündeki boş alana doğru kat ediyor ve bir sonraki pas opsiyonunu olabildiğince yakınlaşarak pas mesafesini kısaltıyorlar. Böylece hem hata payı hem de topu alacak oyuncuyu marke eden rakip takımın sayı üstünlüğünü ele alması engelleniyor. Çünkü şekilden de anlaşılacağı gibi rakip sahada bile sayı üstünlüğü sanki 12-11 oynuyormuşcasına City'nin elinde. 4'lü savunma 6 kişiyi aynı anda savunmak zorunda kalıyor öndeki 5'li ortasaha ise topun bu tek çizgi halinde dizilmiş 6 rakip oyuncuya gitmesini engellemeye çalışıyor. Şekildeki gibi kompakt bir dizilim elde edebilirlerse City'nin pas opsiyonu kalmıyor. İşte burada ise oyuncuların bireysel yetenekleri ortaya çıkıyor. Boşa çıkmak ve pas opsiyonu oluşturmak için ilerideki 6 oyuncu sürekli topu arıyor ve halbraum sistemi yani yarı-uzay sistemi sayesinde hem 4'e 6 gibi bir sayı üstünlüğü de varken 4 savunmacıyla 6 savunma noktasını savunma şansları çok ama çok zorlaşıyor. Tek savunma oyuncusunun 2 tane rakip oyuncuyu marke etmesi gerekiyor. Bu da maçta dakikalar ilerledikçe savunma yapan takımda mental yorgunluk sebepli konsantrasyon düşüklüğü yaratıyor. Hiçbir savunma bloğu kusursuz şekilde aynı anda birden fazla rakip markaj ederek maçı tamamlayamaz. Eğer insan değil makine olsalardı bu pek tabii mümkün olabilirdi. Kısaca yukarıda yazdığım tüm bu sebepler sayesinde City topu defanstan çıkarttığı gibi "teorik olarak" yine topu üçüncü bölgeye rahat bir şekilde taşıyabiliyor.

    Şekil - 6
    Futbolun Evrimi ve Pep Guardiola

    Bu şekilde yukarıda anlattığım aksiyomun devamı ve gerçekleşmesini temsil ediliyor. 17 numaralı Kevin De Bruyne demarke halde topu bu sayede alabiliyor.

    Eğer rakip takım merkeze kümelenip bu pas aralarını çok iyi kapatırsa bu sefer devreye çizgide hazır ve nazır bekleyen oyunculara geliyor.

    Şekil - 7
    Futbolun Evrimi ve Pep Guardiola


    Fernandinho ve onun pas opsiyonu şekildeki gibidir. Merkeze kümelenip savunma hatlarını sıkılaştıran rakip takımı açmanın bir diğer yolu olan uzun diyagonal paslardır. Kısaca rakip takım merkezi kapatmaya çalışınca çizgiden açık veriyor. Aksi durumda ise yine merkezde pas arası için boşluklar vermek zorunda kalıyor ve bir önceki şekilde olduğu gibi Silva-De Bruyne gibi oyuncular demarke halde 3. bölge ve çevresinde topla buluşabiliyorlar.

    Peki rakip takım adam adama oynamaya karar verirse ne olur? Gelin buna da bir şekil özelinde birlikte bakalım.

    Şekil - 8
    Futbolun Evrimi ve Pep Guardiola


    Görüldüğü üzere beyazlı takım birebir adam markajı yapıyor. Fakat 30 numara Otamendi yahut yine tam aksi pozisyondaki diğer stoper pozisyon gereği boş alana doğru yaptığı koşu ile bu baskıyı rahat bir şekilde kırabiliyor. City'e adam adama markaj uygulandığı halde nasıl oluyor da City yine 12'ye 11 oynuyormuşcasına bir adam fazla olabiliyor? Şekilden de anlaşılacağı gibi savunma yapan rakip takımın iki stoperi tek forvet oyuncusu olan 7 numarayı marke ediyorlar. Bir stoper kendi savunma hattını bırakıp adam adama markaj yapamaz. İşte Pep tam da bu noktadan faydalanıyor. Savunma yapan takım bu yüzden yine sahada bir kişi eksik kalıyor ve City'nin bir oyuncusu demarke halde.. 7 numaralı oyuncu Sterling. Pozisyon ve taktik gereği normalde forvet oynayan Jesus (33) sola deplase olup savunma arkası koşu yapıyor. Savunma beki 33 numara ile meşgul ve Sterling ise kendini stoperleri kucağına bilerek bırakarak onları meşgul ediyor. Bu sayede stoperlerden bir diğeri orta alanda boşa çıkıp topu alabiliyor ve önünde kırmızı şeritle çizildiği gibi çok geniş bir hareket alanı bulabiliyor. Aynı şey Fernandinho için de geçerli. Bu sistemde stoperlerinizin uzun top yeteneğinin iyi olması rakip savunma için çok büyük bir tehlike arz etmektedir. Otamendi bu pozisyonda kısa pas mesafesinde boşta bir arkadaşını bulamasa dahi solda savunma arkası koşu yapmayı bekleyen Jesus'u düşünebilir. Bu da set oyunudur ve çeşitlendirilebilir.

    Üçüncül safhada ise dizilim 2-1-4-3 şeklinde oluyor. Fernandinho tek ortasaha olarak oynuyor. 2 ile 3. bölge arasında iki bek ve Silva-Bruyne ikilisi pozisyon alıyor. Kanatlar ve forvet ise 3'lü forvet gibi içte kümeleniyor. Bu sayede rakip takımı savunması enine boyunu kısaltmak zorunda bırakılıp beklerin önündeki koşu alanını olabildiğince açmaya yarıyor.


