Şimdi Ara

Başımdan geçen ve tecrübe ettiğim uzun yolculuk maceraları

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
99
Cevap
14
Favori
14.325
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
84 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Her yıl Yazın sonu ve başında, Ocak ayında, yılda en az 3 kez Trabzon-Manisa-Eskisehir-Antalya yolculukları yapıyorum. Başıma gelen tecrübe ettiğim olaylari sizinle paylasayim istedim.

    1.) Kış ayi ve -10 gibi sıcaklıkta uyumak için mola verdiğimde, el freni cekmem yüzünden extradan molayi 3, saat uzatmistim. Gece oluyor bu olay birde 2-3 civarı araçta da tekim. Ne yaptiysam el frenini cozemedim uzun surdu çözmesi. Sorun teldeydi, kampanalar da değil. Direk tel donmustu
    Yöntem basit, aracı calis vaziyette bekletin 30 dk çözülüyor..

    2.) Yine kış ayi, Konya/Antalya arasinda bir dağ var bilen bilir, orada tipi yakalamıştı bizi ve yollar beyazlamışti gece vakti ama aracın gidişinde sorun yok, yanimdaki kiz arkadaşım sagolsun ( dinlemeyin sözlerini tecrübe edildi ) zincirin yokmu taksana? Demesiyle erkeklik gururum oksandiği an ve benim takarim nolucak dememle olaylar başladı.
    Kış lastiğine yolda durup zincir takmaya çalışmam, beceremem ve yoldan geçen cepçinin takmaya çalışması oda takamamasi ama uğraştığı için 20TL istemesi, benimde vermem dagdayiz şimdi uğraşmayayim diyerek vs. bunlar hepsini geçtim .. Asil sorun, Hareket eden aracı durdurgum nokta eğimli yer olduğu için hareket de edemem ve kar küreme aracini beklememiz. Rezillikti
    Tavsiyem, aracınız hareket ediyorsa ve lastiğiniz kış lastiği ise gidebildiğiniz yere kadar durmadan gidin, yanımdan otobüs geçiyordu ben gidemiyordum Kar kureme aracı geldi de arkama kadar yolu acti sonra yanimdan geçti, aracı geriye doğru saldim da devam ettim..

    3.) Yaz ayinda yaşadım bu olayi da, Çorum Samsun yolu arasında karşı şeritten sürekli selektör yapiyorlardi ( Gece vakti ) dedim hayırdır. bizim tarafa araç takla atmış ve kimse de durmuyor? Ben durdum dörtlüleri yakıp, benim araçta da bir kişi var Allah'tan o benim araci bekliyor.
    İndim araçtan yeni çıkmışlar kendi çabaları ile kızı ve babasi, bir sorun yoktu her hangi bir yaralanma vs. Polisi aradık gene de, o ara da benim aklima aracım gelmiyor. Yolda kim dursa emniyet seridinden geçip gidiyor (insanlik ölmüş mü desem, korkuyorlar mı desem) her neyse yolcu otobüsü durdu. Aracı düzelttik şoför ve yolcularla, polis o ara geldi ve devam ettik.
    Asıl nokta arkadaşımın söylediğine göre birisi benim aracın etrafında bir tur atıp sonra kaybolmuş. Arkadaş o an aracı kilitlemiş. Yani dikkatli olun kesinlikle o kargaşa da..

    4.) Yaz ayinda Trabzon'dan çıkmışım, akçaabat a doğru gidiyorum yolda bir iz var. Üzerinden her geçişim de araç kayıyor (yani yalpaliyor hissediyorum). Yol boyunca izi takip ettim ve önümde tırı geçtikten sonra iz kayboldu. İlerde 4luyu yaktim tiri durdurdum. Adamla beraber yakıt tankina baktik delinmis. Adami uyarmasam dağın başında yanıtsız kalıcakti belki.. Kesinlikle yolculuk esnasında duyarli olmamiz gerekiyor. Yolda birini görünce sapa bir yerdeyse hele aileyse durun, sorun noldugunu insanliginizi kaybetmeyin. Mesela bir gün gece vakti sapha bir yerde durup sigara içeyim dedim 3 araba durdu, noldugunu sordu 1 er dk arayla bu çok iyi birşey, yardımcı olalim çevremize..

    5.) Virajlarda tirlari sollarken dikkatli olun, bir keresinde virajli bir yolda önümde tir arkasından gidiyordum ve önümdeki tir devrildi, sollayan arac olsaydı üzerine devrilirdi. Devriliş ani gözümden gitmiyor, yalpaladi ve direk devrilirken sol şeritte ne varsa (bir sey yoktu da) süpürdü.. Mümkünse tirlarin yanından geçmeyin virajlarda..

