Şimdi Ara

2. dunya savasi hikayeleri...

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
28
Cevap
0
Favori
2.227
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • 2. dunya savasi ile ilgili hikayelerimizi bu baslik altinda toplayalim istedim.

    dileyen hayal gucu musaade ettigi kadarini yazabilir. herkese aciktir.

    tek dilegim, fazla irkcilik kokmasin, ve asagilama gibi bir his uyandirmasin.

    bugune kadar yazdiklarim, negatif bir tekpi almadigi icin, ayni cizgide ilerlemeyi dusunuyorum.

    *bir bakmissiniz nobel almisim



  • 1943. otoban...



    eskiden, cok eskiden. ben daha cok kucukken... diye teomanin bir sarkisiyla baslamak istedim.

    sene sanirim 1943 tü. otobandayiz. kv-2 deki performansimdan dolayi bizat maresal vasilevski tarafindan s-51 testlerinin basina getirildim.
    bu is 44 mayisina kadar surdu. daha sonra da ilk savasim ici otoban haritasina cikmistim. k2 bolgesinde yerimi almistim ki,
    muttefiklerimizden olan t-50-2 nin verdigi onemli istihbarat bilgilerine gore, b0 hattinda saklanmis olan su-8 i indirmem gerekiyormus.
    nisancima b0 hattina namluyu cevirmesi emrini verdim. artik atese haziriz.
    ateeesss! yarılan bir gokyuzu, kulaklari sagir edercesine bir ses...
    ortalik toz duman, birsey goremiyoruz. telsizden gelen sonuc raporuna gore saf su-8 ile hummel yanyana duruyormus.
    bir anda kendimi gelecege yollayip, enyanin 2000 yilinda cikacak olan only time sarkisini kendilerine armagan ettim. ikisi de yok olmustu.
    kisa sureli sessizlikten sonra, bize dogru yol almis, tam tamina 30 km ile gelen bir t29 u farkettik. binanin arkasina saklandik.
    mufrezem olan is-3 komutanina t29 gelmeden ates etmemesi konusunda uyardim. cunku o hala spotlanmamisti.
    t29 cikarken, uzaktan patlayici mermi ile t29 un 5-10 mt yanina atmaliydi. bu bir rus taktigiydi. ki nitekim de oyle oldu. t29 cikti, is-3 yanina ates etti.
    ben de bana yan durmus olan, 63 tonluk celik cengaverin 1250 canini tekte aldim.
    is-3 komutanindan gelen sevinc cigliklari hala kulaklarimda.

    neyse. daha sonra ayni haritada baska bir savasta bir type 59, bir su100, ve bir tank daha vardi su an hatirlayamadigim, keklik gibi tek atista avladim.
    2 si yanyana, biri de arkalarinda durmus bizim 13 75 ile tartisiyorlardi. buna daha fazla seyirci kalamazdim. 13 75 e 'kac ordan' dememle de baslarina ladanin dusmesi bir oldu.
    3 ü ne naytingeyl hastanesine gidemeden canlarindan oldu.

    isin ozu mu: her 2 savasta da bombardier madalyasi geldi. vasilevskiden gelen ustun hizmet madalyasinin yanina bir de zhukovdan gelen bir madalya eklendi. :)

    yani kisacasi: s-51 iyidi. guzeldir. bu bahsettiklerim artilerin arty oldugu donemlerde yasanmistir. sonradan 212a yi elit yapip biraktim.
    ama savas esnasina savunmasiz kalirsaniz, yaninida da hizli bir tank gelirse (ve tek bir atis sansiniz vardir genelde), iskalamayin, veya direkt olarak kelime-i sahadet getirin.




  • 6 temmuz, 1943. prochorovka


    bu siralar prochorovkada cok derin bir sessizlik hakim.
    sicaktan midir yoksa yorgunluktan midir bilemiyorum artik, bir sersemlik, bir halsizlik var uzerimde.
    celik cengaverimin taretinin arka kismina uzanmis, kepi gozlerime cekmis etrafi dinlemeye calisiyorum.
    diger yandan da, kendi kendime : uyanik kal, bu hanslarin ne yapacagi belli olmaz, zinde olmalisin. diyorum.
    her an gelecek bir emirle, bir mizrak gibi dimdik ve hazir olmaliyim.
    yanimda yatan kopegimin nefesi kulagimda...
    o kadar buyuk bir alanda kulagima gelen kus ve bortu bocek sesinin yaninda, balalayka ve akordiyonun muhtesem melodileri. katyusayi caliyolardi.
    sesin neden boguk geldigini cozmeye calisiyorum, sanirim geceki bombardimandan dolayidir.
    40-50 mt yanima dusen bir top mermisinden olabilir.

    ara sira sol ayak bilegim kasiniyor, ama o kadar halsizim ki ayagimi kendime dorgu cekip, cizmeyi cikarip ayagimi kasiyacak kuvvetim bile yok.
    ayagimdan aldigim yara sonrasi oldugum tedaviden beri bu hep boyle.
    zaman zaman bu kasinti bir gelir bir gider.

    muhtemelen alman zirhli birlikleri mevzilerine yerlesiyorlar.
    belgorod, kursk, bryansk ve smolensk cephesinden gelen haberler hic de iyi degil.
    buna ragmen gectigimiz kışın stalingradda nazilere karsi aldigimiz zafer, tum askeri personelin motivasyonunu yuksekte tutmaktadir.
    biz de bos durmuyoruz. tank savaslari tarihinin en buyuk carpismasina hazirlaniyoruz.
    cok kanli bir savas olacagina kesin gozuyle bakiyoruz.

    tam uykuya dalacaktim ki 17. hava ordusunun ucak motorlarinin sesiyle sicradim. kopegim layka beni sag kolumdan cekistiriyordu.
    hemen kalktim. etraf cok hareketlenmisti. ve celik cengaverimin aslan kurkemesine benzer ilk calistirma anı...
    sukunetimi koruyarak taretteki komutan koltugunda hazir vaziyetteydim.
    emir bekliyorum. ve cızırtılı bir ses:
    - herkes ileri! gordugunuz her griyi indirin!
    surucunun sirtina kucuk bir tekme, ve tank yerinden zipladi.

    ortalik toz dumana burundu, son surat gidiyoruz...