    Savunmadan top çıkartırken beklerden birinin içeriye deplase olup ortasaha gibi oynadığını söylemiştim. Onun da sebebini ve avantajlarını bir örnekle gösterelim.

    Şekil - 8.5
    Futbolun Evrimi ve Pep Guardiola

    City rakip sahaya tamamen yerleşmiş durumda aynı şey rakip takım savunması için de geçerli tabii.. 4-3-3 sisteminde orta üçlüden öndeki ikili olan Silva ve De Bruyne'in hücum aksiyomlarını anlatırken, rakip savunma hattının içerisine girdiğini söylemiştim. Burada bulunmalarının bir başka amacını ya da varyasyonunu bu şekilde görebiliyoruz. Silva top almak için iki savunma bloğu arasından çıkıp sol forvet yarı-uzay bölgesini boşaltıp top almak için 21 numaranın olduğu konuma geliyor ve topu alıyor. Bu noktada Kevin De Bruyne ise sağ forvet yarı-uzay bölgesinden şekildeki 17 numaranın bulunduğu noktaya deplase oluyor ve tabii rakip savunma oyuncusunu da peşinde sürüklüyor. Bu noktada 3 numara olan Danilo yani City'nin sağ bek oyuncusunun neden çizgide beklemek yerine ortasahaya yanaştığını daha iyi anlayabiliyoruz. Bu hareketlenmeler sonucunda Danilo'nun önünde büyük bir boşluk oluyor. Sağ kanatta en uçta ise 20 numara Bernardo Silva asistin asistinin yapılabileceği bir pozisyonda duruyor. 20 numaranın cezasahasına doğru hareketlenip önüne atılan pası içeriye yerden çevirdiği taktirde çok tehlikeli bir atak olacağını hepimiz bu şekilden anlayabiliyoruz.




    Pep'in Savunma Anlayışı

    İyi bir hücum maçı kazanmanıza hiçbir zaman tek başına yeterli olamaz. Pep'in bu sezonki büyük başarısında hücumda olduğu kadar savunmadaki oyun anlayışı da büyük bir rol oynadı. Savunma aksiyomlarını taktiksel analiz olarak anlatmak hücum analizini yapmaktan daha zordur çünkü hücumdayken rakibi genel anlamda siz yönlendirirsiniz ve topun kontrolü sizdedir. Bu yüzden ihtimaller üzerine bolca çalışma yapıp ona göre hücum anlamında farklı varyasyonlar geliştirebilir ve bunların analizini yapabilirsiniz. Fakat savunmada top sizde olmadığı için karşı rakibin ne tür bir set oyunu oynayacağını taktik anlayışını önceden kestirmeniz mümkün değildir. Siz yine ihtimaller üzerine belirli bir savunma anlayışı-taktiği oluşturursunuz fakat bunun analizi çok ama çok daha zordur.

    Bu yüzden Pep'in taktiksel anlamda savunma anlayışını ele alırken hücum sisteminden daha az detaylı olacaktır ve varsayımlar üzerinden anlatılacaktır.

    Şekil - 9
    Futbolun Evrimi ve Pep Guardiola


    Görüldüğü üzere ilk pozisyonda top 33 numaralı oyuncunun yanındaki rakip oyuncuda. Rakipten çok City'nin yapmak istediği şeye odaklanalım. Merkezden 3'lü baskı uygulayıp rakibi kanatlara uzun oynamaya zorlamak amaçlanıyor. Öndeki üçlü adam adama markaj yaparken orta üçlü öndeki blokla olan mesafesini iyice daraltıyor ve rakip takımı uzun oynamaya zorluyor. O esnada 2 pas seçenekleri oluyor. Kanatlara uzun oynamak ya da forvete uzun oynamak. Forvete uzun oynadıkları taktirde City stoperlerinin birebir markajında olan rakip forvet hattı oyuncuları hava topu hakimiyetlerine göre ya topu kaybedebiliyor ya da indirseler dahi indirdikleri yerde takım arkadaşları yerine öne çıkan orta 3'lüden birine topu kaptırmış oluyor. Bu şekilde gösterilen ve benim anlattığım taktiğe birinci şablon diyelim. Bu tür taktik şablonlarının arttırılabileceğini de unutmayalım.

    Aynı pozisyonun devamını varsayımsal olarak anlatmaya devam edelim. Topu kanatlara yolladıklarında saha içi oyuncu pozisyonları aşağı yukarı şu şekilde oluyor;

    Şekil - 10
    Futbolun Evrimi ve Pep Guardiola

    Rakip oyuncunun topu oynayabileceği tek opsiyon yine topun geldiği yer olan stoper oyuncuları oluyor. Bu şekilde iki kanattan da aynı şekilde kayma yapılarak pas opsiyonları en aza indirgeniyor ve rakibin ortasahayı geçmesi zorlaştırılıyor.



    Bir başka varsayımla devam edelim. Diyelim ki City önde bastı fakat rakip takım savunmadan topu çıkarmayı bir şekilde başardı. O vakit City önde baskı yapma konusunda ısrar etmeyip olası arkada oluşacak boşlukları önlemek için kendi 2 ile 3. bölgesine geri çekiliyor.

