Şimdi Ara

AYASOFYA'NIN CAMİYE ÇEVRİLMESİ İYİ Mİ OLDU YOKSA KÖTÜ MÜ ?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
154
Cevap
0
Favori
3.302
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Arkadaşlar bence çok iyi oldu, çok şükür 24 Temmuz Cuma günü AYASOFYA artık cami olarak hizmet edecek artık AKP'nin sırtı yere gelmez.
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >



  • Çevirememe yok çevirmeme var.

    Bir tane cumhurbaşkanlığı emri gerekli başka hiç bir şey değil.

    Bu konunun tartışılması lazım diye birileri gündeme getirir ki asıl konuşulması gereken şeyler konuşulmasın.

    Halbuki hiç de mühim bir konu değildir.

    İspanya'da Emevi Camileri var kilise olarak kullanılan. Hiç onları konuşuyorlar mı?
  • Dininin ipini elinde tutanlar hala sizinkikeri korkutabilecek argumanlar ihtiva edebiliyorlar demek..
    14xx yildir oldugu gibi..
    Sizinkiler onlata faiz lobisi mason illuminati nato ab abd vs derler
    Biz roma diyoruz..

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Çevirememe yok çevirmeme var.

    Bir tane cumhurbaşkanlığı emri gerekli başka hiç bir şey değil.

    Bu konunun tartışılması lazım diye birileri gündeme getirir ki asıl konuşulması gereken şeyler konuşulmasın.

    Halbuki hiç de mühim bir konu değildir.

    İspanya'da Emevi Camileri var kilise olarak kullanılan. Hiç onları konuşuyorlar mı?
  • O iş tamam halı siparişi bile verildi

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Ortodoks tokadı ağır olduğu için.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Araştırdığıma göre UNESCO ile bir antlaşmaları varmış.

    quote:

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Ayasofya'nın statüsünün müze yerine cami olarak değiştirilebileceğine ilişkin açıklamasının ardından, UNESCO'dan konuyla ilgili bir değerlendirme yapıldı.

    Sputnik'in konuyla ilgili sorularını yanıtlayan UNESCO'dan bir kaynak, "Dünya Mirası Koruma Sözleşmesi'nin hayata geçirilmesiyle ilgili tüm kararlar, Dünya Mirası Komitesi tarafından alınıyor. Sözleşmede imzası olan bir ülke, bir anıtın ismini değiştirme kararını alıyorsa bu değişikliği komitenin onayına sunmalı" dedi.

    Kaynak, "UNESCO, komitenin çalışmaları için hazırlıklar yapar, ama hiçbir şekilde kararlarını tahmin edemez" diye ekledi.

    https://m.finansgundem.com/haber/ayasofyanin-statusuyle-ilgili-unescodan-aciklama/1397168


    Müze olarak kalmasına iyi bakıyorum.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Herattaa -- 17 Haziran 2020; 14:53:57 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-596C9B846

    Ortodoks tokadı ağır olduğu için.
    Türk tokadı kadar ağır değildir, öyle olsaydı 1453'ten beri izlemekle yetinmezlerdi.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • İstanbul'un son fatihi tüm dünyaya medeniyet ve hoşgörü dersi vererek Ayasofya'yı hak ettiği tarafsız konuma taşıdı.

    Bugün bunun değiştirilmesinin önünde bir engel yok. Ülkede yapılacak her şey tek bir kişinin dilinin ucunda duruyor zira.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Novagate

    O iş tamam halı siparişi bile verildi
    Biz niye duymadık ?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kütahyalı 77

    Biz niye duymadık ?

    Alıntıları Göster
    Her şeyi herkes duysa ooo oo

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: İrfan Galip Bey

    İstanbul'un son fatihi tüm dünyaya medeniyet ve hoşgörü dersi vererek Ayasofya'yı hak ettiği tarafsız konuma taşıdı.

