Şimdi Ara

Nuh'un gemisi Cudi Dağı'nda durmuştur. (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
530
Cevap
4
Favori
175.377
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • adamlar Nuh soyundan geldiklerini ve binlerce yıl bu coğrafyada yaşadıklarını iddia ediyorlar ,yani büyük ermenistan ve başkent VAN , yani kendilerine köken arıyorlar , ermeni bayrağındaki dağ da ağrı dağını ifade ediyor
  • zıkkımın kökenini alır onlar...
  • yahu ne derlerse desinler...
    hem nerden onlara delil oluyormuş.
    ermeniler aslen trak dili konuşan bir balkan halkıdır ve m.ö. 6. yada 4 yy da doğuya gelikleri
    bugün artık ortaya çıkarıldı...

    islamcılar nuh un gemisinin cudi de olduğunda ısrar ediyorlar sürekli olarak.
    daha güçlü olan ağrı dağı tezine karşı bir öfke görüyorum artık.

    bu nuh un gemisi olayı yalnızca bir efsane...
    en eski iddia taa sümerlere ait... sonra başka halklardada görülüyor... m.ö. 3.500 lerden beri bilinen bir hikaye bu...
    değil islamdan ... yahudilikten bile öncesine ait putperest sümer ve babillilerde dahi tarihi kayıtları var bu efsanenin...
    ve sonraki her yeni doğan dinde o dine uygun şekilde uydurulmuş işte....

    gerçekte belliki bir zamanlar bir yerde yaşanmış bambaşka bir olayın çarpıtılması ile ortaya çıkmış....
    kimbilir meselenin aslı ne kadar farklı bir olaydı..




  • quote:

    Orjinalden alıntı: seso81

    ben bu olayın ermenilerle bağlantısını anlamadım ağrı da olunca neden ermenilere faydası olsun ki?


    Ermeniler, Ağrı Dağı'nı "Dünyanın anası" olarak kutsallaştırıyorlar da ondan.
    (Encyklopedia of jusis, Ararat maddesi s.74)
    Onların bu gayretleri Anadolu'nun ermeni toprağı olduğunu
    Nuh peygambere kadar götürerek kanıtlama hevsine dayanır.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: barsgan
    islamcılar nuh un gemisinin cudi de olduğunda ısrar ediyorlar sürekli olarak.
    daha güçlü olan ağrı dağı tezine karşı bir öfke görüyorum artık.
    ...........


    Siz Ermenici misiniz? de Ağrı'cısınız; Cudi'ciler islamcı olduğuna göre???
    Ağrı'nın bu söylence ile bir alakası yok ki!
    Ağrı'ya "ARARAT" denmesine 14 ncü yüzyıldan önce rastlanmıyor bile!!!
    Ağrı'nın Ararat olduğunu ilk kez Kafkas hristiyanları(Muhtemelen Ermeni Rahipleri olmalı)
    Masis-;Masik Dağı'na Nuh gemisinin durduğunu,
    Masik'in de Ağrı olduğunu ileri sürmekle başlamışlardır.
    Oysa Tevratta tarif sözü edilen Ararat,
    Cezire'nin tamamen
    Güneydoğusu olarak tarif edilnmiştir.
    Burası da Tamıtamına Cud'ye denk düşüyor.
    Tevrat'ın Ermeni kaynaklarına kıyasen
    3000 yıllık tarihine dikkat edelim;
    Ve Anadolu üzerinde iyi emeller beslemeyen
    Ermeni-Amerikan politikalarına da!




  • nakkaofobi yok....

  •  Nuh'un gemisi Cudi Dağı'nda durmuştur.

    --------------------------------------------------------------------------------------------------
    [imagehttp://users.pandora.be/ufonet/GiZEMLi%20DOSYALAR/1949%20nuh.jpg][/simage]
    üstteki fotograf 10 haziran 1949'da Amerikan hava kuvvetleri tarafindan AGRI DAGI'nda çekilmistir...
    Bugüne kadar hiçbir din adami, hiçbir bilim insani, hatta CIA bile, “Evet Nuh’un Gemisi’ni bulduk” demedi. Oysa, yeryüzünün her yani kesfedilmisken ve artik savaslar bile uydulardan yönetiliyorken, bilim ve teknolojinin ulastigi bu düzeyle, Nuh’un Gemisi de çoktan bulunmus olmaliydi.

