Şimdi Ara

Almanya neden kimseyi kıskanmıyor? ALMAN EKONOMİK MUCİZESİ'NİN SIRRI

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
23
Cevap
0
Favori
718
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj

  • https://www.youtube.com/watch?v=NBMv4lApZwU



  • Bana göre Alman Ekonomisinin boyle olmasinin en buyuk sebeblerinden bir tanesi Batı Almanya'yı 3 parçada yöneten Ingiltere,Fransa ve ABD'nin etkisi idi. Hali hazırda Batı Almanya'yı birleştirdikten sonra Sovyetler'in etkisine girmesini önlemek ve tampon bölge oluşturmak için bu 3 devlet Almanya'yı hizlica ABD'nin Japonlara yaptigi gibi gelistirdiler. Hem kendilerine guclu bir muttefik elde ettiler(biraz vasal rolunde)hem de diger devletlerin Sovyet tehlikesine girmesini onlemek için tampon bolge olusturdular.

    Japonya icinde gecerli bu durum. ABD Japonya'yi ekonomik olarak gelistirerek kendine guclu bir muttefik yaratti. O da Sovyet tehlikesi ve ABD'nin pasifikte ki cikarlarini korumak amaciylaydi. Zaten 1945'de isgal edilen Japonya'dan 1952'ye kadar ABD idaresinde kaldi.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Alman ırkını acayip kıskanıyorum,adamlardaki disiplin inanılmaz bir seviyede ya.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • DİNSİZ la bunlar. Tıpkı BENİM GİBİ
  • Almanya gerçekten hayran kalınacak bir ülke. ah birde havası güzel olsa



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi DreamingLight -- 21 Temmuz 2020; 1:37:26 >
  • DreamingLight kullanıcısına yanıt
    CSB !


    Çocukken 1 yıl Almanyada yaşamıştım, havası buradan kat kat ferrah ve temiz. Hemen hemen her yer yeşillik ve doğal.
  • DreamingLight kullanıcısına yanıt
    Bence havası da güzel, bayılırım kapalı ya da yağmurlu havaya. Bana daha insani geliyor. Ve romantik

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • Videoya katılmadığım nokta Marshall Planı, çok yanlış yorumluyor bu yardımı. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra çöken Avrupa ekonomisine ABD büyük bir yardım yaptı. Dünya'da SSCB ve ABD olmak üzere iki başlı bir güç dengesi olması tüm Dünya'da gerilimi arttırsa da diplomatik anlamda pek çok enteresan hale gebe bir durumdu, en güzel örneği de Marshall Planı. Komünizm korkusuyla ABD savaş suçlusu konumundaki Almanya'ya dahi 1.5 milyar dolar yardım yaptı 4 yılda. Videoda söylediği oran doğru olsa dahi ekonomide rakamlar "yaptığı yardım sadece yüzde şu kadarı ediyor Almanya'nın GDP'sinin" diye ölçülemez. Çarpan etkisini dikkate almıyor. Çöken bir ekonomiye giren 1.5 milyar dolardan bahsediyoruz. Bu para +1.5 milyar dolar demek değil, 1.5 milyar dolarlık yatırım yapılacak demek. 1.5 milyar dolarlık yatırımın karşılığı +1.5 milyar dolar olmaz, bu sayı her zaman daha yüksektir. 1.5 milyar dolarlık teşebbüs üretim yapmak demek, üretim yapmak ise istihdama tekabül eder. İstihdam artarsa piyasada tüketim artar, maaş alan insan harcar, çok basit bir mantıktır bu. Tüketim artarsa talep yükselir, talebe göre arz yeniden şekillenir ve üretim tekrar artar. O parayı sadece 1.5 milyar dolar olarak değerlendirmek baya saçma.

    İkinci olarak Almanya bu parayı kalkınmacı bir modeli esas alarak değerlendirdi. Ekonomi serbest piyasa dengelerini kabul etse de devlet planlaması çok önemli burada. Yatırım yapılacak sektörler, yatırımın miktarı, üretim şekli devlet tarafından işin ehli bürokratlar ve teknokratlarca belirlendi. Dolayısıyla hem Marshall'dan gelen para hem de ülkenin milli değerleri akıllıca değerlendirildi.

