Şimdi Ara

Osmanlı zamanında yaşamış bir Japon gözünden 2.Abdülhamid ve Mustafa Kemal

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
143
Cevap
38
Favori
45.877
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
156 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Osmanlı olan Japon
    Torajiro Yamada 山田 寅次郎

    Arkadaşlar size Osmanlı zamanında 20 küsür yıl istanbul'da yaşamış bir Japon'un, okuduğum kitaplardan kısa bir özetini aktaracağım:) >>Osmanlı'da Japon<< film gibi:D

    Japon halkı tarafından Japonya'da toplanan yardım paralarını Sultan II.Abdülhamid'e vermek ve Japon imparatoru tarafından hediye edilen kılıcı, ve samuray zırhını vermek için Yamada 1892'de istanbul'a gelir. (bu kılıcı, zırhı ve yamada hakkındaki teşekkür yazısını Topkapı sarayında görmüştüm ben) Sonra beyoğlunu çok sever ve orada yaşamak istediğini söyler. Bunu duyan Abdülhamid kendisini danışman olarak atar ve emriyle aralarında Mustafa Kemal Bey'in (Atatürk) de olduğu seçilmiş kişilere Japonca öğreten sensei Yamada Torajiro, daha sonra Galatasaray Lisesi yanında Nakamura adında dükkan açarak 1922'ye kadar orada yaşar..Kısa kısa bilgiler vermek gerekirse;

    Toruko Gakan diye bizi öven dergi ve gazete yayınlamış japonya'da..çok iyi Türkçe öğrenmiş ve güzel Türkçe konuşurmuş.

    Mustafa Kemal subayken hakkında şunları yazmış; diğer Osmanlı subayları ile aralarında çok dış görünüş farkı vardı ve kendisi çok dikkat çekiyordu. diğer subaylara benzemeyen yakışıklılığı vardı, kadınların ilgisini çok çekiyordu (japonlar o zamanda dış görünüşe bakıyomuş, değişmemiş adamlar:) japon o zamanda japon işte) Mustafa Kemal Bey'in ten rengi, göz rengi ve konuşma şivesi diğer subaylardan farklıydı, Padişah ve saray hocaları her şeyin onun öğrenmesini isterlerdi, özel yetiştirilmiş bir Samuray gibi, hem savaş sanatı alır, hem fen, matematik dersleri, tarih dersleri alırdı. Sonraki padişah Almaya'ya Fransa'ya gidince yanında Mustafa Kemal'i de götürdü, çevirileri onun yapmasını isterdi (sonraki padişah olarak vahdettin den bahsediyor sanırım,reşad dan değil, Almanya'ya onunla gitmişti diye hatırlıyorum.) Mustafa Kemal bey'in savaşlarda bizzat katılması istenmiyordu, sadece savaşı yönetmesi istenirdi ama o dinlemezdi ve Türk'ü ırk olarak öne çıkarırdı, Türk olmak onda ayrı bir saplantı haline gelmişti, Osmanlı dan çok Türk olmayı severdi, hep eski Türk atalarını merak edip onları araştırırdı ve cephelerde savaşmak isterdi. Trablusgarp'a gönüllü gidip, silahı ile cephede savaşıp tek gözünü kaybetmesi sarayda yüksek sesli tartışmaların olmasına neden olmuştu. yıllar sonra M. Kemal bey Muş ve Bitlis'i Ruslardan kurtarması halk arasında popüler yapmıştı, Yıllar sonra ilk kez osmanlı bir subayı rusları yenmişti. Japonlardan sonra M. Kemal bey inde rusları yenmesi ben de çok ayrı bir mutluluk yaratmıştı diyor yamada.