    *aradan yillar geciyor, teknoloji gelisiyor, zaman da degisiyor tabi.
    sscb nin demir perdesi dusuyor. almanlarla dost olmasa da rusya, ticari iliskileri gelistiyiror.
    ben turkiyeye geliyorum. tank oyunu ile tanisip,
    9 subat 2006 da uyesi oldugum donanimhaber sitesinin tank basliginin, 2011 den bu yana (cok da olmasa da) aktif kullanicilarindan biri olup,
    2. dunya savasinda yasanan onca seyi torunlarima anlatirken icimi derin bir huzun kapliyor.

    sizi seviyorum cocuuuukkkllaaaaarrrr!

    sincik bu kadar :)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Homerius -- 6 Mayıs 2016; 14:07:01 >




  • 9 ocak. 1944
    yasli gozlerle inkitam atesi...


    takimimi olusturacak olan has ivan (gurcellovski) seni dun o kadar bekledim bekledim gelmedin
    çöktüm orumcegimin (t95) dibinde, sirtimi yasladim palet arasindaki tekerlerine, cocuk gibi agladim.

    sonra baktim ki hangar kapisi aralaniyor. iceriye giren gunes isinindan dolayi, karsimda beliren kisinin sadece siluetini gorebiliyordum
    cunku hem gozlerim yasli, hem de gunes gozumu aliyordu.
    tanidik bir ses:
    -ayaga kalk asker! sana emir komuta zincirini ogretecegim! sana zipla dedigimde, 'ne kadar yuksege' diyeceksin! dedi.

    sesin kime ait oldugunu cozmeye calisirken o sahis bana daha da yaklasip kolumdan tutup kaldirdi.
    - nnneden nnagliyorsun sevdicegimmmnnn? diye sormadi tabi.
    ama demedigini de birakmadi.
    gozlerim ayak ucladindaydi. utancimdan kafami kaldiramiyordum. sonra elindeki yaradan tanidim.

    o bizim vigordu. evet kesinlikle oydu. buyuk bir ozlemle (ozlem gelmemisti aslinda, sahiden ozlem kim? :)) sarildik tabi.
    vigor:
    abi dusman cok yaklasti, himmelsdorf dusmek uzere. cok guc kaybediyoruz. inan aramizda olursan bize cok faydan dokunacaktir gibi cumlelerle ben cok pis gaza geldim. tamam gaza geldim ama dizel is-4 ümü calistirdim.

    hangardan cikmamizla kendimizi himmelsdorftaki kalenin dibinde bulduk.
    vigora pust t92 bir kargo yollamis, ama ne kargoydu. paket yanina dustu ama hatiri sayilir miktarda canindanetmisti.
    gel gor ki gercekten caresiz kalmisiz. mucadelenin sonuna dogru sadece ikimiz kaldik. cunku asagida bekleyen 110e4, is-4 ve e75 gibi antin kuntin aletleri kullananlar vardi. ama rakip t92 sagolsun hic bos durmadi. vigorun araci celik yiginina donunce ayni kargo bana da geldi.

    takim listesine baktigimda 14-3 yenik durumdayiz. en sonda da topcumuz kanguru (conqueror) kalmis. ki onu da vatafak denen ölüm makinesi buharlastirdi.

    ve yine ayni sey oldu. gozler karardi, kulak cinlamasi kesildi. ayak uclari, ellerim usudu. vs vs. klasik olum sahnesi iste, canlandiriverin bizahmet :)
    dibimde duran yuksek rutbeli soviyet askerleri.
    bandonun caldigi cenaze marsi.
    selam duran koca ordu.

    *gurselcan, sen de olaydin, adamların ümüğünü sökerdik. ama neyse.
    bir sonraki sefer, vigorla birlikte gel o hangara!



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Homerius -- 12 Mayıs 2015; 17:53:42 >




  • bunu da arada yazmisim, hangi tarih oldugunu unutmusum :)

    bir keresinde is-4 ile bir oyun atayim dedim.
    ismini unuttugum ama batakliklarin oldugu bir haritaydi.
    dit dit diye öttü benim erken uyari sistemim :)
    bir baktim ki karsida bana bakip,
    sag kaşını yukari kaldirip sol gözünü kısıp ve hakikaten de cok pis gulumseyen;
    2 tane jakpezerenke100, 1 nesne 268, 1 vatafakisgoinon, 1 cimceyli (nam-ı diğer fv215b 183) ve arkalarindan kendine yer bulmaya calisan bir nesne 704!

    ulaaaa, ben nereye geldim derkene namlular bana dondu. f7 basip imdaaaaaat demem de bir ise yaramiyordu.
    mini haritada o kisimda sadece benim oldugumu gordum.

    onlari gorur gormez hemen geri vites! aynı anda da kelime-i şahadet getiriyorum. arada cimceyli bir cakti, tınnnnnnn....
    hala geri gidiyorum, 268 caktı palet gitti. sonra ortalik bir toz duman, murettebat çığlıkları.
    kulak çınlaması vs. bir baktım ki garajdayım :(




  • 5 nisan 1943. tundra

    3 silahsor!

    6 saatlik atieskesin sonuna yaklasmaktayiz. saat 01:04.
    mufrezem vigor ve gurcelleden gelen mesaji bana henuz 13 yasinda olan, ve cok sevdigim sasha getirmisti.
    yuzu gozu islenmis, ayaklarinda alman askerinin cizmeleri, sirtinda yirtik bir mont, kafasinda toz toprak icinde soviyet saptkasi.
    kendisi ufacik bir yapiya sahipti, ama yureginde volkan gibi kaynayan soviyet atesi vardi.

    getirdgi mesajda, tam 01:15 te saldiriya gecip, dusman mevkilerini ele gecirip, o bolgeyi guvene almamiz gerektigi yaziyordu.
    sashaya once benim 01:15 teki saldiriyi onayladigim mesaji gurcell ve vigora iletmesini, sonrada guvenli bir yere saklanmasini emrettim.
    ve cocuk gozden kayboldu.
    siperdeyim. bir yandan buz gibi olmus kahvemi yudumlarken diger yandan da teleskobik durbunduen etrafi inceliyorum.
    bu sessizik beni cok rahatsiz etmisti. kipirdayan hicbirsey yoktu. sanki terk edilmis bir yerdeyiz de birilerinin gelmesini bekliyoruz.
    ekibime, ve diger komutanlara hazir olmalarini, celik canavarimizi herseyi ile tam, eksiksiz olarak hazirlamasini emrettim. cocuklar ise koyuldular.
    bir aksilik olmamaliydi. bunu kabul edemezdim.

    ve dusman hattindan ilk atis yapildi. topun patlamasiyla sirenlerin calmasi bir oldu.
    heryer toz duman, goz gozu gormuyor. bir yandan gurcell ve vigorla F1-G1 hattinda bulusmadaki zamanlamayi dusunurken,
    diger yandan da sashayi merak ediyordum. harekete gectik. merkeze, sireni kesip, gaz verici birseyler calmalarini istedim,
    sagolsunlar beni kirmadilar.



    son surat is-4 umle ilerliyorum.
    -ahha o da ne, aracim sola donemiyor. taretten basimi cikardim, bir baktim bizim vigor benim soluma yapismis.
    meger bizi biraz heyecanlandirmak istemis :) ama garibim az sonra olacaklardan habersizdi.
    ilerlerken F1 de nedense erken uyari sistemim calisti. sanirim dusman istihbarati yerimizi belirlemis, kendi tarafina bildirmisti.
    neyseki gurcell de zamaninda geldi ve F1 hattinda bulustuk.
    daha iyisi olamazdi. mukemmel zamanlama. bundan 2 hafta once de dusmandan ele gecirdigimiz bir vk 45,02 a ve fransiz ordusundan
    rus tarafina gecmis bir foch vardi, onlar da bizlere katildi. ve 5 kisi olduk.

