Şimdi Ara

EVLİLİK ÜZERİNE SOHBETLER (507. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar: programmer_onur
1 Kayıtlı Üye ve 3 Misafir - 4 Masaüstü
5 sn
16.110
Cevap
394
Favori
921.780
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
395 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 505506507508509
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Carl_Sagan

    İlk defa yazdım.

    Bir de kafama takılan şu:
    Ortada bir kavga veya tartışma yokken durup dururken whatsapptan bunları yazması.

    Daha önce boşanmaktan bahseden hep ben oldum. Hatta bir kaç ay önce durup dururken yüzüne karşı boşanalım diyen bendim.
    Ama nafaka silahını gösterince bundan vazgeçmek zorunda kaldım.


    Şimdi ne değiştiyse kendisi durup dururken mesajla boşanalım diyor.
    bence yeni birisini buldu yada bir aday var malasef.sabırlı olun kavga cıkarmayın ve zamanını bekleyip acığını yakalayın kanıtlı olarak.bu mahkemede size fayda sağlayacak.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: leftercan1907

    bence yeni birisini buldu yada bir aday var malasef.sabırlı olun kavga cıkarmayın ve zamanını bekleyip acığını yakalayın kanıtlı olarak.bu mahkemede size fayda sağlayacak.

    Alıntıları Göster
    Ben de öyle yapmayı planlıyorum.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: sinus67

    iki ay olmus...
    Hani derler ya, insanin yaptigi hatalar olgunlastitir diye.

    Suan cok iyi durumdayim. Ama her sabah ona karsi nefret ile uyaniyorum. Hayatimdan gecmisi bile midemi bulandiriyor. Kendime cok kiziyorum, bu kadar olayi niye bu kadar sineye cektim onuda bilmiyorum.

    Icimde volkan patliyor.

    Bi sekilde ona karsi öfkemi sporda motivasyon olarak kullanabiliyorum. Bi kac yildir Halter sporu ile ugrasiyorumdum. Daha yeni yeni vücüt gelistirmeye odaklandim. Spordan önce aklima getiriyorum. Inanilmaz motive ediyor beni

    Alıntıları Göster
    Kendine değer veriyorsan arkani dönüp gideecksin kimse için üzülmeye dertlenmeye değmez en iyisini yapmissin

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Forumda dolaşırken yine buraya geldim,artık bir mesajım benimde olsun.

    Evlenmek için kesinlikle evlenmeyeceğim.
  • Canım hiç istemiyor MASRAFFFFF

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • Carl_Sagan C kullanıcısına yanıt
    Kadın ~ben mekkeye gitmek istiyorum sense beni alkollü çıplak insanlarla otele sokuyorsun yazmış~

    Sonrada dert yanıyorsun başka bi adamla mesajlaşıyor diye. Bu zihniyet ahlaklı aile kadınını bile ahlaksız eder.

    Kusura bakmayın size sert gelebilir ama maalesef hayat çok acımasız.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • "anlam" insanların birlikte ördüğü ortak hikayeler ağıdır. Kilisede evlenmek, ya da seçimlerde oy kullanmak gibi belirli davranışlar neden bizim için anlamlıdır? çünkü ebeveynlerimiz de böyle düşünür, ve tüm komşularımız seçimlerde oy kullanırlar. diğer şehirlerdeki hatta uzak diyarlardaki insanlar bile oy kullanır. peki tüm bu insanlar neden "anlatıları" anlamlı bulur? çünkü arkadaşları ve komşuları da aynı görüşleri paylaşır. İnsanlar kendi kendini çeviren bu döngüde devamlı birbirlerinin görüşlerini destekler. karşılıklı her kabul, anlam örgüsünü herkesin düşüncesine inanmaktan başka bir çareniz kalmayıncaya kadar güçlendirip sıkılaştırır.



    gel zaman git zaman anlam örgüsü çözülür ve yerini yenileri alır. belirli bir çağda insanlara hayattaki en önemli olguymuş gibi gelen şeyler, gelecek nesillerin gözünde anlamsızlaşırlar. ve unutulurlar.



    1187’de Selahaddin Eyyübi, Hıttin muharebesinde haçlıları yenerek Kudüs’ü fethetti. Papa kutsal şehri geri almak için III. Haçlı Seferi’nin yapılacağını duyurdu. Selahaddin Eyyübi’ye karşı savaşmak için yurdunu terk eden John adında genç bir İngiliz asili düşünün. John tercihlerinin nesnel bir "anlamı" olduğuna inanırdı. "kafir" saydıkları müslümanlara karşı bu savaşta yaşamını feda ettiğinde, ruhunun cennete yükselerek uhrevi zevklerle dolu sonsuzlukta keyif çatacağından kesinlikle emindi. eğer kutsal topraklara ulaşabilirse, müslüman bir savaşçının indirdiği balta darbesiyle acı içinde kulakları çınlarken gözleri kararıp yere yığıldığı an, göz alıcı bir ışığın etrafını saracağına, ahenkli arp notaları eşliğinde parlak kanatlı meleklerin onu muhteşem altın kapıdan içeri çağıracağına, cennete doğru giden yolda İsa'nın ona eşlik edeceğine olan inancı tamdı.