    Şekil - 11
    Futbolun Evrimi ve Pep Guardiola

    Şekilde görüldüğü üzere rakip takım topu ortasahanın da ilerisine taşımayı başarmış. City tüm hatlarıyla kendi yarısahasında savunmaya çekiliyor. Bu andan itibaren zaten oyun sete dönüyor. Yapılan pasa göre City bir başka savunma aksiyomunu gerçekleştiriyor. Rakip takım bu noktada dikine oynayacak alan bulamayıp yatay paslar yapmaya başlarsa City savunma bloğunu yavaş yavaş öne çıkarıp rakip takımı kendi yarısahasına dönmeye zorluyor. Bunu şekille anlatmak çok zor olduğu için işi sizin hayal gücünüze bırakıyorum.



    Şekil - 12

    Futbolun Evrimi ve Pep Guardiola

    Rakip takım topu savunmadan çıkarmaya çalışıyor. City yine önde basmak için ileri çıkıyor. Burada topun bulunduğu tarafa göre Silva ya da De Bruyne'den biri forveti ikiliyor ve kanat oyuncuları şekilde olduğu gibi kör noktadan deplase olarak rakibe baskı uyguluyor. Bunun bir çok örneğine bu sezon City'nin maçlarını takip edenler şahit olmuştur. Tottenham maçında bu taktikle topu rakip 3. bölgesinde kapıp çok tehlikeli pozisyonlar yakalamışlardı.


    Aksiyonun devamında eğer topu kapmayı başaramazlarsa kendi ikinci bölgesi çevresine çekilen City'nin saha içindeki dizilimi şu şekilde oluyor.

    Şekil - 13
    Futbolun Evrimi ve Pep Guardiola


    Görüldüğü üzere birinci dikey savunma hattında 5 City oyuncusu birden var ve olabildiğince pas açılarını kapatmaya çalışıyorlar. Ayrıca uygulanan pres ise top yekün değil birerbirer bu sayede şekilde olduğu gibi 17 numaralı oyuncu olan De Bruyne pres yapmak için mevkisini terkettiğinde kalan 4'lü yine pas açılarını kapatmaya devam ederken ortadaki Aguero De Bruyne'dan boşalan pozisyona doğru ilerleyip onun bıraktığı boşluğu da kapatıyor. Bu sayede De Bruyne'un arkasında bıraktığı rakip oyuncunun pas açısı tekrardan kapatılmış oluyor. Bu savunma aksiyomunun mantığı bu şekilde. Top ve rakip farklı pozisyonlarda da olsa yine aynı mantık çerçevesinde saha içinde oyuncuların insiyatifinde bu savunma anlayışı kurgulanıyor. Pep sadece taktiksel fikri oyuncularına veriyor. Bunu maç içerisinde yorumlamak ve ona göre şekil almak ise futbolculara kalıyor. Bu da Pep'in oyuncularına ne kadar çok güvendiğini gösterir.

    Bu, sizin de farkettiğiniz üzere bir bireysel hatanın çok pahalıya mal olabileceği tehlikeli bir savunma anlayışıdır. Bir örnekle anlatalım.

    Şekil - 14
    Futbolun Evrimi ve Pep Guardiola


    Bu Crystal Palace maçında Walker'ın yaptığı bir hata sonucu gerçekleşen tehlikeli bir Crystal Palace atağının başlangıç noktası. Sterling normalde bir önceki şekilde anlattığım üzere 12 numaralı rakip oyuncu olan Van Anholt'a baskı yapmaya gidiyor. Normalde ya merkezden birinin onun yerine kayma yapması ya da Walker'ın içe deplase olup rakip kanat oyuncusunu çizgide yalnız bırakarak merkezi savunması gerekirken Walker yanlış bir karar verip çizgi oyuncusuyla kalmayı seçiyor ve 12 numaradan 15 numara olan Jefreyy Schlupp'a atılan bu pasın akabinde City kalesinde tehlike yaşanıyor.



    Hücumda olduğu gibi savunma pressinde City'nin yine üç farklı safha anlayışı var ve yukarıda birinci ve ikinci safhayı anlatmış bulunmaktayım. Peki son safha olan tüm hatlarıyla kendi cezasahası önüne çekildiği bir pozisyonda nasıl bir savunma anlayışı içerisinde oluyor gerçek bir örnekle hep birlikte görelim.

    Şekil - 15
    Futbolun Evrimi ve Pep Guardiola


    Burada Shaktar Donetsk'le oynadığı şampiyonlar ligi maçından bir kesit gösteriliyor. Yukarıda bahsettiğim ikincil safhadan üçüncül safhaya geçildiği bir pozisyon vardı (şekil-12) devamını burada gerçek bir örnekten anlatmak daha iyi olacaktır.

    7 numaralı Shaktarlı oyuncu Taison'ın topla buluştuğu nokta ve aksiyomlar ok işaretleriyle gösterilmiş durumda. De Bruyne yukarıda bahsettiğimiz gibi Taison'a baskı yapmaya gidiyor fakat bu sefer De Bruyne'un yanındaki merkez oyuncusu olan 25 numaralı Fernandinho onun açığını kapatmak yerine geriye doğru hareketlenip rakip savunma oyuncularına yakın durarak hem yerden hem de havadan atılabilecek pasların başarılı olma ihtimalini çok aza indirgiyor. Rakip oyuncu bu riski almayarak 6 numaradaki oyuncuya oynuyor ve City savunma bloğunu aynı taktiği tekrar ve tekrar uygulayıp rakip takımı kendi sahasına dönmeye zorlayarak devam ettiriyor. Bu noktada teori olarak rakip takım kaleciye kadar dönmek zorunda kalıyor. Tabii pratik ile teorinin uygulaması her zaman aynı olamayabiliyor. İşte burada da sahadaki oyuncular insiyatif alıyor.



