Şimdi Ara

İBNİ SİNA (2. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
41
Cevap
3
Favori
646.030
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • internette dolasan butun bilgiler dogru degil dostum.kopyala yapistirmakla olmaz bu isler.daha guvenilir kaynaklardan bakarsan ibni sinanin iranli oldugunu anlarsin
  • Edit.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Çöl Gezer -- 26 Nisan 2008; 15:00:44 >
  • Kaside koşuk olarak tanımlanmış bu büyük bir terminolojik yanlıştır.Koşuk başka kaside başka...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kboy

    internette dolasan butun bilgiler dogru degil dostum.kopyala yapistirmakla olmaz bu isler.daha guvenilir kaynaklardan bakarsan ibni sinanin iranli oldugunu anlarsin



    Buraya yazılan, birşeyler iddia eden arkadaşlarda öyle yapsınlar. Biri aristodan etkilendi yazmış, biri aristo ondan etkilendi yazmış.

    İbn-i Sina'nın asıl mahareti tıp konusundaydı zaten, bende fars kökenli olduğunu sanıyorum ama. iddia edebilmem için güvenilir bir kaynağa başvurmam gerekir...
  • Bunuda tam okuduktan sonra diğer kaynaklarla karşılaştırmak doğal olarak bazı kesin yargılarını bilememize yol açıyor. Ben hala bilmiyorum. Ortalık kaynak çöplüğü.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Sovereign_Khan


    quote:

    Orjinalden alıntı: kboy

    internette dolasan butun bilgiler dogru degil dostum.kopyala yapistirmakla olmaz bu isler.daha guvenilir kaynaklardan bakarsan ibni sinanin iranli oldugunu anlarsin



    Buraya yazılan, birşeyler iddia eden arkadaşlarda öyle yapsınlar. Biri aristodan etkilendi yazmış, biri aristo ondan etkilendi yazmış.
    İbn-i Sina'nın asıl mahareti tıp konusundaydı zaten, bende fars kökenli olduğunu sanıyorum ama. iddia edebilmem için güvenilir bir kaynağa başvurmam gerekir...


    Aristo İbni Sina'dan etkilenmiş olamaz, çünkü İbni Sina doğduğunda Aristo'nun kemikleri dahi yoktu.


    İbn-i Sina'nın Aristo'dan etkilendiğini felsefesini okuduğumuz anda görürüz. Aristo'yu, Platon düşücesiyle birleştirmişte diyebiliriz. Aristo düşüncesini İslam'a uydurmuştur.
    İbni Sinanın asıl mahareti tıp konusunda demişsin, ama (gerçektende öyledir) İbni Sinan'nın felsefesini okuyunca hayran kalmamak mümkün değildir. Gerçekten çok zekice düşünmüştür. İbni Sinanın felsefesi gerçekten zor kavranabilir ve önemli niteliktedir.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Yazat

    @ efulim

    Dostum malesef tüm Dünya'da İbn-i Sina İran'lı olarak geçer...

    Bu biz istesek de böle istemesek de. Zaten malum pek meraklıyız birçok ilim adamını Türk-İslam kategorisine sokmaya. Hani 'o olmazsa diğeri olur canım' der gibi

    Lakin bu gibi konularda objektif bakmakta fayda var. En önemlisi Dünya kamuoyu konu hakkında ne düşünüyoru araştırmak da fayda var.

    Saygılar



    İbn-i Sina'nın İranlı olarak anılmasının sebebi, Eserlerini farsça, arapça yazmış olmasıdır. Ben tam kökeni hakkında bir fikre sahip değilim, ama İranlı olmayabilir.
    quote:


    Yıllar önce milliyet yayınlarının Bilginler ve Buluşlar ansiklopedisinde, ibni sinanın "insanın kökeninin bir hayvan türünde aranması gerekir" sözünü öğrenmiştim.

    İbn-i Sina yaratılışla ilgili felsefesinde evrimi destekler nitelikte göründü bana. Ancak, bu konuda çok bilgiye sahip değilim, yanılıyo olabilirim.Ancak şuda eklenmelidir ki, İbn-i Sina Allah'a inanırdı. Yani bir yaratıcının olması gerektiğine ve olduğuna inanırdı. Bunu anlayabiliyoruz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Lokomatif Portakal -- 30 Nisan 2008; 20:15:50 >
  • ibni Sina’ya göre fiziksel dünyada cereyan eden her seyin bir nedeni vardır. Hiçbir sey
    nedensiz degildir ve yoktan var olmaz. ibni Sina’ya göre duyulur cisim ve onunla
    ilgili her sey nedenlidir. ibni Sina, doğa olaylarını, doğal olaylarla açıklamıştır.
    bni Sina’nın bu yaklasımı çagdaş ögretiye çok yakın dahası onun aynısıdır.