     2. dunya savasi hikayeleri...

    tam G1 e geciyorduk ki, kangurudan (conwueror gc) bir paket geldi. surucum agir yaraladi, nisancim ve topcum da ölmüstü.
    yapacak birsey yok. ekibime ve takimima destegimi esirgeyemezdim.
    dusman is-4 ü bana bakiyor, muhtemelen de nisan almis cikmami bekliyordu. ama solumdaki vigor benden once davranip, onun ilk atisi sektirdi.
    G1 kisminin en disindan, ekibimin en sagindan gecip, genis aci ile bir dondum, bir de ne goreyim.
    iki tane is-4, t57 ve arada kaynayan amx 50b. is-4 lerden birine bir tane cakip geri cekildim. sonra tekrar denedim, ama sekti.
    her 2 yanimdan saldiriya gecen gurcell ve vigor, adamlara ates kusmaya baslayinca, ben o esnada dusman 50 b sinden bir atis yedim.

    bu yetmezmis gibi t57 bana cok kizmis olsa gerek, ki taretimi kilitledi, canimi 450 ye dusurdu.
    o sirada bana yapisik olan is-4 beni (komutani) yaraladi. canim 900 e dustu.
    tankin icerisi tam bir fiyaskoydu. bir yandan icerisini duman almis, nefes almakta zorlaniyoruz.
    bir yandan dusmani tespit edip savasmaya, diger yandan da o 65 tonluk celik yiginini idare etmeye calisiyorum.
    zaman gecmek bilmiyordu. yanima sokulan cakal vk, bir anda ileri acildi ve tabii ki onun da tepesine bir yildirim cakti.
    o da can cekismeye basladi. en sonunda da buyuk bir siddetle patladi.

    gurcell telsizden sezleniyor: cbf, durum nedir? benim yukleyici gitti, muhimmatim gitti. dedi.
    hemen yardima kosayim dedim. kendi sorunlarimla ugrasirken onlari hepten unutmustum.
    tekrar ileri acildik. dusman is-4 ünun 400 kadar canini aldim. arada t57 ye de bir saplak attim.
    vigorun da belli ki bir sorunu vardi. tesliz ile baglanti kurmaya calistim, ama yoktu. sanirim telsizcisi ya yaralanmis ya da ölmüs olmaliydi.
    canimin az kalmasindan dolayi vigoru sagima, gurcelli solumda olacak sekilde bir tank uzunlugu kadar arkalarinda kaldim.
    dusman is-4 lerinden birini temizledik. sirada diger is4 ve 50b vardi.

    derken, 50b pustu, sarjorunu doldurmus, bana ölüm kusmaya basladi.
    ve en niyhayetinde de aracimi imha etti. ekibim tümüyle ölmüstü. ben de cok iyi sayilmazdim.
    hemen tankin altindaki acil cikisini kullanip, arkadan vigorun tankina zipladim.
    o esnada gurcellin tankina da kanguru dan bir paket geldi, anladigim kadariyla paleti ve motoru arizalandi.
    ama bu onun benim intikamimi 50b den almasini engelleyemedi.

    vigorun tankinin uzerindeyken, sagdan soldan piyadeler cikmaya basladi.
    sanki bir karinca yuvasina basmisim gibi. makineliyi aldim, tek tek onlari avlamaya basladim.
    foch beni uzen t57 ye di saf disi biraktiktan sonra 2 tank, 3 komutan ilerlemeye devam ettik.
    f3 te saklanan bir m103 vardi. gurcelle bunu nasil bildireyim derken, taretten vigorun tankinin icine sizdim.
    vigorla goz goze geldigimizde, konusmadan anlasilan anlar gibi hemen teslizcisin yerini aldim.
    gurcelle dusman yerini belirtim, ilk atisini sektirse de sonra arkadan gelen wz-132 ile birlikte onun icabina bakti.

    10-8 ondeydik. artik cok yorulmus, ve bitkin dusmustuk.t49 ile obj 140 e8-f8 civarinda saklanmis, üsse gelene ates ediyordu.
    vigor tankini direkt olarak dusman üssüne surdu.

    telsizden gurcelle ulasip yardim istedik, aldigimiz cevap ise:
    geliyom panpaaa :)
    buna cok sinirlenmistim. boylesine kanli carpismada bu ne lauballik :) bu ne soytarilik!

     2. dunya savasi hikayeleri...

    baskumandan stalinin kulagina giderse, gurcelin kellesini omuzundan ayirirdi.
    neyseki bu carpismada cok sansli idi. cunku ayni frekansi kullanan baska kimse yoktu.
    kalmamisti daha dogrusu.
    gurcell tankiya h5 tarafndan üsse gelmeye calisiyorken, wz, foch ve biz (vigorun tanki) usse girdik.
    sag tarafimizdan sinsice yaklasan, bati emperyalizminin emsali olan t49, aracimiza bir cakti...
    aman Allah'im, o da ne. 1900 yedik ya la dedim. ne atiyor bu diye dusunurken bir baktim gurcelle de sag arkamizdan yanasmis,
    üs ele gecirmesini sifirlamaya calisan obj 140 a 46 kiloluk bir mermi yolladi. ardindan da biz de bir saplak attik.
    sonunda agir yarali gurcell 140 uzerine yurudu. onu almaya kararliydi.
    ilk atisini iskalasa da, onu indirmeyi basardi. o garibim 140 tan yanarak cikan murettebati gorunce,
    gurcellde bu bir rahatlama sebebi oldu. derken onu da haince indirdiler.

    sonrasinda vur kac yaparak oyun oynamaya calisan t49 da buharlasti.
    onun odina acikcasi cok uzulmustum, cuknu komutani bizim is-4 1900 vurmanin keyfini pek de uzun yasayamadi :)

    neyseki bu cok kanli gecen savas sahnesi, bize verilen gorevin buyuk bir ozveri kullanilarak, basariyla yerine getirildi.
    tum bunlar bittikten sonra, telsizten bir cocuk sesi gelmeye basladi.
    bu bizim sasha olmaliydi. sag salim olmasina cok sevindim. ona yerinde kalmasini soyledim.
    gurcelli agir yarali ve baygin bir halde bulduk. vigorun yardimiyla onu da tankimiza aldik.
    ilk yardim cantasindan gerekli malzemeleri alip, ona ilk mudahaleyi yaptik.