    Sonra bahsettiği ilginç şeyler köprüden insanlar geçerken çoğunluk rum, ermeni ve yahudi halkı olurdu (bu köprü galata köprüsü olabilir bilemedim) sonra nasıl Türk nüfusu daha çok oldu şaşırdım falan demiş. Resmi dairelerde memurlar hep yarın gelin derlermiş, yarın olur mu dediğinde, osmanlı memurları inşallah dermiş (bazı şeyler hala değişmedi be yamada bey:D)

    Türk kızları için yazdıkları ise; saraydaki harem dairelerinde yaşayan kadınların güzellikleri ve hapsedilmiş olmaları çok acayip gelmiş, kadınları saray dışında görmek mümkün değil hepsi padişah için saklanıyordu, saray içinde bazı yerlerde onlarla karşılaşmak mümkündü demiş.. İkincisi ise Türk kadınının toplum içinde yer almamasının sebeplerinin ne olabileceğini hep merak ettim, şehir sokakalrı sadece erkeklere ayrılmış, kadından eser yoktu demiş.

    Yıllar içinde gelip gittiği Türkiye’de sigara kağıdı nasıl yapılır onu öğrenip 1905 bu işi Japonya’da sürdürmüş.

    Padişah'ın halka Tanrı gibi kullarım diye hitap etmesi garibine gitmiş, aklına Mısır Tanrı-İmparatorları Firavunlar gelmiş..İstanbul'da kaldığı zamanlarda Ruslar ile Japonlar savaş halindeymiş, bu savaşta Japonlar galip gelince II Abdülhamit “Ruslar’ı düşman etmeyeyim” diye sevinmemiş ama Türk halkı sokaklarda, kahvehanelerde sevinmiş. Çünkü Osmanlı'yı hep yenen Ruslarıilk defa doğulu bir halk japonlar yenmişti bu Asya’nın gücüydü. Buradaki padişah'ın tutumu hoşuna gitmemiş, burada 2.abdülhamid'den hoşlanmamaya başlamış, ondan sonra gelen padişah'ın (vahdettin)duruşu konuşması, oraya yakışmayan bir tip olarak nitelendirmiş...Abdülhamid'in Japon zaferinin kutlamasının yapılmasına Ruslar kızar diye müsade etmemesine ciddi olarak bozulmuş ve ilk 4 yıldaki Abdülhamid ile sonraki Abdülhamid çok farklıydı demiş, gidererek sevmemeye başlamış onu. Osmanlı donanmasına verdiği zarar çok sinirini bozmuş (burada neden bahsediyor anlamadım, merak ettim, araştıracağım, ne zaman abdülhamid in donanmaya zarar vermiş ki) Biz Japon halkı ertuğrul için aramızda gönllü olarak para topladık ama o bizi ruslara sattı diye üzüntüsünü belirtmiş. Abdülhamid sokaklarda dolaşmaz, saraydan çıkmaz, halktan korkardı, camii'ye falan çok büyük koruma orduları ile giderdi demiş ama ondan sonraki 5.mehmet hemen sokaklara çıkıp halkı selamlamaya başlamış, hep halkın içinde olmuş, bu da osmanlı halkını çok şaşırtmış, ilk defa padişah görmüş gibi şaşkınlardı diyor yamada. Yine kendisinin en sevdiği padişahın 5.mehmet olduğunu söylemiş, 2.abdülhamid in ilk 3-4 yılını sevmiş, sonra sevmemeye başlamış. Vahdettini de tip olarak o makama yakıştıramamış.

    Japonlar rusları yendiği için, padişah hoşnut olmasa da (burada söylemek istediği; abdülhamit japonların rusları yenmesinden hoşnut olmuş ama sokaklarda gösteri yaparsak ruslar gelir bizi işgal eder diye korkarmış, o yüzden kutlamalardna hoşnut olmazmış) halk ve aydınlar Halide Edip Adıvar ve diğer pek çok Türk aydını yeni doğan çocuklarının adına bu savaşın kahraman komutanının adı olan “TOGO” ve "MEIJI" koymuşlar.