    Değisim, bni Sina’ya göre bir niteligin ortadan kalkıp,
    yerine baska bir niteligin gelmesi; yeni bir nitelik oluşumudur. Duyulur cisim bir
    tözdür; cisim, kendisi olarak kalmaya devam eder ama onun niteligi ya da niceligi
    değisir. Burada nitelik ile niteliği tasıyan nesne arasında bir ayrım yapılıyor. lkbaharda
    agaçların yaprakları yesilken, sonbahara gelindiginde yaprakların sarardıgını görüyoruz.
    Ne degisti? Nitelikler: yesil-sarı.

    olsa olsa evrim, ibni sinayı destekleyebilir, tersi -tarihi açıdan- mümkün değil. doğa felsefesinde ibni sina, değişimin kuramsal temellerini oluşturmuştur.
  • evrimi yaratan doğa, yaratıcının tabiat için va'z ettiği kurallara mahkumdur.
    ibni sina'nın südur nazariyesine göre, tanrının kendini düşünmesiyle varlık kazanan "ilk akıl" la birlikte
    her zaman sebep-sonuç ilişkisi geçerli olmuştur.
    yani ibni sinanın fikirlerinde mükemmel bir tutarlılık vardı.
    Allah'a "aşk" la inanır, mümindir, hafızdır, mürşitlerimden biridir.
    selamlar.
  • Gazaliyi saymazsak o dönemde evrimci olmayan bir İslam filozofu var mıdır bilmiyorum...
    Hepsinde belli bir derece evrimcilik vardır.
    Tabi bu evrim anlayışının Darwin'in doğal seçilimle evrim kuramı ile bir alakası yok. Kendine has farklı bir evrimcilik...
    Fakat bunu tartışmanın yeri değil...

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Lath.Crusader

    Gazaliyi saymazsak o dönemde evrimci olmayan bir İslam filozofu var mıdır bilmiyorum...
    Hepsinde belli bir derece evrimcilik vardır.
    Tabi bu evrim anlayışının Darwin'in doğal seçilimle evrim kuramı ile bir alakası yok. Kendine has farklı bir evrimcilik...
    Fakat bunu tartışmanın yeri değil...


    Ibn Miskeveyh'de Doğal Seleksiyon benzeri bir oluşum vardı diye biliyorum.

    Fakat buna rağmen hiç birisi Materyalist değildi ve Richard Dawkins gibi Ateizm militanlığı yapmıyorlardı.

    Ayrıca ilginçtir, İbn Miskevyh'in, "Türkler ve Zenciler evrimini tamamlayamamış ilkel ırklardır" lafı vardır, Darwin'de 800 sene sonra aynısını söylemiştir.

    Acaba bir etkileşim olabilirmi?

    Çünkü Avrupa'nın yükselişi kesinlikle Arapların altın çağına bağlı...
  • quote:

    Orijinalden alıntı: newmonarch

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lath.Crusader

    Gazaliyi saymazsak o dönemde evrimci olmayan bir İslam filozofu var mıdır bilmiyorum...
    Hepsinde belli bir derece evrimcilik vardır.
    Tabi bu evrim anlayışının Darwin'in doğal seçilimle evrim kuramı ile bir alakası yok. Kendine has farklı bir evrimcilik...
    Fakat bunu tartışmanın yeri değil...


    Ibn Miskeveyh'de Doğal Seleksiyon benzeri bir oluşum vardı diye biliyorum.

    Fakat buna rağmen hiç birisi Materyalist değildi ve Richard Dawkins gibi Ateizm militanlığı yapmıyorlardı.

    Ayrıca ilginçtir, İbn Miskevyh'in, "Türkler ve Zenciler evrimini tamamlayamamış ilkel ırklardır" lafı vardır, Darwin'de 800 sene sonra aynısını söylemiştir.

    Acaba bir etkileşim olabilirmi?

    Çünkü Avrupa'nın yükselişi kesinlikle Arapların altın çağına bağlı...