    Üçüncü olarak Amerika'nın Almanya'yı savunmak üzere askerini orada tutması hakkında yine yanlış. Bu olay videoda söylendiği gibi ülkenin endüstriyel kalkınmasına katkıda bulunan şey değildir. Askeri harcama yapmanın bir karşılığı da savunma sanayine yatırım demektir. Savunma sanayi ithalat ve ihracat yapmaya da tekabül edebilir, illa da parayı depolarda yatacak rokete yatıracak değilsin. Akıllara totaliter ve militaristik Kuzey Kore rejimi geliyor fakat savunma sanayi bir ticarettir. Yani askere para harcamadı o yüzden zengin oldu tabi diye bir durum yok. Bu Almanya'nın bugün dahi hala işlevsel olan sosyal refah ağlarını kurmasına yardımcı olan şeydir. Soğuk Savaş halinde Dünya'daki orduların büyük kısmı gayrı resmi bir teyakkuzda ve sürekli askeri harcama yapıyorken Almanya işsizlik maaşı veriyor, üniversitelerinde bedelsiz eğitim yapıyor, bütün sağlık hizmetlerini ücretsiz sağlıyordu. Açıkçası yıllık GDP'nin yüzde 3'ünü orduya ayırmaz da böylesi bir ağı kurarsan elbette hala en gelişmiş sosyal devletlerden biri olursun. Bu yanlış yorumu da düzeltmek gerek.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-1AB9A40D5 -- 26 Temmuz 2020; 16:32:43 >
  • Kimi kıskansın ki

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Herattaa

    Bana göre Alman Ekonomisinin boyle olmasinin en buyuk sebeblerinden bir tanesi Batı Almanya'yı 3 parçada yöneten Ingiltere,Fransa ve ABD'nin etkisi idi. Hali hazırda Batı Almanya'yı birleştirdikten sonra Sovyetler'in etkisine girmesini önlemek ve tampon bölge oluşturmak için bu 3 devlet Almanya'yı hizlica ABD'nin Japonlara yaptigi gibi gelistirdiler. Hem kendilerine guclu bir muttefik elde ettiler(biraz vasal rolunde)hem de diger devletlerin Sovyet tehlikesine girmesini onlemek için tampon bolge olusturdular.

    Japonya icinde gecerli bu durum. ABD Japonya'yi ekonomik olarak gelistirerek kendine guclu bir muttefik yaratti. O da Sovyet tehlikesi ve ABD'nin pasifikte ki cikarlarini korumak amaciylaydi. Zaten 1945'de isgal edilen Japonya'dan 1952'ye kadar ABD idaresinde kaldi.
    Yakın tarihi bilmediğin çok açık.


    1. Dünya savaşından önce japonlar zaten gelişmiş ülkeydi. Adamlar Rusya ve Çin i işgal etti. Rusları dağıttılar. Hatta o dönem Osmanlı da halk kutlamak yapmak istemiş ama Abdülhamit 2 , rusyadan korkusuna izin vermemişti.

    Almanya ... bu adamlar ikinci Roma'yı diriltti. Zaten gelişmişlerdi. Doğuda Altınordu yu , güneyde Osmanlıyı dağıttılar. Ekonomik olarak da güçlüydüler yani. Dediğim gibi bu söylediklerinin gerçek ile alakası yok. milletin aklını bulandırma bari.



    "Almanya neden güçlü ekonomi" size 3 yıldır Almanya'da yaşayan biri olarak tek cümlede anlatayım

    Almanlar üretip, deli gibi vergisini veren çalmayan bir millet oldukları için.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: ebavamqko

    Yakın tarihi bilmediğin çok açık.


    1. Dünya savaşından önce japonlar zaten gelişmiş ülkeydi. Adamlar Rusya ve Çin i işgal etti. Rusları dağıttılar. Hatta o dönem Osmanlı da halk kutlamak yapmak istemiş ama Abdülhamit 2 , rusyadan korkusuna izin vermemişti.

    Almanya ... bu adamlar ikinci Roma'yı diriltti. Zaten gelişmişlerdi. Doğuda Altınordu yu , güneyde Osmanlıyı dağıttılar. Ekonomik olarak da güçlüydüler yani. Dediğim gibi bu söylediklerinin gerçek ile alakası yok. milletin aklını bulandırma bari.



    "Almanya neden güçlü ekonomi" size 3 yıldır Almanya'da yaşayan biri olarak tek cümlede anlatayım

    Almanlar üretip, deli gibi vergisini veren çalmayan bir millet oldukları için.