    Şekil - 16
    Futbolun Evrimi ve Pep Guardiola

    Yazının ortalarında bahsettiğim gibi pas uzunluğu ile markaj mesafesi doğru orantılı. Uzun çıkmaya çalışan bir takımda tüm pas opsiyonlarını mesafeli markaj yöntemi ile kapatabilirsiniz. Burada 19 numara Sane 18 numara Ivan'a baskı yapmaya çıkıyor. 21 numara silva 8 numaranın pas alma yoluna doğru hareketleniyor. Aguero geriye deplase olup 7 numara Taison'u gölge markajına alıyor. Kevin De Bruyne ise Aguero'nun yerine forvette hem kaleciyi hem de 44 numaralı stoperi markajlıyor. Burada iki oyuncunun pozisyonu çok kritik. Birincisi 25 numara Fernandinho. Hem 10 hem 11 numarayı aynı anda mesafeli markaj altında tutuyor. Orta mesafeli bir pas halinde Fernandinho olası bir kontrayı önlüyor yahut topa daha önce hamle yapıp takımını atağa kaldırabiliyor. Diğer önemli oyuncu ise 33 numara Gabriel Jesus. Bir kanat oyuncusu normal şartlarda o pozisyonda konuşlanmaz. Rakip 6 numarayı kapatmaya gider. Fakat Pep'in ters kanattaki oyuncudan istediği şey 7 ve 10 numarayı mesafeli markajlamasının yanı sıra 31 numaralı oyuncuya atılacak olan uzun pasın arasına girmek. Bu pozisyonda Jesus topu kontrol edemedi ve top rakip 6 numarada kaldı.


    Son savunma aksiyomu olarak yine bir varsayım üzerinden anlatım yapmak istiyorum.

    Şekil - 17
    Futbolun Evrimi ve Pep Guardiola

    Burada rakip savunmada yatay top yapmak zorunda bırakılıyor. 2 pasın ardından top rakip sol beke geldiğinde ise diziliş şu şekilde oluyor.

    Şekil - 18
    Futbolun Evrimi ve Pep Guardiola

    Evet City kaymaları çok güzel yaparak şekilde konumda rakibi karşılamaya devam ediyor. Fakat burada farkı yapan oyuncu yine pozisyonun gerçekleştiği kanada göre Silva ya da De Bruyne. Burada 21 numara ilk şekilde ileri hattı 4'leyip rakip 6 numarayı gölge markajına ve rakip sağ stoperi press mesafesine alıyor. Rakip pozisyonun devamında olduğu gibi topu sol beke doğru yönlendirdiğinde 25 numara Fernandinho iki rakip forvet oyuncusunun arasın giriyor ve stoperler savunma arkası pas tehlikesine karşı bu iki forvet oyuncusu ile aralarında biraz mesafe bırakıyor. 21 numara Silva ise top kendi aktif savunma bölgesinden uzaklaştığı için geriye doğru hareketlenip Fernandinho'nun markajını bıraktığı rakip ortasaha oyuncusunu markaja alıyor. Bu sayede rakip takım tuzağa çekiliyor. Sol beke top geldiğinde City aniden ön savunma bloğunu ileriye doğru çıkarınca rakip takım geriye dönemeyeceği için uzun oynamak zorunda kalıyor ve top City stoperlerinin refekatinda ya kaleciye kadar gidiyor ya da City'li stoperlerin kontrolüne geçiyor. Çünkü Şekil - 19 daki pozsiyonda Sterling ve Walker'ın sol bek ve sol stopere doğru yaptıkları koşu ve press rakibi ya hataya ya da uzun top oynamaya zorluyor.


    Son bir savunma taktiğini daha ele alıp yazımı yavaştan noktalamak istiyorum.

    Hücumda kaptırılan top ve akabinde gelişebilecek kontra tehlikesine karşı Pep'in aldığı çok güzel bir önlem daha var. Hemen şekil üzerinden anlatalım.

    Şekil - 20
    Futbolun Evrimi ve Pep Guardiola


    Evet görüldüğü üzere 7 numara Sterling birebir oynarken topu kaptırdı diyelim. Kırmızı kare ile gösterilen alana dikkat. City top kendindeyken dahi bu yazının başında da bahsettiğim üzere bu dizilimle sahaya yayılıyor. Bu sayede rakip Şekil - 20'de olduğu gibi topu kapsa dahi pas opsiyonlarını bulunduğu bölgede 5'e 2 City'li oyuncuların üstünlüğü bulunmakta. Burada ilk hamleyi topun kaptırıldığı yere en yakın oyuncu her kimse o (burada 21 numara) topu kapan rakibe doğru bir şok press uyguluyor. Rakip City'nin 5v2 lik orta alan üstünlüğünü görünce kısa oynamayı tercih etmek zorunda kalıyor. Bu sayede City rakibinin uzun oynayıp hızlı kontraya çıkma ihtimalini ortadan kaldırıp yerine kısa oynatarak topun hızını yavaşlatıyor ve bu sayede savunmasının yerleşmesini sağlayabilmesi için gerekli zamanı yaratıyor.