    Bugün bunun değiştirilmesinin önünde bir engel yok. Ülkede yapılacak her şey tek bir kişinin dilinin ucunda duruyor zira.
    Tarafsız konum derken ?
  • Bilgi için teşekkürler. Müze olarak kalması en iyisi. @Ken Rock

    Ortodokslar şu an fiziken hiçbir şey yapamaz ama Dünya Mirası Komitesi'nden onay alarak cami yapmak koca bir Doğu Avrupa kültür havzasını karşımıza alıp kısa ve uzun vadeli etkileri olan bir dış politika felaketi oluyor. @el-Gazzali

    Tarihi hesaba katarak konuşuyorum 1453'ten beri izlemek diye bir şey söz konusu bile değil maalesef acı bir gerçek sözkonusu ki eğer İngiltere ve Fransa'nın hayati jeopolitik çıkarları olmasaydı bugün İstanbul kuvvetli ihtimalle Ortodoksların elindeydi. Ortodoks olan Ruslar 93 Harbi'nde Yeşilköy'e kadar geldiler... Osmanlı'ya tarihindeki en aşağılayıcı antlaşmaların hatırı sayılır bir kısmını Ruslar imzalattı. Rus Çarlığı sayısız Müslüman Türk devletini yok etti veya zamanla tamamen ele geçirdi eğer ki İngiltere ve Fransa Rusya'nın Avrupa ve Asya arasında köprübaşı ve kale pozisyonunda olan, Akdeniz ve Karadeniz'e açılan stratejik bir noktayı ele geçirmesinden rahatsız olmasalardı Ortodoks Rus İmparatorluğu Osmanlı'yı da yutacaktı. Haliyle tarihin farklı bir seyri olacaktı, Müslüman Türk popülasyonun korunmasıyla ve Rumlara ilaveten Ortodoks Slav popülasyonun da eklenmesiyle belki de İstanbul Kudüs gibi epey muallakta bir yer olacaktı. @Eski Açık Sarı Desene



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Nat Alianovna -- 23 Haziran 2020; 11:50:37 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nat Alianovna

    Bilgi için teşekkürler. Müze olarak kalması en iyisi. @Ken Rock

    Ortodokslar şu an fiziken hiçbir şey yapamaz ama Dünya Mirası Komitesi'nden onay alarak cami yapmak koca bir Doğu Avrupa kültür havzasını karşımıza alıp kısa ve uzun vadeli etkileri olan bir dış politika felaketi oluyor. @el-Gazzali

    Tarihi hesaba katarak konuşuyorum 1453'ten beri izlemek diye bir şey söz konusu bile değil maalesef acı bir gerçek sözkonusu ki eğer İngiltere ve Fransa'nın hayati jeopolitik çıkarları olmasaydı bugün İstanbul kuvvetli ihtimalle Ortodoksların elindeydi. Ortodoks olan Ruslar 93 Harbi'nde Yeşilköy'e kadar geldiler... Osmanlı'ya tarihindeki en aşağılayıcı antlaşmaların hatırı sayılır bir kısmını Ruslar imzalattı. Rus Çarlığı sayısız Müslüman Türk devletini yok etti veya zamanla tamamen ele geçirdi eğer ki İngiltere ve Fransa Rusya'nın Avrupa ve Asya arasında köprübaşı ve kale pozisyonunda olan, Akdeniz ve Karadeniz'e açılan stratejik bir noktayı ele geçirmesinden rahatsız olmasalardı Ortodoks Rus İmparatorluğu Osmanlı'yı da yutacaktı. Haliyle tarihin farklı bir seyri olacaktı, Müslüman Türk popülasyonun korunmasıyla ve Rumlara ilaveten Ortodoks Slav popülasyonun da eklenmesiyle belki de İstanbul Kudüs gibi epey muallakta bir yer olacaktı. @Eski Açık Sarı Desene
    İzlemek kasıt Ortodoksların İstanbul'u almak için hiç çaba göstermemiş olması değil, Ortodoksların İstanbul'u Türklerin elinden alamamış olmasıdır. İstanbul'u alsalardı Osmanlı'nın çöküşünü çok erkene çekip tekrar Türklerle Rusya topraklarından çok uzakta savaşmak zorunda kalabilir yenildiklerinde İngilizlerin de çabalarıyla Balkanlardaki etkinlikleri de bitebilirdi veya sizin dediğiniz senaryolardan birisi de gerçekleşebilirdi. Biraz daha önceye gidersek Prust savaşında Baltacı Mehmet Paşa yeniçeri isyanında şüphelenmeseydi şuan Rusya topraklarında 2-3 devlet daha olabilir ve Rusların Karadeniz'e sınırı olmayabilirdi. Hatta belki de başka Rus devleti kurulmadan İsveç egemenliğinde tarih sahnesinden silinebilirlerdi.