    Şuanlik tecrübe ettiklerim bunlar sizinde varsa paylasabilirsiniz

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >







  • Peder kamyon şöförü annem işçi yıl 2001 yada 2002 tam hatırlamıyorum. Yaz aylarının ortası evde yalnız kalamıyorum malum yaş küçük daha 6-7 yaşlarındayım. Pederle Çorlu'ya gidiyoruz Manisa'dan çıktık yola yükümüz 16 ton iplik kamyonumuz emektar 83 model 180lik Volvo Yavuz. Çıktık yola güllük gülistanlık hava ne sıcak ne soğuk yollar boş alttan hafif müziğimiz açık camı yarıya kadar indirmişim rüzgar hafif hafid yüzümü okşuyor. Kaz dağını tırmanıyoruz son molayı 4 saat evvel verdik hafif bir yorgunlukta başlamadı değil. Kaz dağının zirvede mola verip kahvaltı vs yapacağız bir 45dk dinlenmeyi planlıyoruz ve mola yerine yaklaşık 500 metre kaldı. Babamla sohbet ederken derinden bir tıslama sesi geliyor babamın tedirginliğini anlatamam ama sağa çekip aşağı in diye bağırdı. İndim aşağı bütün lastiklere takoz koymuş şöför mahalini kaldırırken banada oğlum büyük taş bul diye bağırdığını hatırlıyorum ben taş ararken o patlayan fren hortumunu tamir etme çabasında derken bir baktım kamyondan hafif çatırdama sesleri gelmeye başladı ve bizim emektarın yavaş yavaş geriye kaydığını gördüm. Koştum çamurluğa yapıştım çocukluk aklı işte sanki kamyonu tutabilecekmiş gibi. Babam gelip beni aldım tabiri caizse yolun kenarına doğru fırlattı çünkü kamyon takozların üzerinden atlayıp hafif üzerimize doğru devrilme açısı almıştı ki bir anda lastikler sola doğru dönüp kamyon kendini yolun ortasına attı ve geri geri gitmeye başladı. Karşı şeritten yanlış hatırlamıyorum kaz dağını inen varan turun otobüsü bizim olduğumuz şerittede 2 adet tır vardı. Babanın yolun ortasına koşup ellerini kaldırıp dur şöför yok demeye çalıştığını hatırlıyorum. Otobüse tırlara odaklanmışken çok yüksek bir ses duydum bizim emektar ormanın içine dalmış 3 4 ağaç devirmiş şasi bir yere kabini bir yere kasası bir yere gitmiş. Dönüp babama baktım asfalta diz çökmüş ağlıyordu. Gittim yanına oturdum sarıldı gitti oğlum gitti dedi. Sonra otobüsteki yolcular koşup beni alıp otobüse alıp su falan içirdiler ama aklım babamda göremiyorum ne yaptı ne etti diye kamyonun yanına gitmiş manzarayı görünce daha bir kötü olmuş. Neyse tabi tırlar ve otobüs yollarına gitti. Biz kaldık başbaşa Trakya bölgesinde ne kadar çekici kurtarıcı varsa hepsinin işi var ne hikmetse. Olayın akşamına Manisa'dan babamın arkadaşları geldi beni götürmek istediler gitmedim gidemedim.Otele gittik almadılar. Üstümüz başımıza perişan halde tabi. Döndük olay yerine ve Manisa'dan kurtarıcı ve tır gelene kadar 3 gün boyunca o enkazın içinde uyuduk.

    Buda böyle bir anı daha anlatsam neler neler var.
    Konya’da okurken araç kiralayıp Ankara’ya gitmiştik arkadaşımla.Sene 2005 ya da 2006.

    Cihanbeyli tarafında ışıklarda bir araç ile hafiften gazladık.Hafiften başlayan gazlama bildiğimiz yarışa döndü.Dümdüz yolda ayağımızı gaz pedalından kaldırmadan gidiyoruz.Gözümüzü karartmış halde giderken,ileride karşımıza radar çevirmesi çıktı.Bildiğin kabak gibi radara girmişiz.

    Ya ne oluyoruz demeden, polis yolun ortasına atlamış canhıraş el kol hareketleri yapıp, kenara geçin diye uyardı bizi.

    E tabii durduk bizde.Azarlar gibi evrakları istedi, verdik.

    Ama arkamdaki aracın sürücüsü, evraklarını vermediği gibi trafik polisine Çekil burdan der gibi el hareketi yapıp ekip arabasının yanına geldi.Kimliğini çıkartmasıyla, polis arkadaş, aman efendim,kusura bakmayın efendim diye özür dilemeye başladı.O an korkudan içime doğru işemek neymiş onu bire bir tecrübe ettim

    Adam meğer onların üst düzey amir pozisyondaki biriymiş.Bizdeki şans da bahtsız bedevi ile kutup ayısı ilişkisiKonya ovasında üst düzey amiri bulup, yarışmak nedir?

    Hani Cem Yılmaz’ın Yahşi Batı filmindeki ‘sevmeseler bari’ repliğini o gün ben buldum ve çıkardım eminim buna

    Neyse efendim Amirimiz gerekli bilgileri verip giderken, ağzından iki kelime döküldü.

    -Çocukları da bırakın gitsinler

    O an dedim ki kendime valla şansına yaşıyoruz.Bir daha mı tövbe.Ankaraya kadar 70 km/ h’i geçmedim.
    İzmir-Aydın otobanından İzmir'e dönüyoruz. Hanım devamlı kızıyor fazla basma diye, bana 100km'yi geçme diye kendince bir sınır da koydu. Bir kamyonu sollarken hızımı artırdım mecburen yine söylenmeye başladı, işte "illa o kamyonları geçmek zorunda mısın, bak onlar da yeterince hızlı gidiyor" vs vs. Ben de konuyu kapatayım diye "kamyonların arkasında durulmaz, tekerinden taş atar, bişi düşer, her türlü şey olur" gibisinden eveledim bişeyler. 10dk geçmedi ki sollamak için yaklaştığım bir kamyonun arkasından kocaman bir karpuz tam önümüze düştü ve deyim yerindeyse o hızda sağlam bi şekilde patladı. O günden beridir hanım bir daha sollamalarıma karışmaz oldu. Artık sadece düz yoldaki hızlarımdan nem kapıyor.
    Bi 10 yıl öncesi filan. Acayip bir yağmurda İstanbul - Antalya yapıyoruz. Arabada yüklü her zamanki gibi. Afyona yaklaşırken yağmur bastırdı ama 10 yıldır öyle bir yağmura hala denk gelmedim. Afyon otobanı da yeni yapılıyor, şeritler aydınlatma direkleri orta refüj vs hiçbirşey yok. Karşı şeritle beraber arabadan görünen 8 şeritlik bir yol. Fırtına uyarısından herhalde kimse de yola çıkmamış. Koskoca yolda tek biz sadece arabanın farlarıyla gidiyoruz. Birde hava kararmış gecenin bir saatinde biz yoldayız.