    Evet elimden geldiğince Pep Guardiola'nın bu sezon City'e oynattığı taktiğin analizini yapmaya çalıştım. Bunlar gibi daha bir ton taktik analizi yapılabilecek aksiyom var. Fakat hepsini yapmaya ne benim bilgim ne de sayfalar yeter. Zaten yazı oldukça uzun oldu. Umarım okuyan herkes için faydalı bir yazı olmuştur. Şekiller başka bir siteden alıntıdır. Onun haricindeki her şey benim kendi yorum ve analizlerimdir. Bu yazıyı 3 güne yayarak yazdım. Okuduğum yazı ve izlediğim videoların hattı hesabı yok fakat bunları yaparken oldukça zevk aldığımı söyleyebilirim. Umarım siz de okurken bir nebze olsun benimle aynı duyguları paylaşırsınız.

    Bu yazıyı Galatasaray bölümünde paylaşmamın sebebi az da olsa sezon başında Fernando ile uyguladığımız taktiğe benzer bir taktiğe dayalı analiz olmasıdır. Dünyadan futbol bölümünde okunma şansı buradan daha düşük olduğu için burada paylaşma gereği duydum.

    Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar.


    Dipnot: Gördüğünüz yanlış yerleri, eksikleri tarafıma bildirirseniz ekleme ve ya düzeltme yapabilirim. Lütfen yorumlarınızı esirgemeyin.







  • Emeğine sağlık harika yazı

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • kardeş sen mi yazdın bilmiyorum ama eline sağlık ama bunu okuyacak kimse yok burada.
  • Durumumuz yoktu okuyamadım.


    Not: Eline sağlık tabi ki.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • sçsb kullanıcısına yanıt
    Evet yazının sonunda da belirttiğim gibi şekiller yabancı bir siteden alıntıdır. Şekiller dışında yazının tamamı bana aittir. Teşekkür ederim. Okuyacak birilerinin olduğuna inandığım için yazdım ve burada paylaştım. 3-5 kişi artık ne kadar kişi okursa. Maksat bilgi ve fikir paylaşımı.
  • çekilişe katılmak istiyorum
  • Guardiola'nın uyguladığı sistemin çoğu Cruyff temellidir. Cruyff Barcelona'yı Barcelona yapan kişidir. Guardiola'dan önce Cruyff'ın üzerinde çalıştığı sistemi Rijkaard denedi. Nitekim Şampiyonlar ligi şampiyonluğu filan yaşadılar. Tabiki olay sadece deli gibi çalışmak, taktikler üzerinde kafa patlatmak, teknolojinin nimetlerinden yararlanmak ile bitmiyor. Bunu uygulayacak futbolcularda çok önemli. Dünya üzerinde her sisteme adapte olabilecek oyuncu çok azdır.

    Taktikler, teknoloji, rakibi iyi analiz falan fistan sana maç kazandırır, rekor kazandırır. Ama kupalar kazanmak istiyorsan bunlardan daha önemlisi lazım. Bu önemli kriter ise Messi, Ronaldinho, Ronaldo gibi oyuncular. Bugün Messi'yi durdurabilecek herhangi bir taktik yok. Bugün Ronaldo'yu durdurabilecek herhangi bir taktik yok. Sadece bu oyuncuları durdurmak için gününde olmamasını dileyeceksin.

    Galatasaray'ın bir döneme damga vurması taktik vs vs ile değildi. Hagi, Taffarel, Hakan Şükür gibi özel oyuncuların saha içinde yaptıklarıydı.

    Son olarak Guardiola bile farkında taktiklerinin bir yere kadar işe yaradığını. Kendisi demişti '' Messi'si olan takım kazanır '' diye. Messi veya Ronaldo'yu şu sıralar durdurabilecek tek şey bir tank.




  • ImPerspektif I kullanıcısına yanıt
    Öncelikle yorumunuz için teşekkürler. Evet. Dediklerinizin tamamına olmasa da büyük bir kısmına katılıyorum. Cruyff ve Rijkaard dönemini dillendirmememin sebebi tamamen Guardiola'yı onore etmek amaçlıdır. Şu an Barcelona'nın oyun stilinin fikir babası Cruyff denilebilir fakat tam anlamıyla uygulayabilen Pep oldu. Bunun sebebi ise Xavi, Iniesta ve Messi'nin aynı dönemde bir arada oynamasıydı. Ne kadar başarılı taktik geliştirirseniz geliştirin bunu oyuncular sahada uygulayamıyorsa bir değeri olmuyor sizin de söylediğiniz üzere..

    Ben taktiği ve oyuncuları binary çalışan bir bilgisayara benzetirim. 1 ya da 0. Taktiksel eksende ya 1 vardır ya 0. Futbolcuların verdiği kararlar ya 1'dir ya 0. Fakat günümüzde adı sıkça zikredilen yeni bir bilgisayar çalışma sistemi geliştirilmiştir. Bu na Quantum bilgisayar adı verilmiş. Bu bilgisayarın çalışma prensibi binary bilgisayarlarla kıyaslarsak eğer. Sıradan bilgisayarda bir veri 1 ya da 0 dan sadece biri olabilirken quantum bilgisayarda veri aynı anda hem 1 hem de 0 olabiliyor. Ve bu da daha öngörülemez bir çalışma sistemi ve belirli alanlarda özel işlem hızı sağlıyor.