    Sonuç olarak bu senaryolar gerçekleşmedi ve İstanbul hala Türklerin elinde, bunun için çokça kez savaştık ve koruduk.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Eski Açık Sarı Desene

    İzlemek kasıt Ortodoksların İstanbul'u almak için hiç çaba göstermemiş olması değil, Ortodoksların İstanbul'u Türklerin elinden alamamış olmasıdır. İstanbul'u alsalardı Osmanlı'nın çöküşünü çok erkene çekip tekrar Türklerle Rusya topraklarından çok uzakta savaşmak zorunda kalabilir yenildiklerinde İngilizlerin de çabalarıyla Balkanlardaki etkinlikleri de bitebilirdi veya sizin dediğiniz senaryolardan birisi de gerçekleşebilirdi. Biraz daha önceye gidersek Prust savaşında Baltacı Mehmet Paşa yeniçeri isyanında şüphelenmeseydi şuan Rusya topraklarında 2-3 devlet daha olabilir ve Rusların Karadeniz'e sınırı olmayabilirdi. Hatta belki de başka Rus devleti kurulmadan İsveç egemenliğinde tarih sahnesinden silinebilirlerdi.

    Sonuç olarak bu senaryolar gerçekleşmedi ve İstanbul hala Türklerin elinde, bunun için çokça kez savaştık ve koruduk.

    Alıntıları Göster
    Ruslar Türklerle Rus topraklarından çok uzakta savaştılar. Sonuç: Yenilgi ve fetih. Kazan Hanlığı, Astrahan, Sibir Hanlığı, Kırım Hanlığı, Ortaasya'nın derinliklerindeki irili ufaklı çeşitli hanlıklar ve boylar hepsi zamanla yenildiler. Ruslar İngilizlerin çabasıyla Balkanlardaki etkinliklerini yitiremediler çünkü Balkan halkı Ortodoks ve ciddi bir kısmı Ruslar gibi Slav uyruklu. Osmanlı üstündeki kısmi denebilecek İngiliz ve Fransız kalkanı askeriydi. Kırım Savaşı'nda görülebileceği üzere. Eğer (ironik olarak sonradan birinci dünya harbinin sonunda İstanbul'u kendileri işgal edecek) bazı yabancı güçlerin çıkarlarına batma durumu olmasaydı ve İstanbul erkenden Ruslara yitirilseydi bir daha Türklerce geri alınamazdı. Mantık bunu söylüyor. Mesela bugün sınırlarımız içerisinde olan bir Kars'ı da Ruslara karşı yaklaşık 40 yıl boyunca Rus İmparatorluğu'nun sonlandığı ve Kars'ın bir avuç Ermeni'nin eline düştüğü tarihe kadar yitirdik. Bugün hala Kars'da Rusya'daki mimariye sahip binalardan var. Alternatif bir tarihte reformcu Petro'nun ve ordusunun ciddi kısmının 1711'de Prut'ta bertaraf edilmesi elbette Rusya Çarlığı tarihini daha kötü etkilerdi ama Çarlık o zamanlarda tıpkı Osmanlı gibi yukarıda saydığım büyük fetihlerin bir kısmını yapmış (Kazan, Astrahan, Sibir) ve çoktan oturmuş olan par excellence bürokratik devletti, öyle tek bir çar öldüğü için farklı devletlere bölünmezdi yani. İsveç ve XII.Charles iyi bir örnek değil çünkü Poltava'da yenildiler (1709) esas mesele burada yatıyor zaten arkadaşım Osmanlı başka bir Avrupai devletin yardımı olmadan - Avrupai - Rusları durduramıyorken Petro idaresindeki Ruslar Avrupai başka bir gücün desteği olmaksızın İsveçlilere karşı koyabildi ve onları durdurdular. Ruslar Avrupa'yı da zaten böyle dumura uğrattılar çünkü XII. Charles zamanın en ünlü ve başarılı kumandanıydı ve İsveç Krallık Ordusu zamanının en modern ordularından birisiydi ama Petro'nun yarı modernleşmiş ordusu tarafından bozguna uğratıldılar. O günden itibaren zaten Rusya küresel ve tarihsel Avrupa emperyalizminin süper ligine girdi diyebiliyoruz. Ama aslında her şey Petro'dan önce başladı. Korkunç İvan zamanında Ruslar üç Türk hanlığını da Avrupai silah ve stratejilerle yendiler (Kazan, Sibir, Astrahan). Asya'daki Türklerin sahip olmadığı tüfek ve topları kullanıp onları yenenler hakiki Ruslar bile değildi Rus çarının ve Stroganovlar gibi Rus ticaret hissedarlarının hizmetine girmiş Ortodoks kabile insanları Kossacklardı. Yani Türkçe literatürde "Kazak" olarak geçen, pek çok açıdan Türko Mongollara benzeyen insanlar.

