bunların binlerce yıl önce yapılması hem de mükemmel olarak geçmişte gelen peygamberlerin irşadıyla yapılmıası mesela ilk gemi Nuh peygamberin eliyle ilk saat Yusuf peygamber terzilerin üstadı İdris peygamber demiri ilk defa işlenip teknolojiye temel olması Davut peygamber bunlar benim bildiklerim geçmişteki bütün insan toplulukları başıboş bırakılmamış onlara maddi ve manevi üstadlık edecek peygamberler gönderilmiş Adem den son peygamber Hz.Muhammed A.S.M. e kadar 124 bin peygamber geldiği biliniyor
<blockquote id='quote'><font size='1' face='Verdana, Arial, Helvetica' id='quote'>quote:<hr height='1' noshade id='quote'><i>Originally posted by woraz</i> <br />"yumurtayı bilmek için tavuk olmak gerekmez.sen bil yeter" çok iyi laf ağzına sağlık kardeş.. <hr height='1' noshade id='quote'></blockquote id='quote'></font id='quote'>
teşekkür
aga en son bu piramitlerle saadettin teksoy uğraşıyordu.. gidip geliyordu.. sonra öğrendikki çarpılmış... bence sizde fazla karıştırmayın, çarpılırsınız vallahül azim...
"Çöp bidonu içindeki yemek artıkları hiç koku yaymadan piramitler içinde mumyalaşır" "** Kirletilmiş suyu, birkaçgün ‘’paramit’’in içine bırakırsanız ,suyu arıtılmış olarak bulursunuz." nihohahahaaaaaaaaaa........... var mi daha [bye]
Dalga geçme doğru şeyler olabilir bunlar.
hepsi doğrudur dahas#305; da var da bulamad#305;m henuz bulursam atar#305;m buraya toplam 1000 in uzerinde boyle ilginçlikler var
ya bi de bir zaman piramitlerin büyüğü , şu çok gelişmiş bir medeniyet vardı Aztekler mi onların yapısı vardı bir de orta asyada bir yapı.. 3 ününde temellerinin aynı şekilde olduğumu yoksa aynı yüzölçümümde olduğumu öyle bişey okumuştum bir zamanlar...
uzaylılar diyorum işte.. kimse inanmıyor.. aga bi ara bu zuzaylılar harbiden dünyayı mesken ediyuorlarmış.. o sıra bi okey partisi mi varmış ne varış?
Bence uzaylılar değil. gelecekte zaman makinesi icat edilecek ya, Mısırlılar gelecekten gelip yaptırmışladır.kendilerine tarihi eser kalsın turist gelsin diye...
arkadaslar mutlaka bunlarla ilgili gercekler vardir, daniken'i ben de okudum ama su aritma, yuz losyonu, mumyalasan yemekler gibi seylere inanmami beklemeyin [evlol] yazin soguk, kisin sicak olma olayi o buyuklukteki ve tastan yapilmis her yapi icin gecerlidir. geometrik ilgincliklerin yaninda boyle efsaneler-safsatalarin da yayilmasi insanlarin isine geliyor.
Hadi Tamam da Taşları Nasıl Kaldırıp En Tepeye Koymuşlar
Bi de sey var... Eger iceride bir hafta kalirsan cinsiyetin degisiyormus!
kapali yer herzaman isisini koru yani ksisin sicak olmasi weya yazin soguk olamasi gayet normal.. dunyada herseyin aciklamasi wardir aciklmasinin ne oldugunu bilmediginiz seylere aldanmayin ilerde ne oldugu anlasilir...
" Bi de sey var... Eger iceride bir hafta kalirsan cinsiyetin degisiyormus!" [evlol][evlol][evlol]
bide şey vardı tam hatırlamıyorumn yıldızların ismini ama yapıldığı tarihte tam üç tane yıldı üç büyük pramtin tepesindeki siri yere geliyormuş simetrik bir şekilde
bu konuya bi nokta koymak istiyorum!!
Apollo Heykeli, Zeus Heykeli, İskenderiye Feneri, Artemis Tapınağı, Babil’in Asma Bahçeleri, Karya Kralı Mozoleus’un Mezarı ve Piramitler, işte dünyanın yedi harikası... İÖ 200’lerde yaşamış Sidon’lu Antipater, o dönemde dünyanın yedi görkemli yapıtını böyle belirlemiş. Bu yedi yapıt kavramsallamış biçimde günümüzde de varlığını sürdürüyor. Nemrut Dağı’nı da “sekizinci harika” olarak dizelgeye eklemek isteyenler çok ama henüz kabul görmüş değil.