    John bütün bunlara neden inanıyor? çünkü John'un yaşadığı şehirde çocukluğundan beri bildiği bir kale var ve kalenin ana salonunda II. haçlı seferinde ölen büyükbabası Henry'nin paslı kılıcı asılıdır. John evebeynlerinden büyükbaba Henry'nin artık cennette meleklerle dinlendiğini ve gökyüzünden John’la ailesini izlediğini dinleyerek büyüdü. John'un yaşadığı devirde haçlı seferlerine ölen askerlere Papa'nın vaat ettiği ebedi kurtuluş ve ölüm sonrası refah yaşamdan şüphe etmek yersiz idi.



    ortaçağ medeniyeti böylece kendi anlam örgüsünü oluşturur. sonra yıllar geçer, bir anlam örgüsü çözülür ve yerine bir yenisi oluşturulur. John’un ailesi ve arkadaşları sırayla öldüler. halk ozanlarının Haçlılar hakkında çalıp söyledikleri gaza getirici mısraların yerlerini trajik aşk hikayeleri üzerine sahnelenen oyunlar aldı. yıkılan kale tekrar inşaa edildi, ancak büyükbaba Henry'nin kılıcı yoktu. fırtınada parçalanan kilise camları yenilendiğinde, ortaçağ şövalyesi Godfrey de Bouillon, ve cehennemdeki günahkarların yerini, İngiliz Kralı’nın Fransa’ya karşı kazandığı muhteşem zafer almıştır artık. rahip, Papa’ya: "kutsal babamız" değil, "Roma’daki o şeytan" diye hitap etmektedir.



    yıllar geçmeye devam eder. bir zamanlar kalenin yükseldiği tepede bir alışveriş merkezi vardır artık. kilisede yalnızlıktan sıkılmış bir papaz, ziyarete gelen iki Japon turisti ağzı kulaklarında karşılayıp uzun uzun vitrayların hikayesini anlatırken, dinlediklerinin anlamsızlığı karşısında kafa sallayan turistler kibarca gülümserler. bundan yüzlerce yıl önce, darmaduman hâlde bir şövalye bu kiliseye girip nefes nefese bağırarak yeni havadisi ilan etmişti: "KUDÜS DÜŞTÜ! PAPA YENİ SEFER KARARI ALDI! ÖLEN HERKESE EBEDİ ZAFER BAHŞEDİYOR!" aradan geçen onca yüzyıldan sonra Avrupalı gençleri John'un yaptığı gibi orta doğuya haçlı savaşmaya götürecek bir anlam örgüsü kalmışa benzemiyor. işin aslı şu ki, günümüzde papaz bile kafirlerle savaşmaya niyetlenen gencin psikotik bir nöbet geçirdiğini düşünecektir. günümüzde uluslar arası barış örgütüne katılıp göçmenlerin haklarını korumak adına Suriye’ye gitmeye karar veren genç bir İngiliz kız cesareti ve ideali için tanıdıkları tarafından kutlanacak, yapmakta olduğu şeyin anlamlılığından dolayı kahraman ilan edilecektir, ancak yüzlerce yıl önce bunu yapmaya kalkacak birisi deli muamelesi görürdü. 12. yüzyılda İngiltere’de kimse insan haklarının ne olduğunu bilmiyordu. ortadoğu’ya canınız pahasına gidip müslümanları öldürmek yerine, bir müslüman topluluğunu diğerinden korumak istediğinizden mi bahsediyorsunuz? aklınızı kaçırmış olmalısınız.



    tarih böyle İnsanlar tarafından oluşturulup sonra kaybolan anlam örgüleriyle doludur. şu anda etrafınızda herkesin yaptığı, ve yapmayanların, ya da yapılmasını anlamsız bulanların parmakla gösterildiği normlar, gelecekte büyük ihtimalle kitleler tarafından terk edilmeye başlanılacaktırlar. önümüzdeki yüzyılda demokrasi ve insan haklarına duyduğumuz inanç, gelecek nesillerimize anlamsız görünmeye başlayabilir.



    anlam örgülerinin son kullanma tarihlerinin var olması, onların kötü bir şey olduklarını göstermez. işin aslı şu ki, insan nesli "soyut" anlam örgüsü oluşturabildiği için diğer canlılara hükmedebilmektedir. çünkü insan'ın hayal gücü, örgütlenebilme için gerekli anlam örgülerini kurabilmeyi sağlamıştır. hayvanların da anlam örgüleri vardır, ancak hayvanlar sadece belli fiziksel anlam örgülerinin dışına çıkamazlar. tilkiler için tavşanı gözetleme esnasında yapılması gerekenler nizami şekilde bellidir, ve tilkiler bu anlam örgüsü sayesinde yaşamlarını sürdürürler. ancak hiçbir tilki sosyal tilki medeniyeti kuracak bir anlam örgüsünü hayal dahi edemez. zira "medeniyet" gibi kavramlar soyuttur.