    Türk halkını, beyoğlu sokaklarını çok sevmiş. Türkiye’ye son gelişi olan 1931 yılında Atatürk ile görüşmüş. Osmanlıya bıyıksız sakalsız gelmiş, osmanlı gibi bıyık bırakıp, ölene kadar o bıyıkları kesmemiş, japonya da çok ilgi çekmiş bıyıklı hali.

    ------------------------
    Kaynaklar:
    "The Life of Yamada Torajiro and His Toruko Gakan." 1996 basımı bu kitap ama çok fransızca-ingilizce karışık latince kalıplar var, okuması ağır olabilir.

    Sanshö, Teishujin (1957). Shingetsu Yamada Torajiro. yine japonca ağır bir kitap, sanırım 19. yüzyıldan bahsettiği için böyle.

    “The Chronology of Torajiro Yamada”, Gunma Prefecture International Section, 2003 (bu biraz daha yakın, resimli mesimli, fena değil ama üstekiler kadar derin bilgi yok..
    ------------------------------

    elinizde başka kaynaklar varsa bana gönderebilirsiniz;
    facebbok mesaj yolu ile "erkan karademir"
    veya e-mail: erkanshi@gmail.com

    kitapları japon kitap sitesi rakuten.co.jp den alabilirsiniz veya japonya'ya giderseniz kitapçılarda kapaklarını görüp atlayın diye kitapların ön kapaklarınıda paylaşıyorum aşağıya.

    Osmanlı zamanında yaşamış bir Japon gözünden 2.Abdülhamid ve Mustafa Kemal

    Osmanlı zamanında yaşamış bir Japon gözünden 2.Abdülhamid ve Mustafa Kemal

    Osmanlı zamanında yaşamış bir Japon gözünden 2.Abdülhamid ve Mustafa Kemal

    Osmanlı zamanında yaşamış bir Japon gözünden 2.Abdülhamid ve Mustafa Kemal

    Osmanlı zamanında yaşamış bir Japon gözünden 2.Abdülhamid ve Mustafa Kemal


    Kaynak:https://www.facebook.com/erkanshi.godesu/



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi denizaya -- 2 Kasım 2018; 12:48:28 >







  • Güzel bir konu olmuş Atatürk'ün Türkçü olmadığını iddia edenler şu kısmı okusun.



    Mustafa Kemal bey'in savaşlarda bizzat katılması istenmiyordu, sadece savaşı yönetmesi istenirdi ama o dinlemezdi ve Türk'ü ırk olarak öne çıkarırdı, Türk olmak onda ayrı bir saplantı haline gelmişti, Osmanlı dan çok Türk olmayı severdi, hep eski Türk atalarını merak edip onları araştırırdı ve cephelerde savaşmak isterdi.
    Abdülhamit ülke yönetmiş evet, sabah bir kalkıyorsun rus ordusu floryada, ertesi gün bir kalkıyorsun boğazda ingiliz donanması, bir kalkıyorsun hazinede para yok, bir kalkıyorsun gazeteler kapatılmış, düşünce özgürlüğü yok sayılmış, insanlar öldürülmüş, sizden zararlı yaratik yoktur.
    Donanmanın Haliç'e zincirlenmesinin sebebini tarih hocam şu şekilde anlatırdı; Abdulhamit'in öldürülme korkusu taşıdığı bu sebeple sarayından hiç ayrılmadığı ve ordu içinde bir isyanda sarayına denizden müdahale edilme ihtimaline karşılık donanmayı halice bağlatırdığından bahsederdi. Hatta bu bile yetmemiş ve denizden gelebilecek müdahaleye karşın daha güvenli olan Yıldız sarayına taşınmıştır.
    Yahudiler Osmanlı'nın gayet değerli bir topluluğu idi. Ne dediğinize dikkat etmenizi tavsiye ederim. Geçmişimiz Osmanlı ve dönemin koşullarını daha iyi incelemenizi tavsiye ederim.