Günümüzde bu yedi “harika”dan, birinin dışında tümünün varlığı, kalıntı, kırıntı ya da kitaplardaki resimlerden ibaret. Piramitler ise, yani Mısır’ın başkenti Kahire’nin güneybatısındaki Gize kenti yakınlarında, kayalık bir düzlük üzerinde yer alan üç taş yapı, zamana meydan okuyarak, kimilerine göre binlerce, kimilerince de onbinlerce yıldır ayakta duruyorlar.
Yeryüzünün bilinen tarihinde, çevresinde bu denli çok iddia, gizem, söylence dolanan; adına bu denli çok kitap yayımlanmış, belgesel film çekilmiş piramitler gibi ikinci bir yapı yoktur. Üstelik bunca çabaya, bilimdeki tüm ilerleme ve gelişmelere karşın, Mısır piramitlerinin barındırdığı gizemi çözmek, açık ve net bilgiler ortaya koymak hâlâ olası değil. Bir kez, herşeyden önce piramitlerin ne zaman yapıldığına ilişkin farklı bilgiler var.
En kuzeyde yer alan ve üçü içinde en büyüğü olduğu için “Büyük Piramit” ya da “Keops Piramiti” adıyla anılan piramitin, eski Mısır’da 4. Sülale’nin ikinci firavunu Keops’un; ortadakini 4. Sülale’nin dördüncü firavunu Kefren’in; en son yapılan güneydekini ise 4. Sülale’nin altıncı firavunu Mikerinos’un yaptırdığı öne sürülür. Resmî tarihe göre, bu firavunların yaşadıkları dönemlerden, piramitlerin yapım yıllarını belirlemek olasıdır, günümüzden yaklaşık 2500, 2600 yıl önceleri... Ancak, bir Arap tarihçisi Ebu Zeyd el Balkî, çok eski bir yazılı kaynağa dayanarak şunları öne sürüyor: “Büyük Piramit, Çalgı Takımyıldızı (Lyra), Yengeç Burcu’ndayken, yani Hicret’ten iki kez 36 bin yıl önce inşa edildi.” Balkî’nin ileri sürdüğü tarih, günümüzden yaklaşık 73 bin yıl öncesine karşılık geliyor.
Ondokuzuncu yüzyılda, teozof Helena Petrovna Blavatksy, Mısır’daki Danderah Tapınağı’nın Burçlar Kuşağı’ndaki bilgilere dayanarak piramitlerin yapım tarihini İÖ 78 bin yıllarına kadar götürüyordu.
Mısır’daki tapınaklarda ya da eski yazılı metinlerde, piramitlerin yapım tarihinin hep takımyıldızların konumlarıyla açıklanmasından yola çıkan İskoç gökbilimci Prof. Piazzi Smyth ise 19’uncu yüzyılda piramitlerin yapım tarihine ilişkin gökbilimsel hesaplamalar yapmıştı. Smyth’in, Dünya’nın “presesyon” hareketine, yani ekseni çevresindeki bir turu tamamlama süresi olan 25.827 yıldan yola çıkarak vardığı sonuçlara göre piramitler 53.824 yıl önce yapılmıştı.
Aslında, İsviçreli otelci Erich von Däniken, 1968 yılında yayımladığı “Tanrıların Arabaları” adlı kitabında piramitlere, özellikle de Büyük Piramit’e ilişkin, resmî tarihi alt üst eden bir dizi soru ortaya atmasaydı, piramitler bugün bu denli büyük boyutlarda bir gizemi barındırmıyor olacaktı. Piramit sözcüğü, olasılıkla mimari bir kavram, geometrik bir biçim ve firavun mezarı olarak yaşamlarımızdaki varlığını sürdürüyor olacaktı.
Ama daha öncesi de var: 1929’da, ABD’de, Cinninnati Üniversitesi’nde, fizik profesörü Samuel J. McIntosh Allen, öğrencilerine geometrik piramit biçiminin olağandışı özelliklerinden söz ediyordu.
Aynı yıllarda, Antonie Bovis adlı bir Fransız araştırmacı, turist olarak gittiği Mısır’da, Büyük Piramit’i gezerken olağandışı bir olaya tanık olmuştu. Kral Odası’nda bir kenara toplanmış çöplerin arasında ölmüş kediler vardı. Ama ne çöplerden ne de ölü kedi bedenlerinden hiçbir kötü koku yayılmıyordu. Durumdan kuşkulanan Bovis, bir kedi ölüsünü yanına alarak ülkesine döndü. Yaptığı incelemede kedi bedeninin sanki mumyalaşmış olduğunu saptadı. Bu “kendiliğinden” mumyalanma olayının piramidin yapısıyla bağlantısı olacağı üzerinde duran Bovis hemen Büyük Piramit’in küçük bir modelini yapmaya girişti. 75 cm. yüksekliğinde bir model yaptı. Tam tepe noktasının altına gelecek biçimde ve Kral Odası’nın piramitteki yerine karşılık gelecek bir düzeye, yani piramidin yüksekliğinin tabandan itibaren üçte birlik yüksekliğine yeni ölmüş bir hayvanın cesedini yerleştirdi. Bir süre sonra cesedin kendiliğinden mumlayalaşmış olduğunu gördü.
