Silver'ın Denemeleri [5. Yazım Geldi!] (3. sayfa)

Silver'ın Denemeleri [5. Yazım Geldi!] - Sayfa 3

Entropi Canavarı · 2009-11-21T02:22:13.0000000+03:00

Belki okunur diye blog açtım oraya bazı yazılarımı koydum gelen giden yok, galiba biraz da reklam yapmak gerekiyor. Neyse karar verdim burda paylaşacağım sizlerle bazı yazılarımı. Ağustos Böceği ile Karınca Ellerini ovuşturarak ağzına yaklaştırdı. Isınmak için uğraşıyordu. İçten içe titriyordu artık. Kulaklarını hissedemiyordu. Titrememek için kendini sıskada bu daha çok titremesine yol açıyordu. Uzun süredir dışarıdaydı. O eve ulaşmalıydı. Daha ne kadar gideceğini bilmiyordu. Karanlıkta yalnız başına ilerliyor, yırtıcı kuşların bağırışlarıyla irkiliyordu. Ne bacaklarında derman ne de bir adım daha atacak kuvveti kendisinde bulamadı. Durmamalıydı. Eğer bir defa durursa, bir daha ilerleyemeyeceğini biliyordu. Soğuktan başka hiçbir şey düşünemez olmuştu. Rüzgarın yüzüne çarpıp dondurmasından kaynaklanan acıyı bile duymuyordu artık. Bunun için memnun mu olmalıydı yoksa endişe mi duymalıydı? Aklında fikirlere yer yoktu artık. Beyninin her santimetre karesi soğuğu düşünüyordu. Adım atamaz hale geldi. Ayaklarının hissiyatını uzun süre önce kaybetmişti. Şuursuz biçimde yürüyordu uzunca bir süredir. En sonunda bir duman gördü. Beyninin verdiği emirle anında tüm vücuduna adrenalin pompalandı. Kalbi hızlandı, son bir güç geldi. Bu güçle, daha dik ve daha hızlı bir biçimde eve doğru gitmeye başladı. Bu kısa süreli rahatlama içerisinde karnının da acıktığını hissetti. Gözlerini yumuşturdu, başını eğerek guruldayan ve kasılan midesini tuttu. Eve iyice yaklaşmıştı artık. İçeride karaltılar gördü. İçerisi sıcak ve huzurlu görünüyordu. Galiba yemek yiyorlardı. Kapıya yavaşça yaklaştı. Sağ elini yavaşça kaldırdı. Sanki çok uzağa uzanmak ister gibiydi. Elini yumruk yaptı ve kapıyı çaldı. İçerideki sesler kesildi. Bir kez daha çaldı. Ayak sesleri duydu. Kapı yavaşça açıldı. Bir anda yüzüne sıcaklık çarptı. Uzun süredir unuttuğu bir duyguydu bu. Bir an bayılacak gibi oldu, gözü karardı. Kafasını kaldırıp kapıyı açan kişiye baktı. Kapıyı açan karıncaydı. Elinde kristal süslü bir bardak, içinde viski. İki buz da cabası. Ağustos böceği buzları görünce kusacak gibi oldu, kendini zor tuttu. -Ne istiyorsun? Diye sordu karınca sert mizacıyla. - Ben… Ben sadece. Ağustos böceği hala titriyordu, çenesi birbirine vuruyor konuşmasını güçleştiriyordu. -Ben sadece bir kap yemek ve ayaklarımı ısıtabileceğim bir yer istiyorum. Dedi utanarak. -Benim senin gibilere verecek ne yemeğim var ne de açacak kapım var. Dedi karınca. Kızgın gibiydi. -Ama çok kötü durumdayım. Diye cevap verdi ağustos böceği. -Senin gibi dilencileri çok gördüm ben, hiçbir şey yapmadan başkalarının sırtından geçinmeyi çok iyi bilirsiniz. Dedi Arkadan bir ses karıncayı çağırdı, -Hayatım kimmiş gelen? -Hiç kimse, dilencinin teki. Dedi ve kapıyı ağustos böceğinin suratına çarptı adeta. Ağustos böceği tüm ağrılarını unutmuştu bu sözün ardından. Çok üzülmüştü. Kendisinin bir dilenci gibi görülmesi. Gözleri doldu. Damla damla yaşlar süzüldü gözlerinden. Arkasını döndü ve ilerlemeye başladı. İlerde bir ağaç vardı. Altına yattı. Artık kollarını da hissedemiyordu. Yattığı yerden karıncanın evine baktı. Yine gözleri doldu. Birden bir sıcaklık geldi. Önce ayaklarından, sonra yukarı çıkmaya başladı sıcaklık. Bir rahatlama kapladı içini ağustos böceğinin. Huzur doldu yüreğine. Uykusu geldi aniden. Belki de o evde hayal etti kendini, bir sıcak çorba içerken. Ve gözlerini yumdu bir daha hiç açmayacasına. ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Biberler Acı mı? "Malumunuz ramazan, bayram derken bayağı bir alışveriş çılgınlığına kaptırıyoruz kendimizi Hatta abartılmış bir komplo teorisinde, bizim bayramlarımızında kapitalist ülkeler tarafından, sırf bizler para harcayalım diye çıkartıldığını bile okudum. İnsan okurken “yok artık” diyor yani. Benim konumda bu kadar uçuk değil, merak etmeyin. Neyse fazla dağıtmayalım. Geçen haftasonu, tüm illerimizde bulunan haftanın belirli günleri kurulan pazarlardan birisine gittim. Pazar ortamı gerçekten çok farklı. Tüm o bağırışlar, hengame, ezilme korkusu, “yok abi o alttakiler çürümüş üstten koyalım” duygusu gerçekten farklı. Oldum olası yapılan o reklam bağırışlarını hiç anlayamamışımdır. Belediyeden bir duyuru olur anlayamam, mahalleden seyyar satıcı geçer ne sattığını anlayamam, vb. Başkalarına sorarım “ne satıyormuş?” diye hemen yanıt alırım. İşte o an o kişinin süper güçleri olduğunu bile düşünmüşlüğüm vardır. Özellikle “simidaleeyh” kelimesinin taze simit anlamına geldiği daha yeni öğrendim. Pazarda da tüm bu sesler karıştıp, birbirine girdiği için anlayabilme ihtimalim sıfıra düşer. Biraz da pazar yerindeki psikolojik savaştan bahsetmek istiyorum. “Pazarda ne psikolojik savaşı yahu.” demeyin, hemen anlatıyorum. Domates almak için duruyorum. Yanımda yaşlıca bir hanım var. “1 kilo biber alıcam.” diyor. İşte tam bu noktada bahsettiğim psikolojik savaş başlar. Öyle ki bunun gibi bir savaşı ne eski yunan mitolojisinde, ne de Stephan King'in romanlarında bile göremezseniz. Bazı insanlar acıyı sever bazıları ise sevmez. İşte biber satan manav burada ikileme düşer. Karşısındakini bir süzer, acı mı yoksa tatlı mı sevdiğini kestirmeye çalışır. Doğru bir tercih yapmalıdır, yoksa müşteriyi kaçırabilir. Fakat bu savaştan galip çıkmanın yolları vardır elbet. Manavlar genellikle, “abla içinden çıkabilir acı.” veya “abi arada vardır acı.” diye ortada, ne acı ne tatlı, her ikisini de söyler ki tatlı biber seven de alsın, acı biber seven de. Birkaç deneyimden sonra sevdiğim bu kurnazlığın ardından canice bir plan yapıp bir başka gün daldım pazara. Girişte gözüme kestirdiğim bir manava yaklaşıp, “Abi iki kilo sivri biber tartar mısın?” dedim. Hemen arkasından ekledim, “Abi acı sevmiyorum da acı çıkmaz değil mi?” dedim. Manav hiç sektirmeden “çıkmaz efendim.” dedi. Sonra adamla oynarmış gibi “Yahu abi aslında bunu misafirler için yapıcam onlar da acı seviyordu, unutmuşun. Neyse sağol abi.” diyerek oradan ayrıldım. Bir iki saat sonra tekrar aynı manavın önüne geldim. Başımda sadece kadife şapkam vardı değişik olarak. Neyse ki abi tanımadı. “Abi iki kilo sivri biber alıcam.” dedim. “ Yalnız yemekte acısız yapamam, acı var değil mi içerisinde.” dedim. “Çoğu acıdır abi.” dedi. İşte o an teorim kanıtlanmış oldu. Yüzüme bir şeyleri başarma ifadesiyle karışık saçma bir gülümseme yerleşti. Manavların bu oyununu su yüzüne çıkarttığım için manav abilerim, ablalarım kızmasınlar. Hatta ciddiye bile almasınlar, sadece latifedir yaptıklarım. Eğer o manav abimiz bu yazıyı okuyorsa sizlerin huzurunda, onu böyle oyunların içine çektiğim ve “çoğu acıdır abi.” dediğinde karşısında “hah ha haa” şeklinde aynen yeşilçamın kötü karakterleri tadında güldüğüm için özür diliyorum. Yanımdaki hanıma gelirsek “ Çıkar acı içinden abla.” diyerek durumu kurtardı, ablamızda mutlu mesut bir halde, biberleriyle beraber yola koyuldu. Not: Bir hafta içerisinde bir cinayete kurban gidersem, bilin ki manavlar odasının parmağı vardır." ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Güç "…“Peki şimdi ne olacak?” Diye sordu düşük rütbeli bir asker. Komutanın konuşmasına izin vermeden hızlıca lafa girdi Mosqueltes. -Ne mi olacak? Tabi ki onları öldüreceğiz, tıpkı bizim halkımızı öldürdükleri gibi. Artık tüm güç bizde ve bu gücü kullanıp onları hemen öldüreceğiz. Bunları duyan komutan sinirlenmişe benziyordu.”Hayır”dedi “hayır,onları öldürmeyeceğiz.” Kalabalık bir anda şok olmuş ve derin bir sessizlik başlamıştı birkaç saniyeliğine ve bu sessizliği bozan, öfkesinden kıpkırmızı olan Mosqueltes oldu. Kalabalık içerisinde homurtular yükseldi. Belli ki askerlerde bu durumdan pek hoşnut değillerdi. “Ama komutanım” derken sesi sinirden titriyordu ve zorlukla konuşuyordu. Karşısında çocukluğundan bu yana örnek aldığı adam duruyordu ve şimdi yine o adam düşmanları öldürmemekten bahsediyordu, “aman tanrım çıldırmış olmalı bu adam” diye düşündü Mosqueltes ve zar zorda olsa ağzından birkaç kelime döküldü yavaşça. -Komutanım onlar yıllarca bizim halkımıza zulmettiler ve şimdi sıra bizde güç bizde, doğada bile bu böyledir; güçsüzler her zaman yok olmaya mahkumdurlar. Komutan hiddetlenmeye başlamıştı fakat hiddetini dışa yansıtmayarak yavaşça konuşmaya başladı. -Deminden beri güç deyip duruyorsun peki ama nedir güç? Güç bizde diye söylenip duruyorsun ama daha gücün ne olduğunu bile bilmiyorsun. Artık hiddetini dışa vurmaya başlamıştı, hızını kesmeden devam etti konuşmasına; -Güç, elindeki gücü, tüm düşmanları hatta tüm evreni acılar içinde kıvranarak öldürecek kadar gücü uygulama şansın varken ve bunu yaparken ki tat ve haz ne kadar büyük olursa olsun, gücü uygulamaktan kendini alıkoyabilmektir. İşte güç budur, ben bunu becerebilecek olan insana güçlü derim ve ona saygı gösteririm. Kulakları çınlatan sesiyle kalabalığı düşüncelerinden alıp kopardı komutan. -Beni anladınız mı? -... Kalabalık halen şoktaydı -Beni anladınız mı? Askerlerden küçük fısıltılar halinde çıkan “Emredersiniz komutanın” lafını duyunca rahatladı komutan ve ekledi; -Esirlerin kılına zarar verilmeyecek. Komutan çekilirken dinlenmeye, ortalığı derin ve düşünceli bir sessizlik kapladı…" ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Kurtarılmam O anda tek hatırladığım şey 11.sınıf biyoloji öğretmenimizin 23 yıl önce öğrettiği bilgiydi. “Bulunduğunuz ortamda yüksek ses varsa kulak zarınızın zarar görmemesi için ağzınızı açın.” Bulunduğum durumda belki de en son endişe duymam gereken şeylerden birisiydi. Ve onca şeyden sonra bu haldeyken, 23 yıl önce öğrendiğim bilgiyi hatırlamam bana o an hiç de garip gelmemişti. Tek yapabildiğim ağzımı açmak oldu. Bir alman kurdu kulağımın tam dibinde havlıyordu. Burnu simsiyah, arkaya doğru siyahlık dağılarak açılıyor. Gövdesinde ise beyaz üstüne kırmızı bir "artı" var. Bense hareketsiz ve yüzü tozdan gözükmeyen bir adam olarak, beni kurtarmaya gelen köpeğin yaptığını suçlu bulup ondan korunma ihtiyacı hissetmiştim. Yaşadıklarımdan sonra bu köpek havlaması çok küçük kalıyordu ama insan her zaman, ne durumda olursa