    sonra bizim usse donup sashayi aldik.
    cocuk bizi gorunce sevincinden agladi :) cunku gercekten cok siddetli bir carpisma yasanmisti.
    dusman cok gucluydu. topculari isabetli, kesif tanklari iyi calisiyordu.
    ama tundrayi dusmana oyle kolayce teslim edemezdik!

    destek kuvvetle birlikte saglik ekipleri yaklasik olarak 2 saat sonra bize ulastilar.

    gurcellin durumu iyiydi. benim omuzumdaki yaram da ayakta tedavi edildi.
    vigor... ah vigor. her zamanki gibi neseli tavirlayila bize hep umut olmustur.
    sasha ya da guzel bir yemek yedirip, guzelce isinmasini sagladik.
    uzerideki kiyafetleri yenileri ile degistirip oldugu yerde uyudu cocukcagiz.

    biz ucumuz de birer sicak corbadan sonra da bir guzel uyku cekmek istedik.
    ama nedeeee? askere rahat yok!

    tu bi kantinyun :)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Homerius -- 6 Nisan 2015; 1:39:53 >




  • adamsın adam!! hepsini okuyorum üşenmeden..bi hikayede benden gelecek.
  • @Homerius@GurcellOnline@

    Yer Harkov
    Tarih 18 ocak 1942

    Harkovun o ıssız ve binlerce yıkık binalarının arasından bir ses bütün şehri geziyor ve fısıldıyordu: "ateş,duman ve ölüm!" diye.
    Tek başımaydım,birlikteki adamların hepsi böylesi büyük bir savaşa ilk defa katılacaklarından dolayı hem korku hem heyecan hemde öc alma duygularıyla doluydu.
    Bu beni hem korkutuyor hemde inanılmaz bir zafer alma hırsına bürüyordu.
    Ve işin aksi tarafı savaş kardeşlerim ne binbaşı Gürsel nede yarbay Hüseyin yanımdaydı. Bu savaş is4 ümle komuta edeceğim ilk tabur savaşımdı.

    Sabahın o keskin soğugunda havada uçuşan küller arasından fısıltılar gelmeye devam ediyordu ama bu ses Harkov un ruhu değildi. Düşman baskına geliyordu!!!
    Ve ilk komutu verdim!! Ağırlarrrrrrr!!! herkes duvar olmaya!!! f4 koordinatı bizimdir!!!..IS4 ümün yanında bir başka rus canavar IS7 ve tank uçuran obj704 ile zırhlarımızla duvar olmaya gidiyorduk.
    karşımıza çıkan ingiliz devi Fv183b o 100kg luk güllesini ateşlemesiyle taretimin üstündeki pası almış ve kupolamı eritmişti..Etrafı göremiyordum ama tankımda bir hasar yoktu.
    İs7 sağdan basarken fvnin dolum süresini baz alarak 2 tane zırh deliciyi postalamıştım ona.. kurma kolunun takırtısı ile 3 cü mermimi doldurup fv nin o inanılmaz topunu önemsemeden üstüne yürüyordum.

    Alman E75 beni görür görmez kıvraklığını kullanıp zırhını sağlamlaştırarak açısını bulmuştu..ve sol alt sürücü tarafından büyük bir patlamayla zarar vermişti tankıma.. sürücümüz yaralı halde o merminin verdiği basıncla kaburgalarının kırıldığını iletiyordu bana bağırarak.
    Gazla Vasilyeviç gazla durma!!! yoksa öleceğiz!!!

    E75 in üstüne sürerken Fv183 son darbeyi soldan gelen fransız müttefiğimizden yemiş ve bi nebzede olsa rahatlamıştık..Biz son gaz e75 in üzerine sürerken o tankın ağırlığını hesaba katmamış ve üstüne üstük oda bizim üstümüze sürmeye başlamıştı. inanılmaz bir çarpışmanın ardından sürücümle bağlantım tamamen kopmuştu.
    kalan 1024 gücümle e75 i almış gözlerim yaşlı bir şekilde ölümü bekliyordum durum 11 e 9 du ve şehri kaybediyorduk.
    Ağır yaralı halde karşımıza e100 çıkmış ve 155 mm lik topunu bize yöneltmiş bize ölümü tattıracakken ve inanılmaz bir ses üzerimizden vzzzzzzzzzzzzzzstttttt!! diye geçip e100 ün üstüne gömülmüştü işte o hiç beklemediğimiz emperyalist T92 topuydu.. şaşırmaya vakit kalmamışken e100 ün arkasında duran amx1390 da aynı anda patlamıştı.

    11-11 olduktan sonra savaşın kahramanı Le Fathe Gignac bhct-25 iyle herkesi kurşuna dizerek ünlü Harkov savaşını bize kazandıran müttefik oluyordu.




  • savas sonrasinda buyuk makineleri ile sscb ile devamli bir yaris icinde olan abd...
    bence carpismanin baskahramanlarindan biri de o kapitalistlerin urunu olan t92 dir.

    cok guzel anlatmissin.

    q klavyenin Q suna saglik :)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Homerius -- 6 Nisan 2015; 17:00:25 >
  • güzel konu okuyorum.
  • Güzel konu takipteyim bir ara bende yazarım

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Hepsini okudum, elinize dilinize sağlik.
    Yeni hikayeleri bekliyoruz :)
  • Bundan 2 sene önce Kim Milyoner Olmak İster yarışmasında çıkan bir sorudan sonra araştırmıştım bu ilginç hikayeyi;hayvan demeye zorlandığımız Wojtek...