    İleride çook uzakta Afyon merkezin ışıkları vs artık yavaştan görünmeye başladı. Dedik neyse yaklaştık geceyi olmazsa Afyonda geçirir sabah devam ederiz diyoruz ama artık silecekler son kademede çalışmasına rağmen yeterli gelmiyor. Yoldaki su birikintisi de lastiklerin yarısına kadar geliyor, yan camlardan bakınca ön tekerleklerden gelen su perdesi var başka birşey yok. Sadece ön camdaki az bi görüntüyle gidiyoruz.



    Yolda abi giderken artık ben diyeyim 1 metre önümüzde sen de tepemize bir yıldırım düştü ama öyle böyle birşey değil. Bizim gözler filan gitti. Bembeyaz görüyoruz. O an dedim zaten arabaya düştü bu bizde öbür tarafı boyladık. Artık ben gandalf gibi bir dede bekliyorum. 3-4 sn sonra yavaştan görmeye başladık tekrar baktık araba sağ taraftaki kanala doğru yol alıyor. Hala hayattayız neyseki yavaş gidiyordukta arabayı tekrar hizasına soktuk.



    Afyon da kolaylı otele gittik, sabaha kadar cama bile bakmadık Tabi bir yıldırıma bu kadar "yakından" insan tanık olunca farklı oluyor uzuun bir süre yola güneşe göre çıkıp güneş batmadan arabadan inmiş olarak gezmeye devam ettik
    Konu güzel.
    Ben de bir anımı anlatayım.

    Bu yaz Sakarya'dan Muğla'ya yola çıktım.
    Fethiye, Ölüdeniz'e gidecektim.
    Oteli ayarladım, saat 14:00 gibi girişler oluyor.
    700 km olarak hesapladım ve sabah 05:00 de yola çıktım.
    Ben, eşim ve iki çocuğum ile gidiyoruz.
    Yolda mola vereceğimi falan hesaplayarak sabah 5 uygun dedim.
    2 gün önce de bakıma soktum aracı. Yani yola hazırım.

    Bozüyük , Eskişehir, Kütahya, Afyon, Burdur , Muğla güzergahını takip edeceğim.
    Afyon'a kadar sorunsuz geldim. Aslında Kütahya civarlarında ufak bir şeyden şüphelenmiştim.
    Hız sabitleyici ile gidiyorum, hızımı artırmak için Set+ ya bastığımda ivmelenmeyi hissederdim, birkaç defa ivmelenme olmadı ve araç sanki hızlanmıyor gibi oldu.
    Bunu 2-3 kez yaptı sadece ve çok kısa sürdüğü için bir sorun olduğu ya da olacağı aklıma gelmedi.

    Afyon Özdilek'de mola verdik, birşeyler atıştırdık, öğle namazını kıldık, dinlendik ve yola çıkacağız.
    Araç marş almadı. Tık yok, sanki akü bitti..
    Birkaç kez denedim almadı. Hafif rampada bırakmıştım, saldım ve ileri akarken ikinci viteste vurdurdum çalıştı.
    bi 5 dk çalıştı, stop ettim, çalıştırdım sorun yok.

    Yola çıktım.

    bir süre daha yol gittim, ara ara turbonun devreye girmediğini hissetmeye başladım. Araç çekişten düştü.
    İlk başta turbo kesti diye düşündüm. Ama sonra düzeldi.

    Muğla'ya kadar geldim, Bazı mevkilerde yol yapım vardı, tek yola düşüyor ve gidiş geliş veriyordu.
    Böyle bir yolda araçlar konvoy halinde duruyordu, trafiği bir sağ tarafa bir sol tarafa dönüşümlü veriyorlardı.
    araçta 5 dk bekledik 1 mt ilerleme olmayınca boşuna yakıt tüketmeyeyim diye stop ettim aracı.
    Bir 5 dk sonra hareket sırasını bize verdiler , benim şerit akmaya başladı ben de marşa bastım tık yok.
    birkaç kez bastım ama marş yok.
    Allahtan rampa da yine 2 ile vurdudum çalıştı.
    100 mt gittik şerit yine durunca ben de durdum, denemek için tekrar stop ettim ve marş bastım ama marş yok.
    Anladım ki akü artık bitti.
    Yine vurdurup çalıştırdım ve ilk bulduğum sanayiye girmek kararıyla yolda hiç stop etmeden bekledim.
    İlk bulduğum sanayi Seydikemer sanayi sitesiydi. (bulmaz olaydım)
    Girdim ve Ford marka araçlara bakan bir tamirhaneye aracı çektim, durumu anlattım.
    Bu arada saat 13:00 oldu.

    Usta baktı (bakmaz olaydı) , akü bitmiş dedi.
    kendi aküsünü bağladı, sorunsuz çalışıyor araç.
    Dedim ki acaba akü sağlamdır da şarj dinamosu bozuk olabilir mi?
    Çünkü akü daha 1 yıllık, yeni aldım.
    Böyle deyince şarj dinamosunu ölçtü, ve "bu bozuk" dedi.
    tamiri de olur yenisi de olur dedi.
    yenisine 900 tl fiyat çekti, tamirini de 250-300 tl ye yaparım dedi.

    Zaten tatile gideceğimiz için paranın ne kadar azını harcarsam o kadar iyi diye tamir etmesini söyledim.