    Prut Savaşı'nı izleyen yüzyıllarda Ruslar sonunda Karadeniz'e, Balkanlara ve Doğu Anadolu'ya kadar indiler. Ruslara gerçekten bir hezimet yaşatan ve ihtiraslarını birazcık olsun törpüleyen Kırım Savaşı'nda (1853 - 1856) İngilizler ve Fransızlar oldu. Rusların o tarihlerde sahip olmadığı buhar gücüyle çalışan metalden gemileri, ileri lojistikleri ve üstün menzilli topları ve en modern birliklerle. Her şey teknikte yatıyor. Bizden çok daha Avrupai olan Rusya'nın tekniği bir yerden sonra Osmanlı'nın karşı koyamayacağı bir düzeydeydi. Elbette burada senaryolar çiziyoruz ama hangi senaryoların daha akla yatkın olduğunu deneyim ve gerçeklerden yola çıkarak karar verebiliriz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Nat Alianovna -- 24 Haziran 2020; 11:52:51 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • "Çeviremiyoruz" değil, çevirmek isteyenler çevirebilir. Asıl sorun Ayasofya'nın insanlık mirası olmasıdır ki bu yüzden de herhangi bir dinin ibadet merkezi hâline dönüştürülmesi saçmadır. Ayrıca restorasyon işlemleri bina yapısına da oldukça zarar verecektir. Bunun ile alâkalı konferanslar yapıldı ve makaleler paylaşıldı, siz de bakabilirsiniz.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Rhuben

    "Çeviremiyoruz" değil, çevirmek isteyenler çevirebilir. Asıl sorun Ayasofya'nın insanlık mirası olmasıdır ki bu yüzden de herhangi bir dinin ibadet merkezi hâline dönüştürülmesi saçmadır. Ayrıca restorasyon işlemleri bina yapısına da oldukça zarar verecektir. Bunun ile alâkalı konferanslar yapıldı ve makaleler paylaşıldı, siz de bakabilirsiniz.
    Niye insanlık mirası olsun ?
  • Kütahyalı 77 kullanıcısına yanıt
    Tek bir kültür ögesini barındırmadığından dolayı insanlık mirasıdır.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nat Alianovna