    İkinci Dünya Savaşında Polonyalı askerlere yardım eden, düzenli cephane taşıyan ve sonrasında heykeli dikilen ER WOJTEK'de sadece bir ayı. Ama öyle sıradan değil. Çünkü tarihin sayfalarından süzülerek gelen ilginç öyküsü ile yazımızın da gerçek kahramanı. Askerlerle beraber yaşamaya başladığında aldığı Slav İsmi ise oldukça anlamlı; ''gülümseyen savaşçı'' demek.1942 yılında, annesi vurulduğu için tek başına kalan yavru ayıyı bulan çocuk; onu birkaç konserve et karşılığında Polonya ordusunun askerlerine satar. Başlarda yutma sorunları yaşayan yavru, boşaltılmış votka şişesine konan sütle askerler tarafından ihtimamla büyütülür. Biraz büyüdüğünde ise meyve, marmelat, bal ve pekmezle beslenir. Geçen zaman içinde güreşmeyi ve selam vermeyi öğrenir. Ve yaptığı güzel hareketler karşısında ödül olarak bira içmek en büyük keyfi olur. Bu arada sigaraya da alıştırılır; ancak yakılarak verildiğinde içer; yakılmadan eline tutuşturulduğunda ise çiğnemeyi tercih eder. İşte tüm bu özellikleri ve sevimliliği ile kısa sürede askeri birimlerin resmi olmayan maskotu haline gelir.Bulunduğu birlikteki askerlerle beraber Suriye, Filistin ve Mısır üzerinden Irak'a gider. Artık büyümüştür ve birliğin hem neşesi hem de en sadık yardımcısı olmuştur. İngiliz 8. Ordusu ile savaşmak için yola çıkan Polonya Ordusu'na seçilir. Resmi bir rütbe ve numara ile 22. Topçu Tedarik birliğindeki askerler arasındaki yerini alır. Bakımı Henryk Zacharewicz ve Dymitr Szawlugo isimli iki Polonyalı askere verilir.Hep beraber savaşın tam göbeğinde, Monte Cassino'dadırlar artık. Birliğin resmi bir üyesi olarak kabul edilen Wojtek; askerlerle beraber çadırlarda yaşamaya ve mühimmat taşınması sırasında onlara yardım etmeye sadakatle devam eder. Havan toplarına ait olan, özel ahşap sandık içindeki ağır mermileri dev pençeleri ile tek tek taşır. Üstelik tek bir tanesini dahi yere düşürmeden görevini layıkı ile yerine getirir. Bu görüntüsü ile üyesi olduğu 22. Topçu Tedarik alayının resmi amblemi olur ve ölümsüzleşir.Nihayet 1945 yılında İkinci Dünya Savaşı sona erer. Yıllar içinde iri cüssesi ile tam bir asker gibi hareket eden Wojtek, bağlı olduğu birimle İskoçyaya nakledilir. Bir süre Duns yakınlarındaki Hutton köyünde misafir edilir.Dönüşünden sonra yaptıkları ile basında yer aldıkça popülerliği artar. Özellikle BBCnin Blue Peter programına sık sık konuk olur. Polonya İskoçya Derneğinin onursal üyeliğine seçilir. 15 Kasım 1947 tarihinde terhis edilir ve Edinburgh Hayvanat Bahçesi'ne verilir. Onu ve yaptıklarını unutmayan pek çok gazeteci ve Polonyalı asker arkadaşları tarafından ziyaret edilir. Tam 22 yaşında, Aralık 1963'de hayata gözlerini yumar. Öldüğünde yaklaşık 230 kilo ağırlığında ve 6 metrenin üstünde bir boya sahiptir.Edinburg Hayvanat Bahçesinde bir taş tabletle ismi sonsuzluğa emanet edilirken; Londra Sikorksi müzesine oyma heykeli konur. Aynı müzede 6 Ekim 2010 tarihinde anısına düzenlenen bir aylık sergide katılımcılar tarafından yeniden yaşatılır. Son olarak 25 Nisan 2013 tarihinde Edinburgh daki bir parkta, heykelinin dikilmesine karar verilir.

     2. dunya savasi hikayeleri...

     2. dunya savasi hikayeleri...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi DerHauptmann -- 24 Nisan 2015; 12:17:21 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Waffen - SS

    Bundan 2 sene önce Kim Milyoner Olmak İster yarışmasında çıkan bir sorudan sonra araştırmıştım bu ilginç hikayeyi;hayvan demeye zorlandığımız Wojtek...

    İkinci Dünya Savaşında Polonyalı askerlere yardım eden, düzenli cephane taşıyan ve sonrasında heykeli dikilen ER WOJTEK'de sadece bir ayı. Ama öyle sıradan değil. Çünkü tarihin sayfalarından süzülerek gelen ilginç öyküsü ile yazımızın da gerçek kahramanı. Askerlerle beraber yaşamaya başladığında aldığı Slav İsmi ise oldukça anlamlı; ''gülümseyen savaşçı'' demek.1942 yılında, annesi vurulduğu için tek başına kalan yavru ayıyı bulan çocuk; onu birkaç konserve et karşılığında Polonya ordusunun askerlerine satar. Başlarda yutma sorunları yaşayan yavru, boşaltılmış votka şişesine konan sütle askerler tarafından ihtimamla büyütülür. Biraz büyüdüğünde ise meyve, marmelat, bal ve pekmezle beslenir. Geçen zaman içinde güreşmeyi ve selam vermeyi öğrenir. Ve yaptığı güzel hareketler karşısında ödül olarak bira içmek en büyük keyfi olur. Bu arada sigaraya da alıştırılır; ancak yakılarak verildiğinde içer; yakılmadan eline tutuşturulduğunda ise çiğnemeyi tercih eder. İşte tüm bu özellikleri ve sevimliliği ile kısa sürede askeri birimlerin resmi olmayan maskotu haline gelir.Bulunduğu birlikteki askerlerle beraber Suriye, Filistin ve Mısır üzerinden Irak'a gider. Artık büyümüştür ve birliğin hem neşesi hem de en sadık yardımcısı olmuştur. İngiliz 8. Ordusu ile savaşmak için yola çıkan Polonya Ordusu'na seçilir. Resmi bir rütbe ve numara ile 22. Topçu Tedarik birliğindeki askerler arasındaki yerini alır. Bakımı Henryk Zacharewicz ve Dymitr Szawlugo isimli iki Polonyalı askere verilir.Hep beraber savaşın tam göbeğinde, Monte Cassino'dadırlar artık. Birliğin resmi bir üyesi olarak kabul edilen Wojtek; askerlerle beraber çadırlarda yaşamaya ve mühimmat taşınması sırasında onlara yardım etmeye sadakatle devam eder. Havan toplarına ait olan, özel ahşap sandık içindeki ağır mermileri dev pençeleri ile tek tek taşır. Üstelik tek bir tanesini dahi yere düşürmeden görevini layıkı ile yerine getirir. Bu görüntüsü ile üyesi olduğu 22. Topçu Tedarik alayının resmi amblemi olur ve ölümsüzleşir.Nihayet 1945 yılında İkinci Dünya Savaşı sona erer. Yıllar içinde iri cüssesi ile tam bir asker gibi hareket eden Wojtek, bağlı olduğu birimle İskoçyaya nakledilir. Bir süre Duns yakınlarındaki Hutton köyünde misafir edilir.Dönüşünden sonra yaptıkları ile basında yer aldıkça popülerliği artar. Özellikle BBCnin Blue Peter programına sık sık konuk olur. Polonya İskoçya Derneğinin onursal üyeliğine seçilir. 15 Kasım 1947 tarihinde terhis edilir ve Edinburgh Hayvanat Bahçesi'ne verilir. Onu ve yaptıklarını unutmayan pek çok gazeteci ve Polonyalı asker arkadaşları tarafından ziyaret edilir. Tam 22 yaşında, Aralık 1963'de hayata gözlerini yumar. Öldüğünde yaklaşık 230 kilo ağırlığında ve 6 metrenin üstünde bir boya sahiptir.Edinburg Hayvanat Bahçesinde bir taş tabletle ismi sonsuzluğa emanet edilirken; Londra Sikorksi müzesine oyma heykeli konur. Aynı müzede 6 Ekim 2010 tarihinde anısına düzenlenen bir aylık sergide katılımcılar tarafından yeniden yaşatılır. Son olarak 25 Nisan 2013 tarihinde Edinburgh daki bir parkta, heykelinin dikilmesine karar verilir.