    Bir parça lazım dedi, biyerleri aradı, beklemeye başladık, parçanın gelmesi 1 saat sürdü, aldı, taktı, çalışmadı.
    başka parça söyledi, onu bekledik, 1.5 saat sonra o geldi, taktı olmadı,
    Çok fazla uzatmayayım, bizi sürekli o parça değil bu parça arızalı diye oyaladı ve akşam saat 19:30 oldu biz hala sanayideyiz.
    Çocuklar perişan oldu , açlık bi tarafa yorgunluk bir tarafa, sinirlerimiz iyice gerildi.
    Bi ara, birader uğraşma al yenisini tak gideyim yoluma dediysem de adam ısrarla ben bunu yaparım bekleyin yapıcam dedi.
    Bu arada benim akü sağlammış, akü değişmedik.

    İşlem tamam dedi , 300 tl ücret ödedim ve akşam 19:30 gibi sanayiden çıktık.
    Yolda 2 km gittim ki aracın direksiyonu sertleşti ve elektrik destekli direksiyon arızası verdi.
    kamyon direksiyonundan sert oldu.
    ışıklar gitti, sinyaller çalışmamaya başladı.
    Akşam karanlığında bilmedik yolda kör gibi kaldık.
    Boşa alıp ara gaz falan verdim, devir yükselttim bir ara düzeldi. Direksiyon yumuşadı, ışıklar geldi, devam ettim.
    Adamı arıyorum telefonuma cevap vermiyor. kapatmış gitmiş eve muhtemelen.
    Otele 35 km falan yol kaldı (navigasyon öyle diyor)
    35 km yolu nasıl gittiğimi siz bana sorun. Virajlarda direksiyonu iki elle asıla asıla döndürüyorum. 30-35 km hızı geçmeden kalan mesafeyi gitmeye çalıştım.
    Otele vardığımızda akşam 21:00 falan oldu.

    Ertesi gün Fethiye sanayisinde şarj dinamosunu değiştim, 800 tl para da oraya verdim.
    Tabii tatil berbat oldu, 1 gün ziyan, gezi için ayırdığım para çöp oldu, perişan bir yolculuk geçirdim.
    bir daha seydikemer'de sanayiye gider miyim? aracı yakarım ama yine girmem oraya..
    Uzun yıllar önce, ilk arabam Bis 126 minik yeşil araba, arabamı çok seviyorum,

    arabamı alalı 8-9 ay olmuş , yaz sıcak, hafta sonu bir tanıdığın yanına göle gittik,

    bırakmadılar 1 gece yanlarında kaldık, sabah ekmek almak için bakkala giderken,

    o zamanlar 4 yaşında olan kızım da beraber geldi, yanıma oturdum, müziği de açtım,

    minikle gidiyoruz, yol üzerinde bir hemzemin geçit var, yol kenarları ağaçlık,

    uzaktan geçit görülmüyor, yavaşladım hemzemin üzerinden geçiyorum bariyer filan yok ,

    bir ses duydum,sol tarafa baktığıma trenin üzerimize geldiğini ve çok yakın olduğunu

    gördüm, o heyecanla arabayı stop ettirdim, tren arabamız üzerine son sürat geliyor,

    tekrar arabayı çalıştırmayı düşündüm kızıma baktım, ama çalıştırmazsam , arabadan çıkış

    vaktimizin kalmayacağı aklıma geldi, bir anda bunları nasıl düşündüm bilmiyorum, kızımı

    kucakladığım gibi arabadan çıkıp biraz ileriye kaçtım, tam tren arabaya vurdu vuracak

    diye beklerken, kızımın arabaya doğru koştuğunu gördüm, arkasından koşup kucaklayıp geri

    çekilirken, trenin beni yalayarak tanımdan geçip arabaya vurduğunu gördüm, tren yalaması

    ile 1- 2 metre kızım kucağımda geriye fırladık, kızım neden arabaya koştun dediğimde

    baba terliğimin teki arabada kaldı dedi :-), ayağa kalktığımda ilk göz ağrım minik

    arabamı trenin, önüne katıp götürdüğünü gördüm, öylece arkasından baka kaldım,
    Ben o arabadan iniyorsam, o arabanın anahtarı benim üstümde olur, kapıları kilitlenir. Nerede olduğumuzun hiç bir önemi yok. Arabada valide varken de inmem gerekirse motoru çalışır halde bırakıyorum (Kalorifer/Klima durmasın diye) kapıları içeriden kilitletiyorum, "Benden başkasına açma" diyorum. Kesin kaidedir bu. Arabada değilsem o araba kilitli olacak.


    Mesela bir kaç ay önce Eskişehir'e gidiyorum, Yandex ısrarla ısrarla hem otobandan hem E5'ten çıkardı beni. Daha önce Yandex'e uymadığım için otobanda bir dünya trafiğe kaldığımdan Yandex'e uymaya karar verdim. Beni Kartaltepe'ye çıkardı, havalar hala güzeldi yeşillik güllük gülistanlık. Tahmini varış süresi de benim yola ilk çıkarken tahmin ettiğim saatlerde gözüküyor. Ha Yandex o yolu 90 km/sa üzerinden hesaplıyor ama benim hızım en fazla 30. Neyse dedim acelem yok ne de olsa, değişiklik olur. Gerçekten beni o yollardan, aralardan derelerden getirdi getirdi Bilecik yoluna bağladı. Çok da güzel zamanda bağladı yani öyle gecikme falan yaşamadım. O ara hava da karardı. Sağ şeritten 110 ile giderken, önümdeki Pikabı sollayayım diye sola çıktım. Tam Osmaneli mevkine yaklaşırken sollu bir viraj döndüm ve yolda kamyon lastiği kaplaması. Bir bütün halde olduğu gibi duruyor. Tam viraj çıkışı ve karanlık olduğu için gördüğümde iş işten geçmişti. Paldır küldür atladım üstünden, hemen yaktım dörtlüyü çektim sağa. Baktım alttan soğutma suyu akıyor olduğu gibi. Çekicisi, yağ soğutucusu, tamponu sis farı, yağı suyu ıvırı zıvırı 3250 TL'nin kapısı oldu. Tabii benim kendimi avutma şeklim "Ya tekerden kapsaydı da takla attırsaydı? Canıma bir şey olmadı boş ver, çalışıyorum kazanıyorum" oldu.


