En Son İzlediğiniz Film ve Yorumlarınız

Arkadaş lütfen filmler hakkında "sonu sürprizli " gibi şeyler yazmayın allah aşkına. Bu başlı başına bir spoiler zaten. Şaşırtacağına emin olduğumuz için şaşırtacak olayı da buluyoruz ve şaşırmıyoruz şaşırmadık diye filmden tam olarak tatmin olamıyoruz. Litfen biraz düşünün yav. Sonu şaşırtıcı yazmak mantıklı mı ?

Recep ivedik 3

Sonu çok şaşırtıcıydı

2/10

Dağ II (2016)

1/10

Film 1. filmin devamı şeklinde. Fakat hiç bğenmedim. Yıllarca eleştirdiğimiz amerikan sinemasının kahraman diye bize kakaladığı bir kaç kişiyle orduları alt etme işini bizimkiler yeni keşfetmiş herhalde. Resmen 3. sınıf amerikan askeriye filmi çakması. İlk önce güya çok ağır eğitim işi sonra görevi olmasa bile insanlara yardım bir kızı kurtarma ve tankları durdurmada dahil,bir uyduruk amerikan filminde ne olursa o var. İzleyeceğiniz zamana yazık. Bu aralar askeriye vatan millet işi satıyor diye hem dizilerle hem filmlerle konunun içine edip kalitesiz işlerde yarışıyorlar.

Beynim algılayamıyor bu kadar uzun yazma deseydin anlardım. Onun harici benim uzun yazı yazmam seni alakadar etmez.

Yoğunluktan dolayı paylaşamadığım bazı filmleri paylaşmak istedim. Tablet ve mobil için gerçekleşecek uzunluktan dolayı kusura bakmayın lütfen.

---

Red Sparrow : Potansiyeli çok yukarıda olan bir konu, işleniş ve berbat kurgusu yüzünden maalesef ki heba olmuş. Amerika ve Rusya arasındaki soğuk savaş dönemini tekil karakter üzerinden işleyerek gidiyor. Ancak tekrar sahneleri, aleni şekilde seyircinin dikkatini dağıtır nitelikte. 4/10

Le fantôme de la liberté : Goya'nın, El tres de mayo isimli tablosunun canlandırıldığı bir sahneyle açılışı yapıyor. Ve her zamanki Bunuel tarzında burjuvazi, din, aile ve toplum eleştirilerini harmanlayıp filme yediriyor. Bu filmde nefis bir de yemek sahnesi vardır ki hem üslup hem de hiciv bakımından tek kelimeyle zirvedir. 8/10

Phantom Thread : Kurallarına bağlı, titiz bir terzinin kişisel normları bir kadınla beraber nasıl değişebilir... Filmin gidiş yolu böylesi bir konu üzerine şekilleniyor. Ek olarak diyalogları da, terzinin yaşamı gibi ilmek ilmek işlenmiş. Metod oyunculuğuyla destan yazan Daniel Day-Lewis'in başrol olması büyük avantaj. Çünkü böylesi dönem kompozisyonlarının temasını her oyuncuyla yakalamak pek de mümkün değil. 7.5/10

Tomb Raider : Oyuncu tercihiyle son derece hatalı; sürünceme içermeyen sıradan konusuyla oyun uyarlamasıyla tamamen ters düşen bir yapımdı. Lara Croft gibi sembolik karakterlerin en önemli yanı seksi görünüşün yanında ardı sıra getirdiği mitleri, aksiyon içerisinde çözme başarısıdır. Filmde emaresi bile yok. 5/10

Quantum of Solace : James Bond evrenine göre sıradan kaçtığını söyleyebilirim. Çünkü bu seri Dr. No'dan başlayarak sadece ajanın olaylar içerisindeki durumlarını yansıtmaz. Kurgu, atmosfer ve kadın üçlemesi birbirini çok iyi beslemeli, yoksa seride çatlak oluşuyor. 6/10

Darkest Hour : İkinci Dünya Savaşı'nın ilk yıllarında Winston Churchill'in, Hitler'in ordusuna karşı verdiği mücadeleyi anlatır. Anlatması bir yana Gary Oldman ile oyunculuk dersi verir. Nikotin zehirlenmesi geçirip, ayrıca Churchill ile ilgili dökümanları incelemesiyle son derece saygı duyulası işlere imza atmıştır. Filmin temposu enfes denecek düzeyde ayarlanmıştır. İkna yönteminin gerçekleşeceği, programın belirleneceği ortamlarda atılan tiradlar son derece başarılı. 7/10