     2. dunya savasi hikayeleri...

     2. dunya savasi hikayeleri...

    teşekkürler zevkle okudum




  • Güzel konu teşekkürler.
  • Stalin ömrünün son günlerinde iyice paranoyaklaşmıştı,öyle ki yakın çevresine dahi güvenmiyor her yere korumalarıyla birlikte gidiyordu.Bir gün korumalarını sınamak için onlara şöyle dedi;''Odama benim iznim dışında kimse girmeyecek!'' Az sonra kafasında kurduğu psikopat planları yapacaktı,sanki boğuluyormuşçasına öksürüp tuhaf sesler çıkarıyordu.Korumalar merak edip odasına girdiklerinde ise emre itaatsizlikten onları vuruyordu.Bunun gibi daha birçok paranoyak hareketleri olduğu biliniyor,bir diğeri ise artık korkusu iyice artıyor ve insanlara itibarı o kadar azalıyordu ki tuvalete bile korumalarıyla gidiyordu.Nikita Kruşçev kendi anılarında Stalin'in yakın çevresine karşı güvensizliği hakkında şunları yazıyor: ''Stalin tuvalete gittiğinde de korumalarının yanında olmasını istiyordu.Ben bizzat Stalin'in bağ evinde böyle bir olaya şahit oldum.Stalin tuvalete gittiğinde her an onun bir adım gerisinde duran koruma bu sefer yerinden kalkmadı.Stalin tuvaletten çıktıktan sonra hepimizin yanında sesini yükseltip sert şekilde korumasına bağırmaya başladı:

    -Neden vazifenizi yerine getirmiyorsunuz? Eğer beni koruyorsanız,oturduğunuz yerde eğleşeceğinize,işinizi layıkıyla yapın.

    Koruma bu yersiz azar yüzünden şaşkınlığa uğrasa da,kendini toparlayıp şöyle dedi:

    -Yoldaş Stalin,biz biliyoruz ki,tuvaletin kapısı yoktur.Kapının arkasında ise korumalar kendi yerlerindedir.

    -Her yerde benim yanımda olmalısınız!

    Stalin'in bu isteği tabii ki yersizdi. korumaların,koruduğu kişiyle birlikte tuvalete girdiği nerede görülmüştü ki? Bu olay,Stalin'in artık tuvalete bile tek gitmeye korktuğunun göstergesiydi.Elbette bu onun psikolojisinin bozuk olmasının sonucuydu.Genellikle,Stalin ömrünün son yıllarını böyle korku içerisinde geçiriyordu.Daha bu ne ki? Kendisi için hazırlanan sofraya oturduğunda yemeklere en son o el uzatıyordu.Yemekleri önce başkalarının tatmasını bekliyordu çünkü hiç kimseye itibar etmiyordu.Hatta uzun yıllar ona sadakatle hizmet etmiş insanlara bile...''

    Kişisel korumalarından birkaçının Stalin'in hakkındaki hatıraları da Kruşçev'in yazdıklarından şüphe etmeye mahal vermiyor. araştırmacıların hesaplamalarına göre,SSCB yöneticilerinin muhafazası,dünya ülkeleri arasında en güçlü koruma sistemlerinden biriydi.1927 yılından itibaren SSCB de ülke yönetiminin muhafaza sistemi zaman zaman tekmilleşmeye başladı.Stalin'in iktidarı döneminde ise onun güvenliği daha ciddi şekilde sağlandı.Buna rağmen,Stalin ona sadık olan korumalarına saygıyla yaklaşıp,onlara tam itibar etmedi.Bazı tarihçiler bu duruma,Kremlin duvarlarının arasındaki gizli gruplaşmaların,kapalı çelişkilerin neden olduğunu söylüyor.

    Uzun yıllar Stalin'in kişisel korumalığını yapmış Vladimir Vasilyev de kendi anılarında Stalin'in korumalarına karşı yaklaşımı hakkında şunları söylüyor: ''Stalin onu koruyan insanları, gerektiğinde onun yolunda canını kurban vermeye hazır olan korumalarını adam yerine koymuyordu.Yüz yüze geldiğimiz her an şüpheli ve sert bakışları ile adeta içimizi görmek istiyordu.Bize onunla konuşmak yasaklanmıştı.Hizmetine girdiğimizde,Stalin'e özel konularla ilgili hiçbir şey yüzünden başvurmayacağımıza ilişkin yazılı yükümlülüğü de imzaladık.Oysa bizim çözülmeyen birçok ev problemlerimiz vardı.Ailelerimiz ağır koşullarda yaşıyorlardı.Nerede çalıştığımız hakkında yakınlarımıza bilgi vermek kesinlikle yasaklanmıştı.Çok yoğun bir çalışma rejiminde faaliyet gösteriyorduk.Bu sıkı rejimle birlikte,düzenli denetimler ve güya öğretiler bizi yoruyordu.Bizi sık sık güya falanca bir gurubun Stalin'e karşı özel bir plan içinde olduğuna dair bilgilendiriyorlardı.Oysa tüm bunlar bizi daima gergin tutma amacı ile yapılıyordu.Bu oyunun yazarı ise esasen Lavrentiy Beria'ydı.Resmi kabullerde,etkinliklere ise Stalin'in güvenliği,bire beş güçlendiriliyordu.Böyle ziyafetlerde çoğu zaman biz kâh konuk,kâh da hizmetçi olarak yer alıyorduk.Böyle durumlarda tatsız,ama ilginç ve Stalin tarafından bağışlanan olaylar da oluyordu.İyi hatırlıyorum,Stalin'in 70 yıldönümü şerefine Kremlin'de ziyafet verilirken meslektaşım binbaşı Mişa K. masa hizmetçisi kılığında çalışıyordu.Şampanyayı açınca iletişim bakanının eşini baştan ayağa şampanyaya buladı.Böyle şeylere çokta dikkat edilmiyordu.Çünkü ziyafet başladıktan bir saat sonra misafirlerin çoğu sarhoş oluyordu.Stalin kendi içtiğine çok dikkat etse de,misafirlere içirtip keyiflenmeyi seviyordu.Daha doğrusu o,bundan özel bir zevk alıyordu.Öyle ziyafetler oluyordu ki,en üst düzey memurları dahi,ziyafet odasından ellerimizin üstünde çıkarıp yola koyuyorduk.''