olsun; kendini koruma içgüdüsüne sahip. Başta kurtarıldığımı idrak edemedim, sadece başımın dibinde yüksek bir ses vardı. Yüksek, kaçamadığım bir ses. Köpeğin havlama şeklini periyodik olması rahatsızlık derecesini arttırmıştı. Vücudum kilitlenmiş ve sersemlemişti. Beynin sanki durmuştu. Çünkü bu haldeyken hiçbir yere kıpırdayamaz, hiçbir şey yapamazdım. Beynim o anda endişe duymam gerektiğini söyledi ve ağzını aç dedi. Çaresiz bir adamdan çaresizce bir hareket. Sonrasında insanların sesleri. Müthiş bir sevinç kapladı içimi. Ardından rahatlama. Sıcaklık indi vücuduma. Dakika geçmeden makine sesleri, yine periyodik ama biraz uzaktan. İçim huzur doluyor. Galiba ölüyorum. Çok geçmeden ışık. Bu ışığın ilahî mi yoksa insanî mi olduğunu kestirememe. Sonrası bilinmezlik, koskoca bir hiç. Uyandığımda ise kafa karışıklığı ve ölmemiş olmanın sevinci. ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------- 3’ü 27 Geçiyordu Saat Çoktan geçmişti Güneş göremediğimiz tarafa, 3’ü 27 geçiyordu saat. Rüyalarımızın içinde düş görürdük o vakit, Bir sıra dışı sesle kalktık, Üstünde yıldız yanında kartal, Yaklaştı bize bir mekanik arkası al, Muazzam bir merak, 3’ü 27 geçiyordu saat, İnce bir fısıltıyla indi tüm şehrin üzerine karanlık. Alevsiz bir ateşle yanıyorduk, Belki de Belki de budur bizim için gerekli olan, Kendi başımıza yürümek için. 3’ü 27 geçiyordu saat. Baş ucumda billur suyum, Dondu yüreğim, yandı tenim. Haykırış ve kahredicisine bir sıkboğaz acı. Gökten indi bize ölüm, İnkarda değildi kimse, demedi ben ölmem. 3’ü 27 geçiyordu. Yandı benliğim, kavruldu ciğerim. Sirenler çaldı kesik kesik, Duyamadık. Karanlıktaki ince fısıltıyı delip geçti 105 milimetrikler. Soğuk bir mahşer. Düşürüldü bir kel kartal, Vuran Erzurumlu onbaşı Baran. Bilemezdi ki o vakit, çıkacaktı adı. Doğmuştu bir köyde bilinmez adı, 3’ü 27 geçiyordu saat. Dakikada 8.628 mermi aydınlatır ortalığı. Komşu Ramiz, Emekli memur Her yan Şark, cenup, garp ve şimal Revan ve kan Ağlıyor koca Ramiz, Ama gözyaşı değil gözlerinden akan. İstiyor delikanlı kanlar kana kan. Fakat sarıyor bir hüzünlü ve olabildiğine öfkeli bir umutsuzluk yüreği, Keşke çekiyor içinden düşünenler son anda, Fakat nafiledir çekilenler. 3’ü 27 geçiyordu saat, Belki de konuşsaydı ve bağırsaydı ezilenler, Gelmezdi bunlar başlarına, Tam da bu yüzden gelmişti başlarına bu bela Hem mecazî hem hakikî. Kum fırtınası gibi üzerlerimize gelen bulut Ne elemdir ki, Muhitte kesiliyor sesleri canlıların Yerine hâlâ duyabilenler için dolduruyor ortalığı siren, Geliyor toz bulutu sanki karabasan, çöker örter yaraları. Kapanan tek değildir mahlede gözlerde geçer kendinden. 3’ü 27 geçiyor saat Bir mekanik dolanıyor Azrail gibi havada, Son görüntü ve son duyuş bitiyor artık, Ne gözlerde fer ne verilecek nefes kalıyor. Yerde aciz yatan köylü kaparken gözlerini hâlâ bilmez neden öldüğünü. ----------------------------------------------------------------------------------------------------------------- *Çok uzun diyenler baştan ilk 3 cümleyi okusunlar sadece, geri kalanını mecburen okumak zorunda kalacaklar. **Eleştirilere açıktır. ***"Güç" yazısını daha önce dh de paylaşmıştım yeri gelmişken buraya da koyayım dedim. **** Bu yazılarım ve daha fazlası için bloğuma beklerim. Blog adresime girenler yorum bırakırlarsa bu alanda ki gelişimime katkı da bulunabilirler. http://silverinmekani.wordpress.com