    Messi gibi özel oyuncular futbol sisteminde quantum bilgisayarlar gibidir. Siz 1 mi 0 mı diye düşünürken o aynı anda ikisi birden olabilir ve tüm problemlere hızlı bir çözüm getirebilir. Sizin taktiğinizin ne kadar başarılı olduğunun bir önemi kalmaz özel oyuncular karşısında.

    Buraya kadar sizinle hem fikirim fakat Ronaldo konusunda size katılamıyorum. Ronaldo'yu taktik ile durdurmak elbet mümkündür. Benim gözümde, Ronaldo çok iyi bir futbolcudur fakat Messi bir fenomendir. Ve fenomenler akılla irdelenemez.




  • Yazıyı okurken aklıma takılan tek bir nokta vardı onu da sonda dile getirmişsiniz.

    Diğer yazılarınızda da dediğim gibi emeğinize sağlık,her yazınızda en az bir okuyucunuz olacağına garanti verebilirim.Teşekkürler.



    City-Barça eşleşmesini Messi faktöründen ötürü,

    City-Bayern eşleşmesini ise Heynckes faktöründen ötürü istiyorum.Olası eşleşmelerin gerçekleşmesi durumunda maç analizi hakkında da yazmaya karar verirsen zevkle okuyacağımı da not olarak düşeyim.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Keyifle sonuna kadar okudum noktalama işaretlerine özen gösterilmesi ayrıca güzel.

    Az çok detaycı biri olarak futbola da bu detaylar ile baktığımda daha fazla seyir zevki alıyorum tabii ben bir araştırma içerisinde bulunmadım maçlarda farklı noktalara dikkat ederek gözlemleyerek anlamaya çalışıyorum daha çok.

    Sizin de gördüğüm kadarıyla gözlem yeteneğiniz kuvvetli hem yazı hem görsel ile hem de analiz ve veriler ile futbola olan merakınızı farklı bir boyuta taşımışsınız bence sizin açınızdan futbol burada bir araç bakış açınızdan bu araştırmaları yaparken duyduğunuz hazzı tahayyül edebiliyorum.

    Ezcümle benim bu konudan anladığım şey; artık işin tamamen kollektif bir hal aldığı takım oyunu dediğimiz şeyin artık elzem olduğunu bireyselliğin değil de 11 kişinin bir bütün halinde ne kadar ahenk yakaladığının önemli olduğu, sahanın her parselini verimli kullanabilmek geometrik ve fiziki avantajları iyi değerlendirilebilmek fark yaratıp öne geçebilmek için ana maddeler olmuş.

    Futbol oyun içinde öngörülebilir bir şey olmadığı için birçok ihtimali ve varyasyonu barındırıyor burada da dediğiniz gibi devreye oyuncu yetenekleri giriyor akan oyunda bu kararları verebilmek sürekli topa göre uyum sağlamak gerçekten zor, futbolcular oyuna akıl koymak zorunda gibi duruyor seçenekleri görebilmek, etrafını değerlendirmek, pozisyona göre kendini uyarlamak baya kavrayış isteyen bir iş ve bunu 90 dakika üst düzeyde yapmak, maç başladıktan sonra oyuncular hoca ile etkileşimi kısıtlı olacağı için adeta bir hoca gibi kafalarında oynamak zorunda.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Queens Boulevard -- 24 Mart 2018; 21:38:42 >
    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >




  • Yazıyı sonuna kadar okudum. Bir emek var emeğine sağlık. Benim düşüncemse senin bu yazdıkların bizim ülkemiz için zurnanın son deliği. Belli bir futbol kültürü bir futbol alt yapısı olan ülkeler bu tarz taktiksel varyasyonlar üzerine kafa yoruyor ve geliştiriyor. Bir taktik çıkıyor. Başka bir taktik çıkıp onu yıkıyor.

    Durum bizim ülkemiz için ise felaket alt yapı sorunu diye herkesin dilinde ama alt yapıda ne sorun var tespit eden sayısı çok az edenlerinde sesi çıkmıyor. Futbol sektörü her ne kadar endüstüri haline gelmiş olsa bile kara düzen devam ediyor. Kısır tartışmalar , her sene birbirini tekrarlıyor.

    Hakemlerimiz felaket takım takım bakmıyorum olaya yetenek olarak belki avrupa hakemlerinden yetenekli insanlar var ama karar alırlarken idare yoluna gidiyorlar buda futbolumuzu öldürüyor gelişme şansını bitiriyor. Oyun oynanmıyor. Sürekli kesiliyor. Taraftarlar olarak hep birlikte bu konuya eğilmemiz ve artık bir şeyleri değiştirmemiz lazım.




  • “Premier lig gibi dünyanın en kaliteli liginde”ye kadar okudum. Aslında “Benzeri başarıları Bayern Munich'in başında da yaşayan Pep” de bırakacaktım ama nedense devam ettim. 🤔

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Eline emeğine sağlık. Bir kısmını okudum,kalanını boş bir vaktimde okuyacağım.
  • Premier lig cok abartılsa da, Premier ligdeki ust siralardaki rekabet obur liglerde yok abi. En iyi lig diye bir sey yok. Her ligin iyi kotu yonleri var.