    Bir kere de Edirne'ye gidiyordum devlet yolundan. Sol şeritteyim yol bomboş, hafif akşam üzeri saatleri. 110 km/sa hızla devam ediyorum. İleride sol şeridin sağ tarafında benimle aynı yönde koşan bir köpek gördüm. Dedim şimdi ortaya doğru gelir bu, bir korna dıtlatayım o korksun sağa doğru kaçsın. İyi de hayvan benimle aynı mantıkta düşünmüyor ki. Dokundum kornaya, hayvan herhalde orta refüjün olduğu taraftan çıkmış yola. Tekrar oraya kaçmaya çalıştı. Benim yapmamasını istediğim şeye ben sebep oldum. Gazı bırakıp frene bir basarsın, bir de sağlı direksiyon manevrası. Köpeği kurtardım, burnum koku almaz pek ama mis gibi yanık kokusu da geldi. Balataları yaktım bir frende. Hızım çok kısa bir anda 110'dan 30'a düştü. Edirne'de sonra balata değiştirdim.
  • Bende bir hikâyemi anlatayım

    2014 yazı aylardan Ağustos duble yolda soldan ilerliyorum sağımda az ilerimde yüklü bir TIR var tam yaklaştım geçtim bir patlama sesi kuvvetli bir sesi hemde. Dedim herhalde ben vurdum yada bana vurdu lastik patladı vs ama bir sarsılmada yok.

    Aynadan geriye bir baktım, kaplama lastiğı yılan gibi dolanıp yere serilmiş boydan boya.

    O yüzden ağır vasıtaların yanından geçerken çok dikkatli olmak gerek.

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • O Konya/Antalya yolunda yokuşa doğru çıkarken böyle yol bir yerde ikiye ayrılıyor ama hiç belli değildi ayrıldığı veya ben ilk defa gittiğim için mi dikkat edemedim bilmiyorum, sağ tarafa girmiştim nereye gittiğini bilmeden, benim önümden de girenler vardı hep 4'lüleri yakmışlar geri geri salıyorlar arabalarını :D Antalya sol tarafmış onu öğrenmiş olduk :)
  • Bi 10 yıl öncesi filan. Acayip bir yağmurda İstanbul - Antalya yapıyoruz. Arabada yüklü her zamanki gibi. Afyona yaklaşırken yağmur bastırdı ama 10 yıldır öyle bir yağmura hala denk gelmedim. Afyon otobanı da yeni yapılıyor, şeritler aydınlatma direkleri orta refüj vs hiçbirşey yok. Karşı şeritle beraber arabadan görünen 8 şeritlik bir yol. Fırtına uyarısından herhalde kimse de yola çıkmamış. Koskoca yolda tek biz sadece arabanın farlarıyla gidiyoruz. Birde hava kararmış gecenin bir saatinde biz yoldayız.



    İleride çook uzakta Afyon merkezin ışıkları vs artık yavaştan görünmeye başladı. Dedik neyse yaklaştık geceyi olmazsa Afyonda geçirir sabah devam ederiz diyoruz ama artık silecekler son kademede çalışmasına rağmen yeterli gelmiyor. Yoldaki su birikintisi de lastiklerin yarısına kadar geliyor, yan camlardan bakınca ön tekerleklerden gelen su perdesi var başka birşey yok. Sadece ön camdaki az bi görüntüyle gidiyoruz.



    Yolda abi giderken artık ben diyeyim 1 metre önümüzde sen de tepemize bir yıldırım düştü ama öyle böyle birşey değil. Bizim gözler filan gitti. Bembeyaz görüyoruz. O an dedim zaten arabaya düştü bu bizde öbür tarafı boyladık. Artık ben gandalf gibi bir dede bekliyorum. 3-4 sn sonra yavaştan görmeye başladık tekrar baktık araba sağ taraftaki kanala doğru yol alıyor. Hala hayattayız neyseki yavaş gidiyordukta arabayı tekrar hizasına soktuk.



    Afyon da kolaylı otele gittik, sabaha kadar cama bile bakmadık Tabi bir yıldırıma bu kadar "yakından" insan tanık olunca farklı oluyor uzuun bir süre yola güneşe göre çıkıp güneş batmadan arabadan inmiş olarak gezmeye devam ettik