Susuz Yaz : Aslında tümden, Anadolu'nun en eski medeniyetlerinden bugüne kadar coğrafyayı yaşatan toprak ve suyun modern hikayesi. Bunun ardı sıra net şekilde belirlenmiş iyi - kötü karakterleri konu içinde işleyerek ders veriyor. Hasan karakterinin kendi kardeşinin karısına göz dikmesi ve her sahnede sanki bir şey olacakmış hissi verilmesi seyircide beklenti yaratır. Taşranın hikayesi kötü bir karakterle taş, sopa ve ihanetle yazılmaya çalışılırken; diğer yandan iyi karakteriyle ahlak, namus ve adalet dağıtarak yazılır. Bir köpeğin gerçekten öldürülmesi dışında, muazzam bir yapımdır. 9/10

Two for the Money : Yükseliş ve çöküş hikayelerinden bir tanesi. Skor tahminleri yaparak geleceğini kazanmaya çalışan bir karakter üzerinden gidiyor. Fazla şey vaad etmese de Al Pacino ve Matthew McConaughey gibi yüzler sayesinde iyi vakit geçirtiyor. 6.5/10

La grande bellezza : Olumlu veya olumsuz hiçbir şey söylemeyeceğim. Ancak sadece şunu söyleyebilirim; estetiği için şans verin, sinematografinin muazzamlığı sizi düşündürecektir. Tek kelimeyle Roma büyüsüdür fotografik açıdan. Anlam yüklemek tamamen size kalmış. 6/10

Stoker : Filmi basit bir yemek gibi düşünebiliriz. Sıradan senaryonun, usta bir aşçı yani Park Chan-Wook tarafından sadece ufak dokunuşlarla farklı tatlar kazandığına şahit olun. Kendi cinsel kimliğini tanımlayamamış bir kızın, örümcek gibi eklembacaklı metaforlarla beraber seksüel deneyimlerine kapı aralaması ve ardında gelişen gizem tonlu hikayesi mevcut. 7.5/10

Zodiac : Kasvetli tema, seri katil hikayesi, çeşitli yapbozlar, usta oyunculuklar fakat bir türlü bitmeyecekmiş gibi gelen, gereksiz uzun anlatım. 7/10

Eastern Promises : David Cronenberg'in en sevdiğim filmlerinden. İngiltere'nin yer altındaki seks trafiği, kirli Rus karakterler üzerinden aktarılırken aynı zamanda olaylara dahil olup çetrefilli mücadelesini sürdüren 'bizden' karakteriyle seyri yüksek bir film. 8.5/10

Przypadek : Witek karakterinin peşinde olduğu treni yakalayıp / yakalayamamasına bağlı olarak ilerleyen kader çizgisine bağlı senaryosu var. Bunun yanına Komünist Polonya rejimi dönemindeki atmosferi de iyi yansıtır. Mr. Nobody'nin örnek alındığı filmdir aynı zamanda. 8/10

Coherence : Paralel evreni konu alan düşük bütçeli bir yapım. Alternatif arayanlar için son derece ideal. Ancak ayrı olarak bir daha izlemem. 6/10

Lucy : İşlenişi berbat filmlerden bir tanesi. Güzel senaryoyu sadece saçmalayarak ne denli kötü hale getirileceğinin bir diğer örneğidir sanırım. Ses ve görsel efektleri bakımından iyi hazırlanmış arka planı vardı. 4/10

Hauru no ugoku shiro : Görselliği, anlatımı en keyifli animasyonlardan biri. Zaten yürüyen şato kavramıyla birçok filme ve diziye de ilham kaynağı oldu Hayao Miyazaki. 8/10

Boogie Nights : Porno sektörünün içine bir nevi ışık tutuyor. İşe kamera arkasını da dahil ederek olayların nasıl ilerlediğini de görebiliyoruz. Tabii ki buradaki başarılı oyunculuklar, filmin sahnelerindeki etkileyiciliği üst noktaya çıkarıyor. Filmin sonundaki sahne ise düşman başına dedirtecek cinsten. 7/10

The Shape of Water : Farklı dünyalardan gelip aynı noktaları paylaşan iki canlının hikayesi aslında. İkisi de konuşmuyor, temsil ettikleri yeşille beraber ortak noktayı paylaşıyorlar. İspanyol İç Savaşı'nı da aynı zamanda metaforlarla filme yedirerek ilerlemeyi tercih etmiş Del Toro. 7.5/10