    Dünya üzerindeki birçok kültür, Nuh’un Gemisi’nin, kendi cografyalarinda yer alan bir dagin tepesine oturduguna inanir. Örnegin, bu kutsal dag Grekler için “Parnassus”, Babilliler için “Nimus”, Asurlular için “Nizar”, Hindular için “Himavat”, Inkalar için And Daglari’nin zirvesi, Aztekler ve Toltekler için “Colhuacan”, Hiristiyanlar için “Ararat” (Agri Dagi), Müslümanlar için “Cudi”dir. Nuh’un Gemisi söylencesine ve onun bulundugu yere iliskin, Tevrat ve Kuran’daki anlatimlar en yaygin inançlar olarak kabul edilmekle birlikte, Nuh’un Gemisi ve “Tufan” söylencelerinin, yalnizca Ortadogu kökenli olduklarini öne sürmek dogru degildir. Tufan, yani insanlarin “günahlarindan ötürü Tanri tarafindan cezalandirildiklari” ve bir zamanlar yeryüzünün bir bölgesini ya da tümünü sularin basip tüm yasamin sona erdigine, sonra yeniden baslatildigina iliskin inanç, gelmis geçmis tüm uygarliklarin söylencelerinde yer alan bir inanistir. Iskandinavlar’dan Mayalar’a, Çinliler’den Hopi kizilderililerine, Sümerler’den Alaska’da yasayan Tlingit’lere dek, degisik adlarla anilmakla birlikte, tüm insan topluluklarinin bir “Nuh”u, “hayvan çiftleri”, bir “Gemi”si ve tabii ki bir “dag”i vardir. Bu “seçilmisler”in yolculugunun süresi ise 6 gün 6 gece ile 60 gün 60 gece ya da 52 yil arasinda degismektedir.

    Hiristiyanlar, Gemi’nin “Ararat” (Agri) Dagi’nda, Müslümanlar ise Sirnak ve Silopi kentleri arasinda yer alan 2114 metre yüksekligindeki Cudi Dagi’nda olduguna inaniyor. Çünkü Tevrat’ta ve Kuran’da böyle yaziyor. Ne var ki, “Ararat” sözcügünün “Urartu” sözcügünden bozma oldugunu öne sürenlerden ötürü Cudi olasiligi biraz daha yüksek gibi görünüyor. Çünkü, Cudi Dagi’nin bulundugu bölge Urartular’in bölgesi. Ayrica, 40 gün 40 gece süren yolculugun sonunda Nuh’un karaya gönderdigi kusun, agzinda bir zeytin daliyla geri dönmesi de bu görüsü oldukça destekliyor. Çünkü Agri Dagi’nda hiç zeytin agaci yok. Oysa Cudi Dagi’nin güney kesimleri zeytinliklerle dolu.

    Çaglar boyunca dinsel inançlar ile çatisan bilimsel anlayis da bugün artik yeryüzünde büyük bir tufanin meydana geldigini kabul ediyor. Bilim aslinda mitolojik bir kavram olarak kabul ettigi Nuh’un Gemisi ile degil de, daha çok Tufan ile, yani binlerce yil önce yasanmis büyük bir taskin felaketi ve nedenleri ile ilgileniyor. Tufanin, yani tüm zamanlarin en büyük su baskininin nerede oldugu açik biçimde belirlenirse, bu, yeryüzünün jeolojik, arkeolojik hatta antropolojik tarihi açisindan önemli yeni bilgilere ulasilmasi anlamina gelecek.

    En son öne sürülen yaklasimlara göre, günümüzden yaklasik 10 bin yil önce, buzul çaginin sonlarinda, buzullarin erimesiyle deniz düzeyi yükselmeye ve Akdeniz’in sulari, o sirada bir göl olan Karadeniz’e akmaya basladi. Bir düsleyin: Bogazlar askida, bugünkü Istanbul Bogazi, örnegin 100 metre yükseklikte. Akdeniz’in sulari Marmara ve Istanbul Bogazi üzerinden bir selale gibi ve akil almaz bir su kütlesi durumunda Karadeniz’e bosaliyor. ABD’li iki bilim adami Dr. William Ryan ve Dr. Walter Pitman’in ortaya attiklari bu “Karadeniz kurami”ni destekleyen, jeoloji Profesörü Naci Görür’e göre bu selale, bugün yeryüzünün en büyük selalesinden birkaç yüz kat daha büyük ve güçlüydü. Selale Karadeniz’de büyük bir buharlasmaya neden oluyordu. Ortaya çikan ses ise kilometrelerce uzakliktan isitilebiliyordu. O çaglarda Karadeniz kiyilarinda avcilik, balikçilik ve tarimla geçinen insan topluluklari yasiyordu. Bu insanlar, bu olayi ve gürültüyü yasadi. Karadeniz’in sulari çok hizli bir biçimde yükseldi ve bir günde kilometrelerce yol alarak kiyilardaki tüm yasami sona erdirdi. Felaketten kaçabilenler göç yollari üzerinden Mezopotamya’ya geldiler. Çünkü bu bölgenin kosullari, geldikleri bölgenin kosullarina çok benziyordu. Bu görülmemis ve unutulmaz olayi da yanlarinda getirdiler ve olay zamanla bir söylenceye dönüserek kavimden kavime aktarildi ve “Tufan” ve Nuh’un Gemisi” inanisi ortaya çikti.