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • İzmir-Aydın otobanından İzmir'e dönüyoruz. Hanım devamlı kızıyor fazla basma diye, bana 100km'yi geçme diye kendince bir sınır da koydu. Bir kamyonu sollarken hızımı artırdım mecburen yine söylenmeye başladı, işte "illa o kamyonları geçmek zorunda mısın, bak onlar da yeterince hızlı gidiyor" vs vs. Ben de konuyu kapatayım diye "kamyonların arkasında durulmaz, tekerinden taş atar, bişi düşer, her türlü şey olur" gibisinden eveledim bişeyler. 10dk geçmedi ki sollamak için yaklaştığım bir kamyonun arkasından kocaman bir karpuz tam önümüze düştü ve deyim yerindeyse o hızda sağlam bi şekilde patladı. O günden beridir hanım bir daha sollamalarıma karışmaz oldu. Artık sadece düz yoldaki hızlarımdan nem kapıyor.
  • sene 1999 aylardan temmuz
    269. kd olarak askere gitmeme 1 ay kalmış
    ama kız pat diye montréal den kalkıp beni görmeye islambol a gelmesin mi

    oturup konuştuk bana tek başına türkiye turu yapacağını anlatınca dur bi dakka öyle şey olur mu hem bayan hem de tek başına buralarda gezmen tehlikeli seni kaçırırlar dedim
    o da korktu ne yapabileceğini düşündü ve sonra sen de benimle gel dedi

    ben de ona gelmesine gelirim emme bende sadece araba var arabaya koyacak yakıt için param dahi yok dedim
    olsun ben masrafları karşılarım dedi ve yola çıktık

    islambol dan direkt bergama ya geçtik hava karardığı için orada 1 gece konakladık
    ardından efes kuşadası pamukkale ölü denize geçtik

    pamukkaleden ölü denize geçerken normal yolu değil de haritada patika yol olarak görülen dağ yolunu kullandım
    o yolculuğa kız aşık oldu diyebilirim
    anlattığına göre hayatında hiç bu kadar güzel dağlar görmemişti
    hatta yol üzerindeki köylere urgadık insanımızın misafirpervazlığına da ayran kaldı

    antalyadan sonra islambol a geri döndük
    ülkesine ağlayarak geri döndü

    ben askerdeyken seyahatimizde çektiği tüm fotoğrafları tab ettirip taa oralardan asker ocağına koli yaparak göndermişti




  • Konya’da okurken araç kiralayıp Ankara’ya gitmiştik arkadaşımla.Sene 2005 ya da 2006.

    Cihanbeyli tarafında ışıklarda bir araç ile hafiften gazladık.Hafiften başlayan gazlama bildiğimiz yarışa döndü.Dümdüz yolda ayağımızı gaz pedalından kaldırmadan gidiyoruz.Gözümüzü karartmış halde giderken,ileride karşımıza radar çevirmesi çıktı.Bildiğin kabak gibi radara girmişiz.

    Ya ne oluyoruz demeden, polis yolun ortasına atlamış canhıraş el kol hareketleri yapıp, kenara geçin diye uyardı bizi.

    E tabii durduk bizde.Azarlar gibi evrakları istedi, verdik.

    Ama arkamdaki aracın sürücüsü, evraklarını vermediği gibi trafik polisine Çekil burdan der gibi el hareketi yapıp ekip arabasının yanına geldi.Kimliğini çıkartmasıyla, polis arkadaş, aman efendim,kusura bakmayın efendim diye özür dilemeye başladı.O an korkudan içime doğru işemek neymiş onu bire bir tecrübe ettim

    Adam meğer onların üst düzey amir pozisyondaki biriymiş.Bizdeki şans da bahtsız bedevi ile kutup ayısı ilişkisiKonya ovasında üst düzey amiri bulup, yarışmak nedir?

    Hani Cem Yılmaz’ın Yahşi Batı filmindeki ‘sevmeseler bari’ repliğini o gün ben buldum ve çıkardım eminim buna

    Neyse efendim Amirimiz gerekli bilgileri verip giderken, ağzından iki kelime döküldü.

    -Çocukları da bırakın gitsinler

    O an dedim ki kendime valla şansına yaşıyoruz.Bir daha mı tövbe.Ankaraya kadar 70 km/ h’i geçmedim.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Geçen yaz ayi muğlaya gidiyoruz kiz arkadasimla. Denizli taraflari yağmur basladı yaz günü önümü göremıorum saganak yagıyor. Yoluda bilmıyorum yavasladim, dörtlüleri yaktim 40la sag seritten gidiyorum. Önümde fiorino varmıs ne farlar ne dörtller acik durmus yolun ortasinda. Gördigim gibi frene bastm ama kayıyor araba durmadi. Arabaya vurana kadar kaydigimi sadece izledim bişey yapamadan. İndim gittim hemen bişeyiniz varmı diye. Allahtan bişey yoktu bizdede onlardada. Helallestik yola devam. Benım ön plakam yamuldu sadece ucuz atlatmistik.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Peder kamyon şöförü annem işçi yıl 2001 yada 2002 tam hatırlamıyorum. Yaz aylarının ortası evde yalnız kalamıyorum malum yaş küçük daha 6-7 yaşlarındayım. Pederle Çorlu'ya gidiyoruz Manisa'dan çıktık yola yükümüz 16 ton iplik kamyonumuz emektar 83 model 180lik Volvo Yavuz. Çıktık yola güllük gülistanlık hava ne sıcak ne soğuk yollar boş alttan hafif müziğimiz açık camı yarıya kadar indirmişim rüzgar hafif hafid yüzümü okşuyor. Kaz dağını tırmanıyoruz son molayı 4 saat evvel verdik hafif bir yorgunlukta başlamadı değil. Kaz dağının zirvede mola verip kahvaltı vs yapacağız bir 45dk dinlenmeyi planlıyoruz ve mola yerine yaklaşık 500 metre kaldı. Babamla sohbet ederken derinden bir tıslama sesi geliyor babamın tedirginliğini anlatamam ama sağa çekip aşağı in diye bağırdı. İndim aşağı bütün lastiklere takoz koymuş şöför mahalini kaldırırken banada oğlum büyük taş bul diye bağırdığını hatırlıyorum ben taş ararken o patlayan fren hortumunu tamir etme çabasında derken bir baktım kamyondan hafif çatırdama sesleri gelmeye başladı ve bizim emektarın yavaş yavaş geriye kaydığını gördüm. Koştum çamurluğa yapıştım çocukluk aklı işte sanki kamyonu tutabilecekmiş gibi. Babam gelip beni aldım tabiri caizse yolun kenarına doğru fırlattı çünkü kamyon takozların üzerinden atlayıp hafif üzerimize doğru devrilme açısı almıştı ki bir anda lastikler sola doğru dönüp kamyon kendini yolun ortasına attı ve geri geri gitmeye başladı. Karşı şeritten yanlış hatırlamıyorum kaz dağını inen varan turun otobüsü bizim olduğumuz şerittede 2 adet tır vardı. Babanın yolun ortasına koşup ellerini kaldırıp dur şöför yok demeye çalıştığını hatırlıyorum. Otobüse tırlara odaklanmışken çok yüksek bir ses duydum bizim emektar ormanın içine dalmış 3 4 ağaç devirmiş şasi bir yere kabini bir yere kasası bir yere gitmiş. Dönüp babama baktım asfalta diz çökmüş ağlıyordu. Gittim yanına oturdum sarıldı gitti oğlum gitti dedi. Sonra otobüsteki yolcular koşup beni alıp otobüse alıp su falan içirdiler ama aklım babamda göremiyorum ne yaptı ne etti diye kamyonun yanına gitmiş manzarayı görünce daha bir kötü olmuş. Neyse tabi tırlar ve otobüs yollarına gitti. Biz kaldık başbaşa Trakya bölgesinde ne kadar çekici kurtarıcı varsa hepsinin işi var ne hikmetse. Olayın akşamına Manisa'dan babamın arkadaşları geldi beni götürmek istediler gitmedim gidemedim.Otele gittik almadılar. Üstümüz başımıza perişan halde tabi. Döndük olay yerine ve Manisa'dan kurtarıcı ve tır gelene kadar 3 gün boyunca o enkazın içinde uyuduk.