    Yahudi düşmanlığı müslümanlığa nispeten yeni bir konsepttir. 20'inci yüzyıl lanetidir. Geçmişteki yüzyıllar boyunca, Yahudiler biraz zorunluluktan, biraz da Hristiyan yönetimlerin iğrençliğinden, Hristiyan-Müslüman çekişmesinde Müslümanlarla iç içe olmuşlardır. Dünya üzerinde bütün dinler birilerine zulmetmiş, kan dökülmesine sebep olmuştur; ama aralarında açık ara farkla, en çok kan döken Hristiyanlıktır. Yahudiler de belli aralıklarla bundan nasiplerini çok fena almışlardır. Her seferinde de sığınacak yerlerden biri onlar için Osmanlı ve Türkiye olmuştur.

    Aynı Yahudilerin İsrail'i kurma, vaadedilmiş topraklarda yaşama gibi hayalleri yoktu. 20'inci yüzyıl başlarında çoğu, vaadedilmiş topraklarda toprak sahibidir. Ama hiçbiri gitmez. Sebebi basittir. Orası çöldür, gelişmemiştir, yaşam zordur. Adam Avrupa'da orta ve orta-üst gelirli ve itibarlı biridir. Niye gitsin medeniyetin olmadığı yere? Yahudilerden kurtulmak genel olarak bir batı hayalidir ve ikinci dünya savaşında işleme konmuştur. Bunu mümkün kılan hıyarağası da Adolf Hitler'dir. Hitler, bu soykırımı yapmasa idi, Avrupa'daki Yahudiler hayatlarından memnun idi. Onları kitleler halinde "vaadedilmiş topraklar"a kimse gönderemezdi. 1945 sonrası akın akın vaadedilen topraklara kendi istekleri ile gitmezler idi.

    Özetle, dini açıdan ayrımcı ve ırkçı olanlar kıta avrupasıdır. Yahudilerden kurtulma hayalleri de Adolf Hitler sayesinde mümkün olmuştur. Ortadoğuda bir Yahudi devletinin kurulması ile müslüman-yahudi gerilimi başlamıştır. Yani, bugün İsrail varsa, sorumlusu gene Hitler dangalağıdır. Burada zavallı adamın Filistinli olduğu aşikardır. Yahudilerin toprak almaya başladığı dönemde Filistin'de milli bilinç son derece düşüktür. O yüzden bugünkü Filistinlileri suçlamak da ("onlar da satmasaymış efenim!?" saçmalığı) absürttür. Filistin-İsrail gerilimi sebebi ile Yahudi düşmanlığı yapmak da absürttür. Düşman her zamanki gibi, emperyalizm, ırkçılık, dini ayrımcılık eksenlerinde kendine yer bulmaktadır. Ha, bugünkü İsrail, bugünkü emperyalistlerle iş tutuyor, bu sebeple bu devletin dış politikalarına düşmanlık gütmek hiç de saçma değildir. Saygım vardır. Benzer düşünceleri ben de paylaşmaktayım. Ancak, epi topu 80 yıllık bir gerilim için yahudilerin de, müslümanların da düşmanı olan gerçek kötüleri görmezden gelip, birbirlerine saldırması, kötü niyetli batının tam da yapmamızı isteyeceği şeydir.

    ------------------------------------------

    Osmanlı - Cumhuriyet tartışmalarını da hiç anlamam. Osmanlı imparatorluktur. Kökenimiz imparatorluktur. Bununla barışık olmak gerekir. İyisi ile, kötüsü ile barışık olmak gerekir. Ancak adı üzerinde, imparatorluk, emperyal bir kuvvettir. Türkiye cumhuriyeti ise kökeninde, kurulduğu günün emperyal kuvvetlerine tokat niteliğinde bir oluşum olmuştur. Tezata bakınız. Osmanlı zamanının emperyalist devletidir. Türkiye Cumhuriyeti'nin temelinde ise anti-emperyalizm yatmaktadır. Bence bu tezat, hem geçmiş, hem günümüz, hem de bu hızlı geçiş, gurur duyulacak bir şeydir. Osmanlı'nın değerleri, o günün koşullarında yüceltilmeli, yerilmemeli, bununla barışık olunmalı. Düşülen hatalar ASLA VE ASLA UNUTULMAMALI, ne çektirdiğimiz acılar, ne de çektiğimiz acılar unutulmamalıdır. Aynı şekilde, yaşadığımız dönüşüm, günümüz dünyasında kendimize bir yer edinme çabamız da takdire şayan, gurur duyulası bir dönüşümdür.