    Peki bu durumda Alaska’da, Hindistan’da ya da Güney Amerika’da da bir Karadeniz ve bir Istanbul Bogazi var miydi? Galiba bunu arastirmak da o yörelerin bilim insanlarina düsüyor...

    Agri Dagi’na çikan ilk kisi olarak bilinen Hollandali gezgin Jan Struys, 1670 yilinda, dagin eteklerinde inzivaya çekilmis bir Hiristiyan kesise rastlamasaydi, Nuh’un Gemisi belki de hâlâ kutsal kitaplarin satirlari arasindaki yerini sürdürüyor olacakti. Kesis, gezgin Struys’a, Nuh’un Gemisi’ne girdigini söylemis hatta Gemi’nin parçalarindan kopardigini iddia ettigi bir ahsap parçasindan oyulmus küçük bir haç bile vermisti.

    Resmî kayitlara göreyse, Nuh’un Gemisi’ni aramak üzere 20 Agustos 1829’da Agri Dagi’nin zirvesine ulasan ilk kisi Alman bilim adami Frederic Parrot oldu. Parrot, Padisah 2. Mahmud ile görüserek, Nuh’un Gemisi’nin Agri Dagi’nda bulundugunu öne sürdü. Padisah biraz da saskinlikla gerekli izni verdi ve Parrot, biri Rus alti Alman arkadasi ile zirveye tirmandi. Dönüste, Gemi’yi bulamadigini ama izlerine rastladigini açiklamasi Avrupa’da ve Hiristiyan âleminde büyük heyecan yaratti.

    Daha sonra, 1835’te, 1845’te ve 1846’da Rus dagcilar tirmandi Agri’ya. 10 Agustos 1883 tarihli Chicago Tribune gazetesinde, bir Istanbul gazetesine dayanilarak, Nuh’un Gemisi’nin bulunduguna iliskin bir haber yayimlanmasi yine ortaligi karistirdi. Amerika’da birbirine ardina Nuh’un Gemisi kulüpleri kurulmaya ve Amerika’dan Agri’ya sik sik ekipler gelmeye basladi.

    1890’da zirveye ulasan ve yine bir Rus olan Milo Koseviç ise Agri’ya tirmanin ilk kadin olma unvanini elde etti.


    1916’da Vladimir Roskovski adli bir Rus pilot, Agri üzerinden geçerken bir gemi kalintisi gördügünü iddia edince gözler bir kez daha Agri’ya çevrildi.

    O yillarda Agri’ya tirmananlar, gelecekte ne tür sorunlara ve tartismalara yol açacaklarini kuskusuz ki bilmiyorlardi. Aslinda, 1921’de Sovyetler Birligi, Dag’in kuzey yamaçlarindaki haklarini Türkiye Cumhuriyeti’ne devretmese, 1932’de Türk-Iran sinir düzeltme islemiyle Küçük Agri Türkiye sinirlarina alinmasaydi, gelecekteki sorunlar yalnizca bir ülkeyi degil, üç ülkenin yöneticilerini, basinini ve kamuoyunu, diplomatik, siyasal ve dinsel açilardan oldukça mesgul edecekti.

    Milo Koseviç, Büyük Agri’nin zirvesine tirmanan ilk kadindi ama zirveye ulasan tek devlet baskani olma unvani ise Türkiye Cumhuriyeti’nin besinci cumhurbaskani Cevdet Sunay’a aitti. Sunay, kurbay binbasi oldugu 1937 yilinda bir ekiple zirveye çikmisti.

    Adi pek duyulmamis, ansiklopedilerde ya da biyografi sözlüklerinde yer almayan bir kisi daha vardir ki, Nuh’un Gemisi arastirmacilari (onlara “gemici”, “gemi avcisi” ya da Ingilizce’deki “ark” sözcügünden ötürü “arkolojist” deniliyor), gerçekten de ona çok sey borçludurlar. 11 Eylül 1959’da, Harita Umum Müdürlügü’nde görevli harita mühendisi Yüzbasi Ilhan Durupinar, Büyük Agri’nin havadan çekilmis fotograflari üzerinde incelemeler yaparken Nuh’un Gemisi’ne çok benzeyen bir olusum kesfetmisti. 135 metre uzunlugunda, 50 metre genisliginde ve 6 metre derinligindeki olusum, Tevrat’ta sözü edilen Nuh’un Gemisi’ne iliskin ölçülerle büyük bir uyum gösteriyordu. Fotograflarin ayni yil içerisinde Hayat Dergisinde yayimlanmasi dünya çapinda, günümüze dek sürecek olan bir tartismayi baslatti. (O yillarda Hayat’ta çalisan ünlü fotograf sanatçisi Ara Güler, yillar sonra, 1980’lerde astronot James Irwin ayni olusumu ikinci kez kesfettiginde, “Amerikalilar’a da ne oluyor? Eger bu, Nuh’un Gemisi ise onu ilk kez biz Türkler bulduk” diyecekti.)