    Ruslar Türklerle Rus topraklarından çok uzakta savaştılar. Sonuç: Yenilgi ve fetih. Kazan Hanlığı, Astrahan, Sibir Hanlığı, Kırım Hanlığı, Ortaasya'nın derinliklerindeki irili ufaklı çeşitli hanlıklar ve boylar hepsi zamanla yenildiler. Ruslar İngilizlerin çabasıyla Balkanlardaki etkinliklerini yitiremediler çünkü Balkan halkı Ortodoks ve ciddi bir kısmı Ruslar gibi Slav uyruklu. Osmanlı üstündeki kısmi denebilecek İngiliz ve Fransız kalkanı askeriydi. Kırım Savaşı'nda görülebileceği üzere. Eğer (ironik olarak sonradan birinci dünya harbinin sonunda İstanbul'u kendileri işgal edecek) bazı yabancı güçlerin çıkarlarına batma durumu olmasaydı ve İstanbul erkenden Ruslara yitirilseydi bir daha Türklerce geri alınamazdı. Mantık bunu söylüyor. Mesela bugün sınırlarımız içerisinde olan bir Kars'ı da Ruslara karşı yaklaşık 40 yıl boyunca Rus İmparatorluğu'nun sonlandığı ve Kars'ın bir avuç Ermeni'nin eline düştüğü tarihe kadar yitirdik. Bugün hala Kars'da Rusya'daki mimariye sahip binalardan var. Alternatif bir tarihte reformcu Petro'nun ve ordusunun ciddi kısmının 1711'de Prut'ta bertaraf edilmesi elbette Rusya Çarlığı tarihini daha kötü etkilerdi ama Çarlık o zamanlarda tıpkı Osmanlı gibi yukarıda saydığım büyük fetihlerin bir kısmını yapmış (Kazan, Astrahan, Sibir) ve çoktan oturmuş olan par excellence bürokratik devletti, öyle tek bir çar öldüğü için farklı devletlere bölünmezdi yani. İsveç ve XII.Charles iyi bir örnek değil çünkü Poltava'da yenildiler (1709) esas mesele burada yatıyor zaten arkadaşım Osmanlı başka bir Avrupai devletin yardımı olmadan - Avrupai - Rusları durduramıyorken Petro idaresindeki Ruslar Avrupai başka bir gücün desteği olmaksızın İsveçlilere karşı koyabildi ve onları durdurdular. Ruslar Avrupa'yı da zaten böyle dumura uğrattılar çünkü XII. Charles zamanın en ünlü ve başarılı kumandanıydı ve İsveç Krallık Ordusu zamanının en modern ordularından birisiydi ama Petro'nun yarı modernleşmiş ordusu tarafından bozguna uğratıldılar. O günden itibaren zaten Rusya küresel ve tarihsel Avrupa emperyalizminin süper ligine girdi diyebiliyoruz. Ama aslında her şey Petro'dan önce başladı. Korkunç İvan zamanında Ruslar üç Türk hanlığını da Avrupai silah ve stratejilerle yendiler (Kazan, Sibir, Astrahan). Asya'daki Türklerin sahip olmadığı tüfek ve topları kullanıp onları yenenler hakiki Ruslar bile değildi Rus çarının ve Stroganovlar gibi Rus ticaret hissedarlarının hizmetine girmiş Ortodoks kabile insanları Kossacklardı. Yani Türkçe literatürde "Kazak" olarak geçen, pek çok açıdan Türko Mongollara benzeyen insanlar.

    Prut Savaşı'nı izleyen yüzyıllarda Ruslar sonunda Karadeniz'e, Balkanlara ve Doğu Anadolu'ya kadar indiler. Ruslara gerçekten bir hezimet yaşatan ve ihtiraslarını birazcık olsun törpüleyen Kırım Savaşı'nda (1853 - 1856) İngilizler ve Fransızlar oldu. Rusların o tarihlerde sahip olmadığı buhar gücüyle çalışan metalden gemileri, ileri lojistikleri ve üstün menzilli topları ve en modern birliklerle. Her şey teknikte yatıyor. Bizden çok daha Avrupai olan Rusya'nın tekniği bir yerden sonra Osmanlı'nın karşı koyamayacağı bir düzeydeydi. Elbette burada senaryolar çiziyoruz ama hangi senaryoların daha akla yatkın olduğunu deneyim ve gerçeklerden yola çıkarak karar verebiliriz.

    Alıntıları Göster
    Sonuç olarak Ortodoksların İstanbul'u Türklerinden almaya gücü yetmedi, Ruslar 93 harbi sonrası ne Akdeniz'e inebildi ne İstanbul'u alabildi ne de Osmanlı'yı yıkabildi ne de İstanbul merkezli bir Slav devleti kurabildi. Yeşilköy'de durduktan sonra Tuna'ya kadar geri çekildi, cephede aldıkları başarıyı masaya taşıyamadı. Nüfuz edip uydu devlet olarak bağımsızlık kazandırdığı Balkan devletlerinden çoğu bugün Nato ve AB üyesi. Millet olma bilincini Bulgarlara dışarıdan kendileri ithal etti, Balkanlardaki sivillere yaptıkları soykırım ile de bunu pekiştirdiler sonuç Slav ve Ortodoks olan Bulgaristan bugün Nato ve AB üyesi. Ortodoksluk üzerinden nüfuz etmeye çalıştıkları Yunanlar 1830'dan beri İngiltere'nin müttefiği, Karadağ da Nato üyesi.

    93 harbinde Ruslar tek başına savaşmadılar ki Balkanlarda neredeyse bir Rus ordusu kadar Rumen, Sırp, Karadağlı ve Bulgar asker ile gönüllü milis gücü vardı. Romanya'da Rumenlerle birlikte saldırdılar Tuna'yı Rumenler olmadan o derece kolay geçebilirler miydi, sanmıyorum. Sırplar, Bulgarlar ve Karadağlılar hem cephede Osmanlı ile savaştı hem de Osmanlının çekildiği Türk köylerinde silahsız halka çoluk çocuk demeden katliam yaptı. Ruslar yalnız değildi.