    insan nesli, mağarada yaşamayı, kayayı kazımayı, kesici alet yapmayı, kabaca konuşmayı, yazmayı ve yer altından çıkardığı demiri eritip alet yapmayı öğrendi. insanlığın bu noktaya gelene kadar öğrendikleri şeyler hep doğadaki fiziksel nesnelerle ve fiziksel kavramlarla ilgili idi. bütün bu süreçlerde öğrenilmiş zanaatin yeni doğan çocuklara öğretilmesi çok önemli idi, çünkü ateş yakmayı öğrendikten sonra çocuk yaptığınızda çocuğunuz ateş yakmayı bilerek doğmuyordu. ancak orman kanunlarının hüküm sürdüğü dönemde insan toplulukları içindeki etkileşimler çok kaotik idi, çocuğunuza ateş yakmayı öğreteceğiniz gün gelemeden başka bir zorba topluluğu size saldırıp sizi öldürebilir, karınızı alabilir, çocuğunuzu da umursamayabilirdi. (hayvanlar aleminde görülen bir durumdur ve kaybeden güçsüz babadan yapılma çocuğun ölümü ile sonuçlanır)



    aynen hayvanlar aleminde olduğu gibi güçsüz olanlar eziliyorlar, kargaşa hiç bitmiyordu. ancak güçsüzler örgütlenme anlam örgüsünü bi sonraki aşamaya taşıdılar, ve geyik avlarken örgütlenmeye ek olarak, insanın kendisine karşı örgütlenmeyi keşfettiler. insanlık en büyük adımlarından birini attı, ve gücü olanın kanun koyucu olduğu orman kanunlarına karşı "medeniyet"i ve "kültür"ü üretti. artık ortak kararlar alınacaktı. güçlenen erkeklerin etrafa saldırıp kendilerine kadın toplamalarının yıkıcı etkileri artık herkesi öylesine yoruyordu ki, ortak karar ile bu sonlandırıldı. sivil sözcüğü ingilice "civil" den gelir, ve o sözcük de "civilization" sözcüğünden gelir. civilization demek medeniyet demektir. medeniyet; ortak kararlar ile herkes için daha yaşanabilir bir hayat oluşturma girişimidir, ve soyut bir anlam örgüsüdür. kısacası, sivil demek, ortak karar alıp buna uyan demektir. hiç şüphesiz ki ortak karar alma kavramı ilk başlarda kolayca kabul edilmemiştir. böyle bir şey ilk ortaya atıldığı sırada güçlü olan bir erkek bunu neden kabul etsin ki? ancak günümüzde güçlü erkeklerin sokakta gördükleri güzel kadının güzçsüz kocasını dövüp kadına el koyduğuna rastlamayız. bunun nedeni artık evlilik gibi anlam örgülerinin doğuştan itibaren toplumda benimsenmesinden dolayıdır. tabi ki güçlü erkeği alı koymak için sert ceza kanunları da koyduk, ancak günümüzde bu cezaları anlık olarak kaldırsanız bile birçok güçlü erkek yine de bunu asla yapmaz çünkü aynen John'u ölüm umuduyla savaşa götüren kültür gibi biz de bir kültüre sahibiz.



    günümüzde youtube üzerinden etkinlik gösteren bazı islam hocaları, kız kardeş ile ensest ilişkiye girilmemesinin tek nedeninin din olabileceğini, ateistlerin kendi kız kardeşleri ile ilişkiye girmemeleri için bir neden olmadığını söylüyorlar. tabii ya, eğer ateist için kız kardeş günah değilse, yani ateizmin öğretileri yok ise, o zaman ateistler tam olarak neye dayanarak ensest ilişkiye karşı çıkabiliyorlar ki? çok saçma!



    evet, bunu söyleyen din hocası kendisi gelişmiş bir batı ülkesinde üniversite öğretim görevlisi olan biri. bu kişi yaşamakta olduğu batı ülkesinde sokakta yürürken asla yere tükürmez. halbuki kendisinin dini inancında yere tükürme diye bir öğreti yoktur. asla gaz salmaz, ama böyle bir öğreti de yoktur. hayatta "yazısız kanun" gibi yapmakta olduğumuz sayısız şey vardır, ve bunların her biri için dini temel aramak beyhudedir. hayatımızı ortak yaşam kanunları ile kendimiz oluşturduğumuz kurallarla yaşarız. bu kuralları hep birlikte daha rahat yaşayabilmek için kendimiz koyduk, ancak kurallar anonimdirler, toplumda kendiliğinden oluşmuşturlar. herkesin serbestçe gaz saldığı bir toplumda yaşam biraz daha zor olurdu, ve gaz salmama anlam örgüsü zamanla oluşurdu. bunun için illa din kitabınızdan ayet okumanıza gerek kalmaz. (ensest ilişkiyi açıklamak için illa buna gerek yoktur çünkü ensest ilişki zaten genetik olarak ölümcül hastalıklı çocukların doğmasına neden olur ve bu yüzden ensest ilişki eğilimine sahip insanların kendi nesillerini binyıllar boyunca ilerletebilecek yavrular doğuramamış olmaları gayet normaldir)