    Alıntıları Göster
    Çok iyi bir bilgiye sahipsiniz galiba. 7 yillik Isgal Japonyasindan bi haber olmaniz bunu gosteriyor cunku. Bende Japon Imparatorlugunun gucunu de inkar etmedim oysaki ve ondan bahsetmedim. Su dedigin Cin isgali ABD'den ekonomik ambargo yemesine,Japonlarin varliklarinin durdurulmasina ve Pearl Harbor baskinina sebeb olan isgal miydi? :D

    2.Dunya Savasinin sonrasinda Alman Imparatorlugunun kalintilari da gitti yalniz. Ben orda 2.dunya savasindan sonrasini bahsetmisim sen bana gelmis Alman krallik ve prensliklerini soylemissin. Ayni sey japonya icinde gecerli bu arada. Yaziyi nasil okudugunuzu da cozemedim bu dediginiz devletlerden bahseden kim?

    Alman Imparatorlugundan bahsetmiyoruz yalniz,zaten yikilip Weimar Cumhuriyetinin kurulmasi bile Almanlarin imparatorluk kalintilarinin gittiklerini gosteriyor.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: ebavamqko

    Yakın tarihi bilmediğin çok açık.


    1. Dünya savaşından önce japonlar zaten gelişmiş ülkeydi. Adamlar Rusya ve Çin i işgal etti. Rusları dağıttılar. Hatta o dönem Osmanlı da halk kutlamak yapmak istemiş ama Abdülhamit 2 , rusyadan korkusuna izin vermemişti.

    Almanya ... bu adamlar ikinci Roma'yı diriltti. Zaten gelişmişlerdi. Doğuda Altınordu yu , güneyde Osmanlıyı dağıttılar. Ekonomik olarak da güçlüydüler yani. Dediğim gibi bu söylediklerinin gerçek ile alakası yok. milletin aklını bulandırma bari.



    "Almanya neden güçlü ekonomi" size 3 yıldır Almanya'da yaşayan biri olarak tek cümlede anlatayım

    Almanlar üretip, deli gibi vergisini veren çalmayan bir millet oldukları için.

    Alıntıları Göster
    Japonlar Rusları 1905 yılında savaşta yendi ve Mançurya'yı işgal etti, Japonların Rusları yenmeleri ve Mançurya'yı almaları Rusya'yı işgal ettikleri anlamına gelmiyor. Vladivostok gibi doğudaki limanları ve kolonileri haricinde Japonlar Rusya'yı işgal edemezlerdi coğrafi olarak bu pek mümkün olmadığı gibi Ruslar kolay lokma değildi. Sovyetler ve İkinci Dünya Savaşı döneminde Moğolistan bölgesinde Ruslara karşı gayri resmi (gerçekten taraflarca deklare edilmemiş) bir savaşta Japonlar kısa sürede bozguna uğradılar ve ikinci dünya harbinin son demlerinde Mançurya ile Kore'nin yarısını Sovyet işgaline karşı koruyamadılar. Japonlar İkinci Dünya Savaşı sonunda SSCB ile diplomasi yapmaya çalıştılar ama Sovyetler Japonlarla diplomasi yapmada çıkar görmedi, onlara savaş açıp topraklar almada çıkar gördü Sovyet Rusya o denli Japonlara karşı kendisini üstün hissediyordu. Ruslar / Sovyetler hiçbir zaman Japonya karşısında Çin'in Japonya karşısında düştüğü duruma düşmüyor. Rusların Doğulu bir millet olan Japonlara karşı yenilgisinde Abdülhamid Osmanlı'daki büyük sevinç ve heyecanı baskılıyor çünkü II.Abdülhamid çok akıllı ve her şeyden şüphe duyan bir padişah olaraktan Osmanlı'nın Rusya karşısındaki zayıflığını ve zafiyetini 93 Harbi'nden (Ruslar o savaşta İstanbul Yeşilköy'e kadar geldiler) ve geçmiş savaşlardan ötürü çok iyi biliyordu. II.Abdülhamid Rusya'yı kışkırtmak istemiyordu. Osmanlı gerçekten zayıftı Rusya 1905'de yenilse bile Japonya'ya karşı kendisini koruyabilirdi ancak Osmanlı Rusya ya da Rusya gibi herhangi bir büyük Avrupai güç karşısında bunu yapamazdı.

    Japonlar 19.yüzyılda Meiji Restorasyonu ile çok büyük bir atılım gerçekleştiriyorlar; Batılı kıyafet ve Batılı tarz silahları benimsiyorlar, merkezi ve bürokratik bir devlet otoritesini oturtuyorlar, bankerliğe ve kolektif çok sektörlü girişime dayalı büyük holdingler (Zaibatsu) meydana getiriyorlar. Ham madde çıkarma, sanayi, teknoloji ve şehircilikte ciddi girişimlerde bulunuyorlar ancak özellikle de askeri sanayide ve orduda gelişme gösteriyorlar zaten 1905 Zaferi bu gelişmenin bir meyvesi. Japonya'nın ikinci dünya savaşındaki yıkıcı yenilgisinden sonra elde ettiği refah ve ekonomik bir dev oluşu Meiji Restorasyonu'nun kazandırdığı altyapının olduğu kadar şüphesiz ki ABD'nin Asyalı komünist devlere karşı Japonya gibi güçlü ve kadim bir devleti tampon olarak görmesinin ve özellikle güçlenmesini sağlamasının bir sonucu. Ken Rock'un söylediğinde gerçeklik payı var hem de baya yüksek.

