Şimdi Ara

Az önce anksiyete atağı geçirdim

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
7
Cevap
1
Favori
261
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Okb ile başladı bu illet.şimdi anksiyete var.Sınavım geçsin psikiyatriste gitcem bu böyle olmaz.Var mi okb ve anksiyete si olan ve ne kullaniyor

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >



  • anksiyete bozukluğu dediğimiz hastalık çeşit çeşit. sanırım insanı en çok korktuğu yerden vuruyor. kimi ölmekten korktuğu için başına bir şey gelir diye sokağa çıkamaz, kimi hastalıklardan korkar, kimininki başka şeyler.
    benimki de beni en çok korktuğum yerden vurdu: acı çekmek ve hayal kırıklığı.
    beni bu noktaya getiren travmaları yazmayacağım. ama hepsinin ayrı ayrı çok sağlam travmalar olduğunu söyleyebilirim.
    bir sabah uyandım ve gözümden sanki bir perde kalktı. hayatımdaki her olayın olası milyonlarca sonucunu hesaplayabiliyordum. hayatımda kendimi hiç bu kadar zeki hissettiğimi hatırlamıyorum. her olayın incecik kollarını, başka bir olayın muhtemel sonucuyla nasıl birleşip nasıl başka muhtemel sonuçlar doğurabileceğini görüyordum. benimki öyle boş meseleler üzerine kafa yormak değildi. olabilecek olayları deli gibi hesaplamaya başlamıştım. inanılmaz bir beyin çalışması. inanılmaz bir düşünce yoğunluğu ve gittikçe kötü olasılıkların gerçekleşme ihtimallerine dayanamayıp yavaş yavaş kafayı sıyırmak. sonunda bir gece (doğum günümdü), akşam yatağıma yattığımda kafamdaki ihtimallerin gerçekleşme olasılıklarına dayanamadım. çok kötü sonlara gidiyordu meseleler. uyuyamadım allahım böyle bir eziyet olamaz. uyumalıydım, bu kafa susmalıydı. evde ne alkol bulursam yarım saatte kafaya diktiğimi söyleyebilirim. sonra her şey kesik kesik. tuvalette aynada kendime bakıyorum ve kendine gel toparlan diyorum, kusuyorum, yine aynada kendime bakıyorum sen bu kadar güçsüz olamazsın diyorum, annemi uyandırıp ambulans çağır diyorum... ertesi sabaha karşı hastanede gözümü açtım. alkol komasına girmişim (sakın yapmayın. ölebilirdim. yaptığım şey büyük bir aptallıktı). hastaneye getirdiklerinde hastaneyi birbirine katıp önüme gelen herkese küfretmişim. ne pis bir baş belası olabiliyorum bazen.
    her neyse. bu böyle gitmeyecek dedim ve psikiyatriste gitmeye karar verdim. zira böyle devam edersem kafayı yiyecektim.
    uzun seanslar yaptık doktorcuğumla. temeli olan korkularım olduğunu söyledi. yani olmayan şeyleri kurmuyordum kafamda. düşündüğüm her şeyin gerçekleşme ihtimali vardı. ve bu ihtimaller beni delirtiyordu. evet, düşündüğün her şey olabilir ama bu kadar düşünürsen bütün işlevselliğini yitirecek, hiçbir şey yapamayacak hale geleceksin dedi. bunu bastırmalıyız, gözüne yine o perdeyi indirmeliyiz.
    tabi o anksiyete bozukluğu sırasında şöyle bir obsesyon da geliştirmişim. benim ya da etrafımda sevdiğim insanların attığı her adımın olası sonuçlarını öngörebildiğimden, kötü ihtimaller gerçekleşmesin diye en başından her şeyi doğru ve iyi sona ulaştırmak için kontrol etmeye başlamışım. kendimin ve etrafımdaki herkesin adımlarını kontrol ediyordum evet. hatta her saniyelerini kontrol etmek istiyordum. bir hata yapmak, bir anlık boşluğuna gelmek saniyelik bir şeydir. ve yanlış yaparlarsa ben acı çekecektim veya yanlış yaparlarsa ben hayal kırıklığına uğrayıp yine sonuçta acı çekecektim. istedim ki artık kötü şeyler görmeyeyim, acı çekmeyeyim. bir dilek hakkınız olsaydı ne isterdiniz deseler, ölene kadar ruhsal acı çekmemek derim, o kadar korkuyorum bundan.
    her neyse, ilaçlarla (ki baştaki düşük dozların beynimi susturmaya hiçbir etkisi olmadı. doktorumla aylar süren seanslarımız sonucunda artıra artıra doğru dozu bulduk) anksiyetemin yüzde 70'ini bastırdığımı söyleyebilirim. yüzde 30u hiçbir zaman geçmeyecekmiş. her zaman ihtimalleri hesaplamaya devam edeceğim. ama artık bir olayın yüzlerce sonucundan değil de, hayatın akışına daha uygun olanlarından kaygı duyuyorum.
    kuşku-kontrol obsesyonuma gelince. aşılması en zor olan şey benim için bu. kendi elimde olmayan başka hayatlar söz konusu olunca, hala içimde korkunç bir belirsizlik duygusu beliriyor. ya bunu böyle yaparsa, ya bir hata yaparsa, ya bir yanlışın içine düşerse diye kafayı sıyırabiliyorum. sıyırmamam için etrafımdaki insanların mükemmel olması gerekiyor, hatasız olmaları gerekiyor, hata yapmayacaklarına emin olmam gerekiyor. ve böyle olup olmadıklarını anlamak için de sürekli deşiyorum, sürekli kontrol ediyorum söyledikleri ve yaptıkları tutarlı mı vs. diye. hatasız insan evladı var mı? yok tabi ki. çünkü yanlış yapa yapa büyüyoruz. çünkü hepimiz yüzlerce hata ve sonrasında yaşadığımız üzüntü sayesinde şu an olduğumuz kişi haline geldik. e bunun benim açımdan sonucu ne oluyor derseniz, uzaklaşıyorum insanlardan. herkesten. elimde değil. çünkü benim gözümde, yapılmış bir hata tüm doğruları götürüyor. ve yaşadığım her travma bütün insanlardan daha da uzaklaşmama sebep oluyor. uzaklaşmazsam bundan sonra daha beter kafayı sıyıracağımı, yine yanılıp acı çekeceğimi biliyorum. bileğime bile bunu unutmamak, herkesten uzak durmayı kendime hatırlatmak için dövme yaptırdım.
    bardak kırılınca yapıştırsan da eskisi gibi olmaz ya işte o hesap benimki. ama benim bardak kırıldı yapıştırıldı, kırıldı yapıştırıldı, kırıldı yapıştırıldı. artık parçalar un ufak oluyor kırıldığında ve toparlanmıyor.
    çok mu haklı ve hatasız görüyorum kendimi bu konuda? asla. anormal çalışan bir beyini susturamama benimki. çevreme çektirdiğim eziyetin on katı acıyı kendim çekiyorum.
    ben mükemmel miyim? asla. ama kendimle ilgili şöyle bir gerçek var en sevdiğim ve en nefret ettiğim. hani her şeyin olası sonuçlarını hesaplıyorum ya. kendi attığım ve atacağım adımların da tüm olası sonuçlarını hesaplıyorum her zaman. bana iyi hissettirecek ama etrafımda sevdiğim birine zarar verebilecek bir adım varsa atmıyorum. çünkü sevdiğim insanlara bilinçli bir şekilde zarar verirsem herkesten çok kendim kahroluyorum.işte bu yüzden hiçbir zaman bencilce davranmıyorum. önce sevdiğim insanların benim yaptığım bir şeyden zarar görmemesi önemli, sonra kendi zevklerim, ihtiyaçlarım vs.