    Ve evet, Mustafa Kemal Atatürk, bir Osmanlı subayıdır. Gereğini yapmış bir subaydır. Osmanlıyı sona erdirmek, Lozan'a giden yolda bir zorunluluktu. Cumhuriyeti kurmak da, bu coğrafya insanının son birkaç yüzyılda başına gelen en iyi şey olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Osmanlı'nın ana toprağında ulaş(a)madığı milyonlara Cumhuriyet kısa sürede ulaşabilmiş, Cumhuriyet ve devrimlerinin getirdiği vatandaşlık, eğitim, hukuk, düzen ve örgütlülüğün etkileri de inanılmaz bir hızla hissedilmiştir. En net örneklerinden biri dedemdir. Köy imamının oğlu olan dedeme cumhuriyet ulaşmış, köyde ilk okulunu okumuş, Eğirdir'de ortaokulunu, ayağında çarıkla Afyon'a gitmiş, beş parasız ailesine bir kuruş yük olmadan lisesini okumuş, İTÜ'de inşaat mühendisliğini okuyup, memleketinin ilk mühendisi olarak çıkabilmişse, eğer, bu cumhuriyetin başarısıdır. Bir köy çocuğunu yetiştirip, bu ülkeye faydalı işler yapmış bir bireye dönüştüren bir güç bu. Bir köy çocuğunu teba'dan, yurttaş'a dönüştüren, büyük bir değişimin merkezidir.

    Cumhuriyet konusunda sizin de çok farklı görüşlerde olduğunuzu düşünmüyorum bu arada.

    ------------------------------

    Bu arada, anadoluda Osmanlı'ya bağlılık çok sonra gelişmiştir. 1600'lü yılları bulmuştur. Anadolu insanı Selçuklu yönetimine kendini daha yakın hisseder. Özellikle göçebelere, Osmanlı ulaşmayı denememiştir bile. Bir uğraş sergilememiştir. Teke yöresi insanları (yörükler) için, Osmanlı varlığını çok geç hissettirmiştir. Yörüklerin (ki benim baba tarafı yörüktür) Türklükten uzak olduğunu iddia etmezsiniz muhtemelen. Mezheplerin ve mezhepçiliğin de bu aidiyet sorunuyla alakası vardır. Osmanlı devlet yönetimi, Yavuz Sultan Selim döneminde, yapılması gerekeni yapmıştır. Hicaz, Mısır ve çevresinin kontrolünün sürdürülebilmesi için, Şii olan Safevi devletine, acem diyarına karşı bir set çekmek durumunda kalmıştır. Bunun da yolu sünni politikalardan geçmekteydi. Gayet pragmatist bir yaklaşım. Ama bu yaklaşım, anadolu insanında bir tepkiye sebep olmuştur.