    Ankara’daki ABD Büyükelçiligi araciligiyla Türk Hükümeti’ne basvurarak, “Nuh Gemisi’ni iliskin kalintilar”i satin almak istediklerini resmen bildirmislerdi.

    “Gemi avcilari” ile kesif gezilerinin sayisi 1960’larda artmaya devam etti. Özellikle Amerikan kökenli çok sayida arastirma grubu, Türk hükümeti’nden Agri’ya çikmak için izin istiyordu. Çikma iznini alanlar ise genellikle eli bos dönüyordu. Bu arastirmacilardan biri olan Erly Cummings, denildigine göre, konuyla ilgili, dünyadaki en iyi bireysel arsive sahipti. Cummings, yüzbasi Durupinar’in kesfettigi olusuma ancak 1974’te ulasabilmisti. Ayni yil tüm “gemi avcilari”ni kötü bir sürpriz bekliyordu. Çünkü Türk yetkililer artik Agri Dagi’nin bulundugu yeri, ulusal güvenlik nedeniyle “yasak bölge” ilan etmisti. O yildan sonra gemi meraklilari, bir süreligine Agri Dagi’nin uydudan çekilmis fotograflarinin analiziyle yetinmek zorunda kaldilar. 1984’te bölge turizme açilinca on yil boyunca oldukça “birikim” olusturan “gemi avcilari” birbiri ardina Türkiye’ye gelmeye basladilar. Bunlarin içinde en ilginç kisi kuskusuz ki Ay’a ayak basan astronotlardan biri olan James Irwin idi. Astronot Irwin, daha önceleri de, Ay’dayken “gizemli ilâhî sesler duydugunu” söylemesiyle kamuoyunda büyük bir ilgi odagi olmustu. Simdi de , birbiri ardina yaptigi basin toplantilarinda Gemi’yi kesinlikle bulmaya kararli oldugunu söylüyordu. Fakat asil gürültüyü, bir diger ABD’li “avci” Marvin Steffins koparmisti. Steffins, Gemi’ye ait oldugunu iddia ettigi parçalari, gizlice yurtdisina çikarinca, bu kez dönemin Kültür ve Turizm Bakani Mükerrem Tasçioglu bir açiklama yapmak zorunda kalmisti. Kaçirilan parçalarin Agri’nin tasindan topragindan ibaret oldugunu söyleyen Tasçioglu, 30 Agustos 1984’te söyle konusmustu: “Irwin Ay’a inerken üsütmüs olabilir!.. Steffins ile öteki arastirmacilar ise para amaciyla senaryo yazmislar...”

    1986’da bu kez baska bir Amerikali, David Fasold daha etkileyici bir iddia ortaya atti: “Herkes yaniliyor! Gemi, Agri’da oldugu söylenen yerde degil, daha asagida, Üzengili köyü yakinlarinda...” Fasold, iddiasini, yine dev bir gemiye benzetilen olusum ile de destekliyordu.

    Astronotlar, CIA ajanlari, “arkolojistler” (gemiciler), batik gemi çikarmada uzman olanlar, herkes yüzyili asan bir süredir Nuh’un Gemisi’nin pesinde. Peki ne olacak gemi bulundugu zaman? Bunun, Akdeniz’de 500 yil önce korsanlar tarafindan batirilan herhangi bir geminin bulunmasi gibi bir bulunma olmayacagi açik.

    Örnegin David Fasold, Üzengili (eski adiyla Mesar) köyü yakinlarinda Nuh’un Gemisi’ne ait oldugunu iddia ettigi olusumu kesfettiginde, bakin neler olmustu: Nuh’un Gemisi’nin varligina iliskin hiçbir somut kanit olmamasina karsin Agri Valiligi olusumun bulundugu yere turistik bir kafeterya yaptirmaya baslamisti. Üzengili köyü, Nuh’un Gemisi sayesinde hemen bir yola kavusmustu. Bir de küçük çapli bir arazi anlasmazligi yasanmisti: Iki Üzengili, “gemi”nin kendi arazileri içinde oldugunu iddia ederek yetkililere ayri ayri basvurmuslardi. Ayni aileden olan bu kisiler “onun degil, benim!” biçiminde birbirlerine de düsmüslerdi. Sonunda devlet olaya el koymus ve üzerinde hiçbir bitki örtüsünün bulunmadigi kayalik arazinin, “Yapilan tahkikat sonucunda bu arazinin, vergi kayitlari kapsaminda bir yer olmadigi anlasildi ve maliye adina tesciline karar verildi...” denilerek Hazine’ye ait oldugunu saptanmisti.

    1987’de ise Agri’ya tirmanmak, Türk yetkililerce tekrar yasaklandi. Yasagin kaldirilacagina iliskin söylentiler olmakla birlikte, en azindan Bütün Dünya’nin bu sayisinin yayina hazirlandigi siralarda yasak hâlâ kalkmamisti.