Elysium : Özel sayılabilecek insanların ayrı bir yere taşınıp; dünyada distopyanın yaşandığı konusu mevcut. Dünyada her zaman var olan 'öteki' kavramı burada ele alınıyor. Başarılı kompozisyona sahip olmasa da görselliği ve mesajlarıyla şans verilmesi gereken filmlerden. 6.5/10

Twister : Doğal afet filmlerini pek izlemesem de ilgi çekici buldum Twister'ı. Kasırga araştırmaları yapan ekibin sürüncemeli hikayesini konu ediniyor. Bunu yaparken kasırganın göbeğinde ve etrafında dolaşıp filmin temposunun yükselmesine yardımcı olan aksiyonları var. 7/10

Disturbia : Hitchcock'ın, Rear Window anlatısının günümüz yaşantısına uyarlanış şekli. Buna ev hapsi, bir kıza tutulma gibi olaylar eklenince hikayeye farklılık katılmaya çalışılmış. Tahmin edilebilir durumların fazlalılığı seyir zevkini düşürüyor. Yine de vaktinizin boşa gideceğini düşünmediğim yapımlardan. 6.5/10

Alien: Covenant : Alien antolojisi tıpkı birçok seri gibi çok farklı yerlere evrildi. Film, dini öğeleri (bazı olaylara rahibin karar vermesi, Davud heykeli gibi) zaman zaman merkezine alarak ilgi çekici hale gelmiş. Böylece en azından tamamen yitip gitmiyor. Ancak hikayenin ilerleyiş yönü o kadar sıkıntılı ki serilerin uzadıkça ne denli kısır hale geldiğinin derslik örneği gibi adeta. 5/10

Enemy : Canı sıkılarak film kaseti alan birinin, kendisini o filmde oyuncu olarak görmesiyle başlıyor olaylar. Mindfuck türün en güzel örneklerinden ancak bunu kafa karıştırarak değil kurgu çarprazlamalarıyla yaparak seyircinin aklını karıştırıyor. Sarı renk paleti, kasvetli atmosferi ve bilinçaltı kavramının iyi işlenmesiyle mutlaka izlenmeli olarak görüyorum. Denis Villeneuve'ün harika işlerinden. 8.5/10

Miss Sloane : Lobicilik faaliyetlerinin nasıl işlediğini gösterir. Silah taşıma eyleminin ne denli yasal olduğu tartışılırken bunun için zıt kutuplarda mücadele eden kişiler var. Baş karakterin ayrıca problemli hayatına odaklanarak gider. Amerika'nın kirli dünyasının, son derece yoğun ve akıcı diyaloglarla işlendiği; performans oyunculuğunun top yaptığı yapımlardan. 7.5/10

Bez konca : Sıkı yönetim ile yönetilen Polonya, dayanışma ise tamamen yasak. Tüm bunların eşiğinde kocasını kaybeden ve bunun yasını türlü mistik yöntemlerde, sekste arayan kadının öyküsü. Ayrıca ikincil hikayeyi sırtına alarak; Solidarity organizasyonu nedeniyle hapse atılan müvekkilin yaşadığı olaylar mevcut. 7/10

Transcendence : Yapay zeka programını etkileyici şekilde göstermesi bakımından ilgi çekici. Bunun da asıl sebebi bazı sekansların yöntem probleminden yararlanarak, efektlerini de peşi sıra yerleştirerek zincir sağlaması. İlginç ve güzel zaman geçirmek isteyenler için ideal seçenek olabilir. 7/10

Snowden : Edward Snowden'ın, Amerikan hükümetinin "güvenlik" adı altında e-postalara, sosyal medya hesaplarına, cep telefonu mesajlarına, hard disklere erişebildiğini ve bunları yasal işlemlerin çok ötesinde olduğunu öğrenerek yola çıkılan düzeni hakim. Edward doğruları söylemek için medyaya başvurup kanıtları sunarken o sırada 'en büyük vatan haini' olarak anılması da sanırım akrebin zehrinin meşrulaştırılmasıydı. 7.5/10

Contact : Uzayın derinliklerinden mesaj beklemek ne kadar iyi anlatılır aslında o gösteriliyor. Türevlerinden ayrılan en büyük özelliği feminen merkezli ilerlemesine rağmen olayların hiçbir dramaya uğramaması. 7.5/10