    Almanlar her ne kadar bir ulus olarak en çok takdir ettiğim ve sevdiğim milletlerden olsalarda hiç de öyle II.Roma'yı kurmadılar aksine tüm II.Roma girişimleri korkunç fiyaskolarla sonuçlanmıştır ve bu fiyaskolar bu başlıklar altında: Birinci ve İkinci Dünya Savaşları. Altınordu (Uluğ Orda) Hanlığı'nı yıkanlar da öyle Almanlar felan değildir; Uluğ Orda Emir Timur nam-ı diğer Aksak Timur'un seferleri ve Hanlık içerisinde gelişen taht kavgaları yüzünden yıkılmıştır. Siyasi gelenek uyarınca da esasında Uluğ Orda varisi ve Osmanlı bağlaşığı Kırım Hanlığı'nın Ruslarca 18.asırda ortadan kaldırılmasıyla Uluğ Orda tarih sahnesinden silinmiştir.

    Almanlar da Japonlar da çok üretken bir millet ama ekonomik başarılarının sırrı hem kültürlerinde ve sosyal dinamiklerinde hem de ABD gibi başat bir gücün onların güçlü olmasında çok belirli bir çıkar görmesinde saklı. ABD isteseydi ikinci dünya harbinden sonra Almanya ve Japonya'yı daha yıllar boyu tökezler veya sakat bir halde bırakabilirdi ama Sovyetler Birliği ve Çin Halk Cumhuriyeti (Kore Savaşı'nda sürpriz bir taarruz yaparak her şeyi tepetaklak eden komünist Çin'in neler yapabileceğini gördüler) korkusundan ötürü ABD bunu yapmadı.
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
  • Almanya köklü ve geleneği olan bir devlet. Özellikle 1800'lü yıllardan itibaren Max Weber, Karl Marx, Friedrich Nietzsche, Arthur Schopenhauer, Hegel gibi filozoflar fikirleriyle dünya siyasetini etkilemiş ve bu bu fikirler günümüze kadar gelmiştir. Bu filozoflar ilk aklıma gelenler, Almanya'nın yani Prusya'nın büyük bir askeri geleneği var. Özellikle bu geleneği inşa etmede 1850'li yılları arasında Genelkurmay Başkanlığı yapan Moltke'nin büyük bir payı var. Onun dışında Almanya, Prusya geleneğinden gelen ciddi bir disiplin söz konusu, bu disiplin I. Dünya Savaşına kadar Almanya'yı İngiltere'nin en büyük rakibi yapacaktı. Almanya çelik ve kömür üretiminde dönemin güneş batmayan imparatorluğu olan İngiltere'ye rakip olacak derecede güçlü bir sanayiye ve üretime sahipti. II. Dünya Savaşında birçok askeri araç başta olmak üzere bunlardan bazıları Volskwagen, Mercedes Benz bunlar aklıma geliyor. Kısacası Almanya'nın bu durumda olmasının yegane sebebi Almanya'nın Prusya ekolü disiplinine ve Weber'in Protestan etiği dediği ticaret ahlakına sahip olmalarından dolayı Almanya'yı kimse kıskanmıyor



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi dexter27 -- 16 Ağustos 2020; 23:43:59 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: dexter27