    ------------------------------

    Nasıl anlattım ama? Daha tarafsız, nötür, gerçekçi, tarihi ile barışık, geldiği yeri bilen ve bununla barışık olan bir anlatım yapamazdım muhtemelen. Oluşturmamız gereken düstur budur: Kendimizle, geçmişimizle barışık olalım ki, günümüzle, geleceğemizle barışık olabilelim.
    Hayatında eline kitap almamış insan burda konuşuyor, eline kitap alan herkes bu dediklerimi biliyor, bu yoğun sınav döneminde bile sizin gibi cahillerle uğraşıcam , akşam bu mesajı alıntılayıp, tarih dünyasının saygı duyduğu isimlerden dediklerimi kanitlicam, bakalım hangi yüzle bi daha dhye gireceksiniz, gerçi girersiniz, yüzsüzlükte kimse elinize su dökemez.
    Ulan bu nasıl bir görüş ahahahahh! Elindeki telefon, bilgisayar ne malı? Söylesene bi. Senin de nereye bağlı olduğun çıkar o zaman ortaya. Böyle bir görüş mü var ya ahahahahh! Yediği ekmeğe kadar her şeyde farklı milletlerin izi var, gelmiş burada çarığı Osmanlı idi silahı Osmanlı idi.
    Kardeşim güzel bir bilgilendirme olmuş konu içinde bahsettiğin donanma olayın detaylarını bende tam bilmiyorum ancak bu donanma olayı o dönem kısıtlı bütçe ile kurulan ama büyük paralar harcanarak yapılan gemiler falan filan haliç ten çıkarmamış ve çürümeye terk etti diye okumuştum hocam
  • Kardeşim güzel bir bilgilendirme olmuş konu içinde bahsettiğin donanma olayın detaylarını bende tam bilmiyorum ancak bu donanma olayı o dönem kısıtlı bütçe ile kurulan ama büyük paralar harcanarak yapılan gemiler falan filan haliç ten çıkarmamış ve çürümeye terk etti diye okumuştum hocam

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: dadas2558

    Kardeşim güzel bir bilgilendirme olmuş konu içinde bahsettiğin donanma olayın detaylarını bende tam bilmiyorum ancak bu donanma olayı o dönem kısıtlı bütçe ile kurulan ama büyük paralar harcanarak yapılan gemiler falan filan haliç ten çıkarmamış ve çürümeye terk etti diye okumuştum hocam
    Bilgilendirme için teşekkürler dostum. Bu donanma konusu benim bildiğim bir konuymuş, japon'un alaylı donanmayı çürüttü cümlesi beni başka birşey için düşürtmüştü ama tekrar baktığımda bahsettiği o meşhur donanma meselesi olduğunu anladım.. kendisi yazmış zaten;

    "sultan abdülhamit anılarında şunları söylüyor: "istanbul konferansı göstermişti ki, abdülaziz han'ın orduyu ve donanmayı güçlendirme yoluna girmesi, büyük devletleri telaşlandırmış ve bu teşebbüs hayatına mal olmuştu. daha sonra kopan rus muharebesi ordunun güçlendiğini ortaya koymuştur. bu donanma, hem fransızlarla ingilizleri bize düşman ediyor, hem savaşta bir işe yaramıyordu. faydası olmayan fakat mazarratı (zararı) olan bir şeyi muhafaza etmek aklın icabı dışındadır. donanmayı haliç'e çektirdim ve böylece fransız ve ingilizlere, akdeniz'de kendileri ile boy ölçüşmeye niyetimiz olmadığını anlatmış oldum. gerçekten bu tedbir uzun süre ingilizleri ve fransızları bizimle uğraşmaktan uzak tutmuştur"




  • Güzel bir konu olmuş Atatürk'ün Türkçü olmadığını iddia edenler şu kısmı okusun.



    Mustafa Kemal bey'in savaşlarda bizzat katılması istenmiyordu, sadece savaşı yönetmesi istenirdi ama o dinlemezdi ve Türk'ü ırk olarak öne çıkarırdı, Türk olmak onda ayrı bir saplantı haline gelmişti, Osmanlı dan çok Türk olmayı severdi, hep eski Türk atalarını merak edip onları araştırırdı ve cephelerde savaşmak isterdi.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Çok güzel bir yazı olmuş ; bu kitapta da görülüyor ki 2. Abdulhamit aşırı abartılan ve korkak biri keza Mehmet Akif Ersoy'da haz etmezdi.
  • alırım belki.
  • ilginç ve güzel bi konu
  • sağol kardeş sayende yeni bir şey öğrendik
  • quote:

    Orijinalden alıntı: denizaya

    Bilgilendirme için teşekkürler dostum. Bu donanma konusu benim bildiğim bir konuymuş, japon'un alaylı donanmayı çürüttü cümlesi beni başka birşey için düşürtmüştü ama tekrar baktığımda bahsettiği o meşhur donanma meselesi olduğunu anladım.. kendisi yazmış zaten;

    "sultan abdülhamit anılarında şunları söylüyor: "istanbul konferansı göstermişti ki, abdülaziz han'ın orduyu ve donanmayı güçlendirme yoluna girmesi, büyük devletleri telaşlandırmış ve bu teşebbüs hayatına mal olmuştu. daha sonra kopan rus muharebesi ordunun güçlendiğini ortaya koymuştur. bu donanma, hem fransızlarla ingilizleri bize düşman ediyor, hem savaşta bir işe yaramıyordu. faydası olmayan fakat mazarratı (zararı) olan bir şeyi muhafaza etmek aklın icabı dışındadır. donanmayı haliç'e çektirdim ve böylece fransız ve ingilizlere, akdeniz'de kendileri ile boy ölçüşmeye niyetimiz olmadığını anlatmış oldum. gerçekten bu tedbir uzun süre ingilizleri ve fransızları bizimle uğraşmaktan uzak tutmuştur"

    Alıntıları Göster
    Donanmanın Haliç'e zincirlenmesinin sebebini tarih hocam şu şekilde anlatırdı; Abdulhamit'in öldürülme korkusu taşıdığı bu sebeple sarayından hiç ayrılmadığı ve ordu içinde bir isyanda sarayına denizden müdahale edilme ihtimaline karşılık donanmayı halice bağlatırdığından bahsederdi. Hatta bu bile yetmemiş ve denizden gelebilecek müdahaleye karşın daha güvenli olan Yıldız sarayına taşınmıştır.




  • Abudik, gubidik konulardan ve boş polemiklerden zorda olsa kurtulup konunu okuyabildim. Eline sağlık, güzel bir konu olmuş
  • Adama hemen Türk bıyığı monte etmişler

    Bu arada Saray'ın Atatürk'ün yetiştirilmesine özel ilgi göstermesi kısmı bazı arkadaşların gözüne gözüne inşallah. Malum Türkiye tarihini 1923 ten sonra sayanlar var buralarda
  • Abdulhamid kendisine darbe yapılmasından korkuyordu bu yüzden donanmayı çürümeye terk etti.

    İlber Hoca ve onun gibi değerli tarihçilerimiz daha iyi bilir tabi, benim bildiğim bu.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Treth

    Adama hemen Türk bıyığı monte etmişler

    Bu arada Saray'ın Atatürk'ün yetiştirilmesine özel ilgi göstermesi kısmı bazı arkadaşların gözüne gözüne inşallah. Malum Türkiye tarihini 1923 ten sonra sayanlar var buralarda
    Osmanlının rejimi Cumhuriyetmiydi ki biz bilmiyoruz? Boş yapmayın, mantıklı konuşun biraz.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Teşekkür ederiz konu için... Fotolarını görmüştüm ama hikayesini bilmiyordum.

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • Ülkenin geldiği son nokta = Araplaştırıldı ! Her yerde persli çingenesi !

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Kurtlarla dans serisini okuyun adam biraz yancı hamid yancısı ama güzel bilgilendirmeler yapmıs

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: WITCHER

    Osmanlının rejimi Cumhuriyetmiydi ki biz bilmiyoruz? Boş yapmayın, mantıklı konuşun biraz.

    Alıntıları Göster
    Yani Cumhuriyet olmayan yerler subay yetiştiremez demek mi istiyorsun ?
  • Güzel bir konu olmuş teşekkürler
  • '' yeni doğan çocuklarının adına bu savaşın kahraman komutanının adı olan “TOGO” ve "MEIJI" koymuşlar.''

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.