    Bir kahve alip, hepsini okuyacagim. Mukemmel bir yazi olmus. Tebrikler.
  • Dr. John Watson kullanıcısına yanıt
    futbolda kendini yenilemeyi başaran hocalar hayatta kalır. guardiola da bunun bir örneği.



    barcelona'da oluşturduğu sistemi bayern'e de kopyalabileceğini düşündüğü için 3 sezon boyunca şl'yi kazanamadı. barcelona'daki sistemin en önemli iskeleti xavi-iniesta-busquets'in birbirini tamamlayan uyumunu bayern'de oturtamadı, daha değişik versiyonlar (beklerin içerlek oynayıp oyun kurması, orijinali defansif olan orta saha göbeklerinin bu sayede hücuma daha fazla katılması gibi) denese de, aynı sistemi (topa sahip ol pas pas pas) devam ettirmek istedi. istediği düzeni yüzde yüz oturtamamasında lewandowski gibi bir nokta santforun varlığı da etkendi elbet, barcelona'da kurup tadını epey bir aldığı santrforsuz full-kontrol yapıyı bayern'e kuramadı bir türlü. bundesliga'yı domine etmiş olsa da bayern için farklı bir başarı değildi bu. şl'de yarı finallerde karşısına sırasıyla ancelotti'nin real'i, luis enrique'nin barcelona'sı ve simeone'nin atletico'su çıktı. birbirinden farklı üç sistemi de alt edemeyen guardiola anladı ki artık robotik futbolun şl sahnesinde yeri yoktu.



    man city'ye gelince aynı sistemde ısrar etmedi, kendisini yeniledi. ikinci sezonunu geçirdiği bu dönemde istediği düzeni oturtmuş gözüküyor, takım resmen ejderhaya dönüştü. sistemini isimlendirmek şimdilik o kadar mümkün değil, bu düzen ne metodik futbol gibi tamamen "tahmin edilememezlik" üzerine, ne de robotik futbol gibi kalıplaşmış bir stile sahip. üst düzey futbolda kimsenin oynamadığı yeni bir düzen bu; kalecisinden forvetine sahadaki herkesin müthiş bir ruh ortaklığında bulunduğu ve aynı oyunu oynadığının farkında olduğu bir düzen. günümüzün baskın sistemleri karşısında henüz kritik bir sınav vermemiş olsa da vadettiği umut çok büyük, bu sezon şl'yi kazanırlarsa şaşırmam, bu sezon olmasın seneye veya sonraki sene şl'yi mutlaka kazanacaklarını ve avrupada yeni bir dominasyon yaratacağını düşünüyorum.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • @Queens Boulevard Söylediğiniz her satırın noktasına virgülüne kadar katılıyorum. Sonuçta bir filmde senaryo ne kadar iyi olursa olsun filmi kaliteli kılan aktörlerin performanslarıdır. Bir çoğumuz hayatımızda en azından bir kere müthiş senaryosu olmasına rağmen "yetersiz" aktörlerin elinde heba olup gitmiş bu tür filmlerden bir tane izlemişizdir. Futbol-taktik ilişkisine de bu açıdan bakabiliriz.

    @SimurgFC Bir yazıyı güzel kılan onu okuyan kişilerdir. Bir yazının güzel olabilmesi için önce okunması gerekir. Yazımı okuyup bu fırsatı tanıdığınız için asıl ben teşekkür ederim.

    @baris01 Söylediklerinizde haklısınız. Zaten yazıyı yazarken bu amaçla da yazmadım. Türkiye'nin futbol açısından daha kat etmesi gereken çok yol var. Sizin de söylediğiniz gibi; ülkemiz futbolunun temel yapı taşlarında bu kadar eskik varken kalkıp yemeğin bahartıyla uğraşmak fazlasıyla iyimser olur. Okuduğunuz için teşekkürler.

    @Ali Lukunku Teşekkür ederim. İyi okumalar. Eksik bir yer görürseniz ya da eklemek istediğiniz bir şey olursa özelden bana ulaşabilirsiniz.

    @TsubasaMessi Size katılıyorum. En iyi 5 lig artıları-eksileriyle baz alındığında "en iyisi" tüm eksiklerine rağmen Premier Lig diyebiliriz. Diyebiliriz demesine lakin bu yine "kişisel bir tercih" olmaktan öteye gidemez. Bir başka futbol severe göre "en iyi lig" Bundesliga olabilir sonuçta. Bu tür şeyler genel-geçer doğrular değildir sonuçta. Fakat hem izlenme oranı hem de yayın gelirleri açısından kıyaslandığında otoriteler tarafından "en iyi lig" sıfatına layık görülen 2018 itibariyle hala Premier Lig'tir. Yorumunuz için teşekkürler, iyi okumalar.

    @ne diyorum Söyledikleriniz çok doğru şeyler. Güzel bir kaç yere değinmişsiniz. Artık mekanik taktiklerin yerini yavaş yavaş organik taktikler almaya başladı. Organikten kastım "tarla domatesi" yetiştiriciliği gibi bir şey değil tabii. Futbol dünyası artık bir taktikteki en büyük unsur olan futbolcuların bir makineden çok insan olduğu ve onlara görev dağılımı yaparken bu faktörü göz önünde bulundurulması gerektiği konusunda ortak bir fikirde uzlaşmış durumda. Organik taktikten kastım da bu zaten. Bu yüzden taktiği, "tüm çarkların düşünüp-çözüm üretebildiği bir makine sistemi" olarak ele alabiliriz. Kısaca artık, mekanik-ezbere taktiksel anlayıştan; kendi kendine gelişen, gayet esnek ve homojen bir taktiksel anlayışa geçiş dönemindeyiz. Bunun ilk örneklerinden biri de Pep Guardiola ve onun burada az çok anlatmaya çalıştığım bu sistemi. Sizin de söylediğiniz gibi; ben de, kısa vaade de zirveye çıkamasa da uzun vaadede bunu başarabileceğini düşünüyorum. Unutmadan yorumunuz için teşekkürler.