    Almanya köklü ve geleneği olan bir devlet. Özellikle 1800'lü yıllardan itibaren Max Weber, Karl Marx, Friedrich Nietzsche, Arthur Schopenhauer, Hegel gibi filozoflar fikirleriyle dünya siyasetini etkilemiş ve bu bu fikirler günümüze kadar gelmiştir. Bu filozoflar ilk aklıma gelenler, Almanya'nın yani Prusya'nın büyük bir askeri geleneği var. Özellikle bu geleneği inşa etmede 1850'li yılları arasında Genelkurmay Başkanlığı yapan Moltke'nin büyük bir payı var. Onun dışında Almanya, Prusya geleneğinden gelen ciddi bir disiplin söz konusu, bu disiplin I. Dünya Savaşına kadar Almanya'yı İngiltere'nin en büyük rakibi yapacaktı. Almanya çelik ve kömür üretiminde dönemin güneş batmayan imparatorluğu olan İngiltere'ye rakip olacak derecede güçlü bir sanayiye ve üretime sahipti. II. Dünya Savaşında birçok askeri araç başta olmak üzere bunlardan bazıları Volskwagen, Mercedes Benz bunlar aklıma geliyor. Kısacası Almanya'nın bu durumda olmasının yegane sebebi Almanya'nın Prusya ekolü disiplinine ve Weber'in Protestan etiği dediği ticaret ahlakına sahip olmalarından dolayı Almanya'yı kimse kıskanmıyor
    Modern zamanın Alman gücünün temel bileşenlerini şu şekilde bir düzen içerisine koyabiliriz: Büyük Ren Nehri çervesinde gelişmiş Rhineland medeniyet, bilim ve endüstri havzasıyla Elbe Nehri'nin Doğu tarafında gelişmiş, Protestan çileciliğini yansıtan Prusya disiplini. Pek tabii bu ekolleri ve altyapıları belirleyen ileri bir üniversite ve tam zamanlı profesyonel ordunun gelişimi, Avrupa'da hızla büyüyen bilim ve tekniğin benimsenmesiyle beraber klasik ve Rönesans kültürlerinin içselleştirilmesi olmuştur; 19.yüzyılda ileri bankacılık sisteminin de eklenmesi Almanya'nın çilekeş Protestan çalışma adetli beşeri sermayesine muazzam bir ekonomik ivme elde etmek için kaynak sağlamıştır. Almanya'nın sırrı karmaşık ve zengin Avrupa uygarlığının etkilerine hem coğrafi hem de kültürel anlamda doğrudan açık bulunması ve Almanların tasarruf etmeye meyilli çilekeş çalışma adeti (bknz: Max Weber, Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu).

    Gerçi Rhineland Protestan değil de Katolik damarlı ama iyi bir Hıristiyan, Protestan veya değil, çileci sayılır ve kefarete inanır. Almanlar gibi dediğim dedik ve son derece otoriter bir millette yaşam fazla rahat geçemezdi. İnsanlar dinsel bir ahlaka veya çeşitli ulusal kültlere (Kaiser, Reich vs) hizmet etmeye zorla veya otokrat telkinle şartlandırılırdı. Hegel gibi bazıları ise Almanya'ya Hıristiyan dünya görüşüne ilaveten inanılmaz radikal ideolojiler ve akımlar sağlamıştır.
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: dexter27

    Almanya köklü ve geleneği olan bir devlet. Özellikle 1800'lü yıllardan itibaren Max Weber, Karl Marx, Friedrich Nietzsche, Arthur Schopenhauer, Hegel gibi filozoflar fikirleriyle dünya siyasetini etkilemiş ve bu bu fikirler günümüze kadar gelmiştir. Bu filozoflar ilk aklıma gelenler, Almanya'nın yani Prusya'nın büyük bir askeri geleneği var. Özellikle bu geleneği inşa etmede 1850'li yılları arasında Genelkurmay Başkanlığı yapan Moltke'nin büyük bir payı var. Onun dışında Almanya, Prusya geleneğinden gelen ciddi bir disiplin söz konusu, bu disiplin I. Dünya Savaşına kadar Almanya'yı İngiltere'nin en büyük rakibi yapacaktı. Almanya çelik ve kömür üretiminde dönemin güneş batmayan imparatorluğu olan İngiltere'ye rakip olacak derecede güçlü bir sanayiye ve üretime sahipti. II. Dünya Savaşında birçok askeri araç başta olmak üzere bunlardan bazıları Volskwagen, Mercedes Benz bunlar aklıma geliyor. Kısacası Almanya'nın bu durumda olmasının yegane sebebi Almanya'nın Prusya ekolü disiplinine ve Weber'in Protestan etiği dediği ticaret ahlakına sahip olmalarından dolayı Almanya'yı kimse kıskanmıyor
    Rakip olacak derece de değil biraz daha önde biçimde 1. Konumundaydı. Britanya 1.Dunya Savasina yakin ABD ve Almanya'nin gerisinde kaliyordu celik ve komur uretiminde. Otto Von Bismarck'i gormezden gelmemek gerekiyor 1.Dunya Savasi oncesi Almanya'nin bu duruma getirilmesi ile alakali. Onun zekice politikaları sayesinde Avrupa'da egemen bir güç konumuna geldi. Tabi Fredrick The Great'i(II.Fredrick)de unutmamak gerekiyor. Alman Imparatorlugu bu gucunu bu 2 tarihsel kisinin kararlarina ve planlarina borclu. Tabi Helmuth Von Moltke,Alfred Von Schlieffen gibi askeri dehalari da gormezden gelmemek gerekiyor ama Prusya Askeri geleneginin boyle kisiler cikarmasi da cok normal.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Walter Eucken ile birlikte olusan ordoliberalizm ve onun teorileri , daha sonra ekonomi bakanı ludwig erhard tarafından işlenir..Almanyanın gelişiminin en büyük payı bu iki adamdır bence..Marshall yardımları gereken yerlere iyi hamleler oldugundan tabıki de itikleyici bir güç oldu fakat gerçek lokomotif sosyal seberst piyasa fikri ve teorisinin almanya da 1948 sonrasında uygulanması..
  • ebavamqko E kullanıcısına yanıt
    Diğer arkadaşta yanlış bir şey söylememiş ki neyine bu kadar tepki gösterdin anlam veremedim.