    Ruslar İstanbul'u alsaydı Türklerin İngiliz ve Fransızların da desteğiyle geri alınacağını düşünüyorum çünkü ne 93 harbindeki savaş cephedeki komutanlar yerine yüzlerce km ötedeki saraydan yönetilecekti ne de İstanbul'daki Türk olmayan milletlerin Balkanlardaki gibi büyük bir nüfusu vardı. Rusların boğaz doğusuna saldırması için hazırlık yapması gerekecekti bu da Osmanlıya Balkanlarda yapamadığı hazırlığı yapma fırsatı verecekti.
    Zaten 93 harbinden 40 sene sonra Türkler, Ruslardan çok daha güçlü bir koalisyona ve onlarca iç isyana karşı çok daha kötü durumda savaştı ve İstanbul'u geri aldı, mantık bunu da göstermiyordu ama oldu.

    Ruslar 93 harbinde verdikleri o devasa kayıplara karşı ne kazandı, verdikleri kayıp aldıklarına değdi mi bence hayır. Sonuç olarak başta da belirttiğim gibi Ortodoksların İstanbul'u Türklerden almaya gücü yetmedi.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Eski Açık Sarı Desene

    Sonuç olarak Ortodoksların İstanbul'u Türklerinden almaya gücü yetmedi, Ruslar 93 harbi sonrası ne Akdeniz'e inebildi ne İstanbul'u alabildi ne de Osmanlı'yı yıkabildi ne de İstanbul merkezli bir Slav devleti kurabildi. Yeşilköy'de durduktan sonra Tuna'ya kadar geri çekildi, cephede aldıkları başarıyı masaya taşıyamadı. Nüfuz edip uydu devlet olarak bağımsızlık kazandırdığı Balkan devletlerinden çoğu bugün Nato ve AB üyesi. Millet olma bilincini Bulgarlara dışarıdan kendileri ithal etti, Balkanlardaki sivillere yaptıkları soykırım ile de bunu pekiştirdiler sonuç Slav ve Ortodoks olan Bulgaristan bugün Nato ve AB üyesi. Ortodoksluk üzerinden nüfuz etmeye çalıştıkları Yunanlar 1830'dan beri İngiltere'nin müttefiği, Karadağ da Nato üyesi.

    93 harbinde Ruslar tek başına savaşmadılar ki Balkanlarda neredeyse bir Rus ordusu kadar Rumen, Sırp, Karadağlı ve Bulgar asker ile gönüllü milis gücü vardı. Romanya'da Rumenlerle birlikte saldırdılar Tuna'yı Rumenler olmadan o derece kolay geçebilirler miydi, sanmıyorum. Sırplar, Bulgarlar ve Karadağlılar hem cephede Osmanlı ile savaştı hem de Osmanlının çekildiği Türk köylerinde silahsız halka çoluk çocuk demeden katliam yaptı. Ruslar yalnız değildi.

    Ruslar İstanbul'u alsaydı Türklerin İngiliz ve Fransızların da desteğiyle geri alınacağını düşünüyorum çünkü ne 93 harbindeki savaş cephedeki komutanlar yerine yüzlerce km ötedeki saraydan yönetilecekti ne de İstanbul'daki Türk olmayan milletlerin Balkanlardaki gibi büyük bir nüfusu vardı. Rusların boğaz doğusuna saldırması için hazırlık yapması gerekecekti bu da Osmanlıya Balkanlarda yapamadığı hazırlığı yapma fırsatı verecekti.
    Zaten 93 harbinden 40 sene sonra Türkler, Ruslardan çok daha güçlü bir koalisyona ve onlarca iç isyana karşı çok daha kötü durumda savaştı ve İstanbul'u geri aldı, mantık bunu da göstermiyordu ama oldu.

    Ruslar 93 harbinde verdikleri o devasa kayıplara karşı ne kazandı, verdikleri kayıp aldıklarına değdi mi bence hayır. Sonuç olarak başta da belirttiğim gibi Ortodoksların İstanbul'u Türklerden almaya gücü yetmedi.