    ortak yaşam kanunları gelişimimizi sağlayan en önemli anlam örgüsüdür, ve bunun içerisinde birçok alt anlam örgüsü oluşup yok olabilir. ilk ortak yaşam kanunlarından birinin karı-koca eşleştirmesi ile evlilik olduğunu söyleyebiliriz. evlilik insanlığın bu günlere gelişinde en büyük rollerden birini oynamış, çok yararlar sağlamış bir kavramdır. orman kargaşasının bitmesinin yolunu açmış ve yeni doğan nesillerin doğayı daha rahat izlemesini, bilgi aktarımının kolaylaşmasını sağlamıştır. ancak dünya değişiyor. dereden çok su aktı, hatta o kadar uzun süreler geçti ki kıtalar birbirinden kopup diğeri ile çarpıştı, ve derenin kendsi de yok oldu, yeni dereler ortaya çıktı. değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. evlilik kavramı da yeni devrin şartlarına göre eski anlamını yitirecek, evrim geçirecektir. bir zamanlar ekonominin işlemesi için paralı düğün gelenekleri gibi canlandırıcı faaliyetler ortaya atılmıştı, günümüzde de yapılıyor, her şey için bir "gün" çıkartılıyor. önümüzdeki yüzyılda yeni nesiller muhtemelen kendilerine: "öyle ya da böyle evleneceksin, kaçış yok, düğün saçmalıkmış falan geç bunları, mecbur yapacaksın" diyen büyüklere sahip olmayacaklar çünkü dünya çok daha değişmiş olacak. günümüzde her iki cinste de (ama daha çok erkeklerde) evlilikten uzaklaşmanın bu kadar artmış olmasının tek nedeni bu kişilerin işe yaramaz birer ergen-mal olması değildir. John'un devrinde biri çıkıp: "durun, ya bir müslüman tarafından öldürülme hayali kurmamız beyhude ise? ya Papa bize cennet sunamayacak ise?" demiş olsaydı, ergen-amaçsız bir mal ilan edilirdi. gerçek şu ki, John'un yaşadığı tarihten daha ileriki bir tarihte Avrupa insanının artık bu anlayışı toplu halde sonsuza dek terk edeceği bir dönem gelecekti, ve geldi de. değişen şartlar, değişen dünyalar, değişen normlar..

    insan zihninin kendisi başlı başına bir yaşam ortamıdır. ortak zihnimizde kültürler doğarlar, olgunlaşırlar, ve ölürler. bazı kültürler yaşam süreleri boyunca diğer kültürlerle evlenip çocuk kültürler doğururlar. o çocuklar da yeni çocuk kültürler doğururlar. kültürler çatışabilirler, savaşabilirler, birbirlerini ayıplayabilirler. kültürler hastalanabilirler. günümüzde sosyal medya ortamında çok sayıda insanın hoşuna gidecek bir davranışı ortaya koyan birisi, daha önce hiç karşılaşılmamış davranışların kitlelerce benimsenmesini sağlayabilir. bu yeni bir kültür biriminin doğuşudur, ve benimsendiği coğrafyanın genişlemesi ile yaşamını uzatabilir. bu davranış şekli ilerle yeni davranış şekillerinin doğmasına neden olabilir, onlar da torun kültürler olacaktırlar. biyolojik canlılar yaşamlarını sürdürebilmek için yemek yemek, su içmek zorundadırlar. kültürler ise yaşamlarını sürdürebilmek için yüzyıllar boyunca kendilerini benimseyen insanların bitmemesini sağlamak zorundadırlar. kültürler de yaşlanabilirler, kendilerini benimseyen insanların sayısının azalması, kültürlerin yalnız ve mutsuz ihtiyarlık dönemleri olacaktır. unutuluş ölümdür. tarih bir kültür mezarlığıdır. günümüzde özellikle daha önce hiç görülmemiş olan teknoloji sayesinde yepyeni davranış biçimleri ortaya çıkıyor, bunlar insan kitleleri tarafından çok sevilerek kucaklanan, yani mutlu çocukluk dönemlerini yaşamakta olan sevinçli kültürlerdir, ve zamanla büyüyecekler, belki çocuk yapabilecekler, ama büyük ihtimalle de bir gün kendisini benimseyen hiç kimse kalmadığında ölecektirler. kültürler de aynen insanlar gibi çağa ayak uydurmak zorundadırlar. birçok ilkel çağ mitolojisinde gökyüzünün tavan olduğu ve düşmemesi için tanrılar tarafından tutulduğuna, ya da onu yukarıda tutacak ayaklarının var olduğuna inanılırdı. o devirde bu zihin yapısı öylesine güçlüydü ki kutsal kitaplara kadar işledi. ancak günümüzde kendi kutsal kitaplarında bunun açıkça yazılı olduğu dinlere inananlar bile bunu hiç dillendirmezler. 400 sene önce hristiyan zihinsel yapısına karşı koyan yargıları benimsediği gerekçesiyle ölüm cezasına çarptırılan Galileo, 1992'de Papa II. Jean Paul tarafından aklanıldı, ve 400 sene önce verilmiş olan idam kararının o dönemin bir hatası olduğu, Hristiyanlıkla bir ilişkisinin olmadığı açıklandı, çünkü Papa II. Jean Paul'un 1992 yılında hâlâ canlı tutmakla yükümlü olduğu, ve dönemin şartlarına uydurulması gereken bir kültürü vardı. 2018 yılında Güneşin ve diğer tüm gök cisimlerinin Dünya'nın etrafında döndüğünü kabul etmeyen kişilerin öldürülmesini salık verecek bir kültür çok kısa bir sürede ölecektir. kültürler ortak insan zihninde, kendi yaşam ortamlarında yaşarlar. onlar soyut canlılar gibidirler. bazı bilim adamları dünyadaki biyolojik yaşamın dışında yeni bir yaşam formunu aramak için illa uzayı incelememize gerek olmadığını, çünkü insanoğlunun zihninde gelişen kültürün başlı başına yeni bir yaşam formu olduğunu söylüyorlar..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi 01001101 -- 15 Kasım 2018; 23:48:48 >
    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Evlenecek her erkek bireyin girip okuması gereken başlık

    Daha geçenlerde parkın birinde başörtülü bir kız, kendi şalını erkeğin sırtına sarıp çardak'da bir takım temaslar gerçekleştiriyorlardı.