    Almanya'nın 1.Dünya Savaşına kadar ve Interwar period olarak bilinen 1918'den 1939'a kadar olan dönemde aslında "Sanayi" altyapısı oldukça iyi durumdaydı. 1.Dünya Savaşı bittiğinde İtilaf Kuvvetleri hala Fransa-Almanya sınırında bir yerde bulunuyordu yani Almanya'nın içine doğru bir ilerleme olmamıştı. Bundan dolayı da Almanya'nın Sanayi altyapısı neredeyse hiç zarar görmemişti sadece yapılan Antlaşmalar sonucu eli, kolu bağlanmış bir Almanya vardı. Almanya'nın 1918'den 1939'a kadar olan dönemde hızlı bir şekilde toparlanmasının ve Dünya'ya meydan okuyacak seviyeye gelmesinin sebebi de budur aslında.

    ama 2.Dünya Savaşı böyle olmadı. 1945'e gelindiğinde Sovyetler, Berlin'e kadar girmişti. Batı'da ise Müttefikler, Hamburg'a kadar gelmişti. Hatta Almanya'da yaşadığınıza göre de eski adı Reichstag olan ama şuanda Bundestag olarak bilinen Alman Meclisinin bulunduğu binayı da biliyorsunuzdur. 1945'e gelindiğinde Sovyetler, Reichstag'a kadar girmişti. Yani anlayacağınız Müttefik Kuvvetler, Almanya'nın sınırlarını geçip savaşı Alman topraklarına kadar taşımıştı. Bundan dolayı da Almanya'da taş üstünde taş kalmadı. Tersaneler ve Fabrikaların neredeyse tamamı ya yapılan Bombardımanlar sonucu ağır hasar gördü, kullanılmaz hala geldi ya da gelen Müttefik Kuvvetler tarafından talan eldi. Yani 1945'e gelindiğinde Almanya çoktan sıfırı tüketmişti...

    Alman bilim insanların önemli bir kısmı da ya ABD'ye, ya da Sovyetler Birliğine kaçırılmıştı. Alman bilim insanları çalışmalarına bu iki ülkede devam ettiler ve her iki ülkenin uzay programlarının gelişmesine önemli katkıda bulundular. Bunu uzun uzun anlatmaya gerek yok daha fazla bilgi için ilk olarak Wernher von Braun kimdir diye araştırmaya başlayabilirsiniz.

    1945'den, 1949'a olan dönemde ise Almanya işgal altında kaldı. Batıda ABD, İngiltere, Fransa'nın, Doğu'da ise Sovyetlerin kontrolünde olan dört farklı bölge vardı. Bu bölgeler yine bu ülkelerin görevlendirdiği Askeri valiler tarafından yönetiliyordu.

    Bu durumda olan bir Almanya'nın "Dış Finansman" bulmadan gelişebilmesi oldukça zordu. Alman Endüstrisinin "bel kemeğini" oluşturan Messerschmitt, Junkers, Heinkel gibi şirketlerin uçak üretmesi Müttefikler tarafından yasaklanmıştı. Blohm+Voss'a ait tersanelerin hepsi yine Müttefikler tarafından kullanılmaz hale getiriliyordu. Henschel, Krupp gibi şirketlerin de zırhlı araç üretmesi yasaklanmıştı. Doğu'da ise Sovyetler durmak bilmeden işgal ettiği bölgelerdeki varlığını kalıcı hale getiriyor ve buralara silah yardımları yapıyordu. Batı ise buna karşılık olarak Batı Almanya'ya ihtiyaç duyduğu finansmanı sağladı ve Batı Almanya zamanla kendi ayakları üzerinde durabilecek hale geldi. Buna karşılık Doğu Almanya gibi Varşova Paktı ülkelerinin önemli bir kısmı Sovyetlerden gelecek para ve silah yardımı olmadan kendi ayakları üzerinde duramıyordu.