Prisoners : İyi oyunculukları çevresine alarak ilerleyen, sağlam senaryolu filmlerden bir tanesi. Tüm bunların ötesinde temposu atmosferiyle o kadar iyi uyum sağlıyor ki, şüpheliye cezanın direkt uygulanması etiği kapalı havanın eşliğinde tüm mekana yayılıyor. 8/10

Gattaca : Soy ve meslek niteliğinden dolayı gelen genetik ırkçılık üzerine bir yapım. İlerleyen zamanlarda ten renginden ziyade insanların artık toplum statüsüne takıldığı, bu statüde olmayanların alt tabakalara yerleştiği bir evren, ilginç konu. 8/10

Traffic : Steven Soderbergh anlatımıyla birçok suçu içine alarak ilerleyen seyirlik bir film Traffic. En önemlisi ise sürekli olarak mekan değiştirirerek ağırlaşan tempoya ferahlık kazandırması oldu. Çekimleriyle de hayalcilik satmak yerine daha çok 'olabilecek' durumların üzerine eğilen yapısı var. 7/10

Top Gun : Öykünün havacılık tarafı, bunun içerisine enjekte edilmeye çalışılan aşk hikayesi derken ortaya kült çıkmış. Ancak beni pek tatmin etmedi. Diyalogların ve sahne aralarının fazlasıyla basit kaldığını düşünüyorum. Yine de şans verirseniz iyi zaman geçireceğiniz kesin. 6/10

Trance : Önceden tahmin edilebilir öyküler her zaman geçerlidir. Ancak bunların sayısı fazlaysa film biraz da işleniş yönünden hantal kalmış oluyor. Trance, ilginç konusunun yanına yerleştirilmek istendiği farklı kurgunun fazlasıyla birbirine girmesiyle amatörlük içeriyor. Fakat sahne geçişleri ve sayılabilecek orta düzey estetiğiyle izlenebilir ikinci sınıf yapımlardan. 5.5/10

Donnie Brasco : İçinde bazı 'iskelet' tarz replikler, sahneler var. Böylesi dökümanter yapımlar az önce yazdığım durumlardan iyi şekilde etkilenirse arşa çıkıyor. Al Pacino, Johnny Depp gibi oyuncular sayesinde de güvenilirlik kazanıyor. Ve açıkçası köstebeklik konusunu fazla abartmadan anlatabildiği için de ayrıca başarılı. 8/10

About Time : Böylesi aşk hikayeleri her zaman daha çekici gelmiştir. Hayatlarımızda bile her yerden romantizm akarken bunu ayrı süre ayırarak izlediğimiz filmlerde de görünce bu yapımların öne çıkma ihtimalleri azalıyor. Fakat zamanda yolculuk gibi farklı üslupları, anlatımları yerleştirdiğinizde en azından farklı tat hissedebiliyorsunuz. About Time, başarılı oyunculuklarıyla birlikte bunu gerçekleştirdiği için türü içerisinde öne çıkıyor. 7.5/10

Adaptation : Felsefik ikilemler içerisinde döngüyü tamamlayarak ilerlemeye çalışan yapısı hakim. İnsanların beklentileriyle sizin asıl istediğiniz, yaşadığınız realite arasındaki ikilikten bahseder. İlginç de bir yapımdır. Fakat bunu anlatırken anormal sıradanlaşmasıyla beğenimi pek de kazanamadı. 5/10

Contagion : Salgın konulu yapımlar her zaman klasiktir. Contagion kurguda biraz oynamalar yaparak hareket getirip, boğucu renk paletiyle beraber salgını size hissettiriyor. Adım adım virüsün dünyaya bulaştığı ortamda ilerlerken aynı zamanda bu olayın başlangıç noktasını da arayan tematik anlatımı var. Şahsen anlatımını yerinde ve son derece hakiki buldum. 7.5/10

Ex Machina : Bilimkurgu dese de yalın olarak böyle sayılmaz. Günümüzde insanlar bilimkurgu deyince her zaman hareket bekliyorlar. Ex Machina bu düşünceye karşı çıkarak yeşilliklerin ortasında yapay zeka evreni yaratıp oraya soktuğu karakterle aslında bizi olaya dahil ediyor. Alt metnini sıkı sıkıya olmasa da dini metinlerden; özellikle Adem ve Havva'dan aldığı belli. Yapay zekalara her sürümde bir özellik katan ve gelişimlerine yardımcı olan baş tanrı rolünde insan mevcut. Fakat yeni sürümde yapay zekaya hala kazandıramadığı tanrıcılık var; empati. 8/10