Sıcak Fırsatlarda Tıklananlar

Editörün Seçtiği Fırsatlar

45x90 Cm XXL Gaming Oyuncu Mousepad Masa Matı Laptop Altlığı Sümen Su Geçirmez Kaymaz Taban : Amazon.com.tr: Ofis ve Kırtasiye https://www.amazon.com.tr/dp/B0CN4PPTKR 12 sa. önce paylaşıldı

Watertight II Erkek Yağmurluk : Amazon.com.tr: Moda https://www.amazon.com.tr/dp/B00DQYWGCC 10 sa. önce paylaşıldı

Viko Multi-Let 5li Anahtar-Topraklı Ç.K Klemens : Amazon.com.tr: Yapı Market https://www.amazon.com.tr/dp/B07DKFXDG1 12 sa. önce paylaşıldı

Daha Fazla

Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az

2 Misafir - 2 Masaüstü

5 sn

44
Cevap

0
Favori

1.462
Tıklama

Daha Fazla
İstatistik

Konu İstatistikleri Yükleniyor

Konuya Özel

0 oy

Öne Çıkar

Cevapla

Sayfa:

önceki 1 2 3

Giriş

Mesaj

MaNgOsEr

Binbaşı

1623 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

Entropi Canavarı

Yarbay

6333 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

Entropi Canavarı

Yarbay

6333 Mesaj

Tüm Başarılarını Gör

Sayfa:

önceki 1 2 3

Ip işlemleri

Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara

KAPAT X

%40
Kazan

%2,8
Kazan

%5
Kazan

%6,8
Kazan

%1,6
Kazan

%3,2
Kazan

%5,5
Kazan

%1,2
Kazan

%5
Kazan

%3,2
Kazan

%6,4
Kazan

%2
Kazan

Alışveriş Yaptıkça Para Kazan Harekete Geç »