    Alıntıları Göster
    Dediğin milletler büyük güçler için ara eleman / minor güç veya yerine göre salt bir baş ağrısı. Rumenler vs Osmanlı'ya karşı tek başına büyük bir şey yapabilecek halklar değildi Ruslar olmadan doğru dürüst bir şey yapamazlardı. Operasyon Barbarossa'da da Almanların safında Rumenler vardı, onları takan var mı arkadaşım? Operasyonun vurucu gücü Almanlar, yapanlar Almanlar. 93 Harbi'ndeki Ruslar da işte aynı düzlemde. Avrupalı büyük "Hıristiyan" devletlerin birincil öncelliği kendilerinin spesifik siyasi ve ekonomik nitelikteki emperyal çıkarlarıydı, genel olarak Hıristiyanlık veya Ortodoksluğun İslam veya Türkler karşısındaki çıkarları değildi. İsteseler veya daha doğrusu işlerine gelse, "bu kârlı bir iş olsa" Osmanlı'yı bir böcek gibi ezerlerdi... Ortodoks Ruslar da, Katolik Fransızlar ve Almanlar da, Protestan İngilizler de masa başlarında, zaman zaman savaş meydanlarında Osmanlı'nın kaderini çizdiler. Osmanlı son yüzyıllarında salt güçler dengesine ayak uydurarak ve bu şekilde görece zayıflığını telafi ederek ayakta kalabildi. Yalnızca şunu sor: Osmanlı ile başbaşa kalmış bir Rusya'dan veya İngiltere gibi başka bir Avrupai Hıristiyan güçten ne sonuç çıkar? Zira bu gibi durumlarda Osmanlı'nın sefer / savaş durumu esnasında toprak kayıpları yüzlerce kilometrekareyle (Balkanlar, Mısır, Suriye vs), ağır koşullar içeren antlaşmalarla (Küçük Kaynarca, Ayastefanos, Mondros vs) ölçülüyor. Lütfen hayal aleminde yaşamayınız. Eski bir Osmanlı tebaası olan Yunanları bile Anadolu'da, modern ülkemizin kalbinde zar zor durdurup püskürttük. Ağır kayıplar ne anlam ifade ediyor Rus Ordusu İstanbul'a kadar geldikten sonra? Zaten genel olarak tarihte insan kaynağıyla (manpower) ünlenmiş geniş bir ülkeden Rusya'dan söz ediyoruz. İngiltere ve Fransa'nın yardımı olmadan Osmanlı'nın İstanbul'un kaybı durumunda şehri geri almak konusunda bir şey yapamayacağını sen zaten kendin itiraf ediyorsun. Birinci dünya savaşı sonunda İngiltere ve Fransa'nın işgal ettikleri İstanbul'u terk etmeleri dikkatlice hazırladıkları planlarının tutmaması ve piyonları olan Yunan Krallığı'nın Anadolu'daki hezimetiyle ilgili. İngiltere petrolu bulunan Osmanlı toprağı Irak'ı zaten elde etmiş, Fransa'ya da Suriye düşmüş. Anadolu'daki Mustafa Kemal liderliğindeki dişli bir Ankara direniş hükümetine karşı ellerindeki asker / birlik sayısı birinci dünya harbi neticesinde iyicene azalmışken kolonileri riske atacak şekilde Anadolu ve boğazlar için daha fazla asker ayırmak rasyonal bir hareket değil. Haliyle onlar da çekildiler. Siyasi bağımsızlığımızı 1920'lerde kazandığımız için şanslı sayılırız.

    Ayrıca NATO Ortodoks Rus İmparatorluğu'na karşı kurulmadı popüler dilde komünist Rusya denilen ama esasında Sovyetler Birliği olan komünist bir Avrasyalı süper devlete karşı kuruldu. Komünizmin çöküşünden sonra NATO'nun ne yaptığı konuyla ilgisiz. Özellikle AB tamamen ilgisiz. Eski komünist Doğu Bloğu ve Ortodoksluk birbirinden farklı olgular. Doğu Bloğu Rus devrimi ve İkinci Dünya Savaşı'nın ürünü, Ortodokslukla alakası bulunmuyor. Sovyetler Birliği'nin Rus İmparatorluğu'ndan türemesi haricinde eskinin o Ortodoks imparatorluğuyla veya Ortodokslukla bir alakası yok. Tamam ben de Barbarossa Operasyonu üzerinden güçler benzetmesi yaptım ama lütfen konu dışına çıkmayalım. Aksi takdirde konuşma dağılıyor ve sürdürülemiyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Nat Alianovna -- 28 Haziran 2020; 14:8:53 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.