    Onun El-Feyz el-Asgar adlı kitabında o laflar...
    Miskeveyh bütün varlıkları en alttaki madenden en üstteki meleklere kadar dereceli biçimde ayırır.
    Madenler bitkiler hayvanlar insanlar ve melekler diye..
    Tabi bu türlerin de kendi aralarında al üst ilişkileri vardır. En aşağı hayvan en üst hayvan,
    en aşağı bitki en üst bitki gibi...
    Hayvanların en üst noktası maymundur.
    Maymun evrimleşirse iki ayağı üzerinde yürüme, anlama ve temyiz yetenekleri kazanır.
    Fakat yine de tam akıllı bir insan olamamıştır. Türkler ve Zenciler bunlardandır.
    Ezir ve hizmetçi yapılmaları uygundur.
    Onların üzerinde de normal insanlar vardır. Sonra melekler gelir.
    Böyle bir tip işte Miskeveyh... Belli ki ilk ırkçılarımızdandır.
    Bir makalede okuduğum kadarıyla onun kitabını Fransızca'ya çeviren M. Hamidullah bu lafı okuyunca çeviriye dipnot düşmüş:
    "Onlar da evrimleşmiştir. Bu değerlendirme artık geçersizdir. Çağımızda en aşağı insan ırk renk dil ve coğrafya ırkçılığı temelinde peşin hükümler besleyenlerdir" diye...
    Fakat dediğim gibi. Bunları tartışmanın yeri değil. Konu İbni Sina üzerine zaten...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Lath.Crusader -- 29 Nisan 2012; 11:16:31 >
  • Biliyorum konunun yeri bura değil fakat ilgili sonuçta.

    Yani Darwin'inde bu fikre kapılmasının sebebi acaba kendi kendinemi yoksa Miskeveyh'den esinlenerek mi?
  • bilim, insanlık ailesinin ortak değeridir, yıkılıp yeniden sıfırdan alınmaz, üstüste konulur.
    buna verilecek en basit örnek:
    "de foe, robinson cruzo'yu hayy'dan etkilenip yazıyor. ibn-i tufeyl de ibn-i sina'nın hayy ibn-i yakazan risalesinden, ibn-i sina'nın huneyn ibn-i ishak'ın yunancadan çevirdiği bir öyküden yararlandığı düşünülüyor. en son düşünce bir helenistik çağ düşüncesini andırıyor deniliyor"
    bunun gibi milyonlar vardır.
    evrim ya da ibni sina tabiriyle dönüşüm de, bunlardan biridir.
    kuramsal temeller zamanında ortaya konulmaya çalışılmış, ancak bilim geliştikçe, bulgular, bilimsel teknikler ve amprik değerlendirmeler
    hakikati ortaya koyacaktır.

    Yalnız bir not: özellikle bir dönemde batılılar, doğudan aldıkları bilim mirasının izlerini, en hafif tabiriyle vefasızca silmeye çalışmışlar.
    Bizdeki softaların da yüklenmesiyle müslüman alimlerin katkıda bulunduğu/ortaya çıkardığı bilimsel değerlerle aramıza (güya din adına) aşılmaz
    duvarlar örülmüş. sonra da evrim lafını duyduğumuz yerde şeytan görmüş gibi tepki verip anlamsız savunulara kalkışıyoruz.
    bilim konusunda kesin pozisyon almadan rahat olmak lazımdır. her şey O'ndan.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: newmonarch

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lath.Crusader

    Gazaliyi saymazsak o dönemde evrimci olmayan bir İslam filozofu var mıdır bilmiyorum...
    Hepsinde belli bir derece evrimcilik vardır.
    Tabi bu evrim anlayışının Darwin'in doğal seçilimle evrim kuramı ile bir alakası yok. Kendine has farklı bir evrimcilik...
    Fakat bunu tartışmanın yeri değil...


    Ibn Miskeveyh'de Doğal Seleksiyon benzeri bir oluşum vardı diye biliyorum.

    Fakat buna rağmen hiç birisi Materyalist değildi ve Richard Dawkins gibi Ateizm militanlığı yapmıyorlardı.

    Ayrıca ilginçtir, İbn Miskevyh'in, "Türkler ve Zenciler evrimini tamamlayamamış ilkel ırklardır" lafı vardır, Darwin'de 800 sene sonra aynısını söylemiştir.

    Acaba bir etkileşim olabilirmi?

    Çünkü Avrupa'nın yükselişi kesinlikle Arapların altın çağına bağlı...