Bovis’in 1930’ların başında yayımladığı, “Organik Maddeler Üzerindeki Piramit Etkisi” başlıklı rapordan yola çıkan Çekoslovak radyo ve televizyon mühendisi Karel Drbal piramit modelleri üzerinde birçok deneyler yaptı ve şu sonuca ulaştı: “Piramidin içindeki mekanın biçimi ile, bu mekan içinde yer alan fiziksel, kimyasal ve biyolojik oluşumlar arasında bir ilişki vardır. Uygun biçimler kullanarak bu oluşumları hızlandırabilmemiz ya da yavaşlatabilmemiz olanaklıdır.”
Sonraki yıllarda minyatür Büyük Piramit’lerle, su arıtmaktan tıraş bıçağı bilemeye, yiyecekleri saklamaktan bitki yetiştirmeye dek öyle deneyler yapıldı ki, piramit modelciliği bir ticari alana dönüştü. Örneğin Kaliforniya’da seri olarak piramit modeli üreten bir firmanın kayıtlarına göre, yalnızca ABD’de 1970-75 yılları 100 bin kişi model piramit satın aldı.
Yine 1930’lara dönersek; 1935’de Chicagolu John Hall da piramit modelleri üzerinde ilginç deneyler yapmıştı. Hall, bakır bir halka ve çok uzun iki bakır tel kullandığında piramidin tepesinden elektriksel bir akımın çıktığını gözlemlemişti.
Yıllar sonra 1960’ların sonunda, Kahire’deki Ayn Şems Üniversitesi, ABD Atom Enerjisi Komisyonu ve Smithsonian Enstitüsü’nce desteklenen bir proje kapsamında 1 milyon dolara malolan bir deney yapıldı. 1968 Nobel Fizik Ödülü’nü kazanan Dr. Luis Alvarez ve Dr. Amr Godeh’in sorumluluğunda Kefren piramidinde yürütülen deneyin asıl amacı piramidin “röntgenini çekmek”, içerideki gizli odaları saptamaktı. Bunun için, 1 yıl boyunca, günde 24 saat süreyle, piramidin iç bölümlerine ulaşan kozmik ışınların desenleri, piramidin tabanına yerleştirilen bir dedektör aracılığıyla manyetik bantlara kaydedildi. Bir yılın sonunda bantlar bilgisayara yüklendiğinde hiç beklenmedik sonuçlar elde edildi. Bilgisayarın çizdiği farklı desenleri Dr. Godeh, “Bu bilimsel olarak olanaksız” diye açıklıyordu. İnsanoğlunun Ay’a ayak basmasından yalnızca 6 gün önce, 14 Temmuz 1969’da The London Times’de yayımlanan bir söyleşide Dr. Godeh kendisine sorulan, “Bu bilimsel bilgi ve beceri birikimi, dünyasal anlayışın ötesindeki belirli bir güç tarafından işe yaramaz bir duruma mı getirilmiştir” sorusuna şöyle yanıt veriyordu:
“Ya piramidin geometrisinde önemli bir yanlış vardı, ki bu da kayıtlarımızı etkileyecekti; ya da ister gizemcilik deyin, ister firavunların laneti, burada açıklanamayan bir gizem vardır. Piramitlerin içinde etkin durumda olan ve bilimin yasalarını hiçe sayan belirli bir güç vardır.”
Büyük Piramit’i bilim dünyası için değil de, belirli bir kültür düzeyindeki sıradan insanlar için asıl çekici kılan nokta ise; piramidin en boy, yükseklik gibi sayısal verilerinin, türlü türlü çarpma bölme işlemleri sonucunda Pi sayısını, Güneş’le Dünya arasındaki uzaklığı, çıplak gözle görülmesi olanaksız kimi yıldızlara ilişkin bilgileri vermesidir.
Durumu biraz daha zorlayan Fransız Georges Barbarin ise, 1936’da yayımlanan, “Büyük Piramitin Sırrı” adlı yapıtında Büyük Piramit’in sayısal verilerinin, Birinci ve İkinci Dünya savaşları da içinde olmak üzere, dünyanın geçmişindeki ve geleceğindeki önemli olaylarının tarihlerini barındırdığını ileri sürmektedir.