    Aynı kızı gün içinde üniversite yurdunda gördük.Ailesi okusun diye yollamış siz hesap edin gerisini

    Bugün sürücü kursundan gelirken, başka bir parkın yanından geçerken yerde yırtılmış prezervatif kabı gördüm."Vay haysiyetsizler public yapıyorsunuz bari çöpünüzü çöp kutusuna atın" diye aklımdan geçiriyordum ki, parkur esnasında gördüğüm başka bir başörtülü kız ve erkek o parktaki bir ağacın altında yine bir takım temaslarda bulunuyorlar

    Şimdi bunu neden yazdım?Denklem kurmakta zorluk çeken arkadaşlar için açıklamasını da yazayım;

    En güvenilir diye baktığımız über müslüman başörtülü kızlarımız okul esnasında çardak ve ağaç altları esnasında bir takım temaslarda bulunuyor.

    Olaki aileniz sizleri bunlarla tanıştırıp evlendirmek isterse ve ilk sahibi olma konusunda takıntılıysanız anlattığımı gözden geçirin.

    Ha net ortamındaki bir adamın dediklerine güvenmiyor iseniz ki yine kendinizce haklısınız, yakınlarda olan parklar varsa aynı durumlara gidip kendiniz şahit olabilirsiniz
  • quote:

    Orijinalden alıntı: EmuMaster

    Evlenecek her erkek bireyin girip okuması gereken başlık

    Daha geçenlerde parkın birinde başörtülü bir kız, kendi şalını erkeğin sırtına sarıp çardak'da bir takım temaslar gerçekleştiriyorlardı.

    Aynı kızı gün içinde üniversite yurdunda gördük.Ailesi okusun diye yollamış siz hesap edin gerisini

    Bugün sürücü kursundan gelirken, başka bir parkın yanından geçerken yerde yırtılmış prezervatif kabı gördüm."Vay haysiyetsizler public yapıyorsunuz bari çöpünüzü çöp kutusuna atın" diye aklımdan geçiriyordum ki, parkur esnasında gördüğüm başka bir başörtülü kız ve erkek o parktaki bir ağacın altında yine bir takım temaslarda bulunuyorlar

    Şimdi bunu neden yazdım?Denklem kurmakta zorluk çeken arkadaşlar için açıklamasını da yazayım;

    En güvenilir diye baktığımız über müslüman başörtülü kızlarımız okul esnasında çardak ve ağaç altları esnasında bir takım temaslarda bulunuyor.

    Olaki aileniz sizleri bunlarla tanıştırıp evlendirmek isterse ve ilk sahibi olma konusunda takıntılıysanız anlattığımı gözden geçirin.

    Ha net ortamındaki bir adamın dediklerine güvenmiyor iseniz ki yine kendinizce haklısınız, yakınlarda olan parklar varsa aynı durumlara gidip kendiniz şahit olabilirsiniz
    Geçenlerde gittiğim bir cafenin orta katında, ki kimse yoktu ama biz yukarı çıkarken gördük. Çarşaflı bi kızla eleman dudak dudağa idiler
  • EmuMaster kullanıcısına yanıt
    Benimde okuldan tanıdığım bi kız erkek arkadaşından artık yapamıyorum diye ayrılmaya kalktı biz yapma iyi düşün falan dedik dinlemedi. Ayrılmadan önce işyerinden tanıştığı evli çocuklu, kız avcısı bi itle birlikte olup çocuğu aldattı falan sonrada ayrıldı. 2-3 ay sonra baktı pişman oldu oğlana geri dönmeye çalışıyor şimdi ve ayrı oldukları zaman çocuk başka kızla birlikte oldu diye üzülüyor :) kendi daha ayrılmadan önce evli adamla birlikte olduğunu çocuğa söylese çocuk ciddi ciddi öldürürü kızı kendi yaptığını bilmeden birde ona kızıyor ayrıyken başkasıyla birlikte olmuş diye.
    Kadın milleti gerçekten çok salak ve rahat batıyor. Eskiden yabancı kız arkadaş istiyorum diyince herkes onlarda sadakat yok hepsi ors*pu olmuş derlerdi yeni nesil türk kızlarının hiçbir farkı yok üniversite 6 yılda gördüğüm tecrübe bu oldu. Hiç aklınıza gelmeyecek tertemiz kız diyeceğiniz kızlar ne tek gecelik ilişkiler yaşıyor açık kapalı fark etmeksizin.