    Yüzbasi Durupinar’in Hayat dergisine verdigi ve yayimlanmasini sagladigi fotograflar, yalnizca Hiristiyanlar’in, Müslümanlar’in ve “gemiciler”in degil, bir baska kesimin daha ilgisini çekecekti: Gizli servislerin. Dünya üzerinde olup biten herseyden haberi olan CIA’in, Nuh’un Gemisi gibi bir olaya kayitsiz kalmasi beklenemezdi. Ancak uzun yillar sonra, CIA’in, “Agri Dagi Anomalisi” baslikli bir dosya açtigi, 1959’dan beri Agri Dagi’ndaki bu olusum ile ilgilendigi ve havadan, uzaydan, uydularla, U2 casus uçaklariyla türlü açilardan çekilmis binlerce fotograflik bir arsivi oldugu ortaya çikacakti.

    CIA’in “sir”ri 1995’te açiklandi. Önce “Gemi’yi bulduk”, sonra da 1997’de, “Agri’da gemi yok!” dediler. Belki de türlü nedenlerle, “belirsizligin” sürmesi gerekiyordu! Tüm bunlar Yüzbasi Durupinar’in kesfettigi olusuma iliskin fotograflardan kaynaklanmisti. Ancak daha 1986’da, “Jeomorfoloji Dergisi”nde Yilmaz Güner imzasiyla yayimlanan bir makaleyle; bir gemiye çok benzetilen sözkonusu kabartinin, jeolojide “yer akmasi” (“earthflow”) adiyla anilan ve buzullarin kaymasiyla ortaya çikmis, son derece dogal bir olusum oldugu öne sürülmüstü. Bir anlamda “son nokta” islevi tasiyan bu yaklasimin Nuh’un Gemisi’ne iliskin simdiye dek yapilmis en ayrintili ve bilimsel çalisma oldugu kabul edildi.

    Nuh’un Gemisi’ne iliskin en taze haber ise 1999 Kasimi’nda Amerikan gazetelerinde yayimlandi. Merkezi ABD’de bulunan “Nuh’un Gemisi Dernegi”nin duyurusu söyleydi: “Türkiye’de Agri Dagi’nin çevresinde düzinelerce arastirma yapildi ama kesif kanitlanamadi. 31 Aralik 2000’e dek Nuh’un Gemisi’ni kesfedene 1 milyon dolar ödül verecegiz.”

    Kesin olan bir sey daha var ki, o da, bu Nuh’un Gemisi “isi”nden birilerinin oldukça zengin oldugu. ABD’de birçok dernek ve kulüp bulunuyor. Ülkede siradan bir Nuh’un Gemisi konferansina, yalnizca girmek için, en düsük tarifeden 10-15 dolar ödemek gerekiyor. Konusmacilar, her konferansin sonunda genellikle, “Mutlaka Agri’ya gitmeli, tirmanmali ve Gemi’yi bulup, kutsal kitabimizda yazilani dogrulamaliyiz” demekte ve dindar insanlar da bu ugurda para bagisinda bulunmaktan kaçinmamaktadir. “Gemi avcilari” her seferinde Türkiye’ye geliyorlar, fotograf ve filmler çekiyorlar, sonra dönüp bunlari parali konferanslarda gösterip, “Bu kez bulamadik ama gelecek yil mutlaka...” diyorlardi. Gemi de, dogaldir ki bir türlü bulunamiyordu.

    Agri’ya çikisin yasaklandigi 1987’den buyana, bu “sektör”de etkinlik gösterenlerin, geçimlerini nasil sagladiklarini insan gerçekten merak ediyor! Nuh’un Gemisi’ne iliskin anlatimlarin temeli büyük dinlerin kutsal kitaplarina dayaniyor. Gemi bulundugu zaman, dinler arasindaki çatismalar sona mi erecek? Yeryüzünde belki de ilk kez, büyük dinlerin izleyicileri ortak bir hac yeri mi belirlemis olacaklar?

    Tüm kesimlerin görüs ve inanislarindan söyle bir ortak payda çikartmak olasi: Ortada öyle ya da böyle kötü bir olay var: Bir dinin izleyicisi olanlar, “insanlarin çok günah isledikleri” gerekçesiyle Tanri tarafindan cezalandirildiklarini; bilim ise o yörede büyük bir sel felaketi yasandigini, ve binlerce insanin öldügünü savunuyor.

    Ezoterik felsefenin izleyicisi olan daha baska bir kesim daha var ki; buna göre de, bir tufandan kurtulan tüm insanlarin ve tüm canli türlerinin, her birinden birer çift olsa bile, bir gemiye sigmalari düsünülemeyecegine göre, buradaki geminin bir önemli bir sembolden ibaret oldugu savunuluyor.