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi DerHauptmann -- 6 Haziran 2015; 20:08:09 >




  • stalingrad savasi (23.08.1942-02.02.1943)

    tarih : 21 agustos 2020. volgograd (eski stalingrad).
    kalp yetmezligi teshisi konulmus ve volgograd devlet tıp universitesine yatirilmis bir ihtiyarim.
    muhtemelen gazi olmamdan dolayi doktorlar hemsireler* etrafimda pervane. acikcasi, ozellikle de bayanlarin etrafimda donmesi cok da hos :). ama tabi o gencilimden eser kalmamis, yuzu gozu solmus, zar zor nefes alan birinin de bunlari dusunmesi ne ironik deil mi?
    doktorun biriyle iyi bir samimiyet kurudk. bir gun bu doktor, savas anilarimdan birini anlatmami isterken yatagimin ayak kismina oturdu.
    adam bu istegini ilettikten sonra, o gurultulu kogusta bir anda derin bir sessizlik hakim oldu.

    cok iyi hatirliyorum. o zamanlar 22 yasindaydim.
    genc, kuvvetli, gozu kara, vs. vs. kapi varken pencereyi kullanan genclik iste :)


    artik avrupa da doymayan hitler bir an once rusya'ya iyice acilmak istiyordu. rusya'nin buyuk bir kismi kistan once alinmaliydi cunku bolgede kis aylarinin ne kadar sert gectigini bilmeyen yoktu. hitler'in ilk hedefi voronezh sehriydi. planlara gore burayi ele geciren almanlar daha sonra stalingrad ve volga'yi ele gecirecekti. stalingradi almak, kafkaslara inmeyi ve dolayisiyla da dogal kaynaklara erisimi buyuk olcude kolaylastiracakti.

    ve nihayet naziler stalingrada cok yonlu bir saldiri baslattilar.
    stalingradin hemen kuzeyinde 14. panzer kolordusu soviet hatlarini yararak,
    bir lav gibi yavas yavas, onunde hicbir canli birakmadan bolga kiyilarina ulasmisti bile. gun icinde luftwaffe ucaklari hatirladigim kadariyla 4 bine yakin cikis yaparak sehri agir bombardimana tutmustur. tren yollari zarar gormus, her taraf yanan tank ve binalarin dumanlarindan dolayi kapkara idi. sagda solda yarali veya can cekisen piyadeler vardi. onlari almaya calisan saglik personeli bile zaman zaman kursunlara maruz kalmaktaydi.
    buna birilerinin bir 'Dur' demesi gerekiyordu.

    sag elimde, dirsegimin hemen yukarisinda bir damlanin dustugunu hissettim.
    o damla, yani basimda duran, ekg cihazini kontrol eden hemsirenin gozyasiydi.

    general vasilevskinin 'unutulmaz, trajik bir gun' seklinde tanimladigi bu saldirinin acisinin intikami bu nazilerden alinmaliydi. stalin savunma planlari hazirlamasi icin gorevneldirdigi, 1953 te sovietlerin basina gececek olan kurşçev ve general yeryomenko dan, izlenecek olan strateji vasilevskiye iletilmisti. ve ise koyulduk.

    artik 299. gune gelmistik.

    daha dun aksam kullandigim kv-1 aracimi almanlar kevgire cevirmislerdi.
    onun yerine baska bir kv-1 e komutan gectim. daha ekibimle dogru durus tanisamadan, kisa surede tankimizdaki gerekli kontrolleri yaptik ve almanlarin uzerine surduk.
    daha birkac sokak gecmeden yanimda buyuk bir patlama oldu. sanirim bu bir top mermisiydi. bu patlama 4 katli binanin 5/1 ini tahrip etti.

    k6 bolgesinden, pozisyon almak uzre h1 bolgesine ilerlemeye basladim. simdilik murettebatima unvanlari ile hitap ediyorum. cunku yukarida da bahsettigim gibi daha isimlerini bile bilmiyordum.
    tam da 4 sutunundaki yolu gecerken bir stug3 mermisi aracimizin arka kismina isabet etti.
    motordan dumanlar cikarken hiz kaybetmeye basladik. garibim kv-1, sanki cok hizli ya :).
    orayi basarili bir sekilde gecerken, zig-zag cizerek tam uzerime gelen bir alman t-15 i ile karsilastim. tabi o zamanlar su anki teknolojimiz yoktu, ates etmek icin aracin durmasi sartti.
    veya durmadan ates edip bir sonuc almak icinse hedefin cok yakininda veya hedefin buyuk olmasi gerekirdi. durduk. sonradan isminin andrey oldugunu ogrendigim yukleyicim, topumuzun atese hazir oldugunu ve emir bekledigini iletti.

    -atesss!!!

    ve ortaligi kaplayan toz, duman...
    periskoptan bakiyorum, dusmani goremiyorum. tareti 20 ser derece saga ve sola cevirdim, yine goremedim. sicak kovan namludan atildiktan sonra andey yine hazir oldugu belirtti. ve sag yandan bir darbe aldik. megerse bizim topcumuz hedefi tutturamamis. bu t-15 de kendini bir kamikaze sanip kendi ruzgarindan yamulan karton zirhiyla bize carpmis, paletimize hasar vermisti. kendisinin de 2 paleti birden kirildi, tareti saga cevirmem ile ates etmem bir oldu. ve dusman aracini yok ettim. disari cikan alman murettebatini da sagolsunlar, piyadelerimiz halletiler.
    biz de zar zor tanki h3 teki bir koseye aldik, kisa bir sureligine de olsa emniyetteyiz artik. hizlica disari cikip, paleti tamir edip, yakit kacagini da hallettik. yakit kacagi cok sorun olmadi da, paleti tekrar onarmak biraz ugrastirdi, namussuz cok agir. tekrar dolustuk tanka. geri donup h1 e gidiyoruz artik.

    orada yikik bir bina vardir, onu kendimize siper edindik, periskoptan bakiyorum. bir de ne goreyim, vk 30,01 agir yarali bir durumda kendi üssüne dorgu gidiyor. top hazir, topcum hazir...
    - atesss!!!