    Gece kulübünün swarmda mayorü olupda diktirip türbana girip evlenen arkadaşım var siz düşünün artık.
  • Bekârlar grubuna bekleriz.



    https://chat.whatsapp.com/Deubqhf7ce9A9xEyJ6uJ8O

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: birgarip2019

    Bekârlar grubuna bekleriz.



    https://chat.whatsapp.com/Deubqhf7ce9A9xEyJ6uJ8O
    Gelinn arkadaşlar

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Phantom7 P kullanıcısına yanıt
    merhaba
    öncelikle yaş konusuna fazla takılmamalısın. özellikle de fiziki olarak ve dış görünüşte uyumsuzluk yoksa 2-3 yaş kabul edilebilir bir yaş aralığıdır.
    evlenecek çiftler için öncelikli kriter aşk olmamalı. karşılıklı saygı,sevgi ve fedakarlık olmadıkça,sadece aşk ile bir ömür aynı yastıkta geçmez. anlattıklarına bakılırsa kız arkadaşın tam evlenilecek bir eş adayı. hele de bu devir de böyle uyumlu ve anlayışlı bir eş bulmak çok zor.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Carl_Sagan

    Görücü usulü hiç flört etmeden veya nişanlı kalmadan evlendik.
    30' una gelince ailemin evlen baskısı had safhaya ulaşmıştı ben de ilk buldukları ile evlenmek zorunda kaldım.
    Gelin benden 12 yaş küçük ve babasız büyümüş.
    Yüksekokul eğitimini tamamlayınca bizimkiler de uygun görmüşler yıldırım nikahı ile evlendik.

    Cicim ayları bitince şiddetli kavgalar yaşandı. Onun benim hayatıma uyum problemleri çıktı. Bütün gün evde kalmak onun için sıkıcıydı işte bulamıyordu.
    Madem öyle kursa gideyim kendimi geliştireyim dedi ben de onay verdim.
    Ama sonradan onun bana göre uygunsuz kişilerle arkadaşlık yaptığını öğrendim. Mesela bayan arkadaşlarından biri memleketinde eşini çocuklarını bırakıp yaşadığımız şehre kaçmış ve burada bir erkekle beraberlik yaşıyordu.
    Bu hususta onu uyardım bana klasik olarak arkadaşlarıma karışamazsın cevabı verdi.

    Genelde ben hangi konuda uyarsam sanki benimle zıtlaşırmış gibi tersini yapıyordu.
    Tartışmalar sırasında hiç fiziksel şiddet göstermedim.
    Bu tartışmalar esnasında genelde ona tepkimi alkol alıp zil zurna sarhoş olarak gösterdim. Çünkü alkole ve alkol alana çok kızdığını biliyordum. Ancak ben alkol meraklısı değildim.

    Sorun bende olabilir diyerek psikiyatrik destek aldım.
    Evliliğimiz bu halde zaman zaman fırtınalı devam ederken ilk çocuğumuza hamile kaldı.
    Düzelir gibi oldu zira çocuk onun için bir meşguliyetti.

    Hatta çocuğa baksın diye memleketinden annesini de getirdi yanımıza, kayın valideden yana benim hiçbir problemim yok. Kendisi bana karşı her zaman iyi davranmıştır.
    Çocuğa ağırlıklı olarak kayınvalide baktı, kendisi de bu ara kendince bulduğu resim yapmak gibi hobilere merak saldı. Ancak karakterinin özelliğinden olacak hiçbir merakı 6 aydan fazla devam etmedi.

    İkinci çocuktan sonra çevrenin etkisiyle Müslüman olmaya karar verdi, ben buna birşey demedim kendi tercihin dedim. Bu arada Müslüman olduğum halde ne namaz kılarım nede diğer dini vecibeleri yerine getirmem. Bu da benim yaklaşım tarzım.

    4 sene önce Müslüman olduktan sonra yine bir kursa gitme sevdası baş gösterdi. Bu defa İşKur' un meslek edindirme kursuna başladı.
    Bir süre sonra kurstaki bir olayla ilgili sözde bana danıştı.
    Anlattığına göre nasıl bir kursa ise ders aralarında sınıfta müzik açıp kız kıza dans ediyorlarmış ama bu hiçbir zaman o dans eden guruba takılmaz sadece izlermiş.
    Birgün sınıftaki erkeklerden biri kızlar dans ederken bunu da dansa kaldırmak istemiş ancak günah deyip dansa kalkmamış, bana da bu hareketin doğruluğunu sordu.
    Sakin bir tavırla doğru bir tavır sergilediğini söyledim.

    Bu olay kafama takıldı ve iş yerinde abla olarak gördüğüm patronuma laf arasında durumu anlattım. Bana "Senin derhal o kursa gidip görünmen lazım" dedi.
    Ben de ertesi gün hanımı da alıp kursa gittim. Hatta kursa beraber giderken hanım niyetimi bildiğinden "Yapma, beni sınıfta rezil etme" felan dedi.
    Kurs müdürüne durumu sinirli ve yüksek bir sesle anlattım, kendisinin böyle bir olaydan haberi olmadığını, bahsettiğim şahsın daha önce kursta başka olaylara neden olduğunu anlattı.
    Kendisinin duruma müdahale edip şahsı kurstan kovacağını söyledi.
    Ancak kurs müdürü bir laf etti hala unutamam "Siz de eşinizle biraz diyalog kurun" dedi.

    Ardından bir haftasonu bir olaya tanık oldum.
    Mutfağa gittiğimde hanım mutfakta oturup telefonla konuşuyordu. Ben içeri gidince sesini biraz alçalttı. Çay alırken biraz dinledim ama her hangi bir absürt duruma şahit olmadım ancak yine de işkillendim.
    Bir fırsatını bulunca arayan numarayı not ettim sonra whatsapp mesajlaşmalarına baktım. Bu herifle yazışmış. Ancak gördüğüm kadarıyla herif buna absürt mesajlar yazmamış. Bu dertleşiyor eşim böyle davranıyor ben üzülüyorum diyor herifte her erkek böyle yapabilir o seni seviyor gibisinden cümleler yazmış.
    En son mesajlaşmaya baktığımda durumu çaktım zira herife eşim seninle konuştuğumu farketti çok kızdı ve dışarı çıktı diye yazmış.