    Eger gerçekten yazildigi gibi bir Tufan yasanmissa ve “seçilmisler”, yani bizim atalarimiz bir gemi araciligiyla kurtulmus ve yeni bir yasama baslamislarsa, üstelik Nuh da ogullarina Tufan’dan sonra, “Bu gemiyi yok etmeyelim, insanoglu görsün de ibret alsin” demisse ve bugün dünyada yaklasik 4 milyar insan da buna inaniyorsa bu “gemi”, Agri’da ya da Alaska’da, bu dünyanin bir yerlerinde olmalidir. Üstelik, “Gemi”ye ulastigini iddia eden çok sayida “gemici”, tahta, beton ya da zift gibi çesitli “kanitlar”a sahip olduklarini öne sürüyorlar. Bugüne kadar hiçbir din adami, hiçbir bilim insani, hatta CIA bile, “Evet Nuh’un Gemisi’ni bulduk” demedi. Oysa, yeryüzünün her yani kesfedilmisken ve artik savaslar bile uydulardan yönetiliyorken, bilim ve teknolojinin ulastigi bu düzeyle, Nuh’un Gemisi de çoktan bulunmus olmaliydi.

    Kimbilir belki de o, gerçekten içinde bir mesaj barindiran bir simge gemidir. Belki de önemli olan Nuh’un Gemisi’nin bulunmasi degil, Nuh’un gemilerine gereksinim olmamasidir...
    ---------------------------------------------------------------------------------------------------



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi sorunvar -- 16 Mayıs 2005, 23:01:18 >




  •  Nuh'un gemisi Cudi Dağı'nda durmuştur.
  • Çok güzel bir yazı @sorunvar

    Ben yazınızın sonuç kısmındaki Geminin varlığının belirsizliği açısından
    Topiğin adını "Nuhun Gemisi Cudi Dağı'nda durmuştur" şeklinde
    verdim ve tarihsel bir sohbet açmak istedim.
    Geminin Bulunmasını beklemek önemsiz;
    Tarihsel tesbitler önemlidir.
  • cudi dağı bence daha ne sırlara gebe onlardan bahsetmek gerek....
  • quote:

    Orjinalden alıntı: nakka

    cudi dağı bence daha ne sırlara gebe onlardan bahsetmek gerek....


    Cudi'de

    Taşkömürü,
    Linyit,
    Oluşumunu tamamlamamış Elmas,
    Randımansız birkaç altın ocağı var.

  • nuh un gemisi ile ilk efsanevi kayıtlar dünyada yazıyı ilk kez kullanan sümerlere aittir..

    bu da efsanenin en az 5.500 yıl öncesinden beri anlatılmakta olduğunu gösteriyor...
    işin ilginç yanı büyük coğrafi keşiflerin yapıldığı dönemden önce bile dünyada 6 kıtada
    birbiriyle ilişkisiz toplumlarda bu efsanenin çeşitli versiyonları anlatılmaktadır..

    arkeolojiden biraz anlayan herkes bilirki bir şey ne kadar yaygın ise o kadar eskidir...
    (örneğin parmaklara ip geçirerek şekiller oluşturma oyunu da tüm kıtalarda var)

    demekki efsanenin konusu çok eski bir zamanda ortaya çıktı..
    sonrada kavimden kavime anlatıla-anlatıla yayıldı...

    ama ne zaman...?
    (bundan sonrası bildiğim bazı şeylere dayanarak benim tahminim)

    dünyada bilinen son su yükselmesi m.ö. 11.000 yılı civarında oldu...
    20.000 yıl öncesinde buzul çağının gerilemeye başlaması ile kuzey avrasya ve kuzeyamerikada buzlar yavaş yavaş gerilerken
    sular yavaş yavaş yükseldi. ama kuzey amerikada kuzeydeki buz kitlesi ile orta kısımlardaki yüksek bölgeler arasında
    bir iç deniz oluştu. sonra m.ö. 11.000 de kuzeydoğu amerikada buz kitlesinin çözülmesi ile bütün bu dev tatlısu kütlesi atlantiğe boşaldı. bu olay artık kesin olarak kanıtlandı zaten. bu yüzden okyanus akıntılarnın bozulduğu ve dünyada yeni bir soğuma
    dönemi başladığı bununda yüzlerce yıl sürdüğü sonra düzeldiği anlaşıldı...

    ama dünyanın diğer kısımları üzerindeki etkisi ne kadar oldu pek bilinmiyor...
    ilk anda bu yeni gelen suyun etkisi ile bir çok yerde karaları sular basmış olmalı..
    belki kurtulmak isteyen birileride bir gemi yapmıştır...

    acaba olabilirmi... olay çok eski yazının keşfinden binlerce yıl önceye ait.... bir efsane ne kadar yaygınsa o kadar eskidir... bu mantığa uyuyor... ama acaba öylemi...
    olay çok eski ve o devirde o kadar büyük bir gemi yapacak bilgiye sahip insanlar varmıydı acaba...

    ama büyük su baskını ile ilgili olan ve bilinen olay bu var... başka bir tarihte başka bir yerde
    tufan yada deniz kabarması olduğuna dair ciddi bir kanıt henüz yok..