    kafamın içini tam olarak anlatabilmem imkansız. elimde değil ama böyle biri olmak. bana kalsa aptal ve gerçeklere kör biri olmayı tercih ederdim. çünkü o zaman şu an olduğumun yüz katı mutlu bir insan olurdum.




  • 1 ay citoles kullandim biraktim. Ama hala devam ediyor lanet hastalik

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Genelde hekimin koyduğu tanıya göre cipralex, paxera, panax gibi antidepresanlar kullanılıyor.

    sürekli yaşadığınız bir panik ataklar varsa ilaçları hekim kontrolünde sürekli kullanmanız gerekir. ayrıca psikoterapi yardımı alırsanız daha kesin sonuçlar alırsınız.

    daha önce obsesif kompülsif bozukluk belirtileriniz varsa kendinize anksiyete bozukluğu tanısı koymadan önce bir hekimden yardım almanızda fayda var.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi izzy_44 -- 15 Ocak 2018; 16:10:54 >




  • Kafana takma kötü düşündüğün ve korktuğun şeyi yaşadığın olaylarını unut geç yani takıntılık yapma üstüne gitme.



    Onun dışında özgüvenli ol biriyle konuşurken bi yere giderken kısacası kafanda korkmuyorum kelimesini yerleştireceksin.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Bende de var sanırım eskiden 4-5 yaşımdayken zaten olmuştu. Ama şimdi psikoloğa falan gitmedim o yüzden pek bilmiyorum. Ama temizlik ve duygu durum bozukluğu var diye düşünüyorum. Alıştım artık kader alın yazısı ne yapacaksın ki kaderini değiştirmek için değişmiyor kolay kolay.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.