    Fırsatını bulduğum bir anda telefonuna casus yazılıp yükleyip takip etmeye başladım.

    Bu takiplerde her hangi bir absürt duruma şahit olmadım.
    Yalnız bir başka olay midemi iyice bulandırmıştı:
    Bir cumartesi günü şehir dışından gelen akrabam ziyarete gelecekti hanım da bunu biliyordu. Sonra bir olaya istinaden tavır yaptı ve çocuğu gezdirme bahanesiyle dışarı çıktı.
    Akraba geldi ben evde yalnızım ağırlamak bana kaldı.
    Akraba 2 saat bekledi baktı hanım gelmeyecek kalkıp gitti.

    Kısa bir süre sonra hava karardığı halde çocukla birlikte ve geldi. Bu olayla ilgili her hangi bir tartışma yaşamadık.
    Hanımın kullandığı telefon hattı benim adıma kayıtlı ve bana fatura konuşma dökümleri gelir.
    Bu konuşma dökümlerini incelerken o herifle akrabanın geldiği gün konuştuğunu farkettim. Hatta gördüğüm kadarıyla herif birkaç saniye onunla konuştuktan sonra görüşme sonlanıyor.
    Hanım dışarı çıktıktan sonra bu herifi arıyor ve çocuk yanında olduğu halde 4-5 dakika konuşuyordu.

    Bu olaydan sonra alıp karşıma konuştum. "Bu işlere merakın varsa benden boşan öyle yap ama benim adımı taşırken bunu yapamazsın" dedim.
    O da bana art niyet olmadığını beni aldatmadığını sadece konuşup onun uzak durmasını kendisini bir daha aramamasını söylediğini anlattı.
    Zaten o haftasonu konuşmasından sonra gelen dökümlerde bir daha konuştuğu görülmüyordu.

    Bu konuşmadan sonra kursu bitti düzelir gibi oldu.
    Aradan yaklaşık 1 yıl geçti. Bir gün hiç yapmadığı gibi salona gelip koltukta yanıma oturdu ben o sırada tv izliyordum.
    TV' ye bir süre baktıktan sonra bana "Sana birşey anlatacağım ama kızma" dedi ve başladı.
    Anlattığına göre o herif buna sosyal medya üzerinden hiç cevap vermediği halde sürekli naber nasılsın mesajları atıyormuş.
    Ancak beni asıl sinirlendiren bunları anlattığında yüzünde tebessüm olması.
    Bunun üzerine bana neden anlatma ihtiyacı hissettiğini sordum, anlatmazsam onu yanlış anlar mışım gibisinden laflar etti.

    Bunları yapan kadın 5 vakit namazını kılan orucunu tutan Kuran okuyan ve hatta ben namaz kılmıyorum diye bana kıza birisi. Bunlar alametse eğer dindar biri olduğunu söyleyebilirim.

    Şiddetli tartışmalarımızda geçmişte yaşanan bu olayı yüzüne vurdukça bu olayı anlatıp yüzüne vurmamam gerektiğini bana söyler. Bana karşı ise bir bunalım anında iş seyahatine gidiyorum diyerek şehir dışında ondan habersiz özel bir toplantıya gidişimi yüzüme vurur. Ben ona her ne kadar onu aldatmadığımı defalarca söylesem bile bunu bana tartışmalarda koz olarak kullanır.
    Abla dediğim patronumdan kıskanırdı hatta patron da farkındaydı. Patronumun görev yeri değişince çok sevindim demişti bana.

    ve hala o tasvip etmediğim memleketinde çocuklarını bırakıp başka erkekle yaşayan kadınla görüşür nadiren de olsa anlattığına göre buradaki kocasından 2 çocuğu olmuş.
    Müslüman olmaya mı karar verdi görücü usulü yabancı ile mi evlendiniz kastettiğiniz dindar olmak olmasın.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Phantom7

    Bu mesaj silindi.
    Anlaşabilirseniz yaş problem değil 27 ye 30 anne şefkati gibi bir abla gibi büyütür sizi hem olgun olur yanınızda ağır başlı isede uyuşuyorsanız evlenen 10-15 yaşlar ciddi sorun ama oda tamamen kültüre bağlı bilmiyorum sanat camiasında oluyor oda ortak paydalar güdüler varsa oda sırıtmıyor mesela kadın tiyatrocu çıktığıda tiyatrocu sevdikleri zamanını harcadıkları emek verdikleri şeyler ortak ise yani birbirlerini anlayabiliyorlarsa ondada kişilerin tutumuna göre 10-15 yaş farklılık oluşturmuyor ama dediğim şey normal vatandaş için değil bu çeşit ortak meslek grubunda yer alan sanat dalı tiyatro gibi şeylerde.Normal olarakta kafa yapınız uyuşuyorsa 2-3 yaş büyük olması sorun değil baştada dedim eğer çocukta düşünüyorsanız 27-30 tanışma faslı zaman geçirme olarakta uygun.Hakkınızda hayırlısı.Burada hep kötü konuşuyoruz ama oturaklı ağır başlı kişilerde ve sizde öyle iseniz neden olmasın yoksa toplum diye birşey olmaz.Aileler toplumu oluşturuyor.Düzgün aileler olacakkı toplum da iyi olsun ülkeye katkı verecek insan yetiştirsin diye.