    ve vk yok edildi. tebrikler cocuklar. bir alman istilacisini daha indirdik. telsizcim, f3 kisminda, bir t-34 ümüzün yardima ihtiyaci oldugu, cok zaman gecmeden etrafinin 3 tank tarafindan kusatilacagini bildirdi.
    surucunun (ivan) sirtina kucuk bir tekme ile tank o kendimize siper edindigimiz binanin kosesini altina alarak gecti. gecti ama ne gecti, malum rus araclari konfor nedir bilmezler. kalkis aninda kafami carptim. :) cok canim yanmis olmasina ragmen bunu aradan yillar gectikten sonra anlatirken bile kendime guluyorum.
    h1 den g2 ye gecip, f3 e tam girmeden gri bir arac gordum. ates ettik. ama ne yazik ki sekti.
    geleneksel rus isabeti... hedefe biraz daha yaklastik. t-34 bir pz3 ü yakinca uzerine ben de ekledim. o da yok edildi. kaldi 2 arac.

    'ekg cihazimin sesi daha da sık ötmeye basladi, belli ki bunlari anlatirken o gunu tekrar yasiyorum.'

    telsizden gelen haberler, ekibimi resmen gaza getiriyordu. stalingradin kuzey ve guney kismi dusmandan tamamen
    arindirilmis, soviet ordusunun batiya ilerlemesi hizlanmisti. ama ne yazik ki savasin gidisati ile ilgili dusuncelere cok derinlemesine dalmis olmaliyim ki, o sirada kalan 2 dusman aracindan biri arkamiza dolasarak bir patlayici mermi gonderdi. tankimiz cok fazla sarsilmisti, o sarsintiyla sag omuzum bir yere carpti. sol elimle bir dokunayim dedim, bir baktim ki islak. arkamda ki yukleyici cok agir yaralanmisti. ve telsizci emrimlei yukleyicinin yerine gecti. tareti cevirirken, bu sefer onumdeki aractan ates aldik. ne yapacagimizi sasirmis durumdaydim artik. basim donmeye basladi. en sonunda kendimi toparladim, ve bir ates ettim. buyuk bir patlama oldu o an. sandim ki bir topcu atesi daha. ama o muydu? degil. o benim yukleyicimin canini yakan diger bir vk nin patlamasiydi, hansin kafasini omuzlarindan ayirmisiz.

    bu sirada doktorun gozleri yasli, basucumdaki hemisre de salya sumuk vaziyette donakalmis, nutuklari tutulmustu adeta.

    bu sefer de donup t-34 e yardim edeyim derken bir baktim ki o da kendisini ugrastiran hafif tanki indirmisti.
    haritaya baktigimda artik gorunurde kimse yoktu. meger sadece t-34 ve bizim ekip kalmis. yukleme surem cok uzamisti. cunku andey kendi gorevini yerine getiremeyecek kadar yaraliydi, ve cok kan kaybediyordu. t-34 verdigi bilgiye gore de dusman araclarinda sadece grille'in kaldigi onun da mevzisinin bildingiydi. sonunda t-34 komutani aleksey ile koordineli bir sekilde hareket ettik. ikimiz de iki farkli yonden gidip, ilk goren o topcuyu alacakti.

    ve en sonunda t-34 un o topcuyu aldigi bilgisi de gelince derin bir nefes aldik.

    artik stalingrad ozgurlugune kavusmustu. alman kuvvetleri cekilmeye baslamis, kizil ordu da onlari reichstag a kadar takip edecekti. yaralarinin tedavisi icin andreyi saglik ekibine teslim ettikten sonra bizim de aracimizdan ayrilma vakti gelmisti. cunku celik cengaverimin de bakima ihtiyaci vardi.
    aracimizdan ayrilirken, sehir hoparlorlerinden gelen yuri levitanin* sesiydi.
    almanlarin cekildiklerini tum stalingrada iletiyordu.

    birkac gun sonra da baska tank birligine dahil olup taa berline kadar gittik.
    berlinde almanlarin cok organize bir sekilde direnmeleriyle karsilasmis olsak da, onlarin bu direncini yikip bu tarihin en kanli savasina son verdik.





    savasin sonunda, tesadufe bakin hele, eve donus yolunda trende, andrey ile karsilastim. sol kolu disinda sagligi gayet yerindeydi. yanan tankini tahliye ederken bir alman piyadesi tarafindan kolundan yaralanmisti. berlinden stalingrada olan tren yolculugumuz, akordeon ve balalayka sayesinde cok eglenceli gecti.
    ve simdi aranizdayim iste, muhtemelen sayili gunlerim kalmistir. bu yasadiklarimizin yeni nesillere aktarilmasi, o zamandan bu zamana eski sscb nin, eski sscb ulkelerinin ve su anki rusyanin nasil tek parca kaldigini, bunun icin nelerin feda edildigini bildirmek gerek.


    kiymetli zamanizi hayalgucume ayirip bu metni okudugunuz icin tesekkur ederim.

    ** e tabi doktorlarla hemsireleri de unutmamak gerek, ne de olsa sagligim onlarin elinde. :)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Homerius -- 26 Haziran 2015; 10:01:37 >




  • güzel hikaye...teşekkürler...
  • prochorovkadayim. altimdaki makine de (caernarvon) caarnon.
    birden bire karsimda dusman jak peze..nk e100 cikti. herif cok pis bakiyordu.
     2. dunya savasi hikayeleri...
    tabi oyle birini gorunce hissettiklerim bellidir :) resmen savunmasiz bir cocuk kesildim.
     2. dunya savasi hikayeleri...
    tabi ki de o sira bos durmadim, hemen f7, hemen f7. ekibimizde mufreze olmus 2 behçet ve bir 62a vardi.
    sagolsunlar imdat cigliklarimi duydular. adami oracikta hasat ettiler. tabi bende de o sira gurur murur tavan yapti.
     2. dunya savasi hikayeleri...
    herifin cesedine tukurup bir de ustune kufur ettim.
     2. dunya savasi hikayeleri...
    siradaki cimceyli (fv 215 b 183) e de: simdi sana geliyoruz dedim. ve saatte tam tamina 30 km/s ile uzerine yuruduk.
    o ara behcetler sarjorlerini tekrar doldurup gelmislerdi... o fv yi de hallettikten sonra:
     2. dunya savasi hikayeleri...
    hey gays, hu iz nekst?! derkene basima obj 261 in attigi lada samara dustu.
    ve bu hikayenin de boylelikle sonuna gelmis oldu.

    kiymetli vaktinizi ayirip okudugunuz icin tesekkurler.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Homerius -- 27 Ekim 2015; 16:47:53 >




  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.