    belki bir başka tarihte m.ö. 11.000 ile m.ö. 3.500 arasında bir yerlerde deniz kabarması olmuş ve
    efsane bu olaydan türemiştir...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi barsgan -- 17 Mayıs 2005, 1:46:03 >




  • Arkadaşım senin dediğinde olabilir ama ,mezopotamya bölgesinde yapılan kazılarda yerden çıkarılan toprak ve çamur yapılarına göre günümüzden en yenisi 3000 yıl önce başlamış ve daha evveline kadar pek çok kez sel baskını olmuştur

    hatta bu sel baskınlarının biri diğerlerine göre daha belirgin ve şiddetli ve de çok uzun yıllar sürdüğü anlaşılmıştır , bu tabakanın tam tarihini hatırlamıyorum ama bunun Nuh tufanı olabileceği söylenmiştir ve mezopotamya bölgesinde 110 x160 km2 içerisinde veyahutta dahada büyük olabilir bu sel baskını olmuştur

    insanoğlunun doğuşu ortadoğu bölgesiyse ve Tufan burada olmuşsa ve bu bir peygamberin başına gelmişse ve yahudilik hristyanlık ve müslümanlığın kutsal kitaplarında bu hadiseden bahsedilmişse mutlaka ki diğer kavimlere gönderilen peygamberlerin kitaplarında da bu konudan bahsedilmiş ve o kavimler uyarılmıştır

    ama zamanla bu Din olayından çıkmış ağızdan ağıza dolaşan bir rivayet olmuştur ,aynen Kızılderili efsaneleri veyahutta hint kitabeleri gibi

    ama konumuzdan sapmayalım , acaba şimdiki Cudi dağında mı yoksa Ağrı dağında mı ???




  • Bizi Mezopotamya'daki Tufan ilgilendiriyor.
    Çünkü Nuh ve söylencesi buradadır.
    Antik NİNOVA Kütüphanesinde bulunan bir yazıtta kral ASSURBANİPAL:
    "Tufandan önceki bilmece gibi yazılmış kitabeleri anlıyorum"
    diyerek buradaki su baskınından bahseder.
    Demek ki Tufandan önce yazılmış taş kitabeler,
    Tufandan sonra bulunup okunabilmiştir.
    Biliyoruz ki yeryüzünde tek bir medeniyet olmamıştır.
    Her ne kadar Dünyayı Batı Uygarlığı sarmışsa da şu an
    Eskiden Dicle ve Fırat arasında derin bir uygarlık olduğu kesindir.
    Bunun en büyük kanıtı, bizim Nemrut'u da bulan Henry LAYARD'ın
    Asurlu SANHERİB'in Ninova'sında bulduğu 30.000 tabletlik
    GILGAMIŞ DESTANI idi. bunları çözen Gorge SMITH ise 1872 de
    çivi yazısını okuyarak bir BABİL TUFAN ÖYKÜSÜ'nü bulduğunu açıkladı.
    Mezopotamya'da kazılarla meşhur ingiliz arkeolog Sir Leonard WOOLLEY,
    1922 den 1934'e kadar bölgede derin sondajlar ve kazılar yaptı.
    Woolley, UR(Bugünkü Tel el-muhayyer) ve URUK(Bugünkü WARKA) da
    MÖ 6000 yılına kadar giden 3 ANA Bulgu keşfetmişlerdir:

    1 NCİ BULGU:

    WOOLLEY ve ekibinin çölün kumlarında derinliklere yaptıkları kazıda "kül, dağılmış kerpiç, seramik kırıntıları, moloz ve süprüntüden ibaret bir medeniyet tabakası" bulundu. Mezopotamya tarihinin öğrenilmesinde bir dönüm başı olan bu tabakada, yüksek teknikle tabletlere pres edilmiş tarihi kayıtlar ve UR'un "Krallar Mezarlığı" bulundu. Bu mezarlar, Tarih öncesi olarak adlandırılan dönemden (MÖ 3000) çok önceye; MÖ 4000'e tarihlendirildi. Tesbit edilen bu medeniyet seviyesinin en alt seviyesine inildiğinde ise, her türlü yerleşme izinin birdenbire kesildiği gözlenmiştir.

    2 NCİ BULGU

    Woolley, 12 m aşağıda bir kil tabakasına rastladı. 1929 yılında bulunan bu kil tabakası bütünüyle temiz bir çamurdu. Sözkonusu bu çamur tabakası, "Ur Kral Mezarlığı"ndaki mezarların altında, 3.70m-2.70 m arasında kalınlık arz eden temiz bir su mil tabakası idi. Bu tabaka aniden başlayıp aniden bitiyordu ve içeriğinde uygarlık kalıntıları içermiyordu. Tabaka, nehir düzeyinin üstünde idi ve bu yüzden nehir tarafından getirilmiş olmazdı!