  • Emeğine sağlık.Bende yazının bir kısmını okudum daha sonra bitiririm sanırım Benim ise şu an en çok beğendiğim teknik adam Diego Simeonedir.
  • Dünyadan Futbol bölümüne açsaydın konuyu orda herkes görürdü GS bölümüne herkes bakmıyor moda rica et oraya taşısın.

    Yazın çok uzun şimdi okumadım vaktim olduğumda okuyacağım.

    Lakin Messi durdurulamaz fenomendir ve Barçanın tiki taka sistemini övmüş olduğun başlıklardan ve yorumlardan belli oluyor.

    Messi fenomendir durdurulamaz yine goy goy çabasındasınız Tarihin en iyisi değildir ve hiç bir zaman olamayacaktır sebebiyse lider özelliğinin olmamasıdır ve takım içinde ağırlığının olmamasıdır bunu Barçada da Arjantinde de gördük durdurulamaz diye bir şey yok Mourinho'nun Madrid'ini açın izleyin tika takayı çözüp Messi'yi markajla kitleyip Barçayı yendiği maçlara bakın.

    Gelelim bu taktik Tika Tika mevzusuna bunuda ilk Mou çözmüştür en azından ben öyle hatırlıyorum bu sistemi yüksek tempolu pres ve Messiye özel markajı yaparsan Barça kitlenir ve yenilir böylede oldu gerçi Pres futbolunu dünya karmasına oynayın onlarda oynayamaz futbolun oynanmasına izin verirsen oynanır pres yaparsan karşı takım top oynayamaz bunun için ne lazım 10 kişi güçlü ve kondisyonlu sahada basan adamlar lazım böyle bi takım var mı dünya üzerinde yok bunu 90 dakika yapamazsın lakin 90 dakikaya ara ara yayarsan fişi çekersin.

    Basit örnek vercem Tudorun iç saha maçlarını izleyin GS'nin ligi 1 puan farkla 2.sırada bitirme sebebidir.

    Maç olarak örnek verirsem kendi takımımdan veriyorum Mancinili GS Arenada Copenhagla CL maçı oynarken yaptı bi bölümde öyle bi pres vardı ki top oynayamadı Copenhag.

    Nereye bağlayacağım Tika Taka çözülemez aşılamaz dendi 2014 te İspanya gruplardan çıkamadı hezimete uğradı Bayern 7-0 fark attı Barçaya 2011 den sonra 4 yıl Finale çıkamadı ve 2 yıl oldu halen yok CL de yani bu sistem çözüldü habire pas pas ta seyircileri hatta futbolcuları bile sıktı kısacası bir devir kapandı finish yani tabi bu sistemin çökmesinde Xavi'nin bırakması Iniestanın yaşlanması Messi'nin performansının düşmesi ve Altyapıdan aynı seviyede oyuncu yetişmemeside çok önemli rol oynuyor.

    Zaten böyle bir sistemi futbol sever olarak nefretle baktım ve gram zevk almadım bu sistemi getirenin oynatanında Allah cezasını versin 1-0 la Dünya Kupası kazandılar tıpkı Yunanistan katı defans mantığı gibi unutmayın alışılmışın dışında sabit ve basit sistem çökmeye ve yok olmaya mahkumdur.

    Edit:Kendi şahsi fikrimdir en ufak fanatiklik edası yoktur yazımda sadece görünen ve gerçekleri yazdım Pep City ile iyi gidiyor lafım yok lakin Bayern faciasını unutamıyoruz City ile CL almadığı sürece gözümde balondur alır bu sene CL yi derim Pep'i yanlış tanıdık Guardiola harbiden iyi hocaymış bakalım bekliyoruz.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Dr. John Watson kullanıcısına yanıt
    Rica ederim..

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Manchester City'nin cok macini izlemedim ama Guardiola'nin taktigini Barcelona'dan cok iyi biliyorum. Olay futbolcularin sahayi enine parsellemesi. Yani iki tac cizgisi arasini mümkün oldugu kadar esit araliklarla paylasiyorlar. Dolayisiyla klasik taktiklere göre sahada cok daha fazla koridor ve bos alan oluyor.

    Fakat bu futbolun evrimi veya modern futbol degil. Hicbir zaman dünya futbolunda standart bir taktik olamaz. Cünkü bu taktigi dünya üzerinde sayili oyuncu grubu oynayabiliyor. Bu kadar genis alanda hücum etmek icin istisnasiz her oyuncunun üst düzey top teknigi ve pas kabiliyeti olmasi lazim. Bir, oyunun yönünü hizli bir sekilde degistireceksin. Degistiremedigin anda rakip top odakli oynadigi icin ayagindaki topa baski yiyorsun ve bir anda dünyanin en iyi taktigi dünyanin en kötü taktigi oluyor. Iki, bunu yaparken pas hatasi yapmayacaksin. Yaptigin anda sahip oldugun o büyük "bosluklari" rakibe hediye ediyorsun. Kontratak savunmasi bu taktigin en büyük dezavantaji.

    Rijkaard benzer bir sistemi GS'de oynatmaya calisti ve sonuc tam bir fiyaskoydu. Takim birbirinden o kadar kopuktu ki topu alan pas atacak adam bulamiyordu.




  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.