    Batı Almanya'ya yapılan yardımlar ve sağlanan kolaylıklar Sovyetler Birliği dağılana kadar devam etti. Almanlar ise bu gelen yardımları iyi değerlendirerek yok olan "Endüstrilerini" tekrar kurdular.

    Benzer durum Japonya içinde söz konusu zira orası da 1952'ye kadar ABD'nin işgali altında kaldı. Pasifik'de ki Japon Adaları ise 1994'e kadar ABD'nin kontrolündeydi. Çin, Kuzey Kore, Vietnam gibi ülkelerde Sovyetler Birliği'nin kontrolü arttıkça bu sefer de bu tehditlere karşı Japonya'yı finans etme ihtiyacı ortaya çıktı. Japonya'da, Almanya ile benzer yolu izleyerek yok olan sanayisini tekrar ayağa kaldırdı.

    Kuzey Kore, Çin tehdidine karşı da Güney Kore güçlendirildi ve şimdi Güney Kore'nin geldiği noktada ortada...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ferrari -- 18 Ağustos 2020; 13:19:53 >
  • Ferrari kullanıcısına yanıt
    Dediklerine çoğunlukla katılmakla beraber ufak bir düzeltme yapayım; İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra bile Almanya ile Japonya özellikle de Japonya çok ciddi oranda endüstriyel altyapı ve beşeri sermaye kurtarmayı başarıyor. Nürnberg'de müttefik güçlerce Nazi liderliğinin yargılanışına rağmen aslında Almanya'da eskiden Nazi olan pek çok doktor, mühendis, teknisyen, uzman vs görmezden geliniyor ve geçmişleri basitçe unutuluyor. Böylece Almanya'daki beşeri sermaye savaş sonunda ülke için ölümcül olabilecek bir tasfiyeye uğramıyor. Nürnberg'in Nazi sanıkları başında nöbet tutanlar bile savaşın bitişiyle başıboş ve işsiz kaldıkları için Amerikan ordusuna dahil edilmiş olan Baltık kökenli eski SS askerleriydi ! Gerek Amerikalılar gerek Sovyetler Almanya'dan arta kalanları hem görece güçlü olan ama kendilerine de bir tehdit oluşturmayacak müttefik Alman devletler kurmak için hem de Wernher von Braun örneğinde olduğu gibi uzmanlık isteyen kendi teknik araştırmaları için kullanıyorlar. Almanları yetkinliklerinden ötürü roket, endüstri ve üniversite programlarına dahil ediyorlar.

    Almanya ve Japonya'nın Amerikan yardımlarıyla tekrardan bu denli etkin şekilde kalkınmaları bu yardımları pozitif ve efektif şekilde değerlendirebilecek bir Alman ve Japon altyapısının her zaman varolmuş olmasında yatıyor. Almanya ve Japonya bu altyapıyı aslında büyük dünya savaşlarından önce 19.yüzyılda oluşturmuştur ve bu hiçbir zaman tamamen ortadan kalkmamıştır. Burada istisnai örnek Güney Kore, ancak Güney Kore de bu ülkelere benzer şekilde borçlanarak, Amerika'yla çok avantajlı olduğu bir ticaret ilişkisine girerek ve üretken olarak bir ekonomik ve teknolojik deve dönüşüyor. 50'li 60'lı yıllarda Türkiye'den ya da Kuzey Kore'den daha kötü durumda olan bir ülke bugün Samsung ve Hyundai gibi herkesin tanıdığı dev markalara sahip. Neyse,

    Sözünü ettiğim Baltık (Estonyalı) SS Birliği:
    https://military.wikia.org/wiki/20th_Waffen_Grenadier_Division_of_the_SS_(1st_Estonian)

    Guard duty during the Nuremberg Trials

    In the spring of 1946, out of the ranks of those who had surrendered to the Western allies in the previous year, a total of nine companies were formed. The most notable was the "4221 Guard Company", formed from some 300 veterans, with a mission to guard the external perimeter of the Nuremberg International Tribunal courthouse and the various depots and residences of US officers and prosecutors connected with the trial. The men were also entrusted with guarding the accused Nazi war criminals held in prison during the trial, up until the day of execution.[13][19]

    Created on 26 December 1946, and led by Captain Vaido Viitre, the company consisted of six armed platoons and one staff platoon. Each platoon consisted of four squads, totalling 40 men; the staff platoon included medics, supplymen, cooks, carpenters, drivers, mechanics and secretaries, a total of 30 men.