Training Day : Son derece yozlaşmış, ahlaki değerlerden bi haber ve bulunduğu pis ortamda yıllarca kalmanın getirisiyle pisleşmiş dedektif ve ona yardımcı sayılabilecek vicdanlı bir karakter. Son derece git gelli, sorgulayıcı sahneleri var. Ancak sonlara doğru filmin gereksiz uzaması falsolardan bir tanesi. 7/10

Focus : Bu filmin en önemli eşiği, Margot Robbie. Görmek için kesinlikle izleyebilirsiniz zira bu kadının olduğu sürelerin boşa gitmediği aşikar. Cennetin bir yerlerinden ön gösterim gibi. Ancak eşiğin diğer kısmı da şu ki Margot'dan başka filmde sizleri neyin yakalayacağı? Açıkçası çok da şey etmeyin. 4.5/10

Upgrade : İntikama fazlaca teknoloji, yapay zeka girmiş. Artık çoğu dizi ve filmde olduğu gibi. Film bunu verirken etkileyici sahnelerden yararlanıyor. Ve kararları kendimiz vermediğimizde bizleri nelerin bekleyeceği, insanlıktan ne kadar sapacağımız konusunda gösterimler sunuyor. 7/10

Rang-e khoda : Kör demeyelim de, görmek isteyen çocuğun hikayesi; Majid Majidi baş yapıtı. Sırf başkasıyla evlenmek için engelli çocuğunu hiçe sayacak babanın sürekli kendini sorgulaması mı dersiniz; Ya da körlük yaşayan Muhammed'in yaşadığı eziklik duygusuyla attığı naralar mı dersiniz bilemem. Ancak her zaman görüp yaşadığımız durumların böyle sade anlatımla devleştiği örneklerden biri. Kesinlikle kaçırmayın derim. 9/10

Molly's Game : Kayakçının ayağını sakatladıktan sonra poker sahasına atılması. Bu olay gerçek yaşamdan alıntı. Ve en önemlisi bir kadının istediği şeyler karşısında ne denli azimli, inatçı olduğu. Çocukken babalarının onlar için ne kadar önemli rol model oldukları. Tüm bunlar bir yana dikkat çeken şeylerin en büyüğü de Jessica Chastain'in sürekli değişen kıyafetlerinde özgürlük isteyen memeleri oldu. Bazı sahneler bu yüzden sekteye uğrayabilir. 7/10

Triangle : Sürekli aynı şeyleri yaşamak son derece azap vericidir. Özellikle dehşet verici anlar, hatırlanmak istenmez bile. Film arkadaşlarıyla denizde seyahate çıkan bir kadını merkezine alarak ilerliyor. Aynı anların farklı açılardan verilmesi sahneleri zevkli kılan etkenlerden. Ancak aynı zamanda bunun dezavantajı olarak tekrar düşülen anlar mevcut. Fakat farklı konu arayanların mutlaka bakması gereken alternatif sınıf yapımlardan biri. 7/10

Los cronocrímenes : Time loop, kötü oyunculuklar. İyi gidecek yapım maalesef çıkış noktası içermemesinden dolayı berbat hale gelmiş. Triangle gibi aynı sahneyi farklı açılardan göstererek ilerliyor fakat inanılmaz eksiklikleri var. Anlatılan şeylerin tamamen sonuca ulaşmaması bir yana, başlangıç noktasının farkındalığını da hissedilmiyor. 3/10

Normalde geçmiş mesajlara cevap vermem ama böylesine orjinal bir filme saçma demek akıl kârı değil neyini begenmediniz bi de aciklarsaniz çok iyi olacak.

filmin afişi bile çalıntı

Birader gıcıklığına mı yapıyorsun?

Daha önceki mesajında da sana bunu hatırlattım. Bir iki cümle birşey yaz veya bir puan ver ki insanlar film hakkında bilgi sahibi olsun.
Ne yapalım senin izlediğin filmi? Bize filmin ederi lazım, izlemeye değer mi değmez mi?

Konunun ilk mesajını okumadın, üşendin diyelim, konuda mesaj yazanları da mı hiç görmedin?
İnsan bi bakar millet nasıl mesajlar yazmış diye.

Burası konu dışı değil. Lütfen yazdıklarınıza dikkat edin. Gereksiz mesajlar yazarak konuyu kirletmeyin. Yazdığınız gereksiz mesajları şikayet ettim.