    Darwin'in Miskeveyh'i okuyup okumadığını merak ediyorsanız elbette bu konuda kimse iki ihtimal için de sonucunu garanti eden (conclusive)
    kanıtlar koyamaz. Diğer taraftan şöyle bir durum var.. İbn Miskeveyh İslam dünyasındaki ne ilk ne de tek evrim düşüncesine sahip kişi....
    Aynı şekil de Darwin'de kendi zamanına kadarki ne ilk ne de tek evrim düşüncesine sahip kişi..

    Şimdi burada dikkat etmeniz gereken iki şey var:
    Birincisi bu düşünce tarzı antikiteden beri zaten bilinmektedir. Antik Grekler'de de bu düşünceyi barındıran kimseler vardır.
    Tek tek isimlerini vermeye gerek yok. Miskeveyh ve benzerleri de bu düşünceyi olasılıkla eskilerden almıştır.

    İkinci olarak dikkat edilmesi gereken nokta ise anılan dönemlerde (en azından günümüzdeki kadar derinleşmiş bir) doğu batı ayrımı yoktur.
    Yani Akdeniz çevresi insanları her zaman kültürel ve düşünsel olarak alışveriş yapmıştır.
    Örneğin Orta doğuda bir bilim adamı bir şey yazarsa başta Padua ve Cenova gibi şehirlerdeki çevirmenlerin sayesinde, 50 yıl sonra
    Latince bir çevirisi de ortaya çıkardı. Ha kim kimin hangi kitabını okumuştur bilinmez. Fakat düşünceler iki tarafta da benzerdir.

    Tabi şunu merak edebilirsiniz: Bu kadar etkileşim varken biz neden doğrudan Darwin'i veya başka bilim batılı düşünürleri tartışıyoruz?
    Bilginin birikimsel olduğunu unutup, sanki bunları bütün ayrıntılarıyla ilk defa düşünen onlarmış gibi, neden onlara atfediyoruz her şeyi?

    Bunun genel ve (tartışılan kişiden kişiye değişen) özel nedenleri vardır. Genel nedeni sorarsanız, bunların en başında belki de Avrupalıların özellikle
    Rönesans'a yakın dönemlerden başlayarak, İslam dünyasından bir şey almadık deme amacıyla her şeyi organize biçimde kendilerine mal etmeye
    çalışmaları gelir. Türkçe bir kaynak ararsanız, Alain de Libera'nın Ortaçağ'da Felsefe kitabının pek çok yerinde bu konu ele alınır.
    Özellikle Farabi'nin çok düşüncesinin üstüne yatmışlardır.
     İBNİ SİNA


    Bir de dediğimiz gibi tartışılan kişiden kişiye değişen özel nedenler de vardır. Darwin örneğinde örneğin, elbette evrim düşüncesi ondan önce de
    (ve asırlar önce de) vardır. Fakat doğal seçilimle evrim düşüncesi onun getirdiği yeni bir bakış açısıdır ve bu düşünce farklı nedenler
    (bazen saf bilimsel, bazen saf ideolojik nedenler) sonucunda çok tutmuştur. O yüzden millet İslam veya batı dünyasından başka bir evrimciyi değil,
    Darwin'i tartışıyor. Umarım sorularınıza bir miktar cevap verebilmişimdir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Lath.Crusader -- 30 Nisan 2012; 9:41:45 >
  • DNA'nız ve genleriniz, sizinle mi başladı, yoksa ilk canlının oluşumunda beri size kadar gelen mi?

    Başlangıçtan/ilk oşuşumdan beri süren/devam eden DNA v e genlere/kalıtıma sahibiz diyorsanız bu "EVRİMDİR, EVRİM KANUNDUR" derim.

    Yok diyorsanız, aksini savunuyorsanız, o zaman da "ENEL HAK" olursunuz. Varım diyen bir kişi "Enel Hak"'tır.

    Tek Tanrı/tek yaradıcı yanına kimse kendisini koymasın ki "Enel Hak" konumuna düşmesin. derim.

    İBNİ SİNA
    Hayat Ansikl., Sayfa: 1624

    "...Uyku bastıracak olsa, bir bardak bir şey içerek açılıyor, yeniden çalışmaya koyuluyordum. Uykuda bile zihnim okuduğum şeylerle meşgul oluyordu..." "... Bir gün, mezatta bir kitap satılıyordu. Beni tanıyan tellal, bu kitabı almamı tavsiye etti. Bu FÂRÂBİ'nin uğraştığım halde ANLAYAMADIĞIM KONU ÜZERİNDE yazılmış bir eseriydi (;Bu eserin adı neden verilmemiştir?). Kitabı aldım, eve dönünce , hemen okumaya koyuldum. O vakte kadar ANLAYAMADIĞIM ARİSTOTELES'in kitabındaki FİKİRLERİ derhal kavradım..."