    Outcome of Nuremberg Trials

    The Nuremberg Trials, in declaring the Waffen SS a criminal organization, explicitly excluded conscripts in the following terms:

    Tribunal declares to be criminal within the meaning of the Charter the group composed of those persons who had been officially accepted as members of the SS as enumerated in the preceding paragraph who became or remained members of the organization with knowledge that it was being used for the commission of acts declared criminal by Article 6 of the Charter or who were personally implicated as members of the organization in the commission of such crimes, excluding, however, those who were drafted into membership by the State in such a way as to give them no choice in the matter, and who had committed no such crimes.[20]

    Position of the US Displaced Persons Commission

    In 13 April 1950, a message from the Allied High Commission (HICOG), signed by John J. McCloy to the Secretary of State, clarified the US position on the "Baltic Legions: "they were not to be seen as "movements", "volunteer", or "SS." In short, they had not been given the training, indoctrination, and induction normally given to SS members.[21] Subsequently the US Displaced Persons Commission in September 1950 declared that:

    The Baltic Waffen SS Units (Baltic Legions) are to be considered as separate and distinct in purpose, ideology, activities, and qualifications for membership from the German SS, and therefore the Commission holds them not to be a movement hostile to the Government of the United States (Tamamı linkten alıntıdır).

    Bunun gibi SS oldukları halde SS'ten ayrı addederek, sık sık görmezden gelerek, aflar çıkararak koca bir Nazi destekçisi iyi eğitimli bir nesli geride bırakıyorlar ve onlar da Almanya'yı yavaş yavaş "yeniden inşa etme" işini üstleniyor. Savaş bitiminde onca borbardımana ve çatışmaya rağmen hala bir endüstri devi olan ancak yalnızca savaşın kaosu ve yenilgiden ötürü geçici olarak durmuş bir Almanya'yı... Batılı müttefiklerin işgali altındaki 3 bölge "Batı Almanya" olarak birleştiğinde ve yeni Almanya yeni parası Deutschmark ile şirketlerini koruyucu ve insanlarını çalışmaya zorlayıcı iktisadi politika takındığında, Marshall Yardımıyla bu süreç ivmelendirildiğinde savaş sonrası modern Almanya'nın ekonomik geleceği çizilmiş oldu.
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Nat Alianovna kullanıcısına yanıt
    Dediğiniz gibi Nürnberg'de alınan kararlar sonucu bazı SS birlikleri diğer SS birliklerinden ayrı tutularak suçsuz görülmüş ve bu birlikler içerisinde görev alan bazı askerler de serbest bırakılmıştır.

    Erich von Manstein'de Nürnberg'de ki Mahkemeler sonucunda 18 yıl ceza alıyor ki kendisi Wehrmacht içerisinde görev yapmış bir Feldmareşaldir. Daha sonra bu cezası 4 yıla indiriliyor. Serbest kaldıktan sonra ise yeni kurulan Batı Almanya Ordusunda "Danışman" olarak görev yapmaya başlıyor. Amerika böyle adamları geri kazanıp, tekrar değerlendirme konusunda oldukça iyi. Manstein eğer Nürnberg'de değil de SSCB'de yargılansaydı sonu muhtemelen çok daha farklı olurdu.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ferrari -- 18 Ağustos 2020; 14:53:19 >
  • Ferrari kullanıcısına yanıt
    Erich von Manstein'ın sonu farklı olabilirdi kesinlikle kendisi Doğu Cephesi'nde görev alıyor ve başat roller üstleniyor. Sovyetler Rodina dedikleri kendi ülkelerinde savaşmış çetin bir Alman generaline eğer savaşta esir düşseydi muhtemelen acımazlardı. Yine de Amerikalılar kadar olmasa dahi Sovyetlerin Alman beşeri sermayesini sömürdüğü, ayrıca ellerine geçen Alman sanayi altyapısının bir kısmını söküp savaşta tahribata uğramış olan SSCB'ye götürdükleri bir gerçektir. Zaten Stalin ilk başta Almanya'yı zavallı halde bırakmaya çalışmıştır; Elbiya ve Berlin'deki tecavüzlere bile göz yumduğu, Kızıl Ordu'da tecavüzün ciddi yaptırımı olmasına rağmen askerin yaptığı toplu tecavüzleri normal karşıladığı aktarılır.
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.