    Buda böyle bir anı daha anlatsam neler neler var.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Material-Engineer -- 17 Ocak 2019; 15:3:27 >
    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >




  • Material-Engineer kullanıcısına yanıt
    Bir baba olarak bir an için içim burkuldu.

    Bu arada konu çok güzel, teşekkürler.
  • TahaKaradeniz kullanıcısına yanıt
    Üzerinden 17-18 sene geçti yazarken olayı tekrar yaşayıp yine ağladım hocam. Ağladığım nokta olayın gerçekleşmesi değil babamın o çaresizliğin görmekti.

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • Material-Engineer kullanıcısına yanıt
    Okurken ben de iliklerime kadar hissettim. Allah hiçbir babayı evladı yanında çaresiz bırakmasın.
  • Herkes anlatmış bende anlatayım bari

    Kuşadası'ndan İzmir'e doğru giderken hayatımın aksiyonunu yaşamıştım. Tabi ilk uzun yol olunca yandex hanım ile beraber yol alıyoruz. Otobanda nasıl olsa boş diye Punto beyciğim ile 130 ile giderken karşıma bir anda yol çalışması çıktı. Sevgili karayolları yol çalışması tabelasını çalışmaya yakın bir yere koymuş sağ olsun. Yol tek şeride ve yardım şeridi açık olacak şekilde açıktı ve önümde iki tır vardı. Hala o hızda nasıl yardım şeridine dalıp hızımı düşürüp iki tır arasına kendimi sokup kurtulduğumu bilmiyorum. O gün kendime dikkatli olmadığım için sövmüştüm. Zaten başıma ne geliyorsa biraz da tezcanlılıktan geliyor...




  • TahaKaradeniz kullanıcısına yanıt
    Amin hocam

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • Ben o arabadan iniyorsam, o arabanın anahtarı benim üstümde olur, kapıları kilitlenir. Nerede olduğumuzun hiç bir önemi yok. Arabada valide varken de inmem gerekirse motoru çalışır halde bırakıyorum (Kalorifer/Klima durmasın diye) kapıları içeriden kilitletiyorum, "Benden başkasına açma" diyorum. Kesin kaidedir bu. Arabada değilsem o araba kilitli olacak.


    Mesela bir kaç ay önce Eskişehir'e gidiyorum, Yandex ısrarla ısrarla hem otobandan hem E5'ten çıkardı beni. Daha önce Yandex'e uymadığım için otobanda bir dünya trafiğe kaldığımdan Yandex'e uymaya karar verdim. Beni Kartaltepe'ye çıkardı, havalar hala güzeldi yeşillik güllük gülistanlık. Tahmini varış süresi de benim yola ilk çıkarken tahmin ettiğim saatlerde gözüküyor. Ha Yandex o yolu 90 km/sa üzerinden hesaplıyor ama benim hızım en fazla 30. Neyse dedim acelem yok ne de olsa, değişiklik olur. Gerçekten beni o yollardan, aralardan derelerden getirdi getirdi Bilecik yoluna bağladı. Çok da güzel zamanda bağladı yani öyle gecikme falan yaşamadım. O ara hava da karardı. Sağ şeritten 110 ile giderken, önümdeki Pikabı sollayayım diye sola çıktım. Tam Osmaneli mevkine yaklaşırken sollu bir viraj döndüm ve yolda kamyon lastiği kaplaması. Bir bütün halde olduğu gibi duruyor. Tam viraj çıkışı ve karanlık olduğu için gördüğümde iş işten geçmişti. Paldır küldür atladım üstünden, hemen yaktım dörtlüyü çektim sağa. Baktım alttan soğutma suyu akıyor olduğu gibi. Çekicisi, yağ soğutucusu, tamponu sis farı, yağı suyu ıvırı zıvırı 3250 TL'nin kapısı oldu. Tabii benim kendimi avutma şeklim "Ya tekerden kapsaydı da takla attırsaydı? Canıma bir şey olmadı boş ver, çalışıyorum kazanıyorum" oldu.