    Birde şu var hanım kızımız nasıl bir yapıda yani olgun mu duruyor yada minyon mu mesela bazıları vardır 30 yaşındadır ama 35 durur bazıları vardır mesela benim arkadaşım akademik personel kendisi evlenmedi yaşı 35 üniversitede malum bunu üniversiteye yeni başlamış sanıyorlar boyuda ufak banada hep dert yanardı bu iyi mi kötü birşey mi herkes beni çocuk sanıyor diye hep aklına takılır devamlı somurturdu bende mühim değil sen yaşlanmazsın deyip teselli ediyorum akranların 40-45 yaşında olunca çökecek sen hep genç kalacaksın diyorum.Bilemedim ki diyor.Böyle bir durum varsada zaten gözede takılmaz ha baştada dediğim gibi 2-3 yaş büyük olması önemli değil.Önemli olan anlaşabilmeniz.Ha yazdıklarını üstün kötü okumuştum.Şuan tamamen hatim ettim ve eğer hissettiklerin ve kararların doğru ise bence evlen bir sakınca yok evet ağır başlı kız bulmak zor bugünlerde ondan diyorum ya boşanmaların sebebi de bu ha erkeklerde devamlı oynak kızların peşinde ama bir süre sonra anlıyorlar ne derece yanlış yaptıklarını ha bu duruma göre geç oluyor çocuk oluyor olmuyor nafaka belası çıkıyor o ayrı sende demişsin etrafa bakıyorum diye olabilir.Zaten erkeğiz biz erkeğiz ama vücudumuz enerji ihtiyacı ister hormonlar salınır beyin uyarılır acıkma hissi yaşanır.Çikolata yersin mutluluk hormonu salınır.Birine aşk duyarsın ama bu aslında aşk değil gene bedenin bir etki tepki mekanizması ile kıvılcım çakar bu tamamen yanımsama işte çünkü belli bir süre sonra bu gider.Aşk diye birşey yok aslında.Bu tamamen bedenlerin birbirini arzulaması ama işte senin isteğinle değil vücudun kimyasal hormonal tepkileri ile oluyor bu.Erkek doğası tabiat kanunu de böyle hormonlar olmasa anne çocuğuna bağlanırdı ne erkek kadını arzulardı aslında hormonların mahkumuyuz olmasa daha iyi olabilirdi dünya aslında daha yararlı şeyler üzerine çalışılırdı.Ha soyumuz kururdu o ayrı.Ama senin o yazdığın etrafa bakıyorum demem şu daha iyisini bulabilirim demek ama bunu sen yapmıyorsun gözlerin vücudun tarıyor erkeğin doğası bu.Sen farkında olmasan bile gözün oraya buraya gider aklında da kalabilir.İrade senin elinde kendini sen sınırlayacaksın.Zaten belli başlı şeylerden kendini nefsini arındırdığında evlilik yürür.Bu yüzden hissiyatların doğru ise bence evlen tavsiyem bu konu sahibide öyle demiş yaş mühim değil minyonmuşta zaten yaş sadece nüfus kağıdında bir sayı bir önemi yok önemli olan kafa denginiz birbirinizi tamamlamanız anlaşıp kaynaşmanız.Fırsat bir kere gelir geçer sonradan duyduğun pişmanlıkta ya onu kaybedersem ya bir daha böyle birini bulamazsam telaşı zaten.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi M3lank0lik -- 20 Kasım 2018; 16:56:21 >
  • Phantom7 P kullanıcısına yanıt
    3 yaş kesinlikle sorun değil hele ki ufak gösteriyorsa. Ben de haftasonu evleniyorum. Nişanlım benden 8 yaş küçük. Ama hiç sıkıntısını yaşamadık.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Phantom7 P kullanıcısına yanıt
    1. Ben hiç bir kızın evlendiği kişinin hayatında ki ilk erkek olduğuna inanmıyorum. Evet bu mesele benimde takıntım olan hayati bi mesele ama maalesef. İlksin diyenin ilk yalanıdır bu.

    2. Yaş çok büyük bi problem bunun acısını 40 ila 55 yaş arasında çok daha iyi hissedersiniz.

    3. Siz bu kıza kör kütük aşık olmuşsunuz ama farkında değilsiniz.

    Bence böyle bi durumda evlenmek mantıklı gibi görünüyor ama en küçük bi Sorunun büyütülebileceği bi hava olacak gibi.

    Evlilik karınızın bütün psikolojik sorunlarını sırtlamanızı gerektiren çok büyük bi sınavdır evlendiğiniz kişinin psikolojisi ne kadar iyi olursa o kadar rahat edersiniz.

    Güzelliğe takılmamak gerek ama cinsel anlamda bişeyler hissetmemek işin en sakat kısmı.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 1 numaralı şıkkı okuyunca şunu hatırladım


    ademin bile en böyük sınavı havva idi
  • 
Sayfa: önceki 505506507508509
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.