    3 NCÜ BULGU

    Balçık tabakasından daha derinlere inildiğinde zımpara taşından aletler ve çanak-çömlek parçaları içeren ikinci bir uygarlık tabakası bulundu. Bu ise, balçığın altında bir köy-kent kalıntısı idi. Oysa arkeologlar balçığın altında bir şey bulmayı beklemiyorlardı. Burada bulunan eserler, balçığın üstünde bulunanlardan farklı idi ve daha basit imalat idi.

    Wooley'in ekibi, sonuç olarak burada yaşanmış bir Tufanın izlerini bulduğuna kanaat getirdi.




  • Çok güzel yazı dizisi olmuş emeği geçen bütün arkadaşlara teşekkür ederim. ben normalde bu kadar uzun yazıları okumam ama bunu nasıl olduysa okudum. gerçekten güzel olmuş. her ne kadar araya parazit girip ortalığı bulandırmaya çalışsada kimse takmamış ve düzeyli güzel bi yazı dizisi olmuş
  • NUH TUFANI RESMİ OLARAK KAÇ YILLARINDA OLMUŞ ACABA VE BİLİM KABUL EDİYORMU
  • tufan taraftarlarınca 5.000 - 6.000 yıl kadar öncesi deniyor. yani m.ö. 3.000 - 4.000

    bu tufanı kesin kanıtlayan bilimsel veriler ise yok.
    balçık tabakaları bulupda tufana yamayanlar falan var.

    abd de eski çukurlarda derin deniz balıklarının fosillerini bulanlarda var.
    ama bunlar değişik zamanlara ait bölük pörçük şeyler. o 5-6 bi yıl öncesi devirlerde dünya çapına bir
    tufanı kanıtlayan deliller yok.
  • Nuh Tufanının tüm Dünyayı kapsamadığı söylenir.
    Mezopotamya'da olmuşsa, bunun MÖ 5000 den
    Çok daha uzak bir geçmişte olması zordur. Çünkü öncesinde
    Burası bataklık olup yerleşime müsait değildi.
    Mezopotamyada En erken 5900-5100'e tarihlenen insani yerleşimler
    Nuh tufanı hakkında bir tarih fikri verebilir.
    İnsanlık Zağros Dağlarının bir ucundan başlayan VERİMLİ HİLÂL=
    BEREKETLİ HİLÂL denilen yerde yaşarlarken
    Halen bilinmeyen bir nedenle Basra ve Irmak boylarına inerek
    yerleştikleri düşünülüyor. Çivi yazılı metinlere göre burada 5 köy/kent kuruldu.
    Nuh'un da, (Gılgamış'da tufan Kahramanı olarak isimlendirilen UTANANPİŞTİM)
    Irak-Kûfe ya da Babil'de yaşadığı muhtemeldir.
    Ya da Hz.İbrahim'in doğup yaşadığı ve MÖ 9. yüzyıla kadar da kutsal
    Sayılan UR 'da yaşaması olasıdır.
    Ya da Sümer Kil tabletlerinde Tufan Kahramanı olarak gösterilen ZİUSUDRA'nın
    ilk 5 köy/kentten ŞURRUPAK'da yaşadığı söylenebilir.
    Fakat olayın ırak coğrafyasında geçtiği ve tüm dünyayı kaplamadığı baskın görüştür.




  • İşte Cudi Dağı:

     Nuh'un gemisi Cudi Dağı'nda durmuştur.


    Nuh Nebi Camii Nuh mezarı kümbeti (Cizre)

     Nuh'un gemisi Cudi Dağı'nda durmuştur.


    Nuh Peygamberin Mezarı (Cizre)

     Nuh'un gemisi Cudi Dağı'nda durmuştur.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi was -- 18 Mayıs 2005, 8:21:14 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    Nuh'un gemisi diye bir şey bilimsel olarak kabul görüyor mu sanki?

    1.si bilimsellikten öte kuran okursan pc den bas1n1 kald1r1p gorursun b1l1m h1kaye 1l1m d1r
    2.si hala nuh un gem1s1 bulunamad1 neden1n1 1se sormak gerek arkadas cudi dagunda d1o ama cud1 de de1ld1r agr1dad1r ben dedemden ole duydum ole b1l1r1m cunku zaman1nda yeterl1 arast1rma yap1lm1st1r cud1 dag1 uzer1nde fakat herhang1 b1r bulguya rastlanmam1st1r cud1 dag1na c1kmaya henuz teknoloj1 musa1t etm1o etsede zaten b1l1m adamlar1 kars1 c1kar neden1 1se arkadas1n ded1g1 g1b1 b1l1m kabul etm1yor fakat muslumanl1ga 1nanan k1tleler bunun varl1g1n1n b1l1nc1nde
    bunar1 nerden b1ld1me gel1rse ad1m nuh oldugundan nedense arast1rma g1b1 b1 h1ss1yat duymustum kend1 ad1m1 ve bunlarla kars1last1m




  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.