Bu arada, dünyanın geçmişine ilişkin karşıt tarih tezleriyle ortalığı alt üst eden Däniken’in, Büyük Piramit’in yapımına ilişkin soruları hâlâ yanıtsız: “Bu yapay dağ, en küçüğü 10 ton ağırlığında olan 2.600.000 taş bloktan oluşur. Harç kullanılmayan taşların arasına bir saç teli ya da bir iğne bile sokmak olanaksızdır. Çalışkan Mısırlı işçiler günde 10 adet taş bloğu kaldırıp yerine koysalar, 2.600.000 taşın üst üste konulması ve Keops Piramidi’nin ortaya çıkması için tam 692 yıl geçmesi gerekecekti. Oysa bizim arkeologlarımız bu süreyi 20-30 yıla sığdırmakmaktadırlar.”
Bu dev taş blokların kaldırılmasına ilişkin, bugünkü bilimin asla kabul edemeyeceği ve kimilerine göre oldukça “uçuk” görüşler öne sürüldü. Bunların en etkileyicisi, işçilerin “meçhul yol göstericiler” sayesinde, bilinmeyen enerjileri kullanarak taşları “tüy gibi” havaya kaldırdıkları sonra “kuş gibi” yerine koydukları iddiasıydı.
Daniken’in ünlü kitabının yayımlanmasından yıllar önce, sevgili “Balıkçı”mız (Cevat Şakir Kabaağaç) bir yapıtında, piramit yapımıyla ilgili değil ama duvar yapımına ilişkin bir söylenceyi aktarıyordu: “İzmirli Tantalas’ın kızı Niobe, Teb Kralı Amphion’la evliydi. Bir gün gelir, Teb şehrini duvarlarla çevirmek gerekir. Pehlivanlar koca taşları birer birer, ıhlaya puflaya taşımaya başlar ama Amphion eline flütü alıp sıçraya hoplaya flütünü üfleyince, taşlar da tek sıra olarak müziğin temposuna göre zıplaya zıplaya birbirinin peşisıra düşerler. Ve yine müziğe uyarak birbirinin üstüne sıçrayıp yerleşirler. Böylece şehrin duvarları yapılmış olur.”
Prof. Piazzi Smyth, 19. yüzyılda Büyük Piramit’in dünya üzerindeki yerine ilişkin ilginç bir harita çizmişti. Prof. Smyth’e göre piramitlerin bulunduğu Gize bölgesi tam olarak, Ekvator’dan Kuzey Kutbu’na kadar olan uzaklığın üçte birini belirleyen 30° kuzey enleminin üzerinde yer alıyordu. Piramit, aşağı Mısır’daki tüm ovayı çevreleyen dağ sıralarının güney ucunda yerleşikti. Kuzey kıyı hattı ise oldukça düzgün bir yay oluşturuyordu. Bu yayın ait olduğu dairenin tam merkezinde ise Büyük Piramit bulunuyordu. Dolayısıyla Büyük Piramit, Mısır’ın tam merkezinde ve üstelik dünyanın da merkezi olarak kabul edilbilecek bir noktada yükseliyordu.
Piramit sözcüğü, Grekçe’de “ateş” anlamına gelen “piro” ile, “merkezde” anlamına gelen “amid” sözcüklerinden oluşur, yani “merkezdeki ateş”! Kimbilir belki de Büyük Piramit gerçekten de, dünyanın merkezi olduğu düşünülen ya da saptanan bir noktaya dikilmiştir. Ve binlerce yıldır doğanın en büyük güçlerinden biri olan “ateş”i yaymaya devam ediyordur.
küçük bir ilave: (tarihini tam hatırlamıyorum ama) discovery channel'da izlediğim bir belgeselde anlatılmıştı. keops piramitinin dışından elektromanyetik bir araçla içindeki odaları tespit etmeye çalışıyorlardı ama bilinen odaları bile o araçla tespit edememişlerdi...
çok ilginç ya. hayatımda ölmeden görmek istediğim sayılı yerlerden biri. yanlız gidenlerin sölediğine göre insanı çok pismiş. heryer kokuyomuş. ayrıca piramidin dışındaki develere binersen seni kaçırıp zorla paranı alıyolarmışşş
Başka bir bilgiye göre de, Dünya üzerinde var olan 7 enerji noktası varmış ve Dünya'nın 7 Harikası olarak adlandırılan yapıtlar bu enerji noktalarının üzerine inşa edilmiş.