Şimdi Ara

Bir Challenger'ın Düşüşü

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
15
Cevap
0
Favori
1.710
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
9 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Olmuyor. Yapamıyorum. Dayanamıyorum artık. Sistemin bu şekilde yozlaşmış olması benim sinir sistemimi altüst ediyordu.
    Bozuk kronometrenin bana geldiğinde tıkır tıkır işlemesi tüm planlarımı mahvediyor, mental yorgunluğum analiz etmemi engelliyordu. İlk kanın döküleceği hissi, ağzımın köpürmesine neden oluyor yerli yersiz flashların ve tutuşturların bünyesinde mahkum oluyordum.

    Her şey benim Challenger kümede yer edinip egomun ve kibrimin üst safhaya ulaşmasıyla başlamıştı.
    Kendimi aritokrasinin ünlü bir neferi görüp, proleter diamond üyelerinden ayrı tutmamla başlamıştı.
    Kayırmanın temeli liyakata dayalı olmakla birlikte, yönetim gücümün; yetenek ve kişilerin bireysel üstünlüğüne dayalı olduğunu düşünüyordum. İrademin çelikleşmiş yapısı asla başka kişilerin içerisinde olabilme hissiyatını bile düşündürmüyordu. O iğrenç Platin kokusunu arasıra duyuyor, kusmamak için kendimi zor tutuyordum.
    Basitlikten ama, olgusunun tamamı matematiğe dayalı bilim yoluyla seçimlerimi yapıyordum. Shen, Malphite, Nautilus gibi dostlarım önüme gelen kayaları parçalamam için bana büyük bir mukavemet sağlıyordu. Kendimi üstün olarak gördüğüm bu meritokrasi yapının etkisi; karşımdaki düşmanların benden sadece toz götürmesine neden oluyordu. Çarpık ilişkilerin ve üzerime yapılan baskıların gıdıklayıcı etkisi, işkal politikasının gülümsetici etkisine neden olmaktaydı.

    Mübalağa sanatımı her zaman ziyadesiyle çoşturuyordum. İstiktaba ihtiyaç duymamakla birlikte o zamanların sataşma yapısı asla bana uğramıyordu. Hiç kimse bir Challenger’a CTRL+6 yapamazdı.
    Dur durak bilmeyen bu kibrim ve lakayt tavrım yeni gelişmelere açık değildi. Kapalı bir kale gibiydim. Varolan gücüm sonsuz kaynaklara dayanıyor, sezgisel gücüm her şeyin üstesinden geliyordu. Sezonların birbirini izlemesi ve yeni savaşçıların ortaya çıkışı Sun Tzu’nun meşhur bir lafını beynime dövme olarak kazıtmam düşüncesini ortaya çıkartı.
    -Başkasını ve kendini bilirsen, yüz kere savaşsan tehlikeye düşmezsin; başkasını bilmeyip kendini bilirsen bir kazanır bir kaybedersin; ne kendini ne de başkasını bilmezsen, her savaşta tehlikedesin.

    Sisteme ayak uydurmadan ilermem, gerilememe yol açarak Kinkou tarikatı gibi bir yapıya sahip olan beni, yavaş yavaş himayemden çıkarmaya devam ediyordu.
    Güncel yama notlarını okuyamıyordum. Gözlerim kanıyordu. Çünkü zaten en iyisi olduğun hissi ağır basıyor, her şeyin ve daha doğrusu metanın değişme politikası; ben ve benim gibi olan aristokrat yapıdaki bünyelerden çıktığını doğruluyordu.

    Her şeyin bir sonu var algısı, düşüncelerime ters geliyor ancak günden güne gerileme hissini, sızlanarak yaşıyordum.

    Rework adı altında gelen sistem düzenlemeleri her defasında sırtıma ok gibi saplanıyor, elimi sırtıma götürdüğümde, Urgot’un nereden geldiği belli olmayan zinciri ellerimi bağlıyordu. Sıçrayıp kaçmak istediğimde aşılamaz Camille duvarı zihnimi hapsediyor, çıkmama engel oluyordu. Gangplank fıçıları beni sarhoş ediyor, ruhumun Yorick tarafından sömürülmesine engel olamıyordum.
    Shen’in keskin iradesi beni ayakta tutmak için çabalasa da dengemi artık sağlayamıyordum. Malphite’ın taş zırhı bozguna uğruyor, proleter dünyanın eğlenceli Zoe’si beni amansız bir uykuya sürüklüyordu.

    Kendimi tanıyamıyordum. Nereye ait olduğu bilememekle birlikte, kibrimi destekleyen sosyal statüm; bir bir LP gibi erimeye başlıyordu.

    Vazgeçme fikri beni bulanıklaştırdı. Artık sadece içinde bulunduğum durumdan zevk sarhoşluğu içinde yaşamaya başladım. Sistem Kayn’ın duvardan kayması gibiydi. Ben yenilenmek istediğimde sistem sürekli canlanıyordu. Nautilus’un çapasını hep karavana sallıyordum.

    Kaybettim, üzüldüm, yıprandım; haykırışlarımı Rek’Sai çığlığı bastırdı. Kimse duyamadı.

    Artık en iyilerden biri değildim. Matematik deham bir çocuğun zevkinden öteye gidemedi.
    İstatistik bilgim, kucağımdaki kadını Evelynn ultisi gibi kaçırdı.

    Ayağım tökezlendi düştüm. Draktharr’ın kılıcı kalbime saplandı.
    Korktuğumdan terledim, eski bir bronz gibi kokuyordum.
    Leona’nın güneşine gülümsemek istedim; dişlerim gümüş akitler gibi parçalandı.
    Yere düşen parçalarım altın değerindeydi ama platinden civa gibi toparlanamadım.
    Yeniliğe, açıklığa, sistemin dürtülerine dayanamadım.
    Verdiğim son nefeste ise bir Challenger kokusu duyuldu.
    Öldüm.

    Şimdi depresyon hırkamı giyerek, elimde buhurdanlıkla o platinlerin arasında kendime yol bulmaya gidiyorum.
    Uzaktan Yasuo'nun sesini duyuyorum.
    Flüt bu kez benim için çalıyor.







  • Başarılı

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • okumadım
  • Başarılı +1
  • make forum great again
  • Alıntı değilse eline sağlık yaratıcı insanları severim
  • Seviye yükselmiş eline sağlık. Dil bilgisi kurallarını doğru kullanmışsın emeğine sağlık

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • inspired by a real story
  • güzel
  • Emek var cidden. Saygı duydum

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: hamdibey1

    Seviye yükselmiş eline sağlık. Dil bilgisi kurallarını doğru kullanmışsın emeğine sağlık

    Wuutt ??
    Şu yazıyı bi türkçe öğretmenine okutsan kalp krizi geçirir.

    Anlatım bozukluklarını geçtim en az 10 tane yazım yanlışı üstüne anlamsız kullanılmış terimler var.

    Tabi gene emek varda dil bilgisi doğru demeyin bari.
  • Aspiratör kullanıcısına yanıt
    Ben zaten öğretmenim kardeşim



    Arada hatalar var ama lol forumdayız ortalamanın çok üstünde bir yazı olmuş

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • hamdibey1 H kullanıcısına yanıt
    lol forumundayız olacaktı hocaaaaaaaaaaaaa

    TAGLİFA REKT
  • okumadım ama başarılı
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.