    Bir kere de Edirne'ye gidiyordum devlet yolundan. Sol şeritteyim yol bomboş, hafif akşam üzeri saatleri. 110 km/sa hızla devam ediyorum. İleride sol şeridin sağ tarafında benimle aynı yönde koşan bir köpek gördüm. Dedim şimdi ortaya doğru gelir bu, bir korna dıtlatayım o korksun sağa doğru kaçsın. İyi de hayvan benimle aynı mantıkta düşünmüyor ki. Dokundum kornaya, hayvan herhalde orta refüjün olduğu taraftan çıkmış yola. Tekrar oraya kaçmaya çalıştı. Benim yapmamasını istediğim şeye ben sebep oldum. Gazı bırakıp frene bir basarsın, bir de sağlı direksiyon manevrası. Köpeği kurtardım, burnum koku almaz pek ama mis gibi yanık kokusu da geldi. Balataları yaktım bir frende. Hızım çok kısa bir anda 110'dan 30'a düştü. Edirne'de sonra balata değiştirdim.




  • Material-Engineer kullanıcısına yanıt
    geçmiş olsun hocam okurken bile etkilendim Allah yaşatmasın. Aklıma bir şey takıldı, acaba yokuş çıkarken kamyonu durdurmadan yokuşu tırmanmaya devam etseniz daha iyi olmaz mıydı?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi EnderGelişenOsasunaAtağı -- 17 Ocak 2019; 20:8:59 >
  • EnderGelişenOsasunaAtağı kullanıcısına yanıt
    Eyvallah hocama sağolasınız. Amin cümlemize yaşatmasın. Hocam sonradan bizde çok düşündük bunu hatta hemen hemen herkes keşke durmasaydınız devam etseydiniz diyor ama babama göre mola yerinin girişi ters kalıyor sağlam frene basıp girmem gerekiyordu giremezsem Kaz dağını frensiz inmek zorunda kalacaktık ilk virajda şarampole uçardık. Tam zirveye vardığımızda durmam gerekiyordu tüplerdeki havada zirvede bizi durdurmaz gene inişe geçmek zorunda kalırdık diyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Material-Engineer -- 17 Ocak 2019; 23:28:48 >
    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • Bundan 7-8 sene önceydi. Antalya’dan İstanbul’a yolculuğumuz. Yeni aldığım yeni kasa dizel c4 ile de ilk uzun yolculuğumuz. Adapazarı taraflarında zifiri bir yolda ilerliyoruz. Yol gidiş gelişli duble değildi yani. Hızımda 90-95 civarı. Bir an 20 metre kadar önümde bir karaltı gördüm. Birde ne göreyim koca bir öküz (bildiğiniz öküz) bizim taraftan yolun dikine karşı tarafa geçiyor. Düz gitsem öküz camdan içeriye girer, bizde hakkın yoluna uğurlanırdık. Olayın vuku bulma anı 1,5-2 saniye zaten.

    Hayvanı görmemle beraber karşıdan gelenin yoluna girip, sol-sağ yaparak hayvanı geçmem bir oldu. Ve o ara kaportada sadece bir tık sesi duydum. Ya hayvanın burnuna değmiştim veya salladığı kuyruğu arabaya değmişti. O karanlıkta göremedim. Gündüz gözüyle baktığımda da herhangi bir iz vs görmemiştim.

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • Başından şimdiye değin böyle bir durum geçen oldumu bilemiyorum. Ancak beni çok etkileyen durumu anlatmadan edemeyeceğim. Yine her seneki gibi tatile Antalya’dan Şebinkarahisar’a gitmiş tatili bitirmiş ve dönüş yolundaydık. Yol tam 1000 km. Tek şoförüm, arabada hanımla beraber iki oğlum var.

    O zamanki aracımda peugeot 406 idi. Yaklaşık 15 yıl falan oluyor. Artık dönüş yoluna çıkalı 10 saat falan olmuştu. Hava iyice kararmış, zifiri karanlıkla beraber seydişehirden aşağı manavgata iniş yolundayım. Gece saat 01:00 civarı. Ne benim yönümde bir araç nede karşı yönde araç var. İyicede uykum geldi. Yol az kaldığı için durmakta istemiyorum. Zaten arabanın içinde çoluk çocuk uyuyor. Birden aklıma içimden dua okumak geldi. Hem o kıvrımlı yollarda ilerliyor, hemde içimden dua okuyordum. 1, 3, 10, 100 derken durmaksızın okuyorum. Birden arabanın ön camının tam üzerinde bir karaltı gördüm. Öyle bir karaltıki, bir sis gibi, ancak hareket ediyor. Dümdüz yolda gidiyorum bir sağa gidiyor bir sola. Kimi zaman aynı yerde sabit duruyor. Bu arada karşıdan ne araba geliyor nede başka birşey. Bazen diyorum ışık yansıyordur biryerlerden falan. Ama öyle yansıyacak yerde yok. Bu durum manavgat inişine kadar devam etti.

    Bir taraftanda hanımı uyandıramıyorum, onu uyandırırsam gider diye. Bu arada okumaya da devam ediyordum. Ne zaman ki duble yola bağlandık. Kayboldu gitti.

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >




  • gareysar kullanıcısına yanıt
    Aklıma ilk gelen yarasa oldu ama hareketli arabanın önünde nasıl sabit duracak. Veya uykunun verdiği etki ve dua okuma psikolojisi(genelde bu tür durumlarda okunur ya) halüsinasyonlara yol açtı.
  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.