    Samani devletinin hükümdarı, koruyucusunun ölümü üzerine, Buhara'dan ayrıldı. Harzem'e giderek BÜYÜK BİLGİN Bîrûnî ile çalıştı. FİKİRLERİNDEN dolayı TAKİBATA uğradı, bilgisinin enginliği yüzünden kıskançlıklarla karşılaştı. İRAN'da GAZALİNİN önünden ŞEHİRDEN ŞEHRE göç etmek zorunda kaldı. Böyle bir hayat geçirirken, o muazzam eserleri nasıl kaleme aldığı şaşılacak bir şeydir..." (Yukartıda açıklamış!)

    -İbni Sina, tartışmasız Türk'tür.

    C. W. Ceram
    Tanrılar Mezarlar ve Bilginler, İstanbul - 1969
    Sayfa: 78
    "Napoleon piramitleri gösterdi... Bir BATILI (;olan Fransızlar ve İngilizler), DÜNYA TARİHİYLE (mi sadece karşılaşmışlardır yoksa, bir MEDENİYETLEN mi?). İşte bu söz orada söylendi: <<Askerler! Kırk yüz yıl piramitlerin üstünden (Türk'ün medeniyeti) size bakıyor.>>"
    Sayfa: 79
    "Çünkü FRANSIZ filosunda YALNIZ İKİ BİN (2000) TOP değil, aynı zamanda, (Fransız) gemicilerin ve askerlerin <<EŞEKLER>> deyiverdikleri YÜZ YETMİŞ BEŞ (175) <<Sivil bilgin>> de bulunuyordu..."
    "Birkaç gün sonra filosunda NOMLA BİRLİKTE astronomlar ve mesahacılar, kimyacılar ve mineraloglar, teknikçiler ve oriyantalistler, RESSAMLAR ve şairler bulunuyordu. Bunların arasında hoppa Josephin'in RESSAM olarak Napoleon'a tavsiye ettiği GARİP bir adam da vardı. Tam adı Dominique Vivant DENON'du."

    - Ne ilginçtir ki, LOUVRE müzesinin, resim bölümü olan orta bölüm <<DENON>> bölümüdür!

    Sayfa: 82
    "Baron Dominique Vivant DENON sayısız KAĞITLARDA, MEMLUK MÜCEVHERLERİYLE zenginleşmiş olan askerinkinden daha değerli bir GANİMET (kopya TABLOLARı) GETİRİYORDU. Çünkü, HİÇ BİR DETAYI ihmal etmeyen, ne EMPRESYON ne de EKSPRESYONDAN HABERİ olan <<İŞÇİ>> diye görülmelerine aldırmayan ve bu sözü KÜÇÜLTÜÇÜ bir sıfat olarak görmeyen..."

    "... Ama o zaman PARİS'e kadar varabilenlerin (çalıp kopyaladıkları) BİR BİLGİNLER KUŞAĞINA YETECEĞİ Meydana çıktı: Hiç bir PARÇANIN KOPYA EDİLMEDEN bırakılmamış olduğu görüldü...

    Mısır Memlukları: 1250 - 1801
    - Bunları açıklayanlar: Alman profesörleri Dr. Eugen von Mercklin, Dr. Carl Rathjens, Dr. Franz Termer, ;rof Dr. Kurt Erdmann, Prof. Dr. Hartmut Schmökel ve Schliemann, Dr. Ernst Meyer ve Prof. Dr. Walter Hagemann.

    ABD ve AB'nin son yüzyılda bile yaptıklarını görmiyecek kadar kör ve sağır olan bir toplum daha düşünemiyorum. Aksi halde bu toplum, BATI BATI diyip, örnek almak bukadar isteyemez. derim.


    İbni Sina ESERLERİNİ ARAPÇA, yalnız BİR İKİSİ FARSÇA yazmıştır. Büyük ansiklopedik eserleri <<Aş-Şifâ>> ve Bunun kısaltılmışı olan <<An-Nacât>> tır. <<AL KAANÛN Fİ'T - TIBB>> adlı ESERİ, HEKİMLİK alanında ancak XVI - XVII. yüzyıllarda GEÇİLEBİLMİŞTİR. İbni Sina, 600 yıl BATI ve DOĞU'da HEKİMLİĞE HÂKİM OLMUŞ, bütün İslâm ve AVRUPA ÜNİVERSİTELERİNDE onun bu ÜNLÜ <<Al Kan Fi Tarihi - TIBB>> KİTABI rakipsiz şekilde okutulmuştur.>>
  • hicbri guvenilir kaynakta turk diye gecmiyor, gonul isterki turk olsun ama eserlerini farsca yazmis fars kokenli biri icin hangi mantikla turk denilir.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: ata1606

    hicbri guvenilir kaynakta turk diye gecmiyor, gonul isterki turk olsun ama eserlerini farsca yazmis fars kokenli biri icin hangi mantikla turk denilir.

    sadece türkiyedekiler türk diye biliyor sıkıntı yok.mevlanada türk sonuçta
  • Valla, tek bildiğim Bağdat'ta, Ankara da, ve Tahran'da da İbni Sina hastanelerinin olduğu, her halde böylesi az bulunur veya hiç bulunmaz diye kapanın elinde kalmış adamcağız.
  • Kütüphaneye Kabul

    Onsekiz yaşındaki İbni Sina bilinen bütün ilimlere vakıftır. Bu sırada Buhara sultanının yanına çağırılarak onun çare bulunamayan hastalığını tedavi eder. Bu başarısı hayatının dönüm noktası olur çünkü emrine amade edilen sultanın değerli kütüphanesi , kendisine bilgilerini genişletme fırsatı verecektir. Yırmiiki yaşında İbni Sina , sultanların politik kararlarını vermeden önce danıştıkları bir kişi olmuştur.

    Kütüphaneye KABUL!

    "çünkü emrine amade edilen sultanın değerli KÜTÜPHANESİ!"

    1. Sizler bunu anlama yetisine sahip misiniz?

    2. Ne zaman ki barabinin yazdığı bir kitabı okuyunca, anlamak için çok uğraştığı bir konuyu anlamıştır.

    3. Sultan kim ve böyle değerli bir kütüphanesi var!

    4. Sultan'ın kütüphanesi mi Aristo'nun kütüp hanesi mi?

    5. İbn Sina, Gazalinin önünden İranda şehirden şehire kaçarak ünlü eserlerini vermiştir!

    6. Cabir İbn Hayyan ile aynı zamanada yaşamıştır.

    Bilimin kökü sizlere öğretildiği gibi Fransız devrimi ile başlamamış olduğunu "Kütüphaneye KABUL" sözcüğü ile açıklanmaktadır. Türk milletine tarih kitaplarıyla atılmış çamuru iyi düşünün "Göçebe, çadırda yaşıyan ve görgüsüz!" 870'lerde bu gçebe ve ilkel insanların böyle değerli kütüphaneleri varmış! 800 yıllarında batılıların kütüphanesi varmış mı?

    İbn Sina'nın en ünlü kitap'ı "Al Kanun Fİ TARİHİ Tıp" kitabıdır!

    Al Kanun (Al Kan) Fİ (bilinmeyen) tarihi TIP kitabıdır.

    Bugün dünyanın neresinde olursa olsun gerçek bilimin başlamış olduğu yer "TUVA ÖZ TÜRK CUMHURİYETİDİR" Buradaki kimya labaratuvarlarında Türk bilim insanları her konuda varılabilecek enson noktaya varmışlardır. Bu bilgilere ait bir kol Kuzey ve Güney Amerikaya, bir kol Mısır'a, bir kol da İstanbul'a bu bilgilerin birer kopyalarını götürerek: Astek, Maya, İskenderiye İstanbulda ünlü kütüphaneler kurulmuştur.

    İskenderiye kütüphanesinin asıl kitapları 1798'de İngilizlerin eline kopyalarını da Fransızlar çıkarmışlardır! Bunu açıklamış olan C. W. Ceram ve 8 Alman Prof.Dr.'dır!

    Fransız, Jean-Paul Roux
    Türklerin Tarihi kitapında "Yunanlıları batıya Yakub bey diye bir getirmiş ve gelir gelmez İngiltere Yunanlıları devlet olarak tanımış ve Ruslar da destek vermiş!"

    Batıda olmuyan bir millet, batı medeniyetinin, biliminin anası olabilir mi?

    Yunanlıların ana vatanı, Çin'in Kunmik şehrinin üstünde ve adı da YUNNAN'dır. Uydu haritasından da bakabilirsiniz.

    Yazdıklarımı anlamıyacak, değil, anlamak istemiyeceksiniz ama yine de kulanızın bir kenarında bulunsun dedim.
  • 
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.